Rabitanin Sirk Oldugunu Söyleyenlere

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ABDULLAH ismail

Asistan
Katılım
16 Nis 2007
Mesajlar
263
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
çarşamba
teymiyenin ibni arabiye atdığı iftiraları bugun dillendiriyorlar.ben buna cevab veriyoum.vahdet-i vucud hakdır.bu makamda olmayanlar bu ederlerse zındık olur orası kesin.ağaçı konuturan cenabı hak veli kulundan da aynı sözü etdirir.ibni hacerin fetavai hadisiye adlı eserine bakın.


%100 DOĞRU ÖTEKİLER NEDİYO
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
bir şey demedin; ama sen benim dediğimi dinle :) dinlersen efendi baba'ya hassaten senden hayırla söz ederim ahirette.

haydi tekraren esselamu aleykum.
 

ABDULLAH ismail

Asistan
Katılım
16 Nis 2007
Mesajlar
263
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Konum
çarşamba
VE ALEYKUM SELAM KALBİNİ KIRDIĞIM İNCİLTTİĞİM KİMSE VAR SA ÇOK ÇOK ÖZÜR DİLİYOM AFFEDİN BENİ HAYIRLI AKŞAMLAR


ÇOK ÖNEMLİ NOT: AKŞAM NAMAZINI KILMAYI SAKIN UNUTMAYIN
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
sadece ağaçdan değil cenabı hakk tuva vadisinde ateşden dahi musa a.s seslenmedimi ben rabbinim diye.taha suresine bakınız 11 1 2 13 ..diye..

hallacda ve diğerlkeirndne kalbleirndne cenabı hakdna gayri bi şey kalmadığı için onlar aynen ataş aynen ağaç misali oldular.onlarbu makamda idiler hakikaten.onların enel hakk demesi ben hakkım demek değildir.

enalardan geçüp hakka gidelim

cemali ba kemale seyr edelim..
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
zahiri ilim elbet mühimdir.

lakin zahiri ilme dalıpda tarikat ilmini terketmek adamı helak eder.ben burda tarikata küfredenlerde dahi zahirde eksik gördüğümü ifade edeyim.

önce bari zahiri ilimde bilgi sabibi olunda sonra gelin .!!


mesela ayet de geçen pabuçlarını çıkar emrine tarikat ehlinin verdiği manayı okuyalım zahiri manayı red etmeden...!!

ayrıca işari tefsir hakkında bilgi için bakınız suyuti el itkan ..!!


Bu Emrin Tasavvufî Yorumu


Tasavvuf erbabı ise, bu hususta şu izahları yapmışlardır:

a) Rüyada bir pabuç görüldüğünde bu, zevce, hanım ve çocuk ile yorumlanır. Buna göre Cenâb-ı Hakk'ın, "pabuçlarını çıkar" ifadesi, onun gönlünün hanımına ve çocuğuna iltifat etmemesine, kalbinin onların işine takılıp kalmaması gerektiğine bir işarettir.

b) Pabuçların çıkarılmasından maksad, dünyaya ve ahirete iltifatı terketmektir.

Buna göre Cenâb-ı Hak, Hz. Musa (a.s)'a sanki, "Kalbinin tamamiyle merifetullaha gark olmasını, gönlünün Allah'dan başkasına iitifat etmemesini..." emretmiş olur.

Mukaddes Vadî'den murat ise, Celaiullah'ın kudsiyyeti ve O'nun izzetinin taharetidir. Yani, "Sen, marifet deryasına ulaştığında, mahlûkata iltifat etme" demektir.

c) İnsanın, bir yaratıcının varlığına dair istidlalde bulunduğunda, bunu ancak şu iki mukaddime ile elde edebilir:

O'nun meselâ, "Bu maddi alem, muhdestir veya mümkin bir varlıktır. Böyle olan herşeyin, mutlaka bir müdebbiri, bir müessiri ve bir sani'i vardır" demesi gibi. Bu iki mukaddime, adeta iki pabuca benzer.

