Saİd Nursİ Hata Yapar Mi ?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Evet, aslında söylemek istenenler açıkça söyleniyor.. "Risale-i Nurlar ilham ve keşf eseridir.. Allah tarafındandır.. Onda zerre hata yoktur.."

Bu tamamen bir inanç ve ihlastır..

Ancak bir aciz kulun eserini Allah'tan inen bir kitap gibi algılayan ve algılanmasını isteyen bir inanç ve ihlas..

İnanmak ve ihlas etmek güzeldir ancak bir eseri tamamen kusursuz ve Allah katından görmek büyük bir hatadır.. Kaldı ki bugün aynı iddiayla ortaya çıkan başka cemaatler de vardır.. Yarın gine olacaktır.. Her keşf ve ilhamı biz Allah katından görürsek bu islam'ın kıyamete kadar parçalanıp bitmesi olacaktır.. Şöyle de söyleyebiliriz; yarın bir gün biri de kendine bir kitap yazdırıldığını; Üstad Hazretlerinin ve eserinin devrinin kapandığını kendi devrinin açıldığını pekala iddia edebilir.. Elbette buna samimi olarak inanıp ihlas edenler de olacaktır.. Sonraki gürültüyü tahmin edersiniz.. "Seninki Allah katından değil; asıl bizimki Allah katından; bizimki daha fazla Allah katından.. vs.. vs.."

Üstad Hazretleri ki Allah Ondan razı olsun, kıymetli bir alimimizdir.. Her alimimiz gibi isabet ettiği ya da edemediği hususlar olmuştur.. Yazdığı eseri de kendi ilmidir, keşf ve ilhamlarıdır..

İslam'da keşif ve ilham dahi başlı başına bir sened ve delil olmaz.. Ancak sahibini bağlar, sahibini ilgilendirir..

İşin daha garibi şudur ki Risale-i Nur'un yanılmazlığına gine Risale-i Nur şahid tutuluyor.. Hangi mesele olsa hemen oradan bir takım satırlar dile geliyor.. Halbuki bir Alimin ve bir eserin şahidi mutlaka başka bir alim ve eseri olmak zorundadır.. Ya da başka alimler ve başka eserler..

Üstad Hazretlerinin Üstadı İmam Rabbani Hazretleri bakın ne diyor, Üstadın "Üstadım" dediği bir Alime kimsenin itirazı olmaması akıl ve vicdan gereğidir:

“ … ilhâm ve keşf, ancak sâhibi için seneddir. Başkalarına sened olamaz. ..” (Mektubat-ı Rabbani 31. mektup)

Bu yargıyı Mektubat-Rabbbani'de tekraren tekraren dile getiriyor.. Hatta bir yerinde der ki:

"Keşf ve ilham vahiy gibi değildir.. Vahyi getiren melekdir ve ona akıl ve nefs noksanlıkları, nakısaları bulaştırmadan olduğu gibi indirir.. Fakat ilham ve keşfe kişinin aklı ve nefsi her zaman karışabilir; o nedenle bilgi yanlış ya da isabetsiz olabilir.. Bu nedenle ilham ve keşf dinde bir delil, bir sened teşkil etmez; sadece sahibini bağlar... Ona uyanlar ve onu taklid edenler de mazur değillerdir.. Bu yüzden mesul tutulurlar.." (Şu an hangi mektub idi tam hatırlayamıyorum, ancak tekrar rastlarsam Mektub numarasını da bildireceğim inşallah)

Sonuçta Risale-i Nurlara yanılmaz gözüyle bakanlar her ne kadar güzel bir ihlasın örneğini veriyorlarsa da neticede Allah katından bir eser olduğu iddiasını da beraberinde barındırması nedeniyle azim bir ifradın sahibi olarak karşımıza çıkıyorlar.. Bu telakkiyi İslam'a mal etmek mümkün değildir.. Bu telakkiyi umum müslümanların kabullenmesini beklemek mümkün değildir ve insaftan da sayılmaz..

Bundan başka Nur Talebesi kardeşlerimden Risale-i Nur'a, Tam bir Mürşid-i Kamil, Mehdi AS. gibi sıfatlar yakıştıranlar da var..

Bütün bu iddialar belki Risale-i Nur'un kaybedilmesi ve harcanması demektir..

En azından Risale-i Nur'un selameti için olsa bu hatalarınızdan dönünüz..


Soru içinde cevap gizli.

Ahir zamanın, süfyanın, deccalın dehşetli tahribatına karşılık Cenab-ı Hakk imtihanın sırrına uygun olarak bir kurtarıcıyı, bir islam erini, Hz. Mehdi'yi gönderecektir.

Eğer Bediüzzaman asırlardır beklenen Hz. Mehdi ise kendisine ve risale-i nurlara atfedilen üstünlüklere fazlasıyla layıktır. Eğer değilse haklısınız. Kırılma noktanız da burasıdır.

