Savaş, Büyük Doğu ile Emperyalizm arasında !

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Savaş Büyük Doğu'yla
Emperyalizm Arasında
!


Baki Aytemiz

Savaş küreselcilerle milliyetçiler arasında! diyerek kendince bir tasnif yapan İngiliz Mehmed (Devlet Bakanı Mehmed Şimşek), hâliyle kendi saflarını "küreselci" olarak işaretlemişti...

F...şun tontoş çocuğu Nuh Gönültaş denen küreselci bir diğer çapulcu da, bu savaşta İBDA-C'nin adını küreselcilere karşı olarak anmıştı...

Biz de, "Sırf Irak�ta, Afganistan�da, Filistin�de milyonlarca müslümanın kanına giren Hıristiyan-Yahudi Batı Emperyalizmi�nin yanında ve karşısında olmak şeklinde tecelli edecekse, bizim safımız bellidir. Ve bu saf elbette reel politik adı altında imânını Yalancı Deccal Komiteleri�ne satan inkârcı, münafık - mürted din ve vatan hainleri ile aynı olamayacağı gibi, liberal olmayı Amerika�ya yamanmak zanneden, Amerikan ve AB fonları ile semiren mamacı çapulcuların yanı da olamaz.

İster ulusalcı, ister liberal, ister devrimci sol, ister kürt ulusal hareketi ya da bir başka siyaset içerisinde bulunsun, bizim �her kesimin samimileri birleşin� diyen çağrımız, Amerika�nın dünyaya dayattığı sistemin aslında buz gibi ve en adisinden bir emperyalizm olduğunu görerek, buna karşı bir direniş noktası arayan, bu topraklarda tam bağımsızlıkçı bir politika üretme arzusunda olan herkesedir.

Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkinin mahiyetinden rahatsız olmadan yaşarken, vicdan sahibi namuslu aydın pozlarıyla ahkâm kesmek olmaz. Samimi olarak insan olma kaygısı çeken hiç kimse gösterilemez ki, Amerika�nın, İsrail�in, top yekûn Batı�nın katliam ve tecavüzlerine destek olma niyetini taşıyan bir fiil içerisine girmek istesin. İşte bütün mesele de burada düğümleniyor. Tek başına istememek yetmiyor. İstemeden ya da bilmeden de olsa emperyalist katliamlara destek olmak, özellikle içerideki iktidar mücadelesi çerçevesinde gündeme geliveriyor.

�Emperyalizmin, Amerikan katliamlarının karşıtları ulusalcıdır ve savaş bu ikisi arasındadır!� şeklindeki bir genelleme içerisinde öyle tablolar yaşanmakta ki, bu genellemeyi realitede tuzla buz etmeye yettiği gibi şu soruyu sormaya teşvik ediyor:

�Ortada bir mücadele olmasına mukabil, mücadelenin küreselci-ulusalcı bağlamında ortaya konulması sakın bir tuzak olmasın?�

Savaşın küreselcilerle ulusalcılar arasında cereyan ettiğini söyleyen emperyalizmin, bu isimlendirme üzerinden bir hakimiyet tesis etme, katliamlara karşı ortak hareket etme potansiyelini bölüp parçalama gayreti içerisinde olduğu aşikâr.

�Ulusalcılık�, tıpkı milliyetçilik gibi, muhtevayı tarif etmeyen bir kab gibi.. Her devletin, her milletin, milliyetçiliği ve ulusalcılığı kendine... Türk ulusalcılığının devşirildiği Fransa, diğer Batı ulusalcılıklarında olduğu üzere emperyalist karakteri ile temayüz etmişken, Irak, Afganistan vs gibi küresel saldırılara karşı direnen topraklardaki millî kurtuluş hareketlerinin karakterini İslâm belirlemekte.

Küresel saldırı, �Tanrı�yla konuştuğunu ve emirler aldığını söyleyen Bush�un önderliğinde, asıl hedefi Büyük Doğu coğrafyası olan bir Haçlı taarruzuyken, bu küresel saldırıya karşı direniş ve millî mücadele seferberliği her ne kadar �mahallî-ulusal�mış gibi gözüküyor olsa da, küreseldir! Küresel olmak zorundadır.
Nasılki �ulusalcılık� muhtevası doldurulması gereken bir �kab�sa, küreselciliğin muhtevası da belirlenmelidir.

Emperyalizmin küresel saldırısına karşı mahalli çerçevede ve kürenin geri kalanından kendisini tecrid edecek bir direniş hareketinin başarılı olamayacağı, başarılı olunsa bile dünya hâkimiyetini kurmaya muktedir olmuş emperyalizm karşısında bunun sürdürülebilir olamayacağı aşikâr.

