Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Örnek alırken ÇİFTE STANDART lık yapmayınız

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=90720&p=871342&viewfull=1#post871342

Tıkladınızmı

işte örnek veren kişinin ÇİFTE STANDARTLIĞI

Kendisine tavsiyem vakit geçirmeden TÖVBE etsin.


Senin takıntıların bizi ilgilendirmiyor agbi. Git kendine konu aç yönetime durumları bildir sürekli konuları karıştırıp duruyorsun kendine artık çeki düzen vermelisin. iffet ikbal adlı kardeşimizden ben razıyım sen razı değilsen gidip kendisine ulaşmalısın. Benden uzak dur!
 

iffet ikbal

Asistan
Katılım
1 Tem 2007
Mesajlar
239
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Gerçekten SANAL ın arkasına saklanan çifte standart yapan birisiniz

İSPAT mı

İşte ispatı

http://www.ihvanforum.org/showthread.php?t=91112&p=871051&viewfull=1#post871051

Tıklayınca ne yazdığınızı hatırlarsınız

zalimlerle uzlaşıp, tavizlerle yozlaşmak yerine kuru etkisiz dediğiniz slogan atmayı yeğlerim ?

Bakın ne demişsiniz şimdi ise Peygamberimiz sav örnek göstermişsiniz BU KADAR ÇİFTE STANDART lık olmaz.

Bu demektir kiAllah resulü Yahudi ile ittifak yaparak savaşa bile girmiştir.

Bence gidin tövbe edin BAŞKA YAZMIYORUM okuyanlara bırakıyorum.

burada ağbi nin ne deiğini anlayan varsa biri banada anlatsın...

niçin tövbe etmem gerekiyor önce bi anlıyayım

 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
burada ağbi nin ne deiğini anlayan varsa biri banada anlatsın...

niçin tövbe etmem gerekiyor önce bi anlıyayım


Bende anlayamadım zaten hiçbir zaman kendisini anlayamadım. İnsanların kusurunu araştırmak dinimizde yasak edilmiştir. İnşaAllah kendisi bu hatalarından vazgeçer. kendisine ceza verildi diye kendine hasım seçtiği kimselerin cezalandırılması için uğraşan birinden ne beklenirki? İnşaALLAH hatalarından geri döner ve saygı görülen birisi olur.
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
okudum neredeyse ezberledim ama neden tevbe etmem gerektiğini anlayamadım.
Peygamberimiz yahudi ile birlikte hayber savaşına girdiler , dediğim için mi?

Artık size birşey diyuemeyeceğim.

Bir mesajınızda ittifaklara anlaşmalara karısınız

Diğer mesajınızda konu erbakan olunca Peygamberimiz sav örnek gösteriyorsunuz.
 

iffet ikbal

Asistan
Katılım
1 Tem 2007
Mesajlar
239
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Artık size birşey diyuemeyeceğim.

Bir mesajınızda ittifaklara anlaşmalara karısınız

Diğer mesajınızda konu erbakan olunca Peygamberimiz sav örnek gösteriyorsunuz.
ittifaka karşı olduğum sonucuna nasıl vardınız:?????

Ümmetin maslahatı için anlaşmalar,ittifaklar ,koalisyonlar yapılır.is.lam buna izin vermektedir..

ümmetin hayrına bir konuda görüşmek ile taviz vermeyi , görüştüğü zalimden emir almayı, dayattıkları ne varsa peki demeyi anlaşma- ittifak olarak değil.; zalimlerle uzlaşmak,taviz vererek zillete düşmek olarak görürüm.
şimdi burada nasıl bir
çelişki çifte standartveya tevbeyi gerektiren mevzu var
?​
 

bakış

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2009
Mesajlar
4,717
Tepkime puanı
251
Puanları
0
Konum
İstanbul-Pendik
burada ağbi nin ne deiğini anlayan varsa biri banada anlatsın...

niçin tövbe etmem gerekiyor önce bi anlıyayım

Valla ben 1 senede anlayamadım.Sn agbiyi anlayan varsa buraya yazsın.
Hatta birkeresinde hükümeti savunmak için bir konu açmış,2008 de bir üniversitede olan yolsuzluğu içerik olarak yapıştırmıştı.Bizde kendisini uyarmıştık 2008 akp dönemidir diye....
Böyle bir çok olay var ama biz kinci omadığımız için bu tip açıkları günah olur diye unutuyoruz.En iyisimi unutmak
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
yeni osmanlı kardeşime

bize ithamlarında ölçüyü kaçırdığının farkındamısın? Yamukluklarımıza kılıf aradığımızı yazmışsın yakıştıramadım. Numan Kurtulmuş
kendisine güvenmiş insanların inancını istismar etmiştir. Erbakan hocanın 41 yıllık Milli Görüş mücadelesinde tırnaklarıyla kazıyıp getirdiği partide Erbakan hocayı saf dışı bırakma yaklaşımı davamız içinde edep dışı bir davranıştır ve helede kongredeki tezgahlarından sonra partiyide ele geçirme planları daha büyük edepsizliktir. Bakın şimdilerde biz hiçbirşeyiz diyor halkın partisiyiz diyor daha evvel maneviyatçılığı savunan Numan bey şimdilerde onuda terketmiş ve partisine komunistlerden tutun halkın her köşesinden insanları doldurmuş sözde Özal ve Tayyip modeli bir siyasi hareket kurup yarın Tayyip bey köşke çıktığında akp bittiğinde dönecek oyların SP'ye gelmesini istemeyen siyonistler elbette Numan ile buna set çektirme planlarını devreye sokmuş oldular. Sizlerin en büyük sorunu düşmanınızı tanımıyorsunuz o yüzden neler yaptığından haberiniz olmuyor hak ile batılı ayırtda edemiyorsunuz!

Birincisi sen Milli Görüşün ne olduğunu ve nasıl bir sistemle çalıştığını bilmiyorsun bunu anladık. Bizler emir komuta zincirine bağlı olarak çalışırız. Yani eklediğin ayetle amel edenleriz.

Çalışma şeklimiz şura ve istişare üzerine yani sünneti seniyyeye bağlılık iledir.

İkincisi bu davayı kuranlar kahvehaneki normal vatandaşlar değil, İslam alimleri kurmuştur. Bu Milli Görüş davasında sürekli bizlere hatırlatılan ayet ve hadisleri senin benim gibi avam insanları değil hocaefendiler bizlere öğretmişler ve davamızın önemini bizlere hatırlatmışlardır. Siz sanıyorsunuz bu davada hoca alim yok sadece normal vatandaşlar var .... Yani kısacası sahipsiz sanıyorsunuz bu davayı ve yanılıyorsunuz!

