Ercan Tekin
Kıdemli Üye
- Katılım
- 25 Eyl 2010
- Mesajlar
- 5,631
- Tepkime puanı
- 266
- Puanları
- 0
Prof. Dr. Osman Altuğ ile Türkiye’nin borçlarını konuştuk

En az borç alan Başbakan Erbakan
54. Hükümetin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın Baş Danışmanlığını yapan Prof. Dr Osman Altuğ, röportajımızın dünkü bölümünde 54. hükümet döneminde uygulanan "Havuz sistemi"ni anlatmıştı. Projenin altına imza atan Erbakan'ın liyakat ve kaliteye önem verdiğini vurgulayan Altuğ özetle şunları söylemişti: "Havuz sisteminin uygulanması ve Türkiye'ye kazandırdıkları konusunda Türkiye'nin 2 kişiye borcu vardır. Birisi Sayın Başbakan Necmettin Erbakan öteki de Sayın Fehim Adak'tır. Havuz sistemini üçümüz birlikte yaptık."
Havuz sistemi uygulanınca ne oldu?
Türkiye'ye bir efsane ekonomi uygulaması geldi. Faizcilere ödenen para kurtarıldı, işçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin yüzü güldü. 7,5 milyon aylık alan Bağkur Emeklisinin maaşı 35 milyona çıktı. Bugün havuz sistemi herkes tarafından takdirle anılan ve "keşke havuz sistemi olsa, hepimiz rahat ederiz" denilen bir sistemdir. Çünkü havuz sisteminde 12 milyar dolar avanta verilmedi. Yüksek döviz rezervi, yüzde 22 faizle borçlan, yüzde 5 faizle götür yabancı bankalara yatır anlayışı yoktur. Demek ki, Türkiye havuz sistemiyle bir yerlere gelmiş. O dönemde devletin kamu kurumlarının paraları özel bankalarda yüzde 10 faizle yatıyordu. Devlet; o bankalardan yüzde 135 ile borç alıyordu.
Son iki cümlenizi lütfen bir daha söyler misiniz?
O dönemde devletin kamu kurumlarının paraları özel bankalarda yüzde 10 faizle yatıyordu. Devlet; o bankalardan yüzde 135 ile borç alıyordu. 55. hükümetin ilk işi havuz sistemini kaldırmak olmuştur.
O zaman Mesut Yılmaz Başbakandı değil mi?
Ben şahısları değil düşünce biçimini konuşuyorum.
Size göre Erbakan Hoca'yı iktidardan uzaklaştıran sebep bu mu?
Evet, tamamen parokrasinin intikamıdır.
Şu anda bu hükümet istese havuz sistemine geçebilir mi?
Şimdi ben öyle bir beyanda bulunmak istemem. Siyasi irade onlardadır. Beni hiç ilgilendirmiyor. Ama Erbakan Başbakan, "Buyur Osman Altuğ, geç ekonominin başına, şu işi hallet" dedi. Biz de geçtik, hallettik.O dönemde kumarhaneleri kapattık. O kanun tasarısını da ben hazırladım. Şimdi yer-gök kumarhane. Her ne kadar görünürde kollu canavarlar kalkmışsa da, iddiasıyla, totosuyla, lotosuyla, milli piyangosuyla devlet eliyle ve hamiline yazılı. Çoluk-çocuk herkese kumar oynatıyorlar. Kara paranın aklanmasının önlenmesi konusunda kanun tasarısı hazırladım o dönem. 10 Kasım 1996'ya kadar Türkiye Cumhuriyeti mevzuatında kara paranın K'sı bile yoktu. Birçok hayırlı hizmete imza demeyeyim çünkü imza Sayın Erbakan'a aittir. Benimki teknik destektir. Erbakan 40 delim var derdi. Aslında bir tane vardı. O da benim. Aslında bizim yaptığımız "Kamu Tek Hesabı"ydı. Ancak Erbakan, "millete daha kolay anlatırız" diye adını "Havuz sistemi" koydu. O zaman dedik ki, kamu kurumlarına yüzde 50 vereceğiz. Onlar özel bankalara paralarını yüzde 10'la satmayacaklar. Devlete yüzde 50 ile satacaklar. Ve ben devlet olarak bankalardan yüzde 135 faiz ile borç alacağıma, kendi kurumlarımdan yüzde 50 ile alırım. Yüzde 85 oranında faiz düşüşü oldu. Bu parayı esnafa, işçiye, köylüye, memura, emekliye zam olarak ödedik. Temel anlayışımız denk bütçeydi. Kaynak paketleri, barajların yeniden yapılanması söz konusu olunca parokrasi harekete geçti. Çünkü adamın nasırına bastık. Adam durup dururken yüzde 125 avantadan yoksun kaldı. Tabi bununla, bedelsiz ithalat, otomotiv sektörüyle ilgili, yeşil sermayeyle ilgili çok büyük olaylarla karşılaştık. Çünkü ben Alman Bankası'ndan yüzde 12 ile para alıyordum. Yeşil sermaye yüzde 30-40'la Avrupa'daki işçilerden para topluyordu. Benim rakibim yeşil sermaye idi. Yani Erbakan'ın ayağının altını bu yeşil sermaye de oydu. Demek ki, parokrasinin yeşili-kırmızısı yok. Ben bunların ayakkabısının numarasını bilirim.
