Sâhi nedir ağlamak?..

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
korku1.jpg



Ağlamak, yüreğin korunu söndürmek midir sadece yoksa gönle damla damla O’nu bağlamak mı..

Ağlamak coşmak mıdır dalga dalga, taşları dele dele boşalmak mı, yâr deyip çağlamak mı…

Ağlamak yıkanmak mı rahmet deryasında..

Sâhi nedir ağlamak?..

Birbirini takip eden şu damlacıklar ulaştırır mı maksuda..

Uçsuz bucaksız şu beyabanda bu damlaların tılsımı yeter mi çoşup da ummanlara kavuşmaya..

Derunumdan bir ümit filizleniyor:

Kaynağını kalpten alan her gözyaşı vuslata yaklaştırır, diyor..

İyi ki diyor..



alıntı...

 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
266xd7.jpg


AĞLAMAK, insanın dünya ile ilk tanışıklığıdır. İlk duyguyu yansıtma biçimi, ilk konuşma, kendini ifadenin ilk halidir.. Acıktığınızı yada diğer ihtiyaçlarınızı anlatabilmenin ilk yoludur ta ki konuşmayı öğrenene dek.. Sonrasında şuurlu bir şekilde duyguların dışa vurumudur. Neden henüz gözlerini açamadan ağlıyordu İnsan? . Oysa insan, yeni bir aleme kanat çırpıyordu. Yoksa yenin sevindirici yakıcılığından mıydı ağlamak.?

Kainatta işleyen kurala bakıldığında her şey zıddıyla biliniyordu. Gece-gündüz, karanlık-aydınlık, sevgi-nefret... Ve ağlamak; hangi duygularla, hangi zıtlıklarla bilmek mümkündü?

Bir şarkının sözlerinde” ağlamak güzeldir süzülürken yaşlar gözünden, sakın utanma” diyordu.

Ağlamak sadece insana has bir duygumudur, diğer canlılar ağlarımıydı.? Siz hiç bir köpeğin ya da bir kedinin ağladığını gördünüz mü? Evet, yaratılmış diğer canlılarda ağlardı. Hem de insani ağlamalar kadar çaresiz ve içten..

Ağlamak, tüm çirkinliklerde hayatın samimiyetin anlatır, ihlas’ın ifadesidir. Duygularınızı sözcüklere gerek duymadan ortaya koyabildiğiniz haldir. Ağlamak etki alanında sürükler sizi, bir kalp taşıyor olmak ve yenilenmektir. Ağlamak insani vasıflara sahip olmak, yalnız değilsiniz demektir. Kara tahta üzerine beyaz yazı yazabilmektir. Aşk denizinde içilen bir damla su, Bazen gitmelere tanık olan bir çift gözün kal sesi yada vuslata erişmenin hikayesidir..

Devam ediyor şarkı “Ağlamak şu gelip geçici dünyada her şeye rağmen var olmak demek ağlamak, binlerce duygu ve insanca coşkudur, ağlamak güzel bir şeydir. ”

Ilık ılık süzülürken yanaklardan yaş, bir kalbin sıcaklığını yansıtır. Tüm benliğinizle, ben de varım demektir. Bir damla yaştan daha derin ve aşkın bir anlamı vardır.. Ağlamak bütünüyle aciz olduğunu kabul etmek, acziyet ise; kendi gerçeğini görebilme varlığın dengede kalabilme halidir.. Suyun taşa şekil vermesi gibi, gönlü kupkuru olmuş bir kalbin ıslanarak şekil alması, gönül yumuşaklığına sahip olmak demektir.
Şarkı devam ediyor “Ağlamak, şu geçici dünyada var olmak demektir. ”
Ağlamak, varlığa dair farkındalık halidir. Gözyaşlarınızdan süzülen bir damla yaş; bazen bir günahı anlatır tövbeye vesiledir. Bazen sevinçtir, kalpten süzülen inci tanesinin doğumuna vesiledir.
Son cümlesinde şarkı “ağlamak kısaca hayatındır” diyor.

Ağlamak, geri bildirimlerle hayatın akışına yön veren nazenin bir duygu, ruhun iç çekişlerine ve yaralarına sürülen sıcak bir dokunuştur. Duygu nehrine bırakılan bir damla yaş ile yeni şeyler keşfederek yaşamak, yenilenen yüzlerinizle doğmaktır bu hayata. Hayatın akışına, iç fırtınalarınızla, ruhunuzla çatışmadan bırakabilmektir gözyaşlarınızı.. Hüznün rüzgarı dokundu mu bir kere kalbinize, silecek bir mendil aramadan iç kuytularınıza kadar akıtırsınız gözyaşlarınızı.. Ve gizli kuytularınızın kucağında beslediğiniz nazenin çocuktur ağlamak.

Ağlamak kendi olabilmektir her durumda, kıymetine paha biçemez en rikkat kuyumcular. Kalp tezgahında ince ince işlenerek süzülün her damla yaş, Kemal yolculuğuna bırakılmış aşk pırlantaları, Rabbe karşı bir şükran, ümit dergâhıdır.

Rabbimizin buyurduğu gibi.. "Doğrusu, güldüren ve ağlatan O’dur” (Necm sure: 43)

Ağlamak acziyet ile tanımaktır var edeni.. Rahmandan gelen şefkatle beslenen kalbi rızık.. Ağlamak, ateşten koruyan inci tanesi..

Hz. Yakub’un inci tanelerini akıttığı gözyaşları vardır kutsala götüren.. On bir ayrı hikayeyi anlatır, on ikincisinin hasreti değer gözlerine.. Göz pınarından süzülen o inci taneleri güzel sabrı, tevekkülü, kadere şartsız teslimiyeti anlatır.

Ağlamak güzeldir, güzele götüren yol.. Ağlamanın erdemine ulaşan ve o inci taneleri akıtan gözlere selam olsun..

alıntı
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Ağlamak Güzeldir

tuanax_aglamakguzeldir.jpg
Ne zaman ağlayan birini görsem içim acısa da yine de sevinirim. Çünkü bilirim ki ağlayan kişinin kalbi henüz nasır tutmamıştır. Katılaşmamıştır yüreği. Kalp ağlamazsa gözyaşı da akmaz denir ya. İşte onun gibi. Sevindiğimizde atılan kahkahalar kadar , üzüldüğümüz zamanlarda dökülen gözyaşları da bir o kadar değerlidir.

