Risale-i Nur nedir?

yolcu1

Üye
Katılım
11 Haz 2006
Mesajlar
46
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Hz. Mevlâna benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nur'u; ben o*nun zamanında gelseydim, Mesnevî'yi yazardım. o*nun hizmeti Mesnevî tarzındaydı, şimdi ise Risâle-i Nur tarzındadır."

Bediüzzaman Said Nursî'ye ait olan bu söz, o*nun hayatının en büyük meyvesi olan Risâle-i Nur Külliyatı'nın niçin telif edildiğini ve hangi ihtiyaçlara cevap verdiğini özlü bir şekilde ifade etmektedir. Çağımızın özelliklerini tahlil ve mânevî hastalıklarını teşhis eden Bediüzzaman, "Zaman imânı kurtarmak zamanıdır" formülü çerçevesinde kaleme aldığı Risâle-i Nur'la, bu zamanın mânevî ihtiyaçlarına tatminkâr cevaplar veren bir imân hazinesini ortaya koymuştur.

Neden zaman imânı kurtarmak zamanıdır?

Çünkü çağımızda imân, eski devirlerde görülmemiş hücum ve taarruzlarla karşı karşıyadır. Eskiden topluma büyük ölçüde teslimiyete dayalı Modern zamanların anlayışı, bilgi edinmeyi insanın nefsinden bağımsız bir hale getirmiştir. Öyle ki, modern bilime göre, bilginin kaynağı eşyanın bizzat kendisidir ve aklını kullanan ve yeterli inceleme cihazları olan herkese kâinatın kapıları açıktır. Gözle görünür ve elle dokunulur herşey hakkında nefsî hâletimiz ne olursa olsun bilgi edinebiliriz. Buna göre, meselâ bir bilim adamının ahlâkı ve kendisine bakışı en fazla kendi özel hayatını ilgilendirir. Bu adam bilgi edinme işini kurallarına göre yapıyorsa, bize sunduğu bilgilerin sıhhatinden şüphe etmemize gerek yoktur. Yani insanın kâinata ve kendisine bakışı ne olursa olsun dışarıdan alacağı bilgilerde bir değişiklik beklememememiz gerekiyor. hâkimdi. O itibarla, büyük zâtların sözleri delilsiz olsa bile kabul ediliyordu. Bugün ise materyalist görüşlerin yaygın hale gelmesi sebebiyle, imânı tehdit eden şüpheler birçok zihni meşgul edecek seviyeye ulaşmıştır.Asırlardır Kur'ân aleyhine yığılagelen şüphe, itiraz ve evhamlar, bu asrın çalkantıları içinde yol bulup, çağın modern imkanları da kullanılarak birçok insana mal edilebilmiştir.

İşte Bediüzzaman Said Nursî, bu gelişmelerin, Müslümanların dahi imânını tehlikeye sokacağını görerek, bir sel gibi gelen inançsızlık telkinleri karşısında, doğrudan doğruya Kur'ân'dan ilhâm alarak telif ettiği Risâle-i Nur gibi sağlam bir engeli vücuda getirmekte başarılı olmuştur.

Bu eserlerde,

her insanın zihnini meşgul eden ve modern çağ insanlarının da ilgisiz kalamayacağı, "Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyadaki vazifem nedir?" sorularına doyurucu açıklamalar getirilmekte;

başta Allah'a imân olmak üzere bütün imân esasları izah ve ispat edilmekte;

bu konularda fen ve felsefe adına ortaya konulan şüphe ve sorular ikna edici bir üslûpla cevaplandırılmakta;

ilimle dinin uzlaşmazlığı yolundaki iddialar püskürtülerek, ilme din nâmına sahip çıkılmakta;

İslam'ı dejenere maksadıyla girişilen tahrifatçı tahrip teşebbüsleri boşa çıkarılmakta;

maddeci anlayışa bina edilen medeniyetin insanlığı sürüklediği manevi buhranlar, Kur'ân'ın tevhid ve haşir gibi geniş hakikatlarına dair aklı doyuran, ruhu okşayan, kalbi tatmin eden tatlı izahlarla tedavi edilmekte;

ruhun ve kalbin çalışmamasından doğan sıkıntıların sürüklediği zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük ve başıboşluk hâli, Kur'ân mesajıyla ortadan kaldırılmaktadır.

