mostar
Profesör
- Katılım
- 6 Ara 2009
- Mesajlar
- 1,011
- Tepkime puanı
- 244
- Puanları
- 0
Genç Akademi’de güz dönemi seminerleri güzel bir heyecanla devam ediyor. Her Pazartesi saat 16.00-17.30 arasında, “Şahsiyet Önderleri” adı altında Allah dostlarını, velileri tanımamıza, sevmemize, o ruhanî atmosferden nasiplenmemize vesile olan Belkıs İbrahimhakkıoğlu bu hafta Hacı Bayram Veli’den ve tasavvuftan bahsetti. İlim ve manevi derecesinin ne kadar yüksek olduğunu anladıktan sonra kendisine hürmet eden, Eski Cami’ye vazettiren Fatih Sultan Mehmed’in babası II. Murad’ın Edirne’ye davet ettiği Hacı Bayram Veli…
Belkıs Hanım, konuşmasına başlarken bu anlatılanların akademik bir konuşma olmadığını, erenlerin himmetine sığınarak, “zuhurattan ne gelirse bahtımıza” kabilinden, gönül sohbetleri olarak kabul etmemizi rica ederken “Biz ancak büyüklerin meclislerinde karınca kararınca dinlediklerimizi naklediyoruz” diyor.
Bahsettiği velilerin hakikaten bir yönleriyle coğrafyayı vatan kılan, kendi ruhaniyetleriyle o toprakları filizlendiren veliler olduğunu dile getirerek başlıyor.
Can kulağıyla dinlenilen sohbetten, Belkıs hanımın dilinden kısa notlar paylaşacak olursak;
Tasavvuf revaçta! Sanki moda!
“Biliyorsunuz tasavvuf çok revaçta şimdi. Her mecliste, her ağızda, her köşede neredeyse… Bilgiyi öğrenmesi kolay bir şeydir. Günümüzde zaten internet denilen bir mucize var, içine girdiğiniz zaman bütün bilgiyi elde etmek mümkün. Ama aslolan bilgi dağarcığının çokluğu değil, aslolan; bilginin hayata geçmesidir. Zaten bilgi onun için makbuldür. Bütün bilgiler hikmetin özünü kavrayamıyorsa, o faydasız bilimdir. Hadis-i şerifte de geçtiği gibi: “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” Bu dünya geçici olsa da, değeri olan bir dünyadır. Hangi manada değerli olduğunu, bu hikmet ehli insanlar, diğer âlemlere perdeleri açılmış insanlar bize anlatıyor.”
“Onun için tasavvufu bir bilgi olarak değil de, hal olarak anlamak önemli. Tasavvuf bir ahlaktır aslında. Problemlerin kapısını açan bir yoldur. Bize kendi hakikatimizi ve Cenab-ı Hakk’ın hakikatini gösteren bir yoldur. İnsan ve kalp değişkendir çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”
Allah ile olan irtibat es geçilmemeli
“İnsanın bütün güzelliği Cenab-ı Hakk’la olan irtibatıdır. Biz kendi yaratılış gerçeğimizin uzağında olursak bu dünyanın kalıplarına sıkışarak, nasiplenemeden gideriz. Çünkü bu dünya eninde sonunda veda edeceğimiz bir yer. Allah’ın iznindeki yaratılış hakikatimizi fark etmeden, o gaflet içerisinde gidersek yazık bize! O yüzden bu mübarekleri çok güzel anekdotları, menkıbeleri olan büyükler olarak görmemek lazım. Onların solukları her an üzerimizde.”
“Hacı Bayram Veli Anadolu’yu vatan toprağı yapmada çok büyük gayretler içerisinde bulunan bir büyük veli. Osmanlı fetret döneminde yaşamıştır. Hacı Bayram Veli hakkında Fuad Bayramoğlu’nun yazdığı kaynaklar vardır ancak akademisyenler buna pek itibar etmezler. Hacı Bayram Veli aşk müderrisiydi derler. Hacı Bayram Veli Anadolulun bir köyünde doğmuştur. Babası da bir köylüdür kaynaklara göre. Fakat belli bir kültür içerisinde yoğrulmuş o dönemin insanlarının ‘köylülük’ ile ‘şehirlilik’ anlayışı bugünkünden farklı. Bu şarttaki bir insan muhakkak ilme meyillidir. Medresede tahsil etmiş olsa da, olmasa da o hakikat ilminin arayıcısıdır.
“Hacı Bayram’ın asıl adı Numan’dır. Ankara’dan Aksaray’a Somuncu Baba’nın yanına gider. Şeyhinin yanına gittiği zaman Kurban Bayramına denk gelir. Şeyhi ona ikinci isim olarak Bayram adını verir. Orada şeyhinin Hacı Bayram’a sorduğu şey şudur: “Neye talepkarsın? Zahire mi, batına mı?”
Aşk ilan edilmez çünkü "sır"dır
“Bizim kültürümüzde aşk ilan edilmez. Zaten tasavvufta da sır esastır. Teşhir edilmiş aşklar; plastik aşklardır. Aşkın esası muhabbettir. Muhabbet de çok derin anlamlar taşır.”
“Velilerin ortak özellikleri; şehirde de yaşasa, köyde de, kasabada da yaşasa topraktan kopmamışlardır. Şehirde yaşıyorsa, hiç olmadı bir gül bahçesi vardır. Hacı Bayram Veli de toprağı ekmiş, biçmiştir.” diyerek, Hacı Bayram Veli’ye ve diğer Allah dostlarına dua ederek bitirdi konuşmasını.
