Rahman’in Has Kullari

Zeynep Özmen

Kevok_84
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
3,306
Tepkime puanı
11
Puanları
0
RAHMAN’IN HAS KULLARI…

Ø Rahman’ın (has) kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde mütevazı bir şekilde yürürler ve cahiller kendilerine laf atarsa (tartışmayıp): “selametle (hoşça kal)” de(yip gider)ler.
Ø Onlar ki, gecelerini Rab’lerine secde ederek ve kıyamda durarak geçirirler.
Ø Onlar ki, “Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak tut, çünkü onun azabı devamlı bir azaptır. Doğrusu o (cehennem), ne kötü bir karargâh, ne kötü bir makamdır!” derler.
Ø (Rahman’ın o has kulları) ki, harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, (harcamaları hususunda) bu (ikisi) arasında bir denge tuttururlar.
Ø Yine onlar ki, Allah’la beraber başka bir tanrıya yalvarıp tapmaz/tapınmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmezler. Zina etmezler. Kim bunları yaparsa, günahın(ın) cezasını bulur.
Ø Kıyamet günü azabı katmerli olur ve onun içinde hor ve hakir bir şekilde ebedi kalır.
Ø Ancak tevbe edip inanan ve iyi bir iş yapanlar hariçtir. İşte ALLAH, onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. ALLAH (c.c.) çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Ø Kim (günahlarından) tevbe edip salih amel işlerse, gerçekten o, Allah’a tam bir yönelişle dönmüş (demek)tir.
Ø Onlar ki, yalana şahitlik etmezler. Boş ve kötü sözlere rastladıkları zaman da, vakarlı bir şekilde (onlardan yüz çevirip) geçerler.
Ø Onlar ki, Rabbinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar (itaat için can kulağıyla dinlerler).
Ø Ve onlar ki, “Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve nesillerimizden gözler(imizin) nuru (olacak iyi insanlar) lütfet ve bizi (fenalıktan) sakınanlara rehber yap” derler.
Ø İşte bu (sayılan özelliklere sahip olarak Rahman olan Allah’a kulluk görevini yapa)nlar sabırlarından dolayı, cennetin en yüksek mevki(ler)i ile mükâfatlandırılacaklar ve orada bir sağlık dilekleri ve selam ile karşılanacaklardır.
Ø Orada ebedi kalacaklardır.(O) en güzel bir kalacak yer ve en güzel bir makamdır!
Ø (Rasulüm!) De ki: “Dua (ve ibadeti)niz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? (Ey inkârcılar!) siz ise, (ALLAH (c.c.) ve Rasulü’nün bildirdiklerini) yalanladınız, bu yüzden (bu günah ve onun) cezası, boynunuza sarıl(ıp yakanızı bırakmay)acaktır.”

** el-FURKAN SURESİ 63-77.
 

kardem

Asistan
Katılım
22 Ağu 2007
Mesajlar
490
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Rahman'ın Has Kulları

selim_camii_ici.jpg

Yüce Allah, inanan insanları Kur’an-ı Kerim’de çeşitli surelerde çeşitli ayetlerde anlatmakta ve onların özelliklerini açıklamaktadır. Mü’minlerin özelliklerinin anlatıldığı surelerden biri de Furkan suresidir. Nitekim bu surenin 63-74. ayetlerinde Yüce Allah, mü’minlerin özelliklerinden bahsetmekte ve onları Rahman’ın has kulları olarak nitelendirmektedir.

