Sekîne duâsı üzerine

efruz

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
5,170
Tepkime puanı
735
Puanları
0
Konum
İstanbuL
Suzan Hanım: “Sekine duâsı nelerden bahseder? Nasıl okunur? Bu duâyı on dokuz defa okumamızın sırrı ve hikmeti nedir? Nerede ve ne zaman okumalıyız?”
Sekine duâsı, aslı vahye dayanan yüksek, sırlı, tılsımlı, feyizli ve kuvvetli duâlardandır. Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm, Peygamber Efendimizin (asm) huzurunda bir sayfa indiriyor. Allah’ın altı ismi yazılı bulunan bu esrarlı ve tılsımlı duâ sayfası Hazret-i Ali’ye (ra) tebliğ ediliyor. Hazret-i Ali (ra) bu hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Ben Cebrâil’i gökkuşağı gibi semâyı kuşatmış olarak gördüm. Sesini işittim. Sayfayı ondan aldım. Sayfada Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerini yazılı buldum.”1 Sekine ile bildirilen ve Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinden ibâret olan bu altı ismi Hazret-i Ali (ra) için ism-i azamdır. Bu isimlerden Hakem ve Adl isimleri İmam-ı Azam için ism-i azamdır. Hayy ismi, Abdülkadir-i Geylânî için ism-i azamdır. Kayyum ismi, İmam-ı Rabbanî için ism-i azamdır.2 Keza bu isimlerin tamamının asrımızda bir meyvesi zuhur etmiştir: Risâle-i Nur.3
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’u bu altı ismin mazhariyetinde telif etmiş, Otuzuncu Lem’ayı da özel olarak bu altı ismin izah ve tefsirine ayırmıştır.

Bu isimlerin manaları kısaca şöyledir:
Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad Sahibidir.
Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat Sahibidir. Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten O’dur.
Kayyum: Allah daima kaimdir, tâbir caizse daima ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idare eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey O’nunla var olur, O’nunla ayakta durur, O’nunla devam eder. Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun iradesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır.
Hakem: Allah hüküm Sahibidir, hikmet Sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi O’nun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adaletle hükmeder.
Adl: Allah adalet Sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibarettir. Allah kendisi adalet Sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.
Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, acizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemal sıfatlar sahibidir. O’nun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pak yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar.

Sekînede bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah’tan istimdat edilir, Allah’a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir.
Kısaca arz edelim: 1-Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir.4 2-Yüzler Hayy-ı Kayyum olan Allah'ın huzurunda eğilmiştir.5 3-Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.6 4-Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir.7 5-Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.8 6-Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır.9 7-Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.10 8-Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir.11 9-Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür.12 10-Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık.13 11-Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.14 12-Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin ta kendisidir.15 13-Muhakkak ki Allah azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır.16 14-Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır.17 15-Allah bana yeter. O’ndan başka ibadete lâyık hiçbir ilah yoktur.18 16-Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.19 17-En büyük korku olan kıyametin dehşeti onlara üzüntü vermez.20 18-Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz.21 19-Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.22
Üstad Hazretleri on dokuz Kur’ân ayetinden alınan on dokuzar harfli bu yüksek ve öz metinlerin besmeleden itibaren on dokuz defa okunmasını tavsiye etmiştir.23 On dokuz rakamı Kur’ân’dan alınan bir şifredir. Bilindiği gibi, Kur’ân’da ebedî âlemlerle ilgili verilen bir haberde on dokuz adedi telaffuz ediliyor.24
Seksen yılı aşkın hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden harika bir surette korunmuş olan Üstad Saîd Nursî Hazretlerinin, İmam-ı Gazali yoluyla Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı Sekine gibi yüksek esrarlı evradı kendisine daimî bir vird edinerek hiç terk etmeden okumuş olması25, bize, her sıkıntı ve fitne ânında sığınacağımız açık ve koruyucu bir kapı olduğunu göstermeye yeterlidir.

