Referandum da neyi oyluyoruz?

feridun41

Asistan
Katılım
21 Ara 2006
Mesajlar
341
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Konum
kocaeli
Web sitesi
www.turaneli.net
okudum inceledim..
evet veya hayır deme hususunda kararsızdım.
ama artık hayır diyeceğim,
çünkü...
NEDEN HAYIR?

AKP nin gerçekleştirmek istediği anayasa değişikliği taslağını madde madde okuyarak, getirilmek istenen değişiklikleri eski anayasada yer alan maddelerle karşılaştırarak şu sonuca vardım:
Madde 10, ‘bireyler arasındaki eşitliklerle’ ilgili ek yapılarak genişletilmiş durumda. Yapılan değişiklik şahsi yorumlarla esnetilebilir durumda. Bazı bireyler her zaman olduğu gibi yine daha fazla eşit (!) kabul edilebilir. Tam eşitliğin garantisi sağlanmalıdır; bu garanti nasıl sağlanacak?
Madde 20, özel hayatın gizliliği ile ilgili olup, bu maddeye de (eski haline) ilave yapılmış ve özel hayatın dokunulmaz olduğu, koruma altında olduğu vurgulanmış. Değiştirilmek istenen 12 Eylül anayasasında da ( o anayasa ile de) zaten özel hayat koruma altında idi (!?) Ne gariptir ki, özel hayata en fazla müdahale (telefon dinlemeleri vs. ile), AKP döneminde oldu. Zaten korunmakta olan (!) özel hayatın gerçekten koruma altına alınması için ciddi ve caydırıcı bir ilave yapılmamış durumda.
Madde 41, ailenin korunması ve çocuk hakları ile ilgilidir. Burada da var olana ilave yapıldığını görüyoruz. Maddeye, ‘devlet, aileyi ve çocuk haklarını koruma için gerekli tedbirleri alır’ ilavesi yapılmış. 12 Eylül anayasasındaki (eski metindeki) madde bile gereği gibi uygulansa yeterli olurdu; ancak uygulamada ciddiyet yoktu; eksiklik uygulama noksanlığından kaynaklanıyordu. Şimdi yapılan ufak ilavenin ciddi anlamda uygulanabileceğinin garantisi ne?
Buraya kadar olan 3 madde de gerçekte değiştirilen pek bir şey yok! Var olan madde içeriklerine (yasalara) bazı ilaveler yapılmış; esaslı, köklü bir değişiklik yok!
Madde 53 ile memura toplu sözleşme hakkı veriliyor; tabi işten çıkarma da kolaylaşıyor. Hakkında iftira niteliğinde de olsa şikayet bulunan memurun, iş hayatı tehlikeye giriyor. (Zaten sözleşmeli ve ücretli – 4-b, 4-c gibi.- memurluk AKP döneminde başlatıldı. Bir öngörü olarak kadrolu memurluğun kaldırılmaya çalışıldığını söyleyebiliriz.). Yaklaşık 9 yıldır iktidarda bulunan AKP, memur sendikaları istemesine rağmen bu sürçte toplu sözleşme yapılmasını istemiyor, buna direniyordu. Acaba ‘evet’ almak için mi bu değişiklik yapılacak sorusu akla geliyor? ‘Bu madde de Toplu görüşmelerde hükümet ile memur sendikaları anlaşamazlarsa, uzlaştırma kurulunun vereceği karar kesin ve bağlayıcı olacaktır’, denmiş. Demek ki yine sendikaların dediği, isteği olmayacak! Yani sendikaların (memurların) talepleri yine ortada kalacak. Değiştirilmek istenen (eski) madde ile karşılaştırıldığında, bunu dışında bir yenilik yok diyebilirim.
Madde 69, siyasi partilerin uyacağı esaslarla ilgili. Burada açıkça şunu görüyorum. Siyasi partilerin kapatılması zorlaştırılıyor. Yani siyasi partiler korumaya alınıyor. Ve söz ve eylemleri ile siyasi partilerin kapatılmasına vesile olan siyasetçiler de koruma altına alınıyor. Şöyle ki; parti kapatılmasına vesile olan şahıslara uygulanan siyasetten men yasağı 5 seneden 3 seneye indiriliyor. Doğal olarak acaba, kapatılmanın eşiğinden dönen AKP ve terör örgütüne yakınlığı ile bilinen BDP gibi partiler mi koruma altına alınıyor, düşüncesi oluşuyor. Bu (yeni) madde de, ‘siyasi partilerin devlet yardımından yoksun bırakılması için dava açılamayacağı’ hükmü de yer alıyor. Apaçıktır ki, siyasi partiler, koruma altına alınıyor. Neden yasaları çiğneyen, ülkenin birlik ve beraberliğine aykırı hareket eden partiler ve şahıslar korunsun ki? Bu tür şahıs ve kurumları korumak doğru mudur?
