Said Nursi'nin talebelerinden Gülen'e mektup

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mektupta sadeleştirilme çalışmalarının durdurulması istendi

haberin linki
http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=139205

Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi ile ilgili daha önce kamuoyuna açıklama yapan Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri konuyla ilgili Fethullah Gülen’e de bir mektup gönderdi.
Mektupta sadeleştirilme çalışmalarının durdurulması istendi.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vâris, nâşir ve talebesi olan altı kişinin imzasıyla yapılan açıklama ve Fethullah Gülen’e hitaben yazılan mektup şöyle:

Risale-i Nur’ların ‘sadeleştirme’ adı altında tahrif edilerek neşredilmeye başlaması üzerine, Risale-i Nur Külliyatı Müellifi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin hizmetinde bulunmuş olan talebe ve vârisleri olarak, bu mevzudaki görüşlerimizi kamuoyuna açıklamıştık.

Alenî olarak ve neşir yoluyla yürütülen bu faaliyete karşı bir taraftan Üstadımızın böyle bir tasarrufa asla müsaadesinin bulunmadığını umumî olarak açıklarken, bir taraftan da, bu teşebbüsü yürüten cemaatin Hocaefendi olarak tanıyıp hürmet ettiği muhterem M. Fethullah Gülen’e de ulaşmak ve görüşlerimizi yazılı olarak kendisine bildirmek istedik. Bu maksatla bir mektup kaleme aldık ve bir kardeşimizi elçi olarak tayin edip kendisiyle görüşmek ve mektubu takdim etmek üzere vazifelendirdik. Fakat bize ulaştırılan cevap, ‘Mektubu İstanbul’daki filân kişiye bırakın’ şeklinde oldu.
Bu durumda, biz de, bahis mevzuu mektubu, efkâr-ı umumiyeye tevdi ederek bu suretle kendilerine ulaştırmayı kararlaştırmış bulunuyoruz. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin talebe, hizmetkâr ve vârisleri olarak M. Fethullah Gülen’e hitaben kaleme aldığımız mektup aynen şöyledir:

Muhterem Fethullah Hoca Efendi,

Evvelâ; selam ile sıhhat ve afiyetinizi Cenab-ı Hak’tan niyaz ederiz.

Saniyen; Ufuk Yayınları namı altında Bediüzzaman Hazretlerinin Lem’alar Risalesi kelimeleri değiştirilerek güya sadeleştirme nâmı altında tahrib edilerek basılmıştır.
Bediüzzaman Hazretlerinin vâris, talebe ve naşirlerinden 6 kişinin imzası ile Lem’aların bu şekilde asliyeti bozularak neşredilmesinin karşısındayız. Kat’iyyen tasvib etmiyoruz. Risale-i Nurları tahriftir ve tahriptir diye beyanat verdiğimiz halde, bu beyanatımızı görüp okudukları halde, mezkûr yayınevi bu ikazımıza hiçbir değer vermeden neşriyatlarına devam etmekte ve reklamlarını her tarafta ilan etmektedirler. Onların bu tavrı Bediüzzaman Hazretlerinin vâris ve talebelerini ciddi bir surette rahatsız etmiştir. Kendi kitapları olmadığı, vâris ve naşirlerinden izin alınmadığı, ve şer’an da caiz olmadığı halde sırf kanunî boşluktan istifade ederek bu neşriyata madde ve nam için İslâmî hak ve hukuku çiğneyerek pervasızca devam etmeleri hayret ve ibretle takip edilmektedir.

Muhterem Hoca Efendi, Lem’aları tahrip ederek basan bu Ufuk Yayınlarının sizin camiaya dahil olduklarını duymaktayız. Sizin bu tahribattan haberdar olup olmadığınızı bilmiyoruz. Eğer haberdar değilseniz lütfen size haber veriyoruz. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin vâris, naşir ve talebeleri bu neşriyattan ciddi surette rahatsızdırlar. Derhal bunları durdurmanızı ve o şekil neşriyata son vermelerini rica ediyoruz. Bu hususta bizim bu mektubumuza da cevap vermenizi hemen rica ediyoruz.

Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Ahmed Aytimur, Salih Özcan, M. Said Özdemir
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
fethullah gülen "camia" sı ne yapmaya çalışıyor?

HEYHAT, Üstadın mirasçısı olan abiler bile, açık açık tahrifattan bahsediyorlarsa, bazı şeyleri sormak ve araştırmak gerekir diye düşünüyorum.

tekrar soruyorum: fethullah gülen "camia" sı ne yapmaya çalışıyor?
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Risalelerin sadeleştirilmesi işine Fethullah Hoca cevaz verdiğine göre üstadın talebelerinin tepkisini önemsemediği sonucu ortaya çıkar...Fethullah hoca bunca yıllık tecrübelerine dayanarak, talebelerin nabzını iyi bilecek durummdadır...Ama talebelerin Fethullah hocanın kerndilerine cevab vereceklerine yönelik umudları boşunadır...Birde talebeler içinde Abdulkadir Badıllının ismini göremedik, acaba kendisinin bu konuda farklı bir ictihadı mı var diye aklımıza geldi...Yoksa emri hak vaki olduda bizim mi haberimiz yok?
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Eğer ağır hasta veya emri hak vuku bulmadıysa, A.Badıllı efendi bu konuda talebelerden farklı düşünüyor demektir...Eğer böyle ise talebler arsında ilk itizal hareketi başlamış demektir.. inş. biz yanılırız...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
[SIZE="4[B]"]Ebu turab isimli bir üyenin mesajını bu kapsamda paylaşmak istiyorum;[/B]

“Muhterem Agabeylerin bu konudaki gayretlerini takdir, tebrik ve tes'id ediyorum. Bu mes'ele bizleri incittigi gibi, Hz Usta'di, Saf-i Evvel butun Agabeyleri, Risale-i Nur'u incitti, Kur'an hesabina oldugu icin Kur'an'a dokundu, siddetli bir Kis'a sebebiyet verdiler, Insaallah daha baska manadaki siddeti Kis'lara sebibeyet vermezler, hareketlerinden vazgecerler. Agabeylerimizin tayin ettigi bir agabeyimizi, kendi cemaati Hocaefendi ile gorusturmek istememeleri hem NAHOS olmus, hem baska manalari deruhteye acik kapilara sebebiyet olmasi, hem de ehl-i imanin kendi aralarindaki sorunlarini halletmesi meselesindeki aciziyetin ifadesi olarak bizleri daha da derinden sarsmistir. Bir yazar agabeyimiz meselenin fazla kirginlik ve vurgunlukla degil de, karsilikli gorusmeler yolu takip edilerek cozulme taraftari olmasi, ki yine en sehil bir metod idi, fakat bu kardesler bunun da yolunu kapatmak istemeleri cok manidardir. Ne diyelim, Mevla Gorelim Neyler, Neylerse Guzel Eyler...”

yani abiler görevlendirdikleri bir kişi aracılığı ile görüşmek istemişler, birileri görüşmelerine engel olmuş. yani fethulklah gülen e bediüzzaman ın varisi olan abiler biel ulaşamıyor. çok vahim bir durum.

Ayrıca yine bu kapsamda hikem in, benim de altına imza attığım, şu mesajını da hatırlatmak istiyorum;

“ABD de oturmanın bir bedeli olması gerekir....Bediüüzaaman İstanbul Hükümetiinin fetvalarını, işgal altında fetva olmaz gerekçesiyle nasıl kabul etmediyse, aynen bunun gibi, ABD de oturan zatın bu meselelerdeki kelamının da hiç bir kıymeti harbiyesi olmaz..Zira İslam ülkelerini işgal edip, kadın , çocuk demeden hunharca katleden düşmanın bağrında konuşmanın ne ehmmiyeti olabilirki?”
[/SIZE]
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Risale-i Nur'u incitti, Kur'an hesabina oldugu icin Kur'an'a dokundu,...
Risalelerin sadeleştirmesini Kuran-ı Kerim'e nasıl dokunmuş oluyor.?
 