Dipnotlar:
1- Lem’alar, İstanbul, 2001, s. 193; 2- Lem’alar, İstanbul, 2001, s. 520; 3- Lem’alar, İstanbul, 2001, s. 198; 4- İnşirah Sûresi, 5 ve 6. âyetten alınmıştır. 5- Kısmen Bakara Sûresi, 255. âyetten iktibastır. 6- Hadîd Sûresi, 9. âyetinden alınmıştır. 7- Nisâ Sûresi, 16. âyetten alınmıştır. 8- Nisâ Sûresi: 23. âyetten alınmıştır. 9- Nisâ Sûresi: 149. âyetten alınmıştır. 10- Nisâ Sûresi: 58. âyetten alınmıştır. 11- Nisâ Sûresi: 11. âyetten alınmıştır. 12- Nisâ Sûresi: 1. âyetten alınmıştır. 13- Fetih Sûresi: 1. âyettir. 14- Fetih Sûresi: 3. âyettir. 15- Mâide Sûresi: 56. âyetten alınmıştır. 16- Hûd Sûresi: 66. âyetten alınmıştır. 17- Hac Sûresi: 64. âyetten alınmıştır. 18- Tevbe Sûresi: 129. âyetten alınmıştır. 19- Âl-i İmrân Sûresi: 173. âyetten alınmıştır. 20- Enbiyâ Sûresi Sûresi: 103. âyetten alınmıştır. 21- Fâtihâ Sûresi: 5. âyettir 22- Fâtiha Sûresi: 1. âyetten alınmıştır. 23- Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s. 119 24- Bakınız: Müddessir Sûresi: 30 25- Lem’alar, İstanbul, 2001, 197


Süleyman Kösmene
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Bediüzzaman’ın, SEKİNE duası hakkındaki tespitlerine yönelik bazı eleştiriler almaktayız. Bunlardan bir tanesi aşağıda yer almaktadır. Bu eleştiriye cevap vermenizi ve Sekine duasının mahiyeti hakkında bilgi vermenizi rica ederiz.

Bediüzzaman’ın, SEKİNE duası hakkındaki tespitlerine yönelik bazı eleştiriler almaktayız. Bunlardan bir tanesi aşağıda yer almaktadır. Bu eleştiriye cevap vermenizi ve Sekine duasının mahiyeti hakkında bilgi vermenizi rica ederiz.

Yazar: Niyazi BEKİ (Yrd. Doç. Dr.), 02-5-2009

(Risale'den Eleştirilen Kısım)

Hz. Cebrail’in, Alâ Nebiyyina (A.S.M.) huzur-u Nebevîde getirip Hz. Ali’ye (r.a) Sekine namıyla bir sahifede yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (R.A.) kucağına düşmüş. Hz. Ali (r.a) diyor: "Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâim-üs-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sahifeyi aldım, bu isimleri buldum."

İddia:
Said Nursî; uydurulmuş, düzülmüş metinleri vahye izafe etmeye oldukça meraklıdır. O, bir şeyin vahiy olup olmadığı konusunda ilmî disiplinden ve ciddiyetten o kadar uzaktır ki, işine gelen her metni vahiy diye takdim etmeye hazırdır. Ne üdüğü belirsiz bu sahife nerededir? Kim rivayet etmiştir? Sünnetin neresinde yer alır?
İddiaya cevap:
Bu ifadelere, bizzat Hz. Ali (r.a) tarafından meşhur Urcuze kasidesinde yer verilmiştir. (bk. Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî, Mecmuatü’l-Ahazab/şazelî cildi, s. 590). -Bu kasidede Abbasî devletinin başına gelen yıkım felaketine “tarih vererek” işaret ettiği gibi, yine ebced hesabıyla “1348 / 1928” tarihinde İslam harflerinin kaldırılıp yerine Latin harflerinin konulacağına -sarahate yakın bir tarzda- işaret etmiştir. Başkasına ait olduğuna en ufak bir bilgi kırıntısı olmadığı, üstelik her yiğidin kârı olmayan istikbalden gaybî haberler veren bu kasideyi, tarih boyunca bize kadar Hz. Ali
’ye (r.a) ait olan bir kaside olarak geldiği halde, hangi ilmî vicdan, hangi zımnî irfan bu kasidenin Hz. Ali’ye (r.a) olan aidiyetini elinin tersiyle itebilir.

