Rıhle Dergisi

azizan

Üye
Katılım
4 Tem 2007
Mesajlar
40
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Web sitesi
www.halidiye.com
RIHLE Dergisi Çıktı

RIHLE Dergisi Çıktı

"varlığın anlamına... eşyanın hakikatine... köklerimize"
Adını, ilim öğrenmek amacıyla çıkılan yolculuklardan alan "Rıhle", kendi zamanında Selef-i Salihin'in yolculuklarının izini sürmek amacıyla yola çıkmış bir dergi.

Çekirdeğini Dâru'l-Hikme (Bilgi ve Hikmet Evi İlim Araştırma Kültür Derneği) kadrosunun oluşturduğu Rıhle, bir "ilim, kültür ve medeniyet dergisi" sıfatıyla, varisi bulunduğumuz muazzam ilim ve edep mirasının sadık bir öğrencisi olarak, modern zamanların "rıhle"sinin, ait olduğumuz değerlerin idrak ve ihyası istikametinde gerçekleştirilmesi gerektiği tesbitinden hareket ediyor.

İlk sayısında dosya konusu olarak din-değişim meselesi ele alınmış. Bu konu etrafında müstakil makaleler yanında yurt içinden ve dışından ilim adamlarıyla yapılmış bir soruşturma yer alıyor. İlk yazı Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin Makâlât'ından seçilmiş "Din ve Fıkıh" başlıklı makale. Dr. Ebubekir Sifil, Talha Hakan Alp, Dr. Serdar Demirel, Murat Hafızoğlu, Dr. Nu'man Cağîm dosya konusuna müstakil makalelerle katkıda bulunan isimler.

Soruşturma kısmında Prof. Dr. Orhan Çeker, Prof. Dr. Cevat Akşit, Prof. Dr. Vehbe ez-Zuhayli, Prof. Dr. Tahsin Görgün, Prof. Dr. Ekrem Ekinci, Dr. Selman Nedvi ve İsmail Çetin hocaefendinin görüşleri yer alıyor.
Ayrıca M. Fatih Kaya, Doç. Dr. Bedri Gencer, Dr. Ebubekir Sifil, Murat Türker ve Murat Hafızoğlu'nun serbest araştırma yazıları derginin ilmî yanını ön plana çıkarıyor.

Dergiye kendine özgü karakterini veren kısımlar arasında, yakın geçmişin odak isimleri arasında yaşanmış ilgi çekici buluşmalara tanıklık eden Tezâkir; diğer değerlerle birlikte yok olmaya yüz tutan bediî zevklerimizin ve estetik anlayışımızın yansıtıldığı Bediiyât ve Doğu'da ve Batı'da yapılmış ilmî çalışmalardan haberdar olmamızı sağlayan Kitabiyât, derginin okunurluğunu artıran kısımlar olarak dikkat çekiyor.

İrtibat ve abonelik bilgileri için tel. numarası: 0 212 631 24 43

Rıhle Dergisi web sayfası : http://www.rihledergisi.com

KAYNAK
 

azizan

Üye
Katılım
4 Tem 2007
Mesajlar
40
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Web sitesi
www.halidiye.com
rihle.jpg
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Ebubekir Sifil ve Karakalem.net yazarlarından Murat Türker'in yazdığı Rıhle'ye yayın hayatında başarılar diliyorum.Türkiye'nin ehli sünnet çizgisinde olan modernizme karşı duran yayın organlarına şiddetle ihtiyacı var.
 

okur

Doçent
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
603
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Ehl-i Sünnet ummanından bir damla: Rıhle Dergisi

YAŞADIĞIMIZ DÖNEM, hükümfermâ olan zihinsel kırılmadan müslüman mütefekkirlerin de nasibini aldığı bir zaman dilimi olarak tavsif edilebilir.
Bizler, âhir zamanı en netâmeli boyutuyla idrak eden ve doğru ile eğrinin birlikte pazarlandığı bir çağın kafası ve kalbi karışık fertleriyiz.
İslâm’ın arı-duru mesajı ile yaşantımız arasındaki makas her geçen gün biraz daha fazla açılıyor.
‘Dinler arası diyalog’ algısının faydasının-zararının ne olduğunu burada tartışacak değilim ama mezkûr diyaloğu en üst seviyede ‘modernite dini’ ile yürütüyor olduğumuz endişesini içimden atamıyorum.
Tarihin her döneminde, bid’atın temsilciliğini yapan zümreler olmuştu ama söz konusu grupların içinde olduğu zihnî sapma, ehl-i Sünnet ulemâsınca ayan-âşikâr ortaya konuluyordu.
Ve belki de geleneğimizin hiçbir döneminde müslümanlar bu denli, egemen değer yargılarının tesirinde kalmamışlardı.
Modern zamanlar, hak ile bâtılın aynı çarşıda alıcı bulduğu, bid’atin sahih olanla sarmaş dolaş hâle ge(tiri)ldiği talihsiz bir parantez olarak arz-ı endam ediyor.
Geleneğin seyri içerisinde de müslüman fertlerin bazı hâdiseleri yanlış yorumladıkları oluyordu ama şimdilerde modern tasallutun etkisiyle oradan oraya savrulan zihinlerin hayata bakış perspektiflerini nerdeyse bütünüyle ‘yâd eller’ belirliyor.
Ehl-i Sünnet’in sağaltıcı nefesi, müslümanların tarihî koşusunun her döneminde işlevselliğini korumuştu ama o hayatî misyona en fazla şimdilerde ihtiyaç duyuyoruz.
“Tek başıma da kalsam, bu sapkın güruhla mücadele edeceğim” diyen hakikat âşıklarının sesi şimdilerde çok az duyuluyor…
İbadetlerimize, yaşam tarzlarımıza müdahaleden geçtik artık; ‘tek dünyalılar’ din tasavvurumuza ilişiyorlar…
“Bakınız; hakiki müslüman işte böyle olur” diyerek örnek göstereceğimiz insanların birçoğu bizi terk edip gittiler…
Şair, “Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir / müslümanlık, bilmem amma galiba göklerdedir” mısralarını bizim için kâğıda dökmüş gibidir.
İşte ‘Rıhle’ böyle bir arka plândan seslendiğinin bilinci ile girdi yayın hayatına…
Müslüman coğrafyadan birçok âlimin sesini-soluğunu da okurlarına yansıtıyor.
Yola…
Sünneti yok saymaya veya işlevsizleştirmeye çalışanların boy gösterdiği bir zeminde Ehl-i Sünnet’in kısılmaya çalışan sesine ses katacağı inancıyla…
Bizi insan ve hakiki müslüman yapan yegâne din tasavvurunun Ehl-i Sünnet düşüncesi olduğu gerçeğini rehber edinerek çıktı Rıhle.
Onu hakikat koşusunda yalnız bırakmayınız…




red.gif
DERGİNİN TANITIMI İLE İLGİLİ BİR PASAJ:
Rıhle Dergisi :"Varlığın anlamına... Eşyânın hakikatine... Köklerimize"
Adını, ilim öğrenmek amacıyla çıkılan yolculuklardan alan "Rıhle", kendi zamanında Selef-i Salihin'in yolculuklarının izini sürmek amacıyla yola çıkmış bir dergi.
Çekirdeğini Dâru'l-Hikme (Bilgi ve Hikmet Evi İlim Araştırma Kültür Derneği) kadrosunun oluşturduğu Rıhle, bir "ilim, kültür ve medeniyet dergisi" sıfatıyla, varisi bulunduğumuz muazzam ilim ve edep mirasının sadık bir öğrencisi olarak, modern zamanların "rıhle"sinin, ait olduğumuz değerlerin idrak ve ihyası istikametinde gerçekleştirilmesi gerektiği tesbitinden hareket ediyor.
İlk sayısında dosya konusu olarak din-değişim meselesi ele alınmış. Bu konu etrafında müstakil makaleler yanında yurt içinden ve dışından ilim adamlarıyla yapılmış bir soruşturma yer alıyor. İlk yazı Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin Makâlât'ından seçilmiş "Din ve Fıkıh" başlıklı makale. Dr. Ebubekir Sifil, Talha Hakan Alp, Dr. Serdar Demirel, Murat Hafızoğlu, Dr. Nu'man Cağîm dosya konusuna müstakil makalelerle katkıda bulunan isimler.
Soruşturma kısmında Prof. Dr. Orhan Çeker, Prof. Dr. Cevat Akşit, Prof. Dr. Vehbe ez-Zuhayli, Prof. Dr. Tahsin Görgün, Prof. Dr. Ekrem Ekinci, Dr. Selman Nedvi ve İsmail Çetin hocaefendinin görüşleri yer alıyor.
Ayrıca M. Fatih Kaya, Doç. Dr. Bedri Gencer, Dr. Ebubekir Sifil, Murat Türker ve Murat Hafızoğlu'nun serbest araştırma yazıları derginin ilmî yanını ön plana çıkarıyor.
Dergiye kendine özgü karakterini veren kısımlar arasında, yakın geçmişin odak isimleri arasında yaşanmış ilgi çekici buluşmalara tanıklık eden Tezâkir; diğer değerlerle birlikte yok olmaya yüz tutan bediî zevklerimizin ve estetik anlayışımızın yansıtıldığı Bediiyât ve Doğu'da ve Batı'da yapılmış ilmî çalışmalardan haberdar olmamızı sağlayan Kitabiyât, derginin okunurluğunu artıran kısımlar olarak dikkat çekiyor.
İrtibat ve abonelik bilgileri için tel. Numarası: 0 212 631 24 43

07/05/2008
© 2008 karakalem.net, Murat Türker
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Hassas Bir Konu: Sahabe Nesli
503-RIHLE_DERGISININ_7_SAYISI_CIKTI.gif
İslâm siyasi tarihinin ve ilmî mirasının en hassas konularından birisi hiç kuşkusuz sahabe meselesidir.

