risale-i nur ALLAHIN ZATINA DAVET EDER.SAİDİ NURSİ HZLERİ

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
Barla hayatı tarihçe-i hayat -A-

İşte Risale-i Nur, böyle dehşetli ve ehemmiyetli bir zamanın mahsulü ve neticesidir. Risale-i Nur'un müellifi, yirmibeş sene-



(Orjinal Sayfa:145)

lik din yıkıcılığının hükmettiği dehşetli bir devrin cihad-ı diniye meydanının en büyük kahramanı ve tâ kıyamete kadar Ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) dâr-üs selâma davet eden ve beşeriyete yol gösteren rehber-i ekmelidir.

****************************************************

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

10/YUNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.


- "Bana dua ediniz; kabul ederim." (40/60)
Mealinde buyuruîan, ilahî emir gereğince yalvarmaya başlar... Çünkü onun her türlü kirini giderdin.. Günah pasından temizledin...
Artık yalvarmaya baslar... Haliyle Hak Tnala onun yalvarmasını, yakarma-sını duyar; boş bırakmaz...
- "Allah, selam evine davet eder..."(10/25)
Emri gereğince zatına davet eder... Bir gaflet uykusundasın... Hem de tamamen. Gafletin, dünya yüzünden mı oldu... O halde dinle...

3. Mektub abdulkadir geylani

*******************************************************
Hakikat-i Muhammedi abdulkadir geylani
Allahu Teala basiretlerini açmak için O’nu bu gafil insanlara gönderdi. Gaye, onlarý gaflet uykusundan uyarmak; visaline, ezelî cemaline ermeye, yani Allah’ýn Zat’ýna davet idi.
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin yolunu tayin için bildirilen þu Âyet-i Kerime bu duruma iþaret eder:
“Söyle: Yolum basiret üzerinedir. Ben ve bana uyanlarý, ayný yola davet ederiz,” (Yusuf, 108).
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin de þu Hadis-i Þerifi, ayný þekilde bizi asýl gayeyi anlatýr:
“Ashabým gökteki yýldýzlara benzer, hangisine uyarsanýz, doðruyu bulursunuz…”
Basiret, ruh gözesinden gelir. Evliya için FUAD makamýndan açýlýr. Elde ediliþ tarzýna gelince, zahiri bilgi ile olmaz. Ötelerden, batýndan coþup gelen ilim lâzým… Þu Âyet-i Kerime bizi, iþin özüne iletir:
“O’na canibimizden -ötelerden- ilim vermiþtik,” (Kehf, 65).
Ýnsana gereken, basiret sahiplerini bularak, telkin yolu ile onlardan birþeyler almaktýr.. O telkini yapan zat, velî, mürþid ve lâhut âleminden haber veren olmalý…
2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

10/YUNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.


12/YUSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ettiğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”

13/RAD-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın daveti O’nadır (Kendisinedir, Allah’adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir

13/RAD-18: Lillezînestecâbû li rabbihimul husnâ, vellezîne lem yestecibû lehu lev enne lehum mâ fîl ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bih(bihî), ulâike lehum sûul hısâbi ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel mihâd(mihâdu).
Rab’lerine (Rabbinin emrine) icabet edenler için en güzeli vardır. Ve O'na icabet etmeyenler, yeryüzünde olanların hepsi ve bir o kadarı daha onların olsa, onu mutlaka fidye olarak verirlerdi. İşte onlar; onlar için hesabın kötüsü var. Ve onların barınacağı yer, cehennem; ne kötü bir döşektir
 
Üst