Binlerce tarihî bilgiler vardır ki, hadis kaynaklarında yer almamıştır. Bütün bu bilgilerin doğruluğuna kalem mi çekeceğiz? “Sünnetin neresinde yer alır?” deyip, binlerce bilgiyi sil-baştan mı yapacağız? Özellikle, haricî zihniyetin oldukça ağır bastığı Emevî devrinde, bilhassa ehl-i beyt yoluyla gelen pek çok rivayet, onların siyasî amaçlarına ters düştüğü için “uydurma” damgası yemekten kurtulamamıştır.

İmam Gazalî de “Cünnetu’l-Esma” (Allah’ın isimlerinin oluşturduğu zırh) adıyla, Hz. Ali’nin (r.a) “Sekîne” ismini verdiği söz konusu altı ism-i azamla beraber, münasip birkaç ayetle birlikte vird edinmiş ve bunların değişik hastalık ve düşmanlara karşı okunmasını tavsiye etmiştir. (bk. Gümüşhanevî, a.g.e, s.471-474).

Bunun şöyle birkaç hikmeti olabilir:

a. İleride bir çok yönden değişik fırkalarla, özellikle haricilerle yapacağı mücadele esnasında, kendisine hususî bir teselli kaynağı olacağına bir sinyal olabilir. (İlginçtir, bu asrın müceddidi ve Hz. Ali’nin
(r.a) reisi olduğu Al-i beyt dairesinin bu zamandaki hakikî bir temsilcisi olan Bediüzzaman Said Nursi; bir yandan Kur’an’a, İslam’a doğrudan hücum eden zendeka komitelerine karşı mücadele ederken, bir yandan da, Hz. Ali’nin (r.a) piri bulunduğu ehl-i tarikat ve ehl-i velayete hücum ederek, keşif ve kerametleri inkâr ederek, bu dinsiz komitenin ekmeğine yağ sürenler, akıllarının ermediği her şeye “hurafe” diyen ve müslümana yakışmayan tavırlarıyla İslam ümmetini rencide eden bu gruplarla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Ve Hz. Ali’den(r.a) sonra belki de en çok Sekîne adındaki ism-i azam duasını okuyan bir zattır.

b. Tarih boyunca, her milletten daha çok musibetlerle karşılaşan, en hunhar zalimlere karşı hakkı haykırmaktan çekinmeyen ehl-i beytin başına gelen sıkıntı anlarında, onlar için özel bir manevî zırh olduğuna bir işaret de olabilir. Nitekim, bu konu daha çok ehl-i beyt tarikıyla bize gelmiştir.

c. Ahir zamanda ortaya çıkacak ve seyyidler cemaatinin başına geçecek olan Hz. Mehdinin de, ceddi Hz. Ali (r.a) gibi din uğrunda çetin bir mücadeleye gireceği ve bu Sekîne’nin onun özel virdi ve koruyucu bir zırhı olacağına bir işaret olabilir. Nitekim, hadiste, Efendimiz (a.s.m.) Hz. Ali
’ye (r.a) “Ben Kur’anın tebliği için mücadele ettim, sen de onun tevili için mücadele edeceksin.” buyurmuştur. (sahih olan değişik rivayetler için bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/186; 6/244; 9/133) Hz. Mehdi de Süfyan komitesinin Kur’an’a karşı takındığı tahrifkâr ve tahripkâr tutumuna karşı mücadele edecek, Kur’an’ın hakikî tevillerini gösterecek ve tahripleri tamir edecektir.

