- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Reankarnasyona inanıyorum. Ama nasıl? Ruhun başka bedende gelmesine değil haşa, bilakis hikmetlerin ve hakikat sırlarının tekrar tekrar yeni ruhlarda doğduğuna inanıyorum.
Bundan 1800 yıl önce yaşamış Roma Kaiser'i Markus Aurelius'un bir metnine denk geldim. Demiş ki; Ben doğal yolumu gidiyorum, ta ki durulup sukunet bulayım. Nefes gibi boşalıp aslıma döneyim. O asıl ki her gün canıma nefes verdi, Toprakta durulayım. O toprak ki babam ondan tohumumu aldı, annem kanımı aldı, süt nenem sütümü aldı. Toprağa; ki her gün ondan aşımı ve suyumu aldım. Toprak ki beni taşıyor. O kişiyi ki onu her gün ayağıyla eziyor ve kirletiyor.
Bu hikmeti keşfeden Kaiser neredeeeeee gözleri âma Aşık Veysel nerede? Hey kurban olduğum Allah'ım. Ne acaip işlerin var senin..
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim karatopraktır
Beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yarim karatopraktır!
Nice güzellere, bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım
Hertürlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim karatopraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Herkim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel`i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır
Aşık Veysel
Asıl ilginç olan şey şu ki Markus Aurelius felsefi olarak Stoacı dır ve bu dalda çok eser vermiştir. Yani hem devlet yönetiyor hem de bu felsefi akıma hizmet ediyor.. Stoa felsefesi ile Hoca Ahmet Yesevi'den gelen tarikatların dünya görüşleri arasında müthiş benzerlik vardır. Başa gelenlerden razı olmak, paylaşımcı olmak, mütevazi olmak ve Vahded-i Vücut gibi ortak noktaları vardır. Stoacılarda da insanda tanrıyı görmek vardır.
Markus Aurelius'u ve onun üzerinden Stoacılığı daha iyi tanımanız için Mark Aurel'e ait birkaç sözü buraya aktarıyorum;
• Başkalarının yaptıklarına söylediklerine ve düşündüklerine aldırış etmeyen , sadece iyi bir insan olmak için kendi yaptıklarıyla ilgilenen bir insan ne çok zaman kazanır.
• Tek bir dünya, tek bir hakikat, tek bir tanrı, tek bir kanun vardır
• Yıldızların yer değiştirişini görmek mi istiyorsun, onlarla birlikte dönmen gerek
• Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.
• Hayatımız düşüncelerimizin eseridir.
• Bir şeyi yapmak yalnızca sana zor geliyor diye bunun bir insan için olanaksız olduğunu düşünme. Eğer bir şey insan için olanaklıysa ve insan doğasına uygunsa, senin tarafından da yapılabileceğine inan.
• Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi? İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol.
• Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun. Ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin.
• Eğer birisi yanlış yapıyorsa, ona nazikçe yol göster ve nerede yanlış yaptığını anlat. Eğer bu da onu düzeltmiyorsa kabahati kendinde ara, hatta daha iyisi hiç kimsede arama.
• Sağlıklı bir göz, görülebilen her şeyi görebilmelidir ve ‘yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum’ demez; çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek her şeyi algılamalıdır.Şunu unutma ki, düşünceni değiştirmek ve senin yanlışlarını düzelten birisinin söylediklerine uymak özgürlüğünden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik, senin iradenle olmuştur, kendi arzuna, değerlendirmene ve anlayışına uygun olarak yapılmıştır.
• Şunu asla aklından çıkarma, ister üç bin yıl yaşa, ister otuz bin yıl, şu anda sahip olduğundan başka bir yaşamı yitiremezsin ve mevcut yaşamın sona erdikten sonra yeni bir yaşama da sahip olamazsın.
• Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey yaşadığımız andır.
• İnsanın başına kaldıramayacağı hiçbir şey gelmez.
• Tüm zaferlerin sırrı bariz olmayan şeyleri düzenlemede yatar.
İyi insan nasıl olmalı diye tartışarak daha fazla vakit kaybetme: İyi insan ol.
• Gerçekleşen her şey, gerçekleşmesi gerektiği gibi gerçekleşir.Dikkatle incelediğinizde bunun böyle olduğunu görürsünüz.
• Kendisiyle uyum içinde yaşayan, evrenle uyum içinde yaşar.
• Mutlu bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepside içinizde, düşünme şeklinizde gizlidir.
• Öfkenin sonuçları nedenlerinden çok daha üzücüdür.
• Her şeyin bir görüş olduğunu ve görüşünde sizin gücünüz dahilinde olduğunu düşünün. O halde istediğiniz bir zamanda görüşünüzü aradan çıkarın; tıpkı bir burnu az önce dönmüş denizci gibi sakin, dingin ve dalgasız bir körfeze ulaşırsınız.
