Şehit İskilipli Atıf Hoca İçin Etkinlik Takvimi

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
431422_3263728790681_1191072694_3546188_659781305_n.jpg
 

Asr-i SaadeT

Asistan
Katılım
8 Ara 2006
Mesajlar
370
Tepkime puanı
78
Puanları
0
Konum
Munih
Sehid Atif Hoca´yi idam edenlere göre bu topraklarin mayasini yoguran alimlerden kurtulsalar mesele kalmayacakti.

Unuttuklari cok sey vardi, elhamdulillah.
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Hepimiz İskilipli Atıf Hocayız
16 Temmuz Gençlik Hareketi ve İslami kuruluşlarca 'Hepimiz İskilipli Atıf Hocayız' sloganı ile tertiplenen eylem 4 ve 5 şubat günü gerçekleştirilecek





Kuruluşundan beri çok sayıda eylemin öncüsü olan 16 Temmuz Gençlik Hareketi bir ilke daha imzasını atıyor.Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in 'FERT çerçevesinde ilk din mazlumluğunu, İnkılâp tarihine göz atar atmaz, İskilipli Atıf Hocada görüyoruz ' dediği ve İstiklal Mahkemelerince Şapka giymediği için asılan İskilipli Atıf Hoca'nın idamı 4 ve 5 Şubat günleri hem Ankara hem de İstanbulda protesto edilerek,bir basın açıklaması ile onun şahsında Müslümanlara uygulanan zulmler kınanacak


İŞTE PROGRAM TAKVİMİ VE AÇIKLAMA:


| 4 ŞUBAT CUMARTESİ
İSTANBUL
Basın Açıklaması
Yer : Fatih Saraçhane Parkı
Saat :13.00
(ÖZGÜRDER & 16 Temmuz Gençlik Hareketi )

ANKARA
İskilipli Atıf Hoca ve Şapka Devrimi Mazlumlarını Anma
Yer : Ulucanlar Cezaevi Önü (İsklipli Atıf Hoca’nın Asıldığı Cezaevi)
Saat : 11.00
(MAZLUMDER & 16 Temmuz Gençlik Hareketi )


| 5 ŞUBAT PAZAR

İSTANBUL
İskilipli Atıf Hocayı Anma Programı
Konuşmacı: Bahadır Kurbanoğlu
Film Gösterimi: Kelebekler Sonsuza Uçar
Yer : İHH Genel Merkezi Konferans Salonu
Saat :15.00
(16 Temmuz Gençlik Hareketi)

***


İskilipli Atıf Hoca İstiklal Mahkemelerinde yargılanan yüzlerce alimden sadece biriydi.
O'nun için 3 yıl hapis cezası istenmişti.
Ancak, mahkeme heyetinin amacı farklıydı.
Onlar, bu topraklardan İslam ruhunu kazımayı amaçlıyorlardı.
Bu yolda atılacak en ciddi adım, alimleri ortadan kaldırmaktı.
İskilipli Atıf Hoca için 3 yıl hapis cezası istenmiş, mahkeme heyeti idamına hükmetmişti.

Onlar sandılar ki, İskilipli Atıf Hocayı idam edince mesele kalmayacaktı.
Halbuki şunu unuttular:
Biz sussak tarih susmayacaktı.
Tarih sussa hakikat susmayacaktı.

Onlara göre bu toprakların mayasını yoğuran alimlerden kurtulsalar mesele kalmayacaktı.
Halbuki İskilipli Atıflardan kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklardı.
Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklardı.
Tarihin azabından kurtulsalar Allah'ın gazabından kurtulamayacaklardı.

16 Temmuz Gençlik hareketi olarak İskilipli Atıf Hoca'nın katledilişinin 86. yılında biz susmuyoruz.
Hakikat er geç tecelli eder.
Aslolan bizlerin bu hakikatin hangi tarafında durduğumuzdur.
Biz Türkiyeli gençler, aradan bir asır da geçse adaletin tecelli etmesini istiyoruz.
İskilipli Atıf Hoca'nın ve İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp katledilen Müslümanların iade-i itibarını talep ediyoruz.

Unutmadık!
Unutturmadık!
Unutturmayacağız!

16 TEMMUZ GENÇLİK HAREKETİ
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ÇORUM

Şehid İskilipli Atıf Hocayı Anma Programı
Abdurrahman Dilipak, Hamza Türkmen,
Dr Mehmet Sılay, Ömer Kılıç
Yer: Çorum Devlet Tiyatro Salonu
Saat: 13.00
(Özgür-Der Çorum şb.)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Şehit İskilipli Atıf Hoca İçin Etkinlik Takvimi

Kemalist sistemin ilk dönem kurbanlarından İskilipli Atıf Hoca için yapılacak etkinliklerin ayrıntıları...
1926'da İstiklal Mahkemelerinde "yargılanıp" darağacına gönderilen İskilipli Atıf Hoca, şehadetinin 86. yılında bir dizi etkinlikle anılıyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında şapka inkılâbından 18 ay önce yazdığı ve batılılaşmayı eleştirdiği “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı risalesinden dolayı, risaleden çok sonra çıkarılan Şapka Kanununa muhalefetten 4 Şubat 1926’da idam edilen İskilipli Atıf Hoca unutulmadı.

Hepimiz İskilipli Atıf Hocayız!

İstiklal Mahkemelerinde göstermelik bir şekilde yargılanan ve hemen sonrasında idam edilen İskilipli Atıf Hoca, cumhuriyet döneminde katledilen binlerce âlimin sembol isimlerinden biri. Kemalist devletin çirkin cinayetlerinden biri olan bu olayı kınamak, İstiklal Mahkemelerinde serdedilen zulümleri ifşa etmek ve şehadetinin 86. Yılında İskilipli Atıf Hoca’yı anmak için bir dizi etkinlik düzenleniyor.

Çorum Özgür-Der’den Mezarı Başında Anma

3 Şubat Cuma günü saat 10.00'da Çorum’a bağlı İskilip'te Gülbaba Mezarlığında bulunan şehit İskilipli Atıf Hoca'nın kabri başında Özgür-Der Çorum Şubesi tarafından bir anma programı düzenlenecek.

İSTANBUL’DA PROTESTO EYLEMİ

Şehadetinin yıldönümünde, 4 Şubat Cumartesi günü, 13.00’te Fatih Saraçhane Parkı’nda İstiklal Mahkemeleri ve Kemalist sistemin cinayetleri tel’in edilerek İskilipli Atıf Hoca’nın unutulmadığı ve katillerinin affedilmediği ilan edilecek.

Özgür-Der ve 16 Temmuz Gençlik Hareketi tarafından organize edilecek olan protesto eylemine çok sayıda duyarlı insanın katılımı bekleniyor.

Ulucanlar Cezaevi Önünde Anma

Aynı gün, 4 Şubat Cumartesi günü, 11.00’de İskilipli Atıf Hoca, onunla birlikte idam edilen Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve yine Şapka Kanununa muhalefetten idam edilen Erzurumlu Şalcı Şöhret Bacı şahsında, tüm Şapka Kanunu mağdur ve mazlumları Ulucanlar Cezaevi önünde anılacak. Mazlumder ve 16 Temmuz Gençlik Hareketi tarafından düzenen programa İskilipli Atıf Efendi’nin aile fertleri de katılacak ve iade-i itibar talep edilecek.

Seminer ve Film Gösterimi

Yine 5 Şubat'ta 16 Temmuz Gençlik Harteketi tarafından İHH Konferans Salonu'nda İskilipli Atıf Hoca'nın hayatı, ilmi ve siyasi görüşleri ve mücadelesinin konu edinildiği bir seminer düzenlenecek. Saat 15.00'te başlayacak seminere konuşmacı olarak Bahadır Kurbanoğlu katılacak. Seminer sonrası "Kelebekler Sonsuza Uçar" filmi gösterilecek.

Çorum’da Protesto Eylemi ve Panel

Son olarak yine Çorum’da 5 Şubat günü Özgür-Der, İlke-Der ve Eğitim-Bir-Sen tarafından İskilipli Atıf Hoca'yı asan İstiklal Mahkemeleri protesto edilecek. Çorum PTT önündeki eylem 11.00'de başlayacak.

Protestonun ardından Özgür-Der tarafından bir anma programı düzenlenecek. “Şehit İskilipli Atıf Hoca” adıyla düzenlenen programa Abdurrahman Dilipak, Hamza Türkmen, İskilipli Atıf Hoca’yla ilgili çalışmalarıyla bilinen Dr. Mehmet Sılay ve Av. Ömer Kılıç’ın konuşmacı olarak katılacağı program 5 Şubat Pazar günü 13.00’te Çorum Devlet Tiyatro Salonu’nda yapılacak.

HAKSÖZ-HABER
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Devlet, İskilipli Atıf Hocadan Özür Dilesin

İskilipli Atıf Hoca’nın şehadetinin 86. yıldönümü münasebetiyle İlke-Der tarafından bir basın açıklaması yapıldı.
Basın açıklamasını İLKE-DER Yönetim Kurulu Üyesi Selim ÖZKABAKÇI yaptı.

Selim Özkabakçı, açıklamasında Atıf Hocanın Çorum’un yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden ciddi bir ilim adamı ve mazlum bir şehit olduğunu vurguladı. Çorum’un bu dava adamı Mazlum Şehide sahip çıkması gerektiğini, İskilipli Atıf Hoca İsminin Çorumda birçok yere verilmesini ve devletin Atıf Hocadan özür dilemesi gerektiğini vurguladı.



Basın açıklamasının metni:

Rahmetli İskilipli Atıf Hoca 4 Şubat 1926 Yılında Ankara’da eski meclis binasının önünde idam edildi. Bu idamı gerçekleştirenler Atıf Hocayı yıllarca halktan gizlediler. Öyle ki böylesine bir büyük olayı Çorumlular hatta İskilipliler bile tam olarak bilmiyorlar. İskilipli Atıf Hocayı haksız yere idam edenler kendi zalimliklerini gizlemek için başka birçok olayı gizledikleri gibi bu olayı da gizlediler. Mezarı bile ne zorluklarla yıllar sonra bulunabildi.

Ufak bir araştırma yapan herkes Atıf Hoca’nın hak yolunda şehit olduğunu görür. Zalimlerin hesaplamadıkları bir gerçek vardır ki Allah yolunda öldürülenler ölü değildir. Zalimler her ne kadar şehitleri yok etmeye unutturmaya halkın zihninden silmeye çalışsalar da onları unutturamazlar. Şehitleri unutturmaya çalışanlar kendileri ya unutulurlar ya da zalimlikleriyle halkların zihinlerinde yer alırlar. Gün dönünce lanetler zalimlerin üzerine yağar.

Atıf Hoca Çorumludur. Çorumun İskilip ilçesi doğumludur. Çocukluk ve gençlik dönemleri İskilip’te geçmiştir. Tahsil için İstanbul’a gitmiş Fatih medreselerinden mezun olmuş bir Osmanlı âlimidir. Osmanlı döneminde birçok görevler yapmış cesur, çalışkan bir kimsedir. İnancında zora ve zorbaya geri adım atmayan bir dava adamıdır. Toplumsal gelişmeleri yakından takip ve tenkit eden, düşündüklerini yazarak paylaşan bir aydındır. Osmanlı devletini parçalayan, yıkan jön Türklere ve onların oluşturduğu ittihat ve terakkiye hep karşı çıkmıştır. Atıf Hoca basit bir medrese muallimi değildir. İlim adamıdır. İslam ilimlerini çok iyi bilir birçok konuda hatırı sayılır görüşleri vardır. 1910 yılında Atıf Hoca günümüz YÖK başkanlığına muadil medreseler müfettişliğine tayin edilmiştir. İstanbul’da basılıp Osmanlı’nın hüküm sürdüğü üç kıtada dağıtılan mecmualarda, gazetelerde makaleleri yayınlanmıştır. Yazıları “Beyanül’l Hak”, “Sebülürreşat”, “Mahfel” dergileri ile “Alemdar” gazetesinde çıkmıştır. Mehmet Akif, Said-i Nursi, Eşref Sencer Kuşçubaşı ve Eşref Edip gibi devrin önemli şahsiyetleri ile görüşmelerde bulunur ilmi yazılar ve aktüel makaleler yazardı.

Rahmetli İskilip’li Atıf Hoca iki dönem arasında yaşamış bir ilim adamıdır. Atıf Hoca Osmanlı döneminde yapılan yeniliklere, yanlışlıklara dikkat çekmiş ve İslami sınırların aşılmaması gerektiğini, batının teknolojisinin dışında bir şeyin alınmasının doğru olmadığını hep vurgulamıştır. Atıf Hoca batılılaşma konusun da iki gruba ayrılan Osmanlı aydınlarının şeriatçı grubunda yer almıştır; çünkü o zamanın hürriyetçileri batılıların hayat tarzlarını dâhil her şeylerini almayı hürriyet olarak kabul ediyorlardı. Bu hürriyetçilerin önemli kimseleri ittihat ve terakkinin elemanlarıydı. İttihatçılar darbe yapıp Abdülhamid’i tahttan indirmişler iktidar olup her türlü batı zihniyetini hayata geçirmeye çalışıyorlardı. İşte bu dönemde Atıf Hoca şeriatı ve İslami hayatı zedeleyecek faaliyetlerden kaçınılmasından yanaydı. Ama bunu fiiliyat haline döküp halkı tahrik etmek istemedi. Talihsizlik şu ki ittihatçılar şeriatçı olmadıkları halde Osmanlıyı savaşa soktu. Birinci dünya savaşı sonucunda ittihatçıların lideri durumundakiler kaçtı ve toplum başsız kaldı. İnsanlar kurtuluş yolları aramaya başladılar. Sonunda bir zamanların iktidarı durumundaki İttihat ve Terakkicileri de bu işten pay almak için örgütlerini yeniden düzenlediler. Örgütler mücadelesini eski ittihatçılardan oluşan bir grup kazandı. Müdafaa cemiyetleri tek elde birleşti. Ankara’da büyük meclisi açıldı. Kurtuluş savaşı başladı.

