"Sagligi ve Hayati kolaylastiran güncel haberler burada insallah"

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Küresel ısınmaya karşı bir tedbir de sen al!!!

Küresel ısınmaya karşı bir tedbir de sen al!!!. :thinking: . :thinking:

Küresel ısınmaya neden olan karbondioksit salınımını en az seviyeye düşürmek için vatandaşlar da bireysel anlamda büyük katkılarda bulunabilir. Bunun için yapılması gereken ise çok basit.

Küresel ısınmaya neden olan karbondioksit salınımını en az seviyeye düşürmek için vatandaşların da bireysel anlamda, tasarruflu ampul kullanma, otomobil yerine bisikleti tercih etme gibi bazı tedbirler alabileceği belirtildi. Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nazmi Zengin, sanayi kuruluşları başta olmak üzere ev ve iş yerlerinde kullanılan cihazların, yakıtla çalışan makine ve benzeri araçların, havaya karbondioksit yayarak, küresel ısınmayı tetikleyen bu gazın oranını artırdığını söyledi.

Zengin, karbondioksit salınımı nedeniyle artan küresel ısınmanın önüne geçebilmek için bireysel anlamda vatandaşların da alabileceği bazı tedbirler olduğunu belirtti. Evde kullanılan standart ampullerin tasarruflu ampullere oranla daha fazla ısınmaya neden olduğunu söyleyen Zengin, ''Standart ampullerin tasarruflu ampullerle değiştirilmesi halinde yılda 75 kilogramlık daha az karbondioksit yayılmış olur. Aynı şekilde iki kilometrede ortalama 0.75 kilogram karbondioksit üreten otomobil yerine yürümenin ya da bisikletin tercih edilmesi de etkili bir bireysel önlemdir'' dedi.

OTOMOBİL LASTİKLERİNİN HAVASI STANDARTLARA UYGUN OLMALI

Zengin, standartlara uygun olarak şişirilmiş otomobil lastikleriyle litre başına alınan yolun yüzde 3 oranında artacağını vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Her 4 litre benzin tasarrufu ise 10 kilogram karbondioksidi atmosferimizden uzak tutar. Suyu ısıtmak için çok fazla enerji gerektiği bilinen bir gerçektir.

Bu nedenle daha az su tüketen bir duş başlığı ile 175 kilogram, giysilerimizi soğuk ya da ılık suda yıkayarak da 250 kilogram karbondioksit tasarrufu yapılabilir. Evlerde oluşan çöpün yarısının geri dönüşümünün sağlanması halinde yılda bir evde bin 200 kilogram karbondioksit tasarrufu sağlandığını dile getiren Zengin, geri dönüştürülmüş kağıt üretiminin yüzde 70-90 arası enerji tasarrufu sağladığını, bunun ise karbondioksit emen ormanların azalmasını önlediğini bildirdi.

ORGANİK GIDA TERCİH EDİLMELİ

Ayrıca dondurulmuş gıdaların üretiminde 10 kat daha fazla enerji kullanıldığını anlatan Zengin, şöyle devam etti: ''Vatandaşların organik gıdalar alması da küresel ısınmaya karşı büyük önem taşıyor. Organik gübreler geleneksel gübrelere göre karbondioksidi daha yüksek seviyede yakar ve depolar. Otomobillerin motor ayarlarının da düzenli olarak bakımının yaptırılması gerekiyor. Düzenli bakım, yakıt verimliliğini ve gaz emisyonunu geliştirmeye yardımcı olur.

Otomobil sahiplerinin sadece yüzde 1'i araçlarını düzenli olarak kontrol ettirse, 500 milyon kilogram karbondioksit atmosferimizden uzak durur. Su ısıtıcıları çay ya da kahve hazırlamak için gereken enerjiden çok daha fazlasını harcarlar. Eğer bir bardak içilecekse sadece bir bardak su kaynatılmalı.'' Zengin, küresel ısınmaya karşı en etkili tedbirin ise fidan dikmek olduğunu belirterek, bir ağacın ömrü boyunca 1 ton karbondioksidi emdiğini bildirdi.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Metabolizma nasıl hızlandırılır?

Metabolizma nasıl hızlandırılır?

Nasıl ki parmak izi kimseninkine benzemiyorsa metabolizma hızı da benzemez. Bu nedenle herkesin diyet programı farklı olur. İşte metabolizma ile ilgili bilinmesi gerekenler:

Nasıl ki parmak izi kimseninkine benzemiyorsa metabolizma hızı da benzemez. Bunun için bir kişi diyet programı yapacaksa öncelikle metabolizma hızının ölçülmesi gerekir. Bunun için bir kişi diyet programı yapacaksa öncelikle metabolizma hızının ölçülmesi gerekir. İşte bu yüzden bütün diyetisyenler bireylere özel diyet programları hazırlar.

Uzmanlara göre; ölçüm olmaksızın düşük enerjili diyet uygulandığında metabolizma yavaşlayarak enerji harcamasını oldukça azaltır. Bu da diyet süreci bittiğinde daha az besin tüketimine rağmen kilo alımına sebep olur. Metabolizma hızı; bireyin uyanık bir şekilde uzanıp dinlenirken, hiçbir fizikî aktivite yapmadan harcayabileceği enerji miktarı. Metabolizma değeri kalori değeri ile ölçülüyor. Peki öyleyse metabolizmanızın hızını nasıl ölçebilirsiniz? Diyet Formula diyetisyenlerinden Yasemin Batmaca gerçek metabolizma hızının formüllerle hesaplanmaması gerektiğine dikkat çekiyor.