• Sizi sözünden dönmeye, öz saygınızı yitirmeye, birinden nefret etmeye, şüphe etmeye, küfür etmeye, iki yüzlü davranmaya, etrafında duvar ve perde isteyen her hangi bir şeyi arzulamaya sürükleyen şeyi asla yararlı görmeyin.
• Mutlu bir yaşam sür. Eğer Tanrılar varsa ve adilseler, o zaman senin ne kadar inançlı olduğuna aldırmayacak ve uğrunda yaşadığın erdemlere göre seni değerlendirecektirler. Tanrılar varsa ama adil değilseler, o zaman onlara tapmamalısın. Eğer Tanrılar yoksa, ölmüş olacaksın ama, sevdiklerinin anılarında yaşamaya devam edecek onurlu bir yaşam sürdürmüş olacaksın. (Mark Aurel burada kinaye yapmaktadır. İbrahim aleyhisselam'ın Güneşe, Aya ve yıldızlara tapması kinayesi gibi!!!)
• Evren değişiyor; Hayatımız, düşüncelerimize göre şekilleniyor.
Yasalar örümcek ağına benzer, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer. (Bu örümcek ağı ve ankebut meselesi üzerinde kafa yorulması gereken bir konu. )
____________________________________
Not: Burada stoa felsefesinin reklamını yapmıyorum. Bu felsefenin mektebi ve mensubu kalmadı zaten. Lakin tarikatların bu yolu devam ettirdiğine inanıyorum. Yanı sıra bilinmesi gerekir ki büyük medeniyetlerin temelinde hep bu hikmet arayıcılığı olmuştur. Büyük arayışların üstüne Allah hep devlet nasib etmiş diye düşünüyorum. Markus Aurelius, Roma İmparatorluğu'nun Fatih Sultan Mehmet'idir.
Yarının Büyük Türkiye'sini istiyorsak şimdiden cemiyetimizde Tasavvuf akımlarının teşvik edilmesi gerekir. Belki de bugün ki kalkınmamızın temeli, rahmetli Özal'ın tarikatlara verdiği değerdir.
Tarihe meraklandığımdan beri bu parallelliği ve ortak özelliği fark ettim. Bu arada tarih meraklılarına tavsiyem, ezberden ziyade öğrenilenleri birbiriyle kıyaslamayı ve bunları dünyayı anlamada kullanmayı tavsiye ederim. Eğitim sistemimizin bize zerkettiği ezbercilikten ve zehirli tesirlerden kurtulmak gerek.
Bundan 1800 yıl önce yaşamış Roma Kaiser'i Markus Aurelius'un bir metnine denk geldim. Demiş ki; Ben doğal yolumu gidiyorum, ta ki durulup sukunet bulayım. Nefes gibi boşalıp aslıma döneyim. O asıl ki her gün canıma nefes verdi, Toprakta durulayım. O toprak ki babam ondan tohumumu aldı, annem kanımı aldı, süt nenem sütümü aldı. Toprağa; ki her gün ondan aşımı ve suyumu aldım. Toprak ki beni taşıyor. O kişiyi ki onu her gün ayağıyla eziyor ve kirletiyor.
Bu hikmeti keşfeden Kaiser neredeeeeee gözleri âma Aşık Veysel nerede? Hey kurban olduğum Allah'ım. Ne acaip işlerin var senin..
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim karatopraktır
Beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yarim karatopraktır!
Nice güzellere, bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım
Hertürlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yarim karatopraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Herkim olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel`i bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır
Aşık Veysel
Asıl ilginç olan şey şu ki Markus Aurelius felsefi olarak Stoacı dır ve bu dalda çok eser vermiştir. Yani hem devlet yönetiyor hem de bu felsefi akıma hizmet ediyor.. Stoa felsefesi ile Hoca Ahmet Yesevi'den gelen tarikatların dünya görüşleri arasında müthiş benzerlik vardır. Başa gelenlerden razı olmak, paylaşımcı olmak, mütevazi olmak ve Vahded-i Vücut gibi ortak noktaları vardır. Stoacılarda da insanda tanrıyı görmek vardır.
Markus Aurelius'u ve onun üzerinden Stoacılığı daha iyi tanımanız için Mark Aurel'e ait birkaç sözü buraya aktarıyorum;
• Başkalarının yaptıklarına söylediklerine ve düşündüklerine aldırış etmeyen , sadece iyi bir insan olmak için kendi yaptıklarıyla ilgilenen bir insan ne çok zaman kazanır.
• Tek bir dünya, tek bir hakikat, tek bir tanrı, tek bir kanun vardır
• Yıldızların yer değiştirişini görmek mi istiyorsun, onlarla birlikte dönmen gerek
• Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.
• Hayatımız düşüncelerimizin eseridir.