Çünkü bu iki mukaddime sayesinde akıl, maksuduna ulaşır; halka bakmaktan, Hâiık'ı tanımaya geçer. Hâiık'ı tanımaya ulaştıktan sonra onun, bu iki mukaddimeye artık dönüp bakmaması gerekir.

Çünkü başkasıyla, bu kadarcıkdahi meşgul olmak, marifetullâha gark olmaktan alıkor. Buna göre, Hz. Musa (a.s)'a sanki, kalbini ve gönlünü artık, bu iki mukaddimeyle meşgul etme.

Çünkü sen, Marifetullahın denizi ve O'nun ulûhiyyetini/ı ummanı, deryası demek olan, mukaddes bir vadiye, noktaya ulaştın" denilmek istenmiştir
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47

abi sen burayada ekle..

BAŞÜSTÜNE DOSTUN RİCASI EMİRDİR.




1- De ki: O Allah tektir.
2- Allah Samed'dir.
3- O doğurmamış ve doğmamıştır.
4- Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır.
Bu kısa sure sahih rivayetlerde belirtildiği gibi Kur'an'ın üçte birine denktir. Buhari'nin; Sa'd'dan aldığı rivayette deniyor ki: "Biri bir adamın: "De ki: O Allah tektir" ayetini okuyup sürekli onu tekrar ettiğini görmüştü. Ertesi gün adam Hz. Peygambere gelip bu adamın yaptığını haber vermiş ve sanki bu adamın doğru bir iş yapmadığını söyleyecek olmuştu. Hz. Peygamber: "Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki; O Kur'an'ın üçte birine denktir' buyurdu."
Bu rivayetin hiç de garip bir yanı yoktur. Çünkü "De ki: O Allah birdir." cümlesinin Hz. Peygambere açıklaması emrettiği birlik, evet İşte bu birlik gönül ve vicdana yerleşen bir inanç sistemi, varlığın bir yorumu ve hayatın bir programıdır. Bu nedenle sure büyük islam gerçeğinin içinde ana hatlarının en genişlerini içine almaktadır.
"De ki: O Allah tektir." Bu ifade "birdir" sözcüğünden daha tutarlı ve daha anlamlıdır. Zira tektir kavramı "birdir" sözcüğünün anlamı ile beraber, onunla birlikte başka hiçbir şeyin bulunmadığını ve onun hiçbir benzeri olmadığını ifade etmektedir.
Bu varlığın tekliğidir. Ortada onun gerçekliğinden başka gerçeklik yoktur. Onun varlığından başka gerçek bir varlık yoktur. Diğer bütün varlıklar ancak bu gerçek varlıktan Alır varlığını. O'nun zati gerçekliğinden Alır gerçekliğini.
Bu nedenle bu teklik, iş ve faaliyet tekliğidir. Bu evrende ondan başkası hiçbir şey yapamaz. Hiçbir şeyi etkileyemez.
O aynı zamanda vicdanda oluşan bir inanç ve varlığın bir yorumudur. Bu yorum kesin yerleştiğinde ve bu düşünce netlik kazandığında kalb, her tür karanlıktan ve şaibeden kurtulur. Varlık gerçeği ve faaliyet gerçeği ile tek başına eşsiz bir şekilde var olan Allah'ın dışında başka varlıklara bağlanmaktan kurtulur.
