Saadet-î Ebediyye

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
“İhlas” gibi İslamî bir kavramın ardına sığınarak holding olan gurup, Müslümanlardan “Sizin de bir televizyonunuz olsun” diye yardım toplamıştı. Bu yardımlarla TGRT televizyonu kurulmuştu. Gariban Müslümanlar “Bizim de bir televizyonumuz olacak diye ne fedakarlıklara katlandılar, bir bilseniz. Örnek istiyorsanız, alın önceki bir yazıma gelen onlarca benzeri mesajdan sadece biri. Samsun Tekkeköy’den Zeki Selen Beyefendi yazıyor:

“Bugünkü yazınızı okudum, teşekkürler. Malesef o malum tv için üç yıllık gazeteyi peşin alan bir öğretmenim. 1990'da salya sümük izliyorduk, Allah'ım bize bu güzel günleri de gösterdin diye ellerimiz duada idi. Ahmaklığı kabul etmiyorum, biz haklıydık, susamıştık, yalnız bizim susamışlığımızı mal devşirmeye dönüştürenlerin dünya ve ahirette zelil olması için Allah'ımıza havale ediyoruz, hakkımızı helal etmiyoruz. Gör bak neler olacak...... tı.... oldu da....”

Basında, Enver Ören’in, Müslümanlardan toplanan parayla kurulan TGRT’yi, Rupert K. Murdoch adlı Yahudi medya patronuna sattığı haberleri yer aldı. Yasal olarak yabancıya satış mümkün olmadığı için, bu satış yerli bir ‘emanetçi’ üzerinden yapılmış. Murdoch, dünyanın her tarafında onlarca televizyon, gazete ve dergisi olan bir basın tröstünün sahibi. Soros nasıl ki ABD’nin İslam’a karşı savaşının mali ayağını yürütüyorsa, Murdoch da medya ayağını yürütüyor. Bu savaşın çelik çekirdeği olan Neo-Con takımıyla birlikte çalışıyor.

Aynı guruba ait olan Türkiye Gazetesi’nde “Bir Bilen” rumuzuyla yazan merhum emekli Albay ve şeyh Hüseyin Hilmi Işık, “Saadet-i Ebediye” adlı kerameti kendinden menkul ilmihalindeki ölçülere uymayan Müslüman alimleri, aydınları ve yazarları “İngiliz ajanı” ilan etmeye bayılırdı. Bunu tasavvuf edebi ve hoşgörüsüyle nasıl barıştırırdı, orasını bilmem. Fakat şimdi, manevi babası olduğu TGRT, İngiliz-Amerikan-İsrail ajanlarının sesi oldu. “Her şey aslına döner” mi diyelim, yoksa “Bu ne perhiz, bu ne turşu” mu?

Turşu’nun keskini daha önce kurulmuştu. Hilmi Işık’ın torunu, Enver Ören’in oğlu Mücahid Ören, Amerikan değerlerine bağlı kalacağına yemin ederek törenle Amerikan vatandaşlığına geçecekti. Böylece Şeyh’in ve cemaatinin “Amerika büyük şeytan” diyen karşı mezhepten bir isme can düşmanlığının gerçek nedeni, yıllar sonra anlaşılmış oldu.

Saadet-i Ebediye adlı “Felaket-i Ebediye” üzerine daha önce yazmıştım. Bu kitapta, İslam medeniyetinin yetiştirdiği büyük üstadlara fütursuzca nasıl çamur atıldığının örneklerini, sayfa numaralarıyla vermiştim. Mesela, “Felaket-i Ebediyye”de Tekbirimizin büyük bestekarı Itri Efendi’ye bile çamur atılıyor, “dine bid’at karıştırmakla” itham ediliyordu. Itri’nin Tekbire musiki katmasını bid’at sayanlar, Müslümanların parasıyla kurulan televizyonun ekranına etini teşhir ederek geçinen hatunları dizmekte beis görmedi.

Felaket-i Ebediye, İslam semasının yetiştirdiği büyük alim, davetçi, hareket adamı ve şehitlere çamur atma yarışında öyle pervasız, öyle cüretkar davranıyordu ki, Kur’an şairimiz Mehmet Akif bile bu çamur furyasından kurtulamıyordu. Mehmet Akif, “Felaket-i Ebediyye” yazarına göre “imanlı kalplerde nefret hasıl etmekte” imiş? Breh, breh, breh!..

Bu gurubun gazetesinde yüzyılımızın en büyük alimlerinden Muhammed Hamidullah’ı tekfir eden “Mösyö Hamidullah” yazılarını hatırlayınız. Ey millet! Duyduk duymadık demeyin, Hamidullah gibi yüz yılın yüz akı bir alimi “kafir” ilan edenler, kafirlerin en azılısıyla iş tuttular.

71 Yaşındaki Bursalı Rıdvan Dede, İhlas Finans’ta batırılan parasından kefin parası istemiş ve haykırışı manşetleri süslemişti: “Allah’tan kork Enver, ölüyorum!” İhlas Finans’ta parası batan 226.000 (iki yüz yirmialtı bin) kişinin hakkı dirilerin hakkı. Bu, hepimize ibret olsun: Demek ki, ölülerin hakkını yiyen, dirilerin de hakkını yiyor.

Seyyid Kutup gibi bir şehidi Tekfir edecek, Hasan el-Benna gibi bir İslam davetçisini dalaletle suçlayacak kadar şaşırmış bu akla, Allah’ın bir şamarı mıydı bütün bunlar.

“Onlar, peygamberlerden sonra seçilenler sınıfındandır.”

Bu söz, İhas gurubunun yıllar önce piyasaya sürüp, tıpkı Felaket-i Ebediye gibi binlerce nüshasını bedava dağıttığı, yanlışı daha isminden başlayan Evliyalar (!) Ansiklopedisi isimli “İftiralar Ansiklopedisi”nin Enver Ören imzalı önsözünden. “İftiralar Ansiklopedisi” hakkında bir şeyler yazmaya kitabın önsözünden başlamak istedim, ama ilerlemek ne mümkün. Daha ilk sayfasında karşılaştığım şu yukarıdaki lakırdı üzerine değil bir, on yazı bile az gelir. Müslümanların akidesinde seçilmiş olan sadece peygamberlerdir. Seçilmişten kasıt, “Allah’ın seçmiş olduğu”dur. Peki, Allah’ın birini seçtiğini kim söyler? Yine Allah, değil mi? Bunun yolu da vahiydir. Eğer seçen Allah seçtiğini vahiy yoluyla bildirmemişse, birilerinin başka birileri için “seçilmiş” demesi, ne demektir? İşte böyle.

Ansiklopedi tam bir “iftiralar kitabı”. Yüzlerce arifi yücelteyim derken yapılan “sevimli iftiraların” yanında, onlarca İslam büyüğünü de en ağır ithamlarla suçlayan, hakaret eden, kafirlikle ve sapıklıkla itham eden bir “muzır neşriyat”. Tam poşetlik bir iftiraname.

Buradan ilgililere açık çağrı: Bari Müslümanların camilerinden kaldırın bu “İftiralar Ansiklopedisi”ni de, cinayete ortak olmayın.

MUSTAFA İSLAMOĞLU



Osman Ünlü’nün her fırsatta reklamını yaptığı KİTAPTAN ALINTILAR (Hakîkat Kitâbevi / Doksan sekizinci Baskı)



KURAN’I BİR TEK HZ. PEYGAMBER ANLAR. HATTA CEBRAİL’E DE O ÖĞRETMİŞTİR.

Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını, yalnız Muhammed “aleyhisselâm” anlar. Başka kimse, tâm anlıyamaz. (s.44)

(…) hattâ Cebrâîl “aleyhisselâm” dahî, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını, esrârını, Resûlullaha sorardı. (s.45)

KURAN’IN MEALİNİ OKUMAK, ANLAMAK CAİZ DEĞİLDİR. YALNIZ ARAPÇASI OKUNMALIDIR.

Kur’ân-ı kerîmi başka harflerle veyâ tercemesini yazmak, okumak, öğrenmesini kolaylaşdırır demek doğru değildir. Kolay olsa bile, câiz olmasına sebeb olamaz. (s.48)

DİŞİ DOLGULU HANEFİLER CENABETTİR.

Hanefî mezhebinde dişlerin arası ve diş çukuru ıslanmazsa gusl temâm olmaz. Bunun için, diş kaplatınca ve doldurunca, gusl abdesti sahîh olmaz. insan cenâbetlikden kurtulmaz. (s.133)

KURAN’I ALİMLERDEN BİRİNİN OKUDUĞUNUN DIŞINDA OKUYAN KAFİRDİR. ONU DÖĞMEK GEREKİR

Eshâb-ı kirâmdan birinin okuduğu bildirilmiyen bir okumaya (Kırâet-i şâzze) denmez. Böyle okuyanı habs etmek, döğmek lâzımdır. Din âlimlerinden hiçbirinin okumadığı şeklde okumak, ma’nâyı ve kelimeleri bozmasa bile, küfrdür. (s.47)

TASAVVUF MÜZİĞİ İLE UĞRAŞAN ZINDIK KAFİRDİR.

İslâmiyyetde müzik, çalgı yokdur. Son zemânlarda işitilen (Tesavvuf müziği) sözünün islâmiyyetde yeri olmadığı anlaşılıyor. Harâma halâl diyenin kâfir olacağı bildirildi. Bunun için, harâmı ibâdete karışdıranın, hem kâfir olacağı, hem de islâmiyyeti yıkmak, bozmak için uğraşan zındık olacağı hâtıra gelmekdedir. (s.721-722)

İMAM-I AZAM BU DİNİN ASIL PEYGAMBERİDİR.

Ebû Hanîfenin kıyâsı doğru değildir diyen kâfir olur. (s.467)

HZ. İSA DA HANEFİ MEZHEBİNDENDİR.

Îsâ “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” gökden inip, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe mezhebine uygun ictihâd edecek, onun halâl dediğine halâl diyecek, harâm dediğine harâm diyecekdir. (s.106)

RAMAZAN ORUCU 32 GÜNE ÇIKTI.

Ramezânın takvîmlere veyâ mezhebsiz memleketlere uyarak başlatıldığı yerlerde, bayramdan sonra, iki gün kazâ orucu tutmak lâzımdır. (s.316)

MEZHEBE GİRMEYEN KAFİR GİBİ BİŞEYDİR MUTLAKA CEHENNEME GİRECEKTİR.

Dört mezhebden birinde olmıyan kimsenin îmânı bozulur. Yâ, (bid’at sâhibi), ya’nî sapık müslimândır. Yâhud, mürted olur. Bunun her ikisi de, tevbe etmeden ölürse, muhakkak Cehenneme girecek, ateşde yanacakdır. (s.445)

İSKAT VE DEVİRİ KABUL ETMEYEN KAFİRDİR.

Ehl-i sünnet âlimlerinin üstünlüklerini anlıyamayan ve mezheb imâmlarımızı da, kendileri gibi hayâl ile konuşuyor sanan ba’zı kimselerin, (islâmiyyetde iskât ve devr yokdur. iskât, hıristiyanların günâh çıkartmasına benziyor) gibi şeyler söylediklerini işitiyoruz. Bu gibi sözleri, kendilerini tehlükeli duruma düşürmekdedir. Çünki, Peygamber efendimiz, (Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez) ve (Mü’minlerin güzel gördüğü şey, Allah indinde de güzeldir) buyurdu. Bu hadîs-i şerîfler, (Berîka)nın 94. cü sahîfesinde yazılıdır ve devr yapmanın elbette doğru olduğunu gösteriyor demekdedir. Devr yapmağa inanmıyan, bu hadîs-i şerîflere inanmamış olur. İbni Âbidîn, vitr nemâzını anlatırken, (Dinde zarûrî olan, ya’nî câhillerin de bildikleri icmâ’ bilgilerine inanmıyan kimse, kâfir olur) buyuruyor. (s.1019)

EVLİYAYA ADAK ADAMAK CAİZDİR.

Şarta bağlı olarak Evliyâya adak yapmak da, kendini, günâhı çok, düâ etmeğe yüzü yok bilerek, mubârek birini vesîle edip, Allahü teâlâya yalvarmak demekdir. Meselâ (Hastam iyi olursa veyâ şu işim hâsıl olursa, sevâbı (Seyyidet Nefîse) hazretlerine olmak üzere, Allah için, üç Yasîn okumak veyâ bir koyun kesmek nezrim olsun) deyince, bu dileğin kabûl olduğu çok tecribe edilmişdir. Burada, Allahü teâlâ için Kur’ân-ı Kerîm okunup veyâ koyun kesip, sevâbı seyyidet Nefîse hazretlerine bağışlanmakda, onun şefâ’ati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifâ vermekde, kazâyı, belâyı gidermekdedir. (s.479)

Mektubattan bir çok alıntı yaptıkları ilmihallerinde nedense 453. Mektubun bir kısmını alıp aşağıdaki kısmını yazmamışlar:

Kadınların, meşayih niyeti ile oruç tutmaları da böyledir. Bunların isimlerini ekseriyetle kendiliklerinden uydururlar; onların niyeti ile de oruç tutarlar. Her gününün iftarı için, hususi bir vaziyet tayin ederler. Oruç için de, günler tayin ederler. Taleplerini ve maksatlarını da bu oruçlara bağlı kılarlar. Bu oruçlar sebebi ile, o meşayihten hacetlerinin yerine gelmesine talep ederler. Sanırlar ki, işlerinin yerine gelmesi onlardandır. Böyle bir fiil, Allah'ın ibadetinde başkasını ortak etmektir. Ona ibadet yolu ile hacetlerin talebini başkasından yapmaktır. Üstte anlatılan fiilin şenaatini bilmek gerek. Bir hadis-i kusdisede şöyle geldi: "Oruç benim içindir; onun mükâfatını ben veririm."

(…) Bu şeni (alçakça) fiili izhar ettikleri zaman, bazı kadınlar der ki: -Biz, bu oruçları Allah için tutarız. Ancak, onun sevabını meşayihin ruhlarına hediye ederiz.

Böyle bir söz, onlardan gelen hile yoludur. Eğer bu sözlerinde doğru iseler; oruç için günlerin tayinine ne hacet? Hususi taam vermek, iftarda çeşitli şeni vaziyetlerin tayinine neden gerek duyulur?

Onlar, çok kere, iftar vaktinde haram işler irtikâb ederler. Haram olan bir şeyle de oruç açarlar. Hiç de muhtaç olmadıkları halde, dilenirler ve o dilenerek aldıkları ile oruç açarlar. Sanırlar ki, hacetlerinin yerine gelmesi, bu haramı irtikâbına bağlıdır.

Üstte anlatılan manada yapılan işler aynen dalâlet olup, şeytanın aldatmacalarıdır. Allah korusun.

(Mektubat-ı Rabbani/453. Mektup)

ÖLÜLERİN RUHLARI ANDIĞIN YERDE BİTER ve YARDIM İSTEYENE YARDIM EDER

Melekler ve Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ve Evliyânın rûhları ve Sâlih mü’minlerin rûhları, herkim nerede ve ne zemânda ve her ne hâlde çağırırsa, orada bulunur, yardım ederler. Hızır aleyhisselâmın, sıkıntıda olanların imdâdına yetişmesi böyledir. Fahr-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem”, ümmetinin her birine, hele ölüm zemânında, imdâda yetişmesi de böyledir. Azrâîl aleyhisselâm, rûh [cân] almak için her ânda, her yere gelmesi de, böyledir. Her Mürşid-i kâmilin, talebesine yetişmesi de böyledir ki, bunlar zemânı ve mekânlıdır. (s.743)

***

Ayrıca kitaplarının sonunda Muhammed aleyhisselam’ın hakkı için diye başlayıp kendi hocalarının isimlerinin bir bir sayıldığı uzunca bir dua var. Üstelik bu duanın ismi de “tevhid duası” (Bak. s.1248)

KİTABIN ARTILARI

Kendi görüşlerini çürüten bir hadisi de kitaplarına yazabilmişler:

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” uzak memleketlere gönderdiği Eshâb-ı kirâma, karşılaşacakları mes’elelerde, Kur’ân-ı kerîmin hükmü ile hareket etmelerini, Kur’ân-ı kerîmde bulamazlar ise, hadîs-i şerîflerde aramalarını, burada da bulamazlar ise, kendi re’y ve ictihâdları ile amel etmelerini emr buyururdu. Kendilerinden dahâ âlim, dahâ yüksek olsalar bile, başkalarının fikr ve ictihâdlarına tâbi’ olmakdan men’ ederdi. Hiçbir müctehid ve Eshâb-ı kirâmdan hiçbirisi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” başkalarının ictihâdlarına bozuk demedi. Kendilerine uymıyanlara, fâsık ve sapık gibi kötü şeyler söylemedi. (s.49)

Zor da olsa arada güzel şiirler bulabilirsiniz:

Kıl nemâzı, elin harâma salma,

Çok yaşarım, dünyâ hep kalır sanma!

Beş nemâza sarıl, gençlik çağında!

Ekdiğini biçersin, Cennet bağında.



İki kişi ölümü hâtırlamaz,

Harâm işler, biri de nemâz kılmaz!

Birgün gelir, tutmaz olur bu eller,

Söyliyemez, Allah demeyen diller!



Ayrıca her müslümanın bilmesi gereken (!) aşağıdaki şeyleri de öğrenebilirsiniz:

Kıble açısının formülü nasıl hesaplanır.? (s.170)

Atom bombası nasıl yapılır? (s.560)

Lazer ışığı nasıl elde edilir? (s.559)

Bira imal etme tarifi (s.625)

Çeşitli hastalıklar ve tedavileri (s.652)

Hicri yılı miladi yıla çevirme formülü (s.358)

Madde üzerinde yeni bilgiler (s.971)



BAZI AYET/HADİS YORUMLARI



Nisâ sûresinde, (Bir işde anlaşamazsanız, bu işin hükmünü Allahdan ve Resûlullahdan anlayınız!) meâlindeki ellisekizinci âyet-i kerîme, (Bir işde anlayamazsanız, bu işin nasıl yapılacağını, âlim olanlarınız Allahın kitâbından ve Resûlullahın sünnetinden anlasınlar. Âlim olmıyanlarınız ise, âlimlerin anladıklarına uyarak yapsınlar) demekdir. Görülüyor ki, bu âyet-i kerîme, mezheb imâmlarını taklîd etmeği emr etmekdedir. (s.120)



Hadîs-i şerîfde, (Lâ ilâhe illallah ehline kâfir demeyiniz! Bunlara kâfir diyenin kendisi kâfir olur) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîf, (Lâ ilâhe illallah ehli) ya’nî (Ehl-i kıble) olan kimse, icmâ’ ile ve zarûrî olarak bildirilmemiş inanılacak şeylerde ma’nâsı açıkca anlaşılamıyan nassları yanlış te’vîl ederek, Ehl-i sünnetin doğru yolundan ayrılınca veyâ başka bir büyük günâh işleyince kâfir olmaz demekdir. (s.408)

Şu sözüyke sanki kendisini tarif ediyor: (…) Zevallı hoca, îmân için olan hadîs-i şerîfleri, mezhebler için zan etmiş (s.465).



Allahü teâlâ, mezheblerin birleşdirilmesini değil, ayrı olmalarını istiyor. Böylece, islâm dînini kolaylaşdırıyor. Âl-i imrân sûresinde, yüzüncü âyetinde meâlen, (Ey îmân edenler! Allahın dînine sarılınız. Birbirinizden ayrılmayınız!) buyurulmuşdur. (s.464)



(…) Bu mezhebsiz din adamı, kitâbının bir sahîfesinde, (Cenâb-ı Hak ve Resûlü, hiç kimseye, ümmetden birinin mezhebi ile mezheblenmeği ve dinde onu taklîd etmeği emr etmemişdir) diyerek, Kur’ân-› kerîme de iftirâ ediyor. Çünki, Mâide sûresi, otuzbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya yaklaşmak için, vesîle arayınız!) buyuruldu. Enbiyâ sûresinde, (Bilmediklerinizi, bilenlerden sorup öğreniniz!) meâlinde âyet-i kerîme vardır. (s.466)

Bunlar kibirde o kadar ileri gitmişler ki şu sözleri yazarken dahi kendilerini tarif ettiklerini düşünemiyorlar:

Şimdi, âlim olmıyanlar, çeşidli maksadlarla, din kitâbları yazıyor ve âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere, çala kalem, ma’nâlar verip, Allahü teâlâ böyle söylüyor, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” böyle emr ediyor, diyorlar. islâmiyyeti oyun hâline sokuyorlar. Böyle din kitâblarını almamalı, okumamalıdır. (s.83)
 
K

Kaçak

Guest
Bırakın çanavarlarıda şu sayfa numaraları verilen yerlerin dogru olmadıgını filan iddia edin ...
Sayfa numarası verilen yerlere bir reddiye yazın ...
Yoksa cidden degil imandan , akıl düzeyinden şuphe edecegim ...
Tuhaf bilirdikde bu kadar tuhaflık karşısında dilimiz tutuldu ...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Bırakın çanavarlarıda şu sayfa numaraları verilen yerlerin dogru olmadıgını filan iddia edin ...
Sayfa numarası verilen yerlere bir reddiye yazın ...
Yoksa cidden degil imandan , akıl düzeyinden şuphe edecegim ...
Tuhaf bilirdikde bu kadar tuhaflık karşısında dilimiz tutuldu ...

Necip Fazıl bunları yerden yere vuruyor. Hüseyin Hilmi Işık hakkında söylediklerini okumanızı tavsiye ederim...
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara
Ben İslamoğlu ndan değil ama bazı kimselerden bu kitabın tenkidini duymuştum.
Tenkid edilecek yerleri var ama tamamen kaldırıp atmaya da gerek yok sanırım.
Çünki güzel bilgilerde var ve ucuz veya bedava.
Halkımız birşeyler öğrenebillir.
Biz okuyandan değil, okumayandan korkalım.
 
K

Kaçak

Guest
Hocam öncelikle bu kitabın dagıtıcı İhlas Holding ...
elime alıp okumadım bile ...
Bu isimlerin eliyle dagıtılan eserler en ucuz ifade ile soyun ve sömürü amaçlıdır ...
Nasıl yüz bulup hala insan içine çıkabiliyor ve eseri savunabiliyorlar inanamıyorum ...
Kaldıki yukarıdaki verilen bilgilerin dogrulugu teyit edilirse degil toptan kaldırıp atmak , yakıldıgında ısısından istifade edilmez ...
Neyse kindarlık pek huyum degildir ama ....
İnsanı bu denli açıktan sömürenlere karşı nekazetimi koruyamıyorum...
 

|SEÇKiN|

Profesör
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
812
Tepkime puanı
133
Puanları
0
Konum
İstanbuL
“İhlas” gibi İslamî bir kavramın ardına sığınarak holding olan gurup, Müslümanlardan “Sizin de bir televizyonunuz olsun” diye yardım toplamıştı. Bu yardımlarla TGRT televizyonu kurulmuştu. Gariban Müslümanlar “Bizim de bir televizyonumuz olacak diye ne fedakarlıklara katlandılar, bir bilseniz.

o talihsizlerden biri de benim ne yazık ki!
görevli olduğum yerde cami cemaatine yaptığım keskin bir hitabetle milletin cebinden nasıl da oluk oluk paralar almış, akabinde iblisin kutusu haline gelen bu mel'anet için yardımlarda bulunduğumuzu hatırlayınca yüreğimin nasıl da zangır zangır titrediğini bir bilseniz. bir ömür bunun için istiğfarda bulundum Rabbime... dünya kurulalı beri dinini, dindaşlarını bu denli sömüren bir sahtekâr sanırım yeryüzüne hiç gelmemiştir. kazandığı bütün sermayesini dininden, dini değerlerinden yapmış, o da yetmemiş, ellerindeki üç-beş kuruşlarına dahi göz dikmiş adeta don gömlek bırakmıştır bu aşağılık haysiyetsiz. ne var ki gözleri kâr'dan, paradan başka bişey görmeyen kişilere de söylenebilecek çok şey vardır ya, o da ayrı bir bahis tabii...
 

ibrahimi

Has Uşak
Katılım
19 Haz 2006
Mesajlar
23,463
Tepkime puanı
1,831
Puanları
0
Yaş
37
Konum
forvet arkası
:yn:

1- İhvan Forum'da hiç bir akıma, hiç bir mezhebe; bunların değerlerine, hiç bir âlim ve fâzıl bilinen kişiye, hiç bir tarîkâte, cemaate veya mensublarına aşağılayıcı, hakâret edici, alaya alıcı, tekfir edici, müşrik ve sapık ilân edici üslûb ve ithâm kullanılamaz.
bkn: http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=53285

arkadaşlar konunun devamı için sapık,onun bunun el kitabı gibi sözler yani çamur atma gibi münasebetler yerine daha eleştirel mesajlar yazılmalı.aksi takdirde konu farklı mecralara kayıyor.selamlar.
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
:yn:

bkn: http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=53285

arkadaşlar konunun devamı için sapık,onun bunun el kitabı gibi sözler yani çamur atma gibi münasebetler yerine daha eleştirel mesajlar yazılmalı.aksi takdirde konu farklı mecralara kayıyor.selamlar.

kardesim el kitabi demerdeki hakareti anlamadim... benim kastim o kitaplara o cemaatlerin vermis olduklari önem diger cemaatler ve müslümanlar tarafindan verilmemesine vurgudur... bu ayni zamanda o kitaplara saygi duyanlara saygili olunmasi gerekliligidir...

yok eger mustafa islamoglunun hakkindaki düsünceme örtülü ikazdi ise onda geri adim atmam söz konusu degildir.... o kisinin ehli sünnete bakis acisi bu forumda müteaddit defalar ortaya konulmustur, yeri geldikce tekrar hatirlatmayida yaparim...

:yn:
konuya mesaj yazıp uzatmak niyetinde değiliz.
biz yönetim olarak kuralları uygulamanın peşindeyiz,ve sizi bu konuda uyardık.
selamlarımla,erdem.
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Ben İslamoğlu ndan değil ama bazı kimselerden bu kitabın tenkidini duymuştum.
Tenkid edilecek yerleri var ama tamamen kaldırıp atmaya da gerek yok sanırım.
Çünki güzel bilgilerde var ve ucuz veya bedava.
Halkımız birşeyler öğrenebillir.
Biz okuyandan değil, okumayandan korkalım.

Haklısınız. Bir kimse veyahut eser ne her yönüyle kabul edilebilir, ne de her yönüyle reddedilebilir. Ancak kabul edilmesi gereken bir mesele vardır ki o da bahsi geçen Saadet-î Ebediyye denilen eserin muteber olmadığıdır. Bunu ha Ebubekir Sifil Hoca söylemiş, ha Mustafa İslamoğlu söylemiş. Mustafa İslamoğlu'nun veya başka bir şahsın yanlış görüşlerinin olması hiçbir konuda doğru söylemeyeceği anlamına gelmez...
 

Ebu'l-Feth

Doçent
Katılım
6 Ocak 2008
Mesajlar
648
Tepkime puanı
114
Puanları
0
Konum
dünya
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor... bunun yerine illaki bir ilmihal okuyacam diyenlere Ömer Nasuhi Bilmeni tavsiye ediyorum ve tartışılmaz ilmihalini çünkü bütün alimlerimizce ittifakla kabul görmüş bir eserdir... (mustafa islamoğlunun saadeti ebediyye hakkında ki yorumu pek önemli değil çünkü kendisi bu eser gibi sakıncalı...)
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
Haklısınız. Bir kimse veyahut eser ne her yönüyle kabul edilebilir, ne de her yönüyle reddedilebilir. Ancak kabul edilmesi gereken bir mesele vardır ki o da bahsi geçen Saadet-î Ebediyye denilen eserin muteber olmadığıdır. Bunu ha Ebubekir Sifil Hoca söylemiş, ha Mustafa İslamoğlu söylemiş. Mustafa İslamoğlu'nun veya başka bir şahsın yanlış görüşlerinin olması hiçbir konuda doğru söylemeyeceği anlamına gelmez...
bu yanlis bir ifade oldugunu düsünüyorum...
sizin icin muteber olmiyan baska bir müslüman cemaat icin hayat düstüru olmaktadir...

yanlis görüsü olan sahislarin dogru söyledigini nerden anlariz ve ona itibar ederiz? tehlikeli bir yol...
en iyisi güveni üzerinde konsensüs saglanmis din alimlerinin düsüncelerini yaymak ve onlara itibar etmegi düstur etmemiz cok önemlidir... bilhassa yanliz düsüncede (itikadi) olanlari bu durumlari ön plana cikarilmasi elzem oldugu kanaatini tasiyorum...
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
Saadeti ebediyye adlı kitap bir ilmihal kitapı bildiğim kadarıyla ve tavsiye edilmeyen bir eser çünkü bariz hataları ve yanlışları bazı doğrularla beraber sunuyor... bunun yerine illaki bir ilmihal okuyacam diyenlere Ömer Nasuhi Bilmeni tavsiye ediyorum ve tartışılmaz ilmihalini çünkü bütün alimlerimizce ittifakla kabul görmüş bir eserdir... (mustafa islamoğlunun saadeti ebediyye hakkında ki yorumu pek önemli değil çünkü kendisi bu eser gibi sakıncalı...)

cok dogru, tesekkürler...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
bu yanlis bir ifade oldugunu düsünüyorum...
sizin icin muteber olmiyan baska bir müslüman cemaat icin hayat düstüru olmaktadir...

yanlis görüsü olan sahislarin dogru söyledigini nerden anlariz ve ona itibar ederiz? tehlikeli bir yol...
en iyisi güveni üzerinde konsensüs saglanmis din alimlerinin düsüncelerini yaymak ve onlara itibar etmegi düstur etmemiz cok önemlidir... bilhassa yanliz düsüncede (itikadi) olanlari bu durumlari ön plana cikarilmasi elzem oldugu kanaatini tasiyorum...

Muteber olmadığını ben söylemiyorum, ilim ehli söylüyor. Hatta bir arkadaşım diyanetin, Saadet-î Ebediyye'de yer alan yanlış fıkhi meselelere dair bir eser neşrettiğini söylemişti. Bir soru: Müslüman yalan söyler mi? Müslüman hırsızlık yapar mı? Müslüman Müslümanları dolandırır mı? Müslüman TV ve Gazetelere açık saçık kadınları çıkarır mı? Bunların insanı dinden çıkaracağını söylemiyoruz; ancak bunları yapmak bir Müslüman'a ne kadar yakışır? İnsafınıza bırakıyorum...
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
Muteber olmadığını ben söylemiyorum, ilim ehli söylüyor. Hatta bir arkadaşım diyanetin, Saadet-î Ebediyye'de yer alan yanlış fıkhi meselelere dair bir eser neşrettiğini söylemişti. Bir soru: Müslüman yalan söyler mi? Müslüman hırsızlık yapar mı? Müslüman Müslümanları dolandırır mı? Müslüman TV ve Gazetelere açık saçık kadınları çıkarır mı? Bunların insanı dinden çıkaracağını söylemiyoruz; ancak bunları yapmak bir Müslüman'a ne kadar yakışır? İnsafınıza bırakıyorum...


müslümanda insandir... bu gibi yanlislari yapmamasi gerekir ancak yapiyorsada bunlari küfürle veya sapiklikla suclayamayiz... mühim olan itiukatdir... eger itikat düzgünse(ehlisünnet ) amelde yaptiklari hatalarin cezalarini cekerler...

birde igneyi kendimize batiralim... bizler müslüman olarak menfaatcilarin isdahini kabartacak kadar cahil olmamiza ne demeli.... yani meseleye tek tarafli bakmamaliyiz...

mesela senelerce yüksek gelir karsiligi kar zarar ortakligi altinda camilerden ortaklar toplandi.... o firmalar iflas ettik diyince yananlar oldu, ihlas finansda onlardan sadece biriydi... oysa bu tehlikenin gelecegine karsi uyaranlara karsi - müslümanlarin güclenmesini istemiyorsunuz diyorlardi- ...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
müslümanda insandir... bu gibi yanlislari yapmamasi gerekir ancak yapiyorsada bunlari küfürle veya sapiklikla suclayamayiz... mühim olan itiukatdir... eger itikat düzgünse(ehlisünnet ) amelde yaptiklari hatalarin cezalarini cekerler...

birde igneyi kendimize batiralim... bizler müslüman olarak menfaatcilarin isdahini kabartacak kadar cahil olmamiza ne demeli.... yani meseleye tek tarafli bakmamaliyiz...

mesela senelerce yüksek gelir karsiligi kar zarar ortakligi altinda camilerden ortaklar toplandi.... o firmalar iflas ettik diyince yananlar oldu, ihlas finansda onlardan sadece biriydi... oysa bu tehlikenin gelecegine karsi uyaranlara karsi - müslümanlarin güclenmesini istemiyorsunuz diyorlardi- ...

Peygamberimiz (sav) "Müslüman yalan söylemez" buyuruyor...
 

Sakallı

Asistan
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
250
Tepkime puanı
32
Puanları
28
Yaş
49
Peygamberimiz (sav) "Müslüman yalan söylemez" buyuruyor...


Amenna... Üç yer haricinde...


Yalanın söylenebileceği yerler

Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi
virgul.gif
sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki
virgul.gif
şu üç yer hariç yalanın her çeşidi Ademoğluna haramdır;

  • Erkeğin
    virgul.gif
    rızasını sağlamak için hanımına yalan söylemesi
  • Savaşta düşmana karşı söylenecek yalan (çünkü harp bir hiledir)
  • İki Müslüman’ı barıştırmak için söylenen yalan.” (Tirmizi
    virgul.gif
    Birr 26)
    3
“İki kişinin arasını düzelten
virgul.gif
hayır söyleyip hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir” (Buhari
virgul.gif
Müslim)
3
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Amenna... Üç yer haricinde...


Yalanın söylenebileceği yerler

Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi
virgul.gif
sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki
virgul.gif
şu üç yer hariç yalanın her çeşidi Ademoğluna haramdır;

  • Erkeğin
    virgul.gif
    rızasını sağlamak için hanımına yalan söylemesi
  • Savaşta düşmana karşı söylenecek yalan (çünkü harp bir hiledir)
  • İki Müslüman’ı barıştırmak için söylenen yalan.” (Tirmizi
    virgul.gif
    Birr 26)
    3
“İki kişinin arasını düzelten
virgul.gif
hayır söyleyip hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir” (Buhari
virgul.gif
Müslim)
3

Konumuz da yukarıda zikredilen 3 halin dışında olduğuna göre : )
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
Peygamberimiz (sav) "Müslüman yalan söylemez" buyuruyor...


eger tek tek müslümanligin sartlarini kisilerde ararsak birtan hakiki müslüman bulamazsiniz....


"Müslüman; dinini, inancını, kimliğini ve toplumun geleceğini yakından ilgilendiren konularda kesinlikle aldanmaz. Yahudi ve hristiyanlara, münafık ve kâfirlere, fitnecilik ve fesatçılığa karşı Kur’anın açık ayetleriyle ve Peygamberimiz (s.a.v)’in hadis-i şerifleriyle sürekli uyarılan ve zinde tutulan müslümanin bu konularda gafil olması ve aldanması düşünülemez.

Peygamberimiz (s.a.v) “Müslüman, bir delikten iki defa ısırılmaz”,[4]hadis-i şerifiyle bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Edebî sanatlardan “istiare”nin kullanıldığı bu hadis-i şerifte; imanımıza gelecek tehlikeler yılana benzetilmekte, bir defa gafil olup yılan tarafından ısırılan müslümanin tekrar ısırılmaması için gaflet uykusundan uyanması tavsiye edilmektedir.


Bu ifade, aynı zamanda müslüman ihtiyatlı ve tedbirli olsun, kendisine gaflet tarafından yaklaşılmasın ve defalarca aldanmasın, demektir.
[4] Buharî: Edeb 83; Müslim: Zühd 63; Ebu Davud: Edeb 29; İbn Mace: Fiten 13; Darimî: Rikak 65; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/115, 279; Ebu’ş-Şeyh, Emsal: s. 9 No: 10 (Bombay 1982)" alinti
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com

eger tek tek müslümanligin sartlarini kisilerde ararsak birtan hakiki müslüman bulamazsiniz....


"Müslüman; dinini, inancını, kimliğini ve toplumun geleceğini yakından ilgilendiren konularda kesinlikle aldanmaz. Yahudi ve hristiyanlara, münafık ve kâfirlere, fitnecilik ve fesatçılığa karşı Kur’anın açık ayetleriyle ve Peygamberimiz (s.a.v)’in hadis-i şerifleriyle sürekli uyarılan ve zinde tutulan müslümanin bu konularda gafil olması ve aldanması düşünülemez.

Peygamberimiz (s.a.v) “Müslüman, bir delikten iki defa ısırılmaz”,[4]hadis-i şerifiyle bu gerçeğe dikkat çekmektedir. Edebî sanatlardan “istiare”nin kullanıldığı bu hadis-i şerifte; imanımıza gelecek tehlikeler yılana benzetilmekte, bir defa gafil olup yılan tarafından ısırılan müslümanin tekrar ısırılmaması için gaflet uykusundan uyanması tavsiye edilmektedir.


Bu ifade, aynı zamanda müslüman ihtiyatlı ve tedbirli olsun, kendisine gaflet tarafından yaklaşılmasın ve defalarca aldanmasın, demektir.
[4] Buharî: Edeb 83; Müslim: Zühd 63; Ebu Davud: Edeb 29; İbn Mace: Fiten 13; Darimî: Rikak 65; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/115, 279; Ebu’ş-Şeyh, Emsal: s. 9 No: 10 (Bombay 1982)" alinti

Müslümanlığın şartlarını aramayacağız da neyin şartlarını arayacağız? Bazılarının yalan söylemesine, önüne geleni tekfir etmesine, müstehcen yayınlar yapmasına, insanları dolandırmasına göz mu yumacağız? Ya da önemli olan ehl-î sünnet itikadıdır ve bu sayılanların hiçbiri insanı küfre götürmez diyerek yaşanan olumsuzlukları sineye mi çekeceğiz?
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
Müslümanlığın şartlarını aramayacağız da neyin şartlarını arayacağız? Bazılarının yalan söylemesine, önüne geleni tekfir etmesine, müstehcen yayınlar yapmasına, insanları dolandırmasına göz mu yumacağız? Ya da önemli olan ehl-î sünnet itikadıdır ve bu sayılanların hiçbiri insanı küfre götürmez diyerek yaşanan olumsuzlukları sineye mi çekeceğiz?


tabiki sineye cekmiyecegiz ve sineye cekmiyoruzda... bir makalesinde m.s.eygi sözüm ona müslüman tv kanallari digerlerinden daha tehlikeliler diye yazmisti... mesela bir dini!! icerikli tv de ücüncü boyut adi altinda filim sergileniyor, cennet, cehennmem dahasi, sorgu sual melegi yasli bir erkek...


ya müzik yayinlari, ya müzikli ilahiler, kimi nerden tutsak elimizde kaliyorlar... onun icin sadece elestirmek degil ama yeri gelince görülen eksiklikler ortaya (kinamadan) koymaliyiz...
 
Üst