Sakarya'da yazarlara çirkin saldırı

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Sakarya'da yazarlara çirkin saldırı




Hak ve Eşitlik Partisi gençlik kolları Star ve Taraf yazarlarının konuşmasını bastı ve idam ipi şeklinde düğümlenmiş urgan attı.



Sakarya'daki konferansta gergin anlar... Taraf ve Star yazarları, tam konuşmaya başlamıştı ki, masanın üzerine düşen urganla neye uğradığını şaşırdılar...

Star
Gazetesi yazarı Mustafa Akyol ve Taraf Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen bir konferansa katıldılar.
Konferansa, Hak ve Eşitlik Partisi Sakarya Gençlik Kolları Başkanı Sefer Şehirali'nin "Siz nerede olduğunuzun farkında mısınız? Burası Milli Mücadelenin kanla yazıldığı, her gün ihanet etmekten geri kalmadığınız o Şanlı Şehitlerimizin yattığı vatan topraklarıdır. Burası Sakarya'dır" sözleri damga vurdu.


Bu sözlerden sonra salonda bulunan bazı AKP'lilerle sataşma yaşandı.
Polisin de araya girmesiyle HEPAR'lılar dışarıya çıkarıldı. İşte tam da o sırada, gençler Mustafa Akyol ve Yıldıray Oğur'un masasına urgan fırlattılar.




Kaynak : http://www.internethaber.com/sakarya/sakaryada-yazarlara-cirkin-saldiri-307308h.htm#ixzz148fjnMjC
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Onlarda çok korkarya:)))
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
Faşizmin ayak sesleri

77-A.jpg
Mehmet METİNER /STAR


Yer, Sakarya. Kürsüde konuşanlardan biri gazetemizin yazarlarından sevgili kardeşim Mustafa Akyol, diğeri Taraf gazetesi yazarı sevgili Yıldıray Oğur. Sakarya Belediyesi’nin düzenlediği panelde konuşurlarken birden adı hak ve eşitlik olan bir partinin militan gençleri ayağa fırlayarak önlerine urgan fırlatıyor.
Hak ve Eşitlik Partisi, emekli bir generalin kurduğu parti.
O general birlikte katıldığımız bir televizyon programında bana da fikren aciz kaldığında çirkin bir saldırıda, hakaretamiz bir tacizde bulunmuştu.
Herkes kendine yakışanı yapar elbet.
Demokratik protestoya hiçbir sözüm olmaz.
Kürsüde konuşanların söylediklerini ya dinlemeye gitmezsiniz, ya da gitmişseniz ne söylediklerini olgunlukla anlamaya çalışırsınız. Baktınız olmuyor, büyük bir vakarla demokratik tepkinizi kor çıkarsınız.
Ölüm çağrıştıran, şiddet ve faşizm içeren saldırgan bir yöntem izleyen hiç kimseyi, ne adına yaparsa yapsın, hiçbirimizin tasvip etmemesi gerektiğine inananlardanım.