Batmaca’ya göre gerçek ölçüm kişinin oksijen tüketimi ile yapılan ölçümdür. 6-10 dakika arası süren bu ölçümde burun tıkalı olduğu için tek solunum merkezi ağız. Ayrıca metabolizma hızınızı yanlış ölçümlerle öğrendiyseniz, kilo sorunu sizin için en küçük problemi oluşturur. Asıl sorun bu hatadan doğan yanlış beslenme sebebiyle diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklara ve kansere davetiye çıkması.

Metabolizma neye göre değişir?

Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara göre daha fazla kas bulunduğu için, genel olarak, erkeklerin metabolizma hızı kadınlardan daha yüksektir.

Yaş: Yine metabolizma hızı yetişkinlerde her on yılda ortalama % 2-3 oranında azalır.

Hamilelik: Hamilelikte metabolizma hızı artar.

Büyüme: Büyüme süresince de metabolizma hızı çok yüksektir.

Kilo miktarı, kilo alma veya kilo verme: Kilo miktarı metabolizma hızını etkiler.

Vücut kompozisyonu: Aynı boy, kilo ve cinsiyette olan kişilerin kas kütleleri farklıysa metabolizma hızları da farklı olacaktır.

Fiziksel aktivite düzeyi: Fiziksel aktivite metabolizma hızını artırır.

Yeme alışkanlıkları: Öğün atlamak metabolizma hızını yavaşlatır. Kendini korumaya alan vücut, atlanan öğün sonrası tüketilen yiyecekleri depolama eğilimine girer.

Psikolojik durum, stres: Stres kasları gereceği için, kasların hareket ettirilmesinde, daha fazla kaloriye ihtiyaç duyulur.

Hormonlar: Hormon seviyeleri metabolizma hızını artırabilir veya azaltabilir.

Uyarıcılar: Kafein ve diğer uyarıcılar (ilaç da olabilir) metabolizma hızını değiştirirler.

Genetik: Bazal metabolik hızı, genetik faktörler etkileyerek düşük veya yüksek olmasına sebep olur.


Metabolizma nasıl hızlandırılır?

Sık öğün tüketimi: Sık yemek yemek vücudu çalıştırıp, metabolizma hızınızı sürekli yüksek tutar.

Egzersiz yapma: Hareket edip kalori harcayarak veya kas kütlenizi artırarak metabolizma hızınızı artırmak oldukça faydalı.

Yeterli ve dengeli beslenme: Vücuda gerekli olan tüm besin öğelerinin, tüm öğünlerde yeterli ve dengeli miktarlarda alınması önemli. Önerilenden fazlasının tüketimi kilo alımına sebep olacağı gibi, azı da metabolizmayı yavaşlatabilir.

Sıvı tüketimi: Metabolik Hızın azalmaması, sindirim, emilim gibi görevlerin yapılabilmesi, hücre, doku, organ ve sistemlerin çalışması için, atıkların vücuttan atılması ve vücut ısısının dengelenmesi için; uyanık olduğunuz her saat dilimi içerisinde 1 bardak su tüketmeye özen gösterin. Özel bir sağlık durumunuz yoksa, toplam 2,0-2,5 litre su tüketimini ihmal etmeyin.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Kakao birçok hastalık riskini azaltıyor

Kakao birçok hastalık riskini azaltıyor

Kakaonun içinde bulunan etken maddelerden “epicatechin”in büyük bir hastalık riskini önemli ölçüde azalttığı tespit edildi. Kakao içmenin, kalp rahatsızlığı, felç, kanser ve diyabet gibi hastalık risklerini yüzde 10 azaltabiliyor.

ABD’nin Harvard Tıp Fakültesi tarafından Panama’da yaşayan ve haftada her biri haftada 40 fincan kakao içen Kuna kabilesi üzerinde yapılan araştırmada, kakaonun içinde bulunan etken maddelerden “epicatechin”in büyük bir hastalık riskini önemli ölçüde azalttığı tespit edildi.

Araştırmayı yürüten Prof Norman Hollenberg, “Eğer bu gözlemler geleceği haber veriyorsa, yüzümüz kızarmadan bu bulguların tıp tarihinin en önemli gözlemleri arasında yer aldığını söyleyebiliriz” diyerek, kakaonun içindeki etken madde epicatechin’in Batı’nın en kötü beş hastalığından dördünü ortadan kaldırma potansiyeline sahip olduğunu kaydetti.

Bilim adamları, bulgular üzerine çay, şarap ve çikolatanın da içinde bulunan bu etken madde üzerinde daha fazla inceleme yapmaya karar verdi.

Bilimcilerin tespitine göre, diğer Panama halkından daha uzun yaşayan ve ileriki yaşlarda bunama hastalığına da yakalanmayan Kuna kabilesinin çoğu bireyleri için kakao, doğumdan ölüme kadar tek içtikleri şey.

