Şehitler ve gaziler

Katılım
14 Haz 2006
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
sehitler020001_520.jpg

SEHIDLER ve GAZILER AYETLER, HADISLER, IBRET LEVHA
Hazırlayan ENES TESLİM

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın ! Bilakis onlar diridirler Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiç bir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.

(Al-i İmran 169)

''Cennete giren hiç bir kimse yoktur ki, bütün dünyaya mâlik olacak olsa dahi tekrar dünyaya dönmeyi arzu etsin. Yalnız şehitlerdir ki, kendilerine yapılan hürmet ve kerameti yahud şehitliğin faziletini gördüklerinden dünyaya dönüp de tekrar on defa şehid olmayı arzu ederler'

(Buhâri ve Müslim)

"Allah yolunda öldürülenlere (şehidlere) "Ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz onu hissedemez, anlayamazsınız."
(Bakara: 154)

Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah, büyük kerem sahibidir.

(Hz. Peygamber'in komutasındaki birlik, Ebu Süfyân ile bir yıl önce sözleşilen yerde onları bir hafta kadar bekledi, ancak bir miktar asker ile yola çıkan Ebu Süfyân'ın savaşmaktan korkarak geri dönmesi üzerine Müslümanlar da kârlı alış verişler yaparak tekrar Medine'ye geldiler).

İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın; benden korkun.
(Al-İmrân: 169-175)

Ey müminler! Toplu halde kafirlerle karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin. (Korkup kaçmayın.)
(Enfal: 15)

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilakis onlar diridirler: Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehid kardeşlerine de hiç bir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.
Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın, mü'minlerin ecrini zâyi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.
Yara aldıktan sonra, yine Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfaat vardır.

Bir kısım insanlar mü'minlere, "Düşmanlarınız size karşı toplandılar; aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha artırmış ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" demişlerdir.

(Rivayete göre Uhud savaşında, müslümanların bir ara bozulduktan sonra tekrar toparlanmaları üzerine önemli bir sonuca ulaşamayan düşman ordusunun kumandanı Ebu Süfyân, savaş alanını terkederken Hz. Peygamber'e, "Ey Muhammed! Önümüzdeki yıl Bedir'de seninle tekrar karşılaşacağız!" tehdidini savurmuş; Hz. Peygamber de, "İnşaallah" demişti. Ertesi yıl, Ebu Süfyân'ın böyle bir hazırlık içinde bulunduğu haberi Medine'ye ulaşınca, Hz. Peygamber, bir süvari birliği ile düşmanı karşılamaya çıkmıştı. İşte yukarıdaki âyet, düşman tarafından gelen bu haber karşısında müslümanların azim ve kararlılığını, onların yüksek moral gücünü takdir ile ifade etmektedir.)

(İlk zamanlarda Müslümanların sayısı azdı, bir kişi on kişiye karşı savaşmak mecburiyetinde idi. Sayıları çoğalınca Allah Taâlâ yüklerini hafifletti, bir müslümanın iki kâfire karşı savaşması emrolundu ve sabır gösterdiği takdirde galip olanın da müslüman olacağı ifade edildi).

"Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun (cihad için gerekli hazırlığı yapıp tedbirli olun) ve Allah'dan korkun ki başarıya eri-şebilesiniz."
(Al-i İmrân: 200)

Ey mü'minler! verdikleri sözü bozan, Peygamber'i (yurdundan) çıkarmaya kalkışan ve ilk önce size karşı savaşa başlamış olan bir kavme karşı savaşmayacak mısınız, yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer (gerçek) mü'minler iseniz, korkmanız gereken yalnızca Allah'tır.
Onlarla savaşın ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, sizi onlara galip kılsın ve mü'min toplumun kalblerini ferahlatsın.

Ve onların (mü'minlerin) kalblerinden öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.

Yoksa siz, Allah sizden cihad edenlerle Allah, Peygamber ve mü'minlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri bilmedene (siz böyle bir imtihan geçirip, iyiler ve kötüler müstehakını almadan başı boş) bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(Tevbe: 13-16)

Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, çünkü onunla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.