Bu savaşta bir kısım insanlar padişahın imzaladığı Mondros mütarekesine bağlı kalınmasını, kurtuluşun silahla gerçekleşmeyeceğini, padişahın etrafında sağlam durmanın doğru olacağını, savunuyorlardı.

Bu arada birçok insan her iki tarafa da katılmadı. İki gruba ayrılan Anadolu idarecileri yüzünden halk ikiye ayrıldı. İnsanlar hem birbirleri ile mücadele ettiler hem de düşmanla mücadele ettiler. Sonuçta düşmanla mücadeleyi kazananlar aynı zamanda içerdeki mücadeleyi de kazandılar. Mücadeleci iki gruptan kaybedenler, kazananlara boyun eğmek zorunda kaldı.

Lozan anlaşmasıyla birlikte yeni kurulan devlet, Osmanlıdan kalanlara ve kurtuluş savaşı sırasında farklı düşünenlere karşı tasfiye harekâtı başlattı. Özel mahkemeler kuruldu. Çeşitli bahanelerle temizlik harekâtı gerçekleştirildi. Kemalist politikaların en önemlilerinden birisi şapka devrimiydi. Birileri, şapka devriminin İslami hassasiyeti olan âlimleri ve halkı rahatsız edeceğini biliyordu. Böylece şapka devrimi sayesinde rahatsız oldukları ve halkın teveccüh ettiği şahsiyetleri ortaya çıkardılar, istiklal mahkemelerinde hoyratça ve zalimce katlettiler.

Bu şapka devrimi bahanesiyle Rize bombalandı. 15 Aralık 1925 Günü “biz zorla şapka giymek istemiyoruz sarığımız bize yeter” diye ulu cami etrafında toplanan halkın üzerine jandarmalar ateş açtı 17 kişi öldü. Hamidiye savaş gemisi Rize’yi topa tuttu. Halk korkutuldu sindirildi. O zamandan kalan şu şiir ve türkü manidardır:

“Atma Hamidiye atma din kardeşiyüz

Ula şapkada giyeceğuz vergide vereceğuz”

Bu acıklı türküyü yazdıran adamlar bir gün içinde 143 kişinin yargılama işlemini bitirdiler on dört kişi on beşer yıla, yirmi iki kişi onar yıla, on dokuz kişi beşer yıl kalebent denilen ağır hapis cezasına çarptırıldı. İstiklal mahkemesinin hızla verdiği kararla sekiz kişi ulu caminin önünde kurulan darağacında hemen asıldı. Aynı durumlar Erzurum’da da gerçekleşti Erzurum’da birçok insan bundan zarar gördü ve birçokları asıldı. En acı olaylardan birisi Şalcı Şöhret bacının başına gelenler. Şöhret bacı yetimlerine bakmak için şal örüp satan bir kadındır. Erzurum’da çıkan şapka olaylarında hiçbir suçu, şapkayla hiçbir ilgisi olmadığı halde devrim karşıtı kabul edilip idam edildi.-

Seyyar istiklal mahkemeleri tarafından yurdun her yerinde göze batan kim varsa şapka bahane edilerek asıldı ve ağır cezalara çarptırıldı.

Rahmetli hemşerimiz Atıf Hoca hedef insanlardan birisiydi. Atıf Hocada şapka kanunu çıkmadan önce yazmış olduğu “frenk mukallitliği” adlı kitabı bahane edilerek Ankara’da basit bir yargılamayla doğru dürüst delil olmadan idam edildi. Esasında İskilipli Atıf Hocanın idam gerekçesi gizliydi; Atıf Hoca devrime karşıydı. Hiçbir yönlendirmeye katılmadığı halde Atıf Hoca sadece devrime karşı olduğu için asıldı. Atıf hoca mazlumdu ve iyi bir âlimdi. Âlimce davrandı. Atıf Hocanın son sözü ise, “Ben bu zalimlerle ancak mahkeme-i Kübra’da hesaplaşacağım” oldu.

Biz İlke-Der olarak şu anda zulme uğrayan tüm insanlara her hususta yardım etmeyi prensip edinmiş bir deneğiz. Ancak, zulüm her zaman vardı. Geçmişimizde pek çok insan mazlum olarak şehit edildi, yok edildi. Biz bu günümüzü daha iyi anlayabilmemiz için geçmişte yaşanan acı olayları da bu topluma hatırlatmayı bir görev biliyoruz. Bu bağlamda rahmetli Hemşerimiz mazlum şehit Atıf Hoca Efendinin yeterince tanınmadığını ve ya kasıtlı tanıtılmadığını düşünerek şehadet yıldönümünde bazı faaliyetler yapmayı uygun gördük. Mehmet Sılay’ın İskilipli Atıf Hoca adlı kitabından 300 adet getirdik “İlke-Der’in Düşünen Topluma Hediyesi” adı altında ücretsiz dağıtacağız. İstiyoruz ki insanlar bu kitabı okusunlar ve çevrelerini aydınlatsınlar. Ayrıca Atıf Hocanın hayatıyla ilgili bir bildiri hazırlayıp broşür şeklinde halka dağıtmayı planlıyoruz, İskilipli Atıf Hoca efendinin hayatını konu edinen “Kelebekler Sonsuza Uçar” filmini hediye edeceğiz. Ölüm yıldönümü olan 4 Şubat Cuma Günü İskilip’te bulunan mezarı başında Atıf Hocayı anacağız, bu anma programlarımıza tüm hassas kardeşlerimizi davet ediyoruz.

Atıf Hoca Konusunda yöneticilerin yapacağı çok şeyler var. Her şeyden önce Atıf Hoca Efendi için devlet özür dilemelidir. Aslında devlet tüm Müslümanlardan özür dilemelidir. Çorum’da doğmuş ve Çorum’un adını Şehadetiyle tüm dünyaya duyurmuş bu mazlum şehidin anısına şimdiye kadar hiçbir çalışma yapılmamıştır. Sorumlular Atıf Hocanın adını parklara, caddelere verebilir. Cami dernekleri camilerine Atıf Hoca ismini verebilirler. Atıf Hoca bu toprakların yetiştirdiği âlim bir insandır adı bir kütüphaneye verilebilir. Birçok organizasyona Atıf Hocanın adı verilebilir.

Böylece toplumumuzda tarihimizle ilgili bir bilinç oluşsun. Atıf Hoca Efendinin üzerimizdeki hakkı ödensin; bundan sonra da zulme yeltenenler bu toplumdan çekinsin. Sözlerimi şairin şu dizeleri ile bitiriyorum:

“Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.”



Basın Açıklaması Sırasında

İlke-Der üyelerinin ellerinde tuttuğu dövizler;

“İskilipli Atıf Hoca İsmi Çorum’da Parklara, Caddelere, Camilere Verilsin”

“Ben Zalimlerle Mahkeme-i Kübra’da Hesaplaşacağım” (İskilipli Muhammed Atıf Hoca)

“Devlet Atıf Hocadan Özür Dilesin”

“Devlet Müslümanlardan Özür Dilesin”

“İstiklal Mahkemeleri Gücünü Kimden Alıyordu”

“İstiklal Mahkemeleri Atıf Hocayı Neden İdam Etti”
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
İskilipli Atıf Hoca Ankara’da Anıldı



İskilipli Atıf Hoca ve İstiklal mahkemeleri kararları sonucu şehit edilenler Ulucanlar Cezaevi önünde anıldı.

4 Şubat 1926 Tarihinde Ankara İstiklal Mahkemesi''nce Şapka Kanunu''na muhalefet etmekten yargılanan ve yargılama komedisi neticesinde Ankara Samanpazarı Meydanı''nda asılarak idam edilen, bu vesileyle Cumhuriyet döneminin simge Müslüman isimlerinden İskilipli Atıf Efendi''yi, onunla birlikte idam edilen Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi''yi ve yine Şapka Kanununa muhalefetten idam edilen Erzurumlu Şalcı Bacı''yı (Şöhret Kadın) Ulucanlar Cezaevi önünde anıldı.
İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi'nin yargılandığı ve idamından önce tutuklu olarak kaldığı Ulucanlar Cezaevi önünde toplanan yaklaşık 300 kişilik gurup İstiklal Mahkemeleri zabıtlarının günümüz Türkçe'si ile yayımlanmasını ve Şapka Devrimi bahane edilerek asılan İskilipli Atıf Hoca, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve Erzurumlu Şalcı Şöhret Bacı şahsında İstiklal Mahkemeleri tarafından katledilen bütün mazlumlar için İade-i İtibar istedi. Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın basın açıklamasından sonra İskilipli Atıf Efendinin mezarını Kimsesizler Mezarlığında bulan eski Milletvekili Mehmet Sılay yaptığı konuşmada mezarın bulunduğu parkın adının İskilipli Atıf parkı olarak değiştirilmesini istedi. Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı Mehmet Doğan ise yaptığı konuşmada Yenimahalle Belediyesinin bir parka İstiklal Mahkemesi üyelerinden Ali Çetinkaya'nın adının verilmesini eleştirerek bu ismin bir an önce değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Son olarak söz alan Mazlumder Genel Başkanı Faruk Ünsal ise gerek Kimsesizler Mezarlığının bulunduğu parkın adının, gerekse Yenimahalle Belediyesinin Ali Çetinkaya adını verdiği parkın isimlerinin değiştirilmesi için Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları ile ilgili belediyeler nezdinde girişimlerde bulunacaklarını açıkladı. Eylem İskilipli Atıf Hocanın mezarının bulunduğu yerde Kimsesizler Parkında fatiha okunarak sona erdi. MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL'ın yaptığı basın açıklaması aşağıdadır.


mazlumder-20120204-04.jpg


Basın Açıklamasının Tam metni:

GEÇMİŞLE HESAPLAŞMADAN HELALLEŞME OLMAZ

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’da toplanan imparatorluk bakiyesi halkların ortak iradesini temsilen direniş temsilcileri ve Meclis-i Mebusan üyelerinden oluşan Büyük Millet Meclisi 1921 Anayasası’nı kabul etmiş ve birlikte yaşamanın koşullarını belirlemişti. Lozan süreciyle birlikte “otoriteye bağlılık” esasına dayalı olarak atama usulüyle yeni Meclis teşkil edilmiş, bu Meclis 1921 Anayasası yerine 1924 “Ulus Devlet” Anayasasını kabul etmiştir.
1921-1924 Anayasaları arasındaki paradigma yarılması sadece anayasal metinler üzerinde kalmamış, sosyal ve kültürel hayattan, yaşamın bütün alanlarına sirayet eden topluca bir değişikliği beraberinde getirmiştir. Bu değişiklik içselleştirilmiş oryantalizmdi. Söz konusu değişikliğe herhangi bir nedenle uyum sağlayamayan ve/veya değişikliğe itiraz edenler en acımasız zor yöntemleriyle susturulmuş, böylelikle oluşturulmak istenen “Ulus Devlet” korku, baskı ve tehdit temelleri üzerine bina edilmiştir.
Yaklaşık otuz yıl aktif olarak süren bu yeni devlet/millet modeli, arkasında pek çok mağdur bırakmış, hukuksuz uygulamalar devlet ile vatandaş arasında güven bağlarını parçalamıştır. Gücünü kaybetmiş olsa da bu yeni devlet/millet modelinin uzantıları günümüze kadar varlığını korumuştur.
İskilipli Muhammed Atıf Efendi bu dönüşüm sürecinin en önemli simge isimlerinden biridir. Atıf Efendi yeni devletin, batılılaşma etkisinde kaldığını fark ederek başta Sebil-ür Reşad olmak üzere Alemdar, Beyan-ul Hak ve Mahfil gibi gazete ve dergilerde İslam’ı esas alan yazı ve makaleler yazmıştır. Bu yazıların bir kısmını 1924 yılında ‘Frenk Mukallitliği ve Şapka’ adıyla kitaplaştırmıştır.
1925 Yılında ‘Şapka Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle şapka giymeyi reddeden Müslüman ahali üzerine sürek avı başlatılmış, bu çerçevede başta Şalcı Bacı olarak bilinen Erzurum’lu Şöhret Kadın olmak üzere, ülke çapında İstiklal Mahkemeleri marifetiyle birçok insan idam edilmiş, Rize denizden bombalanmış, kimi vilayetlere tenzil-i rütbe uygulanmış ve devlet yardım ve yatırımları yıllarca bu vilayetlerden ve ahaliden esirgenmiştir.
İskilipli Atıf Hoca, Şapka Kanunundan 1,5 yıl önce yazdığı kitap nedeniyle tutuklanarak Ankara’ya getirilmiş, 26 Ocak 1926’da Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanmış, kendisine müdaafası için bir gün süre verilmiş, ancak Atıf hoca bu düzmece mahkeme heyetine “Müdafaaya gerek yoktur.” diyerek müdafaadan sarfı nazar etmiştir. Savcının 3 ila 15 yıl arasında hapis istemine rağmen Mahkeme İskilipli Atıf Hoca’ya ve birlikte yargılandığı Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi’ye idam cezası vererek hukukun evrensel prensibi olan, “makabline şamil ceza olmaz” ilkesini de idam etmiştir.
Hüküm 4 Şubat 1926 tarihinde eski Meclis bahçesinde infaz edilmiş, mahkeme heyeti infaz sırasında Atıf Hoca’nın sarığını çıkartarak fötr şapka giydirmiş, devlet kibrinin, “tanrı devlet” mitinin insanlığın gözlerini nasıl kör edebileceğinin örneğini sergilemiştir.
Şapka Devrimi katliamı Cumhuriyet döneminin bütün katliamları gibi örtbas edilmeye çalışılmış, ancak dönemin kimi ehl-i vicdan yazarlarının gerek ölümlerinden sonra yayımlanan hatıratlarında gerekse ailelerine bıraktıkları günlüklerinde değinilmiş ve daha da önemlisi yerli ahali bu ve buna benzer zulümleri unutmayarak nesilden nesle aktarmıştır.
Birkaç yıl öncesine kadar mezarının nerede olduğu dahi bilinmeyen İskilipli Atıf Efendi’nin mezarı 2009 yılında bugün Şafaktepe Parkı olarak bilinen yerde bulunmuş ve ailesinin isteği üzerine İskilip’e nakledilmiştir.
Sürekliliğin esas kabul edildiği devlet denilen mekanizma, kuruluş sürecinde her ne nedenle işlenmiş olursa olsun devlet adına işlenen her cürümden sorumludur ve bu cürümlerin sonuçları nedeniyle mağdur ettiği herkesten özür dilemeli, iade-i itibar sağlamalı ve zulme uğrayanların ailelerine tazminat ödemelidir.
Başta İskilipli Muhammed Atıf Efendi, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve Şalcı Bacı olmak üzere İstiklal mahkemeleri tarafından katledilen bütün mağdurlara yeniden muhakeme yolu ile itibarları iade edilmeli ve devletin ve halkların geçmişle hesaplaşabilmesi için İstiklal Mahkemeleri zabıtlarının günümüz Türkçesiyle hemen yayınlanması sağlanmalıdır.
Geçmişle hesaplaşmadan gelecek kurulamaz.
Ahmet Faruk ÜNSAL
MAZLUMDER Genel Başkanı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Şapka Zulmü Kurbanları ve İskilipli Atıf Hoca Fatih’te Anıldı!



Şehadetinin yıldönümünde İskilipli Atıf Hoca, Özgür-Der ve 16 Temmuz Gençlik Hareketi mensupları tarafından Fatih’te anıldı.

HAKSÖZ-HABER
Bugün Fatih Saraçhane Parkı’nda Kemalist sistemin ilk dönem kurbanlarından İskilipli Atıf Hoca, İstiklal Mahkemeleri ve şapka zulmünün tüm kurbanları için bir eylem yapıldı.
Özgür-Der ve 16 Temmuz Gençlik Hareketinin tertiplediği eylemde şehadetinin 86. yıldönümünde İskilipli Atıf Hoca’nın unutulmadığı ve o dönemde icra edilen zulümlerin hesabının verilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
“İskilipli Atıf Hoca’nın Katili Kemalist Devlettir! Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz!” ve “Hepimizi İskilipli Atıf Hoca’yız; Unutmadık Unutturmayacağız!” yazılı pankartların açıldığı eylemde “İskilipli Atıf Hoca ve Şapka Zulmü Kurbanlarının Hesabı Verilsin!” “Hangi Suçtan Dolayı Öldürüldü?” “İnancımızı, Kimliğimizi, Kıyafetimizi Hedef Alan Sömürgeci Bir Proje: Kemalist Devrim” “Laik Zorbalık Kesintisiz Sürüyor: Dün Şapka Dayatması Bugün Başörtüsü Yasağı” “Ali Şükrü Bey’den Şeyh Said’e, Atıf Hoca’dan Esad Efendi’ye Zulüm Tarihiyle Hesaplaşılsın!” “Dersimiz: İnkılâp Tarihi; Kazanımlar: İstiklal Mahkemeleri, Tehcir, Tenkil, Tedip Harekâtları, Takrir-i Sükûn, Yasaklar baskılar…” yazılı dövizler taşındı.

Eylemin sunumunu yapan Haksöz Dergisi yazarlarından Bahadır Kurbanoğlu, İskilipli Atıf Hoca şahsında İstiklal Mahkemelerinin sergilediği zulme dikkat çekerek bu döneme “cumhuriyet” dönemi demekten dahi imtina ettiğini ve tam bir diktatörlük düzeninin hâkim olduğunu belirtti. Şapka Kanunu dolayısıyla yüzlerce-binlerce insanın katledildiğini ifade eden Kurbanoğlu, bu âlimlerin önemli bir kısmının mezarlarının dahi olmadığını söyleyerek İskilipli’nin yanı sıra Şeyh Said ve Said Nursi’nin naşına yapılan merhametsizliklere işaret etti. İstiklal Mahkemeleri cellâtlarının isimlerinin halen birçok yerde asılı durduğunu da hatırlatan Kurbanoğlu, konuşmasında dün gece Humus’ta yaşanan katliama da dikkat çekerek Suriye’de yaşananlara ilişkin duyarlılık çağrısında bulundu.

16 Temmuz Gençlik Hareketi adına konuşan gazeteci-yazar Adem Özköse ise zalimlerin İskilipli Atıf Hocaları asarak yok edeceklerini sandıkları, oysa Müslümanların her birinin İskilipli Atıf Hoca olduğunu belirtti. Binlerce insanın nasıl kıyımdan geçirildiğinin altını çizen Özköse, arşivlerin kapatılarak bu cinayetlerin asla örtülemeyeceğini söyledi. Dersim için dilenen özür gibi katledilen Müslümanlar için de hesap verilmesi gerektiğini belirten Özköse, Müslümanlar olarak bu zulümleri unutturmayacaklarını söyledi. Suriye’de yaşanan katliamla ilgili olarak da Humus’tan birinci elden aldığı bilgileri aktaran Özköse, Humus’ta dün gece öldürülen 500’e yakın kişi arasında 45 çocuk ve 60 kadının da bulunduğunu ifade etti. “Hepimiz İstanbullu olduğumuz kadar Hamalı, Humuslu, Der’alıyız.” diye konuşan Özköse, Suriye halkının maruz kaldığı vahşet ve zulme karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmek gerektiğini hatırlattı.

Son olarak konuşan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, 86 yıl sonra neden İskilipli Atıf Hoca şahsında yaşanan zulmün hesabını sormaya kalktıklarını izah etti. Atıf Hoca için asla “iade-i itibar” peşinde olmadıklarını vurgulayan Kaya, Müslümanların böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını, zaten İslami kimlik sahibi olmanın bir “itibar” olduğunu, başkaları tarafından da böyle bir paye verilmesini beklemediklerini söyledi. İskilipli Atıf Hoca’nın Müslümanlar nazarında “şehit” olarak anıldığını ve amelleri ile zaten itibarlı olduğunu belirten Kaya, ancak yaşanan zulmün hesapsız kalmaması ve İstiklal Mahkemelerinde sergilenen cinayetlerin açığa çıkarılması gerektiğini talep ettiklerini söyledi.
Bu arada Sabiha Gökçen Havaalanı’nın adının değiştirilmesiyle ilgili tartışmalara da değinen Rıdvan Kaya, herkesin Sabiha Gökçen’e Dersim’i bombalama emrini verenin kim olduğunu bildiğini ancak ifade etmekten çekindiğini söyledi. Atatürk’ü Koruma Kanununun ve halen dokunulmazlık atfedilen devrim yasalarının lağvedilmesi gerektiğini belirten Kaya, tıpkı Dersim’de olduğu gibi İstiklal Mahkemeleri cellâtları Kılıç ve Kel Alilerin de Atatürk’ün emirleri doğrultusunda idam kararları verdiklerini söyledi. Bu yönüyle Kemalist cinayetler tarihinin tümüyle hesaplaşılması ve yüzleşilmesi yönünde çağrıda bulunan Kaya, Suriye-Humus’ta yaşanan katliam gibi “cumhuriyet”in ilk dönemlerinde benzeri katliamların yaşandığını hatırlattı. Diyarbakır İçkale’deki kazılara dikkat çeken Kaya, başörtüsü yasağının da devrim yasaları ve şapka kanununun farklı bir yansıması olduğunu ve halen ilköğretim ve kamuda başörtüsü yasağının devam ettiğine dikkat çekti.
Eylem boyunca “Şehit Atıf Hoca Yolun Yolumuz!”, “Hoca’nın Katili Kemalist Devlet!”, “Kemalist Devlet Hesap Verecek!”, “İstiklal Mahkemesi Zorbalığın Adresi”, “Hepimiz İskilipli Atıf Hocayız!”, “Kemalizm Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!”, “İnancımız, İlkelerimiz, Kimliğimizle Varız, Var Olacağız!”, “Şehitlerin Yolunu Sürdüreceğiz!”, “Katil Esad Suriye’den Defol!” şeklinde sloganlar atıldı.


İstiklal Mahkemelerinde "yargılanıp" darağacına gönderilen İskilipli Atıf Hoca, İstiklal Mahkemelerinde göstermelik bir şekilde yargılanan ve hemen sonrasında idam edilen İskilipli Atıf Hoca, cumhuriyet döneminde katledilen binlerce âlimin sembol isimlerinden biri. Şapka inkılâbından 18 ay önce yazdığı ve Batılılaşmayı eleştirdiği “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı risalesinden dolayı Şapka Kanununa muhalefetten 4 Şubat 1926’da idam edilmişti. Mezarı Dr. Mehmet Sılay’ın çalışmaları sonrasında yakın bir zamanda ortaya çıkarılmıştı.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Cellatlar akıttıkları kanda boğulacak!

ankara-istiklal-mahkemesi-zabitlari-kitap-kapagi.jpg




İskilipli Atıf Hoca'nın şehadeti, idam sehpasında erdemin idam edilmesi idi. Şehid tarihin kalbidir!


4 Şubat İskilipli Atıf Hoca’nın şehadetinin yıl dönümü. Üzerinden tam 86 yıl geçtiği halde unutulmayan bir acının, yeni Türkiye’ye uyananların cellatlar elinde kıstırılmış seslerine yeni bir halkanın eklendiği gün. Öyle ki, cellatların akıttığı kanda hiç de boğulmadığı o karanlık yıllarda, Anadolu'nun bağrı yanık şehirlerinde binlerle ifade edilen idam cezası veren İstiklal Mahkemeleri, hâlâ tartışılmayan bir gerçek olarak, bizim gerçeğimiz olarak karşımızda duruyor. Hukuktan yoksun ve asker kökenli milletvekillerinden oluşan İstiklâl Mahkemeleri, ‘hiçbir kanuna bağlı kalmadan tamamen kendi vicdani kanaatleri ile’ vermiş olduğu kararlarla âdeta katliam mangası olarak görev yaptılar.

Son günlerde okuduğum, merhum Ahmet Nedim Çeker tarafından kaleme alınan, Ankara İstiklâl Mahkemesi Zabıtları 1926 isimli kitapta yazılan ve dönemin cellâtları tarafından yapılan hayatî önemi haiz itiraflar, meselenin hiç de öyle sanıldığı gibi hak, hukuk olmadığını o
uc-aliler.jpg
rtaya koyuyor. Özellikle bir bölüm var ki, bugünün Türkiye’sinde sadece hukuk okumuşları değil, etliden sütlüden bîhaber olanları dahi ürkütecek cinsten. Olay şu: O dönem Ankara İstiklal Mahkemesi Hakimi olan Kılıç Ali’nin, İskilipli Atıf Hoca’nın mahkeme kararından kısa bir süre önce çevresinde bulunan gazetecilere hocanın suçsuz olduğunu söylediği, buna rağmen İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi’nin haksız hukuksuz bir şekilde devrin cellâtları elinde can verdiği herkesin malûmu. Mahkeme’nin çeşitli bahaneler ileri sürerek, yüzerce masumu ise çeşitli hapis ve kürek cezasına çarptırdığını artık bilmeyen yok.
Aslında bir tiyatro çadırı adalet!

Merhum İskilipli Atıf Hoca’nın, Şapka Kanunu’ndan iki yıl önce yazdığı Frenk Mukallitliği ve Şapka isimli kitabı için kurulan tiyatro çadırında, merhumun, bizatihi ifade ettiği şekliyle, kitabı kanundan önce yazdığını ve kanun sonrası ise kitabı toplattığını tanıkların şahitliğiyle anlatması da fayda etmez. Daha da ötesi, mahkeme heyetinin inanılmaz yargısı ise bu kitabın Anadolu’da çıkan isyanlara ön ayak olması gösterilir.