Eğer Bediüzzaman'ın yaşadığı dönem bahsettiğim tarihin en dehşetli tahribatına sahne olduysa (mesela onüç-ondört asırlık hilafet sona erdiyse ki islamın başına gelen en büyük tahribattır, zira bir anda islam ülkeleri başsız kalmış ve paramparça olmuştur...)...

Ama siz veya yakın arkadaşlarınızın tabi oldukları meşayıh Hz. Mehdi gelmemiştir diyorsa o zaman kırılma değil parçalanma noktasındasınız demektir.

İşiniz hem kolay hem zor. Bu noktada yol ikiye ayrılıyor. Biri sağa biri sola...
 

islamveinsan

Doçent
Katılım
28 Eyl 2006
Mesajlar
1,360
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Suvas
s.a

Risale i nurda hatalar var mıdır ? sorularından murad; hatalar vardır demeye ikazını dillendiriyor... Hatalar bulunup neşr edilsin izah ve irşad edilsin... Hakikatler biliniyorsa dillendirilmesin, tevil ve teşhir edilsin...

Şu alime göre, bu hocaya göre şeklinde izahlardan değil; bu ayete ve şu hadis e muhalefet var şeklinde sunulsun...

Mürşid i kamil sıfatını insanlar a yakıştıranların Kur'an ın bir tefsiri olan Risale i nur a bu sıfatları uygun bulmamalarının sebebi nedir ?

Oysa Mürdiş Kur'andır... Risale Kur'an ın tefsiri ise o zaman bir nevi Mürşid dir risaleler... Bu demek değil ki fizilal il Kur'an mürşid değildir... teemmel..

Selam ve dua ile..
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
İman hakikatleridri..
Yazdrılmıştır.DEr...
Alalhın ilhamla vehbi ilimle yazdıRdığı eserlerde hata olması mümkün mü?Varsa hodrimeydan bulun!...
Kalın selametle...

Vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra "bu Allah katındandır" derler. Hedefleri, onun karşılığında bir şeyler almaktır Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!.” (Bakara 2/79).

Risale-i Nur, bana Allah tarafından ilham ile yazdırıldı. Eski Said ile yeni Said’in aklı bir araya gelse, Risale-i Nurların onda birini yazamazdı. Ben bu risaleleri kendi aklımın ürünü olan ilimle yazmadım. İnayet-i Rabbaniye ve tuluat-i kalbiyye nevinden ilhamatla yazdım...”
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
5. Barut Hakkı kardeşim,

Meşayıh bir değil ki!

Hadi benim sözlerim beraber bulunduğum arkadaşlarımın Meşayıh'ına atfedilsin, onunla sınırlı kalsın..

Bugün bu kadar tanınmış Meşayih var.. Hepinizin bildiği Menzil var, Erenköy var, Çarşamba var, İskenderpaşa var, Erzincan, İstanbul var, Kıbrıs, Yahyalı var.. Vs.. Vs..

Hiç birinden bu yönde bir haber varid olmamıştır.. Mehdi AS. çıkmıştır ve o da Bediüzzamandır diyen olmamıştır..

Tam tersi her yerden gelen haberler henüz çıkmadığı yönünde..

Yani ortada bir parçalanmışlık zaten var.. Bediüzzaman'ı Mehdi kabul etmenin ya da etmemenin vakti saati çoktan geçmiş..

Allah hayırlısını versin..

Ben derim ki ümmet-i Muhammed şerde ittifak etmez.. Hayırda ittifak eder.. Bu işin hayrı da Mehdi AS.'ın henüz gelmediğine dair olan icmadır..

Aksini söyleyebilecek Meşayıh ve bağlıları tabi her zaman için buradan söyleyebilirler.. Buna mani hiç bir engel yok.. Ama gine umumun itibar edeceği bir Zat olmalıdır.. Yoksa ben Mürşidim diyen herkes Mürşid olamayacağı gibi; halihazırda sahte Mehdiler de piyasada bolca bulunmaktadır.. Onların çıkıp "Evet, Mehdi hocamızdır" demesi hiç bir işe yaramayacağı gibi konumuzu da aydınlatmaya kesinlikle yetmeyecektir..

İslamveinsan kardeşim, Mürşid-i Kamil eser olmaz, kitap olmaz.. Mürşid-i Kamil velayet sahibi canlı kanlı bir insandan olur.. İslam Tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu.. Bunu nice eserler yazıp tespit etmiş..