Bütün bir eşyanın var olmadığı, yok olduğu düşüncesine ulaşmasa da, bu varlık aleminin herhangi bir ilahi varlıktan başka hiçbir varlığın gerçekliği yoktur. ilahi iradenin faaliyetinden başka hiçbir faaliyetin gerçekliği yoktur. Öyle ise kalb varlığının gerçekleştiği ve faaliyetlerin gerçekliği olmayan şeylere neden bağlansın ki?
Kalb tek gerçeğin dışındaki şeyleri hissetmekten ve bu gerçekliğin dışındaki varlıklara bağlanmaktan kurtulduğunda bütün zincirlerden, bağlardan kurtulmuş olur. Bütün gemlerden ve yuvalardan sıyrılmış olur. Pek çok bağların temeli olan arzu ve isteklerden kurtulur. Yine pek çok bağların kaynağı olan korku ve endişelerden de kurtulur. Allah'ı bulduğunda hiçbir şeyi kayıt etmeyeceğine göre neden başka şeylere rağbet etsin ki? Allah'tan başka gerçek faaliyet sahibi bulunmadığına göre kimden korksun ki?
Varlıklar aleminde Allah gerçeğinden başka bir şeyi göremeyen bu düşünce iyice yerleştiğinde bununla beraber bu gerçeği ondan kaynaklanan diğer varlıkların hepsinde görmeye başlar. Bu öyle bir derecedir ki, kalb orada gördüğü herşeye Allah'ın elini görür. Bununda ötesinde bir derece vardır ki kalb orada Allah'tan başka evrendeki şeylerin hiç birini görmez. Zira orada Allah gerçeğinden başka görebileceği hiçbir gerçek yoktur.
Bu düşüncenin yer etmesi ile insan sebeplerin etkisini de faaliyetini de yok sayar. Her şeyi, her olayı ve her hareketi kendisinden kaynaklandığı ve etkisinde kaldığı ilk sebebe havale eder, ona dayandırır. İşte Kur'an'ın iman düşüncesini yerleştirirken önem verdiği en önemli gerçeklerden biri de budur. Bunun içindir ki Kur'an sürekli olarak zahiri sebepleri aşarak işleri doğrudan Allah'ın iradesine ve dilemesine bağlar. "Onlara doğru toprak atarken sen atmadın fakat Allah attı." (Enfal 10) "Zafer doğrudan doğruya Allah'ın katındandır." (Enfal 17) "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." (İnsan 30) ve daha buna benzer pekçok ayetler gibi.
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Bununda ötesinde bir derece vardır ki kalb orada Allah'tan başka evrendeki şeylerin hiç birini görmez. Zira orada Allah gerçeğinden başka görebileceği hiçbir gerçek yoktur.
şimdi buraya dikkat ediniz.fena fillahı aynen anlatmış hatasız...
devamında
seyyid kutup tasavvufa eleştiri getirmiyor sadece dervişlerin bu halle yaşarken sosyal hayattan kopmasına eleştiri getiriyor tartışılır..
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Bu öyle bir derecedir ki, kalb orada gördüğü herşeye Allah'ın elini görür.