Bir düşünürün dediği gibi " Gözyaşı, çekilen sıkıntıyı ve bunun beraberinde gelen hakikati değiştirmez belki ama
kalbi katılaşmaktan kurtarır. Gerçeklerin betona çarpıp geri dönmesine engel olur."

Bu nedenle de ağlamak güzeldir. Üzülmeyi becerebilen bir insan, sevinmeyi de becerebilir. Ağlayabilen bir insan gülmenin kıymetini daha iyi anlayabilir. Ağlatanlardan değil ağlayanlardan olmanın ayrıcalığını hissedebilir.

Ağlamak sanılanın aksine çaresizlik, zayıflık , güçsüzlük demek değildir. Canımız yandığında öfke ve intikam duygularıyla kalbimizi nasırlaştıracağımıza, gözyaşlarımızla yapılan temizlik, kalbin doğru ateşi bularak yumuşamasına vesile olur.

Ağlayan birisine yapılacak en büyük destek, bana göre, samimi bir dokunuş ya da uzatılan bir mendildir. Bunlar bin türlü sözden çok daha kıymetlidir.

Ağlayabilmek insan olmanın gereklerinden biridir. Her şeye rağmen, özellikle insanın kendisine rağmen ağlayabilmesi takdire şayan bir erdemdir.

Ağlamakla gülmek , olmazsa olmaz bir ikilidir. Tıpkı evrende olan diğer zıtlıklar gibi….
alıntı

 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Bir Damla Gözyaşı

dfsaf1.jpg


Bir Damla Gözyaşı

Bir damla da çağlayan ırmakları boğuşu Yakub’un,
Sükut denizinde dalga olan Meryem’in
Fırtınalara sabrı kalkan bilen Eyyüb’ün…



Rıza bahçesine bir gül ekebilmek, gözyaşlarını teselli vuslatına mazhar olacak
kadar samimiyetle dökmektir…
Dua tadında akan her damla kelamsız rıza dilencisidir…



Ey Zeyd… Ey sevdalı… Ardından alemlere rahmet olarak gönderdiğine,
en sevdiğine, Hasret gözyaşları döktürdüğü Mevlanın…



Ey Selman… Ey yüreğindeki aşka harf harf teslim olan…
Hak tarafından sevilen ve sevildiği
Aleme ilan edilen…



Aşkla var olabilmek yollarda, hasrete gamzelerde hayat buldurmak,
kirlenmemiş gökyüzü, Altında sadık ve vefalı aşıkları,
unutulan her heceyi işler cana saadet asrı tadında akan her damla…



Asırlar öncesinden bizlere selam eden Efendim…
Rüzgar saçını dağıtır diye üzülemediğimize üzülerek sevdasına vurulduğumuz…
Hüzün bahçelerindeyiz… Sensiz..!



Nedametin giydirildiği gecelere aydınlığı, vefasızlıkların asıldığı yıldızlara affı,
kırgınlıkların, Gezdiği sokaklara sevgiyi fısıldar gül tadında akan her damla…



Talan edilmiş sokaklarımı sevdirir, “O”ndandır diye…
Aşk dolu hayatların bir huzmesinin canda hayat bulmasını dillendirir sus olup…
Ahdimi taşır akan her damla …



Bir damla gözyaşında saklı “can”
Bir damla gözyaşı “can”a hayat bulduran



El-Vehhab ismine sığındım…
Avuçlarımda bir damla gözyaşıyla kapındayım…



alıntı
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
...Gözyaşı Nimeti...

gozyasi-300x268.jpg


...Gözyaşı Nimeti...

Hz.Adem (a.s)
cennetten indirilmesine sebep olan zelle'ye bulaştığı için nice zaman ağlamış, ta ki gözyaşları yanaklarında iz bırakana kadar.Tenini yakmıştır akan tuzlu su, zelle işlemekten yanan kalbi gibi.

Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik,eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz." (Araf ,7/23)
duası dilinde zikir olmuştur,gözyaşlarıda yanaklarından aşağıya süzülürken.


Hz.Yakub öldü sandığı oğlu için durmaksızın ağlamaktan gözlerinin nurunu kaybetti. Ağlamısından rahatsız ahaliden uzaklaşmak için sığındığı ve ağladığı o kulübeye de Külbe-i ahzân denmiştir(hüzün kulübesi).

Hz. Yusuf da babası Yakub’dan uzak kaldığı için o kadar ağladı ki, zindanda olanlar rahatsız oldular ve şöyle dediler: “Ey Yusuf! Ya geceleri ağla gündüzleri sus veya gündüzleri ağla geceleri sus!” Hz. Yusuf (a.s) geceleri veya gündüzleri ağlama hususunda onlarla anlaştı.

"RABBİM BANA İSTEMEMEYİ İSTEYEBİLMEYİ NASİB ET" duası dilinde,gözü yaşlı, tam bir teslimiyet içinde Rabbine sığınış.

Yıllar sonra kavuştuklarında Hz. yusuf soruyor;

“Ey babacığım! Gözlerini kaybedinceye kadar niçin bana ağladın? Kıyametin bizi bir araya getireceğini bilmez mi idin?” dedi. Bunun üzerine Yakup(A.S):
“Evet biliyorum ama, dinin senden gider bu aramızda perde olur da ebediyen görüşemem, diye korktuğum için ağladım. Yoksa senin TEVHİD üzere olduğunu bilseydim bir damla bile göz yaşı dökmezdim.” dedi.

Ruhul Beyan C.4 Sh.320, Tefsiri Kebir c.18 Sh.167, Eshab-ı Nüzül C.6 Sh.261

Peygamber efendimiz "..ümmeti ümmeti.." diye çok ağlamıştır.
Hz. Peygamber (S.A.V) bir gün Cebrail'e (a.s) soruyor: "Ey Cebrail! Bana
cehennemi anlat". Cebrail (a.s) yüreklere korku salan olaylardan bahseder. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, "Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim" buyuruyor ve ağlamaya başlıyor.

