Şehadet GÜnlÜĞÜnden!!!

adonya

Üye
Katılım
14 Kas 2006
Mesajlar
148
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Suyun içinde can çekişen güneşin son ışıklarını seyrediyor,ışıldayan kızıllığı çözmeye çalışıyordu.Gökyüzü mü kan ağlıyordu,yoksa şehidlerin buharlaşmış kanlarımıy dı,dağların başına çöreklenen kırmızı bulutlar?Okuyamıyordu dağlara,taşlara,kıyısında oturduğu denize yazılan bu kızıllığın hikayesini.Bugün de bulanıktı her günkü gibi,berraklık özlemi yine yarım kalmıştı.Hüzün türkülerinin yüzü elbet gülecekti.


Ayağa kalktı ta uzaklara baktı.Dalgalar el sallıyordu.Onlara mukabele etti.Deniz ellerini uzattı ama vicdansız kayalarda parçalanı verdi.Çiçekler gülümsüyordu kışlasına dönerken.Gurup vakti ufuklar kanlı kanlı bakıyordu yeryüzüne Esen tatlı meltemmiş gibi şehadet kokusu saçıyordu etrafa.


"Nerede kaldın Yusuf" diyen Reis'e "hiç denizi seyrettim biraz" diyerek karşılık verdi.
Bütün mücahidlerin başı önüne düşmüştü bu sözlerle.Çünkü deniz onların da dert ortağıydı çoğu zaman şehadet marşlarına eşlik eden dalgaları seyrederlerdi,çoşkuyla.
Bir musiki yayılırdı gecenin çığlığına.Bu müzik ziyafetine yıldızlar da katılırdı taa uzaklardan çırparak.Ve kuşlar orkestrası ile geceler muhteşem olurdu.


Ateş,etrafına topladığı mücahidlere ümit vaad ederdi.Çakallar,mücahid kamplarını ispiyon ederlerdi uluyarak.Baykuşlar sert sert çıkışırdı çakalların bu ihanetine.


Bulutlar yağmurlara yüklerdi yanık ezgileri.Şimşeklerin işaretiyle yağdıkları tek tek okurlardı.Kimi zaman hafif kimi zaman coşkun bir çağlayışıyla yağardı ezgiler.


Bir ana gibi bağrına basan çadırın altında herkes yorgunluğunu atmaya çalışıyordu.


Ezan vakti yaklaşmış olacak ki konuşmalar ağır ağır kesiliyordu.
Yusuf yavaşça kalktı.Ezan taşına çıktı.


"Allahu Ekber Allahu Ekber."Kaylardan gökyüzüne,denizden yıldızlra yansıyan ezan dağlarda dalgalanarak geri geliyordu.
Uzaklar deruni bir eda ile Allahu Ekber diyorlardı.Namazı huşu içinde kıldılar.Yüreklerindeki kasvet bulutları paramparça olmuş,
maneviyatları katmerleşmişti.Reis'in emriyle ateşin etrafına toplandılar.Bütün gözler onun dudağındaydı.Yutkundu,herkesi tepeden tırnağa süzdü ve ağır ağır konuşmaya başladı:


"Karargahtan haber geldi.Yarın düşmana yardım geiyormuş.Her an taarruza geçebilirler.Hazırlık yapın."Herkes sustu.
Kafalarda ki soru aynıydı.Erzaksız nasıl hazırlık yapabilirlerdi?Neye hazırlancaklardı?
Yoksa...


Herkes hazırlığa başladı.Nerede idi müslümanlar?Günlerdir niçin bir tek yardım eli uzatılmamıştı?Demek artık vakit gelmişti.Şimşek gibi bakışlarından okuyablirdinizkanlarının son damlasına kadar savaşacaklarını.Bir mırıltı şeklinde başlayan intikam marşı yavaş yavaş bir şelale gibi herkesin dudaklarından dökülmeye başladı.Yürekler şehadet egzersizi yapıyor,cesaret doruklara bayrağını dikiyordu.Ellerini kaldırmışlar yumrukları sıkmışlar söz veriyordu mücahidler"kanımızın son damlasına kadar yılmayacağımıza ve yıkılmayacağımıza..."
Sabah namazını müteakip başlayan saldırı bütün şiddetiyle akşama kadar sürdü.


Semayı barut kokusu sarmış,toz toprak birbirine karışmış,dağların,semanın şahitliği önünde bir mücahid destanı daha yazılmıştı.


Şehid kanları toprağın damarlarına karışıyordu.Ufuk kızıllığıyla,kara toprağa eşlik ediyordu,tıpkı son birkaç günkü gibi.Şehidler güller misali arzın bağrında açmaya hazırlanıyordu.


Yusufçuk kuşları laleler dalgalar hep bir ağızdan Yusufun ezgilerini söylüyorlardı.


Yazın kayalar meydanlardaki coşkumuzu

Şehid kokuları kaplar ufkumuzu
Gül tarlasında binlerce şehid yatar
Bir avuç mücahid bin kişilik destan yazar.


Rabbim bizleri onların şefeatine nail kılsın...
 
Üst