Madde 74, dilekçe verme, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı ile ilgili. Vatandaşın zaten dilekçe verme ve bilgi edinme hakkı (4982 sayılı yasa ile) mevcuttu. Bu kısımda bir yenilik yok. Getirilmek istenen yenilik, kamu denetçiliği müessesedir. Bu ülkede torpil devam ettiği sürece, kamu denetçiliği müessesi pratikte ne işe yarayacak? Veya yarar? Torpilli şahıslara kamu denetçisi ne yapabilecek?
Madde 84, milletvekilliğinin düşürülmesi ile ilgilidir. Zaten milletvekilleri dokunulmazlığa sahipler ya, bu dokunulmazlık daha da sağlamlaştırılmaktadır. Bu ülkede askere, savcıya bile dokunulabiliyorsa, milletvekillerine de dokunulmalıdır. Milletvekilleri, niye koruma altına alınıyor? Anayasanın eşitlik ilkesi, evrensel bir insan hakkı olan eşitlik ilkesi, milletvekillerinin korunması sayesinde çiğnenmektedir? Getirilmesi istenen yenilik, bunu güvence altına alıyor. Dokunulmazlıklar, kaldırılmalıdır.
Madde 94, TBMM Başkanlık Divanı ile ilgili olup; başkanlık divanının çalışma süresi 3 yıldan, 2 yıla indirilmek isteniyor.
Madde 125, yargı yolu ile ilgili. Cumhurbaşkanının ve YAŞ (Yüksek Askeri Şura)’ın kararları eski yasa gereğince yargıya kapalı idi. Getirilmesi istenen değişiklikle, YAŞ kararları yargıya açık hale getiriliyor; yani şikayet halinde YAŞ kararları iptal edilebilecek; ancak cumhurbaşkanının vereceği kararlara yargı yolu yine kapalı! Cumhurbaşkanlığı makamı yanılmaz mı? Yanlı davranmaz mı? Niye cumhurbaşkanlığı makamının vereceği kararlar tartışılmasın ve yargıya götürülmesin? Devletin kurumlarının hepsi eşit olmalı! Burada kurumlar arasında ayrım yapıldığı ortaya çıkıyor; cumhurbaşkanlığı korunuyor. Acaba ne kadar doğru bir tavır?
Madde 128, genel ilkeler kısmı. (bu maddenin G, H gibi birkaç bendi var) Hakim ve savcıların denetimiyle ilgili köklü bir değişiklik yok; uzun cümleler kısaltılıp, derlenip toplanmış, o kadar. Askerlere sivil mahkeme de yargılanma yolu açılmış. Bu durumda, memurlara olduğu gibi, sivil şahısların askerlere yönelik iddia (veya iftiraları) ları üzerine askerler sivil mahkemelerde yargılanabilecekler. Yukarıda da ifade ettim, milletvekilleri, partiler, cumhurbaşkanı getirilen değişikliklerle korunurken, dokunulmazlıklarını sağlamlaştırırken, niye askerler üzerindeki koruma kaldırılıyor? Bu durum, terör ve anarşi isteyenleri memnun edecektir! Asayiş akamete uğrayabilecektir.
Değişikliklerle, Anayasa Mahkemesi ve HSYK ya siyasi iktidarların da belli sayıda üye sokması sağlanacak. Bu durumda siyasi iktidarlar değiştikçe, atanacak üyelerde değişecektir. O zaman hukukun istikrarı tehlikeye girer; adalet, ideolojiye göre sapar veya saptırılır. Bu durumda kamu düzeni bozulur. Her iktidar değişikliğinde HSYK ve Anayasa Mahkemesi değişecektir. Değişiklik, yargıyı, siyasete bağımlı hale getiriyor. Bu doğru değildir.
NETİCE:
Değiştirilmesi istenen yasalarla, siyasi partiler, milletvekilleri ve cumhurbaşkanlığının koruma zırhları, dokunulmazlıkları sağlamlaştırılıyor. Askerlerin dokunulmazlıkları kaldırılıyor. Hukuka, siyasilerin (belirleyici şekilde) karışması sağlanıyor. AKP nin iddia ettiği gibi bu değişikler, halk adına, halk yararına pek demokrasi ve özgürlük vaad etmiyor; aksine, siyasetçilere ve partilere yeni ve daha fazla kazançlar getiriyor.
12 Eylül 1982 anayasası, zaten birkaç kez değiştirilmişti. Mevcut anayasa, 12 Eylül darbesi zamanından kalma bir anaysa değil ki; önemli ölçüde sivilleştirilmiş bir anayasa. Oysa AKP nin iddiası o!
Anayasa değişiklikleri kamuoyunca geniş mutabakatla ( toplumsal uzlaşı ile) yapılmalı iken, bu değişikliklerin AKP tarafından yapılması, getirilmek istenen değişikliklerin belli bir kesime yarayacağı düşüncesi doğuyor. Peki ya toplumun diğer kesimleri?
Değiştirilmek istenen maddeleri bilmeden değil, maddeler üzerine düşünerek, eski metinle karşılaştırarak… Bu sebeplerle yapılmak istenen anayasa değişikliğine HAYIR diyorum.
 
Üst