Benzeri trajedilerin çokça yaşandığı bindokuzyüzyirmilerin ilk yıllarında, müslüman halk üzerinde yoğunlaşan baskılar, meşhur ‘üç Aliler’ elinde ölüm kusan ağzıyla sözde devrimleri kültürel bir olgu olarak halk nezdinde sindirmeye uğraştı. Meseleyi hukuk boyutuyla yıllardır tartışan tarihçilerin ve hukukçuların birleştikleri ortak kanaat ise dönemin şartlarından müteşekkil bir devlet kurmanın sancıları arasında bu gibi hadiselerin kaçınılmazlığına sığınılarak yapılan sade suya tirit kabilinden savunmalar.
Benim adım Maşallah!
iskilipl-iatif-hoca-mezar.jpg

Bunun yanında, yeni Cumhuriyet’in bu katliamcı tutumu karşısında, inandığı değerlerden taviz vermeden yaşamayı ölüme tercih edenlerin tutumları da dikkate değer ayrı bir bölüm oluşturmaktadır. Örneğin, o meşum yıllarda, Maraş’ta, bir Cuma namazı sonrası şapkayı protesto eden ve daha sonra tutuklanan arasında bulunan biri vardır ki, dönemin aynası olarak yazmak elzemdir. Meşhur Kılıç Ali tarafından son kez şapka giyip giymeyeceği sorulan ve ağzından hiç ‘maşallah’ düşmeyen Ali Efendi, bu soru karşısında önce şehadet getirir, sonra şu ünlü cevabı yapıştırır: “Benim adım Maşallah! Şapka giymem inşallah!”

Binlerce masum müslümanı darağaçlarında sallandıran İstiklâl Mahkemeleri, yeni Türkiye içinde doğan birkaç nesli sadece siyaseten değil, psikolojik bakımdan da korkunç bir baskı altında tutan uygulamalarıyla ümmetin zihninde derin acılar, silinmez izler bırakarak yerini darbeler dönemine bırakır. Şimdi lanetle anılan meşhur üç Aliler yanında, milletin yüreğinde ve zihninde taht kuran İskilipli Atıf Hoca ve binlercesi hayır dualarla yâd edilmektedir.


Arif Akçalı haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Çorum'da Atıf Hoca İçin Basın Açıklaması

İskilipli Atıf Hoca’nın 86.yıl önce idam edilişini Çorum Merkez PTT önünde bir basın açıklaması ile protesto ettiler.
Özgür-Der Çorum Şubesi, Memur-Sen Çorum Şb, İlke-Der ve İHH Çorum Temsilciliği İskilipli Atıf Hoca’nın 86.yıl önce idam edilişini Çorum Merkez PTT önünde bir basın açıklaması ile protesto ettiler.

İskilipli Atıf Hoca’yı anma etkinlikleri kapsamında Çorum’da bulunan Araştırmacı Yazar Dr. Mehmet Sılay, Haksöz Dergisi Yazarı ve Özgür-Der Kurucu üyesi Hamza Türkmen ve Yeni Akit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'ın da katıldığı basın açıklaması yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

Basın açıklamasını yapan Özgür-Der Çorum Şubesi Başkanı Bülent Gökgöz, İskilipli Atıf Hoca'yı idam eden zihniyetle Diyarbakır İçkale’de ortaya çıkan toplu mezar faillerinin ve Suriye'de kanlı eylemler düzenleyenlerin aynı zihniyete sahip diktatoryal yapılar olduğunu söyledi. Dün şapkayı bahane ederek âlimlerimizi katledenlerin bugün başörtüsü yasağını uygulayan aynı Kemalist vesayet olduğunu ve Müslümanların Suriye'deki olaylara gerekli tepkiyi vermediğini savunan Gökgöz, ''Hâlbuki Atıf Hoca, zulme karşı direnmenin imanın gereği olduğunu savunuyordu. Bizde bu sorumlulukla hareket etmeliyiz'' dedi.

Abdurrahman Dilipak ise, İskilipli Atıf Hoca'nın bütün Müslümanlar adına idam edildiğini vurguladı. İstiklal Mahkemeleri'ni eleştiren Dilipak, ''Bir dergi makalesi yüzünden bir adamı astılar. İstiklal Mahkemeleri, zaman zaman öyle yargılamalar yaptı ki savcısı yoktu, temyizi de yoktu. Verdikleri karar kanun sayılıyordu. Atıf Hoca'yı yargılayan mahkemenin bazı üyeleri beraat istedi, bazıları 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngördü. Ama mahkeme üyesi Ali Çetinkaya asılmasında kararlıydı. Bir gün önce 'adamı asacak bir şey bulamadık' diyor. Ama bir gün sonra nereden sinyal aldıysa asmaya karar veriyor. Onu asanların torunları şimdi darbecilerin safında kanunlar yapıyorlar. Sözde hukukçular ama siyaset yapıyorlar'' diye konuştu. Atıf Hoca'ya sahip çıkmanın toplumun kendi geleceğine sahip çıkması olduğunu söyleyen Dilipak, İstiklal Mahkemeleri'nin zabıtlarının da mutlaka açılması gerektiğini belirtti.

İskilipli Atıf Hoca'nın Ankara'daki kimsesizler mezarlığından naaşını bularak İskilip'e getiren eski Hatay Milletvekili Sılay ise, Türkiye'nin kötü günlerden geçtiğini ve büyük bedeller ödediğini söyledi. Sılay, bedel ödeyenlerin başında İskilipli Atıf Hoca'nın geldiğini, geçmiş dönemlerde Türkiye'nin pek çok yerinden âlim ve din adamlarının çeşitli nedenlerde idam edildiğini kaydetti.

Kemalist zihniyetle hesaplaşılması gerektiğini vurgulayan Hamza Türkmen 86 yıl önce İskilipli Atıf Hoca şahsında bütün Müslümanların nasıl cezalandırıldığını vurguladı. Atıf Hoca için asla “iade-i itibar” peşinde olmadıklarını vurgulayan Türkmen, Müslümanların böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını, onun Allah yolunda şehit olduğunu ve Allah katında rızıklandırıldığını belirtti. İstiklal Mahkemelerinde sergilenen cinayetlerin açığa çıkarılması gerektiğini, ayrıca okullarda devam eden And, Törenler, İnkılâp Tarihi gibi Kemalist uygulamaların ve müfredatların da bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi. Türkmen, 28 Şubatta İmam-Hatip okullarına ve başörtümüze eli uzanan darbeciler, İstiklal Mahkemelerinden ve Kemalizm’den beslenmekteydi vurgusuyla açıklamasını sonlandırdı.

Memur-sen Çorum Şubesi adına söz alan Mustafa Başbekleyen, Atıf Hoca’nın örnekliğinin önemli olduğunu belirttiği konuşmasında şehidin onuru onurumuzdur dedi.

Son konuşmacı Selim Özkabakçı ise, bizleri bir araya getiren şeyin şehadetin bereketi olduğunu söyledi. İskilipli Atıf Hoca’nın vesilesi ile İstiklal Mahkemelerinin Anadolu’da işlediği cinayetler aydınlanacaktır dedi. Suriye’de işlenen cinayetler de değinen Özkabakçı, Humus’ta Müslüman kanı akıtılıyor ve yüreğimiz burkuluyor ve canımız acıyor dedi. ‘Bizler mazlumların yanındayız ve lanet olsun Allah’sız yönetimlere’ ifadeleriyle açıklamasını sonlandırdı.

Eylem esnasında “ Hangi Suçtan Dolayı Öldürüldü?”,”Laik Zorbalık Kesintisiz Sürüyor, Dünya Şapka Dayatması, Bugün Başörtüsü Yasağı”,”Ali Şükrü Bey’den, Şeyh Said’e, Atıf Hoca’dan, Esad Efendi’ye, Zulüm Tarihi ile Hesaplaşılsın,” dövizlerini taşıyan katılımcılar, eylem süresince “Kemalist Devlet Hesap Verecek”,”Zalim Esad Suriye’den Defol”,”Suriye Halkı Yalnız Değildir”, “Atıf Hoca Yolun Yolumuzdur” sloganları attılar.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
İskipli Atıf Hoca İçin Çorum'da Anma Toplantısı

Özgür-Der Çorum Şubesinin Şehid İskilipli Atıf Hoca’yı anma etkinlikleri çerçevesinden düzenlediği panel Çorum Devlet Tiyatrosunda gerçekleştirildi.

Özgür-Der Çorum Şubesinin Şehid İskilipli Atıf Hoca’yı anma etkinlikleri çerçevesinden düzenlediği panel Çorum Devlet Tiyatrosunda gerçekleştirildi. 5 Şubat Pazar günü saat 13.00’de başlayan program, yoğun ilgi nedeniyle salonun yetersiz olmasına rağmen yaklaşık yedi yüz kişilik dinleyici kitlesi ile gerçekleşti.

Programı Özgür-Der kurucu üyelerinden Murat İslam sundu. Açılış Ömer Talha Dursun’un Kur’an-ı Kerim ve mealinin okunması ile gerçekleştikten sonra Özgür-Der Çorum Şube başkanı Bülent Gökgöz selamlama konuşması yaptı.

Gökgöz konuşmasında Şehid İskilipli Atıf Hoca’nın 86 yıl önce hukuksuz bir şekilde Müslümanların ellerinden çalındığını ve program vesilesi ile Atıf Hoca’yı anma, düşüncelerini anlama ve şahitlik mirasını sürdürme amacında olduklarını belirtti. Şapkayı bahane ederek âlimlerimizi katleden zihniyet ile bugün başörtüsünü yasaklayan zihniyetin aynı Diktatoryal kaynaktan beslendiğini vurguladı.

Dün âlimlerimizi katledip mezarlarını dahi gizlemeyi vazife bilen zihniyet ile bugün Diyarbakır İçkale’deki kazılarda ortaya çıkan toplu mezarların faillerinin aynı kaynaktan beslendiklerini söyledi. Aynı şekilde Suriye’de her gün insanları katleden Baas rejimi ile Dersim’de uçaklarla Rize’de gemilerle halkına bomba yağdıran zihniyetin aynı Diktatoryal kaynaktan beslendiğine işaret ederek Müslüman bir âlimi kim idam etmek istemiş olabilir sorusunun sorulmasını ve resmi tarih anlatılarının aşılması gerektiğini belirtti.



Program İskilipli Atıf Hoca için hazırlanmış sinevizyon gösterimi ile devam ettikten sonra panel başladı.

Oturum başkanlığını Özgür-Der yönetim kurulu üyesi avukat-eğitimci Ömer Kılıç yaptı. Kılıç, geçmişle hesaplaşmanın eski defterleri karıştırmak olmadığını aksine yüzleşme olduğunu ve İskilipli Atıf Hoca’nın idamından birkaç yıl sonra vuku bulan Menemen hadisesinin bile egemenlerce nasıl kullanıldığını ve bize dayatıldığını göstermesi açısından önemlidir.

Kılıç devamında şunları söyledi: “ Amacımız kan davası gütmek değil ancak bu zihniyetle yüzleşmek ifşa etmektir. Bugün başka şekillerde bu zihniyet devam ediyor aynı şartlar ve imkânlar ellerine geçtiğinde aynı katliamları yapmaktan çekinmezler. Dersim katliamının baş aktörlerden bir tanesi olan İnönü gazeteler verdiği bir demeçte katliamın iyi yönlerinin de bulunduğunu, subay ailelerine yerleştirilen yetim kız çocuklarının cumhuriyet politikaları doğrultusunda modernleştirilmelerini övünçle sunması zihniyetini göstermesi açısından önemlidir.

Bundan dolayı tarihi önemlidir ve tarih tarihte kalmaz. Tarih bizleri yeniden üretmeli ve geleceğimizi inşa etme noktasında yolumuz aydınlatan rehberleri tarihte bulup sahip çıkmalıyız”.

Panelin ilk konuşmacısı Dr. Mehmet Sılay oldu. Mehmet Sılay, İskilipli Atıf Hoca’nın idamıyla kimsesizler mezarlığına gömüldükten sonra bilinmeyen mezarının yerini uzun yıllar süren çalışmaları sonucunda bulup şu an İskilip’te bulunan kabrine naaşını taşımıştı. Mehmet Sılay 4 Şubat’ta Ankara Ulucanlar cezaevi önünde anma programı ile ilgili bilgiler aktardıktan sonra Atıf Hoca’nın 4 duruşmalık tiyatral yargılamadan sonra idam edildiğini ekledi. Âlim ve şehid kişiyi buraya anmaya geldik diyen Sılay konuşmasının devamında şunları kaydetti:

“Bizler ilk olarak Necip Fazıl’ın Son Devrin Din Mazlumları adlı eserinden Atıf Hoca’yı öğrenmiştik. Mesut Uçakan’ın Kelebekler Sonsuza Uçar filmi de bu âlime olan ilgimizi arttırmış ancak kabrinin yerinin bilinmediğini öğrendiğimizde bu konu üzerine eğilmeye karar verdik. Çünkü Atıf Hoca unutturulmuştu. Otuz seneden beri Atıf Hoca bilinmiyordu. Bu sistem kanunlarla insanları unutturmaya çalışan bir sistem. Ancak kanunlarla insanları unutturamazsını ve kanunlarla insanları sevdiremezsiniz. Kanunlarla birilerini korumak insanlara hakarettir. Sen zayıfı koru güçlü kendini korur zaten. Kimse adını almadı ağzına cesaret edemedi.