Aksi söyle doğru olabilir.. Eserler yol göstericidir ve aydınlatıcıdır; ama anlaşıldığı gibi Mürşid-i Kamil'in hizmet ve görevini karşılayamazlar.. İnsanları geldiği yere tertemiz geri dönderemezler.. Nefsi tezkiye edemezler.. Yolun tehlikelerini bizzatihi yaşatarak atlattıramazlar.. Yaşantıda en güzel şekilde örnek olmazlar.. Güzel ahlakı anlatırlar ama bizzatihi gösteremezler..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
aziz kardesim, vahiyle yazdim demiyor bediuzzaman rahimehullah, bal arisina ilham eden Allah, tabidir ki beserden Musluman kuluna daha alasini ilham edecektir, hak ve hakikati bilmesi bulmasi adina...

bir bocek bu ilham ile nasibleniyor da, bir insan nasiblenmez diyemeyiz.

bediuzzaman rahimehullah gibi omru Kur'an'a saygi ve vefa ile gecmis biri kendisine su sozun nisbet edildigini bilseydi emin olun kahrindan hastalanirdi.

su adetten vazgecelim:

elimize aldigimiz meal ayetlerini İslamligi sahih insanlara -Allah adina bir yargiclikla- bir yafta malzemesi yapmayalim.

selametle
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
Sayın Hak-dilaram

Aşağıdaki söz de ona aittir.Ona ait pek çok tevilinde zorlanacağınız sözler yazabilirim.Ben açıkcası kitaplarını okumadım.Ama sözleri çok iddialı ayet ise çok sert ben şahsen emniyetli yönde kalmayı tercih ederim.
selametle
"Ben sekiz-dokuz yaşında iken, nahiyemizde ve etrafında bütün ahali Nakşî Tarikatında ve orada Gavs-ı Hîzan adıyla meşhur bir zattan yardım isterken, ben akrabama ve bütün ahaliye aykırı olarak "Yâ Gavs-ı Geylanî" derdim. Çocukluk itibariyle ceviz gibi ehemmiyetsiz bir şeyim kaybolsa, "Yâ Şeyh! Sana bir fatiha, sen benim bu şeyimi buldur" derdim. Şaşırtıcıdır ama yemin ederim ki, böyle bin defa Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiştir Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sözler Neşriyat s. 120
 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sayın Hak-dilaram

Aşağıdaki söz de ona aittir.Ona ait pek çok tevilinde zorlanacağınız sözler yazabilirim.Ben açıkcası kitaplarını okumadım.Ama sözleri çok iddialı ayet ise çok sert ben şahsen emniyetli yönde kalmayı tercih ederim.
selametle
[QOUTE]
Risale-i Nur, bana Allah tarafından ilham ile yazdırıldı. Eski Said ile yeni Said’in aklı bir araya gelse, Risale-i Nurların onda birini yazamazdı. Ben bu risaleleri kendi aklımın ürünü olan ilimle yazmadım. İnayet-i Rabbaniye ve tuluat-i kalbiyye nevinden ilhamatla yazdım...”[/QOUTE]

Bu söz bizzat hakikatı anlatıyor ki nesini tevil edeceksin.

Kesbi ilimler dahil bütün ilimlerin sahibi Cenab-ı Hakk'tır. Bir alimin alim olduğunun bir cihette göstergesidir bu. Yok "bu muhteşem eserler benim bilmem kaç yıllık çalışmalarımın eseridir. Çok çalıştım çoook." mu demesi lazımdı ehli dünya gibi?

Eğer üniversitede okumadın ve olaki elektronik mühendisliğinde okursan bu dediklerimi "Elektromagnetik Dalgalar" veya "Devre Teorisi" derslerini gördüğünde çok daha iyi anlayacaksın.
 

zeygue

Aktifleşmemiş
Katılım
17 Kas 2006
Mesajlar
1,262
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Ankara
Bu söz bizzat hakikatı anlatıyor ki nesini tevil edeceksin.

Kesbi ilimler dahil bütün ilimlerin sahibi Cenab-ı Hakk'tır. Bir alimin alim olduğunun bir cihette göstergesidir bu. Yok "bu muhteşem eserler benim bilmem kaç yıllık çalışmalarımın eseridir. Çok çalıştım çoook." mu demesi lazımdı ehli dünya gibi?

"Vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra "bu Allah katındandır" derler. Hedefleri, onun karşılığında bir şeyler almaktır Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!.” (Bakara 2/79). "
Bu ayetin muhatabı kim ?

Mezhep imamlarımız gibi "Bu söylediklerim kendi görüşlerimdir,daha doğrusunu getirirseniz düzeltiriz." deseydi daha şık olurdu.
Eğer gerçekten ilahi ilhamla yazdırıldığını kabul edersek "Kuran artık bu çağa hitap etmekte yetersiz kaldı Allah ek kitap gönderdi." anlamı çıkar (haşa).

Kitaplarını ilhamla yazdırıldığını iddia ediyor ama ispat yok.
Üniversitede okuyan biri olarak, her konuya bilimsel düşünceyle yaklaşman gerektiğini ihmal ediyorsun, diye düşünüyorum.