bu cümlede fena fillahın başı olan fena fi efali anlatıyor..
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
imdi hallacınki haldi..ya seyyid kutup..
hafızam yanıltmıyorsa
zaten vehhabilerden useymen isimli alim! seyyid kutuba vahdeti vücutcu diyor..
bu ne demektir..

bu islam şehidinin tekfir edilmesi yaklaştı..
ikincisi bu şahıs bu tefsiri zindanda yazdı..ihlas suresi kuranın 112.ci suresidir.en son tefsir ettiği surelerden biridir..günde 10 saat kitap okuyan bu mütefekkir son demlerinde resmen tasavvuf ehli olmuş demektir.tefsirin üslubundan bu anlaşılıyor..Allahu alem eğer bildiğim daha doğrusu mantığım beni yanıltmıyorsa..
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
sen efendiye intisablı isen eğer açda risalei kudsiyede vahdeti vucud babını güzelcene bir oku.kuran okurmusun ayrıca..bak bakalım musa a.s ağacına.ayet vermiyeyim..biraz zahmet çekin.

la havle..ulen ihvan böyle olursa bunlar nasıl olmaz :)


"Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler.


Ya Musa! Hakikat ben'im, ben âlemlerin Rabbı Allah.´ Tâhâ Sûresi'nde "Ey Musa muhakkak ben, senin Rabbinim" (Tâhâ, 19/12) diye seslenildi, Neml Sûresi'nde de "Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksiklerden münezzehtir!" (Neml, 27/8 ) diye seslenildi, fakat burada asla unutmamak gerekir ki "Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, Hakim'dir." (Şûrâ, 42/51) Bu durumda vahiy de tamam olduğuna göre Allah´ın azze ve cell, kamil bir kulundan seslenmesi demek vahiy gelmesi demektir ki bu kesinlikle geçersizdir. Musa aleyhis-selam´a Alah'ın seslenmesiyle birlikte ´risalet görevi´ verilmiştir. Risalet görevinin verilmesi de bu konuşmadan sonra gerçekleşmiştir. el-Maide Suresi 3. ayette "Bu gün dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslam'i seçip beğendim" "Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez" (Al-i İmran Suresi, 85) . yani dinde eksik yada fazla bir şeyin olmayacağını ve tamamlandığını söylediğine göre; kamil bir kuldan seslenip onu risaletle görevlendireceği inanışının, Ve "Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü" (A'râf, 7/143) deliline görede kamil kul'a tecelli etmesinin -ki tecelli etmiş olsa paramparça olur-, İslam itikad´ına, iman´a, aykırı olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte bu tür iddialar tamamen batıl´dır. Aslı yoktur. Hiç durmadan Allah şunu şöyle yapamaz mı? bunu böyle yapamaz mı? isterse şunu yapar, isterse bunu yapmaz, gibi söylemler de inanışa zede ve keder verir. doğrusunu, Allah c.c bilir. O´ Alim´dir, Hakim´dir.
 

Minhac_

Profesör
Katılım
5 Şub 2007
Mesajlar
1,189
Tepkime puanı
1
Puanları
0
sadece ağaçdan değil cenabı hakk tuva vadisinde ateşden dahi musa a.s seslenmedimi ben rabbinim diye.taha suresine bakınız 11 1 2 13 ..diye..

Hmmm bunun acıklaması var abi öyle degil mi?



Allâh için kelam sıfatının olması da vacip olan bir sıfattır. Bu sıfat da diğerleri gibi ezeli ve ebedi olan bir sıfat olup,i yaratılmışların kelamına benzemez. Nitekim Kur’an-ı Kerim olsun, diğer semavi kitaplar olsun, Allâh’ın kelamı diye ifade olunurlar. Yaratılmışların kelamı hadistir, yani sonradan olmadır. İnsanın kelamı yani sözü, harflerin mahreçlerine ve vurgulara dayanan bir sesten ibarettir. Nitekim iki cismin birbirine çarpması durumundaki ses de böyledir. Örneğin kayanın üzerine demir sürtülünce çıkan ses gibi.

Ancak indirilen semavi kitaplar için Allâh kelamı derken bu, yüce Allâh’ın zati olan kelamının ta kendisidir, demek değildir. Aksine bu o kelamdan ibaret olan bir şeydir. Akıl açısından bunun delili, eğer Allâh mütekellim yani konuşan olmasaydı, dilsiz olması gerekirdi. Allâh hakkında dilsizlik bir eksikliktir. Bu ise Allâh hakkında muhal olan bir durumdur.

