RABBİMİZ Süleym'i Hurilerle Evlendirdi..

Katılım
10 Ara 2009
Mesajlar
93
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Bir gün Rahmet Resul’ünün mübarek huzuruna, yüzü kömür gibi simsiyah bir genç geldi. Bu genç süleym kabilesinden Sad isimli bir müslümandı.
Ey Allah’ın Resulü dedi; rengimin siyahlığı,yüzümün çirkinliği cennete girmeme manimidir?

Resul-u Zişan (a.s.m. )
Hayır,mani değildir. Allah’ın emrine uyup Resulü’ne itaat ettikten sonra elbette cennete girebilirsin. dedi


"İyi ama Ey Allah’ın Resulü ben şu mescide sekiz ay önce Allah’a iman edip onun Resulünü tasdik ederek İslam’a girdim. Şu ana kadar da evlenmem için bazı kimselere müracaatta bulundum. Yüzümün siyahlığı ve çirkinliği ve fakir olmamın sebebiyle beni redettiler."

"Peki ey Süleym müracaat ettiklerin arasında Amir bin Veheb varmıydı? "

Yoktu Ey Allah’ın Resulü!

"Öyle ise şimdi ona git ve Allah’ın Resulü beni size gönderdi; kızınızı zevce olarak bana vermenizi emir buyurdu de! "

o zenci genç sanki güneş mülküne malik olmuştu sevincinden. Sular gibi çağladı Süleym!
Allah beni size feda kılsın Ey Allah’ın Resulü! Hemen gidiyorum.
Yüreği denizdeki balıklar misali cırpınır gibi Süleym Sad yola revan oldu. Ve Amir bin Veheb’in kapısına vardı.
Amir’e Allah Resulü’nün emirlerini iletti. Amir bin Veheb duyduklarından hayrete düştü ve Sad’a inanmadı, çünkü kızını bu gence vermek demek bir ton inciri kömür kuyusuna atmak gibi bir şeydiVe Sad’a dediki….
Ey delikanlı ben kızımı sana veremem!

Sad hiç telaş eseri göstermedi ve tebessüm etti. Siz bilirsiniz ey Amir dedi. Ben sadece size Allah Resulü’ünün emirlerinin elçisiyim dedi ve Sad geri dönünce gözlerine yaşlar doldu çünkü birkere daha zenci olduğu için kalbi kırılmıştı ama bu sefer farklıydı çünkü arada Allah Resulü’nün emri vardı ve gözleri yaşlarla dolu Nebiler Nebisinin huzuruna varmak için yola koyuldu Sad… Resul onu bu halde görünce durakladı ve bekledi.

Ama Amir’in reyhanlar misali güzel bir kızı vardı ve kızıda kapının arkadasında kanuşulanları duymuştu ve sad’ıda görmüştü. Fakat imanı yüreğinde fokurduyordu zenci genci o halde geri dönüp gidişini görünceve kız hemen babasının karşısına dikildi çırpına çırpına ey benim babam dedi! sen ne yapıyorsun onu sana kim göndermişti…Allah Resulü’nü redetmek ne demek biliyormusun! sonra alemde tutunacak dalın kalmaz ve senin yüzüne bakan olmaz, derhal git Resul’tan özür dile"

Ve amir bu sözleri kızından duyunca hatasının farkına vardı ve onun aklıda kendiside kanatlı kuşlar gibi uçarak kainatın efendisinin yüksek huzuruna vardı ve dediki :
Ey Allah’ın Resulü bana gönderdiğin gencin sözlerine inanmamıştım. Günah işlediysem tevbe istiğfar ediyorum. Siz emir buyurursanız kızımı Sad’a nikahlamaya hazırım dedi
ama Allah Resulü;"eğer ki sen biraz daha hatanı anlayıpta geri dönmek için geç kalsaydın senin yüzüne bile bakmazdım." Kainatın Efendisi Sad’a, "ey Sad evini hazırla" dedi. Süleym Sad o lahza, utancından başını yere eğdi,gözlerinden iplik iplik yaşlar akıyordu. "Anam babam sana feda olsun Ey Allah’ın Resulü benim evde ne hazırlanacak eşyam nede hanımıma verebileceğim mıhrıni param var. Ben bu dünyada hiçbir şeye malik değilim, beni yuvasız bir kuş biliniz, garip kuşun yuvasını sizden başka kim hazırlayabilirki ey varlığın tacı Resulüm a.s.m!."