Cennette en yüksek derecelere sahip olacak olan Rahman’ın has kulları, bu ayetlerde dokuz vasıfla anılmaktadırlar.
1. Tevazu içerisindedirler:
“Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler...” (Furkan 25/63)
2. Tatlı dil ve güzel sözlüdürler:
“Kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) “Selam!” derler (geçerler)” (Furkan 25/63)
3. Geceleri namaz kılarlar:
“Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.” (Furkan 25/64)
4. Allah’ın azabından korkarlar:
“Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu onun azabı gelip geçici değil, devamlıdır.” derler. (Furkan 25/65)
5. Harcamada itidal içerisindedirler:
“(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan 25/67)
6. Şirk, kasten adam öldürme ve zinadan uzak dururlar:
“Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan, günahı (nın cezasını) bulur.” (Furkan 25/68)
7. Yalancı şahitlik yapmaktan ve yalan konuşmaktan sakınırlar:
“Onlar, yalan yere şahitlik etmezler, boş söz ve işlere rastladıklarında vakarla oradan geçip giderler.” (Furkan 25/72)
8. Yapılan vaaz ve nasihatleri kabul ederler:
“Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında, onlara karşı sağırlar ve körler gibi davranmazlar.” (Furkan 25/73)
9. Daima Allah’a tazarru içerisinde dua ederler:
“Ey keremi bol Rabbimiz! Bize gözümüzün, gönlümüzün süruru olan temiz eşler ve nesiller ihsan eyle ve bizi takva sahiplerine önder kıl.” (Furkan 25/74)
 

MaKBeR

Doçent
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
1,318
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Allah razı olsun. bu kadarmı sadece? varsa eklerseniz seviniriz
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Rahmân’ın Kulları

logo.gif


Mâneviyât erenlerinden Osman Nûri Topbaş, İUR VI. Kültür Haftası Konferanslarının II. Gününde “Rahmân’ın Kulları” Adlı Bir Sohbet Yaptı...

Rahman’ın Kullarının Vasıfları:


* Devamlı tefekkür, şükür ve niyaz halinde olmaları
* Mütevazı olmaları, tekebbürden uzak durmaları
* Câhillerin sataşmalarına aynıyla cevap vermemeleri
* Gecenin bir bölümünü ve seher vakitlerini istiğfâr ve ibâdetle geçirmeleri
* Harcamada ne müsrif ne de cimri değil; orta yol üzere olmaları
* Zinadan uzak durmaları, âile hayatına önem vermeleri
* Yalan şahitlik etmemeleri, gereksiz ve faydasız işlerden uzak durmaları
* Daima Cenâb-ı Hakk’a dua ve niyaz üzere olmaları

İUR VI. Kültür Haftası’nın 2. gününün misafir konuşmacısı, gönül dünyamızın mimarlarından Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocamız idi. Peygamberimiz’in dünyaya teşrifleri münâsebetiyle Altınoluk Dergisi tarafından hazırlanan bir sinevizyon gösterisinin ardından İUR Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün okuduğu Kur’ân-i Kerîm tilâveti ile başlayan sohbeti, yaklaşık 1200 kişi takip etti. Bu yıl üçüncü kez Üniversitemizi şereflendirerk, “Kur’an’da Rahmân’ın Kulları” ismini taşıyan bir sohbet yapan Hocamız, gönüllerimizin pasını silerek bizleri manevî bir atmosfere taşıdı.

00000680_1.JPG

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve Muhterem Osman Nûri Topbaş hz.leri

Tefekkür ve şükrün ehemmiyeti üzerinde durup Kur’an’ın mu‘cizevî özellik ve güzelliklerinden söz ederek konuşmasına başlayan Muhterem Osman Topbaş Hocamız, kalplerin ancak Allah’ı anarak huzur bulacağını ve dolayısıyla filtre edilmiş bir kalbe sahip olmak gerektiğini; bunun da ancak diğer bütün ilahların kalpten çıkarılması ve yerine sadece Allah’ın zikri ve tefekkürünün yerleştirilmesiyle mümkün olacağını söyledi. Esasen bunun da, “Aman Yâ Rabbî“ diyerek Cenâb-ı Hakk’a karşı acziyet içerisinde olabilmek ve “ma‘rifetullah”ın sırrına erebilmekle sağlanabileceğini ifade etti. Ne var ki burada esas olanın “enâniyet” duygusuna kapılmamak olduğunu aksi takdirde Bel‘âm b. Bâğûra misalinde olduğu gibi âkibetin hüsran olabileceğini de ilave etti. Bunun için ise, tahditli bir zamanı ifade eden dünyada, kulun en fazla üzerinde titremesi gereken hususlardan birinin, “son nefes”te îman ve huzurla bu dünyadan göçebilmek olduğunu belirten Osman Hocamız, bunun ise ancak gereği gibi Allah Teâla’dan korkmakla gerçekleşebileceğini belirtti. Bunun yanı sıra Efendimiz’in rûhâniyetine ve O’nu (s.a.v.) gerçek manada tanımaya da ihtiyacımızın bulunduğunu ifade eden Hocamız, ashâb-ı kirâm’ın ve Efendimiz’in eşlerinin daima rıza halini muhafaza etmelerinin, bizim için bu anlamda birer numûne-i imtisal olduğunu söyledi.