Bu konuya ilişkin nakle dayalı delil ya da kanıt ise, Kur’an nassları ile hadislerdir. Bu delillerden biri de yüce Allâh’ın şu kavlidir:
“Ve Allâh Musa ile gerçekten konuştu.” (4, Nisa, 164)

Yani Allâh, ezeli ve ebedi olan sözünü, kelamını Musa’ya duyurdu, Musa da bundan anlaşılması gerekenleri anlayıp kavradı. Allâh’ın konuşması yani kelamı ezelidir. Oysa Hz. Musa’nın kendisi ve onun Allâh’ın kelamını işitmesi ve dinlemesi ise hadistir. Kur’an ile söylenmek istenen şey, Allâh’ın mana itibariyle olan kelamıdır. Yani yüce Allâh’ın zatıyla kaim olan bir sıfatıdır. Bununla efendimiz Hz. Muhammed (s)’e indirilen lafız muradolunmaktadır. Yüce Allâh şöyle buyuruyor:
“O Kur’an’ı Ruhu’l-Emin/Cebrail uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine indirmiştir.” (26, Şuara, 193-194)

Bu, Nefsi kelam diye adlandırılan ve Allâh ile kaim olan kelam değildir. Çünkü nefsi kelam, Allâh’ın zatı yani nefsi yani kendisiyle kaimdir. Kur’an, münzel yani indirilmiş olan bir lafız olması manasıyla harflerle yazılıp şekil alan, kulaklarla duyulup işitilen, hayali lafızlarıyla zihinlerde ezberlenip korunan ve lafız ile okunan kitap demektir. Oysa zati olan kelam ise, asla Mushaflara girmeyen, hulul etmeyen ancak mutlak manası itibariyle de her ikisine de Allâh kelamı denen bir şeydir. Bu, nefsi yani zati olan kelam itlak olunması itibariyle, şeriat açısından hem hakikattir, hem de akla yatkındır. Yani mutlaka manada zati kelam için söylenmesi durumunda durum böyledir.
 
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
50
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
47




bir sözü kim söylerse söylesin şeriatın zahirine muhalifse onu kabul etmeyiz.
Tekrar altını çiziyorum kabul etmeyiz.

İster muhyiddini Arabi ister Mevlana ister hallacı Mansur.
Kaldıki bu eserlerde büyük bir tahrifat vardır.VE bazı alimler bu eserlerin tahrif edilip bozulduğunu bize bildiriyor.bunlar kur'an değil insan kelamı içine insan müdahil olabilir.bu gün bile söylenen söz 3 kişiye aktarılırken değişebiliyor.bunu iyi anlayın. HADİSLERE BİLE İNSAN MÜDAHALE EDİP UYDURABİLİRSE YALAN HADİS UYDURABİLİYORSA...velev ki doğru ola...

İMAMI RABBANİ DER Kİ;

TARİKATTE HAKİKATTE ŞARİATE HİZMETÇİDİR.


Ama sufiyenin bazı sözlerini te’vil yolu varken ki o sözde mazur olduğunu söylemek başka o sözü teyid etmek başkadır-biz mazurdur diyoruz hemen tekfir etmeyiz.
etmemeliyiz..hallacın makamında olmayan bir adam enel hak derse sapıktır.hatta küfre girer..
Ama ya hallac seyyid kutubun dediği gibiyse…vebal altına gireriz.

Hallacın makamı odur ki:
Güneşi doğar o ziyanın altında yıldızları göremez olur.kendi varlığını bile…

Seyyid kutubun dediği gibi:

Varlıklar aleminde Allah gerçeğinden başka bir şeyi göremeyen bu düşünce iyice yerleştiğinde bununla beraber bu gerçeği ondan kaynaklanan diğer varlıkların hepsinde görmeye başlar. Bu öyle bir derecedir ki, kalb orada gördüğü herşeye Allah'ın elini görür. Bununda ötesinde bir derece vardır ki kalb orada Allah'tan başka evrendeki şeylerin hiç birini görmez. Zira orada Allah gerçeğinden başka görebileceği hiçbir gerçek yoktur.'''



hülasa vebal altına girmeyiniz tevhidi siz söylersiniz inanırsınız ehli tasavvuf YAŞAR....





tasavvufun tümüne ne ibni teymiyye ne seyyid kutup nede ibni kayyım karşı çıkmıyor.

terazimiz şeriat ve akıl vede GÖNÜL.