Efendimiz ( s.a.v ) tebessümlerin en erişilmeziyle emir buyurdular; "ey Sad!o halde git ikiyüz Ali’den,ikiyüz Osman’dan,ikiyüzde Abdurrahman bin Avf’dan iste. Bütün düğün masrafını onlar görsünler,sende böylece yuvanı kur ey Sad. "

Siz birde Sad’ı görecektiniz, o zenci genç kanatlı kuşlar gibi sevinçten uçtu sanki. Kendine lazım olan paraları Sultan sahabilerinden aldı hatta daha fazlasını aldı. Hemen çarşının yolunu tuttu,gelin için lazım olan nesneleri almalıydı birkaç eşya almıştıda, ama o esnada çarşı sokaklarında bir nida yükselmeye başlamıştı, düşman büyük bir kuvvetle yola cıkmış bizi basmak ve Allah’ın adını ortadan kaldırmak niyetindedirler. Eli ayağı düzgün ve kuvvetli genç savaşçılara sesleniyorlardı. Bunu duyan Sad iki tercih arasında kalmıştı. Avuçlarında para ile düğün hazırlıkları yapan zenci genç,yıldırımdan bir kamçı yemiş gibi sarsıldı. Şimdi o bu iki şık arasında tercih yapması gerekiyordu. Biri evde taze gelindi, öbürü ise Allah yolunda cihad etmek. Ve Süleym Sad’ın yüreğindeki iman harekete geçerek tam bir sahabiye yaraşır bir karar verdi;cihada katılmak.

Ben dedi!bu düğün parası ile kendime bir at,bir ok ve mızrak alabilirim. Düğün işi artık ahirete kaldı.
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler misali yola koyuldu Sad. Ve ordunun ardınca at koşturdu. Az sonra cihad ordusuna at üstünde başı sarıklı, kolları sıvalı, kılıç elinde olan birinin orduya yaklaştığını gördüler. Kollarının siyahlığından Nebiler Sultanı onu tanımıştı. Ona sen Süleym Sad’mısın dedi?
Sad’ın cevabı erlere yaraşır bir şekildeydi;
Evet Ey Allah’ın Resulü! ben oyum Allah beni size feda etsin.

Ve iki ordunun büyük cengi başlamıştı. Sad ordunun en önüne geçmişti. Kılıcıyla Allah dininini ve Allah Rasulünün düşmanlarını, kafirleri biçiyordu. Herkes birbirine karışmış, yaman bir cenk olmuştu. Zafer yine Peygamber ordusunun olmuştu. Düşman çekilip gittikten sonra yaralılar arasında kafirlere büyük darbeler indiren Süleym Sad’da vardı. Öyleki son anlarını yaşıyordu. Rahmet Nebisi Sad’ın başını kucağına aldı,yüzündeki tozları o mübarek eliyle sildi. Zenci gencin kıvrım kıvrım saçlarını okşayıp duruyordu. (ne büyük şeref dimi arkadaşlar ahh keşkee bizede. )
Genç Sad’ın dudakları son anda aralandı. Dudaklarından kelimelerin en güzelleri döküldü.
EŞHEDÜ ELLA İLAHEİLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMED’EN RESULULLAH
Ve Süleym Sad bu şekilde ruhunu Rahmana teslim etti.

Peygamberler Peygamberinin kucağında can vermek ne devletti ey Sad. O nurdan gözlere bakarken şehid olmak ne devletti ey Sad. O nurdan gözlere. Senin gibi o nurdan gözlere bakarken şehid olmak kaç gence nasip oldu ki. Senin yüzünün rengi karaydı ama senin bahtın kara değildi ey Sad. Demek ki Senin vücudunun siyahlığı senin cennete girmene mani değildi Ey Sad..

Siz hele bi bakın Resul’ın o nurdan gözlerinden inci taneleri gibi akan yaşlara. Sad için ağlıyor Nebiler Nebisi Efendimiz. Ona acıyordu Resul. Çünkü Amir’in kızının elini bile tutamamıştı Sad. Bir an baş başa oturmadan cenge gitmişti Sad.

Nebiler Sultanı bir anlık için gülümsedi ve Resul yüzünü çevirdi. Bunu gören sahabiler ne olmuştuda peygamber’in ağlaması sevince dönüştü. Sahabelerden Ebu Lübabe ( r.a ) bunu merak etti ve sordu.
Ya Resul önce şu genç için ağladınız sonrada güldünüz ve sonrada yüzünüzü çevirip ona bakmak istemediniz;bu ne hikmetti Ey Allah’ın Resulü!
Allah’ın Resul’ünden şu cevabı aldılar. Sad’a olan sevgi ve merhametinden dolayı.
“ Önce ağladım çünkü Sad’ın evlenmek için o kadar kişiye baş vurmasına rağmen kimse ona kzını vermemişti,yüzünün siyahlığından ve fakir olmasından dolayı. Onun o halini düşününce ağladım!ama
Sad’ı şehid olduktan sonra cennet hurileriyle baş başa görünce bu seferde hüznüm sevince dönüştü ve utandım yüzümü çevirdim. Dünyada elde edemediğini Yüce Yaratan ona daha güzelini cennette verdi. Havzı kevserde verdi. Şimdi Amr bin Veheb’e söyleyinki!
Yüce Yaratan Sad’ı onun kızından daha hayırlısı ile evlendirdi. Cennet hurileri ile evlendirdi.
"

 
Üst