satranç oynamak günahmı ???

alanyali07

Kıdemli Üye
Katılım
11 May 2008
Mesajlar
6,968
Tepkime puanı
845
Puanları
0
Soru

Satranç oyununun şafii de mekruh, diğer üç mezhepte haram olduğu belirtiliyor. Bize göre amel ettiğimiz mezhebin görüşümü geçerli, yoksa bu hükmü nasıl değerlendireceğiz?
7​

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Satranç, okullara varıncaya kadar ülkemizde yaygınlaşmış olan bir oyun çeşididir. Hakkında kurslar, müsabakalar tertip ediliyor, gazete ve dergilerde özel bölümler ayrılıyor; hattâ televizyonda ayrı programlar yapılıyor. Neticede, halk içinde, bilhassa gençler arasında değişik zaman ve zeminlerde oynanıyor.

Durum böyleyken, her oyunda olduğu gibi, satrançta da dinimizin getirdiği bir ölçü vardır. Helâl ve haramlığı hususunda görüşler mevcuttur. Bunun için, ne kadar yaygın hale gelirse gelsin, herkes tarafından benimsenmiş olursa olsun, onun ne caiz oluşuna, ne de haramlığına bir delil oluşturmaz.

Bilindiği gibi, satranç İran kaynaklı bir oyun olup, diğer ülkelere oradan yayılmıştır. Daha önceleri Araplar arasında fazla bilinmiyordu. Fakat İran fethedilip İranlılarla münasebetler başlayınca, yavaş yavaş İran âdetleri de Müslümanlar arasında görülmeye başladı. İslâmiyet, prensip olarak her milletin, kendi ruhuna uygun olan veya ters düşmeyen hususî âdet ve alışkanlıklarını hoşgörü ile karşılamış, ilişmemiştir. Fakat içinde mahzur taşıyan, zararı mevcut olan davranış, hareket ve âdetleri de yasaklamış; onların terk edilmesini emretmiştir.

Sahih hadis kitaplarında yer almasa da, bazı rivayetlerde satranç “şah sahibi” olarak geçmekte ve oynanmasına cevaz verilmemektedir. Hz. Ali (r.a.) “Satranç Acemlerin kumarıdır” diye satrancı hoş karşılamazken, Sahabe-i Kiramdan Ebû Musa el-Eşarî, “Satrancı ancak günahtan sakınmayanlar oynar” demiş, büyük fıkıh âlimi İbrahim en-Nehâî ise kendisine satranç hakkındasorulduğunda, “O lânetlenmiştir” diye cevap vermiştir. Aynı şekilde Abdullah ibni Ömer, “Satranç diğer kumarlardan daha kötüdür” görüşünü benimserken, İmam-ı Mâlik satrancı tavla gibi değerlendirmekte ve haram saymaktadır.1

Bu rivayet ve görüşleri benimseyen İslâm hukukçularının çoğuna göre, satranç oynamak caiz olmayıp, haram kabul edilmektedir. Hanefî mezhebinin tercih edilen görüşü de bu şekildedir.

Ancak bazı âlimler satrancı aynı kategoriye sokmamakta, birtakım şartlar dahilinde oynanmasının caiz olabileceğini düşünmektedirler. Şâfiî mezhebinin kudretli âlimlerinden İmam Nevevî bu hususta şöyle der:

“Satranç, âlimlerin çoğuna göre haramdır. Bir kimse bu oyun sebebiyle bir namaz vaktini geçirir veya bir menfaat karşılığında oynarsa bize göre de haramdır.”

Hanefî ulemasından İbni Âbidin, satranç için, “Haramdır, bizim mezhebimizde büyük günahtır” dedikten sonra, İmam Şâfiî’nin ve bir rivayete göre İmam Ebû Yusuf’un satrancı mubah saydıklarını kaydetmektedir. Vehbâniyye, Şarih’in “Satrançta beis yoktur” sözüne ise, “Bu bir rivayettir” demektedir.2

İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, satrancın mubah sayılması için dört şartın mevcut olması gerekir:

1. Satranç oynayanlar, oyuna dalmak suretiyle namazın gecikmesine meydan vermemelidir.

2. Satranç kumara yol açacak şekilde para ve benzeri bir menfaat karşılığında oynanmamalı, yani kazanan ve kaybeden birşey alma şartını koşmamalıdır.