İslam dini diğer dinler gibi inanç dini değildir.Akıla,mantığa bilime uyan tek dindir.
selametle
 

avrasya

Paylaşımcı
Katılım
26 Kas 2006
Mesajlar
106
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ya arkadaşlar niye tartışıyorsunuz ki herkes hata yapabilir.Peygamberlerin bile zelle denilen hataları var.
 

ANTI_TAGUT

Üye
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ya arkadaşlar niye tartışıyorsunuz ki herkes hata yapabilir.Peygamberlerin bile zelle denilen hataları var.

Kime diyorsun ki ?

Yazdırılan kitapta hata görülebilir mi ki ? Onu Kuran gibi gören , bu devrin hablullahı , urvetul vuska sı denilerek kurana verilen sıfatları bu kitaba verenler onda hata görebilirler mi ? Gösterenlere tahammül edebilirler mi ? Görseler kabullenebilirler mi ? (ki)
 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Vay o kimselere ki, kendi elleriyle kitap yazarlar, sonra "bu Allah katındandır" derler. Hedefleri, onun karşılığında bir şeyler almaktır Vay o ellerinin yazdığından dolayı onlara! Vay o kazandıklarından dolayı onlara!.” (Bakara 2/79). "
Bu ayetin muhatabı kim ?

Mezhep imamlarımız gibi "Bu söylediklerim kendi görüşlerimdir,daha doğrusunu getirirseniz düzeltiriz." deseydi daha şık olurdu.

Bediüzzaman bundan çok daha takva cihetini söylüyor. Risale-i nurlar bana ait değildir ancak içinde aykırı birşey bulursanız o bendendir, bana aittir...

Eğer gerçekten ilahi ilhamla yazdırıldığını kabul edersek "Kuran artık bu çağa hitap etmekte yetersiz kaldı Allah ek kitap gönderdi." anlamı çıkar (haşa).

Kitaplarını ilhamla yazdırıldığını iddia ediyor ama ispat yok.

Vahiyle ilham farklı şeyler. Yanlış biliyorsunuz. İlhamın mertebesi farklıdır. Vahiy peygamberlere gelir. İlham herkese nasip olabilir, ki hayvanların hepsine nasip oluyor...

Üniversitede okuyan biri olarak, her konuya bilimsel düşünceyle yaklaşman gerektiğini ihmal ediyorsun, diye düşünüyorum.

İslam dini diğer dinler gibi inanç dini değildir.Akıla,mantığa bilime uyan tek dindir.
selametle

İslam dininin akla, mantığa ve bilime uygun olması meselesi ehl-i dalaletin uydurduğu bir yaklaşımdır. Zira Allah'ın insanlara buyurduğu hükümleri (dini) yine kendi tasarrufunda olan şeylerin tasdikine ihtiyacı olduğunu düşünmek haşa Allah'ı acizlikle itham etmektir veya O'nu yanlış bilmektir.

Hem akla, mantığa, bilime aykırı olsa ne olacak ki. Tutup hristiyan mı olacağız.

Hem akıl, mantık tanımı kişiden kişiye değişen kavramlar ki bilim bile öyle. Dün a dediğine bugün pişkin pişkin b diyebiliyor.
 

ANTI_TAGUT

Üye
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
şamil islam ansiklopedisinden ilham başlığı

İslâm akâidinde, ilim elde etme yolları arasında ilham kabul edilmemiştir. Kelâm âlimlerinin çoğu bu görüştedir. Ancak bu meseleyi Taftazanî şöyle yorumlamıştır:
İlham herkes için bilgi vasıtası değildir. Başkasına karşı delil olarak kullanılmaya elverişli de değildir. Kişinin kendisi için ilham delil olabilir. Çünkü ilhamla ilim hasıl olduğu konusunda şüphe yoktur. Bu hususla ilgili hadisler mevcuttur. Bir çok seleften bununla ilgili haberler nakledilmiştir (Taftazanı, Şerhu'l-Akâid, terc. Süleyman Uludağ. s. 121).

Gazzalî, Razî ve Âmidî gibi bazı kelâmcılar nazar ve istidlal söz konusu olmaksızın ilhamla yakînî ve kat'î bilgilerin elde edileceğini kabul ederler. Ancak ilham zannedilen şey vahim olabilir. Şeytan'ın vesvesesi olabilir. Bunun için ilhamı vahim ve vesveseden ayırabilmek için onun dine uygunluğunu âyetlerle ve hadislerle kontrol etmek gereklidir. Bu şekilde kabul edilen ilham bile dinler ve mezhepler konusundaki tartışmalarda ölçü değildir (İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I, 59).