Hekimler ise, araştırma sonuçlarını ilginç bulduklarına işaret ederken, genler ve diğer yaşam tarzı faktörlerinin de hastalık riski ve yaşam süresi konusunda rol oynadığı, ayrıca kalbi korumak için yüksek miktarda kakao tüketilmesini önermediklerini belirtiyor.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Zekanın ateşleyeci yakıtı balık yağı

Zekanın ateşleyeci yakıtı balık yağı

İngiltere’deki Imperial College Hastanesi profesörlerinden Basant Puri ve ekibinin yaptığı çalışmaya göre, balık yağının zeka üzerinde bilinenden çok daha büyük etkisi var:

Balık yağındaki omega-3 ve omega-6 yağ asidi ihtiva eden kapsüller verilen çocukların beyinlerinde gri madde artarak zekayı kuvvetlendiriyor. Hapları kullanan çocuklar, üç yıllık zeka gelişimini üç ayda sağlayabiliyorlar.

İngiltere’deki Imperial College Hastanesi profesörlerinden Basant Puri ve ekibinin yaptığı çalışmaya göre, üç ay süresince omega-3 ve omega-6 kapsulleri alan çocukların zekasında normalde 1.5-3 yıl içerisinde oluşabilecek muazzam bir gelişme gözlendi. Araştırma süresince omega-3 ve omega-6 yağ asitlerinin bir kombinasyonu olan "VegEPA" adlı kapsülü günde iki kez alan çocukların okuma, konsantrasyon ve kısa zamanlı hafıza yeteneklerinde, üç ay içersinde ortalama bir buçuk yılda ulaşabilecekleri bir gelişme saptandı.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Domates erkeklere iyi gelir. Yersen!

Domates erkeklere iyi gelir. Yersen! . :thinking:

Domatese kırmızı rengini veren içindeki ''likopen'' maddesinin erkeklerde görülen prostat kanserine karşı etkili olduğu ve 50 yaşın üzerindeki erkeklerin günde en az 3-4 domates tüketmesi gerektiği bildirildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Gör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, domatesin, birçok hastalığın yanı sıra erkeklerde görülen prostat kanserine karşı etkili olduğunu söyledi.

Prostat kanserinin, erkeklerde en sık görülen kanser türlerinin başında
geldiğine ifade eden Prof. Dr. Gök, şöyle devam etti:

''Prostat kanseri, ileri yaşlarda her erkeğin korkulu rüyası. Prostat büyümesi 50 yaş civarı erkeklerin yüzde 30'unda, 60 yaşındaki erkeklerin yüzde 50'sinde, 80 ve daha yukarı yaşlardaki erkeklerin ise yüzde 90'ında görülebilir. Büyüyen ve uzun süre tedavi edilmeyen prostat, idrar birikmesi, idrar yolu iltihabı, gözle görülür şekilde idrardan kan gelmesi ve seyrek de olsa böbrek yetmezliği gibi önemli rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Domatesin içerisinde bulunan ''likopen'' denilen madde, prostat kanserinin oluşumu engelleyebiliyor. Bunun için özellikle 50 yaşının üzerinde bulunan erkekler, her gün en az 3-4 tane domates yemeli. Domatese kırmızı rengini veren ''likopen'' adlı antioksidan maddenin tek başına kansere karşı koruyucu etkisinin fazla olmadığı biliniyor. Sebzenin bütün olarak yenmesi gerekiyor.''

-''DOMATES TÜKETİMİ ARTMALI-''

Domatesin, prostat kanserine karşı etkisinin daha önce Illinois Üniversitesinde yapılan araştırmalar sonucu belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Gör, domatesin sağlığa olan yararlarının göz ardı edilmemesi ve tüketiminin artması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Gör, domates ile ilgili birçok araştırmanın ve çalışmanın
yapıldığını vurgulayarak, şöyle dedi:

''Domatese kırmızı rengini veren içindeki ''likopen''in, çeşitli kanser risklerini önlediği ve sağlık sorunlarına karşı vücudun direncini artırdığı belirlendi. Domatesin içeriğindeki A, B1, B2, C ve K vitaminleri ve çeşitli minerallerle adeta bir sağlık deposu.''

 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Demir eksikliğinin kadınlardaki kalıcı izi !!!

Demir eksikliğinin kadınlardaki kalıcı izi :thinking:

ABD'de yapılan bir araştırma, kansızlık olarak adlandırılmayan orta seviyede demir eksikliğinin, kadınların hafıza, dikkat ve öğrenmeyle ilgili testlerde yeterli seviyede demire sahip kadınlara göre daha başarısız olmalarına yol açtığını ortaya koydu.

Penn Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada, kansızlık teşhisi koyulan kadınların da bu testlerde en başarısız grup olduğu görüldü. Demir eksikliği olan kadınlara 4 ay boyunca demir haplarıyla yapılan tedaviden sonra bu kadınların testlerde eskisinden 5 ya da 7 kat daha başarılı oldukları gözlendi.

Sonuçları American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayımlanan, Dr. Laura E. Murray-Kolb başkanlığında yapılan araştırmanın, demir eksikliğinin, kişide kansızlık seviyesine gelene kadar açık bir soruna yol açmadığı yönündeki inanışa meydan okuduğu da belirtildi.

