http://belgelerlegercektarih.com/tag/istiklal/
Şapka Zulmü ve Istiklal Mahkemesi’nde asılan alimler, hocalar
Kanun teklifinin gerekçesinde:
“Aslında hiç bir öneme sahip olmayan ve fizik olarak hiç bir kıymet ifade etmeyen başlık konusu, muasır medeniyet ailesi içerisine girmeye kararlı Türkiye için özel bir değere sahiptir. Şimdiye kadar Türkler ile diğer çağdaş, medeni milletler arasında bir simge/sembol niteliğinde sayılan şimdilik başlığın, fesin değiştirilmesi ve yerine çağdaş medeni milletlerin tümünün ortak başlığı olan ve medeniyetin de bir simgesi olan şapkanın giyilmesi gereği belirmiştir. Türk milleti de çağdaş medeni milletler arasına girmeye karar verdiğinden, behemahal (mutlaka) şapkayla ilgili kanunun kabulünü teklif ederiz!!”[1] denilerek şapkanın medeni/uygar olmakla eş anlamlı olduğu belirtiliyor.
Oysa bir simgeyi zorla benimsetmekle çağdaş, medeni milletler arasına girilmez… “Özünü” benimsemek ile girilir. Halka “zorla” birşeyi yaptırmak bile başlı başına Medeni milletlerin kabul ettiği ilkelere “aykırıdır.”
Kemalist rejime göre günümüzde muasır medeniyetin önünde bir engel daha var; “bayanlarımızın başındaki örtü.”
Bunu da kamusal alandan uzaklaştırmaya muvaffak olmakla beraber, son dönemde ağır bir mağlubiyet almışlardır.
Halbuki yukarıda da ifade etmiş olduğumuz gibi çağdaş medeni milletlerin arasına “şapka”yı zorla giydirmekle girilmez. Bu çağdaşlık değil, aksine barbarlıktır.
Nitekim Fransız “La Presse” gazetesi de bu hususa değinmiş ve yayınladığı bir başmakalede şu sözlere yer vermiştir:
“Bir memlekette ki, başına hükümetin istediğini giymeyeni asarlar, orada Cumhuriyet olur mu? Sizde (Türkiye’de) Millet Meclisi mi var?”
Öte yandan aynı makalede M. Kemal de çok ağır ifadelerle eleştirilmiştir:
“Şark’ta (Doğu’da) onun gibi (M. Kemal) merhametsiz bir Firavun nâdir hüküm sürmüştür”[2] diyerek durumu açıkça ortaya koymuştur.
[1] Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması, sayfa 150.
[2] La Presse gazetesi, 9 Eylül 1928 nüshası.
Şapka Zulmü ve Istiklal Mahkemesi’nde asılan alimler, hocalar
Kanun teklifinin gerekçesinde:
“Aslında hiç bir öneme sahip olmayan ve fizik olarak hiç bir kıymet ifade etmeyen başlık konusu, muasır medeniyet ailesi içerisine girmeye kararlı Türkiye için özel bir değere sahiptir. Şimdiye kadar Türkler ile diğer çağdaş, medeni milletler arasında bir simge/sembol niteliğinde sayılan şimdilik başlığın, fesin değiştirilmesi ve yerine çağdaş medeni milletlerin tümünün ortak başlığı olan ve medeniyetin de bir simgesi olan şapkanın giyilmesi gereği belirmiştir. Türk milleti de çağdaş medeni milletler arasına girmeye karar verdiğinden, behemahal (mutlaka) şapkayla ilgili kanunun kabulünü teklif ederiz!!”[1] denilerek şapkanın medeni/uygar olmakla eş anlamlı olduğu belirtiliyor.
Oysa bir simgeyi zorla benimsetmekle çağdaş, medeni milletler arasına girilmez… “Özünü” benimsemek ile girilir. Halka “zorla” birşeyi yaptırmak bile başlı başına Medeni milletlerin kabul ettiği ilkelere “aykırıdır.”
Kemalist rejime göre günümüzde muasır medeniyetin önünde bir engel daha var; “bayanlarımızın başındaki örtü.”
Bunu da kamusal alandan uzaklaştırmaya muvaffak olmakla beraber, son dönemde ağır bir mağlubiyet almışlardır.
Halbuki yukarıda da ifade etmiş olduğumuz gibi çağdaş medeni milletlerin arasına “şapka”yı zorla giydirmekle girilmez. Bu çağdaşlık değil, aksine barbarlıktır.
Nitekim Fransız “La Presse” gazetesi de bu hususa değinmiş ve yayınladığı bir başmakalede şu sözlere yer vermiştir:
“Bir memlekette ki, başına hükümetin istediğini giymeyeni asarlar, orada Cumhuriyet olur mu? Sizde (Türkiye’de) Millet Meclisi mi var?”
Öte yandan aynı makalede M. Kemal de çok ağır ifadelerle eleştirilmiştir:
“Şark’ta (Doğu’da) onun gibi (M. Kemal) merhametsiz bir Firavun nâdir hüküm sürmüştür”[2] diyerek durumu açıkça ortaya koymuştur.
[1] Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması, sayfa 150.
[2] La Presse gazetesi, 9 Eylül 1928 nüshası.