00000681_2.JPG

Rahmân’ın Kullarının Vasıfları

Sohbetine giriş mahiyetinde olan yukarıdaki ifadelerinin ardından Osman Topbaş Hocaefendi, Kur’an’da “”ibâdü’r-Rahmân” diye ifadesini bulan ve sohbetinin esas konusunu teşkil eden “Rahmân’ın Kulları”nın vasıflarını ayrı ayrı ele aldı. Buna göre Rahmân’ın kullarının ilk ve önemli vasıflarından birinin, tevâzu sahibi olmak ve kibirden uzak durmak olduğunu söyleyen Hocamız, ikinci vasfın ise, yine bununla irtibatlı olarak câhillerin sataşmalarına cevap vermemeleri olduğunu ifade etti. Peygamber Efendimiz’in Mekke’nin Fethi sırasında Mekke’ye girerken asla bir gurur ve kibir içresinde olmadığını bilakis gayet mütevâzı davrandığını, bunun da Rahmân’ın kulları olan bizler için önemli örnek teşkil ettiğini belirtti. Bu itibarla Peygamberimiz’in sade ve mütevazı hayatını bilmenin son derece önemli olduğunu da ayrıca vurguladı.

“Sen câhiller karşısında kitap gibi sesiz ol”

Rahman’ın kullarının yukarıda zikri geçen vasıflarının, Mevlânâ’nın “Sen câhiller karşısında kitap gibi sesiz ol” sözünde çok güzel ifadesini bulduğunu söyleyen Osman Hocamız, buna göre Rahmân’ın kullarının, tıpkı bir toprak gibi mütevâzı olmaları, feyizli ve duyuş sahibi bir konuma ulaşmaları gerektiğini, böylece kâinattaki ilahî tecellileri hissedebileceklerinin altını çizdi.

“Gece ibâdete kalkmak, günahkâr bir kişiye ağır gelir”

Osman Topbaş Hocaefendi daha sonra Rahmân’ın kullarının Kur’an’da anlatılan bir diğer önemli vasfının, seher vakitlerini uyanık olarak idrak etmek olduğunu söyledi ve bunun da Kur’an’da, “el-müstağfirîne bi’l-eshâr” diye ifadesini bulduğunu belirtti. Bunun için geceyi sadece uykuya mahkum etmemenin önemli olduğunu, gecenin bir bölümünde Cenâb-ı Hakk’a zikirle yakarışta bulunarak elde edilen pozitif enerjiyi gündüze yaymak gerektiğini söyledi. Böylece kalbimize bir duyuş halinin geleceğini belirterek, tasavvuf büyüklerinden Bâyezîd-i Bistamî’nin “Geceler gündüz olmadan, bana hiç bir şey fetholunmadı” sözünün ardından Hasan-ı Basrî ile İbrahim b. Ethem’in, günah ile gece ibadetine kalkamama hali arasında irtibat kuran şu çarpıcı sözlerine yer verdi:

“Gece ibâdete kalkmak, günahkâr bir kişiye ağır gelir” (Hasan-ı Basrî)

“Gündüz isyan etme ki gece O (c.c.) seni huzuruna durdursun” (İbrahim b. Ethem)

Bu itibarla Osman Hocamız, Rahmân’ın kullarının geceleri kıyâm ve secde halinde olduklarını, seher vakitlerinde ise tevbe-i istiğfârda bulunduklarını Kur’an’ın ifade ettiğini de ayrıca ilave etti.