Efendimiz bir ara Cebrail a.s bakınca onun da ağladığını görür. Bunun üzerine, 'Ey Cebrail! ALLAH katındaki mevkiine ve derecene rağmen sende mi ağlıyorsun? ' der. Hz. Cebrail şöyle cevap verir: 'Neden ağlamayayım ki? Kim bilir belki de benim de başıma Şeytan’ın başına gelen şeyler gelebilir. Zira (başlangıçta) o da meleklerdendi. Kim bilir Harut ile Marut'un uğradığı akıbete ben de uğrayabilirim.' Cebrail’in bu sözleri üzerine ikisi beraber ağlamaya devam ederler.
Nihayet kendilerine şöyle bir ses gelir: "...Ey
Muhammed ve Ey Cebrail! ALLAH sizleri kendine asi gelmekten emin kıldı..." (Taberani Mu'cemu'l-Evsat)

O'nun bu ağlayışında ümmetinin akibet endişesi vardı.Düşünün bizim için dökülen o inci gibi gözyaşlarını.Biz ondan ayrı kalışımız için ne kadar göz yaşı döküyoruz acaba?Dua dua Rabbine bizim için yalvarırken biz ne kadar selavat getiriyoruz?
Nasıl bir ümmettik ki biricik Reyhanını koruyamadık? Şimdi ağlamanın ne faydası var ki.Huzuruna çıkınca derse ki; "HÜSEYİNİME NASIL KIYDINIZ" kim nasıl cevap verecek? O'na layık ümmet olamaz isek nasıl buluşacağız kevser havuzunda?

Ağla ey gözüm!Senin için gözyaşına gark olan Efendin Muhammed Mustafa (s.a.v) 'nın gözyaşlarına hürmeten!

Hz. Hüseyin (a.s) dünyaya geldiğinde, Resulullah (s.a.v) “Ey Esma, çocuğumu bana getir.” diye buyurdu. Esma Hüseyin’i beyaz bir kundağa sararak Resulullah’a (s.a.v) verdi. Resul-i Ekrem (s.a.v) sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra, Hüseyin’i ona verdi ve ağlamaya başladı. Hz. Peygamber “Ey Esma, bu yavrumu zalim ve azgın bir grup öldürecektir. Allah-u Teâla benim şefaatimi onlara nasib etmesin.” dedi.

Etmesin efendim,senin ciğerparen evladını katledenler şefaatinden mahrum olsunlar.Sana acı ile gözyaşı akıtanlar kendi gözyaşlarında boğulsunlar.

"Ümmü Ebihâ" (babasının anası) Hz.Fatıma annemiz Efendimiz sav'in vefatından sonra çok ağlamıştır.Öyle ki içindeki acı mersiyeler olarak mübarek dudaklarından inci inci dökülmüştür.
"...Varsın dünyanın doğu ve batısında bulunanlar senin vefâtım işitince ağlasınlar; neye yarar.
...Ben senin ayrılığının verdiği üzüntüyle yüzüme gözyaşlarından resim yaparak geliyorum.
...Gündüzlerim ise gecemden farksız.
...Gönlümde kocaman yaralar hâkim ve canım yanıyor, ruhum sızlıyor..."

"...Ey Rabbinin ilâhi davetini kabul eden babacığım! Ey konağı Firdevs bahçesi olan Peygamber babam! Ey ölümünün habercisi, Cebrâîl (a.s) olan muhterem babam! Ey Rabbinin yüce huzuruna varıp yaklaşan merhametli babam..."

Yine babası Resûlullah'ın (aleyhissalatu vesselam) vefatında, babasının kabrinden bir avuç toprak alıp koklayan ve gözlerine süren Hz. Fâtımâ Validemiz şu beyiti okumuştur:

"...Hz. Ahmed'in toprağını koklayanın hali ne olur? Ömrünün sonuna kadar güzel kokuları koklamamak. Benim üzerime birtakım belâlar döküldü ki, eğer gündüzlerin üzerine dökülseydi, gece olurlardı...."

Ey Ümmü Ebihâ,acın acımıza karıştı! Senin o yüce sevgine erişemez isek de bizimde gözlerimiz ağlasın senin o mübarek merhametli,firdevs bahçesinin gülü,Makam-ı Mahmudun sahibi yüceler yücesi babana!

Cansız olarak gördüğümüz bir kütük bile ağlar;

- Enes r.a. anlatıyor:
- 'Resulullah aleyhissalatu vesselam bir hurma kütüğüne dayanarak
hutbe verirdi. Minber yapılınca hutbelerde kütüğü bırakıp minbere çıktı. Bunun üzerine kütük bu ayrılık sebebiyle ağlayıp inledi. Aleyhissalatu vesselam yanına gelip kucaklayıp teselli etti, kütük sustu. Aleyhissalatu vesselam bu açıklamayı yaptı: 'Eğer onu kucaklamasaydım Kıyamet gününe kadar inleyecekti.'

Bir kütüğün sevgisine bile denk sevgi hissedememişsek ağla gözlerim bu nasipsizliğine.Manen bizlerde böylesi kucaklaşmaya erişemez isek ağla gözlerim bu nasipsizliğine!

Allah korkusuna sevgi ve aşkın hakim olduğu Rabiatu'l-Adeviyye ise başını secdeye koyduğu yeri çamur edecek kadar gözyaşları akardı.


Ve daha niceleri ağlamıştır...yaradan muhabbetinden,Peygamber muhabbetinden,ümmet muhabbetinden.
Günahları yüzünden...

Gözyaşı "tuzlu su" diye hafife alınmasın! Maddi ve manevi değeri o kadar yücedirki,Rabbimizin yaratma nizamındaki programlar çalışma şekilleri insanın aklını hayrette bırakıyor.

Gözyaşı ilk önce gözleri mikroplardan koruyor görünsede onun daha da derinleşmiş görevleri var.Gözyaşında bulunan Lizozim sayesinde göz, enfeksiyonlardan korunur. Bu madde, kuvvetli dezenfektanlarda kullanılan maddelerden bile daha etkilidir deniyor ve hayret ki bu kadar güçlü olduğu halde göze hiçbir zarar vermiyor.nasıl büyük bir mucizesidir Rabbimizin.Ayrıca içinde plazma,glikoz,tuz,organik maddeler gibi maddeler barındırır.Bunlarında göze brçok faydası vardır.Ağlayarak harekete geçen maddeler sayesinde nasılda gözümüzün sağlığı korunur.

Peki Mevlam dünyaya baktığımız bu bir çift gözü korumakla birlikte maddi boyutunun dışında nasıl oluyorda bir damlası ile bizi cehennemden azat eden bir değere dönüşüyor.Neden başka bir çok amel varken Allah cc korkusu ile dökülen bir damla bu kadar değerli oluyor?