Araştırma çerçevesinde yaşları 18 ila 35 olan 113 kadının incelendiği ve başta bunlardan 71'inde demir eksikliğinin tespit edildiği kaydedildi. Vücutta hücrelere oksijen taşınması için gerekli olan demirin, yaşları 19 ila 50 olan kadınlar tarafından günde 18 miligram, hamileler tarafından da günde 27 miligram oranında alınması öneriliyor.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Dirsek kararması:
Nasır tutmuş gibi görünüyorlar ise... Eklem bölgelerindeki nasırlaşma ve kararma cildin, sindirim veya dolaşım bozukluğu olduğuna işaret edebilir. Maydanoz suyu için ve her gün kese yapın. Dirseklerinizi limon suyuyla ovun. El kreminin içine limon sıkıp, dirseklerinize sürün ve nemliyken havluyla sarın.

Yanaklardaki ufak oyuklardan rahatsızsanız ne yapabiliriz?
Cildinizle kesinlikle oynamayın. Fazla yağlı yiyecekler ve asitli içeceklerden uzak
durun. Cildinizi kekik çayı ile silin. Bir çay kaşığı soya unu, eşit miktarda kuru maya, bir tane dövülmüş aspirin ve bir tatlı kaşığı elma sirkesini karıştırıp haftada 3 gün yüzünüze sürün. 20 dakika cildinizde bekletip durulayın.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İnsan sağlığının baş düşmanı: Tuz

İnsan sağlığının baş düşmanı: Tuz :confused1:

50 ülkeden 210 tıp uzmanı WHO'nun desteğiyle “Tuza karşı mücadele” adlı bir oluşumu hayata geçirerek aşırı tuzu insan sağlığının bir numaralı düşmanı ilan ettiler.

Aşırı tuz tüketiminin kalp hastalıkları, felç, yüksek tansiyon, kemik erimesi, astım ve böbrek taşı oluşumunun başlıca sebeplerinden biri olduğunu kaydeden uzmanlar hem tüketicilere hem de gıda firmalarına “tuzu azaltın” mesajı vermek için kampanya başlattı.

Uzmanlar tarafından yapılan araştırmaya göre insanın günlük tuz ihtiyacı yaklaşık 4 gram. En fazla alınması gereken miktar ise 6 gram dolayında. Ancak gelişmiş ülkelerde özellikle hazır gıdalar nedeniyle insanların günde aldığı tuz miktarı 12-18 grama kadar ulaşmış durumda. Bu, insanların bile bile kalp krizi ve felce sürüklenmesi anlamına geliyor. Bu rakamın 3 grama inmesi durumunda dünyadaki felç oranları yüzde 22, kalp krizinden ölenlerin sayısı da yüzde 16 düşüyor.

Bilim adamları insanların tükettiği birçok ürünle zaten tuz aldığını kaydederek günlük tuz tüketiminin yüzde 80’inin bu hazır gıdalardan geldiğini, geri kalanının sofra tuzundan alındığını fakat sofra tuzunun kesinlikle masalardan kaldırılmasını tavsiye etti. Gelişmiş ülkelerde her 15 dakikada 1 kişi aşırı tuz tüketiminden kaynaklanan hastalıklar nedeniyle ölüyor.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Ölümcül bakteriye dikkat!

Ölümcül bakteriye dikkat!

Vücudun farklı bölgelerinde etkili olarak ciddi enfeksiyon hastalıklarına yol açan, özellikle bebek ve çocuklarda ölümcül sonuçlar doğurabilen ''pnömokok'' bakterisinden aşı ile korunmanın mümkün olduğu bildirildi.

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Mehmet Ceyhan, yaptığı açıklamada, Türkiye'deki ölümlerin en büyük nedeninin bulaşıcı hastalıklar olduğunu söyledi.

Türkiye'de salgın hastalıklara yol açan mikroplar arasında, en tehlikelisinin ve en çok ölümlere yol açanın ''pnömokok'' bakterisi olduğunu vurgulayan Ceyhan, hastalığın insandan insana hava yolu ile bulaştığını, ilkbaharın ilk bölümü ile kış aylarında sık rastlanıldığını vurguladı.

Ceyhan, pnömokokların sağlıklı insanların burun, geniz ve boğazında yaygın olarak bulunduğunu, kendisinde herhangi bir belirti gözlenmeyen enfekte olmuş kişinin, zatürre, menenjit, orta kulak iltihabı, sinüzit ve bakteriyemi gibi enfeksiyon hastalıklarına yol açan bakteriyi başkasına bulaştırabildiğini ifade etti.

Türkiye'deki ölümlerin en büyük nedeninin bulaşıcı hastalıklar olduğuna dikkati çeken Ceyhan, şöyle devam etti:

''Salgın yaratan mikroplar arasında en tehlikelisi pnömokoktur. Dünyada her yıl 4.5 milyon insan zatürreden hayatını kaybediyor. Bunların yüzde 70'inde neden bu pnömokok bakterisidir. Menenjitte de bu bakteri en büyük etkendir. Tedavi imkanlarına rağmen yüzde 20 civarında hasta pnömokok menenjitinden hayatını kaybetmektedir. Bu vakaların yüzde 20-30 kadarı da sağırlıkla sonuçlanıyor.''