Sahabenin tanımı, adâleti, tarihte oynadığı rol gibi meseleler din algımız için son derece önemli konulardır. Çünkü; Kur’an ve Sünnet onların aktarımıyla bize ulaşmıştır.

Bizler, Hz. Muhammed (s.a.s)’in insanlığa ulaştırdığı Kur’an ve Sünnet’e ancak sahabe tarikiyle ulaşabiliriz. Bunun başka maddî bir imkânı yoktur. Onların söz, fiil ve yazılı kaynaklarla bize naklettiği dinî metinler, İslâm Dini’nin esaslarını tanımlayan temel kaynaklardır.

Bu yüzden de sahabe nesline yönelik tenkitler, dolaylı ya da doğrudan, onların aktardığı rivâyetlere taalluk etmektedir. “Sahabe algımız, din algımızı belirleyen bir nirengi noktasıdır” hüküm cümlesi bir abartı değildir. Zira din algımızın çerçevesini çizen temel etmen onların rivâyetiyle bize ulaşan dinî nasslardır.

İşte Rıhle Dergisi 7. sayısını bahsettiğimiz bu önemli konuya, yani “sahabe meselesi”ne ayırmış. Bu hassas konuyu usûl kaynaklarına istinaden inceleyen dergi yazarları önemli bir hizmete imza atmışlar.


Rıhle Dergisi’nin kapak spotu, “Sahih İslâm Çizgisinin Kilit Kuşağı: Sahabe” diye verilmiş. Dergi, sahabe konusunu niçin kapağa taşıdığının izahını ise şöyle yapıyor:

“Kur’ân ve Sünnet’le irtibatımızı, Allah Teâlâ ve Resûlü’nün muradı doğrultusunda tesis etmenin vazgeçilmez vasıtası olan Sahabe üzerinde duruyoruz.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu kutlu nesil hakkında pek çok spekülasyon dolaşıma çıkarılmış bulunuyor. Tek tek kimi sahabîlerden, bir bütün olarak Sahabe kuşağı hakkında ileri sürülen iddia ve söylemlerin her birinin arkasında ayrı bir ‘din telakkisi’ni ikame etme gayret ve hedefi bulunduğunu görmek durumundayız. Sahih ve sahici bir Sahabe tasavvuruna sahip olmadan sahih ve sahici bir Müslümanlığın mümkün olmadığını görmek durumundayız.

Meseleyi ‘olduğu gibi’ görmemizi engelleyen yaklaşımların bizi ‘kurgusal’ din anlayışlarının tuzağından başka bir yere götürmeyeceğini görmek durumundayız. Bir kısmı tarihten günümüze sarkan, bir kısmı da günümüzde ortaya çıkan bu yaklaşımların her birinin ‘kurgusal’ olmakla malul olduğu aşikâr. Ama bu kurgusallığın, yaygınlıktan aldığı bir ‘meşruiyet’le her gün biraz daha yayılma ve benimsenme eğiliminde olduğu da bir başka açık gerçek.

O halde meselenin üzerine soğukkanlı bir şekilde giderek hakikatin ne olduğunu net bir şekilde ortaya koymak bizim sorumluluk anlayışımızın bir gereğidir dedik ve Rıhle olarak bu konuyu hiçbir komplekse kapılmadan ele almaya çalıştık.”

Rıhle yazarları bu konuyu farklı perspektiflerden ele almışlar. Sahabe ile ilişkili olarak kimi teknik usûl konularına taalluk eden, kimi daha pratik mahiyet arz eden yazılar, dinî istikametimizin sahih ve sahici bir sahabe tasavvuruna bağlı olduğu hakikatinin izahı dürtüsüyle kaleme alınmış. Bu yazıları ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyorum.

Talha Hakan Alp, “Sahabe Tariflerindeki İhtilafın Sahabe Tasavvuruna Etkisi”ni, Abdulkadir Yılmaz, Sahabe’ye dil uzatmanın, onlar hakkında uygunsuz konuşmanın hükmünü inceleyen “Sebbi-Sahabe Meselesi”ni, Orhan Ençakar ise, “Fıkhî Meselelerde Delil Olması Bakımından Sahabe Kavli”ni konu edinmiş.
Dr. Mehmed Efendioğlu’nun, “Sahabe’den Bir Kısmı Münafık Olabilir mi?” ve Dr. Ahmet Tahir Dayhan’ın, “Ebû Hureyre’yi Anlamak” başlıklı makaleleri dikkat çeken yazılar arasında.
Dergi, konu hakkında meselenin uzmanlarına müracaat ederek okurları için bir de soruşturma dosyası hazırlamış. Bu bölümde sahabe konusuyla ilgili sorular Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Prof. Dr. Zekeriya Güler ve BAE Şarika Üniversitesi eğitim görevlilerinden Prof. Dr. İyâde Eyyûb el-Kubeysî hocalara sorulmuş.
Derginin bu sayısını incelediğinizde sahabe neslinin sadece tarih disiplininin bir konusu yahut rivâyet biliminin bir nesnesi olmadığını göreceksiniz.
İrtibat: +90 212 631 24 43
Serdar Demirel
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Rıhle dergisi

RIHLE'nin 8. Sayısı Çıktı
525-rihle8kapak.jpg

İçinde yer aldığımız bir fotoğraf karesini dışarıdan seyretme imkânımız olsaydı söyleyecek ne çok şeyimiz olurdu değil mi? O fotoğrafı çektirdiğimiz anın üzerinden geçen zaman, bize kazandırdığı tecrübelerle onu her defasında farklı bir veçhesiyle okuma şansı sunar. En önemlisi de kendimize dışarıdan bakarak o anki durum hakkında daha objektif düşünme imkânı bulmuş olmamızdır…

İçinde yaşadığımız zaman dilimi, fikirler, gelişmeler… hakkında "dışarıdan bakarak" fikir yürütme imkânından mahrum olduğumuz için, derya içre yaşadıkları halde deryanın farkında olmayan "ol mahiler"den çok fazla bir farkımız yok aslında. Gerek genel olarak insanlığın, gerekse özel olarak Müslümanların ahvalini, fiilen içinde yaşadığımız için fazlasıyla kanıksamış bulunuyoruz.

Oysa Efendimiz (s.a.v)'in 1400 küsür yıl öteden uzanan beyanları, yaşadığımız durumun ne anlama geldiğine dair açık ve net fotoğraflar sunuyor bize. Biz o Nebevî beyanlar sayesinde yaşadığımız durumun bir fitne, çözülme, bozulma ve yozlaşma olduğunu anlıyor ve en az bunun kadar önemlisi, bu sürecin bizi nereye götürmekte olduğunu bilmek gibi bulunmaz bir imkânı da elimizde bulunduruyoruz.

Ahir zamanı Efendimiz (s.a.v)'in gözüyle görmek, görmeye alıştığımız için bize yabancı gelmeyen fikir, olay ve olguları O'nun teşhis ve ihbaratıyla değerlendirmek, içinde bulunduğumuz durum hakkında sağlıklı karar vermenin tek yoludur. Son Din olarak İslam, onun kaynakları, itikadiyatı, ahkâm ve ahlakiyatı, tarihî tecrübesi… ve bütün bunların bugüne yansımaları hakkında yerli-yabancı binbir türlü fikir ve tesbitin cirit attığı modern dünyada ayağımızı sağlam bir zemine basarak yürüyebilmek için o Nebevî ihbarata ab u hava’dan daha fazla muhtacız.

