Rical'ül Gayb den Muhammed Harrani Hazretleri

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Rahmetli Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretleri, Urfalı Ali Yaver Saraç ve Durak İzgördü'nün evinde ikamet eden Muhammed Harrani (Harrani Dede) hazretlerinin ziyaretine gelmişlerdir.

Harrani Dede'yi zaman zaman ziyarete gelirler, dede kimin geldiğini sordurur ve her gelen misafiri kabul etmezmiş, "Filan adam geldi" dediklerinde, "Tamam ona dua ederim, buraya gelmesin" deyip geri çevirirmiş.

Dede'nin, Urfa'daki evde bir sandığı vardır, bu sandıktan gelenlere hediyeler verip gönderirmiş, Babamın anlattığına göre, babam bu sandıktaki eşyaların bittiğini görmemiş. Bazen kapısını kapatır içeriye kimseyi almazmış, kapı açıldığında saç-sakal traşı olmuş vaziyette dışarıya çıkarmış. Babam, "Dede'yi traş ederler temizlerlerdi" der.

TEYZEMİN EVLİLİĞİ

Teyzem, Esad Parmaksız'ın kızı Güzin Parmaksız Öncel'in eşi Mehmet Nusret Öncel ile evliliği zamanında, eniştemizin babası Ahmet Öncel, dedem Esad Parmaksız'a gelir ve kızı Güzin'e talip olduğunu söyler. Beraberce konuştuktan sonra meseleyi istişare etmek için Ahmet Öncel ve Esad Parmaksız, Harrani Dede'nin yanına gelirler, Dede'nin henüz olaydan haberi yoktur.

Dede konuşmaya başlar. "Esad bunlar senin kızını mı istediler?" der, Esad Parmaksız da Ahmet Öncel de çok şaşırırlar, çünkü konu sadece kendi aralarında konuşulmuştur. Esad Parmaksız:"Evet Dede", dedeme sorar "Senin kızın namaz kılıyor mu?" Dedem "Evet dede" der.

Harrani Dede bu defa Ahmet Öncel'e sorar,"Senin oğlun (Mehmet Nusret Öncel) namaz kılıyor mu?" Ahmet Öncel "Evet Dede", dede cevap verir, Dede "Hayır senin oğlun namaz kılmıyor, Esad kızını ver namaz kılmıyor ama kılacak, inşallah hayır olacak" der.

BURSA GÜNLERİ

Harrani Dede'yi sonrasında Musa Topbaş (K.S) Bursa'da bir evde masrafları kendisine ait olmak üzere misafir etmiştir. Tarihler Kıbrıs harbi dönemini göstermektedir. Harrani Dede bir gün Bursa'daki evde bulunan hizmetli kadına, "Bir süre odama girme" der ve odasının kapısını kapatır. Hizmetli kadın sonrasında işe dalar ve Harrani Dede'nin uyarısını unutur. Dede'nin odasına girer. İçerde gördükleri hizmetli kadının aklını dondurur, içerideki duvarlar, her taraf kan içerisindedir. Harrani Dede'de kan revan içerisindedir. Harrani Dede kadını azarlar ve dışarı çıkartır. "İçeriye girme demedim mi sana" diyerek söylenir. Bir zaman sonra Dede dışarıya çıkar kadın merakla içeri bakar, az evvel gördüğü manzaradan eser yoktur. Dede kadına "Bu gördüklerinden kimseye bahsetme, Kıbrıs Harbindeydim, gördüklerin bundandır", kadın bu olayı Harrani Dede'nin vefatından sonra aktarmıştır.


TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ

Konyalı, Rahmetli Tahir Hoca da Harrani Dede'yi ziyaret etmiştir. Bu ziyaretlerinde hoca bazı konular hakkında konuşmaya başlar, Dede biraz dinledikten sonra, "Eeee Tahir efendi, Adem A.S den öncesini mi konuşalım yoksa sonrasını mı?" der.

MENZİL

Dedem Ali Yaver Saraç, birgün şehitlik te bulunan evlerinin yakınlarına, menzilden bir Allah dostunun geldiğini duyar ve merak ile bu Allah dostunu ziyarete gider. Eve geldiği zaman Harrani Dede, dedeme: "Ali Yaver neredeydin" diye sorar. Dedem "Hiç dede gezindim geldim" der. Harrani Dede devamla:"Ali Yaver bunlar hep şöhret hep şöhret, Sami Efendi varken başka yere bakılmaz" der.

İSRAİL VE TÜRKİYE

Harrani Dede'den babamın işittiğine göre, "İsrail tüm ortadoğuyu alacak, güneydoğu anadoluya da sahip olacak fakat ardından Türkler İsraili vuracak ve buralardan atacak"
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Musa Topbaş Efendi Hazretlerinden:

Muhammed Harranî

Manevî vazifelilerden idi. Aslen Urfa'lı olup Şam, Urfa ve Bursa'da herkes tarafından tanınırdı. Keşfi açıkdı. Soruların cevaplarını kolaylıkla verirdi. Kendisinin manevî halini gizlemek için, bazen lüzumsuz kelimeler sarfederdi. Ziyaretçilerle senli benli konuştuğu halde muhterem üstaz hazretlerinin huzûrlarında edebe dikkat ederlerdi. "Siz temkin ehlisiniz, halbuki bizler telvin ehliyiz. Sizin müstakar bir makamınız var, bizler ise öyle olamayız" derdi.

İstanbul'da vefat etmişlerdir. Mezarı Eyub Sultan kabristanındadır.

Takriben 1965 senelerinde Şam-ı Şerif'de hacca giden bir topluluğa şu sözleri söylemişlerdir

Siz Sâmi Efendiyi bilirsiniz. Ben arzı tanırım. Şarka, garba, kuzeye, güneye bakıyorum. Bu üstaz gibi Muhammedîyyü'l-meşreb bir veliyyi agah-ı dîl kimseyi göremiyorum. Bu zat asırlar içinde ender görülen bir zat-ı aliyyi-kadirdir, kıymetini biliniz."
 
Üst