hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Tevbe, 100'ün tefsirlerinde, Ayet-i Kerimede geçen "Öncü Muhacirler (hicret edenler) ve Ensar (yardım edenler) ve Onlara güzellikle tabi olan Tabiin" ifadelerinde, bunların kimleri kastettiği hakkında ulema arasında görüş ayrılıkları olmuştur. Fakat bu ayrılıklar Ashabı, Ashablıktan çıkaracak ihtilaflar değildir. Biraz da, sonuca etki etmeyen dil ve anlama tekniği diyebileceğimiz türden ihitlaflardır.
Şöyle misal verelim: Muhacir ve Ensar (Ashab) ile Tabiin birbirinden ayrılıyor. Burası anlaşılmış olmalı. Kimler Muhacir ve Ensar'dır? Kimler onlara Tabi olanlardır, deniyor. Bunun için mesela Hudeybiye'den öncekiler Muhacir ve Ensar; sonrakiler Tabiindir deniyor. Veya başka bir rivayet ile alimlerden bir ksımı, Mekke'nin fethinden öncesi Muhacir ve Ensar; fetihten sonrası Tabiindir diyor. Ulemanın çoğunluğu da Peygamber efendimizin sohbetinde en az bir kere bulunan Muhacir ve Ensardır diyor. Peygamber efendimizi görmemiş ama Ashab (Muhacir ve Ensar) ile arkadaşlık etmiş; onlardan ilim almış olanlar Tabiindir diyorlar. Bunlar gibi 7-8 değişik anlayış var. Tefsir var. Ehli Sünnet alimleri çoğunluğun görüşünü kabul etmiştir.
Ayet-i Kerime'ye bakarsanız; Allah Teala her halukarda Ashab ve Tabiinden, TAMAMINDAN razı olduğunu bildirip onları CENNETLE müjdeliyor. Burasını lütfen kaçırmayalım: "Tevbe, 100. İleriye geçen Muhacir ve Ensar İle onlara güzellikle uyanlardan (tabiinden) Allah razı olmuştur. Onlar da O'ndan hoşnut (razı) olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.
Şimdi isterseniz Hudeybiye'yi, İsterseniz Mekke'nin fethini, isterseniz rıdvan bey'atini, isterseniz başka bir ölçüyü esas alın... Neyi ölçü alırsanız alınız öncesi Ashab, sonrası Tabiin olacağından, her ihtimalde Allah Tealanın Ashabın ve Tabiinin tamamından razı olduğunu göreceksiniz. Ayet-i Kerime aslında, sizin önemsediğiniz ölçünün öncesi ve sonrasını AYIRMADAN hepsini içine almıştır. Hepsinden razı olduğunu, hepsini Cennetle müjdelediğini ve HEPSİNİN kurtulduğunu bildiriyor.
Nitekim Razi Hz.lerinin tefsirinde var: Ashab arasında olan çekişme ve savaşlar sırasında Ashabdan Muhammed b. Ka'b el-Kurazi efendimiz, her iki tarafın tamamı için: "Allah Teala onların hepsini bağışlamıştır. Onların iyi davrananlarına da, kötü davranmış olanlarına da cenneti vacib (kesin) kıldığını Kur'an'ında bildirmiştir" deyip buna delil olarak Tevbe Suresi, 100. Ayet-i Kerimesini okumuştur.
Şimdi Hz. Muaviye efendimiz, bu çatışmada tek başına değildir. Onunla beraber olan pekçok Ashab efendimiz de onla beraberdir. İki taraf olmuş. Bunu da fark edelim.
İkincisi Hz. Muaviye efendimiz bir rivayete göre Hudeybiye zamanı, başkasına göre Mekke'nin Fethinde Müslüman olmuştur. İbnu Hacer Hz. ve İmam Nevevi Hz.leri ise ikisinin de doğru olduğunu; Hudeybiye'de gizlice Müslüman olduğunu fakat Mekke'nin Fethine kadar açıklamadığını nakleder. Hz. Muaviye Efendimizin ASHAB olduğunda şüphe yoktur. Nitekim, az önce ulemanın kimi ölçülerinden zaten bahsetmiştik. Tekrar etmeye lüzum yok ve hatırlanmalıdır.
Hz. Muaviye efendimiz ve onunla beraber olanlar; Hak için savaştılar ve fakat içtihadlarında isabet edemediler. Hz. Ali efendimizin tarafında olanlar da Hak için savaştı ve isabet etti. Haklılardı.
