Radyo

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
A. Ali Ural

Radyo Duvarları süngerle kaplı o loş odaya girip masaya oturduğum an. Kulaklığı başıma geçirip dış dünyayla bağlantımı kestiğim an. Saatin oklarının baş döndürücü bir uçuştan sonra yirmi ikiye saplandığı an.

Mikrofonun nefes alıp verişimi dinlediği an. İyi geceler, cümlesini kimlere ulaşacağını bilmeden uzaya fırlattığım an. İşte o an geldi. Geldi ve mikrofonun önüne sürdü beni. Bir satranç taşı gibi sürdü. Buzdan bir astapada patenlerim yok. Yok stüdyodan başka karem. Dinleyici hamle yaptı ve radyosunun başına geçti. Kelimeler birer ikişer dökülmeye başladı boşluğa: Sevgili dostlar, bu haftaki kelimemiz ölüm. Biliyorsunuz her programımızda bir kelimeye edebiyatın aynasını tutuyoruz. İlk olarak Türk edebiyatının aynasını tıklatalım.
Ölüm, dediğimizde akla gelen ilk şairimiz Ziya Osman Saba: "Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz.../Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,/ Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı,/Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz..." Rabbim, Nihayet Sana, adlı bu şiirin bir son mısraı var ki, hiçbir son bu kadar güzel anlatılamaz: "Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz..." Ölemeyen insana bir müjdesi var Saba'nın. Bir teşekkürü var Rabbi'ne ölümsüz yapmadığı için insanı. "Ya ölemeseydik!" demek istiyor Saba, "Ya ölemeseydik!" Ölümü kabullenemeyen insan hayatı cehenneme çeviriyor çünkü. Nefes alınmaz hale getiriyor dünyayı, nefes almayı bırakana kadar. İsyanla geçen ömrün tek itaati oluyor ölüm. Oluyor mu sahi?
"Oluyor mu sahi?" der demez radyonun telefonları kilitleniyor. Bütün dinleyiciler bu soruyu bekliyormuş gibi telefona sarılıyorlar. Değerli dinleyicilerimiz, canlı yayındayız ve bir telefonumuz var. Alo. Hoş geldiniz programımıza. Tanıyabilir miyiz sizi? " Demek beni tanımak istiyorsunuz. Ben daha tanımıyorum kendimi." Yoldasınız sanırım. Araba sesi geliyor. "Evet, yoldayım." Park etseniz, bir kaza olmasın. "Sonunda hepimiz park edeceğiz nasıl olsa." Peki, sizi dinliyoruz, buyurun. "Asıl ben sizi dinliyorum. Neden kafamı karıştırıyorsunuz?" Kafanızı karıştıran ne? "Ölüm, insanın tek itaati dediniz." Ben demedim, Ziya Osman Saba, diyor. "İyi de elinden gelse asla ölmezdi insan." İşte Saba da aynı şeyi söylüyor... Şimdi bir müzik arası veriyoruz. Sessiz gemi.
Sevgili dostlar, sessiz gemi seyrini sürdüre dursun biz devam edelim programımıza. Şimdi de dünya edebiyatının aynasını tıklatalım ve Oscar Wilde'ın, Reading Zindanı Baladı adlı şiirinden birkaç mısraı paylaşalım sizinle: "Ama gene de herkes sevdiğini öldürür,/ Bu böylece biline,/ Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,/Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,/Korkak bir öpücükle.../ Kimi insan az sever, kimisi de çok uzun,/ Kimiler aşkı satar, kimiler satın alır;/ Kimileri de yapar bu işi gözyaşıyla.../ Hemen herkes bir türlü öldürür sevdiğini,/ Ama bundan ötürü herkes asılmamıştır..." Oscar Wilde, sevgili dinleyenler, hapishane günlerinde tanıdığı bir idam mahkûmunun son günlerini anlatır baladında. Ancak ölümün bir çeşit değildir ona göre. Katiller elini kollarını sallayarak dolaşmaktadır aramızda. (Ana kumandadaki arakadaşımız sağ eliyle telefon işareti yapıyor.)
Bir dinleyicimiz daha telefonda sanırım. Alo! "Siz şimdi insanlar en çok sevdiklerine zarar verir mi, demek istiyorsunuz." Biz şairin yalancısıyız. "Peki, şair kimin yalancısı?" Sanırım o da hayatın yalancısı. Nereden arıyorsunuz bizi? "Nereden aradığımın ne önemi var. Buraya mı geleceksiniz. Hoş şu anda buradasınız zaten." Nerelere ulaşıyoruz, merak işte. "Bakın ulaşmak öyle kolay bir iş değil. Ben mesela hiçbir yere ulaşamıyorum." Nereye ulaşmak isterdiniz? "Biliyor musunuz, ben başkalarının kendisine gıptayla baktığı bir adamım. Maddi gücü kastediyorum. Fakat hiçbir şeyden zevk alamıyorum." Ulaşmak istediğiniz zevk mi? "Hayır mutluluk." Sahip olduklarınızı paylaşmayı denediniz mi? Dııııt. Sanırım hat kesildi. Biz devam edelim programımıza. (Ana kumandadaki arkadaşımız sağ eliyle telefon işareti yapıyor yine.)
"Alo!" Hoşgeldiniz. " Programınızı ilgiyle dinliyorum." Teşekkür ederim. "Abi biliyor musun ben ölmek istiyorum." Yapmayın yahu ölüm dilenilmez. Peki neden ölmek istiyorsunuz? "Meraktan. Öldükten sonra neler olup bittiğini çok merak ediyorum." Kardeşim az daha dişini sık. Her halükarda öleceksin bir gün. " Fakat çok merak ediyorum." Âyet ve hadisler merakını gidermiyor mu? "Ayet ve hadisler mi? Nerede bulabilirim onları?" Nerede mi? Kitapçılar Çarşısı'nda. "Abi şimdi sen her hafta bir kelimeden mi söz ediyorsun programında?" Evet. Neden bu hafta yumurta kelimesini seçmedin?" Yumurtayı bırak. Kur'an'a kulak ver; " O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O'dur..."(En'âm, 95)

[email protected]

12 Aralık 2010, Pazar​
 
Üst