Modern çağ insanının aradığı Kur'ân yorumunu, en mükemmel şekliyle Risâle-i Nur'da bulmak mümkündür. Bu yorum, "ruh-u aslî" yi rencide etmeden, asrın idrakine uygun izahları içeren bir özelliğe sahiptir. Risâle-i Nur, Kur'ân'ın bu asra bakan mesajını anlayıp yorumlama konusunda "tecdid" vazifesini yerine getirmiştir.
 

şevin

Üye
Katılım
10 Haz 2006
Mesajlar
186
Tepkime puanı
4
Puanları
0
bu konularda fen ve felsefe adına ortaya konulan şüphe ve sorular ikna edici bir üslûpla cevaplandırılmakta;
evet en inatçı ve yola gelmeyen filozofları dahi yola getirmiş,susturmuştur risale-i nur.
Ayrıca
Bediüzzaman hz. "risale-i nur derslerini anlayarak ve kabul ederek bir sene boyunca okuyan kimse bu zamanın mühim ve hakikatli alimi olabilir" buyurmuştur.
paylaşımın için Allah razı olsun kardeşim
 
M

Murat Sâki

Guest
evet yukarda denildiği gibi ehli felsefe ehli tabıyyun, ahli maddıyyunların sorularına kati şekilde cevap verip akla kabul ettiren bir eserdir risale-i nur paylaşım için teşekkürler.
 

kardem

Asistan
Katılım
22 Ağu 2007
Mesajlar
490
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Risalelerden neden vazgeçilmez

Mustafa Arslan, “Niçin Risale-i Nur?” başlıklı kitaplarının ikincisinde, külliyatın müellifi Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatından kesitlerle Nur talebelerinin hatıralarını bir araya getiriyor.
Bediüzzaman’ın çeşitli konulardaki görüşlerini özetleyerek bir araya getiren çalışma, bir metin olarak Risale-i Nur’un niçin bugünün insanına gerektiğini, insanın manevi alemindeki olumlu etkiyi ikna edici biçimde ortaya koyuyor.




Niçin Risale-i Nur? Mustafa Arslan; Kendi Yayını
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Sadırdan alamayanlar, satırlardan aldıklarını çok önemli sayarlar !

Sadırdan alamayanlar, satırlardan aldıklarını çok önemli sayarlar !
Hz Mevlâna’nın evinde çok zarif bir havuz ve havuzun başında bir gül bahçesi vardır. Burada da kütüphanesi vardı. Kütüphanesi yarı döner vaziyetteydi. Akşamları odasına doğru, gündüzleri ise bahçeye doğru dönüyordu. Bu kütüphanede, sekiz yüzsene evveline kadar gelmiş geçmiş İslâm dünyasına ait bütün kıymetli eserler vardı. Hz Mevlâna’nın âlim yanını nazara aldığımız zaman, bunların hepsini okumuştu.
Hz Şems, “Sen bunlarla mı meşguldün” diye sorunca “evet” cevabını aldı. Hz Şems kütüphaneyi bir anda eliyle tuttuğu gibi havuza attı. Bu da Mevlâna’nın bir başka dünya tutkusuydu. Onların bir tanesi bile feda edilebilinecek kitaplardan değildi. Hz Mevlâna’ya hafif bir mahzunluk çökünce “Niye üzüldün?..” dedi. “Sizin emirleriniz benim için üzüntü vesilesi olamaz. Feriddüddin’in bana imzaladığı bir kitap da vardı içlerinde” dedi… (Feridüddin Attar’ın çok önemli meşhur bir eseri Pendnâme) “O imzalı olduğu için bir hâtıra kıymeti taşıyordu” dedi Bunun üzerine de “Peki onu verelim o zaman” dedi ve elini havuza atarak PENDNÂME’Yİ çıkardı verdi…
ONDAN SONRA MEVLÂNA HAYRETLE ARTIK MESAJLARIN SATIRLARDA DEĞİL, SADIRLARDA, GÖNÜLLERDE OLDUĞUNU SEZMEYE BAŞLADI…
 

raptor252

Üye
Katılım
30 Eki 2006
Mesajlar
118
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
trabzon
ilaç

biz risalelere risalei nur eczaları deriz yani risale inur bir ilaçtır.aspirin baş ağrısına iyi geliyorsa risalelerde imansızlığa iyi gelir . okudukça imanın sağlamlaşır.gün içerisinde insanın aklı kalbi günahlarla yaralanır bunları tamirin en iyi yoludur risaleleri okumak çünkü bu eserler sadece akla veya sadece kalbe hatap etmez hem aklı doyurur hem kalbi hem ruhu daha ne istiyorsun oku da okut.
 