Üçüncüsü emirel mümine ancak şeriata muhalif davrandığında itaat edilemez bu şeriat nizamıdır. Aksi durumda itaat edilmesi farzdır. 1973 yılında Ankara kültür merkezinde 150'ye yakın İslam dünyasının haas tabakasını oluşturan alimler, şeyhler, profösörler ve devlet temsilcileri milletvekilleri o toplantıda ilk başta Mehmed Emin Er hocaefendiyi emir seçmek istediler ancak Mehmed Emin hocaefendi siyonizmi iyi tanıyamadığı için dünyadaki müslümanların emiri olmayı kabul etmedi daha sonra Lütfü Doğan hocaefendiyi kürsüye çağırdılar oda aynı mazeretle kabul etmedi daha sonra ise MSP başkanı Erbakan hocayı kürsüye alkışlarla çağırdılar ve herkes orada Erbakan hocaya biat etti. Tabi Erbakan hocanın HOCASI Mehmed Zahid efendi zar zor ikna edebildi Erbakanı çünkü Erbakan bu görevden çok korktu kaldıramamaktan korku ama hocası güç verdi destek verdi kabul etmek durumunda kaldılar. O günden bugüne bu seçimden haberi olan müslümanlar Erbakan hocayı emirel müminin bilirler. Bunu şu videodada anlatıyor Nusretullah hocamız:

Siz Saadet Partisini normal parti sanarsanız itaatten bahsederseniz anlayamazsınız bizi. Çünkü bizler asla bu işe particilik olarak bakmıyoruz. Dava olarak bakıyoruz.

Ves'selam

Unutmamak icin bu yazini alintiladim...su siralar vaktim yok,islerim yogun,bu gece aslinda islerimle ilgilenmek icin bu saatte hala uyanikim ama foruma ugramadan edemedim...Bu yaziya kisa bir yazi degil delilli tatmin edici bir yazi hazirlamam lazim.
Vaktim müsaid olunca nusretullah hoca ismailagayi baglarmi,baglamazmi,gercekten kendisi avrupa vekilimi bunlari yazacagim...milli-görüste islama uygun sekilde suura varmi yokmu,istisare varmi yokmu yazacagim...emir komuta zinciri varmi yoksa diktatörlükmü var yazacagim...Emir dedigin kisiyi kim nasil secmis ve bügün kendisi hakkinda ne düsüynüorlar yazacagim...Emir hata yaptiginda ona hesab soran ve HAK karsisinda boyun egdiren bir üst mekanizma varmi yokmu yazacagim...Milli-Görüs kelimesiyle ne kastedildigini ve ne amaclandigini yazacagim...Milli-Görüsteki tasavvuf ve tarikat aleyhtarligini,BEN merkezciligini,din istismarciligini,fitnelerini,yanlis metodlarini ve diger tüm yamukluklarini ALLAHIN izniyle tek tek yazacagim...

Milli-Görüscü oldugunu iddia edip Milli-Görüse hak ve islami görüs diyerek,ayni zamanda milli-görüsün tek temsilcileri olduklarini söyleyerek tefrikaya alet olan Milli-Dövüscü milli-bölücüler hakkindaki tüm gercekler ortaya cikacaktir.

Artik Milli-Birlik,Milli-Kardeslik zamanidir...Ben-merkezci grubculuk hastaliginizla buna engel oluyorsunuz.
Gercek Milli-Görüs anlayisinin önünde bir engel olarak görüyorum sizleri,bu engel ortadan kalkacaktir Allahin izniyle,gercekler ile yamuklar birbirinden ayird edilecektir.

Bu konular hakkinda bircok yazi ekledim,eklemedigim bircok malzeme var elimde...eklediklerimin bircoguna cevab vermedin,hatirlatma niyetiyle birkacini tekrar ekliyorum,sen simdilik bunlari cevablamaya calis,vakti gelince karsina cikacagim insaAllah:

erbakan hocada kendisine bu vazifeye verenlerin emirlerine harfiyen itaat edecek.ne derlerse onu yapacak. zira hakiki biat murşidi kamilleredir..

"Onun dediği olur", çok sevdikleri ve dillerinden düşürmedikleri İslam'ın neresindedir?

İstişare sünnettir ve sünnet işleyen yanılmaz, zarar etmez demişlerdir.

Erbakan da olsa Müslüman istişaresiz olmaz. Erbakan'ı Sünnet-i Seniyyeden muaf eden nedir?

Deriz ki:

Erbakan ve halkası, Mürşid-i Kamillerle istişare etmeli. İlim ehliyle bir araya gelmeli. Parti dışından, memleketin meseleleriyle ilgilenen inançlı, sağ duyulu ve akıllı görüş sahipleriyle toplantılar yapmalı. Ne demişler; danışan dağlar aşmış. Belki de bu kargaşa, danışmadıklarından başa geliyor!

Teşkilatın selameti için akil olan genel başkanın emrinden çıkmamak anlaşılabilir/anlayışla karşılanabilir bir husus. Sorun yok.

Lakin, Erbakan'a biat etmek denince işin rengi değişiyor. Biat, Hz. Peygambere ve Varislerine yapılır. Yani Mürşid-i Kamillere... Bir de İslam Halifesine... Erbakan ne Mürşid-i Kamildir ne de İslam Halifesidir. Ona biat etmek diye bir kavram söz konusu olamaz. Çok abartılıyor.

Dini kavramları böylesine hırpalayarak kullanmak Saadete de Müslümanlara da zarar veriyor. Bundan vazgeçmek lazım.

Olsa olsa; Erbakan'ın Mürşid-i Kamillere biatından söz edilebilir ki bildiğim kadarıyla Mehmed Kotku efendiye biatı var idi... Onun ahirete irtihalinden sonra, yaşayan bir Mürşid'e biatını tazelemesi gerekirdi. Bu Sünnet olanıdır. Ashab da biat tazelemişlerdir. Tasavvuf büyükleri, ölü aslandansa diri tilki yeğdir demişler. Teşbihte hata olmasın. Tatbikat de bunun üzerinedir, tavsiye de...


Hocanin hangi tarikata bagli oldugunu sormustum birkacdefa,cevab alamadim.Bu soruyu önemsememin sebebi belli bir seviyeye gelen insanlarin bir tarikata bagli olmadiklari zaman enaniyet hastaligina yakalanmalari ihtimalinin cok yüksek olmasindandir.
nefis terbiyesinde yüksek mertebelere cikabilmek icin bu terbiyeyi basariyla tamnamlamis ehil kisilerden egitim almak ve onlarin kontrolünde ilerlemek cok önemlidir.Bu yoksa insan cabucak ayagi kayabiliyor (harun yahya da oldugu gibi).hele hele siyasetle mesgul olunursa ve birileri tarafindan sürekli "mücahid erbakan,sen ne dersen o,sen söyle büyüksün,sen böyle yücesin,sensiz olmaz" gibi sözlerle övüldügün zaman...