Milli Eğitim sisteminde bizlere kahraman olarak sundukları şahıslar ile hain diye öğrettikleri öncülerimiz yer değiştirmişti maalesef.

Atıf Hoca’nın mezarı da Said Nursi’nin mezarı gibi saklanmıştı. Uzun araştırmalar sonucunda mezarının Şafaktepe Parkı’nda olduğunu tespit ettik. Birbirini tanıyan insanların oluşturduğu gönül vermiş ekibimizle uygun bir günde kazım sonucu tespit edebildiğimiz yerden kemikleri çıkarttık. Yine uzun bir bekleyişten sonra adli tıpta akrabalarından aldığımız saç, tırnak ve kan örnekleri doğrultusunda DNA testi yapıldı. Sonuçlar olumlu idi. Derhal İskilip’te bir gece vakti sadece beş kişi ile Atıf Hoca’yı trafo arkasına defnedip ilk defa âlimimizin cenaze namazını kıldık”

Sılay sunumunun sonunda Ulucanlar Cezaevi’nin arşivlerine ulaşmak istediklerini ancak geçmişte iki büyük yangın geçiren cezaevinde arşivlerin tamamen yok olduğunu öğrendiklerini belirtti.

İkinci panelist Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak oldu. Dilipak, aslında İskilipli Atıf Hoca’yı değil, kendimizi konuşuyoruz dedi. Atıf Hoca bizim aynamızdır. Bir kişiye yapılan haksızlık bütün topluma yöneltilmiş gibidir. Atıf Hoca üzerinden herkesin susturulduğunu belirten Abdurrahman Dilipak, kurucu kadroların tedip ve tenkil politikaları ile bütün bir toplumu hizaya çekmek istediklerinin altını çizdi. Egemen kadroların ilahlık ve rablik iddiasında bulunduklarını da ekleyen Dilipak özetle şunları aktardı: “ Frenk Mukallitliği yalnızca şapkadan ibaret değildir. İstiklal mahkemeleri de Fransız devrim mahkemeleri yöntemine göre çalıştı. İstiklal mahkemeleri bizim istiklalimiz için çalışmadı. Aslında Frenk Mukallitliği bir risaledir. 16 sayfadan oluşan uzun bir makale de diyebiliriz. Yazılarından dolayı cezaevinde bulunanlarla ilgili kıyamet koparanlar, bir makalesinden dolayı asılan Atıf Hoca’yı görmezlikten geldiler. Üstelik bu makaleden dolayı yalnızca Atıf Hoca değil, yüzlerce belki binlerce insan yargılandı ve ceza aldı.

Şapka giymeyi kurucu kadrola bu topluma dayattılar. Baştan sona bir hukuksuzluk söz konusu. Bundan dolayı tarihle yüzleşmek istiyoruz. Bugün ‘sıkıyönetim’ ve ‘ohal’i anlamak için İstiklal Mahkemelerini anlamak gerekir. Biz sadece Atıf Hoca’yı analım, katillerini lanetleyelim diye değil, geleceğimizi inşa etmek için tarihle hesaplaşmalıyız. Mezarı olmayan binlerce insan var, kazılar yapılıyor ülkede bombalar, kemikler fışkırıyor her yerden. Diyarbakır’dan faili meçhuller çıkıyor kazdıkça.

İstiklal Mahkemeleri kanunlara göre karar vermiyorlardı verdikleri kararlar kanundu. Meclis tarafından üyeleri seçiliyordu. Hukukilik, kanunilik adına elle tutulabilir hiçbir yönü yok. Bu sistem kendi işkencecilerini, cellâtlarını bile mağdur etti hayatlarını kararttı.

Bu konuya ilk eğilen kişi arkadaşım Hasan Mezarcı idi. Onun ne hale geldiğini hepiniz biliyorsunuz. Başına gelenlerin sebebi bu arşivlerdir. Biz bu acıların mirasçısıyız. Bir daha yaşanmaması için, bu mahkemelerin bir daha kurulmaması için bu tarihle yüzleşmeliyiz, hesap sormalıyız.

Dersim’de yaşandığı gibi bizden cellâtlarımızı alkışlamamızı istiyorlar. Hiçbir ideolojik ve dini dayatmayı kabul etmeyiz. Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması olumluluktur ancak İnkılâp Tarihi dersleri de And da kaldırılsın. Nutuk’u bize kimse dayatmasın, kimlik ve kıyafet dayatmasınlar.

Tarih geleceğimizi doğru inşa etmek için lazım. Mehmet Akif’in Mısır’a neden gittiğini de anlamak gerekir. İskilipli Atıf Hoca bizim için bir model. Bu kapıdan gireceğiz ve elde edeceğimiz tecrübe ile yaşanmış diğer katliam ve hukuksuzlukları aydınlatacağız. İskilipli Atıf Hoca’nın bize ihtiyacı yok, bizim ona ihtiyacımız var. Atıf Hoca bir hayat tarzı teklif ettiği için şehid edildi.”

Son konuşmacı Haksöz Dergisi yazarlarından ve Özgür-Der’in kurucu üyelerinden Hamza Türkmen, İskilipli Atıf Hoca’nın resmi tarih tarafından karalanan bir kişi olduğunu belirtti. Diyarbakır’da yıllardır yer altında bekleyen cesetler bugün çıkıyor. Sürgün, katliam ve korkularla dolu bir tarihten geliyoruz diyen Türkmen Dersim’in, Menemen Komplosu’nun ve İstiklal Mahkemeleri’nin gündeme getirilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Bugün halen Jitem, Kontgerilla, Ergenekon çetesiyle devam eden bir süreç, zihniyet var. Hamza Türkmen şu cümleleri ile sunumu devam ettirdi:

“Artık kuşdiliyle konuşmamalıyız. Kur’an okumanın, hacca gitmenin, Ezan okumanın, medreselerin, camilerin, anadillerin yasaklandığı yakın tarihten geliyoruz. Türkiye’de Frenkleşmeye karşı İslami kimlikleriyle karşı çıkan onbinler katledildi, sürgün edildi. İslami kanaat önderleri yok edildi.

Ancak hamdolsun bugün ilk defa İskilipli Atıf Hoca’yı İstanbul’da, Ankara’da, İskilip’te ve Çorum’da anıyoruz. Yeni Akit gazetesi de risalesinden dağıttı. Mehmet Sılay bey mezarını bulmakla Atıf Hoca’nın gündeme gelmesine vesile oldu.

Batıcı, ırkçı, ulusçu, laik bir yönetim söz konusu oldu. Ülkenin yönetimi şekillenirken, Kemalist ideolojiye karşı Atıf Hoca risaleleri ile mücadele verdi. Diğer taraftan halkın İslami değerlerini yükseltmek isteyen âlimlerimiz de vardı. Rahmetli Atıf Hoca Batılılaşma hastalığına ve özentisine karşı risalelerini yazdı. Ancak şapka bahanesi ile dört günde yargılandı ve idam edildi. İstiklal mahkemeleri hukuk mahkemeleri değil, infaz mahkemeleri idiler. Cumhuriyet’in kuruluşunda İslamcılar inisiyatif almasınlar diye kanaat önderleri tasfiye edilecek şekilde çalıştılar.

Teal-i İslam ilk defa Yunanlılara karşı protesto bildirisi yayınladı ve Atıf Hoca işgali ilk kınayan âlim oldu. İstiklal Mahkemeleri Mustafa Kemal’e doğrudan bağlı çalışan mahkemelerdi. Şapka tasfiye için bahane olarak kullanıldı. Şapka ile Müslümanların giyim kuşamlarına müdahale edildi.

Biz bu zihniyeti 28 Şubat’ta gördük ve bugün Suriye’de görüyoruz. Irkçı, ulusçu, laik ve İslam düşmanı Baas rejimine bugün Kemalist kadrolar destek veriyorlar. İngilizler, Fransızlar şapkayı bu halka giydirememişlerdi ancak Lozan’da anlaşanlar şapkayı zorla giydirdiler.

Resmi ideolojinin araştırılmasına ihtiyacımız var. Elimizde kesin kayıtlar yok ve kesin rakamlara sahip değiliz.

Kemalist vesayetin birçok ayağının halen yaşadığını çok iyi biliyoruz. Devlet özür dilemesi ve itibarın iadesi isteniyor. O şehittir, ihtiyacı yok. Ama buna bizim ihtiyacımız var ve devlet erkânının imzasıyla değil, biz özür istiyorsak bu sistemden kurtulmalıyız, bu sistem giderilmediği müddetçe özür bir şey ifade etmez. Atıf Hoca’nın hatırasına sahip çıkmak İslami kimliğimize sahip çıkmaktır. Türkiye’nin tüm kanunları, hukuk sistemin tamamı emperyalist kanunların altında şekillendirildi. Bağımsız Türkiye böyle mi oluyor? Bir tarafta NATO üyeliği, diğer tarafta Batılı kuşatma. Bizler ancak direndiğimiz ölçüde vesayet sisteminden kurtulabiliriz.

5816 sayılı kanun tıpkı şapka kanunu gibi halen yürürlükte. Koruma kanununa göre aslında hepimiz burada suç işliyoruz. Ancak bizle bilerek bu suçu işliyoruz ve bu kanunun kaldırılmasını istiyoruz. Milli Güvenlik derslerinin kaldırılması olumlu, ders müfredatları ilmi olmalı ve İnkılâp Tarihi dersleri de kaldırılmalı. Vakıflarımız ellerimizden alındı.

İstiklal Mahkemelerini gündemde tutmalıyız, şehitlerimizi gündemde tutmak onlara sahip çıkmak Türkiye’nin normalleşmesine katkı sağlayacaktır.”

İskilipli Atıf Hoca’yı anma programı âlim Atıf Hoca’nın yeğeni Ahmet Faruk İmal beyin de katılımı ile gerçekleşti. Anma programına Amasya, İstanbul, Ankara ve Çorum’un ilçelerinden e katılım oldu. Program süresince Haksöz Dergisi İskilipli Atıf Hoca özel sayısı tükendi. Diğer taraftan tiyatro salon girişinde stant açan İ.H.H. Çorum temsilciliği ve İlke-Der, Dr.Mehmet Sılay’ın Atıf Hoca kitabından satışa sundular. Kelebekler Sonsuza Uçar filminin de ücretsiz dağıtıldığı stantlar ile birlikte İskilipli Atıf Hoca’yı ve İstiklal Mahkemelerini konu edinen fotoğraf sergisi de açıldı. Ayrıca kimi kuruluşlardan tebrik çiçeklerinin gönderildiği anma programı Murat İslam’ın teşekkür konuşması ile sona erdi.

Anma programının ardından İskilip ilçesi Gülbaba mezarlığında inşa edilmekte olunan Anıt Mezarına hareket edildi. İskilip Belediyesi görevlileri inşa edilen mezar hakkında bilgiler aktardılar.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Sınırlar sizin ümmet bizim olsun


Zulümlerle yüzleşilmedikçe, mazlumların ve mağdurların iade-i itibarı gerçekleşmeyecektir.



16 Temmuz Gençlik Hareketi, Suriye direnişçilerinin derdini dert edindiği, Müslüman kardeşlerimize destek için Suriye sınırında “Sınırları kaldırın!” dediği 16 Temmuz gününden beri zulme karşı haykırmakta. Endülüs’te, Romanya’da, Somali’de, Mısır’da, Patani’de kısacası ümmetin kalbi nerde atıyorsa orda kalbi atan gençler oldukça umut hep var olacak. Dalları köklerden ayıran, zihinlerimize geçirilen, bizi bizden ayrı düşüren sun’i sınırlar kalkacak.

İskilipli Âtıf Hoca’ya iade-i itibar programlarının birisi de 16 Temmuz Gençlik Hareketi ile İHH’da gerçekleştirildi. Zamanın önemli görevlerini üstlenmiş, ışık saçmış âlimin, idamına sebep olan siyasal süreçlerin aslını Haksöz Dergisi yazarı Bahadır Kurbanoğlu’ndan dinledik. Kurbanoğlu şunları anlattı:

Teali İslam Cemiyeti ve Şapka Risalesi
“İskilipli Âtıf Hoca, 2. Meşrutiyet’ten kısa süre sonra yazdığı eserde Arnavutluk ordusunun isyanlarını ‘zulme karşı isyan’ addedip meşru göstermiş, Frenk Mukallidliği ve Şapka eserinde yalnızca şapkadan değil medeniyetler derinliğinden, dış ilmi cereyanlardan bahsetmiştir.
İskilipli, Mahmut Şevket Paşa’ya yapılan suikasttan sorumlu tutulup sürgüne gönderilir. Ancak pek anlatılmayan kısmı sürgünden özür dilenerek çağırılmasıdır. Mebus olmasının önü çeşit çeşit iftirayla kesilir. İskilipli Âtıf Hoca, Teali İslam Cemiyetine dönüşen Cemiyet-i Müderris’in de kurucusudur. İtilafçıların Milli Mücadele’ye karşı kullanmak istediği Teali İslam, Yunan işgalini ilk kınayan cemiyettir. Teali İslam’ın adının Milli Mücadele döneminde Yunan uçaklarından atılan beyannameyle kötüye çıkması, İskilipli Âtıf Hoca’nın sözde hainliğine yıllarca delil gösterildi. İşin aslı ise cemiyete gelen beyannameyi İskilipli Âtıf Hoca’nın reddetmesi, belgenin mühürsüz yayımlanmasıdır. Buna rağmen Hoca, Milli Mücadelenin Vakit gazetesinde iki gün sonra tekzip yayımlatır. Yıllar sonra İstiklâl Mahkemesinde, olanlar basit bir niyet okumayla idama delil gösterilir. Gerekçeli kararda yargılanma sebebi bir buçuk yıl önce yazdığı şapka risalesinin yazılış amacı beyan edilir. 1924’te Maarif Vekaleti’nce takdir verilen risale yaklaşık iki yıl sonra mahkemede kötü niyete kanıt sayılır. İhtimaller üzerine kurulan bir iddianamenin delilleri için Ergün Aybars’ın İstiklâl Mahkemeleri çalışmasından haberdar olmak gerekir.