Rıhle yaşadığımız durumun Nebevî pencereden arz ettiği görünümü dikkatlerinize sunmak amacıyla "Ahir Zaman" olgusunu dosya konusu yaptı bu sayıda.
Bu sayıda yer alan ilk konu başlığımız Editörümüz Dr. Ebubekir Sifil'in "Ahir Zaman Bilinci" başlıklı yazısı. Bundan kısa bir süre önce validesi dar-ı bekaya irtihal eden hocamıza ve yakınlarına bir kez de buradan başsağlığı dilerken, validesi için de gani gani rahmet dualarımızı sunmak isteriz.


Daru'l-Hikme hocalarından Mahmud Yurdakul, "Kıyamet Alametlerine Genel Bir Bakış" başlığı altında, küçük ve büyük kıyamet alametlerini, konuyla ilgili rivayetler ışığında kısa kısa maddeler halinde ele aldı. Yine Daru'l-Hikme hocalarından Orhan Ençakar "Kıyamet Öncesi En Büyük Fitne: Mesih Deccal" başlığı altında bütün peygamberlerin, ümmetlerini, kendisi hakkında uyardığı Deccal fitnesini, Mesih Deccal hakkında cumhur ulemanın inancını ve onların, hadis kaynaklarındaki rivayetler ışığında konuyla ilgili sorulara verdikleri cevapları çok fazla detaya inmeden dikkatlerimize sunmaya çalıştı. Abdulkadir Yılmaz hocamız da Ye'cûc-Me'cûc meselesini, Kur'ân ve hadis nasslarıyla birlikte bazı İslam âlimlerinin bu iki kaynağa dayanan yorumlarını ihtiva eden "Bir Kıyamet Alameti: Yecûc ve Mecûc" başlığıyla mercek altına aldı. Mehdi meselesini ise Ömer Faruk Akkaya konuyla ilgili sahih rivayetler ışığında ve ilgili rivayetlerin manevî mütevatir derecesinde olduğunu belirten selef ve halef âlimlerinin görüşleri doğrultusunda "Beklenen Mehdi" başlığıyla sayfalarımıza taşıdı.

Soruşturma dosyasına bu sayıda katkı verenler arasında pek değerli üstad Abdurrahman Arslan, kıyamet ve alametleri konusunda yazmış olduğu dikkat çekici eserleriyle tanınan Yemenli âlim ve düşünür Ebubekir el-Adenî ve Prof. Dr. Kemal Sandıkçı var.

Bu sayının Mülakat bölümünde Emin Saraç hocaefendi ile yapılmış "İlmî Yakın Geçmişe Dair" sıcak bir sohbet; Tezakir bölümünde ise Musul'lu Tuğgeneral Mahmud Şît Hattâb'ın çarpıcı yaşam öyküsü yer almakta… Murat Türker ise "Şeair"i konuşalım dedi ve bazı "türedi" söylemlerin Müslümanları nerelere savurduğunu gözler önüne serdi. Dosya konularından biri olan Nüzul-i İsa meselesini, Talha Hakan Alp'in hazırladığı "Söyleşi" başlığı altında dergiye bir ek olarak koyduk.
Bir dahaki sayıda buluşmak ümidiyle sizleri Allah'a emanet eder, dualarınızı bekler, hayırlı okumalar dileriz.
www.rihledergisi.com.tr Tel: 0 212 631 24 43 - 531 50 30
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Rıhle dergisi

Rıhle dergisi kaliteli muhteviyatıyla 8. sayısına ulaştı.Bu sayıda, mesih deccal, Mehdi,Hindistan fıkıh konseyi,Emin Saraç Hocaefendiyle, çok önemli bir mülakat,Ebubekir Sifil ile Nüzülü İsa üzerine bir söyleşi gibi daha birtakım önemli meseleler le okuyucusuyla buluşuyor.Herkese bu kaliteli dergiyi tavsiye ediyorum..
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Rıhle dergisine dair

Rıhle Dergisinin 9. Sayısı Çıktı
606-RIHLE_9_Kapak_kck.gif
Rıhle Dergisinin 9. Sayısı “Ölümle Uyanacağımız Ebedî Hakikat: Ahiret” başlığıyla çıktı okuyucusunun karşısına. Dergi'nin "Rıhleden" başlıklı bölümünde gündeme dair şu not düşülmüş:

"İHH önderliğinde Filistin'deki kardeşlerimize insanî yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan filoya haydut İsrail devleti tarafından –hem de uluslar arası sularda– yapılan korsanlığı kınamıyoruz! Korsanların eylemleri kınanmaz!

İHH'nın başlattığı ve yürüttüğü bu girişimin her hal-u kârda başarıya ulaştığını söylemeliyiz. Devletlerin yapamadığını silahsız insanların yapabileceğini, meselenin, kendi içimizdeki bariyerleri aşma meselesi olduğunu bu onurlu girişim bir kere daha ortaya koymuştur. Bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, İslamî duyarlığın, yanına insanî duyarlığı da alarak yükselttiği bu ses açık bir şekilde gösteriyor.

Daru'l-Hikme'den de bir arkadaşımızın yer aldığı insanî yardım filosunda gayrimüslimler de bulunuyordu. Onların, bu ümmetin serveti üzerinde oturarak kendi halklarına karşı hilenin, yalanın, zorbalığın ve despotluğun her türlüsünü yaparken dışarıya bakan yüzlerinde acziyet ve zilletten başka bir şey bulunmayan bir kısım yöneticilerden daha haysiyetli olduklarına şahitlik ederiz! Mavi Marmara gemisine vaki alçakca saldırı, aslında mevcut kirli küresel hegemonyaya muhalif herkese ve her kesime yapılmıştır.

Kazanan, o saldırıda hayatını kaybedenlerdir.
Kazanan, o saldırıda aldığı yarayı ömür boyu onurla taşıyacak olanlardır.
Kazanan, o şanlı eylemin altına imza atan herkestir…
Bu mukaddes görev esnasında şehadet şerbetini içen kardeşlerimize,
Furkan Doğan'a
Cevdet Kılıçlar'a
Ali Haydar Bengi’ye
İbrahim Bilgen’e
Cengiz Songür’e
Çetin Topçuoğlu’na
Cengiz Akyüz’e
Necdet Yıldırım’a
Fahri Yıldız’a yüce Allah'tan rahmet diliyor, şehadetlerinin kabul buyurulmasını niyaz ediyoruz."
Dergi, bu sayıdaki muhtevasına dair şunları söylüyor:

"Ahir zaman"dan sonra "ahiret"i dosya konusu olarak işlemenin uygun olacağı düşüncesiyle "Ahirete Yakînen İman" konusunu ele alıyoruz.
Kur'an-ı Kerim'de "Allah'a iman" meselesinin zikredildiği ayetlerin pek çoğunda "ahirete iman"ın ona eşlik ettiği dikkat çekiyor. Dünya hayatının ancak yakin mertebesinde bir ahiret inancıyla istikamet üzere yaşanabileceği gerçeğinin en belirgin ifadesi bu olsa gerek…
İçinde yaşadığımız zaman diliminde ahiret inancıyla ilgili pek çok "arızalı yaklaşım" mevcut. Bunların bir kısmı "ötekine" bakan yüzümüzde ortaya çıkarken, bir kısmı bünyeye "iç hastalık" vasfıyla arız olmuş durumda.

Ahiretteki nihaî kurtuluşun çerçevesi ve şümulü ile ilgili modern savrulmalar arızanın birinci boyutunu teşkil diyor. Nihaî kurtuluş ve kazancın Ümmet-i Muhammed yanında –"tedarik edilmiş" belli şartları taşımaları halinde– Kitap ehlini de kapsayacağı görüşünün –Ehl-i Sünnet bir yana– tarih içinde herhangi bir İslamî fırka tarafından gündeme getirildiğinden haberdar değiliz. Dinlerarası Diyalog sürecinin inkâr edilemez bir biçimde katkıda bulunduğu bu savrulmanın "iman-küfür" sınırını berhava ettiğini ayrıca belirtmeye gerek yok!

Öte yandan, içine çektiği her anlamı buharlaştıran "sekülerleşme" süreci, ahiret bilincimizi de flulaştırıyor. Ahirete inandığını söyleyen, ancak hayatında bu inancın herhangi bir tezahürüne rastlanmayan, takva, zühd, istiğna… gibi kavramları sürgüne göndererek dünya hayatını gayrı müslimlerin algıladığı gibi algılayıp onlar gibi dizayn eden insan tipine bu kadar yoğun rastlanması hayra alamet değil…

Kur'an ahiret hayatını ana hatlarıyla zikretmişse, resmi somutlaştıran ve belirgin kılan unsurlar da Sünnet'te ifadesini bulmuştur. Yukarıda dile getirdiğimiz ikinci arıza tam da bu noktada kendisini gösteriyor. Sünnet-i Seniyye konusunda bilincimizde oluşturulan kara delikler bir yandan Sırat, Mizan, Şefaat, Kabir azabı… gibi hususlarda inkâra dayalı bir algı tarzının oluşmasına sebebiyet verirken, diğer yandan tarihsel teşbih/tecsim arızasını su yüzüne çıkarıyor.

