spesifik
آزادی قید و بند
Nerede o eski Ramazanlar klişesinden cümle alem rahatsızız. Eskide kalan şeyin Ramazan değil, bizim duygu yüklü bakışımız, çocuk saflığımız, merakımız ve heyecanımız olduğunu biliyoruz artık. Allah’ın mağfireti, rahmeti her yıl yağıyor üzerimize ama onu görüp anlayacak kalbimiz eskisi gibi değil. Çocukken her şey daha büyülü, daha ulaşılmaz ve güzel geliyordu bize. İftar coşku, sahur merak, pide telaş, oruç özlem demekti. Peki sonra ne oldu?Çocuklar konuşmaya başlarken, öğrendikleri sadece harflerden müteşekkil kelime yığınları değildir. Kavramları, içlerinde barındırdıkları ruhla, manevi değerle birlikte öğrenirler. Pide kelimesinin içimizi ısıtması, bayramlık deyince yüzümüze minik bir tebessüm konması, teravihte camide koşuşturduğumuz zamanları hatırlamamızdı bizim Ramazanlarımızı güzel yapan.Çocuklar kelimeleri, onların içindeki değerleri bizden öğrenirler. Beynimiz büyük bir bağlantı ağıyla çalışır. Biz “pide” dediğimiz anda pide ile ilgili bütün anılarımız peş peşe bir bulut kümesinden çıkıp gözümüzün önüne geliverir. Hani şu kuyrukta beklediğimiz zamanlar, sıcak pidenin elimizi yakması, eve kadar pideyi üfleye üfleye bir sağ bir sol elle dönüşümlü olarak taşıyıp sonuçta iki elimizi de soğuk su bardaklarına yapıştırıp ferahlatmaya çalışmamız, belki tam evin kapısında pidenin üzerindeki susamlardan, çörek otlarından bir iki tane aşırmamız…Biz tatil için hazırladığımız valize çocukların eşyalarını sığdıramazken, tek bir “pide” kelimesine koca bir Ramazan sığdırır beynimiz. Bizim valizde her defasında bir terlik, bir atlet dışarıda kalır da beynimiz hiçbir ayrıntıyı dışarıda bırakmadan kaydeder.Çocuklarımızın büyüdüklerinde hafızalarında nasıl bir Ramazan bulut kümesi oluşturmak istediğimizi düşünelim. Oturup gün boyu Ramazan etkinlikleri yapmak zorunda değiliz. Ders işler gibi Ramazan anlatılmaz, öğretilmez. Şöyle bir derin nefes alıp önce biz Ramazanla ilgili ne hissediyoruz, onu tartmamız gerekir. Bizim Ramazana bakışımız ne? Zira, her ne yaparsak yapalım, çocuklar bizim sözlerimizden çok, derunumuzdaki duygu kırıntılarına odaklanıp onları örnek alıyorlar.Biz farkına varmadan hiç çaktırmadığımızı sandığımız tüm korkularımız, endişelerimiz, üzüntülerimiz bir evcilik oyununda çocuğumuzun ağzından dökülüveriyor. Böyle anlarda biri benim arkamdan bu çocuğa zaaflarımı ispiyonlamış diye düşünürsünüz.Evet, birileri size fena halde ispiyonluyor. Gözleriniz, yüzünüz, dudaklarınız, kalbinizden yansıyanlar, sizin arkanızdan çocuğunuzla iş birliği yapıyor. “Sıcaklarda da hiç çekilmiyor mübarek” diye kalbinizden geçen cümleyi, “Ramazan ne kadar güzel değil mi” cümlesiyle saklamaya çalıştığınızı, çocuğunuzun evcilik oyununda fark ediyorsunuz.Önce kendimize dürüst olalım ve Ramazanla olan ilişkimizi gözden geçirelim. Sonra yeni baştan, hem kendimize hem de evlatlarımıza, kul olma bilinciyle işlenen, ferah, gönül açıcı, yürek temizleyici bir Ramazan kavramı yerleştirelim. Yazmadan duramayan, kelimeleri çok seven bir Şebnem olarak bunun için bazı ip uçlarım olacak tabii. Ramazan boyunca kalemimin el verdiği oranda kendi ip uçlarımı paylaşacağım.
Şebnem Nehir
Şebnem Nehir