(Allah korkusuyla ağlayan göze, Cehennem ateşinin dokunması haramdır.) [Nesai]

(Kıyamette herkes ağlayıp gözyaşı dökecektir. Ancak dünyada Allah korkusuyla, bir damlacık gözyaşı dökenler ağlamayacaktır.) [İsfehani]

(Allah için gözlerinden yaş akan müminin vücudunun, Cehennem ateşinde yanması haramdır. Bir damla gözyaşı ile yanağı ıslanan kimsenin yüzü, hiçbir zaman darlığa düşmez. Kıyamette her şey ölçülür, tartılır. Bunlardan Allah korkusu ile akan gözyaşı, ateş deryasını söndürecek güçtedir.) [Beyheki]


Ağlamak...

Bir iksirmi?
Bir vesilemi?
Bir hilm vasıtası mı?
Bir merhamet belirtisimi?
Bir sıhhatli kalma aracımı?

Nedir?

Yapılan araştırmalar göstermiş ki bir çok faydası var ağlamanın.

Kalbe yararlı: Özellikle üzüldüğünüz zaman ağlamak, kalbi daha az yoruyor. Çünkü, gözyaşı dökmek ile üzüntülüyken sıkışan kalp damarları açılıyor.

Stres düşmanı: Ağlayarak, birçok hastalığın baş düşmanı olan stresle başa çıkabilirsiniz. Çünkü bu duygu, şaşırtıcı olsa da, mutluluk hormonlarınızı harekete geçiriyor.

Daha iyi uyku: Kederli olduğu günlerde gözyaşı döken insanlar, diğerlerine göre, rahatlayarak daha iyi uyku çekiyor.

Güven duygusu: Kişinin güven duygusunu artırıyor. Çünkü gözyaşı döktüğü anda herkesin ona olan ilgisi, ona özgüvenini ve sevildiğini hatırlatıyor.

Gözlere yarar: Gözyaşındaki bir madde, eğer hiç akmazsa göz kuruluğu rahatsızlığına neden oluyor. Ara sıra ağlayan kişi, böylece bu hastalığa yakalanmaktan kurtuluyor.

Tansiyona yararlı: Sıkıntılı veya sevinçli olduğunda tansiyonu düşen ya da çıkan kişi, ağladığında tansiyonu normale dönüyor.

Yeme alışkanlığı: Sıkıntılı günlerinde iştahı açılan ve kendini yemeğe vuran kişiler, ağlarsa daha az yiyerek formlarını koruyor.


Merhametin azameti işte!

Cennet vadederek ağlamaya büyük değer biçen Mevlamız ardında ne kadar daha fayda gizlemiş.Bu bilgiler elbetteki tıp ilerledikçe öğrenilen bilgilerdir.O dönemde bunlar bilinen şeyler değildi.Ağlamayı, bir zayıflık belirtisinden çıkarıp hem erdeme hem şifaya hem azat olmaya hem affa nail olmaya nasıl da vesile kılmış.

Ağla ey gözlerim!Ağlamanın sırrında sana bahşedilen onca nimete erişmek için vargücünle ağla!

58- Onu, Allah'tan başka açacak bir kudret yoktur. Yani onun ızdıraplarını, acılarını Allah'tan başka açacak veya kaldıracak hiçbir kuvvet ve kudret yoktur. Yahut onun ne zaman ve nasıl olacağını Allah'tan başka keşfederek bilecek kimse yoktur.
59- Şimdi siz bu sözden mi hayret ediyorsunuz? İnanılmayacak gibi acaip görüyorsunuz?
60- Ve gülüyorsunuz? Eğlenceye alıyorsunuz. Ve ağlamıyorsunuz? Uyarılarının dehşetinden ve halinizin korkunçluğundan dolayı ağlamıyorsunuz?
61- "Ve kafa tutuyorsunuz." (Necm)


Biz Peygamber efendimizin bildiklerini bilip,gördüklerini görüp anlayabilseydik o'nunda buyurduğu gibi "Az gülüp,çok ağlardık"

Haydin! Sizde ağlayın!

Ağlayın, Allah aşkı için ağlayın. İster sessiz sessiz ister bağıra bağıra ama ağlayın içinizde hapsetmeyin gözyaşınızı.

Yaradandan af dilemek için açın ellerinizi açın gönlünüzü ve dökün gözyaşınızı Rahman'ın secdesinde.

İstikamette bir kalp ve sıratı müstakiym için dilenip ağlayın.

Filistinde,Çeçenyada,Bosnada, Libyada ve daha nice islam ülkesinde zulüm gören çocuklar için,dünya üzerinde her tarafında ezilen ve hor görülen ve sömürülen ve sürülen müslümanlar ve tüm insanlar için ağlayın.

Rıza üzere geçmemiş bir ömür var ise onun için ve gelecek olan ihtiyarlığın musibetleri için de ağlamayı unutmayın.

Kendiniz,çoluk çocuğunuz ana -babanız,mü'min kardeşleriniz için ağlayın.

Gül kokan Gül Nebinin bizim için döktüğü gözyaşlarına hürmeten ağlayın.

Komşumuzun açlığına,fakirlerimizin yokluğuna,kalbimizin kirlerinden arınması için,kulaklarımızın ihtiyaç sahibi kişilerin imdat seslerini duyabilmesi için,dilimizin şükretmeyi unutmaması için ve daha birçok faydası için gelin ağlayalım.


O gözyaşının bize bir "insaf", bir "vicdan", bir "yürek", bir "feraset" ve bir "GÖNÜL" olarak geri döneceğini biliyor muyuz?(Nurbaki Hoca'nın sözü)

Allah'ım, AĞLAMAYAN GÖZDEN SANA SIĞINIRIZ.

Haydin aracımız "Ağlamak için ihtiyaç molası verecektir"

Gözünüzden rıza için yaşlarınız hiç eksilmesin.
(alıntı)
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Name-i Gözyaşı...

3357868059_bb9db1dc21.jpg



Name-i Gözyaşı...