Hele bir parti mensubiyetiniz varsa “yaşasın ölüm!” mesajı içeren bir anti-demokratik eylemi hiçbir gerekçenin arkasına sığınarak meşrulaştıramazsınız.
Mahut partinin il başkanının İzmitliler tarafından lime lime edilen gazeteci Ali Kemal örneğinin arkasına sığınarak öldürme eylemine arka çıkan açıklamalarda bulunması demokratik bir parti anlayışına da ahlakına da aykırıdır. Ayrıca sanırım bu apaçık bir suç içermektedir. İnsanların öldürülmesinin meşruiyetini savunan bir anlayış her bakımdan tehlikeli bir anlayıştır.
Ali Kemal, Milli Hükümete karşı İngilizlerin yanında saf tuttuğu için vatana ihanet etmiş biri olduğu gerekçesiyle öldürülmüş biridir.
İl Başkanı belli ki bizim Mustafa ile Yıldıray’ı öldürülmesi gereken Ali Kemal’ler olarak görüyor. Daha doğrusu bu düşüncede olan herkesi/hepimizi...
İşte Hrant Dink bu anlayış sonucunda öldürüldü...
Bu anlayışın organize bir anlayış olmadığını söylemek mümkün mü?
Yağlı urganın tam da bu mesajı vermek için atıldığını pervasızca savunmaktan geri durmayan bu partinin il başkanı bu cesareti/cüreti nereden almaktadır?
Eminim ki bu parti şu an iktidardaki Hükümeti de, Çankaya’daki Reisicumhur’u da bu anlayış çerçevesinde bir yere oturtmaktadır.
Ülkenin yabancı güçlerle işbirliği yapanlarca işgal altında olduğuna inanmaktadır.
Cumhuriyeti demokratikleştirmek isteyen Mustafa Akyol ve Yıldıray Oğur gibileri, yani hepimizi düşmanla işbirliği yapan ve öldürülmeyi hak eden Ali Kemal’ler gibi görmektedirler.
Ve gene eminim ki bu anlayış yasal olarak kurulmuş bir partinin çatısı altında gencecik beyinlere eğitim adı altında enjekte edilip durulmaktadır.
Oysa yaşama hakkı hepimizin hakkıdır.
Eşitlik de hepimiz için gereklidir.
Başkaları için yaşama hakkını çok gören ve başkalarını bırakınız kendi eşitleri olarak görmeyi onların en basit konuşma haklarını bile tehlikeli bulan bir anlayışın hak ve eşitlik kavramları altında faaliyet gösteriyor olması da paradoksların en büyüğüdür.
Her türlü ayrımcılık, şiddet ve faşizm, bu ülkenin toplumsal barışına kasteden ve bu ülkeyi kan deryasına götürecek bir ihanetin adıdır asıl.
Bu ülkeye faşizmi taşımak, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür, biline.
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
rasim-ozan-kutahyali_7163_b.jpg

