Selefilik ve Selefiler kimdir-nedir ?

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Konum
KOCAELİ
Selefilik ve Selefiler

Günümüz dünyası, reforme olmuş, çağa bir şekilde intibak etmeye çalışan Selefiliğin önlenemez yayılışı ve yükselişine şahitlik ediyor. İslam dünyasının parça parça olmuş, zayıflamış, ele güne muhtaç ve zelil olmuş haline, gençlerin ve yeni müslüman olanların tepkisi genelde (bilinçli ya da değil) "Selefice" oluyor. Batı'da kimlik muhafazasına ve kendini ezdirmemeye çalışanların hareket şekli "Selefice" oluyor. Ülkesinin işgal altında olduğunu düşünenlerin mukavemeti, genelde "Selefice" oluyor...hasılı Selefilik altın çağını yaşıyor. Peki, kim bu arkadaşlar ve yolları-yordamları nedir?

Esas olarak "Selefilik" ya da daha doğrusu "Selefiyye", Muhammed Ebu Zehra'nın Mezhebler Tarihi kitabında yazdığına göre, hicri dördüncü asırda, Hanbeli mezhebinden ayrılan bazılarının kendilerine bu ismi vermesi ile başlar. Fakat asıl manada, Harranlı Ahmed İbn-i Teymiyye ve sadık talebesi İbn-i Kayyım el Cevziyye'nin ortaya çıkardığı ekoldür denilebilir. İmam Ebül Hasen Sübki'nin değimiyle "ilmi, aklından çok olan" İbn-i Teymiyye, önceleri bir Hanbeli alimi iken, sonradan zıvanadan çıkıp, kendine has bir yol tutmaya başladı. Daha evvel kimsenin söylemediği şeyler söylemeye başladı; "Allah, zerrelerden müteşekkil bir cisimdir, yer değiştirir, iyi şeyleri yaratmaya mecburdur", "cehennem sonsuz değildir, bir gün biter" gibi şeyler söylemeye, tasavvuf alimlerini inkar etmeye ve tevessül, istigase, teşeffü gibi kelimelere gıcık gitmeye başladı. Eshab-ı kiramın büyüklerine dahi çattı.

"Selefiyye" kelimesine gelince: "Selef" kelimesi bilindiği gibi, "önceki, önden gelen" manasına gelir. Bu kelime üzerinden yapılan dezenformasyon ve illüzyon, bugün, en muteber kabul edilen kaynaklarda bile olduğu gibi kabul edilmiştir. Bu yolu takip eden ve bu konu hakkında bilgisi olmayıp, Selefilerin dümen suyuna girenlere göre Selefiyye; "Eşari ve Matüridi mezhebleri kurulana kadar müslümanların tabi olduğu yol" imiş. Hatta buna "Ehl-i Sünnet-i Hassa" da deniliyormuş. Din ve tarih bilgisi zayıf olan ya da bilgisi olmayan için gayet masum bir ifade. Ancak biraz araştırma yaptınız mı, altından inanılmaz bir bilgi kirliliği ve manipülasyon çıkıyor. Evvela, "Eşari ve Matüridi mezhebleri sonradan kurulmuştur" demek son derece yanlıştır çünki Ebul Hasen-i Eşari ve Ebu Mansur Matüridi mezheb kurmadı, var olan Ehl-i Sünnet itikadını kitaplara geçecek şekilde tasnif edip, yeni müslüman olacakların da anlayabileceği bir şekilde açıkladı.

Selefilerin bir diğer iddiası; "İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam-ı Gazali kitaplarında Selefiyye yolunu açıkladı" yönündedir. Oysa bu alimlerin kitaplarında yazan kelime veya kalıp; "Selef ve Selef-i salihin"dir (yani hadislerle övülmüş ilk iki asrın müslümanlarına verilen isim). Başka bir değişle, kendilerine yasal zemin arayan, İslam dünyasının gözünü boyamak isteyen Selefi tayfa, "Selef" ve "Selef-i salihin" kelimesini "Selefiyye" yapmak suretiyle, acayip bir laf cambazlığı örneği sergilemiştir. "Selef" kalıbının, Eshab-ı kiram ve Tabiin için kullanıldığı, kaynaklarda gayet açıktır. Dolayısıyla, müctehid ve imamlar, "Selefiyye" mezhebini değil, Selef'in mezhebi olan Ehl-i Sünneti açıklamışlardır. Ehl-i Sünnet vel Cemaat itikadında Selefiyye diye bir mezheb yoktur.