• Bir şeyi yapmak yalnızca sana zor geliyor diye bunun bir insan için olanaksız olduğunu düşünme. Eğer bir şey insan için olanaklıysa ve insan doğasına uygunsa, senin tarafından da yapılabileceğine inan.
• Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi? İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol.
• Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun. Ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin.
• Eğer birisi yanlış yapıyorsa, ona nazikçe yol göster ve nerede yanlış yaptığını anlat. Eğer bu da onu düzeltmiyorsa kabahati kendinde ara, hatta daha iyisi hiç kimsede arama.
• Sağlıklı bir göz, görülebilen her şeyi görebilmelidir ve ‘yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum’ demez; çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek her şeyi algılamalıdır.Şunu unutma ki, düşünceni değiştirmek ve senin yanlışlarını düzelten birisinin söylediklerine uymak özgürlüğünden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik, senin iradenle olmuştur, kendi arzuna, değerlendirmene ve anlayışına uygun olarak yapılmıştır.
• Şunu asla aklından çıkarma, ister üç bin yıl yaşa, ister otuz bin yıl, şu anda sahip olduğundan başka bir yaşamı yitiremezsin ve mevcut yaşamın sona erdikten sonra yeni bir yaşama da sahip olamazsın.
• Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey yaşadığımız andır.
• İnsanın başına kaldıramayacağı hiçbir şey gelmez.
• Tüm zaferlerin sırrı bariz olmayan şeyleri düzenlemede yatar.
İyi insan nasıl olmalı diye tartışarak daha fazla vakit kaybetme: İyi insan ol.
• Gerçekleşen her şey, gerçekleşmesi gerektiği gibi gerçekleşir.Dikkatle incelediğinizde bunun böyle olduğunu görürsünüz.
• Kendisiyle uyum içinde yaşayan, evrenle uyum içinde yaşar.
• Mutlu bir yaşam için çok az şey gerekir. Hepside içinizde, düşünme şeklinizde gizlidir.
• Öfkenin sonuçları nedenlerinden çok daha üzücüdür.
• Her şeyin bir görüş olduğunu ve görüşünde sizin gücünüz dahilinde olduğunu düşünün. O halde istediğiniz bir zamanda görüşünüzü aradan çıkarın; tıpkı bir burnu az önce dönmüş denizci gibi sakin, dingin ve dalgasız bir körfeze ulaşırsınız.
• Sizi sözünden dönmeye, öz saygınızı yitirmeye, birinden nefret etmeye, şüphe etmeye, küfür etmeye, iki yüzlü davranmaya, etrafında duvar ve perde isteyen her hangi bir şeyi arzulamaya sürükleyen şeyi asla yararlı görmeyin.
• Mutlu bir yaşam sür. Eğer Tanrılar varsa ve adilseler, o zaman senin ne kadar inançlı olduğuna aldırmayacak ve uğrunda yaşadığın erdemlere göre seni değerlendirecektirler. Tanrılar varsa ama adil değilseler, o zaman onlara tapmamalısın. Eğer Tanrılar yoksa, ölmüş olacaksın ama, sevdiklerinin anılarında yaşamaya devam edecek onurlu bir yaşam sürdürmüş olacaksın. (Mark Aurel burada kinaye yapmaktadır. İbrahim aleyhisselam'ın Güneşe, Aya ve yıldızlara tapması kinayesi gibi!!!)
• Evren değişiyor; Hayatımız, düşüncelerimize göre şekilleniyor.
Yasalar örümcek ağına benzer, küçük sinekler ağa takılır kalır, büyük sinekler ağı deler geçer. (Bu örümcek ağı ve ankebut meselesi üzerinde kafa yorulması gereken bir konu. )
____________________________________
Not: Burada stoa felsefesinin reklamını yapmıyorum. Bu felsefenin mektebi ve mensubu kalmadı zaten. Lakin tarikatların bu yolu devam ettirdiğine inanıyorum. Yanı sıra bilinmesi gerekir ki büyük medeniyetlerin temelinde hep bu hikmet arayıcılığı olmuştur. Büyük arayışların üstüne Allah hep devlet nasib etmiş diye düşünüyorum. Markus Aurelius, Roma İmparatorluğu'nun Fatih Sultan Mehmet'idir.
Yarının Büyük Türkiye'sini istiyorsak şimdiden cemiyetimizde Tasavvuf akımlarının teşvik edilmesi gerekir. Belki de bugün ki kalkınmamızın temeli, rahmetli Özal'ın tarikatlara verdiği değerdir.
Tarihe meraklandığımdan beri bu parallelliği ve ortak özelliği fark ettim. Bu arada tarih meraklılarına tavsiyem, ezberden ziyade öğrenilenleri birbiriyle kıyaslamayı ve bunları dünyayı anlamada kullanmayı tavsiye ederim. Eğitim sistemimizin bize zerkettiği ezbercilikten ve zehirli tesirlerden kurtulmak gerek.