KORUNMAK MÜMKÜN

Ceyhan, dünyada her yıl 800 bin kişinin pnömokok bakterilerinden hayatını kaybettiğini vurgulayarak, korunmanın aşılama ile mümkün olacağını söyledi. Bakteri ve yol açabileceği hastalıklardan korunmak için mutlaka aşılama yapılması gerektiğine dikkati çeken Ceyhan, şunları kaydetti:

''Pnömokok enfeksiyonlarını önlemenin en etkili yolu aşılamadır. Bakteriye karşı aşı son yıllarda başarılı oldu ve önce ABD'de sonra da diğer ülkelerde rutin aşı programına konuldu. Gelişmiş ülkelerde bu aşıyı belirli yaşa gelen herkese yapılıyor. Türkiye'de ise henüz aşı programa konulmadı. Ama, aşı piyasada var, alınabiliyor ve uygulanabiliyor. Bu ölümcül bakteriye karşı aşı yapılması son derece gerekli ve önemlidir. Bu nedenle dernek olarak, olanaklar ölçüsünde bilgilendirme toplantıları düzenleyerek aşının önemini ve yapılması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz.''

Ceylan, annelere uyarıda bulunarak, ''Çocuklarının ellerini düzenli olarak su ve sabun ile yıkayın, bu enfeksiyonun bulaşmasını ve yayılmasını önleyecektir. Aynı zamanda solunumu olumsuz etkileyebilen ve çocukların hastalanma olasılığını artıran toz, sigara dumanı ve diğer maddelerden kaçınılmalıdır'' şeklinde konuştu.

26. Mart 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Emziren kadınlara soğan sarımsak uyarısı...

Emziren kadınlara soğan sarımsak uyarısı...

Sağlık Bakanlığı, soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller ve hazır meyve sularının anne sütünün tadını değiştirdiğini açıkladı. Bakanlığın önerileri ise şöyle:

Sağlık Bakanlığı soğan ve sarımsak gibi besinlerin anne sütünün tadını değiştirebildiğini, bunun da bazı bebeklerde emmeyi reddetme gibi huzursuzluklar yarattığını açıkladı.

Bakanlık, bu besinlerin emzirme dönemi boyunca az tüketilmesini ya da hiç tüketilmemesini istedi.
Sağlık Bakanlığı “Emziklilik Dönemi ve Beslenme” broşüründe, anne sütünün bebek beslenmesinde yeri doldurulamayan bir besin olduğunu belirtti.
Anne sütünün, başta ishal olmak üzere bebekleri kansızlıktan ve yaşamın ileri dönemlerinde ortaya çıkabilecek bir çok hastalıktan koruduğu kaydedilen broşürde, anne sütünün aynı zamanda hem temiz bir besin olduğu, hem de anne ve bebek arasında psikolojik bir bağın kurulmasını sağladığı bildirildi.

GAZLI İÇECEKLERE DİKKAT

“Bebeğinize ilk altı ayda sadece anne sütü verin ve 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin” denilecek broşürde, soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller, gazlı içecekler ve hazır meyve sularının anne sütünün tadını değiştirebildiği belirtildi. Broşürde, bu durumun da bazı bebeklerde gaz oluşturduğu, emmeyi reddetme gibi huzursuzluklar yarattığı bildirilirken, emziklilere “bu besinleri az sıklıkla tüketin ya da hiç tüketmeyin” önerisinde bulunuldu.

Öte yandan broşürde, emziklilere, D vitaminini karşılamak için güneşten uygun saatlerde düzenli olarak yararlanılması önerilirken, bebeğin gelişimi için çok önemli bir mineral olan iyodu karşılamak için de iyotlu tuz kullanılması tavsiye edildi.

EMZİKLİLER İÇİN ÖRNEK YEMEK LİSTESİ

Bakanlığın emzikliler için hazırladığı örnek yekem listesi şöyle:

“Sabah: 1 su bardağı süt, 1 yumurta, 1 kibrit kutusu peynir, 1 yemek kaşığı pekmez, 1-2 ince dilim ekmek, 1 portakal, 1 havuç veya domates.
Ara: 1 porsiyon meyve.
Öğle: 1 porsiyon etli sebze yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna, 1 kase yoğurt, 1 tabak salata, 1 ince dilim ekmek.
Ara: 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu, 1 dilim börek veya kek veya peynir, ekmek.
Akşam: 1 porsiyon yayla, tarhana veya domates çorbası, 2-3 köfte kadar et, balık veya tavuk, 1 porsiyon zeytinyağlı, barbunya pilaki, salata, 1 porsiyon meyve, 1 ince dilim ekmek.
Yatarken: 1 su bardağı süt.”

25. Mart 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Kanseri önleyici beslenme önerileri...

Kanseri önleyici beslenme önerileri... (biraz uzun yazi ama okumaya deger insallah...)

Kanserin başlaması veya ilerlemesinin önlenmesinde beslenme çok önemli. Bir başka ifadeyle beslenme ile kanser önlenebiliyor. İşte kanseri önleyici beslenme önerileri.

Kanser sanki bulaşıcı bir hastalık salgını gibi, sürekli artıyor… Tıptaki ilerleme kanserdeki artışı azaltmadığı gibi ilerlemesini de engelleyemiyor!. Uzmanlar kanserin ancak erken teşhisinin (mamografi, prostat spesifik antijen; PSA ve diğer tümör belirteçleri vb.) yapılabileceğini ve ilerlemesinin de ilaç, ışın ve ameliyat ile mümkün olduğunu anlatıyorlar. Bu erken teşhis çabalarının tıp sektörüne para kazandırmakta olan başarısı ile kanserin tedavi başarısı maalesef aynı paralellikte gitmemektedir. Bu çevreler rant getirmediği için kanserin erken önlenmesi adına neredeyse hiç çaba sarf etmemektedirler.