denizli99

Üye
Katılım
19 Kas 2006
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Risâle-i Nur hizmetinin neticeleri
Risâle-i Nur hizmetinin neticeleri

Bedîüzzaman Hazretleri Yeni Said olarak hizmete başladığı günlerde memlekette çok büyük bir manevî tahribat yaşanmakta idi. Din eğitimi yasaklanmış, İman ve İslâmiyet aleyhinde propagandaya başlanmış, pek çok âlim ve fazıl kişiler değişik yollarla susturulmuş, inananlar büyük bir şiddet ve baskıya maruz kalmış, dinde reform adı altında İslâmi şeair ve temeller değiştirilmeye başlanmış ve Avrupaî bir toplum oluşturmak için pek çok cebrî icraatler topluma dikte edilmiştir. Netice olarak milletin dini ve imanı bütün yönleriyle büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmıştır.
Bedîüzzaman Hazretleri hayatını ‘eski’ ve ‘yeni Said’ olarak iki devreye ayırır. Genel olarak Osmanlı döneminde yaptığı çalışmalar Eski Said devresine rastlarken, Cumhuriyet döneminde yapmış olduğu hizmetler Yeni Said devresine ait olana hizmetleridir. Biz burada daha çok Yeni Said devresindeki faaliyetlerini nazar-ı dikkate alacağız.

Bedîüzzaman Hazretleri gerek bu tahribatın önüne sed çekebilmek için ve gerekse bu problemin kaynağı olan maddeci ve tabiatçi felsefe ile ilmi ve fikri sahada mücadele edebilmek için bütün mesaisini iman hakikatlerinin isbatına ve dinsiz felsefelerin çürütülmesine ve İslâmın başlangıcında olduğu gibi yeniden başta iman esasları olarak dinin en temel meselelerinin takviyesine sarf etti. Bunun için siyasi ve sosyal hayattan tamamen çekilerek kendini Kur’ân’a verdi. Yirimi üç sene müddetinde (1926–1949) Kur’ân’dan aldığı nurlarla yüz otuz risaleyi yazarak bütün mühim hakaik-i imaniye ve Kur’âniyeyi hattâ en muannide karşı dahi parlak bir surette isbat etti. Üstad Hazretleri’nin benim fikrimin ürünü değil Kur’ân’dan ilhamen yazdırılmıştır dediği bu yeni Kur’ân tefsirine Risâle-i Nur Külliyatı denilmektedir. Kendi ifadeleriyle Risâle-i Nur, tabiatten gelen küfür fikrini dirilmeyecek bir surette öldürmüş ve küfrün belini kırmıştır. Bu asrın insanının anlayışına hitab eden bu dersler, hakikat noktasında ve ilmen küfre karşı kesin bir zafer kazanmıştır. Bunun en büyük bir delili bütün dinsiz felsefeleri çürüttüğü halde, dinsizlerin bir tek risaleye dahi bir reddiye yazamamalarıdır.

Bu fikrî galebenin toplum hayatındaki etkileri de gittikçe artarak kendini göstermiştir. 1950’ye kadar süren manevî gerilemenin ardından yeniden toplumda manevî dinî hayat hızla güçlenmeye başlamıştır. 1925’den 1950’ye kadar devam eden tek parti iktidarı çok büyük dini manevî tahribatlara imza atarken, aynı yıllar içinde yapılan bu imanı kuvvetlendirme hizmetinin bir meyvesi olan toplumdaki şuurlanma ile 1950’de yapılan ilk çok partili seçimlerde o baskıcı partiyi halk, iktidardan uzaklaştırarak yerine dine nisbeten saygılı bir yönetimi getirmiştir.

1925-1950 arasında estirilen dehşet, korku, baskı ve sindirme havası neticesinde memlekette din eğitimi ve Kur’ân öğretimi neredeyse tamamen duracak bir hâle gelmişken Üstad Bedîüzzaman ve talebeleri bunun bir istisnasını teşkil etmiştir. Üç defa hapis yatması defalarca sürgüne gönderilmesi sürekli bir baskı ve gözetim altında tutulmalarına rağmen Nur Risâleleri elden ele Kur’ân harfleriyle ve el yazısı ile evlerde gizlice çoğaltılarak memleketin her tarafına neşredilmiş âdetâ evler birer nur medresesi olmuş, her bir Nur Talebesi evini Kur’ân öğretimine açarak küçük büyük demeden insanlara Kur’ân ve yazısı öğretilmiş Risâle-i Nur’lardaki kuvvetli iman dersleri ve ehl-i sünnet itikadı doğrultusunda bir şuur ve sünnet üzere yaşayış öğretilmiştir. Âdeta bütün memleket bir Nur Medresesi olmuştu. Daha 1947 yılına gelindiğinde Afyon Mahkemesi esnasında savcı, iddianamesinde beş yüz bin talebesi var diyordu. Hareket 1950’den sonra üniversite talebeleri içinde de hızla yayılmaya başladı. Baskının nisbeten hafiflemesi sebebiyle Üstad, her yerde nur dershaneleri açılmasını emretti.