bakış

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2009
Mesajlar
4,717
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
İstanbul-Pendik
Fethullah gülenden kimse haber alamıyor zaten.Heleki aynı kaynaktan beslenenler alamıyorsa,fethullah gülenin gerçekten durumunun öğrenilmesi gerekir.
Şimdi burda fethullah gülene tahrip ettikleri içinmi eleştiri yapılıyor,yoksa sadeleştirdiği içinmi.Onu anlayamadım.Aydınlatırsanız sevinirim..
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Risaleler de sadelestirilebilir ne var ki bunda...
Aslina uygun sadelestirmeler yapildiktan sonra mes'ele kalmaz...
Bunda büyütülecek ne var anlamadim...
Hikem ictihattan falan bahsetmis...
Masal gibi...
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Muhterem Hoca Efendi, Lem’aları tahrip ederek basan bu Ufuk Yayınlarının sizin camiaya dahil olduklarını duymaktayız. Sizin bu tahribattan haberdar olup olmadığınızı bilmiyoruz.
 
Katılım
14 Eki 2006
Mesajlar
1,777
Tepkime puanı
67
Puanları
0
Kıssadan hisse :

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş,
bir arkadaşı arkadan seslenmiş "aman hoca
gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına
kadar doluydu". Hoca istifini bozmadan "bana ne"demiş. Arkadaşı, "ama hoca helva kazanı sizin
eve gidiyordu, buna ne dersin?" demiş; hoca yine istifini bozmadan "o zaman sana ne?" demiş. :ıslık:
 

bakış

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2009
Mesajlar
4,717
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
İstanbul-Pendik
Muhterem Hoca Efendi, Lem’aları tahrip ederek basan bu Ufuk Yayınlarının sizin camiaya dahil olduklarını duymaktayız. Sizin bu tahribattan haberdar olup olmadığınızı bilmiyoruz.
Akıl bazlı,ruh yollu açıklamanız yokmu?
vatikan çıkışlı diyalogculuğu savunan sizler,risalei nuru tahrif etmişsiniz.Tuu size,üstadın kemiklerini sızlatıyorsunuz.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Gülen risalelerin sadeleştirilmesi meselesine soğuk bakmıyor hatta merhum Necip Fazıl bu işe talip olduğunda keşke talebeleri buna izin verseydi diye de ifadeetmiştir çünkü Necip Fazıl'ın kendi üslunuyla da risalelerin sadeleştirilmesine ciddi katkı sağlayacağını düşünüyordu.
Nurlar onlarca dile çevrildi
İngilizceye İspanyolcaya Rusçaya ....

Bir ingiliz dahi Risaleleri bir Türk'den daha iyi anlıyor
Onlar tahrifat olmuyor ama türkçesini günümüz türkçesi ile ifade etmek mi tahrifat oluyor ben anlamış değilim
Nurlar kimsenin tekelinde değil.Üstadın talebelerinin elbette ciddi bir hatırı vardır ancak bu konuda ihtiyaç ne ise ona binaen davranılmalıdır.
Orjinalini okumak isteyenler için zaten sorun yok.
Ben sadeleştirme işinin çok isabetli olmasa da anlaşılır olduğunu düşünüyorum
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir

Akıl bazlı,ruh yollu açıklamanız yokmu?
vatikan çıkışlı diyalogculuğu savunan sizler,risalei nuru tahrif etmişsiniz.Tuu size,üstadın kemiklerini sızlatıyorsunuz.


BAKIŞ

TUU SANA Bedüzzaman rabbine kavuştuğu tarihi bilmiyorsun birde BEDÜÜZAMAN ERBAKAN ı destekledi diye BEDÜZAMANI siyasi çıkarlarında kullanıyorsun.