00000682_3.JPG

Ne cimri ne müsrif, orta yollu harcama!

Rahmân’ın kullarının Kur’an’daki bir diğer vasfının ise, harcamalarında “orta yol”u tutturmak olduğunu söyleyen Osman Topbaş Hocaefendi, bunun yegâne yolunun ise, paraya tamahkârlık göstermemekten geçtiğini ifade etti. Burada da en güzel örneğimizin Efendimiz ile Onun rıhle-i tedrîsinde yetişmiş olan sahâbe-i kirâmın tutumu olduğunu söyleyen Osman Hocamız, aynı zamanda kazancın ve lokmanın helâl olmasının da burada çok mühim bir unsur olduğunu ifade etti. Bu itibarla büyüklerin, “ağza giren ve çıkana dikkat edin” tenbihinde bulunduklarını da vurgulamadan geçmedi.

Rahmân’ın kullarının diğer önemli vasıflarının ise zina etmemek, yalancı şahitlikte bulunmamak ve daima bir dua ve niyaz üzere olmak olduğunu Kur’an’dan naklen anlatan Osman Topbaş Hocamız, sohbetine, Cenâb’ı Hakk’ın bizleri de Rahmân’ın kulları arasına katması ve muhabbetimizi artırması duasıyla son vermiştir.
 

kays

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
9,264
Tepkime puanı
38
Puanları
0
Konum
Kayseri
allah razı olsun kardeşim güzel bir paylaşım olmuş sağolun.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Furkan 63 :

Rahmân’ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir.
Cahiller onlara laf attıkları zaman, “ selâmetle ” der (geçer) ler .
 

Cenan

Ordinaryus
Katılım
13 Eyl 2007
Mesajlar
3,057
Tepkime puanı
1,750
Puanları
113
Allah razi olsun talib kardesim. Umarim mubareklerin yolu birgun buralarada duser. Selam ve dua ile...
 

kumpas

Paylaşımcı
Katılım
5 Ocak 2008
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59
Rahman’ın Kullarının Vasıfları:

* Devamlı tefekkür, şükür ve niyaz halinde olmaları
* Mütevazı olmaları, tekebbürden uzak durmaları
* Câhillerin sataşmalarına aynıyla cevap vermemeleri
* Gecenin bir bölümünü ve seher vakitlerini istiğfâr ve ibâdetle geçirmeleri
* Harcamada ne müsrif ne de cimri değil; orta yol üzere olmaları
* Zinadan uzak durmaları, âile hayatına önem vermeleri
* Yalan şahitlik etmemeleri, gereksiz ve faydasız işlerden uzak durmaları
* Daima Cenâb-ı Hakk’a dua ve niyaz üzere olmaları

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Rahman cihetinde ibadet eyleyenler İrfan sahipleridir.

Yukarda saydığınız sıfatlara uygun olanlar Avam müslümanlarıdır. Bunlar Rabbin Kullarıdırki bunlar arasında Şehitler , alimler , salih amel işleyenler de Rabbin kullarıdır.
Buna delil şu ayetle sabittir.

" Yarabbi ,bir nida işittik ,imana çağırıyordu .Rabinize iman edin...diye insanları iman etmeye davet ediyordu.Dinledik hemen iman ettik.Rabbimiz günahlarımızı bağışla hatalarımızı ört.Bizi ebrar zümresi ile öldür. ".Ali imran.193. "

Bu sıfata mazhar olan avam müslümanları Rabbin Kulları sayılır.

Rahman ise çok farlı bir sıfat taşır.
saygılar


 

kumpas

Paylaşımcı
Katılım
5 Ocak 2008
Mesajlar
129
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
59

Irfan sahipleri dediğimiz zümre,Allaha Rahman ismi cihetinden ibadet eylerler.
Çünkü bütün varlıklara sirayet eden varlığın anlara tecelli etmesidir ki bu ahvalde onlar daim Rahmani mülazaha eylerler.