Bediüzzaman’ın -bu çerçevede yaptığı- harikalar harikası nuranî hizmetini görmeyenlerin gözleri acaba neleri görmektedir.
İddianın devamı:
Hz. Peygamber’e vahiy olarak gökten, yazılmış hiçbir metnin inmediği Müslümanlarca bilinen ve üzerinde ittifak edilen bir konu iken, bu öyle bir uydurmadır ki, içinde hem vahye, hem vahyedene, hem de vahyedilene karşı saygının kırıntısı bile yoktur. Vahyin tek muhatabı Hz. Peygamber olduğu hâlde, hem de onun huzurunda, getirdiği yazılı bir vahiy metnini Cebrail (a.s.)’e Hz. Peygamber’in değil de Hz. Ali’nin kucağına düşürttüren bu uydurukçuların alçaklıkları ve hain ve pis emelleri o kadar barizdir ki, Hz. Ali’nin değil Hz. Muhammed (s.a.v.)’in peygamber olduğuna inanan her Müslümanın bunu fark etmesi gerekir. Allah, bu kezzap ve deccalları kahretsin!
Cevabın devamı:
Allah’ım! İslam ümmetinin, manevi önder olarak kabul ettiği mehdilere Deccal, sıdkın zirvesinde olan sadıklara kezzap, aklının ermediği en büyük hakikatleri bile tekzip etmekten çekinmeyen, bu gibi insanları da ıslah eyle! Âmin, elfu elfi âmin!
İddia:
Böylece Said Nursî’nin; adları Bâtınî, Rafızî, Hurufî, Karmatî kardeşlerinden sonra Gurabî adında bir kardeşi daha olduğunu öğrenmiş olduk... Evet, Said Nursî’nin bu sözleri onun bir Şiî, üstelik Gulâttan bir Şiî olduğunun en açık göstergesidir. Bu fırkaya Gulât denmesi, Hz. Ali konusunda aşırılığa gitmelerindendir. Ona bir taraftan ulûhiyet, bir taraftan nübüvvet ve bir taraftan da nübüvvette ortaklık nisbet etmektedirler.
İddiaya cevap:
-Daha önce arz edildiği üzere, İmam Gazalî ve Şeyh Ziyaeddin Gümüşhanevî gibi sünni alimlerin bununla meşgul olması, bu konuyu sadece bir şia uydurması olduğunu iddia edenlerin yüzlerine vurulan sünnice bir şamardır.

-Hz. Ali’nin (r.a) bildirdiğine göre, “SEKİNE” duası, Bedir Gazvesinde Hz. Peygamber (a.s.m)’e vahiy olarak gelmiştir. Ancak, ehl-i beytin reisi olarak veraset-i nübüvvet noktasında bulunan ve o anda Efendimiz (a.s.m.)’in yanında olan Hz. Ali’nin
(r.a) kucağına düşmüştür. Hz. Cebrail tarafından bunun Hz. Ali (r.a) için sırlı bir tılsım, bir sekine olarak verilen ilahî bir hediye olduğu ifade edilmiştir. (bk. Urcuza kasidesi, ilgili yer)
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83

-Hz. Ali’nin (r.a) bildirdiğine göre, “SEKİNE” duası, Bedir Gazvesinde Hz. Peygamber (a.s.m)’e vahiy olarak gelmiştir. Ancak, ehl-i beytin reisi olarak veraset-i nübüvvet noktasında bulunan ve o anda Efendimiz (a.s.m.)’in yanında olan Hz. Ali’nin
(r.a) kucağına düşmüştür. Hz. Cebrail tarafından bunun Hz. Ali (r.a) için sırlı bir tılsım, bir sekine olarak verilen ilahî bir hediye olduğu ifade edilmiştir. (bk. Urcuza kasidesi, ilgili yer)[/INDENT]

bi kere bu düşünce çelişkilidir resule vahıy ne zaman sahife seklinde gelmiştir ikincisi resule gelen vahiy hasa cebrail elinden düşürmüş hz alinin kucağına düşürmüş haşa pekte sakarmış.
hz aliye vahiy indiğini idaa eden küfürdedir hem Allaha hem hz Aliye iftiradır .
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Hz. Ali’nin (r.a) bildirdiğine göre,

(bk. Urcuza kasidesi, ilgili yer)


 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Hz. Ali KV ne demiş

Hz. Rasulallah SAV e düşecekken bana mı düştü demiş?

Anlamadım..