Ayrica Milli-Görüs islami görüs diyorsunuz,sultan fatigin görüsü,sultan abdulhamidin görüsü,osmanlinin görüsü...vs diyorsunuz,sonra Milli-Görüsü sadece sizler temsil ettiginizi söylüorsunuz,erbakaninda milli-görüsün lideri oldugunu söylexyerek islam davasini kendi tekelinize aliyorsunuz,milli-görüs disindakilere BATIl diyerekte kendiniz disindakileri sapiklikla damgaliyorsunuz,hesab soranlari,öz elestiri yapanlarida disliyorsunuz...bu tefrika degilde nedir?

fakat Milli-Görüsü ehli-sünnet ile kiyaslayamazsin,bunlar iki ayri konu.Ehli-Sünnet hata kabul etmez,kurtulus firkamizdir,insan kaynakli degildir,Allahin bizlere bildirdigi HAK yoldur.Falan kisi,filan cemaat,falan tarikat,filan parti bu yolda yürümeye gayret eder fakat insan oldugu icin hata edebilir,yanlislari olabilir,insan kaynakli cemaatlerin,partilerin,icraatlerini hatasiz kabul edemeyiz.
Sen Milli-Görüs=Ehli-Sünnet diyorsan Milli-Görüs hatasizdir anlami cikar.
Oysa senin partinde,senin hocanda senin gazetende adi milli-görüste olsa yanlis adim atabilir,bu yanlislari Ehli-Sünnetten bilmemek icin "BEN EHLI-SÜNNETI TEMSIL EDIYORUM" dememek lazim.



Mevcut ortamda elbette en has siyaseti Müslümanların yapması elzem.

Ve lakin, Müslüman, siyasetini (hizmetini) yaparken "bana destek olan has Müslümandır, diğerleri değildir"; "biz İslam'ı temsil ediyoruz; hak biziz, rakiplerimiz batıl"; "bizden ayrılanın hidayeti kararır, haindir"; "biz İslam'ın, diğerleri filanın uşağı"; "Bizden başkasını seçmek Cehenneme bilet almaktır"; "biz emiriz bize biat lazım" tarzında en hassas dini kavramları/ifadeleri kullanamaz.

Bunu yaptığında ilk olarak Allah ve Resulünce yasaklanan tefrikaya sebeb olur. Müslümanları siyaseten bölmüş olur. Sonra başta kendileri olarak bütün Müslümanlara zarar verir. Din algısında çarpıklıklara yol açar. Vs.

Ben öz elestiri yapabilen,sorgulayabilen ve körü körüne baglanmayan milli-görüscülerdenim.benim milli-görüscügüm milli-görüsün savundugu degerlere sahib cikma anlamindadir yoksa bugün kendilerine milli-görüscü diyip müminler arasi tefrikaya alet olan grubculuk anlaminda degil...benim milli-görüscülügüm sahislara bagli degil.Bu görüs birilerin tekelinde olamaz.Bu dava islam davasidir ve her müminin ortak davasidir.kendi tekelindeymis gibi istismar edilmesine karsiyim.ölcü ve süzgec Islamdir,tek kurtulus yolu ehli-sünnettir.Partinin,cemaatin,grubun,gazetenin basindaki kisiler temsilci degil hizmetcidir ve gerektiginde sorgulanabilmelidir,klendilerine hesab sorma mekanizmasi olmali,icraatleri süzgecden gecirerek HAK karsisinda boyun egdiren bir üst makama ihtiyac var...


Milli-Görüs bizi biz yapan öz benligimiz,öz kimligimiz,öz tarihimiz,milli-ve manevi degerklerimizdir.
Milli-Görüs hareketinin tarihi belki 40 yillik olabilir ama Milli-görüs ruhu yani tasidigi mana itibariyle en az bin yildir ayakta ve kimsenin babasinin mali degil,tüm milletimizin tüm osmanli torunlarinin ve tüm müslümanlarin ortak degeridir.
Gercek Milli-Görüscülük Milli-Birlikciliktir.
Islama kim hizmet ediyorsa,milli ve manvevi degerlerimizi kim yasayip yasatiyorsa,o BIZDENDIR,ister sana oy versin ister vermesin milli görüsün öz ruhu olan degerlerimize hizmet edenler,yasatanlar milli-görüsün hedefine,yani milletimizi öz benligine döndürme mücadelesine katki saglamis oluyor.
Gercek milli-Görüste müslümanlarin suurlu veya suursuz olmasi particilige,siyasi görüse bagli degildir,sadece ve sadece takva ve nefis terbiyesindeki mertebeyle orantilidir.Milli-Görüste ölcü ve süzgec Ehli-Sünnet ölcüleridir,AKAID-FIKIH-TASAVVUF dengesidir...
OSMANLI devletinin OSMANLI markasi veya catisi gibi Milli-Görüs kelime itibvariyla aslinda markadir ve amac tüm müslümanlari bu marka ve cati etrafinda toplamak,bu adreste birlesmek.

Bu "Milli-Görüs" markasi cok ciddi yara almistir ve amaca aykiri kullanilmaktadir.



HAK firka-i naciye`dir,dogru yol Ehli-Sünnettir ve kimsenin tekelinde degildir,hele hele tasavvufi terbiye alamamis,akaid-fikih-tasavvuf dengesini kuramamis ehliyetsiz insanlarin tekelinde hic degil.

Kimin HAK kimin BATIL olduguna karar verme yetkisi sahislara varilmemistir,bunun ölcüsü vardir.Bu ölcülere uymayan erbakansa ne olacak?Kim hesab soracak?

Allah bize Ehli-Sünnet ölcülerini bildirmis,akil fikirde vermis dogru ile yanlisi ayird edebilmemiz icin vicdan vermis,ohalde yukardaki BATIL ifadelere ne diye körü körüne baglaniyorsunuz,yanlislarini ne diye savunuyorsunuz?

Bir gün Hz. Ömer hutbeye çıkmış ve şöyle demişti. “Ey Cemaat! Ben Allah ve Rasülünün emirlerine aykırı hareket etsem bana karşı tavrınız ne olur?” Sahabenin cevabı Kur’an’daki “Mü’minlerin” (Tevbe-71) tarifine tıpa tıp uyuordu. “Seni kılıcımızla düzeltiriz Ey Ömer!” Hz. Ömer başını semaya kaldırıp “Bana böyle bir cemaati bahşeden Allaha şükürler olsun” diye Rabbine ham etmişti. İşte sosyal refahın zerre-şaşmaz formülü; “Uyaran, düzelten bir toplum ve HAKKIN karşısında eğilen bir devlet.”

Islam varken, ehli-sünnet varken ve atacagimiz her adima siyasetimizden ticaretimize kadar her isimizi belirleyen ölcüler konmusken "Milli görüşsüz olmaz" , "Milli görüş bir yana diğerleri bir yana" gibi laflar ederek kendi görüsünü Hak bilip digerlerine batil muamelesinde bulunmasina ve bu tavriyla fitneye,grublasmaya alet olmasina kim olursa olsun asla izin vermeyiz.

Rasûlullah (s.a.s.) bir hadîslerinde insanların birbirlerini uyarması gerektiğini ifade eder ve akabinde “…cimriliğe boyun eğildiğini nefsani arzuya uyulduğunu, dünyanın tercih edildiğini ve her görüş (rey) sahibinin kendi görüşünü (reyini) beğendiğini gördüğün vakit yalnız kendi nefsinin çaresine bak ve avamı bırak…” buyurmuştur. Bu ve benzer kötü hasletler tıpkı insandaki değişik duygu ve hisler gibi akla perde olabilmektedir.
Dolayısıyla bu durumda akıl, hakikati kavramada mecalini yitirir.

Milli-Görüse "dini görüs" diyerek dinimizi birilerin siyasi görüsüne alet ederek bu görüsü savunan parti gazete gibi araclarin yanlislari sonucu dinimizin lekelenmesine asla izin vermeyiz.