Bu Ehli Sünnetin görüşüdür. Lakin, bu ifade, Hz. Muaviye efendimiz tarafını HAKSIZ ve SUÇLU görüp onları KÖTÜLEME cesaretini kimseye vermez! Anlaşılabiliyor mu efendim? Neden, Tevbe 100'de Allah Teala onlardan razı olduğunu, onlara Cennet hazırladığını ve onların KURTULUŞ EHLİNDEN olduğunu bildirdikten sonra; haşa haşa Allah Teala'ya karşı gelip haşa "sen Yanıldın ey Allah, bunlar kurtulamaz, onlardan razı olamazsın, onlar suçludur" mu demeye kalkacaksınız! Lütfen aklınızı başınıza toplayınız.
Resulullah efendimiz emrettiler: "Ashabım hakkında cesaret ile ileri geri eden, kötü söz söyleyen; bu ümmetimin en şerlileridir!" Bunun gibi nice mübarek kelamları ile Ümmetini Ashabı konusunda UYARDILAR. Ciddi tehditlerde bulundular. Ve Resulullah efendimiz, (birine gizlice bildirdiği birkaç münafık dışında) Asla kimseye o benim ASHABIM değil dememiştir! Ayırmamıştır. Üstelik Hz. Muaviye efendimize düşman olanlar dikkat etsinler; Hz. Muaviye efendimizi Vahiy Katib-i Emini yaptıkları gibi hakkında övgü ve dualarda bulunmuşlardır. Şimdi Ashab arasında yaşanan olaylara bakıp bir tarafı tutan öbür tarafa düşman olanlar, Hz. Resulullah efendimizin itabından ve tehdidinden neden çekinmiyorlar! Neden sözünü dinlemiyorlar? Yoksa, hayır, "ey Resulullah, sen bilemedin, onlar senin Ashabın değil, onlar suçlular topluluğu" demeye mi hazırlanıyorlar?! Aklınızı başınıza alınız. Haddinizi kaybetmeyiniz.
Son olarak:
Hz. Muaviye efendimizin Sahabe olduğunda şüphe yoktur. Hz. Ali efendimiz onun Sahabeden olmadığını söylemediği gibi, ondan "Kardeşim" diye bahsetmiştir. Ve onu Şam Valiliğinden Hz. Ali efendimiz dahil hiçbir mübarek Halifemiz almamıştır.
Hz. Muaviye efendimiz, Resulullah efendimizin vahiy katibidir. Emindir. Ondan 163 Hadis-i Şerif nakletmiştir.
Ehli Sünnetin kaynakları ve alimleri ortadadır. Ve hepsi Hz. Muaviye hakkında ortak bir tutum içerisindedir: Hz. Muaviye efendimiz, Hz. Ali efendimize karşı çıkmakla hata etmiştir. Haklı olan Hz. Ali efendimizdir. Lakin, Hz. Muaviye efendimizin bu hatası huzur-u İlahiden kovulduğu ya da kovulacağı anlamına gelmez. Yani günah etmemiştir. Hz. Muaviye efendimiz ve onun tarafındakiler, isabetsiz de olsa içtihadından dolayı sevap kazanmışlardır. Ve biz, Ashab arasında olanlar hakkında dilimizi tutar, bir tarafı haklı ve isabetli görüyoruz diye öbür tarafı kötülemeyiz. Hepsini saygı ve muhabbetle anarız. Allah ve Resulünün emri böyledir.
Tekrar tekrar yazmak lazım... Sahabe arasında yaşanmış, birbirini katletme dahil; savaş ve çekişmelere EHLİ SÜNNET'in yaklaşım ÖLÇÜSÜ: Ehli Sünnet Alimleri diyorlar ki; Biz hiçbir Sahabeye kötü bir söz söylemeyiz. Onları kötü bir sıfatla yad etmeyiz. Allah Teala ve Peygamber efendimize olan hürmetimizden onlar hakkında dilimiz tutar, kalbimize buğz (soğukluk) girmesine izin vermeyiz. Onların arasında olan meselelere karışmayız; yani taraf tutmayız. Onları Allah'a ve Resulüne havale ederiz. Onların karar makamı biz değiliz.
Lütfen, hain ve zalim Yezid ile Ashabı da birbirine karıştırmayınız. Yezid Ashabdan değildir. Suçu pek büyüktür. Onun yaptığı zulmü kafirler dahi yapmamıştır!