Vahiy ile ilham arasındaki farklı yanlar şunlardır:
1. Vahiy yalnızca peygamberlere gelir.
2. İlhamda melek gözükmez.
3. Kendisine ilham gelen kişi bunu gizleyebilir. Hatta gizlemesi daha güzeldir. Peygamber vahyi gizleyemez,
4. Vahiyde kesinlik vardır. Peygamber vahyin, Allah'tan geldiğini kesin olarak bilir. İlham zannîdir
(Zurkânî, Menâhilu'l-İrfân, Kahire 1954, I, 64).

İham, Batı dünyasında mistisizm; Doğu dünyasında ve özellikle İslâm aleminde tasavvufun gerçeğe ulaşma yollarından biri ve en önemlisi olan sezgi (hads-instuition) ile eş anlamlı kullanılmıştır. Sûfiler ilham'ı bir bilgi edinme yolu olarak kabul etmiştir
(Cürcânî, Ta'rifât, s. 35)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Gazzalî, Razî ve Âmidî gibi bazı kelâmcılar nazar ve istidlal söz konusu olmaksızın ilhamla yakînî ve kat'î bilgilerin elde edileceğini kabul ederler. Ancak ilham zannedilen şey vahim olabilir. Şeytan'ın vesvesesi olabilir. Bunun için ilhamı vahim ve vesveseden ayırabilmek için onun dine uygunluğunu âyetlerle ve hadislerle kontrol etmek gereklidir. Bu şekilde kabul edilen ilham bile dinler ve mezhepler konusundaki tartışmalarda ölçü değildir (İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I, 59).

Ancak ilham zannedilen şey vahim olabilir. Şeytan'ın vesvesesi olabilir. Bunun için ilhamı vahim ve vesveseden ayırabilmek için..

Burdaki "Vahim"ler, "vehim" yani olmayan bir şeyi olmuş gibi hissetmek olacak..

İham, Batı dünyasında mistisizm; Doğu dünyasında ve özellikle İslâm aleminde tasavvufun gerçeğe ulaşma yollarından biri ve en önemlisi olan sezgi (hads-instuition) ile eş anlamlı kullanılmıştır. Sûfiler ilham'ı bir bilgi edinme yolu olarak kabul etmiştir
(Cürcânî, Ta'rifât, s. 35)

Evet, Sufilikte ilham ve keşf bir bilgi kaynağıdır ama, Sufiler kabul ederler ki bunlar Dinde bir delil ve sened değildir.. Sadece sahibini ilgilendirirler..
 

ANTI_TAGUT

Üye
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
66
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aslının vahiy olduğunu söylediği, "Celcelûtiye" adlı kitapta; "Risale-i Nur'lann, "Nur talebeleri" diye adlandırdığı öğrencilerinin ve "Bediüzzaman" lakabıyla kendisinin zikredildiklerini anlatır. Kitaplarına, Kur'an'ın kuvvetli işaretle iltifat edildiğini, imam Ali (r.a.) v.b. tarafından ehemmiyet verildiğini, kitaplarının hatta içindeki birçok konunun bile isminin iradesi dışında bildirildiğini şu ifadelerle izah eder:

"Çok defa kalbime geliyordu; Neden imam Ali (r.a.), "Risaletü'n-Nur'a" ve bilhassa "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ne ehemmiyet vermiş, diye sırrını beklerdim. Lillahilhamd, o sır ihtar edildi... "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ni imam Ali (r.a.) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş."

Şualar, Sayfa 628

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=628



"Ben Celcelûtiye'yi okuduğum vakit, sair münacaatlara muhalif olarak kendim bizzat hissiyatımla münacaat ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisamyle taktirkarane olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alakadar ve tefekkürât-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve "Risale-i Nur" ile münasebetini gördüm ve anladım ki; o halet bu münasebetten ileri gelmiş".

Şualar, Sayfa 646
http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=646



Hz. imam Ali (r.a.), Tugadusiracunnuri fırkasiyle "Risale-i Nur"u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslariyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryanice isimleri tâdâd (birer birer söyleyip sıralayarak39) ederek münacaat eder." Yine Hz. Ali (r.a.) ahir zamanda "Risale-i Nur"u dua ile Allah'tan niyaz ediyor, "Risalei Nur'u medhü sena ediyormuş.

Oysa islâm inancında "Allah'tan bilgi almanın yolu vahiydir. Gayb, hakkında bilgi sahibi olmanın yolu da budur."