TUU SANA ERBAKAN ın ilk partisinden BEDÜZAMAN ın talebelerini dışlanmasını DOĞRU bulduğun için

GELELİM konumuza en ufak bir olayı bile SİYASİ ÇIKARLARINA kullanmaktan UTANMIYORMUSUN.

ÖNCE MEKTUBU oku sonra bu konuda F.GÜLEN in düşüncelerini öğren SONRA YORUM yap CAHİLİĞİNİ HER MESAJIN da belirtmekten HAZ mı aluyorsun.GURUR mu duyuyorsun.

SİZ KALKIYORSUNUZ ERBAKAN partisinden uzaklaştırılan olay a doğru diyorsun ki içlerinde BEDÜZAMAN dan bizzat ders alan talebeler vardı

SİZ KALKIYORSUNUZ ERBAKAN ın ilk partisindeki ve gurup oluşmasına vesile olan BEDÜZZAMAN ın talebesi MİLLETVEKİ nin sonra partiden dışlanmasını NORMAL görüyorsun TUU SANA

BU NASIL ZİHNİYET

Ne diyeyim sana acıyayımmı acımak ALLAH a mahsustur.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
BAKIŞ

TUU SANA Bedüzzaman rabbine kavuştuğu tarihi bilmiyorsun birde BEDÜÜZAMAN ERBAKAN ı destekledi diye BEDÜZAMANI siyasi çıkarlarında kullanıyorsun.

TUU SANA ERBAKAN ın ilk partisinden BEDÜZAMAN ın talebelerini dışlanmasını DOĞRU bulduğun için

GELELİM konumuza en ufak bir olayı bile SİYASİ ÇIKARLARINA kullanmaktan UTANMIYORMUSUN.

ÖNCE MEKTUBU oku sonra bu konuda F.GÜLEN in düşüncelerini öğren SONRA YORUM yap CAHİLİĞİNİ HER MESAJIN da belirtmekten HAZ mı aluyorsun.GURUR mu duyuyorsun.

SİZ KALKIYORSUNUZ ERBAKAN partisinden uzaklaştırılan olay a doğru diyorsun ki içlerinde BEDÜZAMAN dan bizzat ders alan talebeler vardı

SİZ KALKIYORSUNUZ ERBAKAN ın ilk partisindeki ve gurup oluşmasına vesile olan BEDÜZZAMAN ın talebesi MİLLETVEKİ nin sonra partiden dışlanmasını NORMAL görüyorsun TUU SANA

BU NASIL ZİHNİYET

Ne diyeyim sana acıyayımmı acımak ALLAH a mahsustur.


Risaleler'in Türkçesi üzerine bir tartışma

Sadeleştirmeye şiddetle muhalifim ancak Fethullah Gülen"in vaktiyle giriştiği teşebbüsler, Risalelerin sadeleştirilmesinde -en azından didaktik mülahazalarla- bir nevi müşterek mutabakat bulunduğu intibaını güçlendiriyor. Fethullah Gülen, yankıları hâlâ sürmekte olan röportajında Said

Nursi"nin Risalelerini sadeleştirmek konusunda önemli şeyler söyledi; bu vesileyle Türkçe meselesi etrafında verimli tartışmaların açılabileceğini ümid etmek isterim. Sayın Gülen, vaktiyle Necip Fazıl"ın Kırklareli"nde kendisine şöyle söylediğini hatırlatıyor: "Bediüzzaman, Sultanahmet"in mimarı gibi büyük bir adamdır. Bu büyük insanın büyük düşünceleri var. Fakat köprünün altında, dubalarda yaşayan insanlar var. Bunlar Bediüzzaman"ı, bu büyük mimarın sözlerini anlamazlar. Bana müsaade edilse de o dubalarda yaşayan insanların diline göre onu sadeleştirsem." Akabinde sadeleştirme yolundaki samimi gayretler, "Bu kitaplar böyle isteyene uluorta verilmez. O kim oluyor sadeleştirecek?" mülahazasıyla akamete uğratılıyor. Sayın Gülen, şahsi gayretleriyle bazı sadeleştirme denemelerinde bulunmakla beraber, kendi ifadesiyle "iki defa zılgıt" yiyor ve mesele kapanıyor.