Bütün bu hususlarda müstakim Müslümanlığın kırmızıçizgilerini, Sahabe'den devralınan İslam algısını bir kere daha ve ciddiyetle düşünmek, hatırlamak ertelenemez bir vecibe durumundadır.
Meselenin bütün boyutlarını kuşatmasına dikkat ettiğimiz dosya yazılarını ilgiyle okuyacaksınız.

Bu sayıda yer alan ilk yazı editörümüz Ebubekir Sifil hocanın “Yüzü Âhirete Dönük Yaşamak” başlıklı makalesi.
Dâru’l-Hikme hocalarından Talha Hakan Alp, “Ahiret Hayatının Mahiyeti: Haşrın Cismânîliği Meselesi” başlıklı makalesinde Ahiret hayatının mahiyetine dair izahata esas teşkil eden haşr-ı cismânî meselesini ve dirilişin hem beden hem ruhla mı, yoksa sadece ruhla mı olacağı konusunu ele aldı.

Yine Dârul-Hikme hocalarından Abdülkadir Yılmaz hoca “Kur’ân Kıraatinin Ölü İçin Sevap Değeri” başlıklı makalesinde ilgili konuyu dört mezhebe göre ele alarak Ehl-i Sünnet’in meseleye bakışını netleştirmeyi hedefledi.
Kur’an ve Hadîsler Işığında Şefaat İnancımız” başlıklı yazısında Yener Öztürk hoca (prof. dr.) şefaat meselesini mercek altına aldı.

Reenkarnasyon konusundaki çalışmalarıyla bilinen Veysel Güllüce hoca (prof. dr.) “Reenkarnasyon İddiaları Karşısında Kur’ân-ı Kerîm” başlıklı makalesinde Reenkarnasyon iddialarını Kur’ân merkezinde bir değerlendirmeye tâbi tuttu.
Ürdünlü değerli ilim adamı Said Fude hoca âhiret ahvâliyle ilgili hadisleri nasıl anlamamız gerektiğine dair bir makâleyle Rıhle’ye önemli bir katkıda bulundu.
Bu sayının soruşturma dosyasına katkı veren hocalarımız, Süleyman Toprak hoca (prof. dr.), Ürdün Üniversitesi hocalarından Râcih el-Kürdî (prof. dr.) ve İsa Rabîh (prof. dr.).
Bu sayının Mülakat bölümünde yine, muhterem Emin Saraç hocaefendi ile yaptığımız sıcak sohbetin devamını yayınlıyoruz. Geçen sayıda başlayan ve bu sayıda da devam eden, Türkiye yakın tarihindeki ilim ve davet çalışmalarına dair bu mülakatı ibret ve keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

Bu sayının serbest makaleler bölümüne ise Emre Yazıcı, Levent Kum ve Fatih Güldal yazılarıyla; katkıda bulundu.
Dergide ayrıca, Dâru’l-Hikme hocalarının katıldığı, “Kabir Azabı” konulu uzun bir yuvarlak masa toplantısını yayınlıyoruz. Kabir azabıyla ilgili hemen her konunun tartışıldığı bu açıkoturumu beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.

Nice yeni sayılarda buluşmak duasıyla sizleri Allah’a emanet ediyoruz.
Çalışmak bizden; muvaffakiyet Allah’tandır.
NOT: Rihle’nin 3. Yıla girmesi münasebetiyle, 9. Sayıdan itibaren 1 Yıl abone olan her okuyucumuza, Ebubekir Sifil Hocanın 288 sayfa “Çağdaş Dünyada İslami Duruş” adlı kitabını hediye edeceğimiz bir kampanya başlatıyoruz.

Rihle’nin uzun soluklu yürüyüşüne katkı adına çevrenizde başlatacağınız abone çalışmasıyla hız ve destek vereceğinizi biliyor 10. sayımızda tekrar buluşmayı yüce Mevlâ’dan niyaz ediyoruz…
RIHLE_9_Kapak_orta(1).jpg
 

arifan yolcusu

Profesör
Katılım
9 Ağu 2010
Mesajlar
1,303
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Dergah-ı Mualla
sifil hocamızdan Mevla razı olsun hoş işler yapmakta,
sanaldan takip edebiliyoruz...
özellikle uluslararası alimler birliği faaliyetlerinde daha güçlü olursa,
islam dünyası için çok önemli bir işlevi yerine getirecektir...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
k1.png

Dergi
k4.png


16:50, 07 Aralık 2010 Salı

rihle555.jpg


Dünyevileşmenin teorik yansımaları
Rıhle dergisi bu sayısında dünyevîleşmenin bir "problem" olduğu ve bu problemin hangi süreçler sonucunda hayatımıza "temel belirleyici" olarak nüfuz ettiği konusuna eğiliyor.




Dünya Bülteni / Kültür Servisi

Dünyevîleşmenin bir "problem" olduğu ve bu problemin hangi süreçler sonucunda hayatımıza "temel belirleyici" olarak nüfuz ettiği konusu henüz hak ettiği ölçüde ilgimizi çekmiyor. Zira o, hayatımıza derinlemesine nüfuz etmiş olması itibariyle "var"; ama kendisini kolay ele vermemesi, varlığını hissetmemizi sağlayan mekanizmaları en rafine metotlarla devre dışı bırakması ve adeta bilincimizi dumura uğratan bir "uyuşturucu" etkisiyle bizi "fark ettirmeden" kendisine bağlaması itibariyle "yok"!

Modern zamanların postmodern aşamaya evrildiği günümüzde insanlık olarak içinde bulunduğumuz durumu farklı kelimelerle ifade etmek mümkün. Ama şu bir gerçek ki, durumu ifade etmek için hangi kelimeyi kullanmayı tercih edersek edelim, hakikat değişmeyecektir: Yaşadığımız durum tam anlamıyla "dünyevîleşme"dir!

"Dünya hayat"ın mutlaklaştırılması, insanın heva ve heveslerinin meşruiyetin hem biricik kaynağı, hem de biricik ölçüsü olarak hayatın merkezine yerleştirilmesi, insanlık dışındaki âlemlerin, öte dünyanın ve manevî değerlerin şu veya bu tarzda yok sayılması dünyevîleşme olgusunun dışavurumları olarak işaretlenmesi gereken olgulardır.

Rıhle bu sayıda buna dikkat çekmeyi amaçlamakta. Bu sayının ilk yazısı Ebubekir Sifil’in “Kutsalın Postmodern Tanımı ya da Seküler Dindarlık” başlıklı makalesi. Sifil bu makalede Müslüman zihinlere tebelleş olan sekülerleşme/dünyevileşme sürecini ve bu sürecin belirleyiciliğinde ortaya çıkan din yaklaşımlarını masaya yatırıyor. Bedri Gencer “Seküler Gelenekten Seküleristik Modernliğe” başlıklı makalesinde farklı bir kavramsal zemin kurguluyor, daha doğrusu birtakım temel kavramların yaygın anlamlarının tartışmalı olduğu tezini işleyerek mühim tesbitlerde bulunuyor.

“Dünyevîleşme “Hayatımızın Öncelikleri” Krizini İşâretler” başlıklı makalesinde Serdar Demirel telakkide modern olmakla modern çağda yaşamak arasındaki farkı, Zihniyet alanında yaşanan modern değişimlerin dünyevîleşmeyi nasıl tetiklediğini ve yaşanan zihinsel dönüşümü anlatıyor. “Örfle Muamma Arasında Sıkışıp Kalan Sekülerizm/Dünyevilik” başlıklı makalesinde Suheyb Öğüt dünyevileşme konusuna farklı bir perspektiften yaklaşıyor.

Abdurrahman Arslan’ın yanısıra bu sayının soruşturma dosyasına Yemenli âlim Hasan Makbulî el-Ehdel , Mehmet Bayraktar, Mehmet Paçacı hoca ve Salim Öğüt hoca yazılarıyla katkıda bulundular.

Bu sayının “Mülakat” bölümünde Şaban Teoman Duralı ile yapılmış; “Bediiyat” bölümünde Fevzi Günüç’ün “Ruh ve Beden Dengesinde Hat Sanatının Rolü” başlıklı yazısı ve “İntikad” bölümünde Ahmed Tahir Dayhan’ın “Sahâbeyi Ayırmamak” başlıklı tenkit yazısı var. “Tezakir” bölümünde ise Fatih Dersiam Mücîzlerinden Merhum (Mustafa) Şevket Efendinin hayatı, Manastırlı İsmail Hakkı’nın kaleminden Rıhle okurlarına sadeleştirilerek sunulmakta.