İbadetlerinide Rahmaniyyet mertebesinden yaparlar.

İrfan sahipleri Rahmanın Kullarıdır.

Irfan sahibi Zatların makami ; şu ayetle sabittir.

" Rahman arşa istiva etti . Yerde olanlar , sema larda olanlar onundur. Yer ve sema arasında olanlarda onundur. Aynı şekilde rutubetli toprak altındakiler de onundur "
 

ravzaa

Üye
Katılım
16 Eki 2007
Mesajlar
81
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah'ın Veli Kulları

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde veli kullarını bize beyan eder:

İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiç bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.” (Yunus: 62)

Allah korkusu her korkuyu alıp götürdüğü için başka korku kalmamıştır. İlerisi daha güzel olduğu için de, geçmişle ilgili hüzünleri yoktur.

Onlar iman edip takvâya ermiş olanlardır.” (Yunus: 63)

Kamil-i iman ile iman ettikleri gibi, bütün ilâhî emirleri ve hükümleri kabul ve tasdik ederler. İfâsı ve icrası için azami gayret gösterirler. Her türlü haram ve şüpheli şeylerden sakınırlar.

“Dünyâ hayatında da âhirette de onlar için müjdeler vardır.” (Yunus: 64)

Bu, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine olan teveccühü ve ikramıdır. Dünyada da müjdelenmişlerdir, ahirette de müjdelenmişlerdir.
Allah’ın verdiği sözlerde aslâ değişme yoktur.” (Yunus: 64)

Bu müjdeli sözlerini değiştirecek, verilmiş hükmünü kaldıracak hiç bir kuvvet yoktur, olması ihtimali de mevcut değildir. Verdiği söz mutlaka yerine gelir.

Bu en büyük saâdetin tâ kendisidir.” (Yunus: 64)

Evliyaullah’ın dünyada ve âhirette müjdelenmiş olmaları öyle bir ihsan-ı ilâhîdir ki, bunun fevkinde bir nimet tasavvur edilemez.

“Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i imran: 110)

İşte yüz senede bir gelen bunlardır. Bunlar ümmet-i Muhammed’in öncüleridir.
“Allah dilediği kimseyi nuruna kavuşturur.” (Nur: 35)

Allah-u Teâlâ bir kulunu da nuruna kavuşturunca, artık onun bütün iş ve icraatı ona göre olur. Bunlar Allah-u Teâlâ’nın has kullarıdır, başkasına şâmil değil.
Kur’an kendilerine ilim verilen insanların kalplerinde parıldayan apaşikâr âyetlerdir.” (Ankebut: 49)

Hazret-i Kuran’ın verdiği ilimle, kalplerinde parlayan apaşikar nur sayesinde Allah-u Teâlâ dilediği kadar bunlara esrar-ı ilâhîyi bildirir ve gösterir. Onun içindir ki bunların bildiğini başkaları bilemez. Zâhir ulemâ bunları bilmez, anlamaz, görmez. Bu çizgiyi ayırdık. Çünkü bu sadır ilmi, zâhir ulemânın ilmi satır ilmidir.
“Allah bir kimsenin kalbini müslümanlık için açarsa, o Rabbinden verilen bir nur üzerindedir.” (Zümer: 22)
İşte Rabbinden verilen bu nur sayesinde ancak bu esrar-ı ilâhî bilinir. Bildirildiğinden ötürü bu hakikatlara vakıftırlar.
 

rıdvanuyan

Doçent
Katılım
18 Ocak 2008
Mesajlar
736
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Güzel Ve Iyi Huylu

"İbadetlerin En Kolayını
Size Bildiriyorum.
Susmak ve iyi huylu olmaktır.

Hadis-i Şerif:mad:
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Yukarıda ayetler bütün müminler için geçerlidir.

Belli kişilere, mertebelere gelmemiştir.