vesselam
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
cansız ağacı konuşturan Allah.ben rabbinim dedirten Allah.ağaç bu odun odun..insan ise cenabı hakkın yaratdıklarını üstünü.akıl vermiş nefis vermiş vesaire..odundan ben rabbinim dedirten Allah insanı kamilden de ( ekmel kulundan bunları dedirtir.) kaç günden beri diyorum ki ibni hacerin fetava-i hadisine bakın.ama ne hikmetse bakmazlar.muteber adam değilmi ibni hacer (heysemi.) sizler için.??

abdulkadiri geylani hazretleri ki teymiye dahi ona şeyhim demiş faziletini kabul etmiş...onun hallac hakkında kemalatine dair beyanı vardır.abdulkadiri geylani hazretleri hallac bu sözleri fena fillah makamında manevi sekir halinde iken etmişdir demişdir (bakınız alleme şeyh yusuf nebhani vahabilere cevab.) ..!!artık bu söz ona kafii gelir.bundan sonra bu hususda teymiye ibnul hadi kayyum belkini gibi benzerlerinin sözlerine bakılmaz.zira geylani hem akaidde hemde fıkıhda müçtehiddir.!!bunlar (teymiye hadi ve benzerleri.) ise zatların yanında subki rahimehullah beyanı üzere sinek mesafesindedirler.!!

yine ibni hacer imam yafii gibi büyük alimlerden nakiller ile ibni arabiyi ve de hallacı mudafaa eder fetavasında ..yine bazı büyük alimlerin bu büyüklere dil uzatmasından dolayı helak olduğunuda yazar.

bikaaii rahimehullah hakkında ki katli vacibdir fetvası hakkında kamil zatların araya girmesi ile islama dönüşünü sağlandığını ifade der. ki bu dahi büyük alim olmasına rağmen cenabı hak onu eserlerinin okunmaması ile cezalandırmışdır.ruhul furkanda elhamdulillah bu zatdan nakiller vardır..!!

efendim uzun uzun yazmıyorum.

arapçaları net aleminde mevcutdur eserlerin.arapçası olan alsın okusun hakkı görsün..bu büyüklere dil uzatmayın.bizden söylemesi.her ilimde ıstılah olduğu gibi tarikat ilmindede istılahlar vardır.ibni abdisselam gibi nice büyükler (bakınız reddül muhtar ) bunların kutup olduğunu söylemişşe daha idgamı bila gunneyi bilmeyen ayet hadis copy pastecileri konuşmasınlar gayri.!!!

Allah ( aklı olan ) odunlara hidayet nasip eylesin amin.
 

ATTAR

Asistan
Katılım
21 Şub 2007
Mesajlar
479
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
46
efendim.

tarikat ilmi hakdır.

zahiri ilmi olmyanlar nasıl helak olurlar ise tarikatıda red edenler öylece helak olurlar.ikisi beraber yürür.elbetde hakkın ümmi kullarıda vardır hakdır.

sapık şeyhleri bizlerde red ederiz.onları red ederiz.nice sapık şeyhler var ki şeri hükümler benden düşdü derler karılara kendilerini yıkatırlar bu sapıklar içki içerler vesaire vesaire.akaid dahi bilmezler.buınları red ediyoruz.

lakin bazı şaşkınların büyüklerin yolunuda inkar etmesinide red ederiz.her iki taifeden de beriyiz.

fi emanillah.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
cansız ağacı konuşturan Allah.ben rabbinim dedirten Allah.ağaç bu odun odun..insan ise cenabı hakkın yaratdıklarını üstünü.akıl vermiş nefis vermiş vesaire..odundan ben rabbinim dedirten Allah insanı kamilden de ( ekmel kulundan bunları dedirtir.) kaç günden beri diyorum ki ibni hacerin fetava-i hadisine bakın.ama ne hikmetse bakmazlar.muteber adam değilmi ibni hacer (heysemi.) sizler için.??

