Sa'lebe hadisi diye meşhur olan rivayet sahih midir?

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Soru: Sa'lebe hadisi diye meşhur olan rivayet sahih midir?

Cevap: Taberî, Taberânî, İbn Kâni‘, Beyhakî, İbn Abdulber ve Vâhidî gibi müelliflerin Ebû Umâme’den naklettikleri rivayet şöyledir:

Sa‘lebe b. Hâtıb Hz.Peygamber’e (s.a.s.) geldi ve ‘Yâ Resûlallah, bana mal vermesi için Allah’a dua et!’ dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Yazık ey Sa‘lebe, şükrünü eda ettiğin az mal, şükrüne güç yetiremediğin çok maldan hayırlıdır.” buyurdu. Sa‘lebe tekrar aynı şeyi istedi. Allah Resûlü (s.a.s.) “Yazık ey Sa‘lebe, benim gibi olmak istemez misin? Zira şu dağların altın ve gümüş olarak benimle beraber yürümesini dileseydim mutlaka gerçekleşirdi.” buyurdu. Sa‘lebe tekrar ısrarla ‘Yâ Resûlallah, bana mal vermesi için Allah’a dua et! Yemin ederim ki, Allah bana mal verirse her hak sahibinin hakkını mutlaka vereceğim.’ dedi. Bunun üzerine Hz.Peygamber (s.a.s.) şöyle dua etti: “Allahım Sa‘lebe’ye mal ver!”

Derken Sa‘lebe birkaç koyun edindi. Koyunları tırtılların üremesi gibi sürü haline geldi. Medine’ye sığmaz olunca taşraya göç etti. Daha önce vakit namazlarını Rasûlullah’ın arkasında kılarken sadece öğle ve ikindiye iştirak etti. Koyunları biraz daha çoğalınca ancak cuma namazına katıldı. Koyunları daha da artınca uzak bir vadiye intikal etti; cuma ve cemaati terk etti.

Bir defasında Rasûlullah (s.a.s.) ashabına “Sa‘lebe’ye ne oldu (hiç görünmüyor)?” diye sordu. Vaziyetinden bahsedilince üzülerek –üç kez- “Yazık oldu Sa‘lebe’ye!” buyurdu. Bu arada Hz. Peygamber’e (a.s.) zekâtı emreden şu âyet nazil oldu: “Onların mallarından sadaka al ki, bununla onları temizleyesin, arındırasın. Onlar için dua da et; çünkü Senin duan onlar için sükûnettir. Allah her şeyi hakkıyla işitendir, bilendir.” (9.Tevbe 103).

Bunun üzerine Peygamber (sallahu aleyhi ve sellem) Cüheyne ve Benû Selime kabilesinden seçtiği iki zâtı zekât memuru olarak görevlendirdi. Hayvanların nisap miktarlarını belirten bir nâme verdi. Sa‘lebe ile Benû Süleym’den falanca şahsın zekâtlarını tahsil etmelerini emretti. Onlar da Sa‘lebe’ye varıp zekâtını tahsil etmek istediler. Ancak Sa‘lebe bunun bir cizye ya da haraç olduğunu öne sürdü. Önce diğer insanlardan tahsil etmelerini, dönüşte kendisine uğramalarını söyledi. Onlar da Benû Süleym’deki şahsa vardılar. O şahıs zekât memurlarının geldiğini haber alınca develerinin en seçkinlerini hazırlayarak güzellikle karşıladı. Zekât memurları ona en iyilerini vermesinin gerekmediğini, zira kendilerinin böyle bir niyetlerinin olmadığını söylediler. O da bilakis bu seçtiklerini alıp götürmelerini, zira bunları gönül hoşnutluğuyla Allah’dan hayır murad ederek verdiğini ifade etti. Zekât memurları develeri alıp yola koyuldular. Tekrar Sa‘lebe’ye uğradılar. Sa‘lebe zekât kayıtlarına baktı ve ‘Bu cizyeden başka bir şey değildir. Gidin, beni rahat bırakın!’ diye başından savdı. Onlar da Medine’ye döndüler. Rasûlullah (a.s.) onları görür görmez –henüz onlar bir şey demeden- “Yazık oldu Sa‘lebe’ye!” buyurdu. Benû Süleym’den zekâtını veren şahıs için de hayır (bereket) duasında bulundu. Bir müddet sonra Sa‘lebe hakkında şu âyetler nazil oldu: “Onlardan kimi de Allah’a şöyle kesin söz vermişlerdi: Eğer Allah bize lütfundan verirse biz de mutlaka sadaka (zekât) vereceğiz ve elbette sâlihlerden olacağız. Fakat Allah lütfundan onlara (servet) verince cimrilik edip onun hakkını vermediler. Allah’a verdikleri sözden dönmeleri ve yalan söylemeyi âdet edinmeleri sebebiyle Allah da bu işlerinin neticesini kalplerinde kıyamet gününe kadar sürecek bir münafıklık kıldı.” 9.Tevbe 75-77. Bu âyetleri işiten Sa‘lebe’nin bir yakını gidip ona dedi ki: ‘Yazıklar olsun sana ey Sa‘lebe! Sen helak oldun; Allah senin hakkında bu âyetleri indirdi!’ Sa‘lebe ağlayarak Medine’ye geldi ve ‘Yâ Resûlallah, zekâtımı kabul et!’ diye yalvardı. Ama Hz.Peygamber (a.s.) onun zekâtını kabul etmedi. Daha sonra Halife Hz.Ebû Bekr’e bilahare Hz.Ömer’e geldiği halde onlar da kabul etmediler. Nihayet zekâtı kabul edilmemiş olarak Hz.Osman devrinde öldü (1).