Ali veli olmaya gerek yok...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yukarıda ayetler bütün müminler için geçerlidir.
Belli kişilere, mertebelere gelmemiştir.
Ali veli olmaya gerek yok...

Öyle ya, sana göre bütün insanlar değilse bile, müslümanalr aynı tornadan aynı ebat ve uzunlukta ve aynı mizaç ve evsafta fabrikasyon imâlât gibi imâl edilmişlerdir !!!!
:confused1:
Yani, aralarında bir fark yoktur. Oysa bizim bilgilerimiz ve birikimimiz yeryüzünde ne kadara nefis hayat sürmüş ve gelmiş-geçmişse , o kadara makamat ve seviye vardır.
Görebildiğimiz kadara da en alt sıralarda olan bendeniz sadece senden bir basamak yukarıdayım !
:)
 

İbrahim Tevhidi

Profesör
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
765
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Yaş
41
Web sitesi
www.rebeze.com
Öyle demedim...

Anlamak istediğin gibi dğeil yazdığımı anla....

Ben diyorum ki islamda böyle özel bir sınıf yok...

Kişi takvalı ise zaten Allah dostudur..

Özel sınıf, isim yoktur....


 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Ben diyorum ki islamda böyle özel bir sınıf yok...

Özel sınıf, isim yoktur....

“Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse, işte bunlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraber olacaklardır.”
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Öyle demedim...
Anlamak istediğin gibi dğeil yazdığımı anla....
Ben diyorum ki islamda böyle özel bir sınıf yok...
Kişi takvalı ise zaten Allah dostudur..
Özel sınıf, isim yoktur....

İşte ben de böyle bir sınıf ve zümre var diyorum. Senin anlattığın açık ve benim de anladığım gayet net....
Dediklerinin tam aksini iddia ediyorum.

:lac:
 

TevekkuL

...
Katılım
4 Mar 2007
Mesajlar
1,660
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Konum
İs. / Üs.
Web sitesi
mutevekkil.blogcu.com
Hazret-i Kur'ân-ı Azîmüşşân'dan ve Hazret-i Muhammed Mustafa (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) hadîslerinden sonra meşâyıh ve evliyâ-yı izâm (kaddesallahu esrârahüm) sözlerinden yeğrek (daha iyi) hiç söz yoktur. Bunların sözü derûnî ve ilm-i ledünnîdir, kesbî değildir. ''Eddebenî Rabbî''dir, ''Allemenî Ebî'' değildir. Bunlar verese-i enbiyâ (Peygamber vârisleri), mukarrebân-ı dergâh-ı kibriyâdır.

Erenler sözünü işidenin gönlü rûşen olur. Himmeti kavi eder. Şeytan vesvesesini, dünyâ hırsını ve muhabbetini kalbinden çıkarır. Evliyânın bir nicesi Hazret-i Âdem sıfatlı, bir nicesi Hazret-i İbrâhîm, bir nicesi Hazret-i Mûsâ, bir nicesi Hazret-i İsâ sıfatlı ve bir nicesi de Hazret-i Muhammed sıfatlıdır. (Salevâtullahi Teâlâ ve selâmühü aleyhim ecmâîn)

Meşâyıh-i izâmın bir nicesi ma'rifet ehlidir. Bir nicesi muhabbet ehlidir. Bir nicesi muamele ehli, bir nicesi tevhîd ehlidir ve bir nicesi de bîsıfattır, şerheylemeğe gelmez.

Yûsuf Hamedânî (kuddise sirruh) buyurdu ki:
- Her gün evliyâ sözlerinden sekiz kağıt okuyalar tâ ki kendilerinin iflâsını ve onların fazlını bileler.