Gelelim tarihi gelişimine: İbn-i Teymiyye'nin ve talebesi İbn-ül Kayyım'ın bu yolun temelini kurması ve esaslarını kitaplara geçirmesinden aşağı-yukarı 5 asır sonra Selefilik, başka bir oluşumun göz boyayıcı unsuru olarak tekrar canlandı. 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra Arabistan Yarımadasının doğu tarafından, Necid denilen bölgeden çıkan Muhammed bin Abdülvehhab, yanına Deriyye denilen yerin kabile reisi Muhammed bin Suud da alıp, İslamiyetten nasibini almamış, kalpleri kaskatı olmuş, ahlakı düşük Bedevilere yepyeni bir çığır açtı. Bol İngiliz parası ve silahı ile kısa sürede tesis edilen yolun ismi, işin içyüzünü, kuruluş amacını ve mahiyetini bilenler için "Vehhabilik", bunlardan haberi olmayan ve bunu masum bir hareket gibi görenler için ise, Selefilik ve Selefiliğin tekrar ihyası olarak görüldü (uydurulan kılıf tam olarak şöyleydi: itikadda Ehl-i Sünnetin Selefi mezhebinde, amelde ise Hanbeli mezhebinde).

Suudi Arabistan'ın kurucusu
Abdülaziz bin Suud
Muhammed bin Abdülvehhab, İbn-i Teymiyye'nin açtığı, tasavvuf, istigase, şefaat düşmanlığı ilkelerini daha da ilerilere götürdü. Mezheb imamlarını da paylamaya çalıştı. Kendisi ve kaideleri gelene kadar olan zamanda yaşayanların türbelere, mezarlara tapındığını ve müşrik olduğunu ilana kalkıştı. Ehl-i Sünnet ve Şia'yı müşriklikle suçladı. Bu yafta en çok çöl bedevilerini sevindirdi. Gün yüzü görmemiş çöl insanları için Dolce Vita başlıyordu! Nasıl olsa artık yasal zemin de sağlanmıştı, çapulcular, yerleşim yerlerini yağma ediyor, kadınları cariye niyetine, malları da ganimet niyetine paylaşıyordu. Osmanlı Devletinin içteki karışıklıklar ve Rusya ile olan sorunlarından dolayı, Vehhabi eşkıyalar kısa sürede Haremeyn-i şerifeyne dayandı. Neticede, çatışmalar, entrikalar falan filan derken 1932'de birçokları için ilk Selefi devlet sayılacak olan Suudi Arabistan kuruldu.

Suudiler, zamanla sertlik ve kılıç-kalkan mücadelesini azalttılar. Baktılar ki, nafile hac, umre paralarının yanına petrol gelirleri de artıyor, yaldızlı, kuşe kağıtlı, lüx baskılarla, kitaplarını dünyanın her yerine yaymaya, her yerde merkezler kurmaya başladılar. Davalarının teorik düzlemini oluşturmaya, gençleri etkilemeye çalıştılar...ve zaman da onların lehine işledi! Saf ve katıksız Vehhabi-Selefi devletlerin dinleri kaynaklarda "Sünni" olarak gösterildi. 20. yüzyılın fitne ve bid'at üretme merkezi Mısır'dan çıkan Cemaleddin-i Efgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Seyyid Kutub, Hasan El Benna'nın da işe karışmasıyla satıh iyice büyüdü.

Derken...dünyada Komünizm ve Sosyalizm çöktü (birkaç işlevsiz artık bırakarak). Soğuk savaş dönemi sona erer ermez, tekrar bir düşman çıkarmak gerekiyordu ve bu düşman da hemen kendini -sözde- "yeşil" renkte gösteriverdi: El Kaide, terör eylemleri, Kenya ve Tanzanya saldırıları, Taliban, 11 Eylül, Afganistan, Irak, Yemen...ortalık karışıvermişti hemen!

Son dönem Selefiliğin altın çağı başlamak üzereydi...SSCB artığı Rusya ile savaşa tutuşan Çeçenistan'da, Sırp zulmü altındaki Bosna'da, Pakistan ve Afganistan dağlarında ve Irak topraklarında ABD ve müttefiklerine karşı çıkılan mücadele, Selefi görünümlü Vehhabi oluşumun en sevdiği manzaraydı çünki bir vatan savunması söz konusuydu ve haliyle "bir kişi bir kişidir" düz mantığı geçerliydi. Fakat masum savunma mücadeleleri, bazı yerlerde, zamanla deforme olmaya, masum sivillerin katlinden, intihar bombacısı kılığında ortalığı teröre boğmaya kadar gitti. Daha da ötesi, Selefilerin yerleştiği yerlerde, bol Suudi parası ve yardımıyla teorik yayılım da hızlandı. Vatan savunması ve cihad gibi kavramlar, kanı kaynayan ve bir şeyler yapmak kaygısındaki genç delikanlıların bu tuzağa kolayca düşmesine sebep oldu.