3. Oynayanlar, oyun esnasında dillerini kötü sözlerden yalan, gıybet ve küfürden sakındırmalıdır.

4. Satranca alışan kimseler, ondan vaz geçemeyecek kadar müptelâ olmamalıdır.
Şu halde, bu görüşe göre, ölçüyü kaçırmamak, ibadetlere mâni olmamak ve günahlara vesile kılınmamak şartıyla, satranç mubah görülmektedir.

Satrancın mubahlığını, oyunun kendi mahiyeti itibariyle ele alan Şâfiî ulemâsından İbni Hacer el-Mekkî ise tavla ile satranç arasındaki farkı şöyle izah etmektedir:

“Tavlada oyun zarlara dayanmaktadır. Fakat satranç düşünce ve zihnî melekeye dayanmaktadır. Bu bakımdan, savaş taktikleri hususunda bundan istifade edilebilir.”
Ez-Zevâcir isimli eserinde bu meseleye uzunca yer veren İbni Hacer son olarak şu neticeye varmaktadır:

“Bu meseledeki farklı görüşleri uzun boylu zikretmenin bir faydası yoktur. Kaide anlaşıldıktan sonra üzerine hükmü bina etmek mümkün olur. Kaide şudur: Bu çeşit oyunlar düşünce ve hesaba dayanıyorsa, helâl demekten başka yol yoktur. Satranç bunun gibidir. Şayet zar ve tahmine dayanıyorsa, buna da haram demekten başka çare yoktur. Tavla da bunun gibidir.”3

Netice itibariyle, İmam Şâfiî ve Ebû Yusuf’un şartlarına uyarak, İbni Hacer’in de izahını göz önüne alarak, ruhsat tarafını tercih edip, satranç oynayanların mes’uliyetten kurtulmaları mümkündür.

1. ez-Zevâcir, 2: 200.
2. Reddü’l-Muhtar, 5: 523.
3. ez-Zevâcir, 2: 201-202.

Mehmed Paksu İbadet Hayatımız-1

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

ancalimon

Paylaşımcı
Katılım
13 Haz 2010
Mesajlar
140
Tepkime puanı
43
Puanları
0
fakat ibadeti aksadacak şekilde satranç deil herhangi birşey yapsak onlarda haram olur...(kitab okumak,müzik dinlemek,televizyon izlemek,spor yapmak vs...)

ya da ben söyleneni anlayamadım...
 