Gözyaşlarımla anlatmak istedim,yüreğime pare pare değen kirleri,
Ama olmadı başaramadım;hep fani hevalar takıldı gönül ağıma,
Kirlettim her attığım adımda,kalbimin ruhuma işleyen nağmelerini,
Hayra yönelmek,itila etmek isterken o Yüce Makama,
Ama olmadı yapamadım;hep yıprandım,yıpratıldım,takıldım geçici hazlara,
Sükutu tercih ettim ama o bile bana ağır geldi;sükut ellerime kelepçe oldu...Gönlüme prangalar vuruldu,anlayamadım...
Lisanımda hep nefsani müştehiyat,intisab ettim dünyevi hatiata kavrayamadım,
Elemlerle doldu yüreğim,yalancı sevdalara bulandım;günahlarıma ağlayamadım...
Nedamet dolu bir hesaplaşma bu,aciz bir kalpten yansıyan,
''Ben''den hicret edip,bize doğru istikamet bulmanın,nakıs cümleleridir anlatılan...
Kabul makamında,makbul olmanın gönlü kaplayan arzusuyla yanan bir yüreğin,vaveylasıdır koparılan...
Şimdi belki yine sükut vakti,
Hakikat gözyaşlarının herşeyi anlattığı,an'ın can'a değdiği işte o vakit...
Hadi sus yüreğim,dinle bak ne diyor GÖZYAŞLARIM...




alıntı

images
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
GÖzyaŞi ve aĞlamak

A%C4%9Flayan-Bebek-Resimleri-Bebek-Foto%C4%9Fraflar%C4%B12.jpg


GÖZYAŞI VE AĞLAMAK
Ağlamak;
Rahmandan kuluna bir armağan bir rahmet!.
Ağlamak;
İçteki sıkıntıları dışa atmaktır. sıkıntılardan arınmaktır!.
Bazen sevgiliye naz! Bazen sitemdir! Bazen de anlaşılamamaktır.
Bazen pişmanlığın ifadesi.
Ağlamak;
Kaybedilene ağıt! Hüznün doruk noktası.
Resulün kaybettiği oğluna hediyesi .
Ya Resul! Sen de mi? Dedirten inci taneleri.
Bazen Rab’be yöneliş!.
Bazen af dileme!.
Bazen acının inci inci dışa vurumu!
Adeta acının yıkanması. toprağa karışıp yok olması.
Bazen sevincin gözlere yığılması ardından göz pınarlarından süzülen daneler. Yürekte sevinç fırtınaları koparken gözlerin mahzunluğu!
Söylemek !hissettiklerini ifade etmek insana uzakken süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak! İçteki gök gürültüsünün adeta yağmuru davet edimi.
Yakubun Yusu fa özleminin ifadesi!. Net yalın riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklığıyla duyguların ifadesi.
Ve ağlayabilmek;
Gece yarısı mahlukat uyurken seccadesinde Rab bine huşuyla yönelmiş alın secdede Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında. bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de diğerlerinin kurtuluşuna mütesebbib!. Rabbinden rahmet olarak
Bir annenin yavrusuna özlemi hasretinin ifadesi!.
Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi.
Ve gözyaşı;
Rabbinden rahmettir mü’mine!.
Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sığınak!.
Mecnundan Leyla‘ ya kalan hatıra!.ve Resul‘den ümmetine merhamet!.


ALINTIDIR.


 

fas

Ordinaryus
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
2,581
Tepkime puanı
320
Puanları
0
bİr garİpsİn Şu dÜnyada, gÜlme gÜlme aĞla gÖnÜl derdİn dahİ Çoktur senİn ,gÜlme gÜlme aĞla gÖnÜl...
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Ağlamak:Duyguların suyu ):

İstatistikler, insanın yaşamı boyunca 95 litre, yani yaklaşık 10 kova gözyaşı döktüğünü söylüyor. Bu veriler, kuşkusuz genel bir bilgi sunuyor. Çünkü konuya ilişkin rakamlar insana ve kültürlere göre değişiyor. Yetişkinler, duygu yoğunluklarını gözyaşına aktarmak için genellikle 19-22 saatleri arasını seçiyorlar.

Oturup ağlamaya başladıklarında, kadınlar yaklaşık 5 dakika boyunca 50 damla gözyaşı akıtırken, erkekler olayı nemli gözlerle sınırlı tutmayı tercih ediyorlar. Bir damla gözyaşı 15 miligram ağırlığında. Öyle küçük göründüğüne bakmayın, yarattığı etki çok büyük. Özellikle ağlayan bir kadın ya da bir çocuk, herkesin şefkat ve koruma duygularını harekete geçiriyor.

Çocuk doktorları, yeni doğan bebeklerin ağlarken, yüzde 12 oranında daha çok enerji kullandıklarını belirtiyorlar. Ağlamak için yetişkin insanlar da dikkate değer bir zaman ve enerji harcıyorlar. Bu zahmete katlanmanın mutlaka bir nedeni olmalı değil mi? Var da.
Bebekler, gözün kornea tabakasını nemli tutan ve enfeksiyonlara karşı koruyan gözyaşını doğuştan itibaren üretiyorlar. Ama, gözyaşı bezlerine giden sinirler altı haftalık olduklarında olgunlaşıyor. Gerçek gözyaşı dökmeye o zaman başlıyorlar. Bebekler, engel tanımadan ve toplumsal kuralları gözetmeksizin ağlıyorlar.



16664_200887564975_5277882_n.jpg

 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
603142_550732308277855_1314303367_n.jpg



Uzaktan uzağa aynı anda düşen gözyaşları kardeştir;

yolları, gözleri ayrı da olsa yürekleri birdir.

Mehmet DEVECİ

 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
Ağlayın ey dünya Müslümanları!..

alamak2ixozdemir.jpg



Ağlayın ey dünya Müslümanları!..
Başınızı elleriniz arasına alıp kanlı gözyaşları dökün...
Kanları seller gibi akan masum, çaresiz ve mustaz'af kardeşlerinize uzanmayan elleriniz için ;
müstekbir ve zalimleri sadece kınamakla yetinen dilleriniz için;hayatlarının baharında soldurduğunuz
gönül güllerimiz için ağlayın!...

Ağlamak;bir parça olsun utanmaktır,bu yüzden ağlayın...

Ağlamak bir parça olsun utanmaktır.,bu yüzden ağlayın diyorum ya...

Yüzünden haya perdesi
sıyrılmış dünyacılara bu tavsiye bile fazladır. Her şeyin hesabı görülecek ve sorulacak.

Belki düşman
silahı ile alnında ve göğsünde güller açıp
cennete uçan şehitler mesut gülümserlerken bize vurdum
duymazlığımız ve duyarsızlığımızın hesabı sorulacak. Sızlamayan kalplerimiz korkuyla çatlarken,
bu gün yardım etmeyi beceremediğimiz kardeşlerimiz yardımımıza gelmeyecek.
Hani diyecekler,
“Müslümanlar birbirlerini tamamlayan bir binanın tuğlaları gibi idiler, bir vücut gibi idiler?