abdulkadiri geylani hazretleri ki teymiye dahi ona şeyhim demiş faziletini kabul etmiş...onun hallac hakkında kemalatine dair beyanı vardır.abdulkadiri geylani hazretleri hallac bu sözleri fena fillah makamında manevi sekir halinde iken etmişdir demişdir (bakınız alleme şeyh yusuf nebhani vahabilere cevab.) ..!!artık bu söz ona kafii gelir.bundan sonra bu hususda teymiye ibnul hadi kayyum belkini gibi benzerlerinin sözlerine bakılmaz.zira geylani hem akaidde hemde fıkıhda müçtehiddir.!!bunlar (teymiye hadi ve benzerleri.) ise zatların yanında subki rahimehullah beyanı üzere sinek mesafesindedirler.!!

yine ibni hacer imam yafii gibi büyük alimlerden nakiller ile ibni arabiyi ve de hallacı mudafaa eder fetavasında ..yine bazı büyük alimlerin bu büyüklere dil uzatmasından dolayı helak olduğunuda yazar.

bikaaii rahimehullah hakkında ki katli vacibdir fetvası hakkında kamil zatların araya girmesi ile islama dönüşünü sağlandığını ifade der. ki bu dahi büyük alim olmasına rağmen cenabı hak onu eserlerinin okunmaması ile cezalandırmışdır.ruhul furkanda elhamdulillah bu zatdan nakiller vardır..!!

efendim uzun uzun yazmıyorum.

arapçaları net aleminde mevcutdur eserlerin.arapçası olan alsın okusun hakkı görsün..bu büyüklere dil uzatmayın.bizden söylemesi.her ilimde ıstılah olduğu gibi tarikat ilmindede istılahlar vardır.ibni abdisselam gibi nice büyükler (bakınız reddül muhtar ) bunların kutup olduğunu söylemişşe daha idgamı bila gunneyi bilmeyen ayet hadis copy pastecileri konuşmasınlar gayri.!!!

Allah ( aklı olan ) odunlara hidayet nasip eylesin amin.


muminler muteşabihlerin ardından koşmazlar siz neden muteşabihlerin peşinden koşuyorsunuz biz hepsi allahtandır ve hepsine inandık deriz

Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler.

ayeti iyice okumanızı rica ediyorum bu ayette muteşabih olduğuna göre ve allah tevilini benden başka kimse bilemez demesine ragmen neden tevilinin peşinden koşuyorsunuz


bak sana 10 aykın ayet yazdım agactan seslenilme olayıyla ilgili sen neden ayetleri kulak erdı ediyorsun ilk önce bi cevap veririmisin

Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, Hakim'dir." (Şûrâ, 42/51)

hadi bu ayete göre öyle değildir allah celişmiştir de allah arabinin hallacın agzından konusmustur de diyebilirmisin


"Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düştü" (A'râf, 7/143)

bi peygamber ki ALllah daga tecelli etti diye dağ parcalanıp musa a.s baygın düşüyor lakin sizler allahın arabiye yada hallaca tecelli edip agızlarından konustuğunu idaa ediyorsunuz.

bu nebicim inanış bu ne biçim din alanlayışı bu anlayış kesinlikle resulun anlayışı değildir

bunlar (teymiye hadi ve benzerleri.) ise zatların yanında subki rahimehullah beyanı üzere sinek mesafesindedirler.!!

bu sözü sarfetmene inanki senin adına üzüldüm yaw ALLAH aşkına nerden biliyorsun bu zatların sinek mesafesende olduklarını dayanağın nedir bir yerden haber mi aldın rüyandamı gördün öldükten sonra tekrar mı dirildin nedir abım nerden biliyorusn
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
:dik:

Sanal mücahidler yine ortalığı kırıp geçiriyorlar...

konu kilitlenmiştir...

:ltf: :dik:
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst