Rey

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
REY

Rea fiilinden master olan re´y görmek, inanmak, bilmek sanmak ve sonunu dü$ünmek demektir. Bir isim olarak re´y; görü$, inanc, akil, tedbir anlamlarina gelir.

Daha sonra bu kelime, “mer´iyyun” ; görülen ve dü$ülen $ey anlaminda kullanildigi gibi, terim olarak; iyice dü$ünüp ta$indiktan ve dogru olan yönü ara$tirdiktan sonra ula$ilan görü$ve kanaat anlamina gelmektedir.

Sahabe ve Tabiiler re´yi; Kitab ve Sünnetin acikca cözüme kavu$turmadigi meseleleri, ayet ve hadislerin i$igi altinda hükmü baglamak icin tutulan yol olarak anlami$lardir.

Fikih usulünde re´y, hakkinda nas bulunmayan konularda $eriatin gösterdigi dü$ünme yollarindan gidilerek yapilan akli bir faaliyettir (Ibn Kayyim, I´lamu´l-Muvvakki´in, Misir 1995, I, 66;Ibn Sa´d, Tabakat, Beyrut 1960, II, 15, 375, 386; Ibn Hacer,el-Isabe, I, 302).

Re´y, ikiye ayrilir. İslam nazarinda övgüye deger bulunan re´y ve kinanan re´y. İslam´in ruhuna uygun olup, ciddi bir ara$tirma ve kafa yorma ürünü olan re´yler övülmü$tür. Bunlar fikih usulünde, ictihad derecesinde görü$lerdir.

Hubab b. el-Münzir (ö. 19/640), Bedir sava$ina cikildiginda Rasulullah´a, konakladigi yeri vahiyle mi yoksa re´yi ile mi sectigini sormu$,vahye dayanmadigi cevabini alinca sebeplerini anlatarak ba$ka bir yer tavsiye etmi$ti. Bunun üzerine Cebrail (a.s), Hubab´in re´yinin isabetli oldugu, haberini getirmi$tir (Ibn Sa´d, a.g.e., II, 15; Ibn Hacer, a.e.g., I, 302).

Hz. Peygamber Muaz b. Cebel´i (ö. 18/639) Yemen´e görevli olarak gönderirken ona; “Ne ile hükmedeceksin?” diye sormu$; Muaz da“Allah´in kitabi ile” cevabini vermi$tir. Hz. Peygamber;“Allah´in kitabinda bir hüküm bulamazsan?” buyurunca, Muaz;“Allah´in elcisinin sünnetiyle” demi$tir. Hz. Peygamber; “Ondada bulamazsan?” diye sormu$, Muaz ise; “Re´yimle ictihad ederim”cevabini vermi$tir. Bunun üzerine cok memun olan Hz. Peygamber; “Rasulunun elcisini, Peygamberinin razi oldugu $ekilde muvaffak kilan Allah´a hamd olsun” buyurmu$tur ($afii, el-Umm, VII, 273;Ahmed b. Hanbel, Musned, V, 230, 236, 242; Tirmizi, Ahkam, 3; es-Serahsi, el-Mebsut, XVI, 69, 70).

Ikinci kisma giren kinanan re´yler ise İslam´in ruhuna aykiri olanre´ylerdir. Hz. Ömer bu ce$it re´yleri kastederek; “Re´y sahiplerinden sakininiz. Cünkü onlar, Sünnetin dü$manidirlar; hadisleri ögrenip hifzetmekten aciz olduklari icin re´y ile konu$urlar ve böylece hem kendileri saparlar, hem de ba$kalarini saptirirlar” (Ibn Kayyim, a.e.g., I, 63, 91 vd.).
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
Abdullah b. Amr Hz. Peygamber´in $öyle dedigini nakletmi$tir: “Allah size ilmi verdikten sonra zorla söküp almaz. Ancak sizden onu, alimleri ilimleriyle birlikte öldürerek alir ve geriye kara cahiller kalir ki, onlardan fetva sorulur, onlar da re´yleriyle fetva verirler; böylece hem kendileri saparlar, hem de ba$kalarini saptirirlar” (Buhari, I´tisam, 73; Ibn Mace, Sunen, Misir 1313 H., I, 14). Bu duruma göre bazi re´yler merdudtur. Re´yle ictihad arasindaki önemli fark da budur.

Tabiiler devrinin sonlarina dogru “re´y”, özellikle inanc sahasindaharicilerin görü$ü gibi bid´at inanclar; fikih sahasinda isekiyasi ifade etmek üzere kullanilmi$tir (Zebidi, Tacu´l-Arus, I,141; Zeylai, Nasbu´r-Raye, I, 21-23; e$-$irazi, Tabakat, Beyrut1970, s. 135).

Daha önceden Hz. Ömer devrinde Fustat (eski Kahire), Kufe ve basra gibi büyük İslam $ehirleri kurulmu$ ve bu merkezlere aralarinda bir cok sahabenin de bulundugu binlerce müslüman yerle$mi$ti. Diger yandan Hz. Ömer (ö. 23/643), Abdullah b. Mes´ud´u (ö. 32/652) Kufe´ye göndermi$, Hz. Ali (ö. 40/660) de idare merkezini oraya nakletmi$ti. Emeviler idareyi ele alinca, özellikle onlardan memnun olmayan Sahabe alimleri yeniden Hicaz´da toplanmaya ba$ladilar. Böylece, Ashab-i kiramdan ilim, irfan ve feyz almak isteyen Tabii nesli alimleri, aradiklarini daha cok Hicaz veya Irak´ta bulmu$ veiki merkezde yerle$mi$ olan Sahabe bilginlerinin cevresinde halkalanmi$lardi. Yer ve üstad farkindan dolayi zamanla bu bölgelerde iki ilmi grup te$ekkül etti. Merkezi Kufe olan “Irak Ekolü” ve merkezi Medine olan “Hicaz Ekolü”. İrak Ekolüne Re´y ehli” de denir.

Bunlarin Sahabeden olan üstadlari; Hz. Ömer, Ali b. Ebi Talib ve Abdullah b. Mes´ud´dur. Hz. Ömer´in Irak ekolüne etkisi Abdullah b. Mes´ud vasitasiyla olmu$tur. Ömer Kufelilere “Ibn Mes´ud´a ihtiyacim oldugu halde sizi kendime tercih ettim” diyor; Ibn Mes´ud da “Ömer, ilmin onda dokuzunu alip gitmi$tir” diyerek takdirlerini bildiriyordu (Ibn Kayyim, a.e.g., I, 16, 17, 20). Bu Sahabi üstadlarin yeti$dirdigi ba$lica Kufe ekolü mensuplari; Alkame b.Kays, Mesruk b. el-Ecda, Ibrahim en-Nehai, Kadi $ureyh b. el-Haris, el-Esved b. Yezid ve Ebu Hanife´nin hocasi Hammad b. Ebi Suleyman´dir.

Ebu Hanife´nin temsil ettigi re´y ekolünün özellikleri $unlardir:
Bunlar Sünneti reddetmez, onu da delil olarak kabul ederler. Fakat hadis kaynagi olan Hicaz´dan uzakta bulunmalari ve kendi devirlerinde uydurma hadislerin yayginla$masi üzerine, hadisin sihhati konusunda titiz davranirlar, ve rivayetinden cekinirler. Hz. Ali´nin ravilere yemin ettirmesi, Abdullah b. Mes´ud´un hadis rivayet ederken sararip titremesi ve “yahut Hz. Peygamber´in dedigi gibidir” cümlesini eklemesi bu tedbir ve cekingenligin örnekleridir. Buna kar$ilik Kufeliler kiyas, istihsan ve maslahat gibi re´ye dayanan usullerle hüküm ve fetva vermekten cekinmezler.

Meseleler meydana gelmi$ olsun veya olmasin müzakere edilmeli ve hükme baglanmalidir.

Bunlar kendi üstadlarina cok bagli ve re´ye fazla yer vermekle birlikte sahih bir hadisle kar$ila$irlarsa hemen re´yi terkedip hadisi tercih ederler. Ancak Ebu Hanife ahad haberi, yani tek ravili hadisleri $u $artlarla kabul eder: a) Ravinin amelinin, rivayet ettigi Sünnete uygun olmasi; b) Ravinin güvenilir ve fakih olmasi (Ibn Kayyim,a.e.g., I, 14-22; Darimi, Sunen, I,83-84; $ah Veliyullah, Huccetullah, thk. Seyyid Sabik, Misir 1966, s. 6, 10 vd.; Ebu Zehra, Usulu´l-Fikh, s. 108-111).

Mesela, Ebu Hureyre (ö. 57/676)´nin rivayet ettigi “Birinizin kanina köpek batarsa, birisi Temiz toprakla olmak üzere yedi defa yikasin” (Buhari, Vudu, 33; Muslim,Tahare, 89, 91, 92, 99) hadisini Ebu Hanife kabul etmez. Cünkü Ebu Hureyre bu hadisle amel etmez ve böyle bir kabi üc defa yikamakla yetinirdi. İ$te bu durum, o hadisi rivayet yönünden zayiflatmakta, hatta Ebu Hureyre´ye nisbetini dahi $üpheli bir duruma sokmaktadir.
 