Efendimiz buyuruyorki:
"Her kim Kur’an hakkında kendi görüşüne göre konuşursa Cehennem’de oturacağı yeri hazırlasın.”

Kimin Hak kiminde Batil oldugunun sinirlarini belirleyen bizim dinimizdir.
Suurlu olmakta kimsenin babasinin mali degil.
Hak ve batili,iyi ve kötüyü secebilmek icin kalbde ihlas hakim olmali,benlik,gösteris,büyüklük gibi kötü huylar terbiye edilmis olmali , gazab ve sehvet dengesi Allah yolunda kullanilacak sekilde bulunmali,yoksa bunun particilikle,görüscülükle falan ilgisi yok.

Islam dinini temsil etme hastaligi sizin disinizdakilere BATIL muamelesi yapmaniza sebeb olur.
Afganistandaki müminlerin birbiriyle savasmasina sebeb olan görüste bu görüstü.
"sadece BEN hakliyim" demek yanlistir.
Islam sadece milli-görüscülerden ibaret degildir,sadece milli-görüscüler müslüman degil,milli-görüscüler hata yapmaz benim partim hata yapmaz,benim gazetem hata yapmaz diye birseyde yok.
Siz bir görüsü dinimiz ile esit anlamda kullanamazsiniz,bu sapikliktir.
Bir görüsü temsil etmek demek "benim görüsüm islamdir" anlamina gelir yani Müslümanin görüsünü temsil ediyorum demek "ben ne dersem o müslümanliktir" anlami cikar.

Milli-Görüsün firkai-naciye olsaydi milli-görüs disindaki diger cemaatler,gruplar,teskilatlar...vs hepsi firkai-naciye disi sapiktir anlami cikar.
Sadece milli-görüscüler kurtulacaklar,digerleri cehenneme gidecekler...
Bu anlayis sapikliktir.

Bu husuta Bediuzzaman said Nursi bak ne diyor:

"Sen, mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit; "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat, yalnız hak benim mesleğimdir, demeye hakkın yoktur. وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ وَلكِنَّ عَيْنَ السُّخْطِ تُبْدِى الْمَسَاوِيَا sırrınca, insafsız nazarın ve dü؛kün fikrin hakem olamaz. Ba؛kasının mesleğini butlân ile mahkûm edemez...."

Firkai-naciye nedir?

F‎rka-i naciye Akaid-fikih-tasavvuf dengesidir,Hanefi,قafii,Maliki ve Hanbeli müslümanlardan olu‏an cemaattir. Bunu sadece milli gِrü‏e tahsis etmenin ‏er'an delili yoktur.
Ehl-i sünnet yolunda olan her cemaat f‎rka-i naciyeye dahildir.
Bunun aksini iddia etmek temelsiz ve dayanaks‎zd‎r. Yaland‎r ve cehalettir.
Milli gِrü‏'ü islam veya islam‎ milli gِrü‏ olarak lanse etmek de zulüm ve haks‎zl‎kt‎r. Bِyle ‏ey olamaz.
Cennet kimsenin babas‎n‎n mal‎ deًildir. Her ‏ey gibi Cennet de Allah tealan‎n mülküdür ve orada bütün kullar‎ için yer vard‎r.

Islami ya‏ay‎‏‎ benimsemi‏ her cemaatin hatalar‎ olabilir.
Milli grü‏ün de hatalr‎ vard‎r ve oluyor. O zaman milli gِrü‏ü de f‎rka-i naciyenin d‎‏‎na m‎ atal‎m? Bِyle saçmal‎k olmaz!


Milli gِrü‏ün d‎‏‎nda her ‏ey batld‎r demek insafs‎zl‎k olur ve cehalet olarak isimlendirilir.

Sonsuz saadeti elde etmek için mlli gِrü‏çü olmak mecburiyeti yoktur. Takva üzüre ya‏ayan her mü'min sonsuz saadeti kazanmaya adayd‎r.
Milli gِrü‏ü desteklemeyen ama bütün müslümanlar‎ savunan Allah dostlar‎ milli gِrü‏çü olmad‎klar‎ için cehennemlik midirlr!

Bakin bu konuda Milli-gazete yazari M.S.Eygi ne diyor:

"Öyle koyu Müslümanlar var ki, tarikatlar‎ni‎, cemaatlerini, hizip ve f‎rkalar‎n‎, grup ve kliklerini âdeta din haline getirmi‏ler, islâm ile ِözdes‏le‏stirmis‏ler. Bunlara müs‏rik demek elbette dogًru olmaz. Lakin onlarda dengesizlik ve asi‏‎r‎li‎k vard‎r. Uyari‎lmalilar‎, ayd‎nlat‎lmalilar‎, bilgilendirilip orta yola çagًi‎r‎lmalar‎i gerekir." (M.S.Eygi)

Emri maruf nehyi münker niyetiyle islami bir cati kurulus (parti) nasil olmali?


iyilikleri emredip kötülükleri men etme niyetiyle ,müslümanlarin haklarini gözeten,ülke yönetimine talib olan büyük Türkiye ve yeni bir dünya kurma amaciyla güvenilir bir islami teskilat,parti,kurulus nasil olmali,nasil kurulmali,nasil yürütülmeli ,ölcüsü ve sartlari neler olmali?:


1. Bir ülkenin islami kesimi temsil eden (cemaatleri,tarikatlari vs..) ehli-sünnet alimleri bir araya gelir bir masa etrafinda oturur ve iyiligi yayginlstirip kötülükleri azaltma niyetiyle bir cati kurur...

2. Bu kurulusa uygun bir lider secer.Bu secimde ittifak sarttir,aksi halde tartismalar olur.anlasmazliklar olur...

3. Bu alimler ayni zamanda bu kurulusun Yüksek Istisare kurulunun üyeleri olur,secilen liderde YIKÍ`in bir üyesi olur...

4. Ölcü ve süzgec akaid-Fikih-tasavvuf dengesinden olusan ve atacagimiz her adimi belirleyen Ehli-Sünnet yolu olur.
Siyasi amaclar,atilmasi gereken ilk adimlar,uslub,metod vs bu ölcülere göre ayarlanir

5.Bu teskilatin üyeleri ve genel baskani bu kurumun alacagi kararlara bagli kalmali

6.Bu kurulusun üyeleri YiK`teki alimlerin kendi cemaatlerinden olusmali,Yik tarafindan tavsiye edilen genel baskani bu üyeler secmeli,birden fazla genel baskani tavsiye edildise bile cemaat üyeleri sadece birini secerek YIK`ìn kararlarina bagli kalma sartiyla genel baskana itaat etmeli.

7.genel baskan YIK`e katilmali,tavsiyelerde bulunmali,görüslerini belirtmeli,YIK´genel baskanin görüslerini ciddiye almali,onun istekleri dogrultusunda islami cözüm yollari sunmali!


kardseim konudan konuya atliyoruz,herbiri belli basli bir konu...