Kasidenin ilgili yerini buraya yazabilir misin?
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Hz. Ali Efendimizin (ra) okunmasını istediği Sekine, Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir münacattır. Bu dua Mecmuatü'l-Ahzab'ta “Kaside-i Ercûze”nin içinde geçmektedir.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
"(HAŞİYE 2) : Bu fıkrada Hz. Ali (r.a.) diyor: تَوَقّٰى بِهِ كُلَّ اْلأُمُورِ تَسَلَّمَتْ Yani ism-i Âzamın bereketiyle herbir tehlikeden selametle kurtulacaksınız. Evet, şükür kurtulduk. Eğer اَلَّذِى جَلَّ ’deki iki şeddeli lâm’lar birer “lâm” sayılsa bin iki yüz doksan dört (1294) eder ki, o zaman Risale-i Nur müellifinin dünyaya geldiği tarihtir. Ve doksan üç müthiş harbinden tâ harb-i umumiye kadar ve bin üç yüz elli dörde (1354) kadar olan tehlikeli bir zamanda yaşayacaksın. Ve çok tehlikelere düşeceksin fakat korkma, kurtulacaksın diye işaret ediyor."(1)
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
İMAM-I ALİ'NİN ERCUZE ADLI KASİDESİNE NASIL ULAŞABİLİRİM?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Hz. İmam-ı Ali (R.A.) tarafından bahr-ı recez vezni üzere yazılan ve istikbalden haber veren meşhur kasidenin adı. (Mecmuat-ül Ahzab'ın 582. sahifesinden 597. sahifesine kadar o Ercuzedir.)
"O Ercuzenin mevzuu ve içindeki maksad-ı aslî; İsmi A'zamı tazammun eden altı ismin ehemmiyetini beyan etmek, hem o münâsebetle istikbaldeki bir kısım umur-u gaybiyeye ve te'sis-i İslâmiyette bir kısım mücâhedâtını işâret etmektir. Evet, Hz. İmâm Üstâdı olan Habibullah'dan (A.S.M.) aldığı dersin bir kısmını işarî bir surette zikrediyor.. (1)
Bu kasidenin müstakil olarak basıldığıyla alakalı bilgimiz bulunmamaktadır. Ancak dini kitap satan kitapçılardan "Mecmuatül Ahzap" temin edilerek, Hz. Alinin bu "Ercüze" adlı kasidesine ulaşılabilir.
(1) bk. Sikke-i Tasdik-i Gaybi, On Sekizinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editör
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
-Hz. Ali’nin (r.a) bildirdiğine göre, “SEKİNE” duası, Bedir Gazvesinde Hz. Peygamber (a.s.m)’e vahiy olarak gelmiştir. Ancak, ehl-i beytin reisi olarak veraset-i nübüvvet noktasında bulunan ve o anda Efendimiz (a.s.m.)’in yanında olan Hz. Ali’nin (r.a) kucağına düşmüştür. Hz. Cebrail tarafından bunun Hz. Ali (r.a) için sırlı bir tılsım, bir sekine olarak verilen ilahî bir hediye olduğu ifade edilmiştir. (bk. Urcuza kasidesi, ilgili yer)

Kardeşim

Doğru düzgün olayları anlatım tarzınızla (size değil yazan kişiye diyorum) anlaşılması imkansız veya yanlış anlamaya müsait anlatıyorsunuz

Yukarıdaki yazıdan Sanki Hz. Rasulallah SAV vahyedilecekken birden Hz. Ali KV ın kucağına kağıt düştü anlamı çıkıyor.

Ama olay öyle değilmiş
Tılsımlı bir hakikat olarak yaptığım işe yönel Kabul edilenlerin hepsi tecrübe edilmiştir.

Ben onu “Cünnet-ül Esmâ Dâiretü’l Celiletü’l Ahfâ” (olarak isimlendirdim)

Allah Teâlâ’nın bana gönderdiği bir hediyedir Onu Cebrâil aleyhisselâm Muhtar’a getirdi

Bedir gününde bize yardım etmek için, o zaman Semâların melekleri ile bize imdât (yardım) eyledi

Buyurdu ki; “Ya Muhtar! Bil ve idrâk et ki; Biz bugün Senin yardımına geldik (gece) yürüyoruz

Şübhesiz Senin Mevla Teâlâ’n bir ikram olarak Bize şerefli bir tılsımı hediye etti

“Ya Habîballah ömrüne yemin olsun ki Vasfedilmekten çok yüce oldu. Çünkü onda Rabbimin İsm-i âzam-ı vardır. Biz onunla bütün âlemleri resm ederiz”