Şu anda Türkiye çapında Risâle-i Nur üzerine araştırma ve eğitim faaliyetlerinde bulunan onlarca belki de yüzlerce vakıf ve dernek bulunmaktadır. Bu güne kadar milyonlarca insan kuvvetli bir imanı ve sünnet-i seniye dairesi içinde bir İslâmi yaşayışı elde ettiği gibi şu anda da Türkiyede milyonlarca insan nur derslerinden istifade etmektedir.

Bedîüzzaman Hazretleri’nin ve talebelerinin bu gayretli çalışmalarının neticesi olarak 1950 sonrasında toplumsal hayatta da bariz bazı değişiklikler yaşanmıştır. Ayrıca toplumdan gelen din eğitimi talebinin artan baskısı karşısında imam-hatib liseleri ve ilahiyat fakülteleri açılmıştır. 1930’larda ezanı Türkçe okuma mecburiyeti getirilmişken elliden sonra tekrar aslına dönmüştür.

Üstad Hazretleri’nin mühim hizmetlerinden birisi de Kur’ân harfleriyle okuyup yazma faaliyetini talebelerine emrederek Kur’ân harflerinin unutulup kaybolmasını engellemiştir. Kendisi bütün eserlerini Kur’ân yazısıyla yazdırmış ve talebelerine de

“Risâle-i Nur Talebesinin en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır”

diyerek Risaleleri elleriyle yazmalarını emretmiş ve Risâle-i Nur’un mühim bir vazifesinin Kur’ân yazısını muhafaza etmek olduğunu mükerreren bildirmiştir. Bunun neticesi olarak nur talebeleri eski alfabeyi okuyup yazabilmekte ve bunu herkese öğretmeye yönelik çalışmalarına devam etmektedirler.

Üstad Hazretleri’nin iman, Kur’ân, şeair ve sünnet-i seniye üzerine yaptığı çalışmalar netice vermiş ve artık Türkiye’den İslâmın dışlanamayacağını katiyen anlaşılmıştır.

Risâle-i Nur sadece Türkiyedeki Müslümanların problemlerini çözmek üzere yazılmış bir eser değildir. Belki umum âlem-i İslâmın ortak manevî yaralarına merhemler sunan ve istikbalde parlayacağı vad olunan bir İslâmi medeniyetin ve ittihad-ı İslâmın formüllerini de ihtiva eder.

Bedîüzzaman Hazretleri bu iman derslerinin bütün Müslümanlara yönelik bir faydasını şöyle anlatır:

“Hindistan’da bir mümin işitse ki Türkiye’de bir tefsir yazılmış ve bütün iman hakikatlerini dinsizleri susturacak bir katiyetle isbat ediyor; kendisine imana dair bir şübhe geldiğinde ‘ben bunun cevabını bilmesem de Türkiye’de cevabı var’ der ve imanı şübhelerden korunmuş olur.”

Bu gün İslâm dünyasının pek çok ülkelerinde Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman Hazretleri üzerine üniversitelerde çalışmalar yapılmakta, mühim bazı İslâm âlimleri Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman Hazretleri’nin tanınması için ciddi çabalar sarf etmektedir. Onlar tarafından da Nur Risalelerine Müslüman dünyanın ne kadar çok ihtiyacı olduğu vurgulanmaktadır.

Ayrıca tüm dünyayı etkisi altına almış olan Ateizm, Agnostizm, Naturalizm, Materyalizm ve din düşmanlığı gibi hastalıkların Kur’ânî devaları da Risâle-i Nur’da vardır. Hatta yapılan onca çalışmalara rağmen komünizmin Türkiyeye girememesinin Risâle-i Nur’un imana yaptığı geniş çaplı hizmetler olduğunu Bedîüzzaman Hazretleri bizzat vurgulamaktadır.

Bu gün Risâle-i Nur bir çok dünya dillerine çevrilmiş durumdadır. Asrın insanına hitab etmesi ve isbatlarındaki kuvvet sebebiyle pek çok insanın İslâmiyete girmesine sebeb olmaktadır.

CEMALEDDİN ŞENER
İrfan Mektebi dergisinden..

http://www.siyahnur.com/index.php?op...9&Ite mid=134

http://localcrew.org/Forum/report.php?p=3094
 

denizli99

Üye
Katılım
19 Kas 2006
Mesajlar
24
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Risale nur külliyatının üzerinde durduğu hakikatlar
Risale nur külliyatının üzerinde durduğu hakikatlar,tevhit,nüvüvet,ibadet heşir ve adalet ile iman hakikatlari ile allaha ve ahirete ispat hususunda insanlara izan ve ispat ile aynel yakin,hakkal yakin,ilmen yakin derecesinde dünyevinden ziyade ahiret ahiret hayatlarını sevk eden hakikatlere ehemniyet verilmiştir.sadece Müslümanlara değil,en azılı zındıkaya dahiimana getirir.
Hakikatlara izah ve ispat tarzı=
TEVHİT=cenebı hakkın birliğini ve varlığını,vahdeniyetimi ve ehadiyetini imanı billah içinde marefetullah ve muhapetullah en halis kul ve ubudiyet tarzını,hüccetler bahsinde,asaya müsaade tabiat risalesiyleyle,küfrün temel taşlarını darmadağın etmiştir.
Bilhassa 10.HÜCCETİ imaniye en açık bir surette.en sadebir tarzda en ami inasanlara temsil ve hikayeler suretiyle en karışık meseleleri akla kapı açarak kalbe ikna ederek,izahve ispat eder hem bu derslerde müellifi evvela kendini, nefsini ikna eder.
En azılı bir zındıkayahaşa gurana ve peygamber efendimize (asm) itiba etmeyen bir kişiye guran ayetlerinin kainatta olankarşılıklarıyla ,yani zerreden,güneşe kadar,yıldızlardan kainat mazlumesinin gök gürültüsü ve yıldırımdan , yağmurve kar tanelerinden misalerle ispat eder, İMAN ettirir.
NÜVÜVET= peygamberimizin (asm)peygamberliği ve diğer peygamberlerin ,allahın elçisi kainatın misali musaarrasını ve tılsımı,muhlakıtını ve üç müşkil sualoln ve bütün okulu meşgul eden NECİSİN,NEREDEN GELİYORSUN,NEREYE GİDİYORSUN suali acibini 13 adet reşalar risalesiyle vemsneviyeyi nursiyede ve zülf,kar mecbuasının bilhasa,mucizatı ahmediye risalesinde izh ve ispat eder.
Guranı azumüşanın beşer kelamı olamdığını ezelde gelip ebede giden bir nuru hakikat olduğunu ve peygamberimizin (asm)en büyük mucizesinin guranı azümüşan olduğuve peygamberimizin (asm)en büyük mucizesinin guranı azümüşan aolduğu sözler mecmuasının pek çok yerinde ve siracun nurda
Ve bilhassa zülfikar mecbuasının mucizatı gurani risalesinde aşikar bir tarzda iza ve ispat etmiştir.
Mesela 19. sözde beyan edildiği vesair sözlerle ispat edildiği gibi guranı azümüşanın şu kitabı,kabiri kainatın bir tercümesi ezelisinin ve zeminde
Ve gökte gizli esamai ilahiyenin manevi hazinelerinin keşafı ve hitabatı ezeliyeyi sübbaniyenin hazinesi ve alemi uhriyenin mukaddes haritası olduğu tatlı bir uslup ile izah ve ispat eder.
İBADET:Ne büyük bir ticaret ve saadet olduğunu fısık şefahat ne büyük bir hasaret ve helakat olduğunu anlamak istersen 3.sözü oku ve anlamaya çalış 4.söz ile namaz ne kadar mühim ve kıymettir hem ne kadar ucuz az bir masraf ile kazanılır hem namazsız erdem ne kadar düzene ve zararlı olduğunu iki kere iki dört eder derecesinde anlamak istersen 4.sözümütala etmek yeterlidir.5.söz ilede namaz kılmak ve büyük günahları işlemek ne derece hakiki bir vazitiyeiinsaniyet ve ne kadar münasip fitri bir neticei hılkati beşeriye olduğunu ve ona asker olmak ne kadar ticaret olduğunu 6.söz ile okur ve anlarsın.
MESELA:Bütün mevcudat o müminğin nazarında seyidi keriminin ve maliki rahiminin birer munis hizmetkarı birer dost memuru ,birer şirin kitabıdır ,demek iman bir manevi tuğbayı cennet çekirdeğini taşıyor ,küfür ise bir zakkumu cehenden tohumu saklıyor demek selamet ve emliyet yalnız
İSLAMİYETTE ve İMANDADIR
HAŞİR veİBADET :Şu kainatın tılsımı ve muhlakını açan amentü billahi ve yevmil ahiri ruhu beşer için saadet kapısını fetih eder.Ahireti iman ile halikını tevekkül ve iltica ve taarruz ve niyaz ve dua ubudiyetini ifa eder bilhassa10.söz olan haşır risalesiyle bir bahar haşri kadar kainatın ve insanların cesetleriyle,ruhlarıyla belki bütün zerreleriyle ihya edilmeleri,haşir ve heşir edilmelerikafi burhanlarla izaf ve isbat edilmiştir.Mesela haşir risalesinin 67.sayfasında buyurduğu gibi işte şu sırelerde kıyamet ve haşırdaki inkilabı azimeyi ve tasarruf faatı rububiyeti öyle bir tarzda zikrederki haşirde herkesin bütün amali bir saife içinde yazılı olarak neşr ediyor demektedir.
RİSALİNUR sadece Müslümanlara değil tüm insan ve insanlığa dünyasını ve ahiretini kazanacak bir şekilde yani yalnız türkiyede eya sudiarabistanda,hindistanda belli bir eğitim düzeyine çıkmış olan yalnız o insanlara hitap etmiyor belki en mütemerrit ve inatçı delalet vadilerinde yuvarlanan cahil insanlardan tut en yüksek feylesoflara kadar hitabı izahı ve ispatı şumullü geniş demektir ve hem bu aslımızda ve gelecek asırlarda bu vasıflarını ulvi bir şekilde ilahi bir intihazla risalinurun koruyacağını ve yapacağını inanıyoruz.
,Risalinurun CİHAN ŞUMUL olduğunu bütün insanlara faydalı olduğu muşahhas(yani somut bir şekilde kendi ğiçinde ispat edilmiştir.)bir şekilde anlaşılmış ve anlatılmıştır.
Asrımızın hastalığı olan İMAN hastalığına bir KURTULUŞ REÇETESİ olarak CENABI ALLAH’IN bizlere ahiretimizi kurtarmak için büyük bir lutfudur,ne kadar sonsuz şükretsek yaradanımıza azdır.
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Bediüzzaman hz. "risale-i nur derslerini anlayarak ve kabul ederek bir sene boyunca okuyan kimse bu zamanın mühim ve hakikatli alimi olabilir" buyurmuştur.