Aşk Şairi

Kıdemli Üye
Katılım
11 Nis 2007
Mesajlar
3,286
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Web sitesi
www.haksairi.com
TAVLA VE SATRANÇ OYNAMANIN ZEMMİ VE HÜKMÜYLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİF VE RİVAYETLER
عن سليمان بن بريدة، عن أبيه؛ أن النبي صلى الله عليه وسلم قال "من لعب بالنردشير، فكأنما صبغ يده في لحم خنزير ودمه".
21 - Süleyman ibni Büreyde'nin, babasından (Radıyallahu Anhüma) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Tavla oynayan kişi sanki elini domuz eti ve kanıyla boyamış gibidir." (Müslim, şiir:1, No:2260,4/1770, İbni Mace, Edep:43, No:3763, 2/1238, Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No: 23040, 9/16) buyurarak, domuzun etine tutmaktan bile insanları nefret ettirdiğine göre, ya o domuzun etini yemek ve ondan gıdalanmak hakkındaki tehditler nasıl olur?
عن أَبِي مُوسَى الاشْعَرِيّ أَنّ رَسُولَ الله صلى الله عليه وسلم قالَ: "مَنْ لَعِبَ بالنّرْدِ فَقَدْ عَصَى الله وَرَسُولَهُ".
22 - Ebu Musa el-Eşarî (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim, zarla oynarsa şüphesiz Allah'a ve Resulüne İsyan etmiş Olur." (Ebu Davud, Edep:64, No:4938, 2/702, îbn-i Mace, Edep:43, No:3762,2/1237, Ahmed İbn-i Hanbel, No:19538,7/130, Hakim, Müstedrek, No:160,1/114, Sahih îbni Hıbban,No:5842,7/545)
مثل الذي يلعب بالنرد ثم يقوم يصلي مثل الذي يتوضأ بالقيح ودم الخنزير ثم يقوم فيصلي. (حم عن أبي عبد الرحمن الخطمي؛ ع، ق، ص عن أبي سعيد).
23 - Musa ibni Abdirrahman (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Tavla oynayıp da sonra kalkıp namaz kılanın hâli, irin ve domuz kanı ile abdest alıp da kalkıp kılan gibidir (namazı kabul olmaz)." (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:23199, 9/ 50, Ebu Yala, Müsned, No:1104,2/355, Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20953,10/364)
قلوب لاهية وأيد عاملة وألسنة لاغية. (ابن أبي الدنيا في ذم الملاهي، ق عن يحيى بن أبي كثير قال: مر رسول الله صلى الله عليه وسلم بقوم يلعبون بالنرد قال فذكره).
24 - Yahya ibni Ebî Kesir (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre, Bir kere Resulullah (SaiMiahu Aleyhi ve Sellem) tavla oynayan bir cemaata rastladığında: "Eğlenen kalpler, (boşuna) çalışan (yorulan) eller, boş konuşan diller." buyurmuştur. (Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20963,10/365)
وعن أبي موسى الأشعري، عن رسول الله صلى الله عليه وسلم أنه كان يقول:"اجتنبوا هذه الكعاب الموسومة التي يزجر بها زجراً، فإنها من الميسر".
25 - Ebu Musa el Eşari (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "O haksız yere nasip çıkaran yazılı zarlardan sakının, çünkü onlar (la oynamak) kumardandır (bir rivayette de acem kumarıdır)." (İbni Ebî Hatim, No:6745, 4/1196, Ahmed İbni Hanbel, Müsned, No:4263, 2/156, Beyhakî, Şuabu'l-İman:6501, 5/238, Sünen-i Kübra, No:20954, 10/364, İbni Ebid Dünya, Mevsû 'a, Zemmü 'l-Melâhî, 1/81)
إذا مررتم بهؤلاء الذين يلعبون بهذه الأزلام والشطرنج والنرد وما كان من هذه فلا تسلموا عليهم، وإن سلموا عليكم فلا تردوا عليهم. (الديلمي عن أبي هريرة). "إذا اجتمعوا عليها واكبوا جاءهم الشيطان بجنوده فما يزالون يلعبون حتى يتفقوا كالكلاب اجتمعت على جيفةٍ فأكلت منها حتى ملئت بطونها ثمّ تفرّقت"
