SİYASET FIKHI NE SÖYLER?
Şankıti Türkiye'de tartışılır mı?
Şankıti’yi hiç okudunuz mu? Mana yayınlarından çıkan eserinin üzerinde tatışılacak hususlara giriyor..
Batı’nın “Aydınlanma Düşüncesi”nin dünyada hakim olmaya başladığı son birkaç yüzyıldır, Müslüman dünya karşılaştığı sorunlara fıkhi cevaplar üretme noktasında yetersiz kalıvermiştir maalesef. Bu sıkıntılı hali aşma girişimi olarak; kimi zaman ‘alim’ profili kimi zaman ise ‘aydın’ profili reçete olarak önümüze sunuldu.
Lakin alimlerimizin, günümüz sorunları karşısında ekseriyetle ‘donuk’ din anlayışı üzerine hareket etmeleri; küresel dünyanın soru ve sorunları karşısında cevap üretme zorunluluğunu, ‘aydın’ kimlikleri ile ön plana çıkan Müslüman düşünürlerin üzerine yükledi.
Ne donuk bir din anlayışı; ne de salt sosyal bilimler…
‘Sosyolog’, ‘tarihçi’, ‘siyaset bilimci’ gibi alt başlıklarda birleşen “sosyal bilimci Müslüman aydınlar”, kendi alanlarının literatürünü İslami ilim geleneği ile mezcetme kabiliyetinden yoksun kalmaya başladıkça; ortaya garip tablolar çıktı/çıkıyor. Kimi zaman hiç olmadık fetvalar ile karşılaşırken, kimi zaman ise sevindiğimiz önemli söylemlerin altının doldurulamadığına şahit olduk.
Neticede günümüzde şu bir gerçeklik ki bu dünyanın siyasi yapısına vakıf, toplumsal dinamiklerini doğru tespit edebilen, insan ve insan ilimlerine vakıf, öncü ‘alim’lere fazlasıyla ihtiyacımız var.
Hatırlanacağı üzere, “Dünyabizim” sitemiz için
Üstad Abdurrahman Arslan ile yaptığımız söyleşimizde, kendisinin sosyoloji üzerine tespitleri de bu kanaatimizi onaylar nitelikteydi: “İslam’da sosyoloji olmaz. İslam’ın sosyologu fakihlerdir, İslam’ın sosyolojisi de fıkıhtır.”
Moritanya’da bir şeyler oluyor…
Bu vesileyle muhterem okuyucu; bu haberimizde, sosyal/siyasal bilimler ile İslami ilimleri mezcetme noktasında önemli açılımlar yaptığına inandığım Moritanyalı alim/aydın
Muhammed bin El-Muhtar eş-Şankıti’den ve onun değerli eseri “Siyasi Fetvalar”dan bahsetmek istiyorum.
Bundan aylar önce yaptığım bir araştırmada, hem mezhepsel anlamda “vahdet” vurgusuna gönülden inanan, hem ilmi anlamda ufku açık hem de siyasi ve sosyal olayları okuma noktasında ‘basiretli’ bir bakış açısına sahip olan “alim” değerlerimizi tanıma girişiminde bulunduğumda; Moritanya birkaç farklı koldan önüme çıktı. Ne yaptım ettim; ama bu bölgeye dair derinlikli bir bilgi edinme imkânım olmadı. Tek bildiğim şey, “Şankıti” sülalesinin alim geleneğinden geldiği ve önemli çalışmalara imza attığı idi. İşte Muhammed bin El-Muhtar eş-Şankıti ismi, bu açıdan da ayrı bir önem taşıyor benim için… Bu coğrafyayı tanımak isteyenler açısından ön giriş olabilmesi temennisiyle…
1968 yılında Moritanya’da dünyaya gelen Şankıti, ilim çalışmaları ile küçük yaşta tanışmış ve bölgenin önemli alimlerinden fıkıh, fıkıh usulü ve nahiv dersleri almıştır. Şeriat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Fıkıh ve Fıkıh Usulü’nde ihtisas yapmış ve sonraki süreçte –belki de fıkıh üzerinden bu dünyaya söyleyeceği şeyleri daha iyi tespit edebilmek için- Güney Kolombiya Üniversitesi’nde “iş idaresi” üzerine master yapmıştır. Bu yönüyle de Laleli Camii İmam-Hatibi
Behlül Düzenli Hoca’nın “fıkıh ile ilgilenenlerin bu hayatın sıkıntı ve gerçeklerini bilmek için bir avukatın yanında staj yapmaları gerekir” tarzındaki yaklaşımı ile uygunluk gösteren bir “hayat pratiği” ile karşılaşıyoruz.