Kenetlenmiş saf idiler? Saf böyle mi olur? Biz birer, birer kara toprağın bağrına düşerken sizler neredeydiniz?
Peşinde koştuğunuz apartmanlar,otomobiller,yalanc ı şan ve söhretler yetişip kurtarsın sizi!...

Ağlayın ey dünya Müslümanları!
Kardeşlerinizin bir gün mutlaka bu sözleri söyleyeceklerini düşünüp şimdiden ağlayın...

Ağlamak
bir parça olsun utanmaktır çünkü... Bu yüzden ağlayın diyorum ya...

Bu gün bir buçuk milyar civarinda
nüfusu ve elliyi aşkın coğrafya da Islam alem-i tam bir güdümlülük sergiliyorsa, oturun da kendi halinize ağlayın...

Çünkü siz perişan ve muhtaçsınız kurtulmaya... Oturun da halinize ağlayın ve siz bu halinizle kimseye bir sey yapamazsınız.
Oturun da halinize bu yüzden ağlayın diyorum ya... Ağlamak biraz olsun utanmaktır çünkü....


“YA RAB ! BİR UTANMA HİSSİ VER, GAİB HAZİNENDEN BİZE!...” Amin...



b-254300-a%C4%9Flamak.jpg



 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
AĞLAMAK, insanın dünya ile ilk tanışıklığıdır. İlk duyguyu yansıtma biçimi, ilk konuşma, kendini ifadenin ilk halidir.. Acıktığınızı yada diğer ihtiyaçlarınızı anlatabilmenin ilk yoludur ta ki konuşmayı öğrenene dek.. Sonrasında şuurlu bir şekilde duyguların dışa vurumudur. Neden henüz gözlerini açamadan ağlıyordu İnsan? . Oysa insan, yeni bir aleme kanat çırpıyordu. Yoksa yenin sevindirici yakıcılığından mıydı ağlamak.?

Kainatta işleyen kurala bakıldığında her şey zıddıyla biliniyordu. Gece-gündüz, karanlık-aydınlık, sevgi-nefret... Ve ağlamak; hangi duygularla, hangi zıtlıklarla bilmek mümkündü?

Bir şarkının sözlerinde” ağlamak güzeldir süzülürken yaşlar gözünden, sakın utanma” diyordu.

Ağlamak sadece insana has bir duygumudur, diğer canlılar ağlarımıydı.? Siz hiç bir köpeğin ya da bir kedinin ağladığını gördünüz mü? Evet, yaratılmış diğer canlılarda ağlardı. Hem de insani ağlamalar kadar çaresiz ve içten..

Ağlamak, tüm çirkinliklerde hayatın samimiyetin anlatır, ihlas’ın ifadesidir. Duygularınızı sözcüklere gerek duymadan ortaya koyabildiğiniz haldir. Ağlamak etki alanında sürükler sizi, bir kalp taşıyor olmak ve yenilenmektir. Ağlamak insani vasıflara sahip olmak, yalnız değilsiniz demektir. Kara tahta üzerine beyaz yazı yazabilmektir. Aşk denizinde içilen bir damla su, Bazen gitmelere tanık olan bir çift gözün kal sesi yada vuslata erişmenin hikayesidir..

Devam ediyor şarkı “Ağlamak şu gelip geçici dünyada her şeye rağmen var olmak demek ağlamak, binlerce duygu ve insanca coşkudur, ağlamak güzel bir şeydir. ”

Ilık ılık süzülürken yanaklardan yaş, bir kalbin sıcaklığını yansıtır. Tüm benliğinizle, ben de varım demektir. Bir damla yaştan daha derin ve aşkın bir anlamı vardır.. Ağlamak bütünüyle aciz olduğunu kabul etmek, acziyet ise; kendi gerçeğini görebilme varlığın dengede kalabilme halidir.. Suyun taşa şekil vermesi gibi, gönlü kupkuru olmuş bir kalbin ıslanarak şekil alması, gönül yumuşaklığına sahip olmak demektir.
Şarkı devam ediyor “Ağlamak, şu geçici dünyada var olmak demektir. ”
Ağlamak, varlığa dair farkındalık halidir. Gözyaşlarınızdan süzülen bir damla yaş; bazen bir günahı anlatır tövbeye vesiledir. Bazen sevinçtir, kalpten süzülen inci tanesinin doğumuna vesiledir.
Son cümlesinde şarkı “ağlamak kısaca hayatındır” diyor.

Ağlamak, geri bildirimlerle hayatın akışına yön veren nazenin bir duygu, ruhun iç çekişlerine ve yaralarına sürülen sıcak bir dokunuştur. Duygu nehrine bırakılan bir damla yaş ile yeni şeyler keşfederek yaşamak, yenilenen yüzlerinizle doğmaktır bu hayata. Hayatın akışına, iç fırtınalarınızla, ruhunuzla çatışmadan bırakabilmektir gözyaşlarınızı.. Hüznün rüzgarı dokundu mu bir kere kalbinize, silecek bir mendil aramadan iç kuytularınıza kadar akıtırsınız gözyaşlarınızı.. Ve gizli kuytularınızın kucağında beslediğiniz nazenin çocuktur ağlamak.

Ağlamak kendi olabilmektir her durumda, kıymetine paha biçemez en rikkat kuyumcular. Kalp tezgahında ince ince işlenerek süzülün her damla yaş, Kemal yolculuğuna bırakılmış aşk pırlantaları, Rabbe karşı bir şükran, ümit dergâhıdır.

Rabbimizin buyurduğu gibi.. "Doğrusu, güldüren ve ağlatan O’dur” (Necm sure: 43)

Ağlamak acziyet ile tanımaktır var edeni.. Rahmandan gelen şefkatle beslenen kalbi rızık.. Ağlamak, ateşten koruyan inci tanesi..

Hz. Yakub’un inci tanelerini akıttığı gözyaşları vardır kutsala götüren.. On bir ayrı hikayeyi anlatır, on ikincisinin hasreti değer gözlerine.. Göz pınarından süzülen o inci taneleri güzel sabrı, tevekkülü, kadere şartsız teslimiyeti anlatır.

Ağlamak güzeldir, güzele götüren yol.. Ağlamanın erdemine ulaşan ve o inci taneleri akıtan gözlere selam olsun..







alıntı...



bebek5.jpg

 

enise

Yeni
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
1,070
Tepkime puanı
198
Puanları
0



Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben
Düşeceksin sanırım kirpiklerimden…”

Hatırladınız mı şarkıyı?