26 - Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Fal okları, satranç, tavla ve benzeri eğlence aletleriyle oynayanlara rastlarsanız onlara selâm vermeyin, size selâm verirlerse de selâmlarını almayın, çünkü onlar toplanıp bu oyunların başına üşüştüklerinde, şeytan ordularıyla onlara gelir, tâki onlar oyuna devam edip dağılırken bir leşin başına üşüşüp de ondan yiyen, karınları doyduktan sonra dağılan köpekler gibi ayrılırlar." (Deylemî, el Firdevs, No:1045,1/269, Ibni Hacer-i Heytemî, Ez Zevacir,2/401,445)
لله تبارك وتعالى لوح ينظر فيه في كل يوم ثلاثمائة وستين نظرة يرحم بها عباده، ليس لأهل الشاه فيها نصيب.
(الخرائطي في مساوي الأخلاق عن واثلة).
27 - Vasile ibnil Eska' (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Tealâ Hazretlerinin bir levhası vardır ki, hergün ona üçyüzaltmış kere nazar (tecelli) ederek onunla kullarına rahmet eder, satranç oynayanların ise bu rahmetten nasibi yoktur." (Ali el Muttakî, Kenzu 'l-Ummal, No:40657,15/218)
يأتي على الناس زمان يلعبون بها، ولا يلعب بها إلا كل جبار، والجبار في النار - يعني بالشطرنج - ولا يوقر فيه الكبير ولا يرحم فيه الصغير، يقتل بعضهم بعضا على الدنيا، قلوبهم قلوب الأعاجم وألسنتهم ألسنة العرب، لا يعرفون معروفا ولا ينكرون منكرا ممشى، الصالح فيهم مستخف، أولئك شرار خلق الله، لا ينظر الله إليهم يوم القيامة. (الديلمي عن أنس).
28 - Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki satranç oynayacaklardır, o oyunu ancak her cebbar (zorba) kişi oynar, zorbalarsa ateştedir. O oyunda büyüklere hürmet edilmez, küçüklere acınmaz, dünyadan sebep birbirini öldürürler, dilleri arap dili kalpleri ise acem kalbidir.
Maruf (aklın ve şeriatın kabul ettiği şeyi) tanımazlar, kötü gidişi de reddetmezler, onların arasında iyi insanlar küçümsenir, işte onlar Allah'ın yaratıklarının en şerlileridir. Kıyamet günü Allah-u Tealâ onlara nazar etmez (rahmetiyle bakmaz)." (Ali el Muttaki, Kenzü'l-Ummal, No:40652, 15/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:8676,5/440)
ألا إن أصحاب الشاه في النار الذين يقولون: قتلت والله شاهك. (الديلمي عن ابن عباس).
29 - İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şunu bilin ki! 'Vallahi senin şahını öldürdüm' diyen satranç ashabı şüphesiz ki cehennemdedir. (Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:488,1/138, Ali el Muttaki, Kenzu'l-Ummal, No/40654, 25/218)
ملعون من لعب بالشطرنج، والناظر إليها كآكل لحم الخنزير. (عبدان وأبو موسى وابن حزم عن حبة بن مسلم).
30 - Habbe ibni Müslim (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Satranç oynayan mel'undur, o oyunu seyreden de hınzır eti yiyen gibidir" buyurmuştur. (Ali el Müttakî, Kenzu'l Ummal, No:40636,15/215, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No:6391,4/126, Münavî, Feyzü'l-Kadir, No:8209,6/7)
عن زبيد؟؟ بن الصلت أنه سمع عثمان وهو على المنبر يقول: يا أيها الناس! إياكم والميسر - يريد النرد - فإنها قد ذكرت على أنها في بيوت ناس منكم، فمن كانت في بيته فليحرقها أو يكسرها، وقال عثمان مرة أخرى وهو على المنبر: يا أيها الناس! إني قد كلمتكم في هذا النرد ولم أركم أخرجتموها، فلقد هممت أن آمر بحزم الحطب ثم أرسل إلى بيوت الذين هي في بيوتهم فأحرقها عليهم. (ق).
31 - Zebîd İbni Salt (Radıyallahu Anh), Osman İbni Affan (Radıyallahu Anh) ın minber üzerinde şöyle dediğini işitmiştir: "Ey insanlar tavla denen kumardan sakının! Çünkü bana anlatıldığına göre içinizden bir takım insanların evlerinde bu alet bulunmaktaymış, artık kimin evinde varsa, onu yaksın veya kırsın."
Hazreti Osman (Radıyallahu Anh) bir kere de minber üzerinde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Ben sizinle bu tavla hakkında konuşmuştum, fakat yine sizin o aleti evlerinizden çıkarttığınızı zannetmiyorum, Vallahi bir odun demeti toplatıp ta evlerinde tavla bulunanlara gönderip ocaklarını başlarına yakmayı kastettim." (Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20956,10/364)
Aişe (Radıyallahu Anha) validemiz kendisine ait olan evde oturan bir hane halkının yanlarında bir tavla bulunduğunu işitince onlara: "Eğer onu çıkartmazsanız ben elbette sizi evimden çıkartacağım." diye haber yollamıştır. (Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20960,10/365)
Abdullah ibni Amr (Radıyallahu Anh) şöyle buyurmuştur: "Tavla ile kumar oynayan, domuz eti yemiş gibidir, kumar olmaksızın oynayan ise domuz yağı İle yağlanmış gibidir."(Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20961,10/365)
İbni Zübeyr (Radıyallahu Anh) Mekke-i Mükerreme'de şöyle bir hutbe okumuştur: "Ey Mekke halkı! Bana ulaşan habere göre Kureyş'ten bir takım erkekler tavla oynuyorlarmış, şüphesiz ki Allah-u Tealâ kitabında: "Ey iman edenler! şarap (içki), kumar, (tapılmak için) dikili taşlar (putlar), fal (ve şans) okları ancak birer şeytan işi pisliktir, bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz." , "Şeytan, içki ve kumar sebebiyle ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vaz geçtiniz değil mi?" buyurmaktadır.
Ben Allah-u Tealâ'ya yemin ederim ki, bu oyunu oynayan bir kişi bana getirilirse, mutlaka onu tüylerinde ve derisinde (döverek) cezalandırırım, üzerindekileri (mallarını) da bana getirene veririm."
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) ya satrancın hükmü sorulduğunda: "O, tavladan daha şerlidir." buyurdu.
Ebu Cafer (Radıyallahu Anh) a aynı soru sorulduğunda: "O mecusîliktir, onunla oynamayın." buyurdu.
Abdulmelik ibni Umeyr (Rahimehullah) şöyle demiştir: Şam ehlinden bir zat zuhuratta şöyle görmüştür, her müminin her gün oniki defa günahları mağfiret olunur, ancak satranç oynayanlar müstesna." (ibni Ebid Dünya, Mevsû'a, Zemmü'l-Melâhi, 1/83, Süyûtî, Dürrül Mensur, 3/169)
40685- عن علي أنه مر بقوم يلعبون بالشطرنج فقال: (ما هذه التماثيل التي أنتم لها عاكفون)! لئن يمس أحدكم جمرا حتى يطفأ خير له من أن يمسها. (ش، وعبد بن حميد، وابن أبي الدنيا في ذم الملاهي، وابن المنذر، وابن أبي حاتم، ق).
32 - Bir kere Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) satranç oynayan bir kavme rastladığında onlara: "Oynadığınız bu heykeller nedir? Sizin birinizin bir ateş közünü sönünceye kadar tutması bu heykellere tutmasından onun için daha hayırlıdır. Vallahi siz bu oyunlar için yaratılmadınız, vallahi âdet olacağından korkmasaydım bunu suratınıza vururdum." buyurdu. (Beyhatf, Sünen-i Kübra, No:20930,32,10/358)