Kanser vakalarının yarısını akciğer, kalın bağırsak, meme ve prostat tümörleri oluşturur. Kalın bağırsak (kolon), meme ve prostat kanserlerinin %80'inde neden beslenme hatalarıdır ve rahatlıkla önlenebilirler.

Kanser nedir?

Hayatımızı sürdürebilmemiz için hücrelerimizin sürekli yenilenmesi, yani bölünüp çoğalmaları gerekir. Yaşam süresini dolduran hücreler vücuttan atılırlarken yerlerine yenileri gelir. Bu denge genlerin kontrolü altındadır. Bazı genler hücrelerin bölünüp çoğalmasını sağlarken, bazıları da aşırı hücre üremesini dizginlerler. Çocukluk çağı dışında yaşlanan hücrelerle yeni yapılanlar hemen hemen birbirine eşittir. Aşırı hücre üremesinin dizginlenememesine, yani yıkımdan çok yapım olmasına kanser denir.

Kanser oluşum mekanizmaları

Beslenme, hava kirliliği, radyasyon, sigara, çevre kirliliği, gıda katkı maddeleri ve çeşitli toksinler yaptıkları hasarla gen fonksiyonlarını bozarlar (mütasyon) ve hücreler aşırı şekilde ürerler. Hücrelerin aşırı şekilde üremesini dizginleyen genler ise aktiviteleri azaldığı ya da bu aşırılıklarla baş edemediği için kanser oluşur.

Diyetteki mutajenik (mütasyon yapan) ya da kanserojen ajanlar DNA'ya bağlanarak onu hasara uğratırlar. Hasar kritik bir düzeye ulaşınca normal hücreler kanserli hücreler haline dönüşür. DNA onarım enzimleri ve diğer gen koruyucu mekanizmalar 24 saat içinde hasarın %90'ını temizler. En mükemmel DNA onarım mekanizmaları insanlarda bulunur.

Her insan hücresinde günde 10,000 mütasyon olur. Eğer DNA onarım enzimleri yoksa ya da yetersiz çalışıyorlarsa bu mütasyonlar hızla kansere yol açarlar.
Hücrelerin DNA onarım kapasiteleri sınırlıdır. Bu nedenle gen koruyucu mekanizmalar son derece önemlidir.

Kanser-ölüm oranları

Kanserler organların işlevlerini bozarak yaşamımızı tehlikeye atarlar. Kanser tüm dünyada en çok ölüme neden olan iki hastalıktan biridir (diğeri koroner kalp hastalığıdır).

Tarihte kanser

Hırvatistanda M.Ö 5300 ile M.S 1850 yılları arasında yaşamış 3160 insanın (ortalama yaş 35) iskeletleri birincil kemik tümörleri ve ikincil ya da metastatik (başka organdan kemiğe sıçrayan) kemik tümörleri açısından incelenmiş ve günümüze göre son derece düşük sayıda kemik tümörü saptanmıştır. Tümör sayısı günümüzdeki ile kıyaslandığında o kadar düşüktür ki bunu sadece yaşam süresinin kısalığı ile izah etmek mümkün değildir.

Gelişmekte olan ülkelerde çok az kanser olgusu vardır. Burada yaşayan insanlar gelişmiş ülkelere göç ettiklerinde, bir-iki nesil sonra bunların akrabalarında kanser sıklığı artmaktadır. Bu durum kanserin genetik nedenlerden çok, çevresel nedenlere bağlı olduğunu ve bunların önlenebileceğini düşündürmektedir.

Kanser nedenleri

Amerika Kanser Derneği'nin bildirdiğine göre 2005'te 1.3 milyon kanserli olgudan 570,280'i ölmüştür. Bunların üçte biri sigaraya, üçte biri de beslenmedeki yanlışlıklara bağlıdır. Kalan üçte birin büyük bir bölümünü bilinmeyen nedenler ve diğer nadir nedenler oluşturmaktadır. Kanser nedenlerinde beslenme hataları %35'lik bir oran ile başı çekmektedir. İkinci sırada %30 ile sigara yer alır. Kanserin diğer nedenleri enfeksiyon hastalıkları (%10), mesleki hastalıklar (%4), alkol (%3), çevre kirliliği (%2), gıdalara konan katkı maddeleri (%1) ve bilinmeyenler (%15)'dir.

Kanser vakalarının yarısını akciğer, kalın bağırsak, meme ve prostat tümörleri oluşturur. Kalın bağırsak (kolon), meme ve prostat kanserlerinin %80'inde neden beslenme hatalarıdır ve rahatlıkla önlenebilirler.

Kanser tedavisi çok güçtür. Ayrıca trilyonlarca dolarlık büyük bir pazardır. Bu nedenle özellikle son yıllarda kanseri önleme ile ilgili halk sağlığı önlemleri son derece ihmal edilmiştir. Erken önleme tedbirlerinin yerini erken teşhis tedbirleri almıştır.