(Bu tılsımı) Kim saadete mazhar ise Onun boynunda gerdanlık hükmünde olur(sa) Ya da silah üzerine yazılmış hükmünde olur(sa) Çok keskin ve kan akıtıcı kılıç gibidir

O anda Beşir aleyhisselâm beni çağırdı Ve buyurdu ki;

“Senin basîr olan Rabbin şu müjdeyi verdi Sana öyle tılsım hediye etti ki, onunla düşmanlar Kahr olup zehr olur. Öyleyse o Hâdiye şükür et”

Bunun üzerine kucağıma sahife düştü Onun yazısı şerefli bir dâire şeklinde idi

Cebrâil aleyhisselâm dedi ki; “Yâ Ali! Onu al Çünkü o Yüce Rabbinin sekinesidir.Seni korktuğun kötülükten korurDüşmanla karşılaşınca onları zayıflatır”
Sesini iştim fakat hayalini (kendisini) göremedim Fakat bana gök kuşağına benzer olarak göründü Sonra benden ayrılıp bir iş yapar oldu


Ve şöyle buyurdu: “Kalk sana Mevlâ’n kâfidir” Bilsinler ki kavmin meydanına indiğiniz (zaman)
“Onların sabahı ne kötüdür” “Sen ise en şerefli” Kâhredici olan Allah Teâlâ’nın isimlerinin sırrı Onların üzerinde dönen şerlerine karşı (tılsımı kullan)
İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı ALTUNTAŞ

http://www.islamvetasavvuf.org/islam-ve-tasavvuf-bloglari/kaside-i-ercuze-sekine-duasi


Yani aslında gelen Hz. Rasulallah SAV ye geliyor. Ve Hz. Rasulallah SAV ın istemesi üzerine Hz. Ali KV ye de bildiriliyor.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
haklı olabilirsin anlatım konusunda
lakin ben kendi lafzımı ortaya koymak yerine
araştırmalarıma devam ediyordum.
altta ekliyeceğim notlarda umarım cevaplar bulunmuş olur.
 

korakademik

Ordinaryus
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
2,236
Tepkime puanı
63
Puanları
0
Soru : Risale-i Nurlarda geçen Hz.Ali (K.V.)’ye Cebrail (AS) den Sayfa indirilmesi olayı Ehl-i Sünnet anlayışına ters değilmidir ? O zaman Hz.Ali(K.V) ‘de bir nevi peygamber konumuna yükseltilmiş olunmuyormu ?

Bir konu hakkında yorum ve tahlil yaparken , o konuyu d
oğru okuyup doğru anlamak ve doğru bilmek esastır. Bilmediği bir konu hakkında yorum yapmak su-i zana sebebiyet verir ve o kişiyi “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra,17/36) gereği mesul eder.

İlgili metin 18.Lema’da geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu Lema’nın önsözünde : “Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali'nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir …. Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder” diyerek konunun öncelikle Efendimiz (SAV) ‘min bir mucizesi ve “Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır." (1) işaretine mazhar Hz.Ali (K.V)’nin bir Kerameti olarak takdim etmektedir.

Soruda sorulan Metin şu şekildedir ;
“Sonra Hazret-i Cebrail'in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali'ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: "Ben Cebrail'in şahsını yalnız alâimü's-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum"(18.Lema)

Görüldüğü üzere , Hz.Ali’ye (K.V.) inen bir Sekine’den bahis vardır ,yoksa –haşa- Peygamberane bir vahiyden değil ! Bahse konu Sekine , Mecmuatü'l-Ahzabta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir. (2) Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu "Sekîne" tâbir edilen İsm-i Âzamın okunma şeklinide “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli” (Lemalar:Sayfa 425) şeklinde dile getirmektedir.

İtiraz edilen husus ; ifadede geçen “ Sekine namıyla bir sayfa” ise , Sayfa’dan murat İlahi bir ilhamvari mesajdır , yoksa Efendimize (SAV) inen “vahiy sayfaları” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail (AS) mı görmüş olma Keyfiyeti ise, başta Hz.Aişe , Hazret-i Ömer , İbni Abbas , Üsame bin Zeyd , Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok Sahabe Cebrail (AS) mı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler. (3)

Şayet itiraz Sayfa’nın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: "Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, ’Yaz’; o da yazdı, sonra nazmetti."(Şualar:635)

Konuyu özetlemek gerekirse ; Cebrail (AS) Peygamberimizin (SAV) huzuruna geldiği vakit altı İsm-i Azam’lı münacat duasını , murad-ı ilahi gereği , İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (K.V.) nazmetmesi için getirmiş , Efendmiz’de (SAV) Hz.Ali’ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz.Ali’nin yapması istediğinden , Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali'nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir.“Sekine” hakkında Kur’an-ı Kerimde geçen ;

“Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, Sekine(güven duygusu ve huzur) indiren O'dur.” (Fetih Suresi , 4) Ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır ; Hz. Ali'nin “Sekine” ile neyi kast ettiğini şöyle açıklamaktadır : "Sekîne müminin kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir."

“Sekine” ifadesini pek çok Hadis-i Şerifte de görmek mümkündür :

Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (sav)'a gelip vak'ayı anlattı. Hz. Peygamber (sav) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekine idi, Kur'an için inmişti" (4)

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'ı okuyup ondan ders almak üzere Allah'ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah'ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar."(5)

Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ra) Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğine şehadet ettiler: "Bir cemaat oturup Allah'ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah'ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar." (6)

Netice olarak , Hz.Ali’nin Sekine mahiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz.Ali’ye inen bir vahiy değildir , Efendimiz (SAV) ‘me inen İsmi Azam duasının, Hz.Ali’ye bildirilerek onun nazmetmesidir.

Muhterem Hocaefendi’de buna isnaden olsa gerek , “Sekine insanını” şu şekilde tarif etmektedir :

Sekîne’ye mazhar bu âhenk ve huzur insanı, davranışları itibâriyle vakûr, emniyet telkîn edici, inandırıcı ve ciddî, iç âlemi itibâriyle ve Allah’la münâsebetleri açısından da temkinli, dikkatli, benlik, çolpalık ve şatahat düşüncesinden uzak ve bektâşiyâne hezeyanlara karşı da hep kapalıdır. Her vâridat ve her inşirâh veren esintiyi O’ndan bilir, edep ve şükranla iki büklüm olur, her huzursuzluk ve tatminsizliği de mahiyetindeki boşluklarla irtibatlandırır, kendini sorgular ve nefsiyle hesaplaşır.(7)

(1) Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126
(2) Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab , Sayfa 582-597.
(3) Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276-277; Ahmed İbni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), no. 1817, 1853, 1918; Müsned, 1:212; el-Askalânî, el-İsâbe, 1:598. ; Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no. 2306; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:361. ; Buharî, İmân: 37; Müslim, İmân: 1-7.
(4) Buhari, Fedailu'l-Kur'an 11; Müslim, Müsafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 6, 2887
(5) Ebu Davud, Salat 349, 1455
(6) Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizi, Da'avat 7, (3375)
(7)
Sızıntı, Nisan 1991, Cilt 13, Sayı 147
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83

4Cebrâil aleyhisselâm dedi ki; “Yâ Ali! Onu al Çünkü o Yüce Rabbinin sekinesidir.Seni korktuğun kötülükten korurDüşmanla karşılaşınca onları zayıflatır”
Sesini iştim fakat hayalini (kendisini) göremedim Fakat bana gök kuşağına benzer olarak göründü Sonra benden ayrılıp bir iş yapar oldu


.

HZ. Ali Vahiy aldığına göre o zaman peygamberdir. bundan bu anlam cıkıyor yz hz ali hz muhammedten sonra peygamberdir yada bu işin aslı yoktur çünkü başka şekilde izah edilemez
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Bir kardeşime üstad a ve nurlara hücum edip bir açık bulmaya çalışanlar hakkında , hususen "sekine" ile ilgili sorduğum sualin cevabıdır.. Bu cevap biraz da sorularlarisaleinur.com'a *hitap etmektedir ve sayfasına yazılmıştır:



Sual eden vehhabi zihniyetli, mealci taifeden olsa gerek.. Kardeşim yeterli cevap vermişsiniz fakat tarafıma gelen bir sual münasebetiyle bu mevzuya dair birkaç ikaza mecbur oldum..