Ehli Sünnetin Sahabe arasında olanlar hakkındaki ölçüsü hem nassa (Kitap ve Sünnete) hem kalbe hem de akla uygun olandır. Bu ölçü mutedildir. Bu ölçü, aklen düşündüğünüzde en geçerli ve en faydalıdır. Sahabe efendilerimizden dinimizi aldık. Kitap ve Sünnet; her iki taraftan da nakledilmiştir. Eğer bir tarafı bırakır, öbür tarafa düşman olursanız; düşmanınızdan aldıklarınızı atmanız gerekir. Haşa, gitti dininizin yarısı... Olacak iş midir? Allah Teala, mesela Kitabını (Kelamını) koruyacağını vaad ediyor. Siz yarısını atmakla, adil değiller diye onlardan toplanan Ayetleri de atmanız gerekir ki bunun neticesi Allah korusun, Allah Tealayı "koruyacağız" sözünde yalancı ve vaadinden cayar bulmaktır. Kaçınılmaz olarak oraya gider. Fikredince fark edeceksiniz.
Nitekim İmam Rabbani Hz.leri uyarmıştır:
Ey Kardeş,
Hz. Muaviye bu işte yalnız tek başına değildi. Ashabın yarısı tahminen bu işte onunla müşterekti. Eğer Hz. Ali ile muharebe edenler kafir veya fasık olmuşlarsa, dinin yarısı gitti, demektir. Çünkü, dinin yarısı onların tebliği ile bize ulaşmıştır. Böyle bir şeye de, ancak dinin iptalini isteyen zındık yol verir. (251. Mektup)
Netice: Şia meşrebli arkadaşlarımız ne kadar zorlansa da Sahabeyi adil görmeli ve Sahabenin, nefsleri namına değil Hakk için; yani kendi görüşlerince İslam'ı koruyabilmek, Kitap ve Sünneti muhafaza edebilmek adına savaştıklarını kabul etmeliyiz. Ve Peygamber Efendimizin arkadaşlarına dil uzatmayı bırakıp hesap gününe nazar etmeliyiz. Elbette herkes hesaba çekilecektir. Ve Allah Teala, hiç kimseye zulmedici değildir. Alemlerin Rabbi işini bilmez mi?
Ehli Sünnetin ölçüsünün güzelliğini aklen de çıkarabilirsiniz: Sahabeden birilerine kötü söz söylediğimizde imanımız kuvvetlenip takvamız artacak mı? Taraf tutmak, imanın şartları arasında mıdır? İslam'ın olmazsa olmazı, Peygamber efendimizin arkadaşlarına yakınlarına sohbet ettiklerine düşmanlık beslemek midir?
Bilgi ve vicdan sahibi tek bir kişi dahi, bu sorulara EVET diye cevap veremez.
Şöyle misal verelim: Muhacir ve Ensar (Ashab) ile Tabiin birbirinden ayrılıyor. Burası anlaşılmış olmalı. Kimler Muhacir ve Ensar'dır? Kimler onlara Tabi olanlardır, deniyor. Bunun için mesela Hudeybiye'den öncekiler Muhacir ve Ensar; sonrakiler Tabiindir deniyor. Veya başka bir rivayet ile alimlerden bir ksımı, Mekke'nin fethinden öncesi Muhacir ve Ensar; fetihten sonrası Tabiindir diyor. Ulemanın çoğunluğu da Peygamber efendimizin sohbetinde en az bir kere bulunan Muhacir ve Ensardır diyor. Peygamber efendimizi görmemiş ama Ashab (Muhacir ve Ensar) ile arkadaşlık etmiş; onlardan ilim almış olanlar Tabiindir diyorlar. Bunlar gibi 7-8 değişik anlayış var. Tefsir var. Ehli Sünnet alimleri çoğunluğun görüşünü kabul etmiştir.
Ayet-i Kerime'ye bakarsanız; Allah Teala her halukarda Ashab ve Tabiinden, TAMAMINDAN razı olduğunu bildirip onları CENNETLE müjdeliyor. Burasını lütfen kaçırmayalım: "Tevbe, 100. İleriye geçen Muhacir ve Ensar İle onlara güzellikle uyanlardan (tabiinden) Allah razı olmuştur. Onlar da O'ndan hoşnut (razı) olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, en büyük kurtuluştur.
Şimdi isterseniz Hudeybiye'yi, İsterseniz Mekke'nin fethini, isterseniz rıdvan bey'atini, isterseniz başka bir ölçüyü esas alın... Neyi ölçü alırsanız alınız öncesi Ashab, sonrası Tabiin olacağından, her ihtimalde Allah Tealanın Ashabın ve Tabiinin tamamından razı olduğunu göreceksiniz. Ayet-i Kerime aslında, sizin önemsediğiniz ölçünün öncesi ve sonrasını AYIRMADAN hepsini içine almıştır. Hepsinden razı olduğunu, hepsini Cennetle müjdelediğini ve HEPSİNİN kurtulduğunu bildiriyor.