ALI25

Kıdemli Üye
Katılım
9 Nis 2015
Mesajlar
7,509
Tepkime puanı
106
Puanları
0
Konum
Almanya
Merkezi Hicaz olan eser veya hadis ehlinin, oradaki temsilcisi ise Malik b. Enes´tir (ö. 179/795). Fazlaca hadis rivayeti yapilan bir bölgede bulunmasi onun ehl-i hadis veya ehl-i eser sayilmasine neden olmu$tur. İmam Malik Kitab ve Sünnet yaninda Medinelilerin amelinide delil olarak aliyor ve ahad haberleri, ancak Medinelilerin ameline ters dü$memesi $artiyla kabul ediyordu. Cünkü o, Medinelilerin dini i$lerle ilgili uygulamasini, Hz. Peygamber´e ula$incaya Kadar bin ki$inin bin ki$iden rivayeti sayar ve bunu “me$hur hadis”derecesinde görür (Ebu Zehra, a.e.g., s. 109. 110).

Hicaz ve Irak bölgelerinde geli$en bu fikih ekollerini birbirinden kesin cizgilerle ayirmak mümkün degildir. Cünkü re´yci Kufeli olarak taninmi$ Alkame (ö. 62/682), Ibrahim en-Nehai (ö. 96/714) ve Ebu Hanife gibi müctehidler sihhat $artlari bulununca ahad haberi dekabul ve tatbik etmi$lerdir. Yine Medineli ve eserci olarak taninan Said b. el-Museyyeb (ö. 94/712), ez-Zuhri (ö. 124/741), Ahmed b.Hanbel (ö. 241/855), Imam $afii (ö. 204/819) ve Malik b. Enes (ö.179/795) gibi müctehidler de re´y ve kiyasi uygulami$lardir (Hayreddin Karaman, Islam Hukukunda Ictihad, Ankara 1975, s. 109).

Bu iki ekolün ictihad ve ihtilafina $unlar örnek verebiliriz:

a. Kufe ekolü, cehri olsun hafi olsun, imama uyularak kilinan namazda cemaatin kiraatini uygun bulmuyor. Bu konuda Cabir b. Abdillah´in(ö. 74/693) rivayet ettigi “Kim bir imama uyarak namaz kilarsa,imamin okuyu$u ona yeterlidir” hadisi ile, Hz. Ali´nin (ö.40/660) “Imamin arkasinda okuyan, cirkin hareket etmi$ olur ”sözüne dayanir (Ibn Ebi $eybe, el-Musannef, Haydarabad 1966, I,375-377).

Medine ekolü ise cehri namazlarda okunmamasini, hafi namazlarda ise okunmasini tercih eder. Dayandiklari deliller $unlardir: Abdullah b.Ömer (ö. 74/693) “Biriniz imama uyarak namaz kilarsa ona imamin kiraati yeterlidir” demi$; Ebu Hureyre´nin naklettigi bir hadiste de, cehri olarak kilinan bir namazda, Hz. Peygamber cemaatten birinin Kur´an okudugunu i$itmi$; kendi okumasini zorla$tirdigi icin, namaz sonunda onu bundan menetmi$ti. Bundan sonra halk cehri namazlarda imamin arkadasinda okumayi terketmi$lerdi (Malik, Muvatta, I, 44).

b. Re´y ehlinden Ibrahim en-Nehai (ö. 96/714) Hz. Peygamber´in namazda, yatirilan sol ayak üzerine oturdugunu ifade eden rivayetlere dayaniyor. Eser ehlinden el-Kasim b. Muhammed (ö.102/720) ise namazda oturu$ $eklini cevresindekilere gösterirken, sag ayagini dikiyor ve sol kabasi üzerine oturuyor. Bunu yaptiktan sonra da Abdullah b. Ömer´in ayni $ekilde yaptigini naklediyor (Malik, a.e.g., II, 47). Buna göre, her bölge, kendi üstadlarindan elde ettigi bilgiyi nakletmi$ ve uygulami$tir.

c. Yine iki ekol arasinda makkemede, tek $ahid ve bir yeminle karar verilebilecegi konusunda ihtilaf edilmi$tir. Medine ekolü “Hz. Peygamber´in bir $ahid ve bir yeminle hükmettigi” rivayetini esas alarak uygulamada bulunmu$tur.

Kufe ekolü ise, “Iki erkek $ahidin $ahitligini alin, iki erkek bulunamazsa bir erkek ile iki kadinin $ahitligi de olur” (el-Bakara, 2/282) mealindeki ayet ile, “Beyyinenin davaciya,yeminin ise davaliya ait oldugunu” bildiren hadise dayanarak, “Bir $ahid ve yeminle hüküm verme” görü$ünü kabul etmez. Diger yandan Kufeliler; “$ahid ve yeminle hüküm verme” hadisini saglam bir yoldan i$itmemi$lerdir ($afii, el-Umm; VII, 182; Zeylai, Nasbu´r-Raye, IV, 95 vd.). ($amil Islam Ansiklopedisi Ct. 5. Sf.249-251/Heyet)
 
Üst