Bu sayıya ayrıca Talha Hakan Alp “Muhammed Imara ve Modern Dönem Arap İslam Düşüncesi Üzerine Mülahazalar” başlıklı yazısıyla, Fatih Güldal “Âmin Alayı” başlıklı yazısıyla, Erdal Kurgan “Postmodernizm, Din Ve Kafa Karışıklığı” başlıklı yazısıyla ve Murat Türker “Selefi Tezyife Reddiye veya Farklı Bir Saltanat Analizi” başlıklı yazısıyla katkıda bulunmuşlar.




 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
RihleKitap Web Sitesi Yayında
692-RIHLE_KITAP_YAYINDA.JPG
Uzun bir süredir bakımda olan RıhleKitap sitesi online yayına başladı.
"Zihnimizi işgale kapatan kitaplar" sloganıyla yola çıkan RıhleKitap bundan böyle yeni internet adresinde.
Daru'l-Hikme'nin yayınevi olan RıhleKitap'a www.rihlekitap.com adresinden ulaşıp kitap ve dergi siparişlerinizi verebilirsiniz.
Tüm gönüldaşlara duyurulur.
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Hayırlı uğurlu olsun.
Yararlan(a)masam da Cümle Mühendisi'ne katılıyorum, kesinlikle takip edilmesi gereken bir dergi.
Yalnız, acaba bayilere dağıtımında sıkıntı mı var derginin? Baktığım birkaç kitapçıda, sadece eski sayıları bulunuyordu..
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Rıhle Dergisi latif tehlikeye dikkat çekiyor

Ebubekir Sifil hocanın "Kutsalın Postmodern Tanımı ya da Seküler Dindarlık" başlıklı makalesi. Hoca bu makalede Müslüman zihinlere tebelleş olan sekülerleşme/dünyevileşme sürecini ve bu sürecin belirleyiciliğinde ortaya çıkan din yaklaşımlarını masaya yatırıyor ve mevzuyla ilgili mühim tesbitler yapıyor.
  • rihle-dergisi-latif-tehlikeye-dikkat-cekiyor-medium-0.jpg
10. sayısıyla okuyucunun karşısına çıkan Rıhle dergisi, Müslümanlara tebelleş olan dünyevileşme olgusunu masaya yatırıyor. Meselenin hassasiyeti, "dünyevîleşme" dediğimiz durumun -kelimenin bütün anlam boyutlarıyla- "letafetinden" kaynaklanıyor. Dünyevîleşmenin bir "problem" olduğu ve bu problemin hangi süreçler sonucunda hayatımıza "temel belirleyici" olarak nüfuz ettiği konusu henüz hak ettiği ölçüde ilgimizi çekmiyor. Zira o, hayatımıza derinlemesine nüfuz etmiş olması itibariyle "var"; ama kendisini kolay ele vermemesi, varlığını hissetmemizi sağlayan mekanizmaları en rafine metotlarla devre dışı bırakması ve adeta bilincimizi dumura uğratan bir "uyuşturucu" etkisiyle bizi "fark ettirmeden" kendisine bağlaması itibariyle "yok"!


Modern zamanların postmodern aşamaya evrildiği günümüzde insanlık olarak içinde bulunduğumuz durumu farklı kelimelerle ifade etmek mümkün. Ama şu bir gerçek ki, durumu ifade etmek için hangi kelimeyi kullanmayı tercih edersek edelim, hakikat değişmeyecektir: Yaşadığımız durum tam anlamıyla "dünyevîleşme"dir!
"Dünya hayat"ın mutlaklaştırılması, insanın heva ve heveslerinin meşruiyetin hem biricik kaynağı, hem de biricik ölçüsü olarak hayatın merkezine yerleştirilmesi, insanlık dışındaki âlemlerin, öte dünyanın ve manevî değerlerin şu veya bu tarzda yok sayılması dünyevîleşme olgusunun dışavurumları olarak işaretlenmesi gereken olgulardır.

Rıhle bu sayıda işte bu "latif tehlike"ye dikkat çekiyor.

Bu sayının ilk yazısı Ebubekir Sifil hocanın "Kutsalın Postmodern Tanımı ya da Seküler Dindarlık" başlıklı makalesi. Hoca bu makalede Müslüman zihinlere tebelleş olan sekülerleşme/dünyevileşme sürecini ve bu sürecin belirleyiciliğinde ortaya çıkan din yaklaşımlarını masaya yatırıyor ve mevzuyla ilgili mühim tesbitler yapıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi hocalarından Bedri Gencer hoca "Seküler Gelenekten Seküleristik Modernliğe" başlıklı makalesinde farklı bir kavramsal zemin kurguluyor, daha doğrusu birtakım temel kavramların yaygın anlamlarının tartışmalı olduğu tezini işleyerek mühim tesbitlerde bulunuyor. "Dünyevîleşme "Hayatımızın Öncelikleri" Krizini İşâretler" başlıklı makalesinde Serdar Demirel hoca telakkide modern olmakla modern çağda yaşamak arasındaki farkı, Zihniyet alanında yaşanan modern değişimlerin dünyevîleşmeyi nasıl tetiklediğini ve yaşanan zihinsel dönüşümü anlatıyor. "Örfle Muamma Arasında Sıkışıp Kalan Sekülerizm/Dünyevilik" başlıklı makalesinde Suheyb Öğüt dünyevileşme konusuna farklı bir perspektiften yaklaşıyor.

Çok değerli üstad/düşünür Abdurrahman Arslan'ın yanısıra bu sayının soruşturma dosyasına Yemenli âlim Hasan Makbulî el-Ehdel hoca, Ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Bayraktar hoca, Washington Din İşleri Müşaviri Mehmet Paçacı hoca ve ve geçirdiği ağır bir kalp rahatsızlığı sebebiyle şu an hastanede tedavi görmekte olan Salim Öğüt hoca yazılarıyla katkıda bulundular.

Bu sayının "Mülakat" bölümünde Şaban Teoman Duralı hoca ile yaptığımız, önemli tesbitleri havî sıcak bir sohbet; "Bediiyat" bölümünde Fevzi Günüç hocanın "Ruh ve Beden Dengesinde Hat Sanatının Rolü" başlıklı yazısı ve "İntikad" bölümünde Ahmed Tahir Dayhan hocanın "Sahâbeyi Ayırmamak" başlıklı tenkit yazısı var. "Tezakir" bölümünde ise Fatih Dersiam Mücîzlerinden Merhum (Mustafa) Şevket Efendinin hayatı, Manastırlı İsmail Hakkı'nın kaleminden Rıhle okurlarına sadeleştirilerek sunuldu.

Bu sayıya ayrıca Talha Hakan Alp hoca "Muhammed Imara ve Modern Dönem Arap İslam Düşüncesi Üzerine Mülahazalar" başlıklı yazısıyla, Fatih Güldal "Âmin Alayı" başlıklı yazısıyla, Erdal Kurgan "Postmodernizm, Din Ve Kafa Karışıklığı" başlıklı yazısıyla ve Murat Türker "Selefi Tezyife Reddiye veya Farklı Bir Saltanat Analizi" başlıklı yazısıyla katkıda bulundular.

milli gazete
 

serkan..

Profesör
Katılım
5 Eyl 2009
Mesajlar
1,305
Tepkime puanı
169
Puanları
0
teşekkürler

bu aralar epey boşladım dergi okumalarını hatırlatmış oldunuz sağolun
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
RIHLE' YE dAİR


08_Aralik_2010_13_16_01_5946771502.jpg


 
10. sayısıyla okuyucunun karşısına çıkan Rıhle dergisi, Müslümanlara tebelleş olan dünyevileşme olgusunu masaya yatırıyor.

Meselenin hassasiyeti, "dünyevîleşme" dediğimiz durumun –kelimenin bütün anlam boyutlarıyla– "letafetinden" kaynaklanıyor. Dünyevîleşmenin bir "problem" olduğu ve bu problemin hangi süreçler sonucunda hayatımıza "temel belirleyici" olarak nüfuz ettiği konusu henüz hak ettiği ölçüde ilgimizi çekmiyor. Zira o, hayatımıza derinlemesine nüfuz etmiş olması itibariyle "var"; ama kendisini kolay ele vermemesi, varlığını hissetmemizi sağlayan mekanizmaları en rafine metotlarla devre dışı bırakması ve adeta bilincimizi dumura uğratan bir "uyuşturucu" etkisiyle bizi "fark ettirmeden" kendisine bağlaması itibariyle "yok"!