CELCÜLETİYE DUASINI HZ. ALİ , SAİD NURSİYE VERMİŞTİR ! :


Risalelerinin hemen her paragrafında batınî manalar yüklenilmiş ütopik çıkartımlara rastlanılır. Aslının vahiy olduğunu söylediği meçhul kitabın, vahiy nazil olduğu vakit, Resûllülah (s.a.v.) tarafından İmam Ali (r.a.)'a yazdırıldığını söylüyor.
Bununla da yetinmeyen Said Nursi, kullanmış olduğu "Bediüzzaman" lakabının da vahiy ile nazil olan "Celcelûtiye"nin Süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinin dışında kendisine verildiğini şu ifadeler ile söyler;



SEKİZİNCİ ŞUA
YEDİNCİ REMİZ

Hem Otuzuncu Lem'a namında ve altı nükte olan risale-i esmâya bakarak bakarak
b1103.gif
deyip sair işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem'aya takip karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lâfzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mânâ-yı mecazî cihetinde Hazret-i İmam-ı Ali'nin (r.a.) lisanıyla kendine dua olan
b1104.gif
yani "İsm-i Âzam olan o esmâ risalesinin bereketiyle beni teşettütten, perişaniyetten hıfz eyle yâ Rabbi" meâli, tam tamına o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm-ı mecazî delâlet ve İmam-ı Ali'nin (r.a.) ise gaybî işaret eder diyebiliriz.


Hem madem Celcelutiyye'nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor.
Ve madem Kur'ân itibarıyla bu asır dehşetlidir ve Kur'ân hesabıyla Risale-i Nur bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hadisedir.
Ve madem sarahat derecesinde çok karine ve emarelerle Risale-i Nur Celcelutiyye'nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş.

Şualar, Sayfa 642 -643


http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=642

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=643




Said Nursi, Kur'an-ı Kerim'in bir çok âyetinin kendi Risalelerin'e işaret ettiğinden bahseder:

"Sözler adedince otuz üç âyet, hem manasıyla, hem cifirle, "Risale-i Nur"a işaretleri, uzaktan uzağa icmalen görüldü. Ayrı ayrı tarzlarda otuz üç âyet müttefıkan "Risale-i Nur"u remizleriyle.gösterdiği, hayal meyal görüldü..."

Kendisine alenen bir kitap inmeyince, bu kez inmiş olan Kitab-ı Kerim'de kendisini görmeye çalışır, bunun yollarını arar durur.


Daha doğrusu onlardan herbiri, kendisine (önünde) açılmış sahifeler (ilahi vahiy) verilmesini istiyor. " (Müddessir/52 )

"Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vah-yedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bu gün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız." derken onların halini bir görsen" (En'âm/93 )

"...Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. " (En'âm/144)

"Kim Allah'a ("Allah böyle buyurdu" diye) karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rab'lerine arz edilecekler, şahitler de; "işte bunlar Rab'lerine karşı yalan söyleyenlerdir," diyecekler. Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir!" (Hûd/l8 )

"...Okuduklarını kitaptan sunasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları, Kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: "Bu Allah kalındandır" derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar." (Al-i Imrân/78 ) "...Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" (A'râf/28 )

"...Yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz? (Yûnus/59 ) "...Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? De ki: "Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler. " (Yûnus/68,69 )

"...Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."(En'âm/148 )

"...Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!"'(Nisa/'50, En'âm/11, Yûnus/17, Nahl/56, Ankebut/68 )
 

meyve

Asistan
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
762
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Üstad Hazretleri herşeye neşter vurmuştur. Fakat malesef asrın insanı çok insafsızlık ediyor O'na... :(

Nur üflemekle sönmez. Gözünü kapayan da ancak kendine gece yapar!!!
 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
İslâm akâidinde, ilim elde etme yolları arasında ilham kabul edilmemiştir. Kelâm âlimlerinin çoğu bu görüştedir...

İslam alimleri içinde en çok tartışılanları kelam ilmi ile uğraşanlardır. Kelam başlı başına sorunlu bir alan.

Bir de bir konu islam alimleri arasında ihtilaf konusu oluyorsa bu o konunun bir cihette ehemmiyetine delalet eder. Yoksa hiçbir islam alimi tutup da boş şeylere kafa yormaz. Bir grup islam alimi (çoğunluğu kelamla iştigal edenler) ilhamı reddediyorsa diğerleri kabul ediyor demektir ki bu da ilhamın bir cihette tasdiki anlamına geliyor.

Yani tek kalemde ilham yoktur diye silip atamıyoruz.

İhtilaflı bir konudan hareketle de risale-i nurları eleştirmek de zayıfın üzerine kuvvetli inşa edilemez (fıkhın en temel düstürlarındandır) düsturu gereği abesle iştigal oluyor.
 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aslının vahiy olduğunu söylediği, "Celcelûtiye" adlı kitapta; "Risale-i Nur'lann, "Nur talebeleri" diye adlandırdığı öğrencilerinin ve "Bediüzzaman" lakabıyla kendisinin zikredildiklerini anlatır. Kitaplarına, Kur'an'ın kuvvetli işaretle iltifat edildiğini, imam Ali (r.a.) v.b. tarafından ehemmiyet verildiğini, kitaplarının hatta içindeki birçok konunun bile isminin iradesi dışında bildirildiğini şu ifadelerle izah eder:

"Çok defa kalbime geliyordu; Neden imam Ali (r.a.), "Risaletü'n-Nur'a" ve bilhassa "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ne ehemmiyet vermiş, diye sırrını beklerdim. Lillahilhamd, o sır ihtar edildi... "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ni imam Ali (r.a.) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş."