Nitekim Razi Hz.lerinin tefsirinde var: Ashab arasında olan çekişme ve savaşlar sırasında Ashabdan Muhammed b. Ka'b el-Kurazi efendimiz, her iki tarafın tamamı için: "Allah Teala onların hepsini bağışlamıştır. Onların iyi davrananlarına da, kötü davranmış olanlarına da cenneti vacib (kesin) kıldığını Kur'an'ında bildirmiştir" deyip buna delil olarak Tevbe Suresi, 100. Ayet-i Kerimesini okumuştur.
Şimdi Hz. Muaviye efendimiz, bu çatışmada tek başına değildir. Onunla beraber olan pekçok Ashab efendimiz de onla beraberdir. İki taraf olmuş. Bunu da fark edelim.
İkincisi Hz. Muaviye efendimiz bir rivayete göre Hudeybiye zamanı, başkasına göre Mekke'nin Fethinde Müslüman olmuştur. İbnu Hacer Hz. ve İmam Nevevi Hz.leri ise ikisinin de doğru olduğunu; Hudeybiye'de gizlice Müslüman olduğunu fakat Mekke'nin Fethine kadar açıklamadığını nakleder. Hz. Muaviye Efendimizin ASHAB olduğunda şüphe yoktur. Nitekim, az önce ulemanın kimi ölçülerinden zaten bahsetmiştik. Tekrar etmeye lüzum yok ve hatırlanmalıdır.
Hz. Muaviye efendimiz ve onunla beraber olanlar; Hak için savaştılar ve fakat içtihadlarında isabet edemediler. Hz. Ali efendimizin tarafında olanlar da Hak için savaştı ve isabet etti. Haklılardı.
Bu Ehli Sünnetin görüşüdür. Lakin, bu ifade, Hz. Muaviye efendimiz tarafını HAKSIZ ve SUÇLU görüp onları KÖTÜLEME cesaretini kimseye vermez! Anlaşılabiliyor mu efendim? Neden, Tevbe 100'de Allah Teala onlardan razı olduğunu, onlara Cennet hazırladığını ve onların KURTULUŞ EHLİNDEN olduğunu bildirdikten sonra; haşa haşa Allah Teala'ya karşı gelip haşa "sen Yanıldın ey Allah, bunlar kurtulamaz, onlardan razı olamazsın, onlar suçludur" mu demeye kalkacaksınız! Lütfen aklınızı başınıza toplayınız.
Resulullah efendimiz emrettiler: "Ashabım hakkında cesaret ile ileri geri eden, kötü söz söyleyen; bu ümmetimin en şerlileridir!" Bunun gibi nice mübarek kelamları ile Ümmetini Ashabı konusunda UYARDILAR. Ciddi tehditlerde bulundular. Ve Resulullah efendimiz, (birine gizlice bildirdiği birkaç münafık dışında) Asla kimseye o benim ASHABIM değil dememiştir! Ayırmamıştır. Üstelik Hz. Muaviye efendimize düşman olanlar dikkat etsinler; Hz. Muaviye efendimizi Vahiy Katib-i Emini yaptıkları gibi hakkında övgü ve dualarda bulunmuşlardır. Şimdi Ashab arasında yaşanan olaylara bakıp bir tarafı tutan öbür tarafa düşman olanlar, Hz. Resulullah efendimizin itabından ve tehdidinden neden çekinmiyorlar! Neden sözünü dinlemiyorlar? Yoksa, hayır, "ey Resulullah, sen bilemedin, onlar senin Ashabın değil, onlar suçlular topluluğu" demeye mi hazırlanıyorlar?! Aklınızı başınıza alınız. Haddinizi kaybetmeyiniz.
Son olarak:
Hz. Muaviye efendimizin Sahabe olduğunda şüphe yoktur. Hz. Ali efendimiz onun Sahabeden olmadığını söylemediği gibi, ondan "Kardeşim" diye bahsetmiştir. Ve onu Şam Valiliğinden Hz. Ali efendimiz dahil hiçbir mübarek Halifemiz almamıştır.
Hz. Muaviye efendimiz, Resulullah efendimizin vahiy katibidir. Emindir. Ondan 163 Hadis-i Şerif nakletmiştir.