Abartılı bir tez münasebetiyle

Edebi ve tarihi kıymet taşıyan hiçbir metnin sadeleştirilmesine taraftar değilim; nerede sadeleştirilmiş bir metin görsem, sadeleştiren kişinin, anlamı nerede, kaç defa, neresinden bıçakladığı suali içimi kemirip durduğu için bu kabil gayretlere hoşgörüyle bakamaz oldum. Bu genel çerçeve ışığında Risaleler"in sadeleştirilmesine de karşı çıkmam gerekiyor lakin benim açımdan meselenin başka boyutları var.

Bundan dört sene önce Köprü dergisinde bir yazar, "Said Nursi Türkçesi" başlığıyla katılmama imkân olmayan fikirler ileri sürdü; buna göre (özetliyorum) Said Nursi Türkçe"yi yeniden ihyâya karar vermiş ve bunun için İstanbul ağzı yerine Osmanlı Türkçesi"ni esas almıştı. Keza Nursi, Arapça ve Farsça yanında Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Zazaca gibi mahalli dillere ilaveten Azeri ve Tatar şivelerine de aşina olduğu için neredeyse bütün Türk ve İslâm dünyasına hitab edebilen ve "hepsinin ortak hususiyetlerini taşıyan müstesnâ bir dil terennüm" etmişti. "Üstâd"a duyduğu sevgi ve saygının aşırılığına mağlub olan yazar, bununla da iktifa etmeyerek Said Nursi"nin kelimeleri seçerken "Sinan"ın mâbedine taş, Itrî"nin tamburuna tel, Karahisârî"nin hattına mürekkep alırken göz önünde bulundurduğu hassasiyeti" gösterdiği, hatta "böylece yalnız dinî meselelerde değil, dil ve üslûp sahasında da içtihat yaptığı kanaatini savunmuştu. Yazar, külliyatın Yahya Kemal, Mehmed Akif, Ahmed Haşim"in eserleriyle mukayese edildiğinde onlardan "çok daha sade, akıcı ve anlaşılır bir dille yazıldığı" iddiasında bulunmaktan da çekinmemiş ve nihayet Türkçe"nin, "Osmanlı Devleti"nin cihan hakimiyetinden sonra ilk defa Risale-i Nur Külliyatı sayesinde milli hudutları aşarak yeniden dünya dili olma şansını yakaladığı" gibi aşırı tezler seslendirmişti.

İlim vadisinde fart-ı muhabbete mesağ yoktur!

Üzerime vazife olmadığı halde, tekzibe uğramadığı için doğru zannedenler çıkabilir endişesiyle Köprü dergisine yazılı itirazlarımı göndermiştim; nezaket gösterip yayınladılar ve bu tavırlarından ötürü hâlâ müteşekkirim; ne var ki, ismini kasden belirtmediğim yazar, mukabilinde yeni ve bu defa tartışmaya lüzum görmediğim bir üslup kullandığı yazısında fikrini değiştirmediğini beyan edince susmayı tercih etmiştim. Kimseye bühtan etmiş olmak istemem ama, "o kim oluyor sadeleştirecek" zılgıtı ile, Türkçe"nin Said Nursi sayesinde dünya dili olma şansını yakaladığı yolundaki aşırı iddia arasında bir zihni akrabalık gördüğümü de itiraf etmeliyim. Bu noktada, "literal", yani söylenenleri lâfzıyla değerlendirmek yerine "empati" hassasını kullanarak değerlendirme yapmalıyız: Bana göre Said Nursi"nin bağlıları, üstadlarına büyük bir hayranlık ve muhabbet duydukları için ondan sâdır olabilecek her şeyi mükemmellik nümûnesi gibi görme eğilimi içine giriyorlar; bu, anlaşılabilir, hattâ anlamak gereken bir tutumdur ama o tip hükümlere katılmak noktasında kimseyi bağlamaz.