Anadolu’da, bulundukları çağda halkın yaşadığı zulüm ve sıkıntılarına karşın gönüllere adeta şifa dağıtan, örnek ahlaklarıyla ve terbiyeleriyle bir iksir gibi toplumu, saadet toplumu hüviyetine taşıyan Hak dostlarından hakikat dersleri verebilmeyi amaçlayan, Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun sunumlarıyla zenginleşen programın son haftasına geldik.
29 Kasım Pazartesi günü “Şahsiyet Önderleri”nin sonuncusunu anlatacak olan Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nu dinlemek isteyen herkesi bekleriz.
Feyzanur Öztürk haber verdi
Bahsettiği velilerin hakikaten bir yönleriyle coğrafyayı vatan kılan, kendi ruhaniyetleriyle o toprakları filizlendiren veliler olduğunu dile getirerek başlıyor.
Can kulağıyla dinlenilen sohbetten, Belkıs hanımın dilinden kısa notlar paylaşacak olursak;
Tasavvuf revaçta! Sanki moda!
“Biliyorsunuz tasavvuf çok revaçta şimdi. Her mecliste, her ağızda, her köşede neredeyse… Bilgiyi öğrenmesi kolay bir şeydir. Günümüzde zaten internet denilen bir mucize var, içine girdiğiniz zaman bütün bilgiyi elde etmek mümkün. Ama aslolan bilgi dağarcığının çokluğu değil, aslolan; bilginin hayata geçmesidir. Zaten bilgi onun için makbuldür. Bütün bilgiler hikmetin özünü kavrayamıyorsa, o faydasız bilimdir. Hadis-i şerifte de geçtiği gibi: “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.” Bu dünya geçici olsa da, değeri olan bir dünyadır. Hangi manada değerli olduğunu, bu hikmet ehli insanlar, diğer âlemlere perdeleri açılmış insanlar bize anlatıyor.”
“Onun için tasavvufu bir bilgi olarak değil de, hal olarak anlamak önemli. Tasavvuf bir ahlaktır aslında. Problemlerin kapısını açan bir yoldur. Bize kendi hakikatimizi ve Cenab-ı Hakk’ın hakikatini gösteren bir yoldur. İnsan ve kalp değişkendir çünkü insan zayıf yaratılmıştır.”
Allah ile olan irtibat es geçilmemeli
“İnsanın bütün güzelliği Cenab-ı Hakk’la olan irtibatıdır. Biz kendi yaratılış gerçeğimizin uzağında olursak bu dünyanın kalıplarına sıkışarak, nasiplenemeden gideriz. Çünkü bu dünya eninde sonunda veda edeceğimiz bir yer. Allah’ın iznindeki yaratılış hakikatimizi fark etmeden, o gaflet içerisinde gidersek yazık bize! O yüzden bu mübarekleri çok güzel anekdotları, menkıbeleri olan büyükler olarak görmemek lazım. Onların solukları her an üzerimizde.”
“Hacı Bayram Veli Anadolu’yu vatan toprağı yapmada çok büyük gayretler içerisinde bulunan bir büyük veli. Osmanlı fetret döneminde yaşamıştır. Hacı Bayram Veli hakkında Fuad Bayramoğlu’nun yazdığı kaynaklar vardır ancak akademisyenler buna pek itibar etmezler. Hacı Bayram Veli aşk müderrisiydi derler. Hacı Bayram Veli Anadolulun bir köyünde doğmuştur. Babası da bir köylüdür kaynaklara göre. Fakat belli bir kültür içerisinde yoğrulmuş o dönemin insanlarının ‘köylülük’ ile ‘şehirlilik’ anlayışı bugünkünden farklı. Bu şarttaki bir insan muhakkak ilme meyillidir. Medresede tahsil etmiş olsa da, olmasa da o hakikat ilminin arayıcısıdır.
“Hacı Bayram’ın asıl adı Numan’dır. Ankara’dan Aksaray’a Somuncu Baba’nın yanına gider. Şeyhinin yanına gittiği zaman Kurban Bayramına denk gelir. Şeyhi ona ikinci isim olarak Bayram adını verir. Orada şeyhinin Hacı Bayram’a sorduğu şey şudur: “Neye talepkarsın? Zahire mi, batına mı?”
“Bizim kültürümüzde aşk ilan edilmez. Zaten tasavvufta da sır esastır. Teşhir edilmiş aşklar; plastik aşklardır. Aşkın esası muhabbettir. Muhabbet de çok derin anlamlar taşır.”
“Velilerin ortak özellikleri; şehirde de yaşasa, köyde de, kasabada da yaşasa topraktan kopmamışlardır. Şehirde yaşıyorsa, hiç olmadı bir gül bahçesi vardır. Hacı Bayram Veli de toprağı ekmiş, biçmiştir.” diyerek, Hacı Bayram Veli’ye ve diğer Allah dostlarına dua ederek bitirdi konuşmasını.
Anadolu’da, bulundukları çağda halkın yaşadığı zulüm ve sıkıntılarına karşın gönüllere adeta şifa dağıtan, örnek ahlaklarıyla ve terbiyeleriyle bir iksir gibi toplumu, saadet toplumu hüviyetine taşıyan Hak dostlarından hakikat dersleri verebilmeyi amaçlayan, Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nun sunumlarıyla zenginleşen programın son haftasına geldik.
29 Kasım Pazartesi günü “Şahsiyet Önderleri”nin sonuncusunu anlatacak olan Belkıs İbrahimhakkıoğlu’nu dinlemek isteyen herkesi bekleriz.
Feyzanur Öztürk haber verdi