Bunların dışında, İslamiyetin Batı'da hızla yayılması esnasında da Selefiler etkin rol aldı. Temas ettikleri gençlerin de
İslamiyeti bu şekilde öğrenmesine ve yaşadıkları çevreleri ile sıkıntılar yaşamasına neden oldular.

Seyyid Kutub ve
Yoldaki İşaretler
Peki bir Selefi'yi ya da bilmeden kendini bu yola kaptıran fakat haberi olmayan ya da en azından Selefi zihniyetin bir şekilde tesirinde kalmış olanları nasıl tanırsınız? Alın size birkaç ipucu: Bir kişi eğer sürekli "tagut"tan (Allah'tan başka ibadet edilen şeyler ya da insanı Allah'tan uzaklaştıran şeyler anlamında kullanılan ve Kur'an-ı Kerim'de birkaç yerde geçen kelime) bahsediyorsa ve tagutu, günümüz İslam Dünyası denilen bölgedeki ülkelerin birçoğunun rejimleri ve idare şekilleri olarak tasvir ediyorsa, Seyyid Kutub, Hasan El Benna, Şeyh Ahmed Yasin Ramazan, Abdullah Azzam, Ürdünlü Hattab, İzeddin El Kassam, Yoldaki İşaretler'den bahis açıyor ve buralardan referans alıyorsa, Tasavvufa, Muhyiddin-i Arabi'ye ve Vahdet-i vücuda ve dört mezheb imamına laf arasında geçirmeye çalışıyorsa, ictihad kapısının kapanmadığından ve kapanmaması gerektiğinden söz ediyorsa, Kur'an-ı Kerim'den, kendi kafasına ve anladığına göre mana çıkarmaya çabalıyorsa, sakal kazımaya haram diyorsa, Türkiye ya da benzer ülkelerde oy kullanmanın şirke girmeye kadar götürdüğünü iddia ediyorsa, İbn-i Teymiyye'ye Şeyh-ül İslam ve büyük imam diyorsa, amel imanın parçasıdır...bu ve buna benzer, ortalama bir Anadolu insanından ya da medrese tahsili görmüş, dört mezheb imamının ve bunların talebelerinin kitaplarını okumuş ve kıyısında-köşesinden tasavvufa bulaşmış ya da en azından tasavvuf büyüklerini seven kimselerden duymak imkanı olmayan bu gibi iddialara sahibi ise, bu kişinin, en azından farkında olmadan Selefi zihniyete yatkın olduğu anlaşılabilir.

alıntıdır
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Konum
KOCAELİ
Arkadaşlar,
Bu selefilik adı altında arz-ı endam edenler var ya, ne İsâm dinini biiyorlar ve ne de muteber ehl-i sünnet ulemasının izinden gidiyorlar ! Bunlar kendi burunlarının doğrultusunda cehenneme doğru yol alan new-zuhur türemelerdir !
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
fakiri, yani selefileri tanimasak burada bize bu tür zirva ve iftira yazilari yutturacaksin
ne selefileri tanidiginiz var ne de selefiligi
hele selefilikten suudculugu anlayanlar hic konusmasinlar.

emin ol bugün selefiler sizin gibi batil bir yol olan tasavvufa gönül vermis ve sirke batmis sufi mesrepli kimselerden cok daha fazla sünnet ehli ve islami yasama noktasinda sizden cok daha gayretli kimselerdir.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
fakiri, yani selefileri tanimasak burada bize bu tür zirva ve iftira yazilari yutturacaksin
ne selefileri tanidiginiz var ne de selefiligi
hele selefilikten suudculugu anlayanlar hic konusmasinlar.

emin ol bugün selefiler sizin gibi batil bir yol olan tasavvufa gönül vermis ve sirke batmis sufi mesrepli kimselerden cok daha fazla sünnet ehli ve islami yasama noktasinda sizden cok daha gayretli kimselerdir.

hqdefault1.jpg


Mehmed Akın hoca sence selefi mi?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Suudi Arabistan'in resmi mezhebi Hanbeli'dir...

Selefilik kötü de bir sey degildir...

Selefilik öncüler gibi, Sahabe gibi, müctehid ülama gibi Kur'an ve Sahih Sünnet merkezli hayati, yasami, caddeyi, sokagi, devleti ve sistemi kusanmaktir...

Afedersiniz "seyiniz" yemiyor ona buna saldiriyorsunuz... Ciyakkkk'layarak..!!!!