Savaş, kendisini küresel olarak ifâde eden ve bu meyanda aralarındaki çelişkileri asgari düzeyde tutarak ortak menfaatleri icabı Büyük Doğu coğrafyasına saldırıda birlik olan emperyalizmledir. Onlar kendi aralarındaki ihtilâfları asgarî seviyeye indirir ve Büyük Doğu�ya saldırıda birlik olurken, bizim onların tuzağına düşercesine ayrılık noktalarını öne çıkararak bölük pörçük bir görüntü içerisinde direnişe kalkmamız ahmaklıktan başlayarak ihanete kadar gidebilecek bir çok isimle adlandırılabilir.

Burada gündeme getirilmesi gereken, ayrılık noktaları değil birlik noktaları olmalı ve politikalar da ona göre üretilmelidir. Ulusalcısı, Kürt�ü, milliyetçisi, liberali vs... her kesimin samimileri, bu küresel vahşet karşısında küresel bir direnişin parçası olmak için gerekli adımları atmalıdır.

Amerika Irak�ta katliamlarına başlamış, �Camiler Şehri� Felluce�yi milyon dolarlık güdümlü füzelerle yerle yeksân eder, Haçlı komutanının Kudüs�ü işgâl ettikten sonra Selâhaddin Eyyûbî�nin mezarını tekmeleyerek, �kalk da Kudüs�ü kurtar!� dercesine yaptığı küstahlığa eş bir pervasızlıkla, iğne deliğinden geçen güdümlü füzeler Ebu Hanife Hazretlerinin kabrine düşerken, Amerika�ya, onun kurduğu sahte dünya düzenine, uluslar arası hukukun sözde üstünlüğüne lânetler okuyarak yapılan katliamlar ve yaşanan vahşeti gözyaşları içerisinde seyreden Ömer Madra, acaba timsah göz yaşları mı dökmekteydi?

Mücadeleyi (tam da Amerika�nın istediği gibi) küreselci-ulusalcı bağlamında ele almak, bir takım sıfatlamalara takılarak samimi unsurlara kapıyı peşinen kapatmak... Aklımıza, Malkolm-X�e destek vermek istediğini söyleyen �beyaz� bir kıza, Malkolm�ün �Ama sen beyazsın!� diyerek bu teklifi reddettiği sahne geliyor. Hac görevini yapmak üzere Kâbe�ye gelen Zencî ırkçısı Müslüman Malkolm, burada gördüğü �global� manzara karşısında yanlışını da idrak ediyor.

Ulusalcılık içerisinde kendisini ifâde edenlerin gözetmeleri gereken nokta, içerisinden çıktıkları toplumun değer yargıları ile zıtlaşarak bir yere varılamayacağı ve halka istinat etmeden bir Kurtuluş Savaşı�nın verilemeyeceğidir. Kaldı ki, seçim sürecinde televizyondan yaptığı konuşmalarda Perinçek�e hak veren Anadolu Ahalisi�nin, oyunu niçin Perinçek�e vermediğinin muhasebesini yapmak kendilerine düşer ki, tam bağımsızlıkçı bir duruşun Saddam�ın şahsında tecelli etmesiyle duruş sahibinin başına neler geldiğini gördükten sonra, tam bağımsızlıkçılığın ne demek olduğuna dair görüşlerini bir daha gözden geçirmeleri icap etmektedir.

Yine aynı şekilde, Ömer Madra gibi, Amerikan katliamları karşısında göz yaşı dökenlerin, içerideki kutuplaşmadan dolayı Batı�ya yanaşmalarındaki tezadın muhasebesi de kendilerine düşer...

Kürt ulusal hareketi , �bağımsızlıkçılığımı koruduğum için tasfiye edilmek istendim!� diyen Öcalan�ın yerine Amerika ve İsrail işbirlikçisi Barzanî ve Talabanî�nin yerleştirilmek istenmesinin muhasebesi de onlara düşer.
Bir taraftan Barzanî ile görüşmeye elçiler gönderilir ve Talabânî Çankaya�da ağırlanırken, diğer yandan �terörle mücadele� adı altında hâlâ dağlarda operasyonlar yapılarak Anadolu evlatlarının kırılmaya devam edilmesinin muhasebesi de TSK�ya düşer ki, Amerika ve İsrail işbirlikçisi Kürt yapılanmasının �TC Devlet politikası� olarak kabul edildiği görülürken, mehmetçik dağlarda neyi engellemek için mücadele vermekte ve ölmektedir?

1919 şartlarında Anadolu�da başlaya millî mücadeleye "katlanış" mânâsına destek veren Büyük Doğu-İBDA'nın üzerindeki mührün sahibi Abdulhakîm Arvasî Hazretleri'nin bu tavrına mukabil, seküler geçmişe ve geleneğe sahip, fakat diğer tarftan da vatanın işgâlden kurtulmsını isteyen birilerinin, "katlanış" mânâsına da olsa, anti-emperyalist mücadelenin bayraktarlığını yapan İslâm zeminli Kurtuluş Hareketi'ne destek vermesi elzemdir. Ayrıca bu destek, samimiyetin göstergesidir de...

BARAN Dergisi 66. Sayısından (10-Nisan 2008)

www.barandergisi.com
 
Üst