Devlet kime borçlu olduğunu bilmiyor
Türkiye için çözüm nedir?
Kayıtlı ekonomi modeline geçmektir. 54. Hükümet döneminde hazırladığım yeniden yapılanma projesinde çözüm var. Yani paradan sıfır atmakla yumurtanın adedi artmıyor. Şu anda ekonomik göstergelerin hiçbirisi gerçeği yansıtmaz. Çünkü kayıtlı ekonomi değil. Her şey hamiline yazılı. Nama yazılı değil. Kağıt kimin elindeyse alacaklı o. Devlet kime borçlu olduğunu bilmiyor. Bakınız elimde Ecevit'in son Başbakanlığı döneminde piyasaya sürülen 100 milyar liralık iç borçlanma hisse senedi var. 8 Şubat 2001. Tek kağıt var. Şimdiki para ile 100 milyon. Bu nedir biliyor musunuz?
Türkiye ekonomisini hamile bırakan belge
Üzerinde tahvil senedi olduğu yazıyor
İşte bu Türkiye ekonomisini hamile bırakan belge. Benim hocam derdi ki "Bir erkekle, bir dişi bir araya gelmeden veled zuhur etmez." İşte bu veled, nesebi gayr-i sahih bir velettir. Kayıtlı ekonomide her şey nama yazılıdır.
Bu paranın öteki özellikleri neler?
Bir yüzünde 2 öküzle çift süren vatandaşın resmi var. Bu üreticiyi temsil ediyor. Diğer yüzünde Meclis binasının resmi var. Bu da Milli iradeyi temsil ediyor. Atatürk'ün resmi paranın içinde gizli. Atatürk üreticiye diyor ki: "Arkadaş, çalış, tükettiğinden çok adam gibi üret" Milli İradeyi temsil eden Milletvekillerine de diyor ki: "Adam gibi üretim için üreticinin önündeki engelleri kaldır. Adam gibi paylaştır. Sen adam gibi üretmezsen, sen de adam gibi paylaştırmazsan, hesabını sorarım" diyor. En büyük kupürlü para 1 liradır. Biz de Erbakan Hoca ile en büyük kupürlü 1 lira çıkaracaktık. Üstelik bizim çıkaracağım kağıt değil, madeni para olacaktı.
Niçin demir ve niçin 1 lira?
Ekonomiyi kayıt altına almak için. Bir milyarı demir bir lira ile öde bakalım nasıl ödeyeceksin? Sayması zor, saklaması zor, taşıması zor. İster istemez elini cebine atacaksın, kartla ödeme yapacaksın. Cebinizdeki vatandaşlık numarası bana aittir. O projeyi 1973'te hazırladım. Bu hükümetin sureta yaptığı en güzel şey, vatandaşlık numarası uygulamasını yaygınlaştırmasıdır. Ama bu yetmiyor. Benim projem herkesi ve her kesimi aynı ABD'de olduğu gibi vergi mükellefi yapmaktır. Vergi işini nüfus dairesinden başlatmaktır. Herkesin ve herkesin vergi matrahından indirim hakkı vardır. Ekonomiyi hamiline yazılı olmaktan çıkartıp nama yazılı hale getirmektir. Namert vergisini reddediyoruz.
Namert vergisi nedir?
Halktan çaktırmadan alınan vergilere namert vergisi diyoruz. Bir depo benzine Türkiye'nin en zengin adamı ile en fakir adamı aynı vergiyi ödüyor.
Türkiye'nin dış ve iç borç miktarını 54. Erbakan Hükümeti ile bugünkü borç miktarını kıyaslar mısın?
Tabi kıyaslarım. Erbakan hükümeti döneminde (1996 sonu) toplam iç ve dış borcumuz 60 milyar dolardı. En az borç alan hükümet 54. hükümettir. En çok borç da o zaman ödenmiştir. Havuz sistemi sayesinde. Bu hükümet döneminde bakınız İstanbul Ticaret Odası'nın dergisinde çıkan rakamlara göre Türkiye'nin dış borç stoku (2009 Eylül ayı itibariyle): 273 milyar 454 milyon dolar. İç borç stoku 2009'da (2010 Ocak ayı itibariyle): 335 milyar 860 milyon dolar. Bu rakamları ben uydurmadım. Toplam borç miktarı 609 milyar 314 milyon dolar. Yüzde 17'lik artış var.