Gözyaşında nelerin saklı olduğunu, hangi hüznün ve elemin, hangi gamın ve kederin, hangi sevincin ve neşenin, hangi sevginin ve sevgililerin ve kimlerin saklı olduğunu anlatan, söyleyen ve “hüngür hüngür” haykıran bu güzel şarkıyı hatırladınız mı?

“Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben…”

Sizin gözyaşlarınızda neler saklı?
Kime ve kimlere mesken yaptınız gözyaşlarınızı?
O güzelim buğulu gözleriniz kime ve kimlere “yataklık” ediyorlar?

Sahi, nedir gözyaşı? Sığınak mı, barınak mı?
Acı mıdır gözyaşı, sevinç mi?

Ve,
Nedir ağlamak?Neden ağlar insanlar, neden akıtırlar gözyaşlarını?
Ve neden ağlamazlar?
Neden ve niçin saklarlar gözyaşlarını?
Neden ve niçin “iç”lerine akıtırlar “terkîbinde” nelerin saklı olduğu meçhul olan, kaynağı belirsiz o iki damla ıslaklığı?

“Gözyaşı Medeniyeti”nin mensupları neden ağlamazlar?
Ağlamak bir “küçüklük” tezahürü müdür?
Medeniyetinin hamurunun gözyaşı ile yoğrulduğu söylenen bir toplumda ağlamamakta neyin nesi oluyor?
Nereden çıktı bu “kadın gibi ağlama” lafları?
O zaman siz “erkek” gibi ağlayınız…
Yok hayır, “adam” ve “insan” gibi ağlayınız…

Ağlamak…

Nereden ve niçin geldiği belli olmayan iki damla sıvının “göz pınarları”ndan süzülerek, gözün “koruyucu melekleri” olan kirpiklerde bir yarım tur attıktan sonra, yavaş yavaş, kimseyi incitmeden, sadece kendi sahibinin “gönül telini” samimi bir şekilde titreterek, kendine has “eda”sı ile birlikte, yılların izini taşıyan “yüz” ün o kıvrımlarından süzülerek, bazen elin tersiyle silinerek, bazen de çene kenarlarından kayarak toprakla buluşma “eyleminin” adı…

“Göz Pınarları.” Bu harika tamlamayı mensuplarına hediye eden medeniyetin çocukları, niçin ağla mıyorsunuz?

Yoksa, gözlerde bir “pınar” olduğunu, o “pınar”ın “gözyaşı” ile dolu olduğunu, zaman zaman boşaltılmazsa sahibini rahatsız edeceğini, “musluk”larını ne kadar sıkı sıkıya kapatsanız da “o”nun mutlaka kendine bir “yol” bulacağını, sizin “o”na yol vermemeniz halinde “o”nun kendi güzergâhını kendisinin çizeceğini ve “o” parlaksı, efsunlu, sahibine ayrı bir “güzellik” katan güzelim sıvının “içinize” doğru akacağını ve nihayet sizin ağlamamanız halinde, “dışı”nızın ağlamaması halinde “içiniz”in ağlayacağını bilmiyor musunuz?

“İçin için ağlamak” tabirini hiç duymadınız mı?
Öyleyse neden ve niçin “dışın dışın” ağla mıyorsunuz?

Ağlayın…
Allah aşkına ağlayın…
Bazen sessizce, bazen hıçkırarak, bazen de bağırarak ağlayın…
İçinizin ağlamaması için dışınızı ağlatın…
Akıtın gözyaşlarınızı göz pınarlarınızdan…

Açın ellerinizi semaya, bükün boynunuzu, isteyin affınızı Yaratıcıdan ve ağlayın ki göreceksiniz meleklerinde sizin o ağlama “seansına” iştirak ettiğini…

Günahlarınızın affı için ağlayın, mazlumların “âh”ını almamak için, kaprisleriniz için, gelmeyecek olan gençliğiniz ve gelmesi mukadder olan ihtiyarlığınız için, kendiniz için, ana-babanız için,çoluk-çocuğunuz için, benim için ve samimi dualarınızın kabul olunması için ağlayın…

Elinizden “ağlamaktan başka bir iş” gelse de ağlayın “gelmese” de zira ki ağlamak başlı başına bir “iş” tir…

Peki siz gözyaşının terkîbinde nelerin olduğunu biliyor musunuz?

Ağlama “işi” nin hangi hastalıklara “şifa” hangi dertlere “deva” olduğunun farkında mısınız?

Gözyaşının “renk körlüğü”ne iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani herşeyi “siyah ve beyaz” gören, arada kalan bütün renkleri “yok” sayan, görmeyen, grînin, yeşilin, mavinin, eflatunun ve diğerlerinin farkında olmayan “renk körü” gözleriniz var ya, işte onlara iyi geldiğinin farkında mısınız?

Gözyaşının gözdeki “perdelere” iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani o herşeyi “flû” gören, bir türlü net göremeyen, görmek istemeyen, al ve yeşil “lens” li gözleriniz var ya, işte onlardaki “bir türlü görmek istememe” hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz?
Göremediğiniz zaman bilemeyeceğinizin, bilemediğiniz zaman ilgilenemeyeceğinizin, ilgilenemediğiniz zaman da ne ocakların söndüğünün, ne yuvaların yıkıldığının farkındasınız değil mi?

Gözyaşının kulaklara faydalı olduğunu, “duymama/duymak istememe” hastalığına iyi geldiğini bilir misiniz?
Hani o bir türlü kimseyi duymayan, uzakları geçtik yakınındaki “âh”ları ve feryâd-u figânları işitmeyen kulaklarınız var ya, işte onlara en kaliteli “işitme cihazı” etkisi yaptığının farkında mısınız?

Gözyaşının burnunuza faydası olduğunu bilir misiniz?

Hani o “iyi” olan şeylerin kokusunu bile unutan, akşamleyin komşusundaki pişen yada pişmeyen çorbanın kokusu ile ilgilenmeyen, hep sunî kokulara alıştığı için gerçek kokuları bir türlü alamayan, yahu “gül” ün kokusunu bile unutan burnunuz var ya, işte ona da iyi geldiğinin farkında mıısınız?

Gözyaşının dilinize iyi geldiğini bilir misiniz?