Arşivler açılmalı
İskilipli Âtıf Hoca’nın savunması, tanıklarla yüzleştirilmesi ortaya çıkarılmalıdır. Bunların ortaya çıkmamasının sorumluları, belgeleri kaybedenler, zamanın İstiklâl Mahkemeleri değil, tarihi sonradan çarpıtan, saklayanlardır. Arşivlerin üzerinde durulması lazımdır ancak kimliğimizin ortaya çıkması açısından ille de arşivlere ihtiyaç yoktur çünkü yapılanlar ortada, tarih ortadadır.

Olağanüstü durumlar bahane edilerek gerçekleşen kimlik dayatması kurbanlar açısından fark etmez. Olağanüstü durumlar, zulümler yüzünden yaşanmıştır. Şevket Süreyya Aydemir’in anılarında bahsettiği gibi bu insanlar tepeden yerleştirilen rejimin kurbanlarıydı.

Kanun çıkmazdan evvel
İstiklâl Mahkemelerinin en fazla adam asma kararını vermiş adamı: Ali Çetinkaya nam-ı diğer Kel Ali. Kanun çıkmadan bir hafta önce Vakit gazetesi adliye muhabiri Hikmet Şevki’yi şapka taktığı için hakaretlerle tartaklayan Kel Ali, bir hafta sonra şapka bulamadığı için içeri attığı bir adamın şapkasını istetir.”
“İstiklâl Mahkemelerinin delilsiz, ispatsız, mesnetsiz; kimilerince yüzlerce kimilerince binlerce kıyıma yol açan yargılamaları bilinmedikçe, zulümlerle yüzleşilmedikçe, mazlumların ve mağdurların iade-i itibarı gerçekleşmeyecektir.” sözleriyle program yerini Mikail ağabeyin dinletisine ardından da film gösterimine bıraktı.

Ceylan Ergin haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Hepimiz İskilipli Atıf Hoca’yız!

basin.jpg




16 Temmuz Gençlik Hareketi, İskilipli Atıf Hoca’yı anma programlarına 11 Şubat’ta İzmir’de devam ediyor.


İMHAD(İzmir İmam Hatipliler ve Mezunları Derneği ve İZYAD (Yardımlaşma Derneği) ev sahipliğinde İzmir’de, 11 Şubat Cumartesi günü düzenlenecek programda İskilipli Atıf anılacak. 16 Temmuz Gençlik Hareketinin düzenlediği programa konuşmacı olarak Bahadır Kurbanoğlu katılacak. Etkinlik saat 19.00’da başlayacak.
Program sonunda 16 Temmuz Gençlik Hareketinin tişörtleri, bardakları ve diğer birtakım eşyalar konuklara sunulacak.
Adres: Gazi Osmanpaşa Bulvarı No:64/401 Yüncü İş Merkezi-Çankaya/ İZMİR (Kat:7 Akçev Konferans Salonu)

Esad Eseoğlu haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Atıf Hoca İstanbul'da anılacak!

25 Şubat Cumartesi günü Sadık Albayrak ve Mehmet Sılay, İskilipli Atıf Hoca’yı anlatacak.


İskilipli Atıf Hoca, Şehadetinin 86. Yılında Kızlarağası Medresesi’nde anılıyor. 25 Şubat Cumartesi günü 14.00’te başlayacak oturumun başkanlığını M. Davut Göksu yapacak. Toplantıda Sadık Albayrak ve Dr. Mehmet Sılay, İskilipli Atıf Hoca’ya yapılan haksızlıklar ele alınacak. Mesut Uçakan’ın “Kelebekler Sonsuza Uçar” filmi de oturumun ardından izlenebilecek.

Şapka inkılâbından 18 ay önce yazdığı ve batılılaşmayı eleştirdiği “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı risalesi nedeniyle Şapka Kanununa muhalefetten 4 Şubat 1926’da idam edilen İskilipli, “Darağacında Bir Âlim İskilipli Atıf Hoca” programında tüm yönleriyle ele alınacak. Atıf Hoca’ya yönelik haksızlıkları dile getiren “Kelebekler Sonsuza Uçar” filmi de oturumun ardından izleyiciyle buluşacak. Yönetmen Mesut Uçakan’ın yönettiği film, yakın tarih mazlumlarıyla ilgili çekilen önemli bir yapıt.



Öznur Torun haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
İskilipli Atıf Hoca TYB'de anılıyor


İskilipli Atıf Hoca, şahadetinin 86. yılında Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi'nde anılıyor.


Bugün (25 Şubat Cumartesi) saat: 14.00'da başlayacak oturumun başkanlığını M. Davut Göksu yapacak. Toplantıda, Sadık Albayrak ve Dr. Mehmet Sılay, İskilipli Atıf Hoca'ya yapılan haksızlıkları ele alacak. Mesut Uçakan'ın Kelebekler Sonsuza Uçar filmi de oturumun ardından izlenebilecek. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, şahadetinin 86. yılında İskilipli Atıf Hoca'yı önemli bir etkinlikle anıyor. Türkiye'de yakın tarih araştırmalarıyla bilinen Sadık Albayrak ve İskilipli Atıf Hoca'yla ilgili kitap çalışması Düşün Yayınları'ndan çıkan Dr. Mehmet Sılay bugün (25 Şubat 2012 Cumartesi) saat: 14.00'da M. Davut Göksu'nun yöneteceği oturumda bir araya gelecek.

Şapka inkılâbından 18 ay önce yazdığı ve Batılılaşmayı eleştirdiği Frenk Mukallitliği ve Şapka adlı risalesi nedeniyle Şapka Kanunu'na muhalefetten 4 Şubat 1926'da idam edilen İskilipli Atıf Hoca, Darağacında Bir Âlim İskilipli Atıf Hoca programında tüm yönleriyle ele alınacak. Atıf Hoca'ya yönelik haksızlıkları dile getiren Kelebekler Sonsuza Uçar filmi de oturumun ardından izleyiciyle buluşacak. Yönetmen Mesut Uçakan'ın yönettiği film, Cumhuriyet tarihi mazlumlarıyla ilgili çekilen önemli bir başyapıt.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız

İskilipli Atıf Hoca anıldı... İskilipli Atıf Hoca, şehadetinin 86. yıldönümünde TYB İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen bir etkinlikle anıldı. Kızlarağası Medresesi’nde M. Davut Göksu’nun yönettiği oturumda konuşan Sadık Albayrak, ‘ödenen bedel’lere vurgu yaptı. Yakın tarihimizle yüzleşmek zorunda olduğumuzu dile getiren Mehmet Sılay ise şehid Atıf Hoca’nın anıt mezarının açılacağını söyledi.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Uzun yıllar yakın dönem haksızlığa uğrayan insanlarla ilgili çalışmalar yapan, hazırladığı kitaplar yüzünden mahkeme ve hapislerde zorlu dönemlerden geçirilen Sadık Albayrak, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” isimli kitabı bahane edilerek asılan ‘son devrin din mazlumları’ndan İskilipli Atıf Efendi’yi anma toplantısında dikkat çekici bilgiler verdi. Dönemin zorlu atmosferini ise Dr. Mehmet Sılay ele aldı.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Muzaffer Doğan, aziz şehidimiz İskilipli Atıf Efendi’yi anma programının bir başlangıç olduğunu, periyodik olarak bu anma toplantılarının süreceğini dile getirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Necati Şahin, Çorum Hitit Üniversitesi Rektörü Reha Metin Alkan, şair Mehmet Atilla Maraş’ın da dinleyiciler arasında bulunduğu toplantı geniş bir katılımla gerçekleşti.

‘Yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız’

İskilipli Atıf Hoca’nın Türkiye Yazarlar Birliği’nin de içinde olduğu meslek gruplarından birinden yani müellif olduğunu vurgulayan oturum başkanı Mehmet Davut Göksu; ‘Onu anmak bizim için borçtan da öte. Anmak, hatırlamak ve ardından dua etmek önemlidir. İskilipli Atıf Hoca ve döneminin mazlumlarının resmi olarak da itibarlarının veriliyor olması çok önemli. İskilipli gibi Esad Erbili hazretlerinin de kabri yok. 3-4 Mart onun vefat yıldönümü. TYB İstanbul olarak onun için de anma programı düzenleyeceğiz” dedi.

İskilipli Atıf Hoca’nın Resulullah’ın kollarına koşarken yalnız olmadığını belirten Dr. Mehmet Sılay, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve 22 yaşında Urfa’da asılan Ankaralı Hafız Ethem’e yaşatılanları da anlattı. İskilipli Atıf Hoca’nın anıt mezarının açılışının Mart ayında gerçekleşeceği bilgisini de veren Mehmet Sılay, ‘tek parti’ döneminde işlenen zulümleri örneklendirerek bu tür haksızlıkların önüne geçmek istediklerini belirterek şunları söyledi: “Onların hayatına İslâmî hayat tarzını, kardeşçe yaşamayı teklif ettikleri için son verildi. Onlar bedel ödediler. Biz bir intikam peşinde değiliz. Ama yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız ki nesiller aynı belayı, aynı sıkıntıları, aynı zorbalıkları bir daha yaşamasın.”

‘Onlar dönemin mihenk taşları idiler’

Dönemin hercümercine dikkat çeken Sadık Albayrak ise yaptığı konuşmada yakın tarihin arka planında neler olduğunu anlattı. “Yiğit olmak, mert olmak ve inancını yaşamak”la özdeşleştirdiği İskilipli Atıf Hoca’nın dönemi içinde sadece kitap yazmadığını, memleket işgal altındayken büyük yararlıklar gösterdiğini dile getirdi. İskilipli Atıf’ın Çorumlu bir Türkmen olduğunu, Şeyh Said’in ise Kürt olduğunu vurgulayan Albayrak; “Demek ki bu adamların Türklükle de Kürtlükle de ilgileri yok. Said Nursi’den İbrahim Ethem’e, İskilipli Atıf’a kadar bu insanlar o zorlu dönemde bizim bin yıllık ana inancımızın temel direk taşları idiler.”
Bu zulümleri işleyenlerin 70 senedir üç sacayakları olduğunu ifade eden Sadık Albayrak, provokasyon ve tertiplerle zulüm aracı olarak kullanılan “ 31 Mart, Menemen ve Şeyh Said isyanından başka hiçbir şeyleri olmamış. Temcit pilavı gibi bu üç olayın üzerinden politikalar ürettiler” dedi.

‘İslâm dünyasına ışık tuttular’

İskilipli Atıf Hoca ve dönemin alimlerine zulüm yapanların başarılı olamadıklarını, birkaç kuşak sonra unutulduklarını hatırlatan Sadık Albayrak, “İskilipli Atıf hakiki bir mücahid, siyasetle, ilimle, kültürle uğraşan biri. Çorum’dan milletvekili olacak, seçtirmiyorlar. Sonra sürgüne gönderiliyor Atıf Efendi. Mustafa Sabri Efendi’yi Romanya’ya sürüyorlar. Cumhuriyetten sonra da Trakya’ya, oradan Mısır’a… Ama öyle bir hareket ki bu; işte 21. yüzyılın başında onların yetiştirdikleri öğrenciler bugün o ülkelerde ‘aslına dönmenin’ öncüsü olmuşlar. Son devrin din uleması yıldızlar gibi İslâm dünyasına ışık tutmuşlar” açıklamasında bulundu.

Toplantının ardından Mesut Uçakan’ın çektiği ‘yakın tarihe ışık tutan’ ve İskilipli Atıf Efendi’nin hayatını anlatan “Kelebekler Sonsuza Uçar” filminin gösterimi de yapıldı.



 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
"Onlar bedel ödediler"


İskilipli Atıf Hoca, şehadetinin 86. yıldönümünde TYB İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen bir etkinlikle anıldı.


Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Uzun yıllar yakın dönem haksızlığa uğrayan insanlarla ilgili çalışmalar yapan, hazırladığı kitaplar yüzünden mahkeme ve hapislerde zorlu dönemlerden geçirilen Sadık Albayrak, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” isimli kitabı bahane edilerek asılan ‘son devrin din mazlumları’ndan İskilipli Atıf Efendi’yi anma toplantısında dikkat çekici bilgiler verdi. Dönemin zorlu atmosferini ise Dr. Mehmet Sılay ele aldı.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Muzaffer Doğan, aziz şehidimiz İskilipli Atıf Efendi’yi anma programının bir başlangıç olduğunu, periyodik olarak bu anma toplantılarının süreceğini dile getirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Necati Şahin, Çorum Hitit Üniversitesi Rektörü Reha Metin Alkan, şair Mehmet Atilla Maraş’ın da dinleyiciler arasında bulunduğu toplantı geniş bir katılımla gerçekleşti.