Said Nursi bu lafı hangi kitapta söylemiş,kaynaklarda var mıdır? Bana pek mantıklı gelmedi,ancak uzun yıllar çalışılarak,Allah yolunun bıkmaz usanmaz yolcusu olarak,müthiş bir samimiyete sahip olunarak kazanabilinecek "zamanın müthiş ve hakikatli alimi" sıfatı,bir sene boyunca bir Kur'an-ı Kerim tefsiri okunarak elde edilebilir mi?
 

Şah

Üye
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Lemalar Mecmuasında İhlas Lemasının sonundaki mektupta risaleleri okumanın 5 faidesinin bahsedildiği mektupta geçmektedir.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
http://www.risale-inur.org/yenisite/moduller/risale/index.php?tid=163

Nur talebeleri, evvelâ kendi imanlarını kurtarmak, bununla beraber din kardeşlerinin de îmanlarını kurtarmak için Kur'an-ı Hakîmin yüksek ve parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur'u okumuşlar ve okutmuşlardır. Îmanlarını kurtarmaya çalıştıkları ve Rıza-yı İlâhi için Kur'ana ve imana Risale-i Nur'la hizmet ettikleri sırada maruz kaldıkları hücum ve taarruzlara hiç ehemmiyet vermeyerek o gizli din düşmanlarının tasallutlarını, saldırışlarını kendileri için îman ve Kur'an hesabına bir kamçı ve bir teşvikçi hükmüne geçtiğine kanaat getirmişlerdir. Otuz senelik bu nevi hâdisatın ve bu nevi tesiratın neticeleri, bu millet-i İslâmiye müvacehesinde meydandadır.


bu kaynak doğru bir kaynakmıdır...?
 
Üst