Modern zamanların postmodern aşamaya evrildiği günümüzde insanlık olarak içinde bulunduğumuz durumu farklı kelimelerle ifade etmek mümkün. Ama şu bir gerçek ki, durumu ifade etmek için hangi kelimeyi kullanmayı tercih edersek edelim, hakikat değişmeyecektir: Yaşadığımız durum tam anlamıyla "dünyevîleşme"dir!

"Dünya hayat"ın mutlaklaştırılması, insanın heva ve heveslerinin meşruiyetin hem biricik kaynağı, hem de biricik ölçüsü olarak hayatın merkezine yerleştirilmesi, insanlık dışındaki âlemlerin, öte dünyanın ve manevî değerlerin şu veya bu tarzda yok sayılması dünyevîleşme olgusunun dışavurumları olarak işaretlenmesi gereken olgulardır.
Rıhle bu sayıda işte bu "latif tehlike"ye dikkat çekiyor.

Bu sayının ilk yazısı Ebubekir Sifil hocanın “Kutsalın Postmodern Tanımı ya da Seküler Dindarlık” başlıklı makalesi. Hoca bu makalede Müslüman zihinlere tebelleş olan sekülerleşme/dünyevileşme sürecini ve bu sürecin belirleyiciliğinde ortaya çıkan din yaklaşımlarını masaya yatırıyor ve mevzuyla ilgili mühim tesbitler yapıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi hocalarından Bedri Gencer hoca “Seküler Gelenekten Seküleristik Modernliğe” başlıklı makalesinde farklı bir kavramsal zemin kurguluyor, daha doğrusu birtakım temel kavramların yaygın anlamlarının tartışmalı olduğu tezini işleyerek mühim tesbitlerde bulunuyor. “Dünyevîleşme “Hayatımızın Öncelikleri” Krizini İşâretler” başlıklı makalesinde Serdar Demirel hoca telakkide modern olmakla modern çağda yaşamak arasındaki farkı, Zihniyet alanında yaşanan modern değişimlerin dünyevîleşmeyi nasıl tetiklediğini ve yaşanan zihinsel dönüşümü anlatıyor. “Örfle Muamma Arasında Sıkışıp Kalan Sekülerizm/Dünyevilik” başlıklı makalesinde Suheyb Öğüt dünyevileşme konusuna farklı bir perspektiften yaklaşıyor.

Çok değerli üstad/düşünür Abdurrahman Arslan’ın yanısıra bu sayının soruşturma dosyasına Yemenli âlim Hasan Makbulî el-Ehdel hoca, Ankara üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim görevlisi Mehmet Bayraktar hoca, Washington Din İşleri Müşaviri Mehmet Paçacı hoca ve ve geçirdiği ağır bir kalp rahatsızlığı sebebiyle şu an hastanede tedavi görmekte olan Salim Öğüt hoca yazılarıyla katkıda bulundular.

Bu sayının “Mülakat” bölümünde Şaban Teoman Duralı hoca ile yaptığımız, önemli tesbitleri havî sıcak bir sohbet; “Bediiyat” bölümünde Fevzi Günüç hocanın “Ruh ve Beden Dengesinde Hat Sanatının Rolü” başlıklı yazısı ve “İntikad” bölümünde Ahmed Tahir Dayhan hocanın “Sahâbeyi Ayırmamak” başlıklı tenkit yazısı var. “Tezakir” bölümünde ise Fatih Dersiam Mücîzlerinden Merhum (Mustafa) Şevket Efendinin hayatı,Manastırlı İsmail Hakkı’nın kaleminden Rıhle okurlarına sadeleştirilerek sunuldu.

Bu sayıya ayrıca Talha Hakan Alp hoca “Muhammed Imara ve Modern Dönem Arap İslam Düşüncesi Üzerine Mülahazalar” başlıklı yazısıyla, Fatih GüldalÂmin Alayı” başlıklı yazısıyla, Erdal KurganPostmodernizm, Din Ve Kafa Karışıklığı” başlıklı yazısıyla ve Murat Türker “Selefi Tezyife Reddiye veya Farklı Bir Saltanat Analizi” başlıklı yazısıyla katkıda bulundular.


NOT: Bu kalitede bir dergi , kanaatime göre Türkiyede henüz yok.Değerini bilelim.(İttiba)







http://www.ihvanforum.org/haberoku-2527-Rihle_sarsmaya_devam_ediyor.htmlhttp://www.ihvanforum.org/haberoku-2527-Rihle_sarsmaya_devam_ediyor.html



Rıhle dergisi, 10. sayısıyla Müslümanın azılı düşmanı dünyevileşme olgusunu masaya yatırıyor


http://www.ihvanforum.org/haberoku-2527-Rihle_sarsmaya_devam_ediyor.htmlhttp://www.ihvanforum.org/haberoku-2527-Rihle_sarsmaya_devam_ediyor.html




 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Rıhle10

13 ARALIK 2010
PZT 01:10



Dünyevîleşme, daha önce hiç yaşamadığımız bir vakıa, bir "ahir zaman illeti" olarak hayatımızda hüküm-ferma durumda. Bugünlerde 1432. yılını idrak etmekte olduğumuz uzun İslam tarihi boyunca dünyayla bağlantımız bu boyut ve derinlikte olmadı hiçbir zaman. Zira hiçbir zaman "dünyaya bağımlı" yaşamadık biz. Arada bir paçalarımıza bulaştığı olduysa da, onunla aramızdaki mesafeyi korumayı hep bildik. Arada bir gaflete daldığımız, Yaratan'ı ve dünyaya geliş gayemizi unuttuğumuz oldu elbette; ama hiçbir zaman hayata ve ölüme "öteki" gibi bakmadık.

Tam da yaşadığımız süreci işaret ediyor olması hasebiyle Ümmet'in gündemine girmesi için sık tekrarladığımız bir hadis var: Bir keresinde Efendimiz (s.a.v), Sahabe'de Sevbân (r.a)'ın şahsında bizlere hitaben şöyle buyurmuştu: "Ziyafette bulunanların birbirlerini sofranın başına davet ettiği gibi kavimlerin de dört bir yandan toplanıp sizin başınıza üşüşeceği günler yakındır (ya da "üşüştüğünde haliniz nice olur?)!" Orada bulunan sahabîler, "Bu durum bizim sayımızın azlığından mı olacak?" diye sorar. Efendimiz (s.a.v)'in cevabı düşündürücüdür: "Hayır, sayınız çok olacak. Ancak selin sürükleyip götürdüğü çer-çöp gibi (dağınık ve zayıf) olacaksınız. Düşmanlarınızın kalbinden size karşı duydukları heybet ve korku silinecek; sizin kalbinizde de "vehn" olacak." Sahabe yine sorar: "Vehn nedir ey Allah'ın Resulü?" Efendimiz (s.a.v)'in cevabı, tam olarak "dünyevîleşme" illetine denk düşmektedir: "Vehn, dünyayı (bir rivayette "hayatı") sevmeniz ve ölümden ikrah etmenizdir."1

Ali el-Kari merhum bu rivayeti şerh ederken hayli calib-i dikkat şeyler söyler. Hadisin ifadelerinden hareketle, Ümmet-i Muhammed'in başına üşüşecek olanların, Ümmet'in mülkünü kolaylıkla gasb edeceğini, herhangi bir problemle karşılaşmadan Ümmet'in malını afiyetle bölüşüp yiyeceğini, buna da Ümmet'in bölük-pörçük durumunun sebebiyet vereceğini söyler. Bir şey daha ilave eder: Dünya sevgisi ve ölümden ikrah, bir bütünün iki parçası gibi birbirini gerektiren iki husus olarak (dünyayı sevdiğinizde ölümü arzu etmezsiniz, ölümden ikrah da dünyaya bağımlılığı doğurur) Mü'minler'i Din'de zayıflık göstermeye davet eder ki, Mü'minler'in apaçık düşmanından gelen bir çağrıdır.

Hemen burada bir tasrihte bulunalım: Dünyevîleşme illetine yaptığımız vurgunun maksadı, dünyayla ilişkimizin "olması gereken" zeminde ve tarzda tesisinin elzemiyetine dikkat çekmektir. Müslümanlar şehirler kurmasın, keşifler yapmasın demiyoruz. Korumakla mükellef olduğumuz üç hukukun, "hukukullah"ın, "hukuku'l-ibad"ın ve "hukuku'n-nefs"in zayi olmaması neyi gerektiriyorsa o elbette yapılmalıdır. Ancak "güçlü olmak" adına güce perestiş edenlerin durumuna düşmemek için, hayatı konforize etmek adına nefse zebun olmamak için, varlığı ve eşyayı, hayatı ve ölümü "müslümanca" anlamlandırmak için gözetilmesi gereken bir denge vardır ve o kalbimizde "vehn" bulundukça biz o dengeyi kurma şansına hiçbir zaman sahip olamayacağız.
Rıhle dergisinin 10. sayısı, ahir zamanda bünyeye musallat olan işbu "dünyevîleşme" illetine dikkat çeken dosyayla çıktı. Diğer sayılarda olduğu gibi bu sayıda da yurt içinden ve dışından birçok değerli ilim adamı ve yazarın katkısı var. Tezakir, Mülakat, Kitabiyat ve diğer bölümlerde de ilgiyle okuyacağınız yazılar bulunuyor.

