Ebu Huzeyfe
Asistan
- Katılım
- 9 Eki 2006
- Mesajlar
- 450
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Konum
- İstanbul
- Web sitesi
- www.misakonline.com
SELEFİLİK NEDİR? I
Selefilik, Ehl-i Sünnetin Maturudilik ve Eş'arilik zuhur edene kadarki ismidir. Bu iki akım (mezhep) zuhur edince; Hanefilerin çoğunluğu (belki de hepsi denebilir) Maturudi mezhebine tâbi oldular. Malikiler ve Şafiilerin çoğunluğu ile Hanbelilerin bir kısmı da Eş'ari mezhebine tâbi oldular. Peki geri kalanlar nereye gitti?
Geriye kalanlar (Malikiler ve Şafiilerin bir kısmı ile Hanbelilerin çoğunluğu) eski Selefi mezhep üzere devam ettiler. Selefi mezhebinin en büyük özelliği; nassları zahiri üzerine anlayıp tevil yerine tevfize (işi ALLAH'a havale etme) gidilmesi idi. Bir örnekle bunu izah edelim:
İmam Malik'e birisi gelip sordu:
- Ya imam! İstiva nedir?
- İstiva malum, keyfiyeti mechul, ona iman vacip (farz) ve ondan suâl etmek bid'attir.
İşte gerçek selefiliğin özü ve özeti budur.
SELEFİLİK NEDİR? II
Selefilik, daha sonra bu minvâl üzere devam ederken, İbni Teymiyye zamanında bazı nassların yorumlanması ile farklı bir mecrâya kaymıştır. Daha önceleri akılla nass karşı karşıya geldiğinde tereddütsüz nassı öne alan selefilik, bu defa akıl ile nassı dengeleme yoluna gitmiştir. Ancak bunda tam başarılı olamamıştır. Bazı nassların tevilinde başarısız olunmuştur.
Bu babdan olarak, ALLAH'ı semâda gösterme, ALLAH'ın yeryüzüne inişini mecazdan hakiki manaya çevirme ve insan sıfatına benzetme gibi bazı açık yanlışları Maturudi ve Eş'arilerden şiddetli tenkide maruz kalsa da hiç bir zaman tekfir edilmemiş sadece tahti' (hatalı bulunmuştur) edilmiştir.
İbni Teymiyye'den sonra bu görüşleri İbni Kayyim ve İbni Vezir aynen devam ettirmişlerdir. Hal bu iken, Muhammed b. AbdilVehhâb bu mezhebi daha farklı bir şekle sokmaya çalıştığı için Vahhâbilik ortaya çıkmıştır. Vahhâbilik, Selefilikten kopma bir mezheptir, ancak artık Selefilik ile alakası kalmamıştır. O yüzden Vahhâbilik eşittir Selefilik değildir.
Bugün Arap dünyasında (özellikle körfez ülkelerinde) Selefiliğin %30 gibi bir yekün teşkil ettiği tahmin ediliyor.
"selefin tavri doğru amma halefin bu hususdaki tavrı daha sağlamdır."
Bu söz oldukça manidar ve konuyu gayet güzel özetliyor. Biz de aynı sözü söyleriz. Ancak, bu yazı dizisinde iki noktayı özellikle vurgulamak istiyorum:
1. Selefilik de (hakiki manasıyla) Maturudilik ve Eş'arilik kadar haktır. Bu hakikati reddederek ancak ümmet arasında tefrikaya neden oluruz. Başka da bir faydası olmaz.
Selefiliğin aşırılığı yok mu? Elbette var. Bugün onun bir kolu veyaz uzantısı sayılan Vahhâbilik aşırı ucudur. Bunun yanında Mısır'da mevcûdiyetini duyduğumuz Cemaât-i Hicret ve-t Tekfir de buna dâhil edilebilir. Ancak bunlar uç kısımlarıdır ve bunlara bakılarak Selefilik dışlanamaz. Bunu ancak câhiller yapar.
Kaldı ki, cumhur-u ulemâ bu akımları bile tekfir yoluna gitmemiştir.
2. Bugün cehâlet tabana vurduğu için ümmetin yeniden dirilişi, Selef dönemine dönmekle ancak mümkündür. Bugün bırakın avâmı, ilimde belli bir mertebeye gelmiş insanlar bile Maturudilik ve Eş'ariliği bilmezler. Onlara ezberletilen bir kaç cümleyi ağızlarında sakız gibi gevelerler. Meselâ "Ehl-i Sünnete göre, iman artmaz ve eksilmez." derler. Halbuki bu Ehl-i Sünnetin genel bir görüşü değil, sadece Maturudilerin görüşüdür. Ehl-i Sünnet eşittir Maturudilik değil ki!