Şualar, Sayfa 628

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=628



"Ben Celcelûtiye'yi okuduğum vakit, sair münacaatlara muhalif olarak kendim bizzat hissiyatımla münacaat ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisamyle taktirkarane olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alakadar ve tefekkürât-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve "Risale-i Nur" ile münasebetini gördüm ve anladım ki; o halet bu münasebetten ileri gelmiş".

Şualar, Sayfa 646
http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=646



Hz. imam Ali (r.a.), Tugadusiracunnuri fırkasiyle "Risale-i Nur"u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslariyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryanice isimleri tâdâd (birer birer söyleyip sıralayarak39) ederek münacaat eder." Yine Hz. Ali (r.a.) ahir zamanda "Risale-i Nur"u dua ile Allah'tan niyaz ediyor, "Risalei Nur'u medhü sena ediyormuş.

Oysa islâm inancında "Allah'tan bilgi almanın yolu vahiydir. Gayb, hakkında bilgi sahibi olmanın yolu da budur."




CELCÜLETİYE DUASINI HZ. ALİ , SAİD NURSİYE VERMİŞTİR ! :


Risalelerinin hemen her paragrafında batınî manalar yüklenilmiş ütopik çıkartımlara rastlanılır. Aslının vahiy olduğunu söylediği meçhul kitabın, vahiy nazil olduğu vakit, Resûllülah (s.a.v.) tarafından İmam Ali (r.a.)'a yazdırıldığını söylüyor.
Bununla da yetinmeyen Said Nursi, kullanmış olduğu "Bediüzzaman" lakabının da vahiy ile nazil olan "Celcelûtiye"nin Süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinin dışında kendisine verildiğini şu ifadeler ile söyler;



SEKİZİNCİ ŞUA
YEDİNCİ REMİZ

Hem Otuzuncu Lem'a namında ve altı nükte olan risale-i esmâya bakarak bakarak
b1103.gif
deyip sair işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem'aya takip karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lâfzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mânâ-yı mecazî cihetinde Hazret-i İmam-ı Ali'nin (r.a.) lisanıyla kendine dua olan
b1104.gif
yani "İsm-i Âzam olan o esmâ risalesinin bereketiyle beni teşettütten, perişaniyetten hıfz eyle yâ Rabbi" meâli, tam tamına o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm-ı mecazî delâlet ve İmam-ı Ali'nin (r.a.) ise gaybî işaret eder diyebiliriz.


Hem madem Celcelutiyye'nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor.
Ve madem Kur'ân itibarıyla bu asır dehşetlidir ve Kur'ân hesabıyla Risale-i Nur bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hadisedir.
Ve madem sarahat derecesinde çok karine ve emarelerle Risale-i Nur Celcelutiyye'nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş.

Şualar, Sayfa 642 -643


http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=642

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Sualar&Page=643




Said Nursi, Kur'an-ı Kerim'in bir çok âyetinin kendi Risalelerin'e işaret ettiğinden bahseder:

"Sözler adedince otuz üç âyet, hem manasıyla, hem cifirle, "Risale-i Nur"a işaretleri, uzaktan uzağa icmalen görüldü. Ayrı ayrı tarzlarda otuz üç âyet müttefıkan "Risale-i Nur"u remizleriyle.gösterdiği, hayal meyal görüldü..."

Kendisine alenen bir kitap inmeyince, bu kez inmiş olan Kitab-ı Kerim'de kendisini görmeye çalışır, bunun yollarını arar durur.


Daha doğrusu onlardan herbiri, kendisine (önünde) açılmış sahifeler (ilahi vahiy) verilmesini istiyor. " (Müddessir/52 )

"Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vah-yedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bu gün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız." derken onların halini bir görsen" (En'âm/93 )

"...Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. " (En'âm/144)

"Kim Allah'a ("Allah böyle buyurdu" diye) karşı yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar (kıyamet gününde) Rab'lerine arz edilecekler, şahitler de; "işte bunlar Rab'lerine karşı yalan söyleyenlerdir," diyecekler. Bilin ki, Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir!" (Hûd/l8 )

"...Okuduklarını kitaptan sunasınız diye kitabı okurken dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları, Kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: "Bu Allah kalındandır" derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar." (Al-i Imrân/78 ) "...Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" (A'râf/28 )

"...Yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz? (Yûnus/59 ) "...Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? De ki: "Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler. " (Yûnus/68,69 )

"...Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz."(En'âm/148 )

"...Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!"'(Nisa/'50, En'âm/11, Yûnus/17, Nahl/56, Ankebut/68 )

Biraz risale-i nurlarla müspet manada iştigal etmiş bir kişi ile bu konuları görüşsen çok basit şekilde sana yine bizzat risale-i nurlardan bu konuları izah edeceklerdir.

