Rehavete Mi Kapılıyoruz?

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
İslâmî Analiz/Haber Merkezi

Milli Gazete köşe yazarı Fatma Tuncer, "Rehavete Mi Kapılıyoruz?" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Tuncer'in yazısı şu şekilde:

Son günlerde eğitimciler, cami görevlileri, anne babalar “hadi camiye” sloganı ile çocukları namaza teşvik ediyorlar. Çocuklar camide ebeveynleri ile birlikte namaz kılıyor ve ortamın manevi havasını soluma imkânı buluyorlar. Bu görüntüler elbette içimizi aydınlatan ve umutlarımızı yeşerten görüntüler. Ancak tek başına yeterli değil. Zira İslam asli ibadetlerin yanında tutum ve davranışlarımızı da şekillendiren ve düzenleyen bir din. Ülkemizde inanç özgürlüğü noktasında epey açılımlar gerçekleşti fakat bu durum ne yazık ki ahlak ve maneviyat noktasında bizi geliştiremedi aksine zayıflattı, çelimsiz bıraktı.

Acaba okul çağındaki çocuklarımızı camiye teşvik ediyoruz, başörtülü hanımlara devletin bütün kurum ve kuruluşlarında yer veriyoruz, hac görevimizi yerine getirip duygularımızı paylaşabiliyoruz deyip rehavete mi kapılıyoruz? Sahip olduğumuz makam, mevkii ve ekonomik imkânlar bizi basiret körlüğüne mi sürükledi ya da? Namaz, örtü ve haç gibi evlerimizin ve gönüllerimizin ıslahı da asli görevlerimiz arasındadır oysa.

Camiye teşvik ettiğimiz çocuklarımız, davranışlarımızla sergilediğimiz israf, gösteriş ve hak ihlaline şahit olduklarında ibadeti sadece rutin hareketlerden ibaret zannedecek ve namazın ruhuna vakıf olamayacaklardır. O nedenle çocuklarımızı camiye teşvik ettiğimiz gibi ahlaki değerlere de davet etmek zorundayız.

Otuz yıl önce dindar kesim, hele bir iktidara gelelim Allah’ın hükümlerini daha iyi uygular ve dinin vecibelerini bütün insanlığa ulaştırabiliriz. Yeter ki fırsat verilsin, yoksullara yardım eder, İslam’ı daha iyi yaşarız diyorlardı. Fakat fırsatlar elimize geçince her şey ters yüz oldu ve faizi helal kabul eden, riya, gösteriş, flört, israf, gıybet, adam kayırma, kul hakkı gibi haram kılınan bütün fiilleri sıradanlaştıran sakallı beyefendiler, başörtülü hanımlarla karşılaşmaya başladık… İstikamet çizgisinden uzaklaşan bu insanlar sadece başörtüsü takarak ya da namazı eda ederek cenneti hak edeceklerini düşünüyorlar. Oysa cenneti hak etmek ancak namazın ruhuna vakıf olabilmek ve namazı hayata taşıyabilmekle mümkün olabilir.

Çocukları camiye teşvik eden eğitimcilerimizin bu tavrı gerçekten takdire şayan bir davranış. Ancak bu çalışmanın etkin olabilmesi için, söz konusu çalışmaların çocukları materyalist bir zihniyetle yetiştiren ebeveynlere de ulaşması ve İslami değerlerin hayatımızın her alanına hâkim olması gerekir. Zira İslam tesettür ve namaz gibi kul hakkı yemeyi, faizi, zinayı, gıybeti, israfı, torpilciliği, kibri, zulmü de yasaklamıştır. Çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirmek zorundayız. Peki, bu mümkün mü? Elbette mümkün ancak bunun için önce ebeveynlerin yaşantılarını ıslah etmeleri ve İslam’ın ilkelerini sadece camilere hapsetmeyip, hanelerine, sokaklarına, eğitim kurumlarına, pazar ve alışveriş merkezlerine, siyasi alana ve hayatın bütün safhalarına ulaştırmaları gerekir.
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
çalışmalar zayi olmaz, sesleri cılız kalır yeterli destek görmez sönerse kötü olur. camiler çiçek açsın yaz kuran kursları hala bir kültürü ileriye geleceğe taşıyabiliyor demekki, var olmaları bunu gösteriyor. ama insanlar yorgunluk duraklarına uğrar.. ümitsizlik olmadıkça oralarda kalmazlarsa başarıya ulaşırlar. hani dert bu olsun, Allah'ı aratacak cinsten değil. : )
 
Üst