Sâde Yaşamak İmandandır

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!” (Ankebût, 64)

***

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“–Benim dünyâ ile ne alâkam var ki? Ben bu dünyâda, bir ağacın altında gölgelenen, sonra da orayı terk edip giden binitli bir yolcu gibiyim.” (Tirmizî, Zühd, 44/2377)

***

Iyâs bin Sa’lebe (ra) şöyle demiştir:

Bir gün, ashâb-ı kirâm, Peygamber Efendimiz’in yanında dünyâdan bahsettiler. Bunun üzerine Allâh Rasûlü (sav) şöyle buyurdu:

Siz işitmiyor musunuz, siz işitmiyor musunuz? Sâde yaşamak îmandandır; sâde yaşamak îmandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül, 1/4161; İbn-i Mâce, Zühd, 4)


İki Gün Bir değil
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
böylesinden de okuyunca yani düşünüyor insan hem dünyaya deger vermeyecegiz ahiret için azık biriktirecegiz hem de dünya arenasında söz sahibi olmak, talib olmak için dünya sahnesine çıkma gerekliligini vurgulayacagız.(yahudi zihniyeti felan demeyesin sakın imtihan dışında nedir benim dünya içinde yaşama amacım?) sade yaşamak buna manidir demiyorum asıl soru şu galiba: birinden birini tercih etmemiz gerektigi mi, ikisinden de hakkımız (!?) olanı (ölçütü nedir mesela burda ipler kopar) almamız, zulme razı olmaksızın dünya üzerinde adaleti saglamak adına birey birey sorumlulugumuzu üstlenmemiz gerektigi mi? hangisi?

bişeylerin degişmesini istemek ya insanın harekete geçmesini saglar ya da mucizevi olaylara umutlu bırakır.(zulmün Allah'ın eliyle bertarafı ve mehdi beklentisi misal) ilki olmaz hiç! bu tür telkinlerin manasını hep yalnış yorumladıgımızı düşünürüm ben yanılıyor muyum talip kardeş :)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Hakkınız var :)

Düşünen insanın her zaman söz söylemeye hakkı vardır. Gaye hakkı ayakta tutmak ise.

Dünya kalbe girmeyecek, yoksa cebe değil..

Dünyadan maksat, insanı Hakk'tan uzaklaştıran herşeydir.

Bizim dünyadan nasibimiz, sade bir yaşam ölçüsünde olmalı...

"Binitli bir yolcu gibiyim.." diyen İnsanı Kâmil'in -salat ve selam O'nun üzerine olsun- hayatına baktığımız zaman hep mücadeleler var. Tebliğ yolunda çekilen sıkıntılar, savaşlar... İslam toplumunun inşâsı..

İlahi yardımlar hep mücadeler içerisinde hep geldi.

Biz böyle anladık, siz daha iyisini anlatırsınız diye biliriz..
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
neden hep tevazu, dünyadan el etek çekme telkin ve teşvikleri üzerine durursunuz o vakit? :) iç dinamigi saglayacak, ayaga kaldıracak, silkeleyecek, rehaveti, biriktirmeyi, en yaygın hastalık-bence- umursamazlıgı kınayan kelamlarınızı barındırmazsınız? tasavvufu çok seviyorum aslında ama bu yol sanki yalnızlaştırıyor, içe çekilmeyi ögütlüyor, kendi ile meşgul olmayı..kötü şeyler demiyorum ama zaman da durmuyor ya hu..ilerliyoruz.. akıyoruz..sabiteniz, koruma sahipliginiz açıkça görülüyor ki fayda saglamıyor. hareket şart..peygamberin "bir garip yolcu gibi ol" tavsiyesini dahi akışkanlıga yoramıyor muyuz? anlayamıyorum bazı şeyleri aslında kardeş..neyse selam ve muhabbet baki :)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bu telkin ve teşvikler hep insanın nefsine hitaptır. Sen bir yolcusun ve yolcu gibi yaşa derler. Biriktirme. Kazandığından bir kısmını nefsin için ayır, artanı dağıt (hayır yolunda kullan) derler..

İnsan nefsinin buna, bu nasihata her zaman ihtiyacı vardır. Özellikle Allah'a yaklaşmak isteyen ehli tasavvufun buna daha çok ihtiyacı vardır. Her gün dünyalık insanlarla içiçeyiz ve onlardan aldığımız negatif telkinlerle kalplerimiz katılaşıyor, dünyaya bağlanıyor. Kalbimizi Hakka bağladık bundan sonra elimizi halka vermemiz lazımdır.

Hareket şart...

Çok sevdiğiniz tasavvuf ehli yerinde durmuyorlar. Belki biraz daha tanımanız lazım. Biraz daha yaklaşmanız lazım. Büyüklerden birine, "Efendim dinlenseniz" dedikleri vakit, "biz bu işi kabre bıraktık" buyurmuşlar..

Duranlar ehli tasavvuf değil. Genel olarak ümmet. O yüzden bu haldeyiz. Birşeyler var ise de yine bunda emin olun ehli tasavvufun çok büyük değil en büyük katkıları vardır.

Sizce yok mudur?
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
ahlaklı, samimi, iyi ,insanlardır ehli tarikler..ama selefilerde öyleler :) bu iki kısım her ne kadar birbirine düşman gibi olsalarda yaşam biçimleriyle aynılar nazarımda. biri birini şirkle suçlar, digeri mezhepsizlikle ama katılık ve sabite açısından eşit gibiler. yenilikçiler ukela ve tahribkar , irancılar şia sempatizanı, diyalogcular kendinden olanlar hariç herkesle dost :) vs.. syasete bakarsak nurcular evla(!), topluma bakarsak tarikler(!), iyi-kötü bir şeyler yapmaya çalışanlar yenilikçiler(!)..yani eleştirilen her bir yapı kendi içinde eksik ve taşkın. kimsenin kimseye üstünlügü yok meger ki toplumda ahlaklı, iyi,ama; "kullanışlı-güdülen-sürü" olmak bizlere daha sevimli görünmüyorsa..
agır oldu ise özür dilerim.
 

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Çünkü zevk ve sefa getiren herşey insanı bu dünyaya bağımlı yapıyor...
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Eleştirilerin bir kısmına katılmıyorum :)

Sadece tasavvuf ehline yöneltilen eleştirilere değinebilirim..

1. "ahlaklı, samimi, iyi ,insanlardır ehli tarikler.."

Elhamdülillah :)

2. "biri birini şirkle suçlar, digeri mezhepsizlikle ama katılık ve sabite açısından eşit gibiler"

Selefiler ya da bugünkü ismi ile vehhabiler ehli tariki şirkle suçlarlar ki, ne İslami'dir, ne aklidir, ne de vicdanidir. Kelimenin tam manasıyla halt etmektir. Bugüne itikadi olarak 2 -bunların aralarında ciddi bir fark yoktur- ameli olarak da 4 hak mezhep ulaşmış. Bunlara uymak lazımdır bizler için. Bunu ehli tasavvuf değil ulema beyan eder. Bu konuda ehli tasavvufun fazladan bir görüşü yoktur. Ve kendilerini şirk içerisinde gören vehhabilere karşı bir soğukluk vardır ki bu gayet normaldir. Kendi şahısları adına değil, Allah Dostlarına bu incitici iftiralar ulaştığı için vardır bu soğukluk.. Yani vehhabilerin aşırı tutumlarıdır asıl sebep.

3. "yani eleştirilen her bir yapı kendi içinde eksik ve taşkın"

Tasavvuf tarafından baktığımız zaman bunun içini doldurmak lazımdır. Nerede eksiklik, nerede taşkınlık?

Bugün 70'li yaşlarında bir pir-i fani Eba Eyyüb-el Ensari gibi bir binek üzerinde uzak diyarlara gidiyor. Yardıma muhtaç insanlara ulaşabilmek adına.. Kimi malıyla, kimi canıyla, kimi zamanıyla, kimi bedeniyle, kimi de herşeyi ile bu hizmet kervanı içerisinde...

Tasavvufun asıl temsilcileri bunlardır.

Yalnız, bir köşeye çekilmiş tesbih çeken demek değildir ehli tasavvuf. Çevresinde emin olarak bilinen, işini iyi yapan, kulluğunda ciddi olandır ehli tasavvuf..
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
:) uyuyabilir miyim?
Allah selamet versin..iyi geceler :)
 

idrak

Yeni
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
94
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
45
eyvallah..... sade yaşamak......

sevgili peygamberimiz muhammed mustafa SAV ÇOK sade yaşamıştır.... günümüzde mürşid kisvesinde bir çok insanda bu sadeliği göremiyorum malesef.... sevgili peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem. çok sade yaşadı. O nun yanına rahatlıkla......gidilebiliyordu.... sözüm o na şimdi o nun yolunda olduğunu idda eden tarikat liderleri var....cübbesi sırtında bastonu elinde....etraflarında koruma ordusu kimi kimden koruyorlar şaşıyorum doğrusu............bukadar yeter
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Efendimiz'e fakir diyorlar. Haşa!

O fakirliği ihtiyar eyledi. Sade yaşadı nefsinde.. Dünyadan nasibi bir yolcunun ki kadardı.

Bununla birlikte dünyayı değiştirdi.
 
Üst