Dr. Kadir Paksoy Sa’lebe hadisini sened ve metin yönünden incelediği makalelerinde (2, 3) işin ehli olan alimlerin görüşlerini şu şekilde nakletmektedir:

1. İbni Hazm (ö. h. 456); Sa‘lebe hadisinin Mu‘ân b. Rifâa, Ali b. Yezîd ve Kâsım gibi zaîf raviler kanalıyla nakledilen asılsız ve bâtıl bir rivayet olduğunu; ayrıca nüzul sebebi yönünden de Tevbe 75-77 âyetlerinin münafıklar hakkında genel olduğunu, dolayısıyla bunun Sa‘lebe ile bir ilgisinin bulunmadığını kaydeder (4).

2. İmam ei-Beyhaki (ö. h. 458); Ebu Ümane ve İbn Abbas'dan naklettiği bu rivayet hakkında şöyle demiştir: "Bu hadis, tefsirciler arasında yaygınlaşmış olup zayıf senedle mevsul olarak rivayet edilmiştir." (5).

3. lzzuddin lbnu'I-Esir (ö. h. 630); Sa'lebe b. Hatıb'ın biyografisinde bu rivayete yer verdikten sonra, bu kıssanın sahih olmadığını ya da Bedir'e katılan Sa'lebe b. Hatıb hakkında gerçekleşmiş olabileceği hususunun şaibeli olduğunu belirtmiştir (6).

4. İmam ez-Zehebi (ö. h. 748); "Sa'lebe'nin mal istemesiyle alakalı uzun bir hadis nakledilmektedir. Ama bu rivayet münkerdir." demiştir (7).

5. Zeynuddin el-Irakı (ö. h. 806); Tahricu Ehadisi'l-İhya'da: "Bu hadisi Taberani, zayıf senedle tahrlc etmiştir." demiştir (8).

6. Nüruddin el-Heysemi (ö. h. 807); "Bu hadisi Taberani, Ebu Ümame'den rivayet etmiştir. Senedinde Ali b. Yezid el-Elhani vardır ki, bu ravi metruktur." değerlendirmesinde bulunmuştur (9).

7. İbn Hacer ei-Askalani (ö. h. 852); el-İsabe'de Sa'lebe b. Hatib'in biyografisinde mezkûr kıssanın Sa'lebe hakkında nakledildiğini ancak "Bu hadis (kıssa), sahih değildir, ya da Bedir'e katılan Sa'lebe hakkında olması şaibelidir (fihi nazar)" değerlendirmesinde bulunarak hadisin za'fiyetine ve Sa'lebe b. Hatıb hakkında bunun doğru olamayacağına işaret etmiştir (10). Ayrıca İbn Hacer, Tahricu Ehadisi'l-Keşşaf'ta bu hadis hakkında "Bu rivayetin isnadı çok zayıftır." demiştir (11).