* * Evvela : Bu tarz mesaili, ilim mesaili içinde tahkik etmeye Üstadın rızası olsaydı, bizzat kendisi Osmanlıca değil belki Türkçe olarak neşrini tensib ederdi.. Bunları kim çıkarıyor? Neden medar ı bahs oluyor? Maksadları nedir? Dikkatle dinleyiniz ibret alınız..



* * Şimdi bu sual sahipleri, Risale i Nurun neşredilen parçalarını mütalaa etmişler de, bunlar gibi gaybi mevzular mı kalmış?.. Kaldı ki bu tarz bahisler hem hususi, hem ehline mahsus iken, ilmi bir tarzda beyan ve izahat istemek, şahsın hamakatine ve niyetinin sahih olmadığına işaret eder.. Onlarla meşgul olmak hatadır.. Risale i Nuru okusunlar kardeşim, bizim dersimiz orasıdır..



* *Ben yirmi seneden beridir daha o tarz parçaları tahkik edip okumamışım. Bunlar hemen feylesof kesilip burada ne demiş diye tenkid edecek bir menfez arıyorlar, ta ki içlerindeki kini oradan kussunlar.. Kardeşim o tarz mesail ise hususi ehline mahsusdur. Zira imani mesail gibi kati hüccetle isbat edilmez belki teslimiyetle ilişmemektir.. Üstadımız değil o tarz parçaları, Sikke i Tasdik ı Gaybi mecmuasını bile haslara tavsiye ediyorken şimdi böyle bahisler hem herkese lazım değil hem anlamazlar, yanlış mana verip ilişirler.. Zaten maksadları da hakikatin tahkiki değil, belki tenkid ve reddetmektir.. İşte okuduğunuz eser bu! diyecekler.. Heyhat değil bunlar gibi ahmaklaşmış insan suretinde mahluklar, hakiki ehli velayetin dahi onları reddetmeye hakları yoktur..



* *Hem sualin gelişinden, niyetin sıhhati tebarüz eder.. Ehli dikkatin nazarından kaçmaz fakat onlar yuttururuz zannederler.. Bunlara karşı cevap, Risale i Nurun neşredilen parçalarını dikkatle okumalarıdır. O vakit böyle suallere ihtiyaçları kalmaz.. Zira o tarz mesaildeki şüpheler imanın zaafından, hem Üstada ve Risale i Nura karşı teslimiyetle, insafla bakmamaktan tevellüd eder..



* *Elhasıl: Biz gaybi parçaları ancak Nurun has talebeleri mabeyninde tahkik edebiliriz. Hariçten gazel okunmaz.. Şeytan böylelerin akıllarını elinden alır, giremediği o muhkem kalaya bir yol bulup girerim zanniyle, bunları o tarz mesaile teşvik edip sevk eder.. Bize düşen o kapıyı kapatmaktır. Onlara deyiniz ki: “Biz böyle meseleler ile uğraşmıyoruz.. Geliniz imani bahisleri beraber mütalaa edelim” denilmelidir. Niyeti halis olan bu teklifi kabul eder. Niyeti bozuk olan ise razı olmaz, şeytanın peşine düşer..



* *Şimdi bir iki kelamda iyi niyetle neşriyat yapan bu kardeşlerimize edelim. Kardeşim yanlış yapıyorsunuz!. Şeytanın vekillerine fuzuli olarak kapı açıyorsunuz!.. Siz zannediyor musunuz ki, bu neşriyatınızla Üstada gelen hücumu def ediyorsunuz?.. Bunları muhatap edip kapı açmak ne kadar yanlış olduğunu Üstadımız içtihada dair risalenin başında izah ediyor.. “İçtihad kapısı açıktır fakat şu zamanda oraya girmeye altı mani var” ila ahir..



* *Elhasıl: Risale i Nuru anlamak, derinlemesine anlamak.. Her mevzuya balıklama dalmamak icab eder.. Selametle..

Levent Bağ..


 
Üst