R.T.Erdoğan Siyonizmin kurucusu T.Herzl'in kabrinde.

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Garip ve acı bir Intihar | Hüseyin Avni Hocaefendi




Besmele, hamd, salât ve selâmdan sonra… Politikanın, politikacı ve politikaya muhatap olan halk kitlesi açısından birçok kanun ve esası vardır. Denilebilir ki, muhatap halk kitlesine nispetle politikanın birinci kanunu hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, başka bir ifadeyle de her şeyin göründüğünden farklı olduğudur. Bu acı ve dehşetli hakikatten haberi olmayan gerçekte saf ama kendilerince son derece açıkgöz olanlar muvazaaların ve şeytanlıkların farkına varamazlar.


Her dem kuklaları gerçek kişiler zannıyla seyrederler; ipler parmaklarında olan arkadaki asıl oyuncuyu hiçbir zaman keşfedemezler. Bu sebeple de zaman-zaman kendi kuyularını kazarlar. Aslında başkasına hayır manasındaki bazen bir takım şartlarla isabetli sayılabilecek geçici ve istisnai siyasi manevraları, daimi bir aidiyet ve mensubiyet sebebi kılıp aslî siyasetleri hâline getirirler… Böylece varlıklarının en büyük sinsi (belki de aşikâr) tehlikesi olan politikaları ve politikacıları avuçlarını patlatırcasına alkışlarlar.


Hatta onların mahalli sözcüleri ve temsilcileri olmakla yetinmezler; sırılsıklam âşık amigolar şekline bürünmeye bile razı olabilirler. Kendi idam sehpalarını kendileri kurarlar… Yağlı urganlarını ve ilmeklerini kendileri hazırlarlar… O ilmekleri kendi boğazlarına kendileri geçirirler… Ve nihayet altlarındaki sandalyeye tekmeyi kendileri vururlar… Kelimenin tam ve hakiki manasıyla intihar ederler. Kazıklı Voyvoda’nın başkalarına yaptığını kendilerine yaparlar… Böylece siyaset bilmezlikleri, saf köylülükleri ve kahredici ufuksuzlukları sebebiyle usta bir şekilde başlatılan, geliştirilen ve neredeyse sancağı burca dikilmek üzere olan ulvi bir dava ile beraber -şayet olağan üstü bir ilâhî yardım yetişmezse- tarihe gömülürler…


Kurtuluşu, daha çok kendileri için tezgâhlanan bir pazarlık ve satışa dayanan post modern operasyonların cebri tecavüzü ile doğurtulan, kısa zamanda büyütülen, vazifelendirilen ve mıntıka amiri yapılan sözleşmeli ve işbirlikçi ekibe bende ve amigo olmakta görebilenler… En yetkili ve dahi yetkili ağızlardan söylenen ya resmi hale gelin veya kurslarınızı (medreselerinizi) kapatın; bize zararlı oluyorsunuz şeklindeki kesin emir mahiyetindeki sözlere kulaklarını ısrarla tıkayanlar hal dilleriyle sanki şöyle diyorlar:


Ben güzelim o çirkin.


Başkalarının din düşmanı çirkin, bizimkisi’ ise cici… Başkalarının hırsızı kör, ‘bizimkisi’ badem gözlü… Başkalarının din ve vatan satıcısı hain, bizimkisi’ üstün hikmet sahibi, vatanperver ve Aslan Yürekli Rişar… Başkalarının belli yaştakilere Kur’an öğrenmeyi ve öğretmeyi yasaklamayı düşüneni ve teklif edeni din karşıtı, ‘bizim’ bunu bizzat yasaklayan ve kanunlaştıran bir bildiği olan dindar… Başkalarının sekiz yıllık mecburi eğitimcisi Kur’an kurslarını baltalayan ve yıkan, bizim’ onüç yıllık mecburi eğitim yanlısı adamımız ise dindarlığı tartışılamayan… Başkalarının hovardası ve hovardalığı isteyeni kötü, ‘bizim’ kanunla zinayı -kendi ‘suçtur’ tekliflerinden vazgeçmekle- suç olmaktan çıkaran iyi…