‘Yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız’

İskilipli Atıf Hoca’nın Türkiye Yazarlar Birliği’nin de içinde olduğu meslek gruplarından birinden yani müellif olduğunu vurgulayan oturum başkanı Mehmet Davut Göksu; ‘Onu anmak bizim için borçtan da öte. Anmak, hatırlamak ve ardından dua etmek önemlidir. İskilipli Atıf Hoca ve döneminin mazlumlarının resmi olarak da itibarlarının veriliyor olması çok önemli. İskilipli gibi Esad Erbili hazretlerinin de kabri yok. 3-4 Mart onun vefat yıldönümü. TYB İstanbul olarak onun için de anma programı düzenleyeceğiz” dedi.

İskilipli Atıf Hoca’nın Resulullah’ın kollarına koşarken yalnız olmadığını belirten Dr. Mehmet Sılay, Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi ve 22 yaşında Urfa’da asılan Ankaralı Hafız Ethem’e yaşatılanları da anlattı. İskilipli Atıf Hoca’nın anıt mezarının açılışının Mart ayında gerçekleşeceği bilgisini de veren Mehmet Sılay, ‘tek parti’ döneminde işlenen zulümleri örneklendirerek bu tür haksızlıkların önüne geçmek istediklerini belirterek şunları söyledi: “Onların hayatına İslâmî hayat tarzını, kardeşçe yaşamayı teklif ettikleri için son verildi. Onlar bedel ödediler. Biz bir intikam peşinde değiliz. Ama yakın tarihimizle yüzleşmek zorundayız ki nesiller aynı belayı, aynı sıkıntıları, aynı zorbalıkları bir daha yaşamasın.”

‘Onlar dönemin mihenk taşları idiler’

Dönemin hercümercine dikkat çeken Sadık Albayrak ise yaptığı konuşmada yakın tarihin arka planında neler olduğunu anlattı. “Yiğit olmak, mert olmak ve inancını yaşamak”la özdeşleştirdiği İskilipli Atıf Hoca’nın dönemi içinde sadece kitap yazmadığını, memleket işgal altındayken büyük yararlıklar gösterdiğini dile getirdi. İskilipli Atıf’ın Çorumlu bir Türkmen olduğunu, Şeyh Said’in ise Kürt olduğunu vurgulayan Albayrak; “Demek ki bu adamların Türklükle de Kürtlükle de ilgileri yok. Said Nursi’den İbrahim Ethem’e, İskilipli Atıf’a kadar bu insanlar o zorlu dönemde bizim bin yıllık ana inancımızın temel direk taşları idiler.”

Bu zulümleri işleyenlerin 70 senedir üç sacayakları olduğunu ifade eden Sadık Albayrak, provokasyon ve tertiplerle zulüm aracı olarak kullanılan “31 Mart, Menemen ve Şeyh Said isyanından başka hiçbir şeyleri olmamış. Temcit pilavı gibi bu üç olayın üzerinden politikalar ürettiler” dedi.

‘İslâm dünyasına ışık tuttular’

İskilipli Atıf Hoca ve dönemin âlimlerine zulüm yapanların başarılı olamadıklarını, birkaç kuşak sonra unutulduklarını hatırlatan Sadık Albayrak, “İskilipli Atıf hakiki bir mücahid, siyasetle, ilimle, kültürle uğraşan biri. Çorum’dan milletvekili olacak, seçtirmiyorlar. Sonra sürgüne gönderiliyor Atıf Efendi. Mustafa Sabri Efendi’yi Romanya’ya sürüyorlar. Cumhuriyetten sonra da Trakya’ya, oradan Mısır’a… Ama öyle bir hareket ki bu; işte 21. yüzyılın başında onların yetiştirdikleri öğrenciler bugün o ülkelerde ‘aslına dönmenin’ öncüsü olmuşlar. Son devrin din uleması yıldızlar gibi dünya Müslümanlarına ışık tutmuşlar” açıklamasında bulundu.



Üsame Varol haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ben davet aldım Resululallah’tan!



Mehmet Sılay ve Sadık Albayrak'ın konuşmacı olduğu İskilipli Atıf Hoca’yı anma toplantısındaydık.


İskilipli Atıf Hoca ismini ağzımıza alırken derlenip toparlanmamız, kendimize çeki düzen vermemiz gerekir. Öyle yutkunmadan, konforumuzu bozmadan ağzımıza alacağımız bir isim değildir. Kuru kuruya “şehit oldu” diyerek geçiştireceğimiz bir isim de değildir. O, bize bedel ödemeyi öğreten zattır. O, bize insan olmayı, insan kalmayı, izzetiyle, haysiyetiyle yaşamayı öğreten gerçek âlimdir. Hem âlim, hem mücahit, hem de şehittir.

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, onu anma programı düzenleyerek ne de güzel sevaplı bir iş yapmış. Bu toplantının beni en çok etkileyen yanı İskilipli Atıf Hocanın altı yaşında annesini dar-ı bekâya yolcu ettiğini öğrenmem oldu. Yazık ki zalim ideoloji öksüz büyüyen bu güzel âlime idam sehpasını layık görmüştü. İnşallah bu tür anma toplantıları bu zalim ideolojiyi ve ona ait değerler dünyasını (ki demokrasi, özgürlük, laiklik vs. ona aittir) tanımamıza vesile olur. Öğrendiğimize göre diğer şehitlerimiz de anılacakmış. Bir sonraki programda inşallah Es’ad Erbili Efendi anılacak.

M. Davut Göksu Bey’in oturum başkanlığında düzenlenen anma programında yazar Mehmet Sılay Bey ve yazar Sadık Albayrak Bey konuştular. Mehmet Sılay Bey İskilipli Atıf Hocanın şehadetini anlatırken Sadık Albayrak Bey ise o karanlık dönemin bazı hususiyetlerine değindi. Mehmet Sılay Bey yapmış olduğu konuşmada şunları söyledi:

İskilipli Atıf Hoca öksüz büyümüştü

Değerli arkadaşlar bir insan kolay yetişmiyor. İskilipli Muhammet Atıf Efendi İskilip’in Tophane köyünde doğuyor. Babasının soyu Akkoyunlulara dayanıyor, annesi de İslam’ı tebliğ için gelen Arap Dede’nin soyundan geliyor. Arap Dede Anadolu’ya Abbasiler zamanında gelmiş. Muhammed Atıf Efendi’nin anne tarafı akrabaları şu an Cidde’de yaşıyorlar. Hattaboğlu sülalesinden olan Nazlı Hanım daha oğlu altı yaşındayken vefat ediyor ve Muhammed Atıf Efendi öksüz kalıyor.

O dönemler İskilip tıpkı Manisa gibi, Hatay gibi bir kültür şehri… Çok önemli ilim adamları yetiştirmiş, devlet adamı ve paşalar yetiştirmiş bir yer. Muhammet Atıf Efendi orada öyle bir çalışma yapıyor ki daha küçük yaşta köyün imamından okuyor ve hafız oluyor. Daha sonra eğitimini devam ettirmek için İstanbul’a gidiyor. İstanbul’a gittiğinde Fatih Medresesi’ni bitiriyor. Kabataş Lisesi’nde lisan öğretmeni oluyor. Sonra Fatih Medresesi dersiamı oluyor. Sonra medaris müfettişliği gibi çok önemli bir göreve getiriliyor.

Kitaplardan başını kaldırmayan bir müderris değil, halkla iç içe olan sokağa hâkim bir müderristir. 15 Mayıs 1919’da İngilizlerin tahrikiyle Yunanlıların İzmir’e çıktığı gün, arkadaşı Tahirü’l Mevlevi’yi de yanına alarak İngiliz Büyükelçiliğine gelerek bir protesto yapıyorlar. Çünkü işgalde çıbanbaşı İngiltere… Şeyhülislam Sabri Efendi Kuvay-i Milliye’ye karşı bir fetva hazırlıyor. Muhammed Atıf Efendi de, Tahirül Mevlevi Efendi de bu fetvaya imza atmıyorlar. “Kuvay-i Milliye’yi desteklememek caiz değildir, vebaldir, günahtır” diyorlar. Bu tavrından dolayı Muhammed Atıf Efendi Meclis-i Meşayih’teki görevinden azlediliyor. Tahirü’l Mevlevi’de resmî görevinden azlediliyor.

İstiklal mahkemelerinde verilen kararla kaç kişi asıldı?

Nurettin Topçu diyor ki: İstiklal Mahkemelerinde hâkim yoktur, eşkıya vardır. 27 Mayıs’ta başbakan asan o mahkeme İstiklal Mahkemesinin yanında yunmuş yıkanmıştır. Bu mahkemelerdeki hâkim denilen adamlar hakikaten hâkim değildir, bir siyasalcı ya da bir doktoru hâkim yapmışlardır.

Ankara’daki İstiklal Mahkemesinde üç tane meşhur Ali vardır. Kel Ali, Kılıç Ali ve Necip Ali… Osman Paksüt, Kel Ali’nin torunu, Kılıç Ali de Altemur Kılıç’ın babasıdır. Üçüncüsü olan Necip Ali’nin de yeğeni Yalçın Küçük. Bunları ben bilgi babında söylüyorum. Babanın günahını evlat çekemez. Herkes orada kendi hesabını verecek.

Arşivleri incelerken 2170 idam kararı olduğu çıkıyor ama araştırmacı Ergün Ayvaz en az 5000 diyor. Size başka bir sayı daha vereyim. Cellat Kara Ali var, emekli olmak istiyor, emekli yapmıyorlar, “şu ana kadar 6128 ip çekmişim” diyor. İşte size üç faklı sayı… Bu konu tarafsız araştırmacılar tarafından araştırılmalı ve en doğru sayı ortaya konmalıdır.

Ben davet aldım Resulullah’tan

Elimde İskilipli Atıf Hocanın eşi Zahide Hanıma yazdığı son mektup var. Diyor ki: “Zahidem, refikam, Karadeniz vapuru ile İstanbul’a getirildim. İstiklal mahkemesi heyeti de bizimle beraber geldi. Giresun’da vukua gelen hadisede Frenk Mukallitliği kitabımla beni tahrikkâr, kışkırtıcı ve alakadar zannetmişler. Bilahare alakadar olmadığımı tebeyyün ile suizandan halas olurum. İnşallah buradan da halas olurum da yakında kavuşuruz.” Bu mektuptan bir hafta sonra kırk dört ilim adamı ile birlikte Ankara’ya Ulucanlar Cezaevi’ne gönderiliyorlar. Orada altı numaralı kovuşta rüyasında Resulullah’ı görüyor. Savunmasını yazmıyor, “ben davet aldım Resulullah’tan” diyor. “Ben bu zalimlerle ancak Mahkeme-i Kübra’da hesaplaşacağım” diyor.

Ankaralı Hafız İbrahim Edhem: 22’sinde Bir Şehid

Mehmet Sılay Bey konuşmasında İstiklal Mahkemelerince idam ettirilen mazlumlardan Ankaralı Hafız İbrahim Edhem Efendi’den de bahsetti. Yazdığı “Hayat-ı Beşer ve İslamiyet’te Ahlak ve Kadınlarda Tesettür” adlı risale bahane edilerek idam ettirilen İbrahim Edhem Efendi’nin henüz daha 22 yaşında olduğunu ifade eden Mehmet Sılay Bey bu şehidimizle tanışmamızın ise Sadık Albayrak Bey’in 22’sinde bir Şehid adlı kitabı vesilesiyle olduğunu ifade etti.

İbrahim Edhem Efendi’nin Urfa hükümet konağı önündeki Halilurrahman Camii’nde bir konuşma yaptığını ve bu konuşmasından sonra yakalanarak infaz edildiğini söyleyen Mehmet Sılay Bey bu olay olduğunda henüz Şeyh Said ve arkadaşlarının zulmen infaz edilmesinin üzerinden on gün geçtiğini söyledi. Mehmet Sılay Bey bu olayla ilgili şöyle bir detay anlattı:

“Urfa hükümet konağının önünde 22 yaşının baharında asıyorlar ve ailesine ‘gelin cenazenizi alın’ bile demiyorlar. Sabahtan akşama kadar ibret olsun diye bekletiyorlar, akşam da gidip gömüyorlar. Allah bin kere razı olsun Urfa Müslümanları onun gıyabi namazını kılıyorlar. Daha sonra da evlatlarına yapmadıkları kadar güzel bir kabir yapmışlar, Urfa’ya gidenler Bediüzzaman Kabristanı’na girsinler 20. metrede şapka yüzünden, hilafetle ilgili ifade özgürlüğünü kullanması yüzünden asılmış bu kahramanı ziyaret etsinler.”

