Rahat ve huzurlu bir hayat için emir ve yasaklara uymak lazım

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Makâlemizin hemen başında konunun bir özetini yazacak olursak: İnsanlar, Allah’ın ve Peygamberlerinin emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır.
Bunu belirttikten sonra ifâde edelim ki, şu uçsuz-bucaksız olarak gördüğümüz koca “kâinât”ı yaratan yüce Allah, sâdece “dünyâ”nın insanlarla meskûn olmasını irâde etmiştir. Binâenaleyh, insanlık hayâtı, sâdece bu dünyâda olup başka bir gezegende beşerî hayât yoktur.
Cenâb-ı Hak, “Hz. Âdem”i, “ilk insan” olarak bu dünyâya göndermiş ve onu aynı zamanda “ilk Peygamber” kılmıştır. Dolayısıyla, insanlar maymundan değil, insanlardan meydâna gelmişlerdir. Yine insanlık hayâtı vahşet üzere değil, medeniyet üzere başlamıştır; çünkü ilk insan vahiyle terbiye edilen bir Peygamberdir. Yontma Taş Devri, Cilâlı Taş Devri, Tunç Devri gibi taksîmler hayâl mahsûlüdür.
Dünkü makâlemizde, “Allahü teâlâ, bizlere eşler lutfettiği gibi, çocuklar da ihsân buyurmuştur” deyip konuyla ilgili 4 âyet-i kerîme meâli zikretmiştik. Yine Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki:
“Allah size, kendinizden [kendi nefislerinizden, kendi cinsinizden] eşler yarattı; eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz [hoş hoş, helâl ve güzel] gıdâlarla rızıklandırdı [güzel rızıklarla besledi]. Onlar hâlâ bâtıla inanıp Allah’ın ni’met[ler]ine nankörlük mü ediyorlar?” [Nahil(16), 72]
Bilindiği üzere bir insana, 30 yaşına kadar “genç”, 50 yaşına kadar “yetişkin”, 70 yaşına kadar “ihtiyâr”, 70’den sonra ise “pîr-i fânî” denilmektedir. Demek ki dünyâ hayâtı, böyle 4 basamak hâlinde ele alınıyor. Görüldüğü gibi, çocuklar ve gençler 1. kategoride yer almaktadırlar. Aslında insanın bütün hayâtı da 4 safhadan ibârettir: 1- “Anne karnındaki hayâtı”, 2- “Dünyâ hayâtı”, 3- “Kabir hayâtı”, 4- “Âhiret hayâtı”...
Hepimiz yakînen biliyoruz ki, çocukluk da, gençlik de çok çabuk geçen devrelerdir; her iki dönem de âdetâ yıldırım hızıyla geçmektedir.

PEYGAMBERLER NİÇİN GÖNDERİLDİ?
Allahü teâlânın, kullarına, râzı olduğu yolu göstermek için, çeşitli kavimlere, zaman zaman peygamberler gönderdiği, akl-ı selîm sâhibi herkes tarafından kabûl edilen çok açık bir husûstur.
Muhammed aleyhisselâmı da, son peygamber olarak bütün insanlara ve cinnîlere göndermiştir. O, her zamanda, her memlekette yani dünyâ yaratıldığı günden kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiçbir kimse, hiçbir bakımdan, onun üstünde değildir.
Allahü teâlâ, bütün insanların, kullarının îmân etmelerini, ibâdet yapmalarını, verdiği ni’metlere şükretmelerini, güzel ahlâka sâhip olmalarını, kendi aralarında kardeşçe yaşamalarını, sevişmelerini, birbirlerine yardımcı olmalarını istemiş ve bunları emretmiştir. İnanan insanların da kardeş olduklarını i’lân etmiştir.
Bunu sağlamak için, Hz. Âdem’den sonra muhtelif asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere “Hz. Nûh”, “Hz. İbrâhîm”, “Hz. Mûsâ”, “Hz. Îsâ” ve “Hz. Muhammed” (aleyhimüs-selâm) gibi birçok “Peygamber” göndermiş, bazılarına “Kitap” ve “Suhuf” da vermiştir.
[Bildiğimiz gibi, bu peygamberlerden 6’sına “Ülü’l-azm”, 313’üne “Resûl”, 124 binden ziyâdesine de “Nebî” denilmektedir.]
Bunların hepsi de, aynı îmân esâslarını teblîğ etmiş, “iyi ferd”, “iyi âile”, “iyi cemiyet” meydâna getirmeyi hedeflemişlerdir.
100’ü “Suhuf=Sahîfeler, formalar, kitapçıklar”, 4’ü büyük kitap olmak üzere toplam 104 kitâbın hedefi de, “insân-ı kâmil” meydâna getirmektir.
İnsanların, Allahü teâlâya karşı, kalple inanmaları ve bedenle yapmaları lâzım olan şükür borçları, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ ve O’nun sevgili Peygamberi tarafından açıkça bildirilmiştir. Allahü teâlâya şükür, ancak O’nun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Allahü teâlâ, bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti kabûl etmez, beğenmez. Çünkü insanların iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslâmiyet bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir.
İSTİKAMET
Ahmed Doğrusözlü
 
Üst