Başkalarının domuz taraftarları kötü, ‘bizim’ Allah’ın yasakladığı domuz etini kanunla serbest yapanlarımıza laf yok… Başkalarının faizcisi fena, ‘bizim’ ‘faiz haramdır deyip senelerdir bizi kandırdılar; faiz asrımızın gerçeğidir’ diyen maşukumuz masum… Başkalarının yabancı kadınlarla tokalaşanı günahkâr, ‘bizim’ kendi tokalaşması ve hanımının başkalarıyla tokalaşmasına göz yumması şöyle dursun, onu başkasına öptüren adamımız bulunmaz Hint kumaşı…


Başkalarının haremlik selamlığa uymayanı kabahatli, ‘bizim’ bir parça da olsa haremlik ve selamlığa uyanlara bırakın o kafayı diyen yiğidimiz suçsuz… ‘Bizim’ onlarca kilise ile binlerce kilise evi açan ve açtıran… Başka bir vadide yine kendileri gibi malum kesimlere başka bir yandan taşeronluk yapan ve mesleğinde son derece başarılı papazları övmekle bitiremeyen diğer bir taife ile ortak çalışan… Onlarla beraber “dinler arası diyalog”, “barış” ve “hoşgörü” çalışmalarına son gaz gayret eden… Müslümanları Hıristiyan topluluğuna sokmak ve onların karartısını çoğaltmak için “kim bir topluluğun karartısını çoğaltırsa o onlardandır” hadtsiyle amel ederek olanca gücü ile çalışan adamlarımızın ne günahı var?(!)…


Daha ne yapacaklardı?!.. Temel eğitime mecbur edilen İslâm’ın mükellef saydığı on iki, on üç, on dört ve daha yukarıdaki yaşlarda olan kız çocukları için başörtüsü hürriyeti istemek hangi (kimilerince) gericinin haddine düşebilirdi?


Hoca efendilerimiz ile en has ve hakiki dervişlerimiz bunlara ve aşağıdakilere acaba ne buyururlar? Bir yandan mahiyet, ilke ve esasları belli olan beş yıllık mecburi temel eğitimi üç yıl ilâve ile sekiz yıla çıkaran, böylece Kur’an kurslarını ve medreseleri neredeyse sıfırlayan siyasilere ateş püsküren… Diğer yanda ise bu üç sene zammını yeterli bulmayıp beş sene daha ilâve yaparak mecburi eğitimi on üç yıla çıkaran… Böylece, bir yanda zina etmekten domuz eti yemeye varıncaya kadar özgürlükleri olanca bir şekilde artırmak ve genişletmek hürriyetperverliğini kimselere bırakmayan, öte yanda ise dinlerini kendi istedikleri gibi öğrenmek talebinde olan -Hıristiyan ve Yahudilere değil de-sadece Müslümanlara bu hürriyeti fazla gören ve kendi siyaseti için zararlı bulan… Lakin onlara -şükür ki- kırk katır ile kırk satırdan birini seçmek arasında bir özgürlüğü lütfeden… Böylece -sebepler dairesinde- kalan üç beş kurs ve medresenin de kapılarına kilit asacak olan bizimkilere bakalım ne diyecekler?…


Parti amigoları halini alan değerli hoca efendiler ve has dervişler muhtemelen şöyle diyorlardır:


Oh iyi oldu, daha ne yapacaklardı?… Bizi bu Kur’an kurslarının ve medreselerin dert ve külfetinden kurtardılar… Artık çocuklarımızı büyüğümüz nezdinde olan utanmak sebebiyle malum mekteplere verememek eziklik, gerilik ve zilletinden halas olduk; sağ olsunlar var olsunlar… Hem, medreselerdeki kızlarımız bekâr kalıyorlardı; artık böylece evlilik meseleleri mekteplerde kendiliğinden çözülmüş olacaktır… Artık kurtuluşumuz medreselerden uzak durmakta ve mekteplere girip okumaktadır…


Nihayet kurtuluşun mahallenin bir ucunda bir kız medresesi, diğer ucunda da bir erkek medresesi kurmakta olduğu şeklindeki altın söz -hâşâ- artık zaman aşımına uğramış ve tarihe karışmış, belki de yanlışlığı anlaşılmıştı…Bu denli kendine ve yoluna düşman başka bir camia ne mümkün görünsün!.. Bu seviyede cellâdına âşık bir taife ne mümkün bulunabilsin!.. Böylesine bir karşılıksız aşk yaşayan, hatta Aşkın bîmâriyle hoşem, el çek ilâcımdan tabib diyebilecek kadar bu kara sevdayı ilerilere götüren ve kendinden geçmiş olan başka bir zümre ne mümkün tasavvur edilebilsin!..