Kanserin başlaması ve/veya ilerlemesinin önlenmesi

Kanserin başlaması ve/veya ilerlemesinin önlenmesinin hemen hemen her aşamasında beslenme unsurlarının önemli bir rolü vardır.

Önleme yolları

* Kanseri aktifleştirecek enzimlerin inhibisyonu
* DNA'ya hasar veren serbest radikallerin temizlenmesi
* Kanser zehirlerini (toksin) temizleyen (detoks) enzimlerin aktivasyonu
* DNA onarım mekanizmalarının harekete geçirilmesi
* DNA'ya hasar veren serbest radikallerin temizlenmesi
* İltihabın (enflamasyon) azaltılması
* Normal hücre ölümünün (apoptozis) gecikmesinin önlenmesi
* Bağışıklığın güçlendirilmesi
* Tümörün damarlanarak (anjiyogenezis) çevre organlara sıçramasının (metastaz) engellenmesi

Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir.
• Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
• Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
• Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
• Bol taze sebze ve meyve yiyin.
• Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
• Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
• Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
• Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse mandıra sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
• Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
• Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin
• Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!)
• Stresten uzak durun.
• İyi uyuyun.
• Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durum.
• D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
• Yeteri derecede egzersiz yapın.
• Aşırı alkol kullanmayın.
• İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
• Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
• Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler.
• Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
• Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.

Kaynak: Prof. Dr. Ahmet AYDIN

Beslenmebülteni

26. Mart 2007
 

ilkay

Asistan
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
548
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
bu güzel bilgiler için çok teşekkürler..emeğine sağlık...
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Parkinson hastalığında pilli tedavi!!!

Parkinson hastalığında pilli tedavi!!!

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroşirürji Ana Bilim Dalı'nda, parkinson hastalığı, beyne pil takılarak tedavi ediliyor.

EÜ Tıp Fakültesi Nöroşirürji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sertaç İşlekel, yaptığı yazılı açıklamada, Parkinson hastalığının beyinde kontrol dışına çıkmış merkezlerden kaynaklandığını belirtti.

Prof. Dr. İşlekel, şunları kaydetti:

“İnce bir iğne yardımıyla kontrol dışına çıkan merkeze girerek, radyo frekans enerjisiyle o bölgeyi tahrip ederek hastalığı tedavi edebiliyoruz. Aynı tedaviyi beyne yerleştirdiğimiz pil aracılığıyla da yapabiliyoruz. Beyne elektrotlar yerleştirilerek köprücük kemiğinin altına cilt altında kalacak şekilde cihaz yerleştiriliyor. Bu yöntemle Parkinson hastalığının ilerlemesi durduruluyor ve ilaç bağımlılığı ortadan kaldırılıyor.”

27. Mart 2007
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Kirmizibiberin Vücuda Olumlu Etkileri Var..

KIRMIZIBİBERİN VÜCUDA OLUMLU ETKİLERİ VAR..

Sağlık üzerinde birçok olumlu etkisi olan kırmızıbiber, vücudun günlük ihtiyacının iki katı C vitamini içeriyor.

Kırmızıbiber ismini Yunanca da 'ısırıyorum' anlamına gelen 'kapto' kelimesinden almıştır. Anavatanının Meksika olduğu sanılmaktadır. Avrupa'ya 15. yüzyılın sonlarında geldi, 16. yüzyılda kıta ülkelerine ve Osmanlı topraklarına yayıldı. Hint ve Meksika mutfağında çok sık kullanılan kırmızı acı biber, Türkiye'de en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetiştirilmekte ve tüketilmektedir. Bu bölgede isot olarak isimlendirilen kırmızı acı biber birçok araştırmaya konu olmuştur.

Kırmızıbibere acısını veren 'capsaicin' adlı bir bileşiktir. Kırmızıbiber ağrı kesici olarak da kullanılabilmektedir. Yapılan araştırmalarda capsaicin'in bazı sinir hücrelerinden P maddesi adlı bir kimyasal madde salgılanmasına sebep olduğu belirtiliyor. Capsaicin, hücrelerdeki P maddesini boşaltıyor, böylelikle ağrı sinyalleri daha az yollanıyor. Kırmızıbiber bu özelliğiyle zona ve arterit ağrılarını dindirmede kullanılabilir. Sürekli olarak tüketilmesi durumunda, beynin endorfin salgılamasını sağlayabilir ve endorfinin morfine benzer ağrı kesici etkisi görülebilir.

Sağlık üzerinde olumlu etkileri olan kırmızıbiber, vücudun günlük ihtiyacı olan beta-karotenin tamamı ve C vitamininin 2 katını içermektedir.

Yapılan deneysel çaışmalarda kırmızıbiberin kolesterolü düşürücü etkisi görülmüştür.

Nottingham Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, "capsaicin" maddesinin, hücrelerde enerji üretmekten sorumlu mitokondriye saldırarak, kanser hücrelerinin ölümünü tetiklediği belirlendi. Araştırmaya göre, capsaicin'deki vaniloidler, kanser hücrelerindeki protein gelişimine engel olarak "apostosis"i veya hücre ölümünü tetikleyebiliyor.

Los Angeles'taki Cedars-Sinai Hastanesi Kanser Enstitüsü ve California Üniversitesi'nde yapılan çalışmalarda "capsaicin"in, kanserli prostat hücrelerine enjekte edildiğinde, kanserli hücrelerin parçalanarak yok olduğu belirtildi.

Avustralya'daki Tasmanya Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre kırmızı acı biber, uykusuzluğa iyi geliyor.

Haftanın Bilgisi:

Beta-karoten ve C vitamini içeriğiyle, çeşitli kanser tiplerine ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyabilir.

Acı biber, bronşiti önlemeye yardımcı olabilir.

Soğuk algınlığı belirtilerini hafifletebilir ve ağrıyı kontrol altına alabilir.

Kolesterolü ve trigliseriti düşürmeye, kötü huylu kolesterolü azaltmaya yardımcı olabilir.

Dolaşımı hızlandırabilir.

Kalp krizi ya da felce karşı koruyabilir.

Hemoroidi ya da var olan ülseri şiddetlendirebilir.

Yaşlanmayı önleyebilir.

Kan şekerini dengeleyebilir.

Eklem iltihabı ağrılarına iyi gelebilir.

TAYLAN KÜMELİ / bir kibrit kutusu lezzet-MİLLİYET
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İlaçları Kırmadan Yutun!!!

İlaçları Kırmadan Yutun!!!

Eczacı ve doktorlar, ilaçların kolay yutulması için kırılıp ezilerek parçalara ayrılmasının çok riskli olduğu ve ölüme yol açabileceği yönünde uyarıda bulundu.

Sağlık uzmanları, tabletlerin ezilmesi halinde ilacın üzerindeki özel tabakanın bozulduğuna ve sonuçta çok riskli yan etkiler doğabileceğine dikkat çektiler. Ezilen ilacın yutulmasından sonra kana karışma süresinin kısaldığını belirten uzmanlar bazı ilaçların kana erken karışmasının istenmeyen sonuçlar yarattığını açıkladılar. İlacın doğru şekilde kullanılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan İngiliz uzmanlar, doktorların ve hemşirelerin bu konuya özel dikkat göstermesi çağrısında bulundu.

Beyin kanaması olabilir


Özellikle yaşlıların tabletleri yutmada zorlandıklarını kaydeden uzmanlar, ilaç kullanımı konusunda yeni bir kılavuz hazırlandığını duyurdu. Ezilmeden alınmasına büyük özen gösterilmesi istenen ilaçların başında göğüs kanseri tedavisinde kullanılan "Tamoxifen" ile "Morfin" geliyor. Bu ilaçların yanlış kullanımı ölümcül olabiliyor. Anjin ve yüksek tansiyon ilacı "nifedipine" de yanlış alınırsa yan etkileri bazı vakalarda kalp krizi veya beyin kanaması ile felce dahi neden olabiliyor.
 

Sabr-el-Hayat

Profesör
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3,776
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Limon suyu ve Sarımsak mucizesi!!!

Limon suyu ve Sarımsak mucizesi!!!

2 Litre limon suyu, 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak, ağzı sıkı
Kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış bir kavanoz lazım.
Limonların suyunu iyice sıkıp kavanoza doldurunuz, soyulmuş 40 diş orta
Boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp kavanozun kapağını
kapatıyoruz.

25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp her gün
çalkanacak, (sarımsaklar iyice erimiş olacak) 25 gün sonra kavanozu açıp
her sabah aç karnına yarım veya içebiliyorsa bir çay bardağı içiyoruz kavanoz bitene kadar içilecek, kapağı hep kapalı olacak, kavanoza asla su, şeker v.b. karıştırılmayacak ancak çay bardağına aldığınız kısmını dilersek sulandırarak içebiliyoruz bunu içtikten,

Sonra
en AZ yarım saat bir şey yiyip içilmeyecek, yarım saat geçtikten
sonra
kahvaltı yapılacak mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.

% 100 KANITLANMIŞ YARARLARI

1-Tüm damar iltihapları (vaskülir) tedavi ediyor,
tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.
2-Kollestrol ve lipidi düşürüyor zararlı yağların yakılmasını
sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların
yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor bu dönemde diyete dikkat etmek
Gerekiyor) şekeri düşürüyor, pankreasın yenilemesini sağlıyor.
3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor idrar
söktürüyor vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki
Parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.
5-Tüm romotizmal iltihabı önleyip, her tür romotizmal ağrıları
Dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor
her türlü ağrıyı kesiyor.
6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor
Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını
artırıyor,felçlere ve VERTİGO'da fayda veriyor.
7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor, ve her
türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini
kökünden kesiyor, kansere karış tüm vücudu koruyor.

N O T : İlacı hazırlayanın babasının koroner by-pass ile üç damarı
değişecekken bu ilaç sayesinde %100 tıkalı damarları açılmış ilaç
hazırlandıktan sonra sarımsaklar erir, koku etrafa yayılmaz. Kullanan
üç kişi ile görüştüm hep son derece memnun olduklarını adeta gençlik
Iksiri olduğunu söylüyorlar. Bunu ilk defa Rus doktorlar bulmuş ve
uygulamışlar şimdi ABD'de uygulanmaya başlamış, tıp de devrim yaratacağı
söyleniyor ve sarımsak limon karışımından oluşan maddelerin kimyasal yapısı
çözülmeye çalışılıyor.

Dr. Sencer TEPE
Sağlık Bakanlığı Daire Başkanı
 
Üst