Bunlara burada yazmak icin vaktim yetmez,islerim yogun...fakat Allah izin verirse elimdeki malzemeleri ve düsüncelerimi paylasima sunacagim,site acacagim,sizde katkida bulunabilirsiniz,yorum ekleyebilirsin,...tüm islami grublari kapsayan lehte ve alehte yazilar,suclamalar,elestiriler ve verilen cevablar...hepsi bu sitede ele alinacak...bitince haber veririm.

metod konusu demisdik:

Kisaca

Milli-Görüs hareketindeki bölünmelerin gercek sebebi "BEN ne dersem o" anlayisiyla diktatörlügü aratmayan yönetim metodudur.
"hırsı olan böler"
Saadet partisindeki ayrilmalarin,hareketin bölünme noktasina gelmesinin gercek sebebi erbakan kanadindaki bu hirs olmustur.Bu hirs numan kurtulmus kanadina "sütü bozuk","cürük domates" dedirtmedimi?
Bu hirs kongre kürsüsünün basilmasina,kartel medyasi karsisinda ic meselelerin bozuk bir uslubla tartislmasina,islam düsmani birinden yeni bir kongre sürecinin hizlendirilmesi icin fikir alinmasina,iftar baskinlarina,küfürlere,bozuk uslublara sebeb olmadimi,bu hirs partili bazi milli-dövüscülerin yillardan beri ayni safta yer aldiklari dava arkadaslarina düsman muamelesi yapmalarina,teskilatlarda isyan cikarmalarina yüz vermedimi?

Adami resmen disladilar,düsman muamelsesinde bulundular,kendi listelerinde genel baskan adayi göstermelerine ragmen istedikleri kisileri listeye almadi diye milli-görüs cizgisinden ayrilmakla damgaladilar,fitnecilikle,hatta münafiklikla sucladilar...yani ayrilmasi icin yapilmasi gereken herseyi yaptilar,partinin bölünmesi icin yapilabilecek tüm hatalari yaptilar,sonra ayrildi diye sucladilar,resmen küstürdüler,küstp diye sucladilar,istifaya zorladilar,istifa etti diye sürüden ayrilmakla damgaladilar...siz iyimisiniz?
Akliniz basinizdami?
hem fitneye alet olan sizlersiniz,bölünmelere zemin hazirlayan sizlersiniz hemde fitne cikti diye bölünmeler oldu diye adamlari sucluyorsunuz....

Lider dedigin davaya hizmet niyetindeki teskilatlara zarar gelmesin,ayrilmalar olmasin,fitne cikmasin diye anlasmamazliklari alttan alir ,sabirli,agirbasli olur,fitnecilere yüz vermez...
lider dedigin daha kucaklayici olmali,daha sevdirici olmali...
lider toparlayici olur itici olmaz,lider dislayici olmaz,lider fitneye alet olmaz,aksine fitneyi sezer ve engel olur,büyütmez,sirf kendi adamlari listede yok diye davaya hizmet niyetiyle kurulan partinin ve teskilatlarin rezil olmasina zemin hazirlamaz,zarar vermez,"BEN im sözüm gecmeyecekse,BEN olmayacaksam hic olmasin daha iyi,rezilde olsa,kücükte olsa BENim olsun" tarzinda hareket etmez...

Beni yine banlayacaksiniz biliyorum ama Allah icin bu elestirileri görmemezlikten gelmeyin cünkü bunu sadece ben degil yillardan beri islam dinini ve saadet partisini hepimizden daha iyi bilen ehil insanlar,büyüklerimiz söylüyorlar.
Bunlardan bazilarini buraya ekliyorum.

http://www.gazeteboyut.com/Sayfa.php?Git=izle&vid=22

http://www.iskenderpasa.com/A25FF411-8956-4C62-B528-8824B72EB7DE.aspx

http://esadcosan.awardspace.com/arsiv/fetih/g900526.htm

Sirtinizi dönün demiyorum,itaatinizi bozun demiyorum,isyan edin demiyorum fakat bazi yanlislar var,bu yanlislar cok ciddi yanlislar ve davaya,milli-birlige,kardeslige zarar veriyor,bu yanlislar fitneye sebeb oluyor,bu yanlislar tefrikaya zemin hazirliyor,bunlari görmemezlikten gelmeyin diyorum sadece,yanlislari düzeltmnek icin yapici ve güzel bir uslubla öz elestiri sarttir,bunu en azindan yapin.Eger at gözüklerinizi cikartmazsaniz,futbol takimi tutar gibi parti lider tutmaya devam ederseniz birlikte kurdugumuz bu teskilatlarin cok ciddi yaralar almasina,dolayisiyla bitmesine,fitnelerin büyümesine,düsmanliklarin artmasina sebeb olabilirsiniz.

Aklinizi basiniza alin arkadaslar,saadet partisi islami bir parti diyorsunuz,milli-görüs islami görüstür diyorsunuz ama islamda olmayan istisaresiz bir anlayisla islami olmayan bozuk bir uslubla,islami olmayan seriata muhalif bir metodla yönetilmeye razi oluyorsunuz.
Islama aykiri olan bu yönetim medoduyla dini kavramlarin istismar edilmesine,grublasmalara,dolayisiylada tefrika ve fitneye alet oluyorsunuz...


Tekrar etmekte fayda var,ister kabul edin ister etmeyin,ben uyari görevimi Allah bana ömür verdigi sürece yapmaya devam edecegim.

1.Milli-Görüs hareketinin gercek kurucusu M.Zahid kotku ve onun yakin arkadaslariydi,erbakana parti liderligi yapma görevi verildi fakat bir müddet sonra bu görevi birakmasi kendisinden istenmesine ragmen asil itaatsizligi erbakan yapmistir,erbakan bu görevi enaniyet hastaligina yakalandigi icin BEN-Merkezcilik yaparak istismar etti...

2.Lider secimi 40 yil sürmez,araliklarla yenilenmeli,lider islami usullere göre secilmeli,bunu yapacak olanlar müslümanlari temsil eden cemaat ve tarikat liderleridir,kimse kendi kendini cihad emiri,emirül müminin ilan edemez,bunun islami ölcüleri var...

3.Istisare heyeti herseye kafa sallayan,her emire boyun egen kisilerden olusmaz,istisare heyetini müslümanlari temsil eden isin ehli kisilerden olusma sarti var,gerekirse bunlar muhalefette edebilirler,muhalefet ettiler diye hemen saf disi birakilamazlar,dislanamazlar...

4.Itaat konusundada yanlis düsünüyorsunuz,itaat seriata muhalif islerde ve icraatlerde olmaz,itaat ilkere ve davaya olur sahislara olmaz,sahislara olacaksada seriata muhalif olmayan islere olur,fitneye sebeb olan,tefrikaya,ayriliklara,bölünmeye alet olan söz ve davranislara itaat olmaz...

5.Ölcü ve süzgec kisilerin görüsleri,sahislar degil islam dinidir,ehli-sünnet yoludur.islama hizmet niyetiyle kurulan herhangi bir hareket,cemaat veya baska bir grubta son söz liderin degil dinimizin olmali,ilkelerin olmali.Bu yüzden söz ve davranislari kontrol eden,gerektiginde hesab soran bir mekanizmaya ihtiyac var,yani söz ve davranislari seriata göre degerlendiren ve kurumun basindakilerin HAK karsisinda boyun egmesini saglayan bir kurum,bir üst kurul bulunmali,bunlarda isin ehli kislredn olusmali...

