Şaşırılan Hedef:İnsan Olmanın Yüceliği

ruhefza

Üye
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
76
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Zaman, istikbâli maziye taşıyan bir vasıta ve biz onun idaresinden mesul insanlar...

Şurası muhakkak ki, hayatımız boyunca insan olarak yaratılmanın yüceliğini asla aşamayacağız.

Vücut mamuremizde gönüller hep viran! Bu gönüllü bir lokma ekmeğe çoktan kurban etmişiz.

Aslında hepimiz birer sultanız, nefis kuyusuna düşürdüğümüz tacı bir çıkarabilsek...

Maziden misâller göstere göstere iyilik ve aksiyon fukarası olduk. İnsanlığımıza ait değerleri laf kalıpları haline getirdik. Halbuki o değerler hal ve hareketlerimizle vücut bulacak gerçek hayat unsurlarıdır.

Ortada kaybettiklerimiz ve kazanmağa çalıştıklarımızın hafifliğinden ibaret kuru bir ağırlığa sahibiz. En küçük bir esintide dahi hazan yaprakları gibi savrulacak hale gelen bu ağırlığın boşluklardaki seyahati "tatmin olma" hedeflerine ulaşabilme gayretinden başka birşey olmasa gerek!

Aya çıkabilme başarısını gösteren günümüz insanı, yaşadığı dünyada çok şeyler kaybetti. Ulaştığı geniş ilmi ile yardım isteyen yaralan sarması gerekirken, insanlığın bağrında "atom bombası" gibi bir bomba patlattı ki, yaraları hâlâ sargı bekliyor. Bu hâdise ile infilâk eden "ilim ahlâkının" sahibine verilecek payemiz yok. Bizim itibarımız kendi özündeki beşeri değerleri keşfedip onlara sahip olabilen kendini aşmış kâşifleredir.

Dünyaya "öğrenmek, bilmek" için, geldik. Sırrına eremediğimiz bir boşluk, hakkını veremediğimiz bir varlıkla ancak, yaşayan ölülerin hayata bağlılıklarındaki gariblikleri sergileyebiliyoruz! Elimle diktiğim ağaçtan topladığım meyveleri yerken, "bunlar benim malım" diyordum. Birgün ağaç sarardı ve kurudu. Kurumasına bir türlü mâni olamadım. Yapabildiğim tek şey elimle dikdiğimi yine aynı elle kesmek oldu. Benim kuvvet ve kudretimin sınırı işte bu idi. Öyle ise gurur, kibir denizinde kabaran dalgalardan olmamak gerek. Düşün ki, o taşkın yüzünü sahildeki dimdik heybetli kayalara vuracaksın... Ya arkanda bembeyaz köpükler bırakarak geri çekilişin ve kendi hırçınlığın içinde kayboluşun ... Kâh dağlaşan, kâh fırtına olan bir zerresin. Ama kimin elinde hangi mekânda? Mükemmeli mükemmelleştirmek ne haddimize. Biz, bize emanet fâni varlığımızın muhafızıyız. Kendimizi muhafazadan âciz isek eğer, şu ömür sermayesiyle hangi kazancın peşindeyiz.

Mesut Kalfa
 
Üst