Bu terazi bu sıkleti çekmez!

Şahsi kanaatim itibariyle Said Nursi"nin Türkçesi hakkındaki kanaatlerimi (delillendirmeksizin) burada belirtmek isterim:

1- Said Nursi"nin Türkçesi, İslâmi ıstılahlara âşinâlığı ve Arapça"ya vukufu yüzünden "Osmanlı Türkçesi" görüntüsü veren, ancak klasik ve edebî Osmanlıca zevkini dikkate alma gereği duymayan bir lisandır; ben onun yazdıklarını, manevi yıkıntıya uğrayan gönülleri onarmak ve güçlendirmek, imânî nokta-i nazardan cemiyeti güçlendirmek maksadıyla bütün ömrünü hâlisâne mesâiye vakfetmiş bir insanın geride bıraktığı mânidar bir iz olarak görüyorum.

2- Said Nursi"nin Risalelerdeki Türkçe tasarrufuyla "estetik bir ihyâ" inşâ etmeye çalıştığı kanaatinde de değilim.

Keşke Necip Fazıl'a şans verilseydi...

Dolayısıyla bugünün meselesi, herşeyden önce Risalelerin diliyle klasik Osmanlı Türkçesi arasındaki âşikâr farkları görüp değerlendirebilecek kıratta dil zevkine sahip insanların sayıca giderek azalmakta oluşudur. Bu haliyle Risaleler"in genç okuyucularda "klasik Türkçe budur" intibaı verecek tarzda örnek ittihaz edilmesinden rahatsızlık duyuyorum. Vaktiyle keşke Necip Fazıl"ın teklifi ciddiye alınmış olabilseydi; kaldı ki Üstad Necip Fazıl"ın böyle ciddi ve lisânî bakımdan kendi içinde hayli riskler taşıyan bir projeyi hangi noktada yarım bırakacağı meselesi, tilmizlerinin daha iyi tahmin edebilecekleri bir spekülasyon olurdu. Herşeye rağmen Necip Fazıl"ın, o renkli ve revnâkli Türkçesiyle neler yapabileceğini görmüş, bilmiş olurduk.

Niyet varsa acelenin vaktidir

Başta da ifade ettik; sadeleştirmeye şiddetle muhalifim ancak Fethullah Gülen"in vaktiyle giriştiği teşebbüsler, Risalelerin sadeleştirilmesinde -en azından didaktik mülahazalarla- bir nevi müşterek mutabakat bulunduğu intibaını güçlendiriyor. Eğer böyle bir mutabakat hâlâ devam ediyor ise vakit kaybedilmemesi lüzumu açıktır, zira "eyvâh"larla ilân etmek durumundayız ki, klasik Türkçe"nin sırrına ve zevkine âgâh bulunan nâdidelerin sayısı hızla azalırken bu vadide ihtiyat kuvvetleri de imdâda yetişecek gibi görünmüyor. Bundan belki de elli sene sonra klasik Türkçe zevki ve tasarrufu, üniversite koridorlarının loş odalarına sığınmış birkaç arkaik diller uzmanının insâfına terkedilmiş olacaktır.

kaynak adresi http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/columnistDetail_getNewsById.action?newsId=9647

BİR ÖRNEK

İSLAM a soğuk bakanlarının savundukları neydi İSLAM ülkelerini gösterip TEKNOLOJİ ve SANAYİDE geri kalmasına İSLAM ı gösteriyorlardı ÜSTAD ın bu konuda AKLIN ZİYASI RUHUN ZİYASI ile başlayan sözlerini BU DUBA ALTINDA KALANLAR NASIL ANLAR.