Müderrisler bildiri dağıtıyordu

Sadık Albayrak Bey ise İstiklal mahkemelerinin olduğu o karanlık dönemle ilgili bazı kısa anekdotlar anlattı. “O dönem öyle berbat bir dönemdi ki bin yıllık inancımızın temel direkleri indirildi” diyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:

Benim Yürüyenler Sürünenler adlı kitabımın ilk baskısında elinde bildiri dağıtan müderrislerin fotoğrafı var. 1960’tan sonraki bildirileri kim dağıtıyordu? Devrimciler, komünistler, faşistler anarşistler falan… Ama o dönemde bakıyoruz ki oradaki sarıklı hoca ittihatçı askerlere bildiri dağıtıyor. Son devrin uleması yıldızlar gibi tüm dünyaya ışık tutmuşlar. Kimisi infaz edilmiş, kimisi de gittikleri ülkelerde talebe yetiştirmiş. Şimdi onların yetiştirdiği talebeler “her şey aslına döner” prensibinin öncüsü oluyorlar.

Nutuk’a irticai kitap dediler

12 Eylül’de benim evimi arıyorlardı. Osmanlıca harflerle basılı Nutuk’u bulmuşlar, ‘irticai bir kitap’ diyorlar. Bu yobazlık falan gibi bir şeyler dedi amirleri… Ben de iyi bak dedim baş tarafına. Bir baktı M. Kemal’in resmi var. ‘Nutuk bu’ dedim. ‘Nutuk mu’ dedi. ‘Evet, kütük mü zannettin’ dedim. Yani adam bilmediğinin cahili…

1927 baskılı bu Nutuk’ta ne diyor biliyor musunuz? 6. sayfasında; “Konya ve havalisinde teşkil bulunan Teali İslam Cemiyeti memleketin kurtuluşu için çalışıyordu” diyor. İstanbul işgal altındayken üç tane bildiri yayınlıyor. Bunlardan birisini işgalci İngiliz kuvvetlerine veriyorlar. Ne diyorlar bu cemiyet için, memleketi sattılar filan… Oysa böyle bir cemiyet değil. Uluslararası emperyalist güçlerle savaşan bu adamlar… Öz ve öz milli olanlar bunlardır. Şimdi bu milli kelimesini de şöyle tahlil etmek lazım. Biz milliyiz. Niye? Lügatlere bakarsan milli “millet”ten gelir. Millet de millet-i İslamiyedir. İslam, ‘Hazreti İbrahim’in milletinden, Hz Muhammed’in ümmetindensiniz’ dedi. Bütün ideolojiler buna itiraz etti.

Necip Fazıl’dan bir anı

Bizi Üstat Necip Fazıl bir gün evine davet etti. Evine gittik, garsonlar böyle beyaz elbiseli filan. Garsonlara diyor ki: “Bunlara hizmet edin, bunlar Büyük Doğu’nun gençleri.” Bizi böyle motive ediyordu. Sonra ne öğrendik biliyor musun? O yemekteki malzemeleri kasaptan borç parayla almış. Necip Fazıl’da para mara olmazdı… O öyle bir adamdı. Buradan iskeleye gidecekler diyelim, taksiyle gidiyor, yaya gitmez. Biz işte onlara özenerek bugünlere geldik. Necip Fazıl derdi ki ben öbür tarafta olsaydım benim için kasırlar saraylar yaparlardı.

İstanbul Belediyesi Kültür Müdürü Abdurrahman Şen Bey’in de katıldığı anma programının kapanış konuşmasını Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi başkanı Muzaffer Doğan Bey yaptı.



Aydın Başar oradaydı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Çorum İskilipli Atıf Hoca'ya Sahip Çıkıyor

Çorum Özgür-Der: “İskilipli Atıf Hoca'yı anma etkinlikleri üzerinden kopartılan karalama kampanyası tutmayacak!”


Son günlerde İskilipli Atıf Hoca'yı anma etkinlikleri üzerinden kopartılan karalama ve manipülasyon amaçlı çabaları kınamak üzere Çorum'da bulunan bazı İslami kuruluşlar 7 Mart Çarşamba günü saat 12.30'da Çorum Merkez PTT önünde bir basın açıklaması yapacaklar.

Özgür-Der Çorum Şubesi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Kemalist vesayeti muhafaza etme ve Mustafa Kemal'i tartışma dışı bırakma çabalarına karşı İstiklal Mahkemeleri belgeleri ile yüzleşilmesini istiyoruz. Kanunlarla, baskılarla gerçeklerin gizlenemeyeceğinin ve yine kanunlarla, yasaklamalarla âlimlerimizin ve kanaat önderlerimizin mezarlarının ve düşüncelerinin yok edilemediğini, bu toplum nezdinde değersizleştirilemediğinin de altını çizmek istiyoruz.

Diğer taraftan koruma kanunları ile de zorla hiç kimsenin sevdirilemeyeceğini, düşüncelerinin de benimsetilemeyeceğini dile getirmek üzere bir araya geleceğiz!”

HAKSÖZ-HABER
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Çorum'da İskilipli Atıf Hoca Eylemi Yapıldı

Medyada İskilipli Atıf Hoca'ya yöneltilen ithamlar Çorum'da yapılan bir eylemle protesto edildi.

İskilipli Atıf Hoca’ya yönelik medyada yapılan çirkin saldırılara karşı Çorum’daki bazı kuruluşlar bir araya gelerek ortak açıklama yaptılar. Merkez PTT önündeki açıklamaya Memur-Sen Çorum Şubesi, Özgür-Der Çorum Şubesi, İlke-Der ve İlim Yayma Cemiyeti destek verdi. Basın açıklamasını Memur-Sen Çorum Şubesi başkanı Mustafa Başbekleyen yaptı. Başbekleyen açıklamasına, Şehid İskilipli Atıf Hoca’yı anma etkinlikleri çerçevesinde “Resmi ideolojinin sorgulanmasından rahatsız olan zihniyetin karalama ve manipüle çabalarının gözden kaçmadığını” vurgulayarak başladı.

Şehid İskilipli Atıf Hoca’nın yeğenlerinden Mehmet Atıf İmal’in de katıldığı açıklamada, “Özellikle yasalarla, baskılarla kimsenin bu toplumdan uzaklaştırılamayacağını aynı şekilde yasalarla, dayatmalarla da kimsenin zorla sevdirilemeyeceğini düşüncelerinin de benimsetilemeyeceğinin” altı çizildi.

Başbekleyen, “Bu çerçevede 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun da gözden geçirilmesi gerektiğini ifade ettikten sonra diktatörlük uygulamalarından vazgeçilmesi gerektiğini, toplumun ruh sağlığı açısından baskıcı uygulamaların sona erdirilmesi gerektiğini” vurguladı ve devamında şunları belirtti: “‘Kemalist diktatörlük’ tanımı üzerinden kopartılan fırtınalarla artık gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyemezsiniz. İskilipli Atıf Hoca bu ülkenin en köklü değeri, tarih ve kültürümüzün en temel taşıdır. İskilipli Atıf Hoca’nın bize değil, bizim ve günümüz insanının O’na ihtiyacı vardır. Onun üzerinden İslami kimliğimize ve değerlerimize sahip çıkıp, bu topluma idamlarla, işkencelerle, sürgünlerle, yasaklarla, baskılarla, faili belli cinayet ve katliamlarla acılar yaşatmış olan Kemalist tepeden inmeci zihniyet sorgulanmalı, tarihle yüzleşme ve hesaplaşmanın önünü açacak arşivler halkımızla paylaşılmalıdır. Kimse kirli propagandalarla gerçeklerin üzerini örtmeye, zihinleri bulandırarak hakikatleri karartmaya kalkışmasın. Akıl tutulması içinde olanların halkın aklını bulandırmasına müsaade etmeyeceğiz. Halkımıza ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

İskilipli Atıf Hoca’ya sahip çıkma eyleminde “Devlet Atıf Hocadan Özür Dilesin!”, “Laik Zorbalık Kesintisiz Sürüyor!”, “Zulüm Tarihiyle Hesaplaşılsın!” yazılı dövizler tutuldu. Eylem “Atıf Hoca Onurumuzdur Koruyacağız!”, “Şehitlerin Yolunu Sürdüreceğiz!”, “Hepimiz Atıf Hocayız!” sloganları ile sona erdi.

Haksöz Haber









Basın Açıklamasının Tam Metni:

Kemalist Manipülasyon ve İftiralar, Gerçeklerin Ortaya Çıkmasını Engelleyemez!

Şehid İskilipli Atıf Hoca’nın anılması ve İstiklal Mahkemeleri hukuksuzluğu üzerinden resmi ideolojinin ve tarih anlatılarının tartışılıp sorgulanması ve hesap sorulması, Kemalist vesayetin takipçilerini oldukça tedirgin etmiş görünüyor!

Son günlerde Atıf Hoca ile ilgili iftira ve manipülasyonlara, din bezirgânları ve resmi tarihçilerden sonra meclis içerisinden kimi vekillerin de can hıraş katıldığına tanık olduk. Atıf Hoca’ya ait mahkeme zabıtlarının ve belgelerin devlet eliyle gizlendiği, mezarının da onlarca yıl saklandığı bir Kemalist gelenek ile karşı karşıyayız. Tıpkı Said Nursi’lerin, Şeyh Said’lerin ve Seyid Rıza’ların ‘hainlikle’, ‘bölücülükle’, ‘çapulculukla’ suçlanıp mezarlarının gizlenmesi gibi.

Dolayısıyla bizler bu açıklama ile Şehid İskilipli Atıf Hoca’ya iade-i itibar ve ona atılan iftiraları ‘belgeler ile temize çıkartma’ ihtiyacı ve kaygısı içinde değiliz.

Kanunlarla insanlar ve düşünceleri yasaklanamaz, yok edilemez ya da zorla benimsetilemez, sevdirilemez. İstiklal mahkemeleri ile haksız hukuksuz bir şekilde idam edilen Şehit İskilipli Atıf Hoca da hiçbir surette bu halkın gözünden düşürülemez, bağlarından koparılamaz ve değersizleştirilemez. 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun ne kadar işlevsel ve anlamlı olduğu ise bu vesile ile tartışılması gereken bir uygulamadır.

İskilipli Atıf Hoca Hak ve hakikate şahitliğini düşünceleri ve amelleri ile ortaya koymuş, bedelini canı ile ödemiş şehid bir âlimdir. Rabbimiz katında da, eserlerinde ve mücadelesinde onun İslami kaygılarını idrak eden bizler nezdinde de Atıf Hoca, ona atılmaya çalışılan iftiralardan beridir!

Ancak burada, İskilipli Atıf Hoca ve İstiklal Mahkemeleri her gündeme geldiğinde Mustafa Kemal ve yetkilendirdiği kurumların ısrarla tartışma dışı bırakılması gayretkeşliği dikkatlerden kaçmamaktadır. Aynı kurnazlığa Dersim katliamı üzerinden yaşanan tartışmalarda da tanık olduk.

Ülke yönetiminin ‘faşizm ve şeflik’ modelinde şekillendiği ve dolayısıyla da devletin önemli aygıtlarının ‘ebedi şef’ kararları doğrultusunda hareket ettiği, tek belirleyici otoritenin de yine kendisi olduğu gerçeği, meclis üzerindeki belirleyiciliği ve İstiklal Mahkemelerinin görevine son veren otorite olması, devrim ya da inkılâp adı altında toplumu ve değerlerini hedef alan tüm uygulamalar apaçık ortada iken bu gayretkeşliği anlamak mümkün değildir.

Kuzey Kore’nin ölen diktatörleri ardından baskıyla ağlama yarışına sokulmaları ve gevşek davrananların fişlenip cezalandırılmaları diktatörlük uygulamaları değil midir? Böyle bir toplumun ruh sağlığının bozulmamasına imkân var mı? Aynı şekilde Suriye’de Baas diktatörü Esad’ın fotoğrafının yer aldığı posterlere insanların secde etmeleri ne ile izah edilebilir? Antlar, törenler, büstler eliyle kutsallaştırılan bir kişiye müfredat gereği minik çocuklara mektuplar yazdırılması veya kabrinde defterlere şikâyetler yazılmasının; komik fakat acı diktatörlük uygulamalarından ne farkı vardır?

‘Kemalist diktatörlük’ tanımı üzerinden kopartılan fırtınalarla artık gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyemezsiniz. İskilipli Atıf Hoca bu ülkenin en köklü değeri, tarih ve kültürümüzün en temel taşıdır. İskilipli Atıf Hoca’nın bize değil, bizim ve günümüz insanının O’na ihtiyacı vardır. Onun üzerinden İslami kimliğimize ve değerlerimize sahip çıkıp, bu topluma idamlarla, işkencelerle, sürgünlerle, yasaklarla, baskılarla, faili belli cinayet ve katliamlarla acılar yaşatmış olan Kemalist jakoben zihniyet sorgulanmalı, tarihle yüzleşme ve hesaplaşmanın önünü açacak arşivler halkımızla paylaşılmalıdır.

Kimse kirli propagandalarla gerçeklerin üzerini örtmeye, zihinleri bulandırarak hakikatleri karartmaya kalkışmasın. Akıl tutulması içinde olanların halkın aklını bulandırmasına müsaade etmeyeceğiz. Halkımıza ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Memur-Sen Çorum Şubesi/Özgür-Der Çorum Şubesi/İlke-Der/İlim Yayma Cemiyeti
 
Üst