Hani o tatmış olduğu bütün nîmetlerin asıl sahibini unutan, unuttuğu için şükretmeyen, hep yanlışın sesini çıkaran, bir türlü doğru sesi çıkartmayı beceremeyen, şükrü unuttuğu gibi zikri de unutan, malayâni şeylerle iştigâl eder hale gelen ve sahibine yani size “ölmüş kardeşinizin etini” yediren dilinize iyi geldiğinin farkında mısınız?

Gözyaşının ellere iyi geldiğini bilir misiniz?

Hani o semaya açılmayı unutan, “yetimin başını okşama” hasletini kaybeden, hep “alan el” olmaya alışmış, bir türlü “veren el” olmayı beceremeyen/istemeyen, günahlarınızdan dolayı nasırlaşan ve kullandığınız “yan sanayi” kremlerin bile “görünmeyen” nasırlarızı örtemediği ellerinize iyi geldiğinin farkında mısınız?

Gözyaşının ayaklara iyi geldiğini bilir misiniz?

Hani o mescidin yolunu unutan, bar ve pavyon gezmelerini “ezbere” bilen, dost gezmelerine ve hasta ziyaretlerine çağıranlara “bırakın bu ayakları” diyen ayaklarınıza iyi geldiğinin farkında mısınız?

Gözyaşının beyninize iyi geldiğini bilir misiniz?

Hani o varoluş sebebi olan ve sizi hayvandan ayıran “düşünme” melekesini kaybeden, dumûra uğrayan, düşünemediği için işleyemeyen, işleyemediği için pas tutan ve sorgulama yeteneğini kaybeden, o yüzdendir ki “gelene ağam- gidene paşam” diyen beyninize iyi geldiğinin farkında mısınız?

Gözyaşının damar sertliğine, migrene, hazımsızlığa ve özellikle çağın illeti olan strese; her nevî sosyolojik ve psikolojik ve fizyolojik hastalıklara “şifa” olduğunun farkında mısınız?

Ve,

Gözyaşının kalbinize iyi geldiğinin farkında mısınız?

Bütün kirli çamaşırlarınızı temizleyen ve hatta onları “beyaz ötesi” hale getiren temizlik maddelerinin temizleyemeyeceği kalbinizi temizleyen, sertleşmiş kalbinizi en kaliteli yumuşatıcının dahî yapamayacağı şekilde yumuşatabilen bir “GÖZYAŞINA” sahip olduğunuzun farkında mısınız?

O gözyaşının size bir “insaf”, bir “vicdan”, bir “yürek”, bir “feraset” ve bir “GÖNÜL” olarak geri döneceğini biliyor musunuz?

Ağlayın, hemen ağlayın ve akıtın gözyaşlarınızı toprağa…
Yoğurun gözyaşlarınızla toprağı ve sulayın…
Gözyaşlarınızla yoğrulan ve sulanan toprak filizlensin, o filizleri de sulayın…
Ve o filizlerden “gül” fidanları derilsin, rengârenk “gül” fidanları…Her taraf “güllük-gülistan”lık olsun gözyaşlarınızla…
Ve “gül” insanlar yetişsinler o gülistanda, işi-gücü “gül” olsun onların, “gül alsınlar gül satsınlar, gülden terazi kursunlar, gülü gül ile tartsınlar…”

Ve,

Hemen ağlayın! Aynı zamanda bir “gözyaşı” Peygamberi olan son Nebî’nin “gül” kokan, “gül” pınarlarından “gülyaşı” olarak sizin için dökülen o mübarek “gözyaşları”nın hürmetine, hemen ağlayın…

Ve,

Asla, asla “timsah gözyaşları” olmasın “göz pınarlarınız”dan gelen gözyaşlarınız…

Ve,

Ağlayınız, bazen “için için”, bazen “dışın dışın”, bazen “sessiz sessiz”, bazen “hıçkıra hıçkıra”, bazen “hüngür hüngür”, bazen de “bağıra çağıra”, ama yeter ki ağlayınız…

“Ağlamaktan başka elinizden bir iş” gelse de ağlayınız gelmese de…
Zira ki ağlamak “BAŞLI BAŞINA BİR İŞ” dir, hemi de çok ama çok önemli bir iş…
Kendisine “husûsî” zaman ayrılması gereken önemli bir iş…

Hadi bakalım, şimdi “ağlama molası” veriyoruz…

VE

Allah (c.c.) “göz pınarlarınızı” kurutmasın…


*
Alıntı



 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0



Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben
Düşeceksin sanırım kirpiklerimden…”

Hatırladınız mı şarkıyı?

Gözyaşında nelerin saklı olduğunu, hangi hüznün ve elemin, hangi gamın ve kederin, hangi sevincin ve neşenin, hangi sevginin ve sevgililerin ve kimlerin saklı olduğunu anlatan, söyleyen ve “hüngür hüngür” haykıran bu güzel şarkıyı hatırladınız mı?

“Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben…”




Çok harika ir yazı...Ve evet bu şarkıyı hatırldım,çok sevdiğim,etkilendiğim bir şarkı...
Teşekkürler enise :flw:flw:flw



Allah (c.c.) “göz pınarlarınızı” kurutmasın…

 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
25,029
Tepkime puanı
1,506
Puanları
113
Ağlamayan gözlerden Allah'a sığınırım. Hz Muhammed (s.a.v)

Ağlamak güzeldir, hele birde Allah için ağlayabilirseniz...

dean6.gif
 

SahraNur

Ordinaryus
Katılım
5 Nis 2013
Mesajlar
2,397
Tepkime puanı
239
Puanları
0
553443_460532750657406_1980779412_n.jpg



"Ağlama,

Ağlamak

Biraz öteye kaçmaktır

Ağlamak,

Hüzünle anlaşmak,

Ve kucaklaşmaktır.

Ağlamak

Sığınmaktır ne olsa,

Avuç açmaktır

Uzak da olsa, yakın da olsa

Biraz onu öteye itmektir

Kişinin en kolay mutsuzluğu

Ağlamaktir, geçistirir umutsuzluğu.

Daha zoru var, susmak zor

Susmak bir Ağaç, dallarında,

Susmak, ağlamaları da tutuyor"

Özdemir ASAF


 

enise

Yeni
Katılım
27 Eyl 2007
Mesajlar
1,070
Tepkime puanı
198
Puanları
0
[video=youtube_share;luxLf94jkhE]http://youtu.be/luxLf94jkhE[/video]
 
Üst