MEDRETÜT ZEHRA yı nasıl anlayabilirler.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Tahrif, sadeleştirme faaliyeti sonucunda bir şekilde manaların bozulmasıdır. Mektubu yazanlar ya da konuyu bilenler, ufuk yayınlarının yaptığı işte hangi manalar nasıl bozulmuştur; bundan misaller gösterebilmesi de lazım... Bu şekilde ayakları yere basmayan bir itiraz. (Mektub sahiplerince 'tahrib' kelimesi kullanılmış... Tahrib ile tahrif birbirinden farklıdır. Yazıldığı lisanı sadeleştirip o lisanı tahrib edersiniz; ama bu yaptığınız manaları bozduğunuz anlamına gelmez. Mana bozulmadıysa bu itiraz neden? Onlarca yayınevinin bastığı bunca asli lisanlı risalesinin yanında, sadeleştirilmişlerinin bulunmasından endişe duymak... Umuma açık bir mektupta bu kadar çok açık bırakılması doğru değil... Bunların kısaca da olsa açıklığa kavuşması gerekirdi.)

İkinci bir husus, ufuk yayınlarının Gülen cemaatinden olup olmadığından dahi emin değillermiş gibi bir üslub kullanılmış. Dikkat çekici.

Üçüncüsü, Mektubun altına imza atanların Gülen cemaatini ve nurcu olmayanları etkileyip yönlendirebileceklerini sanmıyorum. Yazdıkları iddialar doğru ise "geçmiş olsun" demek gerek... Bu mektuba cevap gelmezse, bir reddiye yazmalılar ve bahsettiğimiz açıklamalarla misalleri orada neşretmeliler.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Ben nurcu değilim, gülenci de değilim.

Fakat bu konuda Gülen hocayı doğru buluyorum, "sadeleştirilme yapılmasın" diyenleri anlamıyorum, ne mahzuru var sadeleştirmenin??

TAHRİFAT olur diye düşünüyorlarsa Üstadın talebeleri henüz sağlar, otursunlar bir heyet, bir komisyon oluşturulsun ve özüne sadık bir sadeleştirilme yapılsın, buna engel yok ki.

Şu haliyle risalei nurları Türkiye halkının yüzde 70'i anlamıyor,anlayamıyor.

Risalei nurların hem asılları hem de sadeleştirilmiş halleri olsa, isteyen onu isteyen öbürünü okusa bunun ne kötülüğü olur????

Hem risalei nurlar şu kadar dile tercüme edilip yayınlandı diye övünülüp hem de günümüz türkcesine sadeleştirilmesine karşı çıkmak neyin nesi?

İngilizceye çevrilirken, fransızcaya almancaya çevrilirken tahrifat olmuyor da Türkçeye sadeleştirilince mi tahrifat olacak?
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Fethullah gülenden kimse haber alamıyor zaten.Heleki aynı kaynaktan beslenenler alamıyorsa,fethullah gülenin gerçekten durumunun öğrenilmesi gerekir.
Şimdi burda fethullah gülene tahrip ettikleri içinmi eleştiri yapılıyor,yoksa sadeleştirdiği içinmi.Onu anlayamadım.Aydınlatırsanız sevinirim..

şerh ve izaha evet. ama sadleştirmeye hayır.

sadeleştirme tahrifattır.

Said Nursi'nin el yazılı sadeleştirme reddiyesi
http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=135747

bediüzzaman said nursinin talebelerinden said özdemir, risalei nur un neden sadeleştriilemeyeceğini açıklıyor (8 şubat 2012 ankara)
http://www.risalehaber.com/video.php?id=274


bediüzzaman said nursinin talebelerinden kırkıncı hocanıni, risalei nur un neden sadeleştriilemeyeceğini açıklıyor
http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=137202

bediüzzaman said nursinin talebelerinden kırkıncı hocanıni, risalei nur un neden sadeleştriilemeyeceğini açıklıyor
http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=136492

bediüzzaman said nursinin talebelerinden Eyüp Ekmekçi, risalei nur un neden sadeleştriilemeyeceğini açıklıyor.
http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=139031


ve daha onlarca sayılabilir... (malum, bazıları uzun yazı okuyamıyor diye kısa kestim.)
 
Üst