Rasim Ozan Kütahyalı / TARAF
Bölücü bir terörist saldırı

Bu sene hayatımda ilk defa 29 Ekim Cumhurbaşkanlığı Resepsiyonu’na katıldım. Orada edindiğim izlenimleri, hem resepsiyon sahibi Abdullah-Hayrünnisa Gül çiftiyle hem davetlilerle yaptığım sohbetleri yazmayı düşünüyordum. Fakat resepsiyon sonrası patlayan “Oktay Ekşi olayı” buna izin vermedi...
Pazartesi günü hem o Beyaz TV yayınını hem de Oktay Ekşi’nin istifasının arkaplanını yazdım. Bugün de bana o programdaki kimi sözlerimle dair gelen eleştirilere cevap verecektim. Fakat Sakarya’da yaşanan bir gelişme yüzünden yine kan beynime sıçradı. Kimse kusura bakmasın böyle namussuz zihniyetlerle karşılaştığımda “sakin” olamıyorum...
Yıldıray Oğur ve Mustafa Akyol Sakarya Belediyesi’nin bir etkinliğinde konuşuyorlar... Türk bölücübaşı olan bir zihniyetin adamları da etkinliği basıyor ve şöyle diyorlar:

“Siz nerede olduğunuzun farkında mısınız? Burası Milli Mücadelenin kanla yazıldığı, her gün ihanet etmekten geri kalmadığınız o Şanlı Şehitlerimizin yattığı vatan topraklarıdır. Burası Sakarya’dır.”
Bu ülkenin iki onurlu ve vicdanlı yazarına, Hem Mustafa’ya hem de Yıldıray’a ağır hakaretler ediyorlar, ortalığı karıştırıyorlar. Sonra da utanmazca bir cüretle idam ipini bu iki yazarın kürsüsüne atıyorlar...
Açıkça “İkinizi de asacağız” diyorlar, Sefer Şehirali ve etrafındakiler alenen Mustafa Akyol ve Yıldıray Oğur’u ölümle tehdit ediyorlar, fırsatını bulduklarında cinayet işleyeceklerini açıkça ifade ediyorlar... Örgütlü ve organize bir suç şebekesi olarak her şeyi planlamışlar... Türkiye’yi bölmek ve parçalamak istediğini açıkça ilan eden bir bölücübaşının emrinde çalışan bölücü bir terör örgütü zihniyetiyle karşı karşıyayız...
Akyol ve Oğur’a saldıran, bu iki onurlu insanı “Sizi idam edeceğiz” diye tehdit eden bu organize suç şebekesi, bu terör örgütü bu provokasyonu planlarken de önce medya ayağını kullanmış sonra da bu eylemi yapmış...
Önce Gazete Sakarya denen bir gazetede yazan Fikret Karaca isimli bölücü terörist “Ben bu soysuza ne yazabilirim ki?” diye bir yazı yazıyor. Yazı tamamen suç içerikli, cinayete azmettirici bir yazı. Mustafa Akyol’u alenen hedef gösteren bu iğrenç yazı şöyle...
“Ne diyebilirim ki? Mustafa Akyol’un çıktığı yere kadar yolu var, soysuzluğunu emperyalist Büyük Britanya düklüğünde gidersin. Ya da baba kontenjanından, ulusal medyada açılan alanlarında düdüklük yapsın. Bu şahsiyetsiz, soysuz, vatansız, bayraksız çıfıta gerekli yanıt verecek birileri elbet çıkar. Bu soysuzun benim şehrimde benim paramla, Sakarya halkının parasıyla işi ne?”
Bu yazıyı yazan kişi bu organize terör saldırısını düzenleyen grubun bağlı olduğu sözde siyasi partinin Sakarya İl Sekreteri ve Basın Sözcüsü. Önce bu yazılarla Gazete Sakarya isimli yayın organı aracılığıyla bu terör eylemine müsait zemin yaratılıyor sonar da sonu “idam ipi atmak” ile biten terör eylemi düzenleniyor... Fikret Karaca ve Sefer Şehirali bu terörist saldırının elebaşları. Fakat onlara da emir veren daha üstte bir teröristbaşının olduğu kesin...
Bu olay ardından yine bu terör örgütünün yayın organı olan Gazete Sakarya’da bu eylemle gurur duyulan haberler yayınlanıyor... Haber aynen şöyle...
“AKM konferans salonunda Cumhuriyet karşıtı ve bölücü görüşlerini yansıtan Star gazetesi yazarı Mustafa Akyol ve Taraf gazetesi Yıldıray Oğur bir anda protesto ile karşılaştı. Türk Bayrağı ve HEPAR Bayrağı’nın açıldığı protestonun sonunda masalarına “idam ipi” atılan yazarlar panikledi.”
Bu örgüt yayın organı iki yazara “idam ipi” atılmasından gurur duyuyor, sonrasında bu iki yazarın korkudan Cumhuriyet ve istiklal lehine konuştuğunu da yazıyor...
Bu olayda ne bu paçavra ne o yerel tipler bu ülkenin muhatabıdır, zaten Türk adaleti bu teröristlere karşı gereğini yapacaktır, organize suç örgütü kurmak neymiş o zaman anlayacak bu insanlar... Bu terör eylemi bağlamında hem Türk milletine hem de Türk adaletine hesap verecek ana isim Osman Pamukoğlu’dur...