6.Milli-Görüs biziu biz yapan ecdadimizin görüsüyse bu görüsü temsil eden tüm müslümanlardir,kimse "bu görüsü sadece BEN temsil ediyorum" diyemez,bu HAK kimseye verilmemistir,Milli-Görüs hak digerleri batil anlayisi tefrikaya sebeb olmaktadir.
Meşrebine muhabbette ifrata kaçanlar çok zaman meşreblerini din yerine koymaktadırlar.Bu, ifrat muhabbetin neticesinde kendi meşrebinde olmayanları dalalette,fıskda,fücurda ve hatta küfürde görebilmektedirler.Oysa ki her cemaat,cemiyet ve hatta mezheb belki islamın içindedir lakin asla ve kat'a islamın kendisi değildir.Dolaysı ile hiçbir cemaat,cemiyet,tarikat,mezheb, "islam cemaati" olarak isimlendirilemez.Zira bu isim umum ehl-i imanın adıdır.
Erbakan ve milli-görüs hareketi veya saadet partisi aleyhine söyelenen sözlerin ve yapilan elestirilerin islama,islam cemaatine saldırı olduğu ifade edilerek islam bir kalkan olarak kullanılıyor.Oysaki hiçbir cemaati,cemiyeti,mezhebi,şahsı eleştirmek islamı eleştirmek değildir. Yeryüzünde din ile mücessem bir kişi vardır:O da Peygamberdir.Hedefi peygamber olan bir söz aynı zamanda o peygamberin mübelliği olduğu dinedir.Peygamberler dışında sahabe de olsa evliya da olsa müçtehid de olsa müceddid de olsa hiç kimseye söylenen söz dine söylenmiş olmaz.
İnsan islama yönelecek oklara kendisini siper yapabilir."Bu benim hatam islamın değil" diyebilir.Kendisine veya birilerine eleştiri okları yöneldiğinde "islama saldırıyorlar" diyerek islamı kendine veya birilerine siper yapmak cinayettir,cehalettir,ahlaksızlıktır.
Metod konusuna girdik simdi


Parti dinimize uygun sekilde yönetilmiyorki milleti dine uydurabilsin...
Eger parti gercek anlamda müslümanca yönetilseydi milletin desteginide alirdi,basarilida olurdu...

En büyük eksiklikler:

1.Erbakan hoca bir diktatör gibi calisiyor,öyle bir görünüm veriyor.
Ben diktatör istemem,millette istemez...

2.istisare heyeti dinimizin sartlarina göre secilmis degil.
Dinimiz ülkenin müslümanlari temsil eden ilim ehlinden olmalarini tavsiye ediyor...

3.islam adina atilan adimlarda ittifak yok,müslümanlarin rizasi yok,buna ragmen birileri kendi kafalarina göre müslümanlar adina karar veriyor.

4.Bir ülkede islam dinini hakim kilmak icin siyasi metod yetersizdir,diger güc merkezlerindeki alt yapi calismalariyla parallel yürütülmeli,buda yok.Siyasetten baska bir secenegi olmayanlar 100% oy alsalar dahi iktidara ancak 28 subatta oldugu gibi ortaligin karismasina ve fitne cikarak müslümanlarin ezilmesine alet olurlar...

5. teblig egitim altyapi güc dengesi vs siyasetten daha önce gelir.
Devlet toplumun neticesi otoriter bir
varliktir. Toplumu ise insanlar olusturur. Devlet yönetimi islami degilse
bu, toplumun islami bir hayat yasamadigini gösterir. Yapilacak yeni bir
devlet kurmak degil toplumu irsad etmektir. Zira toplum islam olursa devlet
islam olur. Toplumu islam olmayan bir islam devleti düsünülemez.

-A’malüküm ummalükum” (amalleriniz yönetcilerinizdir, onlar sizlerin eseridir) (bkz. Acluni, I, 146, II, 127)
-Kemâ tekûnû yuvella aleyküm” (Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar)



müslümanca yönetilen hersey basarili olur.
islam dini insan fitratina en uygun dindir ve insan fitratina faydali olani tavsiye eder,hem dünyada hemde ahirette basarili olmanin recetesini sunar.
peygamber efendimiz aslinmda bize bunun yolunu göstermis,tek kisi olarak baslayarak 23 yilda bir imparatorluk kurmanin yolunu gösterdi.
osmanlidada ayni sey sözkonusu.
Takva ölcüsüde cok mühim.
Osmanli kurulmadan önceki beylikler döneminde osmanogullari beyligi en takvalilari oldugu icin digerlerine üstün gelmistir,islerini müslümanca yürüttügü sürece yükselmis,islamdan uzaklasincada gerilemis.
islama hizmet eden bir parti müslümanca yürütülmeli.Müslümanca yürütülen hersey eninde sonunda basarili olur,bu kacinilmazdir.
Allah rahmandir,sevilmenin ve sevdirmenin,basarili olmanin yolu birdir.
Bugün basarili olan ticari sirketlere bakin mesela,altyapisini kuran,tedbirini alan,güler yüzlü,temiz ve dürüst calisan basarili oluyor,isterse gayri müslim olsun.Bunlar islamin emirleridir fakat bugün bakiyoruz,gayri müslimler müslüman olmamalarina ragmen islerini müslümanin yapmasi gerektigi gibi yaptigi icin basarili,müslümanlarda islerini tersine yaptigi icin basarisiz...ha basarili olmanin metodunu uygulayanda birde iman varsa Allah dilerse onun basarisini kat kat artirir,yeterki temeli islami olsun.


Efendim, kendilerine Milli Görüşçüyüz diyen Müslümanlar, Erbakan'ı bize mutlak itaat edilmesi lazım ulu'l emir'den biri, bir komutan, bir cihad lideri, bir manevi büyük olarak takdim ediyorlar. Kendileri neye nasıl inanmışsa, inançları ihlasları kendilerini ilgilendirir tabii ki... Lakin bir daha vurgulayalım ki Müslümanlara Erbakan'ı bir manevi lider olarak kabul ettirmek istiyorlar.

Bu çok büyük bir iddia ve davadır. Erbakan adına da... Onun peşinden gidenler adına da...

Evet, malumumuz var; Erbakan siyesete atıldığında, Erbakan ve Mnp kimi meşayıh tarafından desteklenip teşvik edilmiştir. Dualar almıştır. Kabul ediyoruz.

Lakin, o Meşayıhın hiçbiri Erbakan'a sen İslam aleminin liderisin, Müslümanlara baş olacaksın diye bir emir ve işaret vermemişlerdir. Onların teşviki "Baş Olmaya" "riyasete" değildi. Onların teşviki, Erbakan, inançlı bir okumuş olarak Müslümanlara HADİM (hizmetçi) olsun diyeydi.