Şeyh Cüneyd (kuddise sirruh) buyurur:
- Meşâyih sözleri Hakk çerilerindendir ki şeytanı koğar ve gönlü dolanır (içi rahatlatır), karar tutar. Nitekim Hakk Teâlâ buyurur:

'Ya Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)! Biz geçmiş peygamber sözlerini sana ânın-çün ederiz. Ta onların sözleriyle seninn gönlün dolana.' (Hûd, 120)

İki cihan fahri Şah-ı Enbiyâ Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz buyurur:
'Salihler sözü anıldığı yerlere rahmet iner, fazlu mağfiret yağar.'

-Ferîdüddîn Attâr (kuddise sirruh)-
 

rıdvanuyan

Doçent
Katılım
18 Ocak 2008
Mesajlar
736
Tepkime puanı
3
Puanları
0
İhlası olan kurtulur

"Bütün gayretlesünnetin yaşamaya gayret etmeliyiz.
Müslümanların Ehli sünnet alimlerinin bildirdikleri doğru itikat üzere olmamız icab eder.
İhlası olan kurtulur
"İnsanlardan gelen sıkıntılara katlanmak Alla-hü taalanın beğendiği Resulullah-ın Sevdiği ve büyük evliyaullahın Özendiği bir ahlaktır.


Şefahatime inanmıyan ona kavuşamaz.

Hadis-i Şerif
 

ravzaa

Üye
Katılım
16 Eki 2007
Mesajlar
81
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Saîd b. Cübeyr'den rivayet olunmuştur ki, Resulullah'a, evliyaullahın kimler olduğu sorulmuş, o da şöyle buyurmuştur: "Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah zikrolunur yad olunur". (ibn Mace, Zühd, 4)

Başka bir rivayette ise "Görülüvermelerinden dolayı Allah hatırlanır". Yakınlarında bulunmak, halleri, duruş ve davranışları derhal Allah'ı hatırlatır. Ki, Abdullah b. Abbas "semt ve hey'et"leri yerine "ihbat ve sekinet", yani, duruşları ve yürüyüşleri şeklinde tefsir etmiştir. Bunların dünya malına kazanç yollarına sevgi ve düşkünlükleri yoktur.

Ancak Allah için, Allah'da sevmek ile birbirlerine sevgi ve dostluk gösterirler. (Ebu Davut Sünnet, 2) "Allah uğrunda birbirini seven kimseler" oldukları da rivayet olunmuştur. (Müslim, Birr, 38). Nitekim Ömer b. Hattap (r.a.)'tan rivayet olunmuştur ki, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kullarından bir takım insanlar vardır ki, enbiya değiller, şehidler de değiller, amma kıyamet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebiler ve şehidler imrenerek bakacaklardır". "Bunlar kimler? Ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim, ya Resulallah!" dediler. Resulullah: "Bunlar bir kavimdir ki, aralarında ne akrabalık, ne de ticaret ve iş ilişkisi olmaksızın, Allah ruhu ile Allah'da sevişirler. Vallahi yüzleri bir nur ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler." (Hakim, Müstedrek, IV. 170) buyurdu, hemen şu ayeti okudu

"Açın gözünüzü! Allah'ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar. Onlar ki, iman etmişler ve Allah'a karşı gelmekten sakınmışlardır. (Yunus Suresi, 62-63)

Ebu Hüreyre'den ve Ebu Malik Eş'ari'den de ayni meâlde rivayetler bulunmaktadır. Bu rivayetlerin her biri bir başka özellikte tarif demek olduğundan, hepsinin toplam olarak anlamını içine alan geniş bir tarif ortaya konmuştur:

Evliyaullah onlar ki, iman etmişlerdir ve ittika eder dururlar, tam bir iman ile ilâhî emirleri ve hükümleri ifa ve icraya devam ederler. Kendilerinden Allah rızasına aykırı bir hâl, bir durum sadır olmaması için dikkat ederler, her türlü haramdan ve şüpheli şeylerden sakınırlar. İşte evliyaullahın hakiki tarifi budur. Birinci derecesi mümin cinsinden olmak, ikinci derecesi de Allah korkusundan dolayı ittika hasletine sahip olmaktır ki, bunlar onların Allah'a yönelmeleridir. (Hamdi Yazır, Tefsir)

 
Üst