İsterseniz meseleyi baştan ele alalım:
Allah’ı ve Resulünü yani İslâm’ı, siyasi, iktisadi, hukuki, eğitim ve diğer hiçbir işine karıştırmamak inancını temel felsefe ve aslî varlık sebebi kabul eden bir siyasi düzenin, İslâm’ı öğretecek, yayacak, ayağa dikecek ve yaşatacak müesseseleri kurmak çelişkisine bile-bile düşmeyeceğine göre… Diyânet’i, İmam Hatipleri ve İlahiyatları neden kurduğu açık değil miydi? Burada şunu da ilâve edelim: Biz sözü edilen kurumlarda yer alan fakat sözü geçen maksat ve hedefe âlet olmayan kimseleri tespitinizden elbette ayrı tutuyor, sadece o müesseselerdeki temel kuruluş mantık ve niyete dikkat çekmek istiyoruz.


Resmen lağvedilen medreselerin ve kaldırılan İslâm yazısının köklerinin fiilen kazınması lazımdı… Allah’ın gönderdiği ve Resulünün getirdiği İslâm yerine lâik çerçeveye oturtulmuş, sınırları belirlenmiş ve zararsızlaştırılmış bir İslâm’ın yerleştirilmesi gerekiyordu!...


Bu inkılâplar devamlılık kazanmalıydı… Hani birileri sürekli devrim diyorlardı ya, işte öyle bir şey… Bu hedef için kurulan Diyanet, İmam Hatipler ve İlahiyatlar maksada bir hayli yaklaştırdıysalar da yeterli olamamışlardı. Medreselerin tamamen ve fiilen lağvı için başka adımlara da ihtiyaç vardı. Geçmişlerimizin kitaplarını bir yana attıracak yeni kitaplara ve Ümmetin yavrularını mütevazı ve köhne medreselerden uzaklaştıracak sivil gibi gösterilecek modern mektep, kolej ve üniversitelere ihtiyaç vardı. Nitekim bir-bir buçuk asır evvel İngilizler Hindistan’da Müslümanlara yine böyle yapmışlardı. Şimdi de öyle yapılıyordu ve yapılmaktaydı… Yine de yetmemişti… PKK ve Hizbullah(!) icat edilmişti; fikir ifsadı, baskı ve tehcirlerle doğu ve güneydoğu medreseleri neredeyse tamamen yok edilmişti. Maksada ve hedefe iyice yaklaşılmıştı…


Ancak ırkçılık zihniyet ve düşüncesinden veya o manyetik sahadan uzak olanlara ait medreseler memleket sathında hâlâ devam ediyordu… Mevzii de olsa direnenler hâlâ vardı… Öldürücü ve noktayı koyucu esaslı bir darbeye ve okkalı bir şamara daha hacet vardı… Mecburi eğitim sekiz seneye çıkarılmalıydı ve böylece Kur’an kursları ve medreseler iyice silinmeliydi… Çünkü fikirlerince on beş yaşından sonra artık medreselere rağbet kalmayacaktı. Bu da yapılmış ve hedefe bir hayli daha yaklaşılmıştı; ama yine de direnme devam ediyordu… Nihayet belki de son öldürücü darbe gelmişti; on üç yıl mecburi eğitim Artık yirmi yaşından sonra kurslara ve medreselere kim gidecekti?…


Önceki sekiz yıllık mecburi eğitime İslâmi eğitim’in selameti adına karşı çıkanların ve yeri göğü inletenlerin burada dut yemiş bülbüle dönmeleri ne pahasına olursa olsun parti yandaşlığından başka ne ile izah edilebilirdi?.. Kur’an talim ve terbiyesinden yana gibi görünüp sekiz yıllık mecburi eğitim’e veryansın eden ama yeni bir vakit gelince ve yeni bir şafak atınca deş yıllığa ilâve olarak getirilen sekiz yıllık mecburi eğitim ile beraber toplam on üç yıllık mecburi eğitime ses çıkarmayanların tavrı başka nasıl anlaşılabilir ve anlatılabilirdi?..