O bakımdan, önce avam ve bir üstteki ilim ehline Selefi bir metodla İslam öğretilmeli, en üst seviyedeki ulema ve ilim ehli ise hem Maturudilik hem de Eş'arilik mezhebine vâkıf olmalıdır. Halkın seviyesi bir seviyeye geldikten sonra Eş'arilik ve Maturudiliğin yeniden ihyâsı gayet doğaldır!
Selam ve Dua ile...
İbni Teymiyye lehinde ve aleyhinde yazılanların tümünü okudum diyebilirim. Bir ara Afrika'da iken bir sûfi kardeşim, İbni Teymiyye aleyhine yazılmış bir eser getirip verdi. Eserin müellifi meşhur olmadığı için hatırlamıyorum. Orada İbni Teymiyye aleyhine söylenen ve yazılan tüm alıntılar mevcut idi.
Ancak tüm bunlar beni bile iknâ etmedi. Kaldı ki o zamanlar katı bir sûfi idim.
İbni Teymiyye'ye ait iki tane risale okudum ve bir satırına bile itiraz etmedim. Bilakis, fazlasıyla ilminden ve görüşlerinden istifade ettim.
İbni Teymiyye hakkında hatırladığım kadarıyla en keskin ifadeleri Sübki kullanmıştır. Belki sonra İmam Zehebi'ye atfedilen bazı sözler... Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
Akıllı adam şunu göz önünde tutar:
Sübki'nin bu keskin eleştirileri kendisinden sonra kabul görmemiştir. Bu bile onun insafsız bir eleştiri yaptığını gösterir. M. Zâhid Kevseri ve diğer ulemânın eleştirisi ise insaf dâhilinde olup haklı olarak eleştirmişler ve sadece o mevzularla sınırlı kalmıştır.
Bunların en önemlisi sanırım; Allah'ı tecsim derecesinde teşbih etmesi ve talak meselesi.
İbni Teymiyye r.aleyh bu ümmetin yetiştirdiği ender ulemadan birisidir. Bir kaç hatası yüzünden harcanacak kadar basit ve ucuz değildir. Allah ona gani gani rahmet etsin. Hatalarından dolayı da bağışlasın.
Selam ve Dua ile...
Selefilik, Ehl-i Sünnetin Maturudilik ve Eş'arilik zuhur edene kadarki ismidir. Bu iki akım (mezhep) zuhur edince; Hanefilerin çoğunluğu (belki de hepsi denebilir) Maturudi mezhebine tâbi oldular. Malikiler ve Şafiilerin çoğunluğu ile Hanbelilerin bir kısmı da Eş'ari mezhebine tâbi oldular. Peki geri kalanlar nereye gitti?
Geriye kalanlar (Malikiler ve Şafiilerin bir kısmı ile Hanbelilerin çoğunluğu) eski Selefi mezhep üzere devam ettiler. Selefi mezhebinin en büyük özelliği; nassları zahiri üzerine anlayıp tevil yerine tevfize (işi ALLAH'a havale etme) gidilmesi idi. Bir örnekle bunu izah edelim:
İmam Malik'e birisi gelip sordu:
- Ya imam! İstiva nedir?
- İstiva malum, keyfiyeti mechul, ona iman vacip (farz) ve ondan suâl etmek bid'attir.
İşte gerçek selefiliğin özü ve özeti budur.
SELEFİLİK NEDİR? II
Selefilik, daha sonra bu minvâl üzere devam ederken, İbni Teymiyye zamanında bazı nassların yorumlanması ile farklı bir mecrâya kaymıştır. Daha önceleri akılla nass karşı karşıya geldiğinde tereddütsüz nassı öne alan selefilik, bu defa akıl ile nassı dengeleme yoluna gitmiştir. Ancak bunda tam başarılı olamamıştır. Bazı nassların tevilinde başarısız olunmuştur.
Bu babdan olarak, ALLAH'ı semâda gösterme, ALLAH'ın yeryüzüne inişini mecazdan hakiki manaya çevirme ve insan sıfatına benzetme gibi bazı açık yanlışları Maturudi ve Eş'arilerden şiddetli tenkide maruz kalsa da hiç bir zaman tekfir edilmemiş sadece tahti' (hatalı bulunmuştur) edilmiştir.