Efendim, hizmetçiliği düşük görmeyelim. "Bir kavmin efendisi, o kavme hizmet edendir" buyruldu. Burada yalnız bir incelik var: Hadim olan riyaset, baş olma davasından nefsini koruyacak. Hizmet ettiklerinin girip çıktığı kapının eşiğine yüz koyacak hadim. Gelen geçen çığnayıp geçecek. Kendini o kadar tevazuya bürüyecek... Kendini üstün görmeyecek. Ben yok olursam alem de yok olur vehmine kapılmayacak. Hizmetçiliğini unutmayacak. Rahatına, lüksüne düşkün olmayacak. Ortalama insanlar nasıl yaşıyorsa, o da öyle bir yaşam isteyecek. Öyle yaşayacak. Fazlasını infak edecek.

Ayrıca, İslam istişare dinidir. O ne derse o, diye bir şart yoktur. İstişare sünnettir. Sünnet işleyen de yanılmaz. Kısaca, hadim olan, bir cemaatte baş imiş gibi görünse de o ortak aklın, ortak kalb ve vicdanın da uygulayıcısı olacaktır.

Maalesef, bugün Milli Görüş camiası bu dediklerimizden çok uzaktır. Erbakan, bir ulu'l emr değildir. Olsa olsa en çok Müslümanların bir hizmetçisi, bir neferidir. Kendisine mutlaka biat edilecek deniyor. O da, biz de, hepimiz de, Halifemiz olsa idi ona biat etmek durumundaydık. Halifemiz zahirde yok ama, manevi hilafet sahibi Mürşid-i Kamiller yeryüzünden eksik değil. Sözün kısası, Erbakan'ın kendine biat istemeye ne yetkisi, ne de hakkı vardır. Ancak, kendisi de Manevi Halifelere biat etmeye, onların dua ve himmetini talep etmeye muhtaçtır.

Zahir halifemiz yok, ancak; inşallah Mehdi As'ın zuhur etmesi yakındır. Zuhur edince zahir Halifemiz de olacak ve inşallah Müslümanlar olarak O'na biat edeceğiz.

O zamana kadar, Mürşid-i Kamillerden uzak olmayacağız. Erbakan ve sevenleri de bu biat etme işini abartmayacaklar. İnsanlara dayatmayacaklar. Kendileri de Mürşid-i Kamillere sığınsınlar. Bu baş olma sevdasının en tesirli ilacı Mürşid-i Kamil gölgesidir.

Bu şartlarla yine Müslümanlara en fazla hizmeti siz görünüz. İktidara talib olunuz. Meclise giriniz. Mecliste, makamlarda 10 kişi dahi olsa hizmet hizmettir. Hizmetin azı çoğu olmaz. Sizin hizmet etmenizden de ancak sevinç ve bahtiyarlık duyarız. Hizmetiniz oldukça Allah razı olsun der, ayağınıza taş dokunmasın diye dualar ederiz.

Sözlerimiz sizi üzmesin. Din nasihattir. Müslüman, hayrına edilen nasihatı alır baş üstüne der. Söyleyene değil, söyletene bak demişlerdir.

Son olarak; lütfen şu bölen, dışlayan, Müslümanları küçük gören, onları aşağılayan dilden vazgeçiniz. Ayırmayınız. Bölmeyiniz. Ehli Sünnet Cemaatinden ayrılmayınız. Bizden başkası batıl ve helakta lafı, Allah korusun asıl sizi batıl kılar. Kendini bu denli üstün görmek hayra alamet değildir. Fefhem cidden!

(Alinti)

Bu konuyu Çarşamba'ya (Mahmud efendiye) bağlı bazı muhterem ağabeylere yazıp şu şekilde sorduk ve söyledik:

Muhteremler,

Uzun zamandır Saadetle ve Erbakanla ilgili haberlerde, konuşmalarda, yazmalarda sık sık Mahmud Efendinin ismi geçmekte... Bu da bizi hakikaten rahatsız etmektedir.

Bir Mürşid-i Kamil'in kendisi zaten siyasete bu kadar karışmaz, bulaşmaz; nedeni müridanı içinde farklı siyasi anlayışta bulunanlar olabilir. Zamanla müridanın aşırılıklarını alırlar, fikirlerine istikamet verirler. Ancak doğrudan ve sık olarak siyasi konulara böyle bulaşmazlar. Yapacaklarını, yönlendireceklerini tasarruf ile hallederler. Ayrıca siyasetin cemaati bölüp huzursuzluk çıkarabildiği de bir vakıadır. Tarikat olarak siyasi konular arka planda kalmalıdır, kalabilmelidir. Hani bir ifade var ya bizim işimiz sandıktan sandığa... Gider oyumuzu atarız, orda bırakır gerisini Allah'a havale ederiz diye... (Yanlış anlaşılmasın, elbette Ehli Tasavvuf, yerel ve genel seçimlerde aday olup hizmet etmeye talip olabilir. Bizim kastettiğimiz ise siyaseti araç ederek hizmet etmek değil, siyaset taraftarlığıdır.)

Mahmud efendinin ismini bu işlere bulaştıranlar 2 türlü:

1- İhvan olmayıp Mahmud efendinin ağırlığından yararlanıp oy avcılığına çıkanlar. Genellikle Saadetliler.

2- İhvan olup, açıkça ihvan olduğunu belirtip bu zaviyeden Saadet lehine yazıp çizenler.

Şimdi biz deriz ki:

Mahmud efendi Hz.lerinin bu denli siyaset işleriyle meşgul olduğunu, siyasi meseleleri sık sık gündeme getirdiğini; bir takım emirler verdiğini, bir takım haberler yaydığını sanmıyorum. Açıktan attığı oyu söylediğini dahi sanmıyorum. Belki sadece işaret ediyorlardır. Biz Mürşidlerimizde böyle gördük.

Öyleyse saydığım birinci sınıf kendi çıkarlarına Mahmud efendinin ismini kullanmaya kalkan hadsiz ve densizlerdir. Veballeri ağırdır. İkinci sınıf ise Tarikatı anlayamamış maksadı kavrayamamış müridandır. Bunlar da suçludur. Her ikisi de sıkıntı vermekte, buğza ve şüphelere sebep olmakta, Müslümanların zararına yol açmaktadırlar. Bu densizlerin Tarikat adına hareket ettiklerini söylemeleri (ihvanlığı ve güya efendilerinin kelamlarını bayrak etmeleri) başta Tarikatlerin adına gölge düşürür. Laf getirir.

Yine belirteyim ki bu durumlar bize rahatsızlık ve üzüntü vermekte.

Sizden istirhamım: Bu konudaki açık ve kesin olan ne ise onu ortaya koyup, rastladığınız yerde Mahmud efendinin isminin kullanılmasına rıza göstermemenizdir. Mahmud efendime ve cemaatine, yani Nakşi yoluna yakışan da böyle davranmaktır. Ves'selam.


İsmailağa'yı Doğru Tanıyalım - İsmailağa hocalarından Ali Kara Hoca





Herkes bilir bilmez konuşur ve yorum yapar fakat ne kadarı isabetli gelin ehline sorun!



Bu kapıya gelenler üç kısımdır buyurdular.

1- Allah için gelenler.
2- Para için gelenler.
3- Evlenmek için gelenler.