Bu arada İnkılâp taraftarlarının ve hizmetçilerinin daha da geniş ve derin ufuklu olmak düşüncesi pek tabiiydi… Medreselerin henüz lağvedilemediği ve İslâm harflerinin kaldırılarnadığı, kıyafet inkılâbının yapılamadığı halkı Müslüman olan değişik memleketler de vardı… Oralarda eğitim ve öğretimin birleştirilmesi kanunu da yoktu… Zikri geçen yerlerde dahi mektepler açarak inkılâpları oralara da ihraç etmek, o coğrafyalardaki medreselerin de usta bir şekilde kökünün kurutulması tabiidir ki birçok hizmet ehli katında mukaddes bir vazifeydi… Lâtin alfabesinin oralara da yerleştirilmesiyle İslâm harflerini o yabancı memleketlerden dahi dâhiyane bir yolla kaldırmak gerekiyordu… Kıyafet inkılâbını oralara da taşımak icap ediyordu… O mıntıkalarda inşa edilen mekteplerde okutan ve okuyan kızların da başlarının açılması ve eteklerinin diz kapaklarının üzerine çekilmesi, mahalli ve başka çeşit şarkıları okuyabilecek mertebeye çıkarılmaları onlara göre kesinlikle mühim bir ibadet idi… Bütün bunlar elbette az bir hizmet değildi; anlıyorsunuz, değil mi?…


Aklı gözünde.


Hâsılı, Amerika ve Avrupa’nın tertipleri istikametinde ve destek atışları altında kıran kırana bir mücadele veriliyordu… Birçok yanıyla eskiyen ve aşınan, bir nice noktada da Amerikalı ve batılı ağa babalarının tekerine artık az da olsa takoz olmaya başlayan bilmem hangi maşa örgüt, bizzat sözü edilen ağalan tarafından kısmen tasfiye ediliyordu… Yerine aynı ağalar tarafından daha taze ve tam itaatkâr, emre uymakta hiçbir şekilde ayak sürümeyen yenisi ve zindesi getiriliyordu… Aklı gözünde olan halka ise bu işin ilk yarısını, yani sadece kısmi tasfiye işini kuklaların yaptığı zann uyandırılıyordu… Böylece kahramanlaştırılmaları hedefleniyordu…


İkinci yarısı yani yeni bir zinde örgüt oluşturulduğu ise onların gözünden itina ile gizleniyordu… Bu arada her bir yana iyice ve güzelce yayılan semerci öldü haberiyle sıpalar sevindiriliyordu… Ancak bilenler biliyordu ki, eşekler eşek oldukları müddetçe onlara semer yapacak bir semerci mutlaka bulunacaktı… Ve nitekim derhal bulundu da… Bu alışık olunmayan yeni semercinin yepyeni semerleriyle sırtların ne hâle geleceği hesaba katılmıyordu… Çünkü değişik okus pokuslar ile meselenin hakikatinin görülmesi ve anlaşılmasına mani olunuyordu… İşin daha da kötüsü yapılanın vahametini anlayıp tiz perdeden o kendine has namesiyle ağlayabilen tecrübeli kart eşekler de kalmamıştı… Hemen hepsi tecrübesiz sıpalar ayarındaydılar…


Bütün bu neredeyse olağan üstü olan işleri maharetle becerenler -Allahu alem- hem keyifli hem de dertli ve mahzun bir sedayla şöyle terennüm ediyorlardı:
Ninni din bekçileri(!) ninni… Ninni dervişler(!) ninni… Uyuyun da büyüyün ninni… Çünkü içinde bulunduğunuz zaman ve zeminde dişe dokunur ve istenilen seviyede bir büyümek ve büyütülmek ancak uyumanız ölçüsünde olacaktır; vesselam…
Hasbunellahu ve ni’me’l-vekîl…


Yazıyı salât ve hamd ile bitiriyorum…
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Herzl mezari


Kvarim03.jpg
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Bu diz çökülen yer neresi manifesto?

(Yazarken hakaret etmesen ne olur??? niye bu kadar hakaret ediyorsun?)

Laftan anlamayanlar yıllardır aynı üfürüğü boş boş yazanlar
Hakaret değil hakikat diyorum
Orasının SOYKIRIM MÜZESİNDE ki anıt olduğunu
Resmi ziyaretlerde devlet adamları bu müzeyi ziyaret eder
Soykırımda ölenleri anar
Protokol
Oranın TEODOR HERLZ'in mezarı olmadığını daha kaç kez yazacağız
Bunun neresini anlamıyorsunuz
Hangi dilde yazalım
 

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com

Başbakan Erdoğan,İsrail Kasabı Ariel Şaron ile yan yana onun elini sıkıyor.