8. Celaluddin es-Suyuti (ö. h. 911); Bu hadisin bir kısmını el-Cemi'u'sSağirine alınış ve sonunda sadece sahih rumuzuyla sıhhatine işaret etmiştir. Ancak mezkûr eserin şarihi Muhammed Abdurrauf el-Münavi (ö. 1031), gerek Beyhaki ve gerekse İbn Hacer'in bu hadisin za'fiyetine dikkat çektiklerini belirtmek suretiyle Suyuti'nin sahih rumuzu hakkında kesinlik olmadığına dikkat çekmiştir (12). Diğer taraftan İmam Suyuti, Lübabu 'n-Nukul fi Esbabi'n-Nüzul adlı eserinde: "Bu hadis, Ebu Ümame ve İbn Abbas'dan zayıf senedie rivayet edilmiştir." demek suretiyle hadisin za'fiyetine hükmetmiştir (13).

9. Abdulfettah Ebu Gudde (h. 1417/m. 1997); Kurtubi (ö. 674), Tefsir'inde Sa'lebe hadisini-Ebü-Ümame'den-nakletmiş-ve “bu-rivayet-meşhurdur”·demiştir (14). Hâlbuki bu rivayet, münkerdir. Çünkü senedinde yer alan Ali b. Yezid, Buhari'nin ifadesiyle münkeru'l-hadis'tir. Kurtubi'nin 'bu rivaye meşhurdur sözüne gelince; bunu, Sa'lebe kıssasına dair nakledilen rivayetin, vaizler, kıssacılar, nakilci müfessirler katında yaygın ve meşhur olduğu şeklinde anlamak gerekir. Yoksa hadis ıstılahındaki 'meşhur hadis' manasında anlamak hatadır. Kaldı ki bu rivayet, ·şiddetli derecede zayıf olup tutarlı ve makbul sayılacak hiçbir tarafı yoktur, istişhada da elverişli değildir." demiş (15), daha bu mevzuyla alakalı olarak şunları ilave etmiştir: " ... Diğer taraftan İbn Kesir (ö. 774), naklettiği rivayetlerin illetlerini ve gizli yönlerini açıklamak suretiyle Tefsir'inde güzel bir metot takip etmiştir. Bununla beraber bazı rivayetleri senediyle naklettiği halde illetini ve nekaretini belirtmemiştir. Hususiyle rivayetlerin sened ve metinleri · üzerinde cerh ve ta'dili uygulama prensibinde hassas davranırken, mesela Sa'lebe hadisi hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır (16). Hâlbuki Sa'lebe kıssası boş ve asılsızdır. Çünkü senedinde cerhedilen raviler vardır. Muhtemelen bu hadis hakkında cerh-ta'dil kritiğini uygulamak, İbn Kesir'in gözünden kaçmış olabilir." (17).

Diğer taraftan, İbn Kesir tefsirinin tahkikli neşrini gerçekleştiren Sami b. Muhammed Sülame, söz konusu kıssanın doğru olmadığını söyleyen ve bunun gerekçelerini ortaya koymaya çalışan âlimlerden biri olan İbn Hazm’in sözlerine yer vermiştir.(bk. İbn Kesir, ilgili ayetlerin tefsiri- dipnot).

10. Muhammed Nasıruddin el-Eibani (h. 1420/m. 1999); "Bu hadis, iştihar etmesine rağmen münkerdir. Hadisin illeti, Ali b. Yezid el-Elhani'dir. Bu ravi, ittifakla metruktur. Ravilerden Muan b. Rifaa ise leyyinu'l-hadistir." demiştir (18).

Diğer taraftan, söz konusu edilen kişi, kaynaklarda Salebe b. Hatıb el-Ensarî olarak zikredilmiştir.(bk. Taberî, İbn Kesir, Tevbe, 9/75-77. ayetlerin tefsiri). Ancak, bu kişinin Bedir ve Uhud savaşlarına katılan Salebe b. Hatıb el-Ensarî mi, yoksa Sa'lebe b. Ebi Hatıb adındaki başka bir kimse mi olduğu konusunda ihtilaf vardır.(19, 20).

Sonuç olarak: Hadis kaynakları içinde sadece Taberani ve Beyhaki tarafından rivayet edilmiş olan Sa'lebe hadisi, pekçok tefsir kaynağında et-Tevbe, 9/75 ayetinin nüzul sebebi olarak yaygın hale gelmiş ve halkın dilinde de ibret alınacak bir kıssa olarak şöhret bulmuştur. Ancak, hadis münekkidleri, cerh ve ta‘dîl kriterlerini uygulamak sûretiyle Sa‘lebe hadisinin isnâd yönünden son derece zaîf, illetli, münker, hatta bâtıl bir rivayet olduğunu ortaya koymuşlardır. Metin yönünden de bazı tenkitlere yer vermişler ve metin/muhteva açısından çelişkilerle dolu olduğunu göstermişlerdir. Hadis ilmi uzmanları, Sa‘lebe b. Hâtıb gibi bir sahabî için anlatılan bu hikâyenin gerçekçi olmadığını vurgulamışlardır (1, 2, 21).

Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.




Ebu Taha bin Mahmud
30 Safer 1438
(m. 30 Kasım 2016)





Kaynaklar:
1. Taberî, Câmiu’l-beyân, Beyrut ts., X, 189-190; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-kebîr, Beyrut 1405, VIII, 219; Abdulbâkî b. Kâni‘, Mu’cemu’s-sahâbe, Medine 1988, I, 124; İbn Abdulber, el-İstîâb fî ma‘rifeti’l-ashâb, Beyrut 1992, I, 210; Beyhakî, Şuabu’l-îmân, Beyrut 1410, IV, 79-80; Delâilu’n-nubuvve, Beyrut 1405, V, 289-292.
2. Kadir Paksoy, “Sa’lebe Kıssasıyla İlgili Rivayet Üzerine Sened ve Metin Esaslı Tahliller“, Yeni Ümit Dergisi, Sayı: 70, 2005.
3. Kadir Paksoy, “Sened ve Metin Yönünden Sa'lebe Hadisinin Tenkidi”, HARRAN Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi IV, 1998. s.161-86.
4. İbn Hazm, el-Muhallâ, Beyrut, ts, XI, 207.
5. el-Beyhaki, DeJailu'n-Nubuvve, V/292.
6. İzzuddin İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe, Daru İhyai't-Türarisi'l-Arabi, Beyrut ts., I/237.
7. ez-Zehebi, Tecridu Esmai's-Sahabe, Daru'l-Ma'rife, Beyrut ts., I/66.
8. el-Gazali, İhyau Ulumi'd-Din, Daru'l-Kalem, Beyrut ty., III/257 (dipnotta).
9. Nüruddın el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid ve Menbau'l-Feva"id, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut ts., Vll/32.
10. İbn Hacer, el-İsabe, l/198.
11. ez-Zemahşeri, Mahmud b. Ömer, el-Keşşaf, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut ts., II/292 (Hamişindeki İbn Hacer'in Tahricu Ehadisi'l-Keşşafı).
12. es-Suyuti, ei-Cami'u’s-Sağir (Muhammed Abdurrauf el-Münavi'nin Feyzu '1-Kadir Şerhu'l Cami'i's-Sağir'iyle birlikte), Daru'l-Fikr, Beyrut ts., IV/526, 527.
13. es-Suyuti, Lübabu'n-Nukül fi Esbabu'n-Nüzül, Daru'l-Menar, Kahire ts., s. 105.
14. el-Kurtubi, el-Cami'li Ahkami'I-Kur'an, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Kahire 1387/1967, Vll/209.
15. el-Leknevi, el-Ecvibetu'I-Fazıla, s. 137-8 (Ebu Gudde dipnotu).
16. İbn Kesir, Tefsiru '1-Kur'ani'I-Azin, II/111 (Tevbe-9/75 ayetinin tefsirinde).
17. el-Leknevi, el-Ecvibetu'I-Fazıla, s. 107-8 (Ebu Gudde dipnotu).
18. el-Elbani, Silsiletu'I-Ehadisi'd-Daife ve'I-Mevzü'a ve Eseruha fi'I-Umme, Mektebetu'l-Mearif, Riyad 1407/1987, IV/112.
19. İbn Sa'd, et-Tabakat, Ill/460; İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe, I/237; İbn Abdilber, el-lstıab, I/210; İbn Hişan, es-Sire, II/250; et-Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebir, II/88.
20. İbn Aşur. Et-Tahrîr ve't-tenvîr. İlgili ayetlerin tefsiri.
21. Ebubekir Sifil - Salebe hadisinin aslı var mıdır? https://youtu.be/02MnWNTuaCA erişim tarihi: 30.11.2016.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Aaaaaaaaaa çok rica ederim, ağzınızı "şu uydurma bu uydurma" şeklinde alıştırıp hadisler üzerinden şüphe tohumları ekmeye çalışmayın.

İlgili hadisi bir de yeni YÖK üyemiz pek muhterem dinden imandan para kazanan hocamız Prof Dr Nihat Hatipoğlu'dan (bir rivayete göre soyismi nakitoğlu) dinleyin öyle karar verin. Koskoca prof.dan daha mı iyi bileceniz? Ne güzel anlatıyor bu hadisi mübarek.
 
Üst