(Bu âyette Allah Teâlâ düşmana karşı kuvvet hazırlamamızı emretmektedir. Bu kuvvetten maksat, savaşta düşmana üstünlük sağlayacak her çeşit vasıtadır. Kara, hava ve deniz kuvvetlerine ait bütün vasıta ve silahlar, kara ve demir yolları, ekonomik güç ve savaş tekniği gibi şeyler bu kuvvet mefhumuna dahildir).
Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et, çünkü O, çok iyi işiten,pek iyi bilendir.
(Enfal: 60-61)

Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü'minlere Allah yeter.
Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi (kişi) bulunursa, (onlar) ikiyüz kâfire galip gelirler. Eğer sizden yüz (kişi) olursa, kâfir olanlardan bine galip gelirler. Çünkü onlar, kavraması olmayan bir millettir.
Şimdi sizde (savaşa karşı) bir zaaf olduğunu bildiği için Allah sizden (yükü) hafifletti. O halde sizden sabırlı yüz (kişi) bulunursa, (onlardan) ikiyüzüne galip gelir. Ve eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) iki bin (kişiye) gâlip gelirler. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
(Enfal: 64-66)

"Sîz bütün müşriklerle savaşınız. Nasıl ki, onlar sîzin hepinizle harp ediyorlar. Şunu de bilin ki, Allah kendisinden korkanlar (günahtan çekinenler) le beraberdir."

"Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin hoş görmediğiniz bir şey hakkınızda hayırlı ve sevdiğiniz bir şey de hakkınızda fena olabilir. (Fayda ve zararı) Allah bilir, siz bilemezsiniz."
(Bakara; 216)

"Mü'minler için özürlülerden başka oturup kalanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaş edenler müsâvî olamazlar. Allâhu Teâlâ mallarıyla canlarıyla cihâd edenlerin derecelerini evde oturup kalanlardan yüce kıldı. Bununla beraber Allâhu Teâlâ hepsine iyilikler va'detti. Mücâhitlerin ecir ve savâbını savaşa iştirak etmiyenlerden üstün kıldı. Onlara Allah tarafından dereceler, mağfiret ve rahmetler vardır. Allah Gafur ve Rahîm'dir."
(Nisa: 95-96)

"Ey Mü'minler! Sizi çetin azaptan kurtaracak bir ticarete kılavuzluk edeyim mi? O da şudur: Allah'a ve Resûlü'ne İmân eder ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla savaşırsınız. Bir bilseniz bu iş sizin için ne kadar hayırlıdır. Bu takdirde Allah sizin günahlarınızı mağfiret eder, altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok güzel evlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Hoşunuza giden diğer bir nimet daha vardır ki, o da Allah tarafından yardım ve yakında vukua gelecek fütuhattır. Bunları mü'minlere müjdele."

(Saf: 10-13)
Allah'a ve âhiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini pek iyi bilir.
Ancak Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp, kuşkular içinde bocalayanlar savaştan geri kalmak için senden izin isterler.
Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları böyle ci-had gibi güzel bir amelden geri koydu, onlara, "Oturanlarla kadın ve çocuklarla beraber oturun!" denildi.
(Tevbe: 44-46)

Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
(Tevbe: 73}

"Bir gün bir gece hudud boyunda nöbet tutmak, gündüzleri oruçla, geceleri de ibâdetle geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Vazife başında da ölürse, yapmakta olduğu amelinin sevabı ve (şehidlere olduğu gibi) rızkı devam eder ve kabir fitnesinden kurtulur."
(Müslim )

"Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızâsı için yurd sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır. Bunların amel defteri kapanmaz; Kıyamete kadar amellerinin sevabı yazılır ve kabir fitnesinden emin olur."
(Ebû Dâvud ve Tirmizî)

"Bir kimse Allah'a inanır, Peygamberlerini tasdik e der ve ancak Allah yolunda cihâd ederse, Allah o kimseyi şehid olursa Cen net'e koymak, gâzî olursa ecir ve sevaba ve ganimete nail olarak evine döndürmeye kefildir.
( Buharı ve Müslim )

Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve selleme:

- "Hangi amel daha efdaldir?" diye soruldu:
- "Allah'a ve Peygamber'e imân etmektir." dedi.
- "Sonra hangisi efdaldir?" denildi.
- "Allah yolunda cihâddır." cevabını verdi.
- "Sonra hangisidir?" suâline karşı:
- "Makbul olan hac'tır." buyurdu.
(Buharı ve Müslim )

- Ebû Zer radiya'llahu anh'den: "Yâ Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir?" dedim:
"Al'ah'a imân etmek ve onun yolunda savaşmaktır." buyurdu.
(Buhari ve Müslim)

"Allah rızâsı için sınırda bir gece nöbet beklemek dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının Cennet'te işgal ettiği yer, dünya ve dünyadaki eşyadan hayırlıdır. Bir kulun Allah yolunda sabah veya akşam üstü geçirdiği bir saat vakit dünyâdan ve üzerindekilerden hayırlıdır."
(Buharı ve Müslim )

- Ebû Bekr b. Ebû Mûsâ el-Eş'ari radiya'llâhu anh'den:
Babamdan işittim. Düşman karşısında duruyor ye şöyle diyordu:
- Rasûlullâh salla'llâhualeyhi ve sellem, "Cennet kapıları kılınçların gölgeleri altındadır." buyurdu. "Perîşân halde birisi:
"Ey Ebû! Musâ Peygamber aleyhi's-selâm'ın böyle dediğini sen mi işittin?" dedi. Ebû Musâ:
"Evet" cevâbını verdi. Bunun üzerine o adam arkadaşlarının yanına döndü,
"Sizi selâmlarım." dedi ve kılıcının kınını kırıp attı. Elinde yalın kılınç olduğu halde düşmana doğru yürüdü; ölünceye kadar onlarla savaştı.
"Allah yolunda ayağı tozlanan kimseye Cehennem ateşi dokunmaz."

"Sağılan süt nasıl tekrar memeye girmezse,, Allah korkusundan ağlayan bir kimse de Cehennem'e girmez, bir kimsenin üzerinde, Allah yolundaki cihâdın tozu ile Cehennem dumanı birleşmez."

- İbn-î Abbâs radiya'llâhu anhumâ'dan: Peygamber salla'llâhu aleyhi ve sellem:
"Biri Allah, korkusundan ağlayan, diğeri Allah rızâsı için gece nöbet bekleyen iki gözü, Cehennem ateşi yakmaz." buyurmuştur.
(Tirmizî)

"İnsanların maişetçe en hayırlısı, Allah yolunda atının yularına yapışıp da harp haberini işittiğinde yâhud korkunç bir hal duyduğunda öldürmeyi veya ölmeyi göze alarak bunların bulunması muhtemel yerlere, at üzerinde uçarcasına saldırmaya hazır duran, yâhud dağ tepelerinde veya derelerde koyuncağızlarının peşinde koşup namaz kılan, zekâtını veren, ölünceye kadar Rabbine ibâdet eden kimsedir. Her iki surette de insan hayırdan hâli değildir."
"Allah yolunda savaşanlar için Allahu Teâlâ, Cen-. nette yüz derece hazırlamıştır ki, her derecenin arası yerle gök arası kadardır.''
- Ebû Said el-Hudrî radiyallâhu anh'den: Resûl-î

Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:
"Allah'ı Rab, ve İslâm'ı hak din ve Muhammedi Peygamber olarak kabul eden ve buna razı olan, Cennet'i hak eder." buyurdu.
Bu söz Ebû Said'in hoşuna gitti ve:
"Yâ Resûla'llâh? Bu sözü bana tekrarlayınız.'' diye rica etti. Resûl-i Ekrem de tekrarladı ve:
"İyi amellerden birisi daha var ki, Allah o amel yüzünden Cennette kulunu yüz derece yükseltir. Her derece yerle gök arası kadardır." buyurdu. Ebû Saîd:
"O hangi ameldir yâ Resûlallâh diye sordu. Peygamber aleyhi'sselâm:
"Allah yolunda savaş etmektir." diye iki defa tekrarladı.
(Muslim)