Ariel Şaron 1982 yılında Lübnan İç Savaşı sırasında İsrail'in Savunma bakanı olarak görev yapmaktaydı. Gözlemciler İsrail'in gözleri önünde gerçekleşen Sabra ve Ş...atilla katliamları Ariel Şaron'nun emriyle yaptırılmıştır. Ariel Şaron'un 2000 yılında Kudüs'teki İslam dinine inananlarca kutsal mekânlardan biri olan ve normalde müslüman olmayanların girişine izin verilmeyen Mescid-i Aksa'ya çok sayıda İsrail askerinin ve polisinin koruması eşliğinde yaptığı ziyaret ve verdiği demeç bir provokasyon olarak görüldü ve Filistinlilerin İkinci İntifada (ayaklanma) başlatmalarına neden oldu ve beş yıl sürdü. NOT:YAYINLADIĞIM VİDEODA İLK GÖRÜNTÜLERDE VAR.
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Laftan anlamayanlar yıllardır aynı üfürüğü boş boş yazanlar
Hakaret değil hakikat diyorum
Orasının SOYKIRIM MÜZESİNDE ki anıt olduğunu
Resmi ziyaretlerde devlet adamları bu müzeyi ziyaret eder
Soykırımda ölenleri anar
Protokol
Oranın TEODOR HERLZ'in mezarı olmadığını daha kaç kez yazacağız
Bunun neresini anlamıyorsunuz
Hangi dilde yazalım

Manifesto ben burası teodor herlzin mezarı mı dedim yoksa bu diz çökülen yer neresi diye mi sordum?

Niye bu öfke?

Böyle yapınca haklı olacağını mı düşünüyorsun manifesto, insanlar görüşlerini yazıyorlar, yanlış yazıyorlarsa gelirsin efendice yanlış dersin doğrusu şudur dersin.

Bu şekilde seviyesizleştiğin zaman tartışmanın, sohbet etmenin bir anlamı kalmıyor.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Manifesto ben burası teodor herlzin mezarı mı dedim yoksa bu diz çökülen yer neresi diye mi sordum?

Niye bu öfke?

Böyle yapınca haklı olacağını mı düşünüyorsun manifesto, insanlar görüşlerini yazıyorlar, yanlış yazıyorlarsa gelirsin efendice yanlış dersin doğrusu şudur dersin.

Bu şekilde seviyesizleştiğin zaman tartışmanın, sohbet etmenin bir anlamı kalmıyor.

Öfke falan yok
Konu başlığını tekrar oku
Ondan sonra devam et
Çok sıkıcı ve kabak tadı veren durumlar
Artık büyüyün yada büyüsünler

Erdoğan gebermiş gebermekte olan Şaron ile yıllar önce el sıkışmış
Eeee
Sonuç
Erdoğan Esad ile de el sıkışmıştı
Artık büyüyün
Köprünün altından çok sular aktı
Enkaz gibi tozun toprağın altında kalmışçasına
Çaresizce ilgisiz alakasız yazılar
 

Dua Nur

Kıdemli Üye
Katılım
29 Nis 2007
Mesajlar
37,459
Tepkime puanı
247
Puanları
0
Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış:)))
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
Öfke falan yok
Konu başlığını tekrar oku
Ondan sonra devam et
Çok sıkıcı ve kabak tadı veren durumlar
Artık büyüyün yada büyüsünler

Erdoğan gebermiş gebermekte olan Şaron ile yıllar önce el sıkışmış
Eeee
Sonuç
Erdoğan Esad ile de el sıkışmıştı
Artık büyüyün
Köprünün altından çok sular aktı
Enkaz gibi tozun toprağın altında kalmışçasına
Çaresizce ilgisiz alakasız yazılar

Öfke falan yok diyorsun ama hala öfkeyle yazıyorsun.

Konu başlığını okudum, biliyorum ama ben seni muhatap aldım, sana soru sordum, sen bana cevabında konu başlığını değil benim soruma cevap vermen lazım ama sinirli davranıyorsun.

Sinirle yazdıkca da haklı bile olsun haksız duruma düşersin.
 