Ehli Sünnetin kaynakları ve alimleri ortadadır. Ve hepsi Hz. Muaviye hakkında ortak bir tutum içerisindedir: Hz. Muaviye efendimiz, Hz. Ali efendimize karşı çıkmakla hata etmiştir. Haklı olan Hz. Ali efendimizdir. Lakin, Hz. Muaviye efendimizin bu hatası huzur-u İlahiden kovulduğu ya da kovulacağı anlamına gelmez. Yani günah etmemiştir. Hz. Muaviye efendimiz ve onun tarafındakiler, isabetsiz de olsa içtihadından dolayı sevap kazanmışlardır. Ve biz, Ashab arasında olanlar hakkında dilimizi tutar, bir tarafı haklı ve isabetli görüyoruz diye öbür tarafı kötülemeyiz. Hepsini saygı ve muhabbetle anarız. Allah ve Resulünün emri böyledir.
Tekrar tekrar yazmak lazım... Sahabe arasında yaşanmış, birbirini katletme dahil; savaş ve çekişmelere EHLİ SÜNNET'in yaklaşım ÖLÇÜSÜ: Ehli Sünnet Alimleri diyorlar ki; Biz hiçbir Sahabeye kötü bir söz söylemeyiz. Onları kötü bir sıfatla yad etmeyiz. Allah Teala ve Peygamber efendimize olan hürmetimizden onlar hakkında dilimiz tutar, kalbimize buğz (soğukluk) girmesine izin vermeyiz. Onların arasında olan meselelere karışmayız; yani taraf tutmayız. Onları Allah'a ve Resulüne havale ederiz. Onların karar makamı biz değiliz.
Lütfen, hain ve zalim Yezid ile Ashabı da birbirine karıştırmayınız. Yezid Ashabdan değildir. Suçu pek büyüktür. Onun yaptığı zulmü kafirler dahi yapmamıştır!
Ehli Sünnetin Sahabe arasında olanlar hakkındaki ölçüsü hem nassa (Kitap ve Sünnete) hem kalbe hem de akla uygun olandır. Bu ölçü mutedildir. Bu ölçü, aklen düşündüğünüzde en geçerli ve en faydalıdır. Sahabe efendilerimizden dinimizi aldık. Kitap ve Sünnet; her iki taraftan da nakledilmiştir. Eğer bir tarafı bırakır, öbür tarafa düşman olursanız; düşmanınızdan aldıklarınızı atmanız gerekir. Haşa, gitti dininizin yarısı... Olacak iş midir? Allah Teala, mesela Kitabını (Kelamını) koruyacağını vaad ediyor. Siz yarısını atmakla, adil değiller diye onlardan toplanan Ayetleri de atmanız gerekir ki bunun neticesi Allah korusun, Allah Tealayı "koruyacağız" sözünde yalancı ve vaadinden cayar bulmaktır. Kaçınılmaz olarak oraya gider. Fikredince fark edeceksiniz.
Nitekim İmam Rabbani Hz.leri uyarmıştır:
Ey Kardeş,
Hz. Muaviye bu işte yalnız tek başına değildi. Ashabın yarısı tahminen bu işte onunla müşterekti. Eğer Hz. Ali ile muharebe edenler kafir veya fasık olmuşlarsa, dinin yarısı gitti, demektir. Çünkü, dinin yarısı onların tebliği ile bize ulaşmıştır. Böyle bir şeye de, ancak dinin iptalini isteyen zındık yol verir. (251. Mektup)
Netice: Şia meşrebli arkadaşlarımız ne kadar zorlansa da Sahabeyi adil görmeli ve Sahabenin, nefsleri namına değil Hakk için; yani kendi görüşlerince İslam'ı koruyabilmek, Kitap ve Sünneti muhafaza edebilmek adına savaştıklarını kabul etmeliyiz. Ve Peygamber Efendimizin arkadaşlarına dil uzatmayı bırakıp hesap gününe nazar etmeliyiz. Elbette herkes hesaba çekilecektir. Ve Allah Teala, hiç kimseye zulmedici değildir. Alemlerin Rabbi işini bilmez mi?
Ehli Sünnetin ölçüsünün güzelliğini aklen de çıkarabilirsiniz: Sahabeden birilerine kötü söz söylediğimizde imanımız kuvvetlenip takvamız artacak mı? Taraf tutmak, imanın şartları arasında mıdır? İslam'ın olmazsa olmazı, Peygamber efendimizin arkadaşlarına yakınlarına sohbet ettiklerine düşmanlık beslemek midir?
Bilgi ve vicdan sahibi tek bir kişi dahi, bu sorulara EVET diye cevap veremez.