"صاحب الشطرنج أكذب الناس يقول أحدهم قتلت وما قتل"

33 - Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) şöyle buyurmuştur: "Satranç oynayan, insanların en yalancısıdır, onlardan biri öldürmediği hâlde 'Öldürdüm' der." (Beyhakî, Sünen-i Kübra, No:20931,10/358)
İbni Şihap (Rahimehullah) a satranç sorulduğunda: "O batıldandır, Allah ise batili sevmez" diye Cevap verdi. (Beyhakî, Sünen, No:20939,10/359)
İshak ibni Râhûye (Rahimehullah) a: "Satrançta bir beis görüyor musun?" diye sorulduğunda O: "Bütün beisler ondadır." buyurdu.
Bunun üzerine ona: "Askerler harp taktiğini öğrenmek için onunla oynuyorlar." denildiğinde, "O facirliktir." buyurdu.
Muhammed ibni Ka'b el Kurazî (Rahimehullah) a satranç oyunu sorulduğunda: "O oyunun en az zararı kıyamet günü onunla oynayanlar batıl ashabı ile haşrolunurlar." buyurdu.
İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) ya sorulduğunda ise: "O kumardan daha beterdir." buyurdu.
İmam-ı Malik (Radıyallahu Anh) a sorulduğunda ise: "O, tavladan da şerlidir." buyurdu. Bunun izahı iki yöndendir:
1- Tavla oyunu satranç kadar kalbi meşgul etmez, zira satranç uzun düşünmek gerektirdiğinden çok vakit zayiatına sebep olur.
2- Tavlacılar arasında santranç oynayanlar kadar çekişme olmaz, zira santranç oyuncularının fuzuli konuşmaları daha fazla, mücadeleleri daha şiddetlidir, üstelik insanların satranca olan meyilleri daha kuvvetli olduğundan bu oyun daha kötü görülmüştür.
Bütün bu hadis-i şerif ve rivayetlerden yola çıkarak dört mezhep imamı tavla oynamanın kumar olsun olmasın haram olduğu hususunda icma' etmiş (görüş birliğine varmış) lardır.
Satranç oyunu kumar olmasa da üç mezhep imamına göre haram sayılmış, İmam-ı Şafiî (Rahimehullah) ise mekruh görmüştür. Ancak kumar olduğu veya bir farzın zayi olmasına sebebiyet verdiği takdirde İmam-ı Şafiî (Rahimehullah) a göre de haramdır. Nitekim İmam-ı Nevevî, "Fetâvâ" sında bunu böylece beyan etmiştir.
Bu oyunlarla oynayanın şahitliği geçerli sayılmaz. İmamü'l-Haremeyn (Rahimehullah) m fetvasına göre, bu oyunlar en büyük günahlardandır.
Rivayete göre İbni Abbas (Radıyaliahu Anhuma) bir yetimin babasının bıraktığı mallar içinde rastladığı satranç takımını yakmıştır. Eğer onunla oynamak helâl olsaydı yetim malı olduğu için onu yakmak caiz olmazdı. Nitekim yetim malında bulunan şarabın da dökülmesi gerekir, (ibni Hacer el Heytemî, ez Zevacir, 2/397-404, Feyzû'l-Kadir, 6/7, İbni Kesir, 2/86)
Kurtubî tefsirinde zikredildiğine göre, bu ayet-i celile kumar olsun olmasın tavla ve satranç gibi oyunların haramiyetine delâlet etmektedir. Çünkü Allah-u Tealâ içki ve kumarın haram oluşunun sebebini beyan ederken, şeytanın bu suretle insanlar arasına kin v e nefret soktuğunu ve zikirle namazdan insanları alıkoyduğunu açıklamaktadır.
Dolayısıyla insanlara alışkanlık veren, aralarına düşmanlık ve nefret sokan ve onları zikirden ve namazdan alıkoyan her eğlencenin içki gibi haram olması gerekmektedir.
Eğer burada: "İçki içmek insanı sarhoş edeceğinden, insanı namazdan meneder, fakat tavla ve satranç oyununda böyle bir şey söz konusu değildir" denecek olursa, buna karşı şöyle denilir:
"Allah-u Tealâ haramlık hususunda içki ile kumarı birleştirmiş ve ikisini de insanlar arasına kin ve düşmanlık sokmak ve onları zikirle namazdan menetmekle vasıflamıştır.
İçki insanı sarhoş ederse de kumarın sarhoş etmeyeceği herkesçe malûmdur, yine de ikisinde bulunan ortak vasıftan dolayı Allah-u Tealâ haramlık hususunda onları birbirinden ayırmamıştır. Yine böylece tavla ve satranç oyunu sarhoş etmediği gibi şarabın azı da sarhoş etmediği hâlde çoğu gibi haram kılınmıştır.