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com
İnternetten araştırma yaptım.Burası müze değil. T.Herzl'in kabride değil. Yahudi Soykırım anıtı. T.Herzl'in kabri,İzak Rabin'in kabri,müze ve anıt birbirlerine çok yakınlar.
Sonuçta Yahudi soykırım anıtına çelenk koyan Başbakan,önce Beyrut kasabıda denilen Ariel Şaron'un kanlı elini sıkmış yan yana fotoğraflar çektirmiştir.
Yahudi Sokırım anıtına çelenk koymak; ben sizin uğradığınız bu zulümden dolayı üzülüyorum ve bu konuda sizi destekliyorum demektir.
Peki biz herhangi bir şehrimizde Filistin soykırım anıtı diksek,başta Ariel Şaron(şuanda yaşamıyor)diğer devlet adamları,eski başbakanlar vs.buraya gelip çelenk koyarlarmıydı?
Kesinlikle koymazlardı.Üstelik onların iddia ettikleri soykırım bile şüpheli.
Hal böyleyken müslüman bir başbakan oraya gidip Soykırım anıtına çelenk koyması,doğru değildir.Filistinili müslümanlara hakarettir.
Bazıları derki Siyonizmin Kurcusu T.Hezl'in mezarına çelenk koymamış.Orasıda şüpheli.Fotoğrafları ve filmi çeken devletin Anadolu Ajansı belki o fotoğrafları sildi veya emirle çektirmediler.
Oraya gidipte yan yana olan yerleri ziyaret edip çelenk koymaması mümkün değil.
Çünkü T.Herzi İsrail'in Atatürk'ü. Bize gelen başbakanlar önce Anıtkabire gidip çelenk koyarlar.Birde deftere övgü dolu sözler yazarlar.
Yok efendim bizim başbakanımız Siyonizmin kurucusuna karşı,Siyonizmin kurucusunu tanımıyor.Ama Siyonist İsrail Devletini tanıyor ve ziyaret ediyor.Üstelik Siyonist lider Herzl'in yolunda izinde giden eli kanlı başbakanların ve devlet adamlarının elini sıkıyor,onları tanıyor.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
 

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com
SOYKIRIM YALANI
 
Avrupa ülkelerinde Allaha inanmadığınızı, onu sevmediğinizi söyleyebilirsiniz.Hazreti İsa'ya da inanmayabilir,ilah veya peygamber değildi diyebilirsiniz.Ancak YAHUDİ SOYKIRIMI OLMAMIŞTIR diyemezsiniz! Yasaktır! Tehlikelidir Antisemitist olursunuz Hapse girersiniz Damgalanırsınız Tüm rütbe ve payeleriniz elinizden alınır... Peki niye? çünkü bu dünyadaki en büyük yalandır ve siz bu yalanı yapabilecğeiniz en doğru ve basit şekilde sadece sorgulayarak ortaya çıkarabilirsiniz.İşbu sebepten bu mevzuda mutlak önkabulle soykırım vardır sanarsınız ancak aksini hiç düşünemez sorgulayamazsınız. Bu mevzu ilk ortaya Nurnberg mahkemelerinde atılmıştır.Nurnberg mahkemelerine kadar ne soykırım iddiası vardır ne de dünyada tariflenen soykırım diye bir suç vardır. O çelimsiz bir deri bir kemik cesetlerin dözerler,ağzında bir maske olan (gaz maskesi değil tıbbi maske) bir dozer operatörü tarafından sürülüp bir çukura atıldığı ilk defa nurnberg mahkemesinde gösteirlmiştir ve sanıklardan Alman komutanlardan Keitel bu görüntüleri görünce salonda hıçkıra hıçkıra ağlamıştır."MEĞER BİZ NELER YAPMIŞIZ!!MEĞER NELER OLMUŞ" O mahkemede Göring,Keitel ve diğer bazı komutanlar idama mahkum edilmiş ancak mahkumiyetlerinden önce özellikle Göring "bizi asacaklar adalet beklemeyin" diye arkadaşlarına tembihte bulunmuştur.Hitlere sadakatini bu asılanların hepsi son ana kadar saklamış asılmadan önceki son sözleri sorulduğunuda bir çoğu "HEİL HİTLER" DEMİŞTİR.Peki bu kimseler yahudi soykırımını dava edinmişler ise niçin hiçbirisi asılacaklarını bildikleri halde "evet yaptık,ama şunun için yaptık" gibi ifadeyle soykırım yaptıklarını kabul etmemilerdir? O günlerden günümüze kadar hep yahudilerden sabun yapıldığı,gaz odalarında imha edildikleri,egsoz borusu içeri verilmiş otobüslerle şehir turu attırılıp gazdan boğuldukları,yakıldıkları... anlatıldı durdu.Başlarda 6000,000 öldürülen yahudi anısına çekilen filmler,yapılan anıtlar her geçen gün sayı azaltılarak 1,500,000 kişiye kadar indirildi.Şuanki Auschiwtz kampında eskisi gibi "bu kampta 4000,000 kişi öldürüldü denmiyor daha yenilir yutulur bir yalan olan 1000,000 kişi yazıyor. Hele günümüzde ve filmlerde yahudiden sabun yapmak iddiasından tamamen vazgeçildi.Kendileri hayvandan aşağı gören almanların o pis insanlardan yapılmış sabunları kullanmyacakları fikri bu yalanın akıllarda soru işareti oluşturmasını kolaylaştırıyordu zira. Ya gaz odalarına ne demeli.Filmlerde çok güzel izah edilen gösterilen o gaz odalarından tek bir tanesinin bile günümüzde olmaması ne kadar traji komik.Hele Auscwitz kampında olduğu iddia edilen gaz odasının sovyet zamanında sonradan yapıldığının ortaya çıkması ne büyük tesadüf! Almanlar düzenli disiplinli kayıtlı tutanaklı adamlardı.Auscwitz kampında kaç kişi öldü neden öldür hergün 4 kere rapor edilirdi.(Kaynak David İrving) Bu Auscwitz toplama ve imha kaybındaki isim listesi,ölüler ve niçin öldüklerine dair liste polonyanın işgaliyle Rusların eline geçmiş ve hiçbir şekilde açıklanmamıştır.Eğer ruslar bunu açıklasalardı bizde kaç kişi gaz odasında imha edilmiş!!! öğrenirdik.Düşmanlarını mahkum ve idam ettirmek için her türlü dalavereden kaçmayan sovyetlerin ve müttefiklerin böyle bir delili saklayacaklarını akıl kabul etmiyor. Bir de gaz odalarının teknik mevzusu var.Hitler ve almanlara göre ciğeri beş para etmeyen yahudiler için özel sızdırmaz gaz odası yapacaksınız.Bu gaz odasındaki zehirli gazı,zehirleme işlemi bittikten sonra tahliye edecek kuvvetli bir havalandırma yapacaksınız-ki ölüleri girip çıkarabilesiniz-,özel eğitimli ve kıyafetli personeliniz olacak ki bu gazdan etkilenmesin,bu kimseleri gömmeyip yakacaksınız.çünkü gömdüğünüzde dahi zehirinden kurtulamıyorsunuz. Peki bu yahudilerin iddiası ne?1944'ten 1945'e kadar olan zaman zarfında,yani savaş ters gitmeye başlanıp cephelerde bir bir mağlup olurken almanlar, bunca masraf edecek, zaman harcayacak ve yahudileri katledecekler.Niçin birer kurşun sıkmasın da böyle alengirli işlerle uğraşsın ki?Hem hitler birisini öldürme emri verdiğinde bu işin olağanca hızla olmasını arzu ederken.YALANNNNNN İNANMAYIN! Bize ölü yakma frınıları olan krematoryumları gösterip duruyorlar.Hay hay onu kim inkar ediyor ki? Fransada da vardı başka ülkelerde de.Ölü yakımıyla soykırımın ne alakası var? Hele ki ölüler Tifüs ile enfekte ise onları ya yakacaksınız ya da kireçleyip gömeceksiniz.Bu toplu cesetlerin olduğu fotoğrafların bir çoğunda lütfen dikkat ediniz üzerlerine hep kireç dökülmüştür.Bu onların bulaştırıcı bir hastalıktan öldüğüne işarettir. Tüm mahkumların saçları kazınmıştır.Tifüs etkeni bitten kurtulmak için.Bütün toplama kamplarına afişlerle temizliğe dikkat çekilmiş ve "TİFÜS SİZİ ÖLDÜRÜR" DİYE AFİŞLER ASILMIŞTIR. (KAYNAK TARİH VE MEDENİYET DERGİSİ,ORADA AFİŞİDE GÖREBİLİRSİNİZ) Yahudiler ikinci dünya savaşı esnasında gaz ile öldürüldüğü iddia edilen kimselere otopsi yapılmasını, kemiklerindeki rezidü gaz miktarının ölçümüne izin vermemekteler.oysa paraları ile istedikleri laboratuarda bu tetkikleri yapabilirler.Yahudilere rağmen ölülerden olmasa bile gaz odası diye iddia edilen Auscwitz kampındaki yerden vidalardan,duvarlardan farklı yerlerden örnekler alınmış.hiçbirisinde zehirli bir gaza özellikle iddia edilen ziklon B gazına rastlanmamıştır.Oysa aynı dönemde ziklon b gazı ile dezenfekte edilen "TİFÜSLÜ" kıyafetlerde bu gaza rastlanmıştır. LÜTFENNNN sorun sorgulayın: 1-Ölü yakma fırınları soykırım kanıtı mıdır?Bunlar herhangi bir sebepten ölülerin yakıldığı yerlerdir avrupada yaygındır.İnsanların bir soykırıma tabi tutulup öldürüldüğünün delili olamaz! 2-Yahudiden sabun yapmaya artık niçin hiç değinilmiyor? 3-Niçin her sene ölen yahudi sayıları revize edilip azaltıldıkça azaltılıyor.6000,000 dan düşe düşe 1,500,000 e kadar geriledi şuanda. 4-niçin hitlerin tek bir yazılı emrine rastlanmamıştır? 1944-1945 arası böyle planlı programlı yüksek teknik isteyen işlere ait niçin tek satır yazı belge yoktur!Kafasına kurşun sıkacak olan hitler birinden mi korkmuştur?Oysa ingiliz subaylarını gördüğünüzde kurşuna dizin diye emri var.Korksa devlet olan britanyanın intikamından korkardı.Yerleri yurtları devletleri olmayan yahudilerden değil 5-niçin yahudi soykırımı yoktur demek avrupada yasaktır? 6-Hollywood da yahudilerin bize gösterdiklerinden başka yahudi soykırımı hakkında birşey biliyor musunuz? 7-Eğer dediğim gibi bu bir yalan ise niçin böyle bir yalana ihtiyaç duyuldu?Bunu da sonra izah ederiz.
ALINTI
 

KARAMURAT-3

Kıdemli Üye
Katılım
11 Eki 2007
Mesajlar
4,706
Tepkime puanı
54
Puanları
0
Konum
Ankara
Web sitesi
mazlumlarvezalimler.blogcu.com
1150301_434034660046839_1744733750_n.jpg
YAHUDİ SOYKIRIMI YALANI KİTABI-(YAHUDİ)
 
Açıklama
 
Aslen Macar olan Louis Marschalko'nun bu eserinde şunları bulacaksınız: Yahudiler’in hem Rusya’ya ve hem de Amerika'ya hâkim olduklarının ispatı!.. Siyon protokollerinin korkunç tatbikatı!.. Yahudi ırkçılığının üç merhalede Dünya hakimiyeti programı!.. Almanya’da Yahudi katliamı efsânidir!.. Olanca içyüzü ile yahudilik!..
* Yahudilerin hem Rusya' ya ve hem de Amerika'ya hakim olduklarının ispatı...
* Siyon protokollerinin korkunç tatbikatı...
* Yahudi ırkçılığının üç merhalede dünya hakimiyeti programı...
* Yahudi katliyamı efsanedir!...
* Bolşeviklerin arkasındaki milyarder Yahudiler...
* Hitler'i zorlayan amiller
* Gerçek Harp mücrimleri Yahudiler!...
* Yahudilerin milletleri manen ve iktisaden yok etme planları!...
* Nuremberg mahkemesinin içyüzü!...
* Cihanı yutmaya hazırlanan sinsi canavar!...
Çeviren: Cüneyd Emiroğlu
Yayın Yılı: 1993, 3. Hm. Kağıt, 333 sayfa, 13,5x19,5 cm, Karton Kapak, ISBN:9757480320, Dili: TÜRKÇE
 

Kitap Temin adresi :
http://sebilyayinevi.com/index.php?route=product/product&product_id=71
 

nerbakan

Üye
Katılım
27 Şub 2018
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ne oldu :pokey: ??? Martaval falan. Reisiniz kendi ağzıyla itiraf etti. AB istedi zina konusunda yanlış yaptık dedi. Allah istediği için değil AB istediği için üstelik.
 

nerbakan

Üye
Katılım
27 Şub 2018
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Seçime yakın domuz ve zina martavallarını ayyuka çıkarır bunlar yine. Yıllardır insan azıcık kendisini geliştirmez mi arkadaş yaaa...

Ne oldu :pokey: ??? Martaval falan. Reisiniz kendi ağzıyla itiraf etti. AB istedi zina konusunda yanlış yaptık dedi. Allah istediği için değil AB istediği için üstelik.
 
Üst