Çekinceli sorulara cevaplar…
Üstad Şankıti’nin Mana Yayınları’ndan “
Siyasi Fetvalar” ve “
Siyaset Fıkhı & Siyasi Sünnet-Teşkilatta Başarı Kriterleri” adlı iki güzel eseri çıktı. Siyasi Fetvalar kitabının “Sunuş” kısmında, yayıncı şöyle bir giriş yapıyor: “İşlenmesi zor konular var. Herkesin ele almadığı, ele aldığında ise kırıp döktüğü hassas konular. Ve sorular, cevap bekleyen hayati sorular. Sorulması ertelenen cevabi sorular. İşte ‘Siyasi Fetvalar’ bu çekinceli sorularla onların sorumlu ve cesurca cevapları.”
Şankıti ile yapılan röportajların derlemesi şeklinde hazırlanan “Siyasi Fetvalar” kitabında, her ne kadar önemli gördüğümüz onlarca mevzu ele alınsa da bunlardan sadece belli kısımlarına değinebileceğiz bu haberimizde. Geri kalanın ise okuyucularımız açısından bir merak uyandırmasını ümit ediyorum.
Bahsedilen konulara bakmadan önce bir noktanın altını çizmemiz gerekiyor. Bugün Müslüman dünya, hem mezhepsel anlamda hem de siyasal anlamda bir ufuk tıkanıklığı yaşıyor. (Tam bu noktada, birbirlerine olan benzerliklerinin yanı sıra ufuklarının genişliği ile de ümmete yol gösteren iki güzel insandan,
Kelim Sıddıki’den ve
Atasoy Müftüoğlu’ndan bahsetmemek onlara haksızlık olur. Ne de ihtiyacımız var onlara… Sıddıki’nin vefatından sonra, değerini herkes bir kez daha anladı; umarım Atasoy Hoca’nın değerini anlamak için de gecikmeyiz inşallah.)
Cinnah ve Gandi Apolitikleştirilme suretiyle her şeyden bihaber bırakılan bu ümmetin çocukları, bugün hala kendilerine süper güç diyen birilerinin oyunlarına gelerek; gerek mezhepsel bağnazlıklar göstererek gerekse de liberalizm ve kapitalizm denen canavarların kucağına düşerek, birilerinin ekmeğine yağ sürebiliyorlar/sürebiliyoruz. İşte bu nedenle de Şankıti’nin bakış açısındaki ‘basiret’, beni fazlasıyla ümitlendirdi ümmetimizin geleceği açısından.
Vahdet, Vahdet, Vahdet…
“Siyasi Fetvalar” kitabından kendisine mezhepsel bağlamda yöneltilen tüm soruları ‘her iki tarafın da hataları vardır; ama önemli olan hataları değil ittifakları görmektir’ şeklinde bir yaklaşım ile cevaplandıran Şankıti, her defasında Şii-Sünni kardeşliğine vurgu yaparak, bizleri hayra çağırıyor.
Atasoy Müftüoğlu Burada şu nokta da unutulmamalıdır ki Şankıti, -her ne kadar şu anda hareketin dışarısında görünse de- Müslüman Kardeşler Hareketi ile sıcak teması bulunan bir kimsedir. Dolayısıyla, “Müslüman Kardeşler”in o ümmetçi bakış açısı kendisinde şekil bulmuş; ne de güzel olmuş… İlaveten, “Haçlı Savaşlarının Sünni-Şii İlişkileri Üzerindeki Etkisi” konulu doktora tezini hazırladığını bildiğimiz Şankıti, inşallah bu çalışmasını da kitaplaştırarak ümmetin bu derin yarasına bir merhem olabilir. Yakın zamanda dünya çapında etkinlikler ile idrak edilecek olan
Vahdet Haftası vesilesiyle şimdiden bir dua olsun bu talebimiz…
İslami hareketlere tavsiyeler
Kitapta öne çıkan bir başka gündem maddesi ise ”İslami Hareketler”in şu anki durumları… Edindiği tecrübeler üzerinden İslami Hareketlere tavsiyelerde bulunan Şankıti, kimi yapılanmaların ‘insan kazanma’ odaklı hareket ettiğini belirttikten sonra, kimilerinin ise ‘galip gelme’ odaklı hareket ettiğini vurguluyor. Her ne kadar yöneticilerle mümkün olduğunca barışçıl ilişkiler kurulması gerektiğini söylese de, ‘”Salt öğütler, zalim yöneticileri zulümden alıkoymaz” şeklinde tarihsel bir kanaate sahip olduğunun da altını çiziyor.