Bediüzzaman "Kur'an-ı Kerim'in herbir ayetinin tek başına bütün kainatı ihata ettiğini idrak ettikten sonra..." diye başlayan bir sözü var -ki ben şahsen bunun imanın en güçlü tanımlarından biri olduğu kanaatindeyim- aslında bir cihette sorularına cevap teşkil ediyor.

Kur'an öyle bir deryadır ki içinden nasibi olan sınırsız nasiplenir. Bediüzzaman Kur'andan öyle nasiplendiyse sana ve bana düşen onu anlamaya çalışmak veya eyvallah demek.

Bir de risale-i nurlarda gaybi konularda mutlaka: "el ilmu indallah", "la yağlemul ğaybe illallah" diye mutlaka belirtilir.

Başta dediğim gibi bu konuları ehliyle yüzyüze görüşün hiç zorlanmadan cevaplarınızı alacaksınızdır.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Barut Hakkı arkadaşım.. İlham keşf hele bu zamanda hiç bir hükmü yoktur..

Bak bir cemaat çıktı.. Liderleri kendini Mehdi ilan etmiş.. Allah'tan kitap indiğini iddia ediyor.. Bu adam diyor ki değil Nur Talebeleri bütün Müslümanlar gelip bana tabi olmazlarsa delalette kalıp ebedi cehennemlik olacaklar..

Ve bu adama inananların sayısı az değil.. Karşılarına çıktığınızda Kur'an'a yaslandıklarını bile söylüyorlar..

Örneği kıyas olarak almayınız.. Örnek de gösteriyor ki daha Allah bilir kimler Hak katından ilhamlar ve kitaplar ile piyasaya çıkacaklar?!!

Lütfen, biraz geriye çekilip manzarayı şöyle tarafsız bir gözle değerlendiriniz:

Birine İlham ve keşif hak ve bağlayıcı oluyor da diğerine neden olmasın?

Bunun sonu nereye varır?

Bunun ismi sadece çılgınlık ve cinnettir..
 
Katılım
19 Ara 2006
Mesajlar
79
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Barut Hakkı arkadaşım.. İlham keşf hele bu zamanda hiç bir hükmü yoktur..

Bak bir cemaat çıktı.. Liderleri kendini Mehdi ilan etmiş.. Allah'tan kitap indiğini iddia ediyor.. Bu adam diyor ki değil Nur Talebeleri bütün Müslümanlar gelip bana tabi olmazlarsa delalette kalıp ebedi cehennemlik olacaklar..

Ve bu adama inananların sayısı az değil.. Karşılarına çıktığınızda Kur'an'a yaslandıklarını bile söylüyorlar..

Örneği kıyas olarak almayınız.. Örnek de gösteriyor ki daha Allah bilir kimler Hak katından ilhamlar ve kitaplar ile piyasaya çıkacaklar?!!

Lütfen, biraz geriye çekilip manzarayı şöyle tarafsız bir gözle değerlendiriniz:

Birine İlham ve keşif hak ve bağlayıcı oluyor da diğerine neden olmasın?

Bunun sonu nereye varır?

Bunun ismi sadece çılgınlık ve cinnettir..


Ama dedim ya bu soruların cevabı bizzat risale-i nurlarda veriliyor diye; en basit cevapla eğer bir konu varsa o konu hakkında önce Kur'ana danışılır Kur'an onu reddederse konu kapanır. Bunun ötesi yok. Bu Bediüzzaman'ın vurguladığı en basit ve dinen en temel yöntem.

İlhamın hak olması ayrı bağlayıcı olması farklı şeyler bir kere. İlham haktır fakat kişiyi bağlar. Buraya kadar mutabıkız. Sonrasına zaten kimse birşey demiyor. Sonrası için dediğim temel yönteme başvuruyoruz. Kur'an onay veriyorsa eyvallah reddediyorsa dur diyoruz.

O ortaya çıkan adama gelince yine aynı şeyi yapıyoruz. Kur'an reddediyor biz hadi güle güle diyoruz. Ama cühela peşinden giderse onların sorunu. Daha islamın ilk yıllarında müseylemet-ül kezzabın peşinden 70 bin kişi gittiyse bugün de 700 milyon kişi gitse ne farkedecek ki?

Bediüzzaman islamın en büyük probleminin cehalet olduğunu vurguluyor. Müslüman cahil olmazsa zaten sorunlar ortadan kalkmaya başlıyor.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Yani özet:

ilham ve keşif tek başına bağlayıcı ve sened değildir.. Mutlaka Kur'an ve Sünnet mihengine vurulmalı.. Uyuyorsa eyvallah, uymuyorsa kaldır at..

Şimdi anlaştık..
:shake2[1]:
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst