Rukyeyi Meslek Edinen ve Para Karşılığı Hastalara Dua Eden Zihniyete

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Reddiye


Büyünün ne olup olmadığı, cinlerin insana musallat olup olamayacağı, beyinle ilgili sara gibi hastalıkların rukye veya rukye adıyla yapılan muskacılık, cin çıkarma gibi hurafelerle çözüm getirdiğini iddia eden hastalığı istismar eden ve hastaları sömüren zihniyeti daha sonra ele almayı düşünüyorum.

Şimdi, tartışmaların merkezini teşkil eden rukyeyi meslek edinen kişilerin yaptıkları iş karşılığı aldıkları para konusunu ele alalım:
Önce konuyla ilgili âyetleri yazayım:
“Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız Ancak Benden korkun.” (2/Bakara, 41). Kur’an ile tedavi yaptığını söyleyen bir kimse, Allah’ın ayetlerini dua olarak bir kimseye okuma karşılığı bir menfaat elde edebilir mi? Ederse bu âyetin hükmüne girmez mi? Konuyla ilgili diğer iki âyeti de kaydedeyim: "Onların ardından (âyetleri tahrif karşılığında) şu değersiz dünya malını alıp, 'nasıl olsa bağışlanacağız' diyerek Kitab'a vâris olan birtakım kötü kimseler geldi. Onlara ona benzer bir menfaat daha gelse onu da alırlar. Acaba Allah'a karşı hakdan/gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden, o Kitabın hükmü üzere mîsak/kuvvetli söz alınmamış mıydı ve onlar Kitab'ın içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, takvâ sahipleri/Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?" (7/A'râf, 169); "...İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 44)
Zayıf ve uydurma rivayetleri değil, sahih hadisleri bu konuda delil olarak sunacağım: "Kur'an okuyun, onunla amel edin, On(u okumak)dan asla uzaklaşmayın, onun hakkında haddi aşmayın; onun karşılığında ücret alıp yemeyin, onunla dünya menfaati artırmayı talep etmeyin." (Ahmed bin Hanbel, Müsned II/428; Heysemî, VI/167); Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V/322; Aynî, Umdetü'l-Kaarî, XII/95; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/46). Rukyeci geçinenler rahatlıkla diyebilir ki, “biz para almıyoruz. Hastaya okuyoruz. Gönlünden kopan ne ise, onu hediye olarak veriyor. Bunlar gibi yapan sahabiye Peygamberimiz ne demiş bakalım: Übeyy bin Kâ'b: "Bir adama Kur'ân-ı Kerim öğrettiydim de, bana bir yay hediye etmişti. Durumu Rasûlullah'a söylediğimde: "Onu alırsan, ateşten bir yay almış olursun demektir" buyurdular, ben de sahibine geri verdim.” (İbn Mâce, II/157; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/47-48). Sahabi, cehennemde ateşten bir hediyeye döneceğini duyunca, aldığını sahibine geri vermişti. Rukyeyi meslek edinenler de, sahabenin yaptığını yapabiliyorsa, onları örnek şahsiyet olarak bütün facebook okuyucularına ilan edeceğim. Güya sahabiden delil getiriyor, onların yaptıklarını yaptığını iddia ediyorlar, Peygamberimizin sünnetini yaptığını iddia ediyorlar ya; bu konu onların samimiyet testinden geçtiğinin delili olsun. Ubâde bin Sâmit: Ehl-i Suffe'den bir çok kimselere Kur'an öğrettim. Bu öğrencilerimden birisi bana ok atılan bir yay hediye etti. -Kendi kendime- 'Bu bir mal/para değildir. Özellikle bununla ben savaşlarda Allah yolunda ok atacağım' dedim. Bununla beraber, Nebî (s.a.s.)'e bu olayı arz ettim. Rasül-i Ekrem cevaben şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ'nın Kıyamet gününde boynuna ateşten bir halka takmasını arzu edersen kabul et!" (Ebû Dâvud; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/47) "Kim Kur'an öğretmesi karşılığında bir kavs/yay alırsa, Allah ona ateşten bir yay kılâde yapıp boynuna takar." (Dârimî; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/48) (Bu hadislerin çoğunda Suffe talebelerinin, öğretmenlerine hep kavs, ok yayı hediye ettikleri zikredilmiştir. 'Bunların hediye edecek başka şeyleri yok mu idi? Bunların hepsi de ok, yay sahibi mi idi?' Evet, başka şeyleri yoktu. Bunların tümü, fakir ve ihtiyaç sahibi kimselerdi. Ayrıca, bunların hepsi mücâhid idi. Hepsinin de mâlik olduğu dünya malı okla yaydan ibaret idi. Ekserisi bâdiye (çöl) halkından idi. En güzel yay bunlarda bulunurdu. Birbirini görerek hocalarına yay hediye etmek istedikleri anlaşılıyor. -S. Buhâri, Tecrid-i Sarih Terc. VII/4:cool: "Kim Kur'an okuyup Kur'an'ı insanların malını yemeye vesile edinirse, Kıyamet gününde yüzü etten soyulmuş bir kemikten ibaret olarak Arasat meydanına gelir." (Aynî, Umdetü'l-Kaarî, XII/96; Beyhakî; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/48)
"Kur'an okuyan, onunla Allah'tan istesin. Zira birtakım insanlar gelecek, Kur'an'ı okuyacaklar ve onunla insanlardan menfaat temin edeceklerdir." (Tirmizî, V/179, hadis no: 2917; S. Buhari, Tecrid-i Sarih Terc. VII/48-49; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V/322; Aynî, Umdetü'l-Kaarî, XII/96) İmam Buhârî, Sahih-i Buhârî'nin "Fedâilu'l-Kur'an" bölümünde "Kur'ân'ı; gösteriş, yeme ve övünme için okuyanlar" diye bir başlık açmış ve ilk olarak şu hadis-i şerifi almıştır: "Dünyanın sonunda birtakım insanlar gelecek ki, onlar basit akıllıdırlar. Allah'ın kelâmını okurlar, ama okun yaydan çıktığı gibi İslâm'dan çıkarlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez; onları bulduğunuz yerde öldürün. Çünkü onları öldürmek, Kıyamet gününde ecir olacaktır." (Buhâri, Tecrid-i Sarih IX/301; XI/248) Buhârî'yi şerheden âlimlerden Kirmânî, bu hadisle ilgili şu açıklamayı yapar: "Bu hadisin, konulan başlığın ikinci kısmıyla, yani Kur'an'ı yeme vesilesi yapmakla ilişkisi şudur: Kur'an okuma, Allah için olmazsa, elbette ya gösteriş, ya yeme vesilesi, ya da benzeri bir şey için olacaktır." (Kirmânî, Şerhu'l-Buhârî XIX/49; Kastalânî, İrşâdü's-Sârî, VII/388) Peygamber (s.a.s.) ashâbından iki kişi bir gün bir mescide geldiler. İmam namazdan selâm verince, cemaatten biri, bir miktar Kur'an okudu; sonra da yardım istedi. Olaydan müteessir olan sahâbîlerden biri: 'Hepimiz Allah içiniz, O'na aidiz ve O'na döneceğiz. Peygamber Efendimiz'i şöyle derken işitmiştim: "Pek yakın bir gelecekte bir grup insan türeyecek, bunlar Kur'an'ı âlet edip dilenecekler. Bu işi kimin yaptığını görürseniz, sakın ona bir şey vereyim demeyiniz." (Fudayl bin Amr'dan, et-Tıbyân fî Âdâb-ı Hameleti'l-Kur'an, Muhyiddin Nevevî, s. 29)
Âyet ve Hadislerden delil getirdim. Şimdi Fıkıhtaki yerini görelim: Allâme İmam Birgivî bu konuda şunları söyler: "Onlardan kim âhiret işini dünyalık için yaparsa, artık âhirette onun hiçbir payı yoktur." O yüzden böyle bir okuyuşun sevabı olmadığına göre gerçekte sevabın satışı olan bu ücret nasıl câiz olabilir? Ma'dûmun (olmayan bir şeyin) satışı ise câiz değildir. Var olduğu kabul edilse bile, teslimi mümkün değildir." Teslimin de mümkün olduğu kabul edilse bile, bu, menfaatin bir şey karşılığı temlik edilmesidir. Buradaki menfaat ise sevaptır, kıraat değildir. Zira ücret veren sevabın hâsıl olmadığını bilse, mücerred okuma karşılığı bir kuruş bile vermez. O yüzden sevap teslim edilmeden ücrete hak kazanılamaz. Verdiğinin kıraat şartına bağlı olmayan bir sıla (hediye) olması, okuyanın da sırf Allah için okumuş bulunması mümkün değildir. Çünkü veren verdiğini, ancak muradına göre okunması için verdiğindendir ki, okunup okunmadığını izlemektedir. Okuyan da bir şey verilmemesi halinde okumayacaktır (İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 182 Naklen F. Beşer, s. 77). Kur'an-ı Kerim okumak da, bedenî bir ibadet olma bakımından, namaz ve oruç gibidir. Onun için, nasıl namaz ve oruca ücret almak câiz değilse, Kur'an okumaya ücret almak da câiz değildir. Bu, gerçekte bir sevap satma işidir ki, insanın geçmiş zamanlarda yaptığı amellerin sevabını satışa çıkarmasına benzer. Bunun da câiz olamayacağı nasıl ihtilâfsız bir gerçekse, berikinin de câiz olmadığı aynıdır (Birgivî Muhammed; Şerh'u Hadis-i Erbaîn, s. 75; İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 182). Şeyhu'l-İslâm Ankaravî Mehmed Efendi: "Kıraat ya tâattir (sevaptır), ya ma'sıyettir (günahtır), ya da mubahtır. Bir dördüncü şık düşünülemez. Eğer Kur'an-ı Kerim okumak, hadis-i şerif okumak gibi bir tâatse, bunların karşılığında ücret almak, tâate ücret almak olur ki, tâat üzerine ücret akdi yapmak sahih değildir. Eğer şarkı, türkü gibi bir ma'sıyetse, o zaman bu, ma'sıyete ücret almak olur. Bu ise bâtıldır. Yok eğer edebiyat vs. kitapları okumak gibi bir mubah okumaksa, o zaman da ücretle tutanın ücret vermeden bile sahip olduğu bir şeyi, ücretle yaptırması olur ki, bu mün'akid (geçerli) olmaz." (Şeyhu'l-İslâm Muhammed Emin el-Ankaravî, Fetâvâ-yı Ankaravî. II/293) El-İhtiyâr ve Mecmau'l-Fetâvâ'da: "Kur'an için herhangi bir şey almak câiz değildir. Zira bu ücret gibidir" denmektedir. Ücrete benzeyen câiz olmazsa, ya ücret olarak alınan nasıl câiz olacaktır? (İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 179) Hayreddin Karaman, bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapar: "Pazarlıklı veya pazarlıksız menfaat karşılığında başkalarına Kur'an okumanın ve okutmanın, Kur'an'a ve sünnete uygun ve faydalı telâkki edilmesine imkân yoktur. Çünkü dört mezhebin müctehid âlimleri ve mûteber kitapları şu noktalarda ittifak etmişlerdir: 1- İbadette ihlâs, yani ibadeti Allah rızası için yapmak şart olduğu için menfaat karşılığı yapılanlar ibadet değildir. 2- Menfaat karşılığı okumak ve okutmak câiz değildir. Alan ve veren günah işlemiş olur (Hayreddin Karaman, İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri, 1. cilt, s. 113). “Rukye sünnettir” diye yaptığını Peygamberimiz’e mal etmeye kalkma. Peygamberimiz Kur’an’dan âyet okudu ve şifa için dua etti. Onun okuduklarının ve onun dualarının dışına çıkmak meşrû rukye sayılmaz. Sünnet hiç değildir. Peygamberimiz dua ettiğinden dolayı kimden para aldı, kimden dua gibi bir ibadet karşılığı hediye aldı? Rukyeyi meslek yapmak; bu yol, yol değildir.

Ahmed Kalkan
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Cinler musallat olur mu, olur. Sihir yapanlar oluyor mu, oluyor. Kendinde bu gibi rahatsızlıklar hisseden 2 ay süreyle 9 ayetel kürsi, 41 er de ihlas, felak, nas okumalı.
 
Üst