Bu adamlara bu terör eylemini yapma emrini sen mi verdin Pamukoğlu? Bu eylemden haberin olmama ihtimali yok! Senin talimatından ve emrinden bağımsız bu gençler hareket edemez. İki yazara “İkinizi de idam edeceğiz” diye saldırıp, idam ipi atan gençlere bu emri hangi hakla verirsin? Sen siyasi parti yerine terör örgütü mü kurdun? Organize suç örgütü liderliğine mi soyundun? İnsanları idam etmekle tehdit etmenin ve ettirmenin hem seni hem de adamlarını ömrün boyu hapse sokacağının farkında değil misin? Sonra senin zihniyetinin şehitlerimizden bahsetmeye hakkı yok. Sen şehit annelerinin ve eşlerinin kutsal inancı olan başörtüsüne tahammül edemeyen bir zihniyetin temsilcisisin, bu vatan için şehit olmuş askerlerimizin eşlerini ve annelerini sırf başörtülü olduğu için askeriye kapısından kovan zihniyet senin zihniyetin. Sen milliyetçi de olamazsın, bu milletin çoğunluğunun değerlerine düşman olan zihniyet milliyetçi olamaz. Sen ve senin partin kendi milletine yabancılaşmış bir zihniyeti temsil ediyorsun Akyol ve Oğur ise bu milletin tüm fertlerinin hakkını hukukunu savunan iki yiğit insandır...
 

AynAlı

Kıdemli Üye
Katılım
16 May 2007
Mesajlar
8,728
Tepkime puanı
1,378
Puanları
0
RENGİN ARDIÇ /SABAH
6feea466-1c40-4d8d-a4c2-83439c3780fe.jpg

Kültür herkese lazım

Sakarya'da bir panelde konuşma yapan iki gazeteci arkadaşa, Yıldıray Oğur ile Mustafa Akyol'a "idam ilmeği" atmışlar... Bildiğiniz yağlı urgan, yağını herhalde sürmemişlerdir, elleri vıcık vıcık olur.
Bu tür kişiler Adalet Ağaoğlu'na yumurta atıyorlardı, malzeme kaynaklarını bakkaldan nalbura çevirmişler anlaşılan.
Bakalım silahçı ve mermici Sarsılmaz'ın kapısını ne zaman çalacaklar?
İpi atanlar, emekli general Osman Pamukoğlu'nun Hak ve Eşitlik Partisi'nin üyeleriymiş. (Nazlı Ilıcak bir televizyon programında Pamukoğlu'na "sizin partinin adı neydi yahu" diye sormuştu, böylece tanımış oldu.) Yani "asacağız" diyorlar.
Eh, iktidara gelirlerse...
Fakat bu hamiyetli vatan evlatlarının küçük bir kusurları var... Hayır, asmak kesmek özlemi değil. O rezillik her faşistin en doğal hakkıdır.
Kültürleri zayıf!
"Siz nerede konuştuğunuzu sanıyorsunuz? Burası Sakarya... Sakarya Meydan Muharebesi burada yapıldı!" demişler.
Sakarya muharebesinin Sakarya il sınırları içinde, hatta Adapazarı çarşısında, belki de şeker fabrikasının önünde cereyan etmiş olduğunu sanıyorlar.
Hedeften kabaca iki yüz kilometre kadar şaşmışlar.
Hani Polatlı gençleri ya da Haymana delikanlıları bu "asil" tepkiyi gösterseler anlayacağım da...
Sakarya nehri Bilecik ilimizden de geçiyor, Eskişehir'den de, kaynağı da Afyon'da...
Oraların ne eksiği var?
Ayrıca Sakarya ilerigelenlerinin, örneğin ıslama köfteci Mustafa'nın bu konuda ne düşündüğünü de öğrenebilmiş değiliz, "gerigidenlerinin" görüşünü aldık almasına da... ("Sokak yazarları" kendisini bulup sorsunlar, ben uğraşamam, yazılarımı ağaç dalında yazıyorum.) Daha önce de "31 Mart olayının 31 Mart günü cereyan ettiğini" sanan bazı faşistler görmüştük. Gene bir emekli generalin deyimiyle "Atatürk devrimlerini kafalarına çivi gibi çaktıkları" halde, o çocuklar da "Rumi takvim ile Miladi takvim" arasındaki farkı bilmiyorlardı...
Ayıp oluyor. Çok ayıp oluyor.
Auschwitz kamp komutanı Höss bile akşam evine gidince gramofona Wagner koyup dinlerdi.
Ondan aşağı mı kalacaksınız?
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Haberalı yargılayan hakimlere tazminat cezası veren zihniyet, onlara cesaret veriyor.
 
Üst