- Câbir radiya'llâhu anh'den:
Bir adam:
"Yâ Resûla'llâh! Allah yolunda katl olunursam, yerim neresidir?" diye sordu. Resûl-i Ekrem:
"Cennet'dedir" buyurdu. Bunun üzerine o kimse elindeki hurmaları bırakıp savaştı ve nihayet şehid oldu.
(Müslim )

- Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:
"Sizden biriniz karınca ısırdığı zaman ne kadar acı duyarsa, şehid olan kimse de ölüm acısını ancak o kadar duyar." buyurdu.
(Tirmizî)

-Sehl b. Sa'd radiya'llâhu anh'den: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:
"İki duâ reddolunmaz yâhud pek nâdir olarak red-dolunur. (Bu iki duânın biri) Ezân okunurken yapılan duâ, diğeri de savaş şiddetlendiği zamanda harp esnasında süngü süngüye, yapılan duâdır." buyurdu.
(Ebû Dâvud)

- Enes radiya'llâhu anh'den:
Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem gazâya çıktığında şöyle duâ ederdi:
"İlâhî! Bana yardımcı ancak Sen'sin. Sayende hareket ediyorum. Sen'in yardımınla düşmana saldırıyor ve Sen'in verdiğin kuvvetle savaş ediyorum."
(Ebû Dâvud ve Tirmizî)

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir kimse Allah'a inanarak ve O'ndan ecir bekliyerek O'nun rızâsı için at beslerse, onun yediği, içtiği, tersi, bevli kıyamet gününde o kimsenin mizanına konur." buyurmuştur.

(Buhâri)
Bir adam yularlı bir deve ile Resûlullâh'ın yanına geldi ve:
"İşte bunu Allah yoluna vakfettim." dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:
"Bunun karşılığı olarak kıyamet gününde sana yu-larlı yediyüz deve verilecektir." buyurdu.
(Müslim)

"Allahu Teâlâ, bir ok yüzünden üç kimseyi Cennetlik eder:
Allah rızâsı için o oku yapan, Allah yolunda onu kullanan ve atan, Ok vermek suretiyle yardım eden.
Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Binicilik öğrenmenizden ziyâde atıcılık öğrenmeniz benim hoşuma gider.
Bir kimse, (dînin ve yurdun muhafazasına yarar büyük) bir nimet olan atıcılığı öğrenir de onu hiçe sayarak bırakırsa, o nimeti elden kaçırmış veyâhud nankörlük etmiş olur."
( Ebû Dâvud)

"Allah yolunda cihâd edecek olanı techîz eden kimse, bizzat gazâ etmiş gibidir. gazâya giden kimsenin ailesini görüp gözeten kimse de bizzat gazâ etmiş gibi ecre mazhar olur."
(Buharı ve Müslim )

-Birâ' radiya'llâhu anh'den:
Tepeden tırnağa kadar silâhlı bir adam Resûlul-lâh'a geldi:
"Ya Resûla'llâh! Size yardımcı olarak muharebe mi edeyim? Yoksa müslüman mı olayım?" dedi. Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz:
"Müslüman ol da sonra savaş." buyurdu. O adam müslüman oldu, sonra savaştı ve şehîd oldu. Bunun üzerine Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem:
"Az iş yaptı, çok ecir kazandı." buyurdu.
(Buharı ve Müslim )

- Enes radiya'llâhu anh'den: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem:
"Cennet'e giren hiç bir kimse yoktur ki, bütün dünyaya mâlik olacak olsa dahi tekrar dünyaya dönmeyi arzu etsin. Yalnız şehitlerdir ki, kendilerine yapılan hürmet ve kerameti yâhud şehitliğin faziletini gördüklerinden dünyaya dönüp de tekrar on defa şehid olmayı arzu ederler." buyurmuştur.
(Buharı ve Müslim )



 
Üst