Utanin...!!!!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Konum
KOCAELİ
Yukarıda selefilerle ve selefilikle ilgili bir yazı astım...Yazıyı reddedenler veya eleştirmek isteyenler "şu satırlardaki beyanlar yanlıştır doğruları budur" demelidir !
İşkembenizdeki ve bağırsaklarınızdaki gazları konuşturarak yazıya halel getiremezsiniz !
Böyle yaparak ancak, ortamı kokutur ve pisletirsiniz !
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Yukarıda selefilerle ve selefilikle ilgili bir yazı astım...Yazıyı reddedenler veya eleştirmek isteyenler "şu satırlardaki beyanlar yanlıştır doğruları budur" demelidir !
İşkembenizdeki ve bağırsaklarınızdaki gazları konuşturarak yazıya halel getiremezsiniz !
Böyle yaparak ancak, ortamı kokutur ve pisletirsiniz !

Ortami senden daha rezalet igrenc bir hale getiren var mi burada..!!!

Selefilik adi üzerinde "Ilkleri takip etmektir, onlar gibi Islam'i yasamaktir..."

Sen bizi uyarmadan evvel kelime üzerinde calis ilkokul cocugu...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Konum
KOCAELİ
Ortami senden daha rezalet igrenc bir hale getiren var mi burada..!!!
Selefilik adi üzerinde "Ilkleri takip etmektir, onlar gibi Islam'i yasamaktir..."
Sen bizi uyarmadan evvel kelime üzerinde calis ilkokul cocugu...

Yazıya dair bir cevabın yok ve olmadı ! Şu halde hüküm :
İnce ve kalın bağırsaklarının randımanı yüzde yüz, yüzde yüz !
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Halbuki ben amelde Hanefi olan akait'te de Maturidi olan birisiyim...

Kac defa dedim halan iftira atiyor...

Seriat Devleti olsa sana kirbac cezasi verdiririm ama o yok iste...

Sevin canim benim...

---))))
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Ama isin surasini cözemedim, amelde ve akait'te Hanefi olsam mahzuru var mi..???
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
O vakit çözdüğün zaman konuşalım.

Hemen hemen ayni kapiya gelir söyle söyliyeyim,

Imam Maturidi Ebu Hanife'nin akaitle ilgili tesbit ve hükümlerini sistemlestirmis ve bize ulastirmistir...

Allah onlardan razi olsun...

Gerek itikadi konularda gerekse ameli konularda 4 müctehidi ve onlarin sahih talebelerini eksikliklerimiz baglaminda örnek almaliyiz...

En güzeli ve en güzel yol bu yoldur...

Hanefi,

Maliki

Safii

Hanbeli,

Maturidi

Es'ari...

Selamlar Lafons... Kendine iyi bak...

Burada hak hukuk da geciyor, olmustur benim sana hukukum gecmistir senin de bana ama "iftira eksenli" ithamlarda bulunma, bir iki kez yaptin ama ben pesinen herkese hakkimi helal ediyorum sen ne yapiyorsun bilemiyorum...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
hqdefault1.jpg


Mehmed Akın hoca sence selefi mi?

meseleyi kisiler üzerinden konusursak hata ederiz
bugün selefilik; islam'in sadeligini korumak demektir kisaca
selefle selefiligi de karistirmayalim lütfen, ikisi ayni seyler degildir

ve bugün selefiler aynen naksiler gibi kollara ayrilmislardir. bundan dolayi bütünü gözetmeden
yapilacak bir selefilik tanimi dogru olmayacaktir.
asri saadet dönemini ortaya cikaran selefiligin iddiasi sudur; islam'i en iyi sekilde anlayan ve yasayan önce sahabe sonra tabiin sonra da tebe'i tabiindir. o halde bizler de islami hakkiyla yasamak istiyorsak onlari takip etmek zorundayiz.
ilk basta gayet makul, hakli ve masum gibi gözükse de selefiligi "peygamberin ve ashabinin gittigi yol" olarak tarif etmek cok büyük bir hata olur. zira bugün bu iddia o kadar masum degildir.

iste m.emin akin gibilerin özellikle buhari konusundaki asiri korumaci ve yüceltmeci tavri bu ekole sirayet etmis en büyük hastaliklardan sadece biridir. sözde tasavvuf camiasini, alimlerini asiri yüceltmekle hakli olarak itham eden hatta yine hakli olarak tekfir eden selefiler bir baska bicimde ayni masumiyeti muhaddislere verebilmektedirler.

konu uzun,
sekilci olanlar var, cihadci olanlar var, siyasi bir hareket olarak savunanlar var vs.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
asri saadet dönemini ortaya cikaran selefiligin iddiasi sudur; islam'i en iyi sekilde anlayan ve yasayan önce sahabe sonra tabiin sonra da tebe'i tabiindir. o halde bizler de islami hakkiyla yasamak istiyorsak onlari takip etmek zorundayiz.

.

Senin de böyle bir iddian var mı?
 
Üst