O hâlde sarhoş etmese de içkinin bir damlası haram olduğu gibi tavla ve satranç oyununun haram olması inkâr edilemez, ayrıca bu oyunlara başlamak insana gaflet getireceğinden bu gaflet te aynı sarhoşluk yerine geçer, şarap sarhoş ettiğinden namaza engel olduğu gibi bu oyunlar da verecekleri gaflet yüzünden namaza manidirler.
Nitekim silsilemizin büyüklerinden, Ebu Bekr-i Sıddık (Radıyallahu Anh) ın torunu Medine-i Münevvere fukahasının ulularından Kasım ibni Muhammed (Radıyallahu Anh) a: "Tavlayı yasaklıyorsun, satrancın durumu nedir?" diye sorulduğunda:
"Allah'ın zikrinden ve namazdan alıkoyan herşey kumardandır." diye cevap buyurması da bu görüşün doğruluğunun en açık delillerindendir. (Süyûtî, Dürrül Mensur, 3/168, İbni EbîHatim, No:6750,4/1197, Kurtubî, 6/275-76)
Bu beyanlardan da anlaşıldığı üzere ayet-i celilede geçen meysir sadece kumar manasında anlaşılmayıp, insanı zikirden ve namazdan gafil eden her oyun, eğlence ve fuzulî işler olarak tanımlanabilir. Nitekim:
3433- ثلاث من الميسر: القمار، والضرب بالكعاب، والصفير بالحمام ["والضرب بالكعاب": اللعب بالنرد. "والصفير بالحمام": دعاؤها (بالصفير) ليلعب بها]ـ التخريج (مفصلا): أبو داود في مراسيله عن يزيد بن شريح التيمي تصحيح السيوطي: حسن
34 - Yezid ibni Şüreyh eş Şamî (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen: "Üç şey meysirdendir, (bunlar da) kumar, zar atmak ve güvercine ıslık çalmak." (Ebu Davud, Merasil, No:518, Sh.350) hadis-i şerifi de bunun en açık delillerindendir.
عن أبي سلمة، عن أبي هريرة أن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم رأى رجلاً يتبع حمامة، فقال: "شيطانٌ يتبع شيطانةً".
35 - Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (Saiialiahu Aleyhi ve Sellem) güvercinin peşine düşen (onunla oynayan) bir adam gördüğünde: "(Şu adam) şeytanı takibeden bir şeytandır." buyurdu. (Ebu Davud, Edep:65, No:4940, 2/703, İbni Mace, Edep:44, No:3765, 2/1238, Beyhakî, Sünen-i Kübra, Şehâdât:54, No:20941,10/360, Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:8551,3/252)
Bu hadis-i şerifte güvercinin arkasından giderek onunla oynayan kişiye şeytan denilmesi; faydasız şeyle meşgul olup hak yoldan uzaklaşmasındandır. Kuşa ve güvercine şeytan denilmesinin sebebi ise, güzel sureti ve tatlı namesiyle insanı peşine düşürtüp, gafletine ve Allahı anmaktan uzaklaşmasına vasıta olmasıdır. (Ahmed Abdurrahman el Bennân, el Fethu 'r-Rabbanî, 17/228)
Rivayete göre Firavn hanedanının oyunları kuşlarla idi.
İbrahim (Rahimehullah) buyurmuştur ki: Güvercinle oynayan fakirlik tadını tatmadan ölmez. İmam-ı Şurayh (Rahimehullah) güvercin uçurtanlara yerini kiraya vermezdi.
İmam-1 Mücahid (Rahimehullah) :
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
"Siz her yüksek yerde bir alâmet bina edip eğlenir misiniz?" (Şuara Suresi:128) ayet-i celilesinin tefsirinde "Zemmedilen yüksek yerlerde yapılan binaların güvercin binaları olduğu" nu Söylemiştir. (Taberî, Camiu'l-Beyan, No:26700, 9/461, İbni Ebid Dünya, Mevsû'a, 1/84)
Bu rivayetlerden anlaşıldığı üzere ulema, güvercin uçurtmayı ve onunla oynamayı mekruh görmüşlerdir, hele kumar oynamak için güvercin edinmek kesinlikle haramdır, böyle yapanın şahitliği kabul edilmez, şayet yumurtası ve yavrulaması gibi meşru bir maksatla olursa caizdir.
İmamı Atâ, Tavus ve Mücahid (Rahimehumullah) buyurmuşlardır ki: Kendisinde kumar bulunan herşey meysirdendir, hatta çocukların aşık kemikleriyle, cevizlerle ve yumurtalarla oynaması bile buna dahildir.
İbni Şîrîn (Rahimehullah) m beyanına göre: Kendisinde kumar veya ayağa kalkıp oynamak yahut bağırmak yada her hangi bir şer bulunan her oyun "Meysir" dendir.
Bu rivayetlerden de anlaşılacağı üzere "Meysir" sadece kumar manasına gelmeyip yasak olan bütün eğlencelerdir. Meysir hakkında daha geniş malûmat Ruhul Furkan tefsirimizin 2/561 de mevcuttur.