Bir noktayı dikkatlerinize sunarak bitireyim: Rıhle'nin sahip olduğu format ve muhtevadaki bir derginin günümüz şartlarında dışarıdan katkı almadan ayakta durması ve uzun soluklu olması pek mümkün değil. Rabb-i Zülcelal'e sonsuz hamd-u sena olsun ki, üçüncü yılına girmiş bulunan Rıhle bugüne kadar ciddi anlamda herhangi bir tıkanma durumu yaşamadı. Bunu sağlayanın, okuyucusuyla arasındaki ilişkinin "paranı ver, dergini al"ın çok ötesinde ve derininde, "gönül" seviyesinde seyretmesi olduğunu düşünüyorum. Asıl önemli olan bunun muhafaza ve idamesidir.
1 Ebû Dâvud, "Melâhim", 5; Ahmed b. Hanbel, II, 359, V, 278...
Ebubekir Sifil​
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
rihle-11.jpg


İmaj ve Teşebbüh


Rıhle, 11. sayısında “İmaj ve Teşebbüh” konusuyla çıktı
okuyucunun karşısına. Derginin kapak spotu: “Yabancılaşmanın ayartıcı iğvası: İmaj ve Teşebbüh”
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi, “küreselleşme” vakıasının “evrensel bir kaçınılmazlık” olarak görülmesi ve gösterilmesi dolayısıyla insanlık tarihinin geride bıraktığı zaman dilimlerine benzemiyor. Hayatı batılılar gibi yaşamak bu vakıanın olmazsa olmazlarının başında geliyor.
Küreselleşme vakıasının Müslümanlar üzerinde yaptığı etki, diğerleriyle kıyaslanamayacak sonuçlara yol açmış olması bakımından farklı değerlendirilmek durumunda. Zira Müslümanlar tarih boyunca –kendileri başkalarına benzemekten titizlikle uzak durdukları gibi– başkalarını kendilerine benzemekten sürekli olarak sakındırmışlardır. Bunu bir “izzet” meselesi olarak gören İslam ümmeti, ahir zamanda dehşet verici bir dönüşüm sürecine maruz kaldı. Hakkın ve hakikatin şahitleri olan Müslümanlar bu süreçte kılık kıyafetlerinden şehirlerine, din ve dünya algılarına kadar her alanda “öteki”ne daha çok benzediğini ispatlamanın yarışı içinde adeta. Modern şehirler, modern insanlar, modern kurumlar, ilişkiler, iletişim tarzları…
Bütün bunlar bizi, bir zamanlar kılık-kıyafette benzeşmeye bile tahammül edemeyen İslam ümmetini gayrimüslimlerin izzetini ikrar ederken kendi zilletinin altına gönüllü olarak imza atar duruma getirdi, farkında değiliz. Zira kendisini başkasına benzetme tavrında, benzetenin benzetilene öykünmesi ve ta’zimi bahis konusudur.
Bu ülkede kılık-kıyafet devrimi gibi bir olaya muhatap olmuş milletimiz, yeni yetişen nesillerine, başındaki sarığı çıkarmaktansa ölümü tercih eden insanın tavrını nasıl anlatır? Divan edebiyatındaki “şarap” mazmunundan, “kafa çekme”den başka bir şey anlamayan, koca bir tarihi ve medeniyeti miyop gözlerinin algıladığından ibaret zanneden zavallı nesiller çoktan “görüntüsünü çoğalttıkları kavimden” olmuşlardır…
Ötekine benzeme illeti, sadece hayatın görünen alanlarında değil, görünmeyen alanlarda da icra-yı faaliyet etmektedir. İbadette müslüman, ekonomide kapitalist, siyasette liberal, uluslar arası ilişkilerde küreselleşme yanlısı, Avrupa Birliği hedefinde tutucu… insan tipi, o mahut “benzeme” illeti olmadan nasıl mümkün olabilirdi?!
Rıhle 11. sayısında, benliğimizi sarmış bulunan “ötekine benzeme” histerisini mercek altına alıyor. Önceki kuşaklar “benzeme-teşebbüh” denildiğinde sadece kılık-kıyafette benzemeyi anlar ve o noktada yoğunlaşırdı. Buna şaşırmamak gerekir. Zira fıtrî zamanlarda “benzeme” illetinin kılık-kıyafetten başka bir alana sirayet etme şansı yoktu.
Şimdi ise “küreselleşmiş” dünyada “açık toplum” türküleri söylüyoruz. “Ötekine benzeme” vakıası bireysel ve toplumsal hayatımızı neredeyse tamamen kuşatmış bulunuyor. Rıhle de bu sayıda bu problemin mahiyet ve boyutlarını mercek altına alıyor.
Bu sayının ilk yazısı, derginin genel yayın yönetmeni Ebubekir Sifil hocanın “Ötekine Bezeyerek Ötekileşme” başlıklı makalesi. Sifil hoca bu makalede, günümüz dünyasında Müslümanların gayr-i Müslimlerle ilişkilerini ve hâkim paradigmanın rengiyle boyanmaya başlamış olan değerlerimizi masaya yatırarak önemli tesbitlerde bulunuyor. Dâru’l-Hikme hocalarından Talha Hakan Alp hoca, “Kafirlere Teşebbühün Fıkhî Boyutu” başlıklı makalesinde kafirlere benzeme sorununu bir fakih perspektifiyle ele alıyor ve konuyu dünüyle bugünüyle değerlendiriyor. “İmaj, Yabancılaşma Krizi ve Teşebbüh Hadisi” başlıklı makalesinde Serdar Demirel hoca teşebbüh hadisine farklı bir perspektiften bakıyor. “Ȃhir Zamanda Tesettürü Konuşmak veya Bediüzzaman’ın Tesettür Risalesi Üzerine Birkaç Mülȃhaza” başlıklı makalesinde Burak Ertürk, Üstad Said Nursî’nin tesettür yaklaşımından hareketle modern zamanların Müslümanlarının tesettür telakkisini mercek altına alıyor. “İmaj ya da Küresel Benzeşim İçerisinde Müslüman Birey” başlıklı makalesinde Mehmet Özay hoca imaj konusunu sosyolojik kavramsallaştırmalar bağlamında ele alıyor ve imajın Müslümanlara taalluk eden boyutunu sorguluyor. “Bir İletişim Felsefesine Doğru: Laik İkonoloji ve Yeni-Paganizmin Hem Vasatı, Hem de Vasıtası Olarak Medya” başlıklı makalesinde Yusuf Kaplan hoca, kapsamlı bir iletişim felsefesi geliştirme çalışması yaparken okuyucuya ufuk açıcı bir perspektif sunuyor. Zahit Yıldız “Gayri Müslimlere Benzeme Konusundaki Hadisler Ve Sübut Durumları” başlıklı yazısında mevzuya dair rivayetleri sübut ve sıhhat açısından ele alıyor.
İzmir’den Hüseyin Avnî hocanın yanı sıra bu sayının “Soruşturma” bölümüne Suudlu araştırmacı Halid b. Abdullah el-Müzeyyinî hoca katkıda bulundular.
Bu sayının “Mülâkât” bölümünde Mısır Dâru’l-İftâ müdürü Amr el-Verdânî hoca ile yapılan, İslamî ilimler tasavvur ve usulüne dair mühim mütalaaları hâvî ilmî bir sohbet; “İntikad” bölümünde Ahmed Tahir Dayhan hocanın “Ebû Hureyre’yi Anlamak” başlıklı serî tenkit yazısının üçüncü bölümü var.
Bu sayının serbest makalelerine ise Kadir Mısıroğlu “Batılılaşma mâcerâmız ve İflâsın eşiğindeki batı” başlıklı makalesiyle, Erdal Kurgan, “Yapısal Dönüşüm: Kamusalın Örtülenmesi Ya da Mahremiyetin Kamusallaşması” başlıklı yazısıyla, Fatih Güldal “İlk Mektep Çocuklarının Bayram Günü: Amin Alayı” başlıklı yazısıyla, Yusuf Hanif, Juan R. I. Cole’ün “Efgânî’nin Mısır Hayatına Dair Bazı Yeni Tesbitler” başlıklı makalesinin tercümesiyle katkıda bulunmuşlar.
Rıhle 11 Muhtevası:
Ötekine Bezeyerek Ötekileşme/Ebubekir Sifil
Kafirlere Teşebbühün Fıkhî Boyutu/Talha Hakan Alp
İmaj, Yabancılaşma Krizi ve Teşebbüh Hadisi/Serdar Demirel
Âhir Zamanda Tesettürü Konuşmak veya Bediüzzaman’ın Tesettür Risalesi Üzerine Birkaç Mülâhaza/Burak Ertürk
İmaj ya da Küresel Benzeşim İçerisinde Müslüman Birey/Mehmet Özay
Bir İletişim Felsefesine Doğru: Laik İkonoloji ve Yeni-Paganizmin Hem Vasatı, Hem de Vasıtası Olarak Medya/Yusuf Kaplan
Gayri Müslimlere Benzeme Konusundaki Hadisler Ve Sübut Durumları/Zahit Yıldız
Soruşturma: Hüseyin Avnî, Halid b. Abdullah el-Müzeyyinî
Mülâkât: Amr el-Verdânî
İntikad: Ebû Hureyre’yi Anlamak/Ahmed Tahir Dayhan
Batılılaşma mâcerâmız ve İflâsın eşiğindeki batı/Kadir Mısıroğlu
Yapısal Dönüşüm: Kamusalın Örtülenmesi Ya da Mahremiyetin Kamusallaşması/Erdal Kurgan
İlk Mektep Çocuklarının Bayram Günü: Âmin Alayı/Fatih Güldal
Efgânî’nin Mısır Hayatına Dair Bazı Yeni Tesbitler/Juan R. I. Cole
Kitâbiyât
Teşebbüh gibi can yakıcı ve mühim bir meseleyi masaya yatıran ve istikrarlı adımlarla yürüyüşünü sürdüren Rıhle’ye bu muazzam seyahatinde başarılar diliyoruz.


 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Ehli Sünnetin Kalesi RIHle Dergisini destekleyelim..inş..Türkiyeye yakışan kalitede içeriğe sahip güzide bir dergi...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Rıhle: Varlığa ve hakikate ''köklü'' yolculuk

Varlığa ve hakikate "kök"lü yolculuk: Rıhle
804-VARLIGA_VE_HAKIKATE_KOKLU_YOLCULUK.jpg
Türkiye'nin en iyi "haber" portallerinden Timetürk'ün yayın yönetmeni Turan Kışlakçı kardeşim, bir gün, Fatih'te Pınar'ın eski bürosunda Umran'ın hummalı hummalı yeni sayısının hazırlıklarıyla uğraşırken, "Yusuf Hocam, gel seni ilginç bir yere götüreyim; çok sevecek ve sevineceksin" dedi. Ve beni Fatih'te İtfaiye'nin arka sokaklarındaki mütevazı bir binanın önüne getirip bıraktı...

Küçük bir levha vardı binanın giriş kapısının üzerinde, "Dâru'l-Hikme" yazan: "Nasıl yani?" diye hayretimi ifade etmeye kalmadan, kapının zilini çaldı Turan ve iki arkadaş "hoş geldiniz hocam" diyerek bizi içeri aldı.
Ayakkabılarımızı çıkararak süzülüverdiğimiz bir evdi girdiğimiz yer: Yerlerde kilimler, odalarda birkaç masa, duvarlarda sade hat tabloları ve birkaç bilgisayarla, bilgisayarların başında harıl harıl çalışan birkaç genç arkadaş...

İlk tepkim, "Dâru'l-Hikme, güzel de; buradan bir şey çıkar mı, Turan?" şeklinde olmuştu. Nitekim birkaç yıl, bir ses soluk çıkmadı oradan. Meğer bu sessizlik, "fırtına öncesi bir sessizlik"miş. En önemlisi de, Ebubekir Sifil gibi mütevazi bir düşünürün işin "başında" olduğunu söylememişti Turan kardeşim.

"Dâru'l-Hikme" gibi iddialı bir isim; ve mütevazı, iddiasız, daracık bir yer. Buradan ne çıkar, diye düşünüyor insan ister istemez. Ama galiba asıl büyük işler, asil işler, kalıcı ve köklü işler, büyük iddialarını "iddiasız" bir üslûpla fakat kendinden emin bir hâlet-i rûhiye ile telâffuz ederek yola revân olan hakikat yolcularının eseri oluyor.

Tıpkı Efendimiz (sav) ve eşsiz eseri gibi: İnsanlığa rahmet ve hidâyet rehberi olarak bıraktığı derin, köklü, sarsılmaz iz gibi. O'nun "vâris"lerine yakışan ve onlardan beklenen de, bu, değil mi?
Ebubekir Sifil, Taha Hakan Alp, Serdar Demirel ve Ömer Faruk Tokat. Bu isimleri bir tarafa not edin, yakından takip edin. Başka isimler de var elbette.
Bu isimler, medeniyetin temel yapıtaşları demek olan ilim, irfan ve hikmet menzillerinin yollarını açıyor, taşlarını döşüyorlar. İlim, mekke sürecinde hakikatin hayat bulduğu; irfan medine sürecinde hakikatin hayat olduğu; hikmetse, medeniyet sürecinde hakikatin herkese hayat sunduğu üç temel menzili, varoluş ve hakikat yolculuğunun.

İşte çağdaş bir İslâm düşüncesi ve hayat-dünya tasavvuru inşa edilecekse, bu üç menzilde de eşzamanlı ve ardışık olarak yolculuğa çıkmakla mümkün bu. Bu üç menzilin kapıları birbirine bakıyor ve birbirine açılıyor sürekli olarak.

Bu üç menzile, tevhid, tenzih ve teşbih; ya da ilâhî şiar, nebevî şuur ve beşerî şiir veya vücud, vicdan ve vecd menzilleri olarak da bakabiliriz.
Ümmîleşmeden ümmetleşemeyiz; yani her şeyin "ana"sı (yegâne "vasat" olan ümmet) katına yükselemeyiz. Ümmîleşmenin yolu, nebevî yolculuğun bize "şâhid, mübeşşir ve nezîr" sıfatlarıyla sunduğu âlim, ârif ve hakîm figürlerine aynı ânda hayat buldurtabilmekten geçiyor.
İşte Dâru'l-Hikme'nin mütevazı erleri, geleceğimizi inşa edecek esaslı bir ilim, irfan ve hikmet geleneğinin tohumlarını toprağa düşürdüler ve tohumun meyveye durması için durmadan yol alıyorlar: Sahici, samimi, nitelikli, gönendirici, ufuk ve çığır açıcı bir yolculuk yapıyorlar...
Rıhle, bu mütevazi ama asil yolculuğun meyvesi üç aylık bir ilim, irfan ve hikmet dergisi. Türkiye'de benzeri olmayan bir dergi; son on yılın en vaatkâr, en uzun soluklu, en sahici, en umut vadeden ufku. Gerek Daru'l-Hikme'de verilen fıkıh, tefsir, kelâm, tasavvuf, usûl seminerleri; gerekse Rıhle'de yayımlanan dosyalar ve makaleler, Türkiye'de ilim, irfan ve hikmet menzilleri üzerinden geliştirilecek çağdaş bir İslâm düşüncesinin harcını karan, tohumlarını toprağa düşüren ve yapıtaşlarını özenle, özü gür bir özgüvenle döşeyen varlığa ve hakikate köklü, kalıcı ve kanatlandırıcı bir yolculuğa çıkarıyor bizi.
Rıhle'yi takip edin dikkatle. Rıhle'siz yaşıyorsanız, "boş yere" yaşadığınızı unutmayın ve Rıhle'nin son sayısında Mısır Dâru'l-İftâ müdürü Amr el-Verdânî ile Talha Hakan Alp'in yaptığı ve Ömer Faruk Tokat'ın özenle çevirdiği enfes röportajı "döne döne" okuyun.
Rıhle'yi kutluyorum. (Tel: 0212-531 50 30 / 631 24 43). Rıhle ekibine, "varlığın anlamına... eşyanın hakikatine... ve köklerimize..." yaptıkları köklü ve asil yolculuklarında başarılar diliyorum.
Ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir Bey'in Beral Madra'ya gösterdiği ilginin onda birini Ebubekir Sifil'den, bu temiz, parlak ve geleceğimiz demek olan öncü arkadaşlardan esirgememesini, sorunlarıyla yakından ilgilenmesini diliyorum. Yoksa "işiniz zor" Mustafa Başkan! "Hesap günü" diye bir "şey" var, değil mi? Tam da Fatih'in ruh-köklerini deşifre eden ve geleceğimizi kuran bir öncü kuşağa ilgisiz kalanlara "hesap günü"nde ilgi gösterilir mi…
Yusuf Kaplan/Yenişafak
 
Üst