Bunun yanı sıra, İslami Hareketlerin yönetime ulaşamamasına da değinen Şankıti, bir takım gerçeklerin üstünü örtmek yerine, eleştiri kültürünü ön plana çıkarmanın gerekliliğini aktarıyor bizlere. Tabi ki şu şerhi de her zaman düşüyor: “İslam’ın önünde; Mutezile, Eş’ariler, Mürcie, Şia ve Sufiler ile mücadele etmekten daha büyük meydan okumalar vardır.”
Cemaatsel taassuptan da yakınıyor aynı zamanda. Bir cemaate mensup olmanın başka bir cemaatin hayırlı işlerinde bulunmaya engel olmadığını vurgularken, katı tutuculuklarımızdan ötürü, İslam kardeşliğinin ne anlam ifade ettiğini unuttuğumuzu hatırlatıyor bizlere: “Bugün; ihtilafı düzene sokmak ve onunla birlikte yaşamak, üzerinde birleşilen konularda yardımlaşmak ve anlaşmazlığa düşülen konularda karşımızdakini mazur görmek için pratik ölçülere ihtiyacımız vardır.”
İşte size Amerika…
Dünya Müslümanlarının/insanlığın baş belası olan Amerika üzerine söz söylemek, son dönemlerin popüler işi olurken; doğru tespitlerde bulunmak ise herkese nasip olmayan bir durum… Bu noktada Obama Yönetimi ile umutları artan insanlara Şankıti’den kötü haberler var. Diyor ki; Amerika’da demokratlar(Obama gibi daha ılımlılar) İsrail’e aşıktır; cumhuriyetçiler(şahinler) ise İsrail’e taparlar…
Üstad, aradaki tek farkın, aşık olmak ile tapmak arasındaki fark olduğuna dikkat çekerken, İslami siyaset ilkelerinin hatlarının silinmesi ve Şer’i önceliklerin kaybolması neticesinde, siyaset fıkhının oldukça zayıfladığını ve böylece Müslümanların “yönlendirmeli yorumlar”ın kurbanı olduğunun altını çiziyor.
Mutlaka okunmalı…
Sevdiğiniz ve önemsediğiniz bir kitabı tanıtmaya kalkışmak kadar zor bir iş yoktur sanırım. Zira her bir tespitin üzerinde ayrı ayrı durmak, kendi yaşadığınız heyecanı aynen aktarma ihtiyacı hissediyorsunuz. İşte Şankıti’nin “Siyasi Fetvalar” kitabı da bu kategorinin içinde… Dolayısıyla, bu haberimizi bir kitap tanıtımı olarak değil de, Şankıti Üstadı tanıtmak için ufak bir çaba olarak görmek daha doğru olacaktır. Sonraki hamleler ise okuyucunun kendisine ait…
Muhammed bin El-Muhtar eş-Şankıti Herkesin olduğu gibi, Şankıti’nin de hataları veya katılmadığımız tarafları vardır. Nitekim benim açımdan da; bazı açılımları ile ilgili katılmadığım görüşlerinin sayısı az değil. Lakin, üstünü örttüğümüz ve konuşmaktan çekindiğimiz bir takım mevzuları en azından sorgulamaya açması dolayısıyla, okunmayı ve üzerinde değerlendirme yapılmayı fazlasıyla hak eden bir eser olarak görüyorum bu çalışmayı.
Kanaatimce en ilgi çeken noktası ise, ümmetin yaralarını kaşımak yerine, üslubuna uygun olarak bu konularda yapıcı eleştiriler getirmesi ve ümmetin yararına olacak şeyleri gün yüzüne tekrar çıkarmasıdır.
Bu vesileyle, bu ve bunun gibi önemli eserleri Türkçeye kazandıran
Mana Yayınları’na teşekkürü bir borç biliyorum. Rabbim böyle nitelikli çalışmalarda yarışmayı nasip etsin…
İsmail Duman