Burada şunu da ifade edelim ki bu gibi haram olan eğlencelere devam etmek son nefeste insanın imanını tehlikeye sokabilir, nitekim İmam-ı Mücahid (Rahimehullah) şöyle buyurmuştur: Ölüm döşeğinde bulunan herkese mutlaka dünyada düşüp kalktığı insanlar gösterilir.
Satranç oynayan bir adam vefat edeceği zaman ona: "Lâilâheillellah" telkin edilince o, "Şah" deyip öldü. Böylece sağlığında satranç oynarken söylediği söz diline galip geldi ve dünyadan son sözü kelime-i tevhid olup cennete gireceği yerde bu batıl sözle, kötü hâlde öldü.
Yine böylece içki içenlerle düşüp kalkan bir adam vefat ederken ona şehadet telkin edilince, kendisine telkin yapana: "Sen iç bana da ver." diyerek öldü. İşte bütün bunlar:
يبعث كل عبد على ما مات عليه. التخريج (مفصلا):
36 - Cabir (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen: "(Her insan yaşadığı hâl üzere
Ölür) ve her kul Öldüğü hâl Üzere diriltilir." (Müslim, Cennet:l9, No:2878,4/2206. İbni Hacer-i Heytemî, ez Zevatir, 2/402) hadis-i şerifinin doğruluğunu gösteren rivayetlerdir.
Tefsiri Kebir'de zikredildiğine göre, içki ve kumar kelimeleri önceki ayet-i kerimede dikili taşlar ve fal okları ile beraber zikredilmiş, bu ayet-i kerimede ise sadece ikisi zikredilmiştir, çünkü önceki ayet-i celileden maksat insanları içki ve kumardan nehyetmek ve bu dört şeyin çirkinlik ve kötülüğünü ortaya koymaktır. Bu ayet-i celileden maksat ise özellikle içki ve kumarın çirkinliğini belirtmektir.
Mevlâ Tealâ içki ve kumarın dini bakımdan böylesi büyük kötülüklerini beyan ettikten sonra: فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُونَ "Artık vazgeçtiniz değil mi?" buyurmuştur.
Rivayete göre bu ayet-i celile indiğinde Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh), istifham suretiyle gelen bu cümle-i celilenin, emir sığasıyla "Vazgeçin" buyurulmasından daha şiddetli olduğunu anlayarak "Vazgeçtik" buyurmuştur.
عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: كُنْتُ سَاقِيَ الْقَوْمِ، يَوْمَ حُرّمَتِ الْخَمْرُ، فِي بَيْتِ أَبِي طَلْحَةَ. وَمَا شَرَابُهُمْ إِلاّ الْفَضِيخُ: الْبُسْرُ وَالتّمْرُ. فَإِذَا مُنَادٍ يُنَادِي. فَقَالَ: اخْرُجْ فَانْظُرْ. فَخَرَجْتُ فَإذَا مُنَادٍ يُنَادِي: أَلاَ إنّ الْخَمْرَ قَدْ حُرّمَتْ. قَالَ فَجَرَتْ فِي سِكَكِ الْمَدِينَةِ.
37 - Enes (Radıyallhu Anh) şöyle buyurdu: Şarap haram edildiği gün ben Ebû Talha (Radıyallahu Anh) ın evinde bulunan topluluğun sâkîsi (şarap sunucusu) idim. O zaman onların şarabı hurmadan yapılan bir içkiydi. Bir de bir münadi bağırdı. Ebû Talha, "Çık bak" dedi. Çıktığımda bu münadinin: "Agâh olun! Şüphesiz ki şarap haram edilmiştir." diye seslendiğini işittim. Bunun üzerine (müminler şarap küplerini kırıp döktüler). Böylece Medine sokaklarında (sel gibi) şarap aktı . (Beyhakî,Sünen-iKübra,Eşribe:l,No:17328,8/496,Kurtubî,6/276)
Şu bilinsin ki, ayet-i celilenin sonunda geçen: "Artık vazgeçtiniz değil mi?" ifade-i celilesi, İstifham (soru) şeklinde olmakla birlikte, gerçekte bundan maksat nehiy (yasaklama) dır.
Bu şekilde bir mecaz çok yerinde ve güzeldir, çünkü Allah-u Tealâ bu fiilleri zemmetmiş (kınamış) ve muhataba bunların kötülüğünü açıklamıştır. Bundan sonra ise, bu kötü işleri terk etme hususunda böyle bir soru sorulunca, muhatabın o işleri terk ettiğini söylemekten başka bir şekilde cevap vermeye gücü kalmamıştır.
Buna göre sanki muhataba: "Bu günahların böylesine çirkin ve kötü olduğu ortaya çıktıktan sonra, sen onu yine de yapacak mısın?" denmek istenmiştir.
Dolayısıyla ayet-i celiledeki: "Artık siz vazgeçtiniz değil mi?" ifade-i celilesi, bu günahlardan vazgeçmenin, mükellefin de onları terk etmenin farz olduğunu kabul etmesiyle birlikte zikredilmek suretiyle Allah-u Tealâ'nın ilâhi bir beyanı yerine geçmektedir.
 
Üst