İbni Teymiyye'den sonra bu görüşleri İbni Kayyim ve İbni Vezir aynen devam ettirmişlerdir. Hal bu iken, Muhammed b. AbdilVehhâb bu mezhebi daha farklı bir şekle sokmaya çalıştığı için Vahhâbilik ortaya çıkmıştır. Vahhâbilik, Selefilikten kopma bir mezheptir, ancak artık Selefilik ile alakası kalmamıştır. O yüzden Vahhâbilik eşittir Selefilik değildir.
Bugün Arap dünyasında (özellikle körfez ülkelerinde) Selefiliğin %30 gibi bir yekün teşkil ettiği tahmin ediliyor.
"selefin tavri doğru amma halefin bu hususdaki tavrı daha sağlamdır."
Bu söz oldukça manidar ve konuyu gayet güzel özetliyor. Biz de aynı sözü söyleriz. Ancak, bu yazı dizisinde iki noktayı özellikle vurgulamak istiyorum:
1. Selefilik de (hakiki manasıyla) Maturudilik ve Eş'arilik kadar haktır. Bu hakikati reddederek ancak ümmet arasında tefrikaya neden oluruz. Başka da bir faydası olmaz.
Selefiliğin aşırılığı yok mu? Elbette var. Bugün onun bir kolu veyaz uzantısı sayılan Vahhâbilik aşırı ucudur. Bunun yanında Mısır'da mevcûdiyetini duyduğumuz Cemaât-i Hicret ve-t Tekfir de buna dâhil edilebilir. Ancak bunlar uç kısımlarıdır ve bunlara bakılarak Selefilik dışlanamaz. Bunu ancak câhiller yapar.
Kaldı ki, cumhur-u ulemâ bu akımları bile tekfir yoluna gitmemiştir.
2. Bugün cehâlet tabana vurduğu için ümmetin yeniden dirilişi, Selef dönemine dönmekle ancak mümkündür. Bugün bırakın avâmı, ilimde belli bir mertebeye gelmiş insanlar bile Maturudilik ve Eş'ariliği bilmezler. Onlara ezberletilen bir kaç cümleyi ağızlarında sakız gibi gevelerler. Meselâ "Ehl-i Sünnete göre, iman artmaz ve eksilmez." derler. Halbuki bu Ehl-i Sünnetin genel bir görüşü değil, sadece Maturudilerin görüşüdür. Ehl-i Sünnet eşittir Maturudilik değil ki!
O bakımdan, önce avam ve bir üstteki ilim ehline Selefi bir metodla İslam öğretilmeli, en üst seviyedeki ulema ve ilim ehli ise hem Maturudilik hem de Eş'arilik mezhebine vâkıf olmalıdır. Halkın seviyesi bir seviyeye geldikten sonra Eş'arilik ve Maturudiliğin yeniden ihyâsı gayet doğaldır!
Selam ve Dua ile...
İbni Teymiyye lehinde ve aleyhinde yazılanların tümünü okudum diyebilirim. Bir ara Afrika'da iken bir sûfi kardeşim, İbni Teymiyye aleyhine yazılmış bir eser getirip verdi. Eserin müellifi meşhur olmadığı için hatırlamıyorum. Orada İbni Teymiyye aleyhine söylenen ve yazılan tüm alıntılar mevcut idi.
Ancak tüm bunlar beni bile iknâ etmedi. Kaldı ki o zamanlar katı bir sûfi idim.
İbni Teymiyye'ye ait iki tane risale okudum ve bir satırına bile itiraz etmedim. Bilakis, fazlasıyla ilminden ve görüşlerinden istifade ettim.
İbni Teymiyye hakkında hatırladığım kadarıyla en keskin ifadeleri Sübki kullanmıştır. Belki sonra İmam Zehebi'ye atfedilen bazı sözler... Doğrusunu Allah daha iyi bilir.
Akıllı adam şunu göz önünde tutar:
Sübki'nin bu keskin eleştirileri kendisinden sonra kabul görmemiştir. Bu bile onun insafsız bir eleştiri yaptığını gösterir. M. Zâhid Kevseri ve diğer ulemânın eleştirisi ise insaf dâhilinde olup haklı olarak eleştirmişler ve sadece o mevzularla sınırlı kalmıştır.
Bunların en önemlisi sanırım; Allah'ı tecsim derecesinde teşbih etmesi ve talak meselesi.
İbni Teymiyye r.aleyh bu ümmetin yetiştirdiği ender ulemadan birisidir. Bir kaç hatası yüzünden harcanacak kadar basit ve ucuz değildir. Allah ona gani gani rahmet etsin. Hatalarından dolayı da bağışlasın.
Selam ve Dua ile...