Bu ana hususu bildikten sonra Allah için gelenler ve devam edenlerden olmak ümidiyle deriz ki;

İsmailağa bir cami gibi görünür ama hakikatte ilmin ve maneviyatın kaynağıdır da bilinmez, değeri anlaşılmaz. Nasıl anlayacağız derseniz, geriye dönüp bakmanız gerekir, evvelki asırlar ile irtibatlandırmanız gerekir.

Bu kapının başı Muhammed Mustafa s.a.v Efendimizdir, devamı Ebu Bekir Sıddık r.h. ve peşinden gelen altın silsiledir. (Ali Haydar) Efendi Baba k.s. son devrin Osmanlı şeyhu'l İslâm'ı olup dört mezheb müftüsü idi. 'Bütün kitaplar yakılsa oturur noktasına kadar yazarım' buyurdu. Böyle bir zat, yerine kimi geçirmiştir zannedersiniz? Aklınızla düşünürseniz yanılırsınız, kalbiniz çalışıyor ve umman gibi genişlemişse belki biraz anlarsınız.

Risale-i Kudsiyye bu zatları tanıtırken şöyle der

Bütün alemin ilmi nihayet, deryaya nisbetle damla gibidir.

Yani bu zatların ilminin muhteviyatını akılla bilemeyiz, ancak kalb ilahi anlayışa nail olursa, o zaman kendine göre bir şeyle anlayabilir. Tasavvuf kitablarımız Mektubat-ı Rabbani ve Risale-i Kudsiyye bunlardan bahsetmektedir. Hatta Mektubat'ın 3. cilt 79 ve 80. mektublarını okuyup anlamayanlar bu zatları asla tanıyamazlar, makamlarını ve vasıflarını bilemezler. Her hakikat her yerde söylenmez. Ehil olana sırlar açılır.

Dışarıdan bakanlar İsmailağa'nın sıradan bir cami veya kendi kabuğuna çekilmiş bir tekke olduğunu zannederler. Sakaldan, sarıktan, çarşaftan başka bir şey bilmezler, ham sofuluk yaparlar diye düşünürler. Tamam, bazı cami cemaatimiz de, böyle sayılan hususları çok zikredenler var, ama cemaati gördüğümüz üç beş kişiye hasredersek, onların davranışlarını İsmailağa camiasına mal edersek hata etmiş oluruz.

İsmailağa kuru kalabalık değildir, suretle uğraşan hakikatten uzak değildir, insana yukardan bakan kibir ehli değildir, insanda noksanlık arayan ucub ehli de değildir.

İsmailağa’yı İsmailağa yapan değerleri iyi düşünmek gerekir. Evvela Ehli sünnet itikadı, sonra sünneti seniyyeye tabi olma ve ihya etme aşkı. Bu iki temeli elde etmek, için ilim-amel-ihlas denklemini yerleştirme, kendi hayatına tatbik etme ve insanlığa sunma gayreti.

Asr-ı saadetten beri gelen o büyük sermaye-manevi birikim, ilahi emanet, sonunda Efendi Hazretlerimize konan şu manevi devlet kime nasib olur! Bundan sonra gelmesi umulan ve müjdelenen ahir zaman halifesinin (Mehdi As'ın) öncüsü ve müjdecisi kim olabilir. Kıravat ve şapkayla şeyhlik yapanlar mı? Kadınlarla tokalaşanlar mı? Düzenbazların düzenini yürütenler mi? Müslümanların itikadlarını ehli kitabla karıştıranlar mı? Papazın elini öpen, ondan medet bekleyenler mi? Bu gibilerinin bırak şeyhliğini din ile ne kadar alakaları var; ilerde anlaşılır.

İsmailağa’nın t.v. si yok, radyosu yok, gazetesi yok, partisi yok, şirketleri kurumları kuruluşları yok, yani dünyalık hiçbir yatırımı yok! Elhamdulillah! Dünya için harcayacak bir dakikası bile yok, ama dünyada yaşadığımız için zaruret itibarıyla herkesin meşru bir işi olması şarttır, kimseye yük olmamalıdır.

İsmailağa adına fikir ve söz söyleyenler bunları unutmasınlar da ona göre konuşup yorum yapsınlar. İsmailağa’da mal davası, bina - arsa – ihale ve sair menfaat kavgası olmaz, olamaz; zira İsmailağa'nın mensubu ancak Allah için vardır, Allah için sever, Allah için buğuz eder, Allah için her şeyini din yoluna Allah ve dostları yoluna feda eder, nitekim iki büyük hoca efendimiz, hayatlarını seve seve ve bile bile feda etmişlerdir; peşlerinden yüzlercesi de o niyetle yaşamaktadırlar.

İsmailağa’nın kimsenin malında canında namusunda makam ve rütbesinde gözü yoktur, asla olamaz da; zira başkasının elindeki nimetin çıkmasını isteyenler hasedçi kimseler olup kendi amellerini yok etmişler, iflas etmişlerdir.

İsmailağa'yı siyasi ortama da kimse çekemez. Geçmişte olan bazı sıkıntılar acemilik ve hüsnü zan itibarıyla olmuştur. Ama herkes büyüğüne sadakatli olmayı çok iyi anlamıştır. Bütün halkımız ve İslam alemi, bu cemaatin duasını almak isterken bu cemaat bir kesime ait bırakılamaz, hepsini duaya ortak ederiz fakat Allah rızasına uygun olanı da canı gönülden destekleriz.

Particilik haramdır, zira tefrikadır, dinimiz bunu yasaklamıştır. Ashab-ı kiram böyle değildi.

Mahmud Efendi Hazretleri k.s., sünneti kılı kırk yararcasına işlemekte ve emretmektedir. Kendisi şöyle buyurmuştur; "bilinen binlerce sünnetten 3 veya 4 tanesini terk ettiğimi görürseniz bana tabi olmayın. "

Efendi Hazretleri k.s., "üzerinizde asla küfür alameti bulunmasın, Allah'ın düşmanlarına benzemeyin" diye nerdeyse her sohbetinde tembih etmiştir. İslami ilimleri ihya için hayatı boyunca gayret etmiş, her tarafta ilmin canlandırılmasını tembih etmiştir: "Her mahalleye bir erkek ve bir kız medresesi açarsanız, kısa zamanda İslam ayağa kalkar" buyurmuştur.

Kazancınızı üç parçaya ayırın. Üçte birini günlük ev ihtiyaçları için harcarsınız. Üçte birini çoluk çocuğa miras olarak biriktirirsiniz. Üçte birini de Kur an yolunda harcarsınız. Böyle olursa İslam galib olur.

Efendi Hazretlerinin k.s. sözlerini Risale-i Kudsiyye tercümesinden, İrşadu'l Müridin ve sohbetler kitablarından öğrenebilirsiniz. Ayrıca Ruhu'l Furkan tefsiri, geniş muhtevasıyla pek çok malumatı önümüze getirmektedir, okuyup ilmimizi genişletelim ve Efendi Hazretlerini daha iyi tanıyalım. Allah Teâlâ onun ve evvelki meşayıhımız yolundan bizleri ve evlatlarımızı ayırmasın. İnkarcılara da tevbe ve istifade nasib eylesin.

alikarahoca.net


sana bu konu hakkinda (ismailaga ve particilik konusu) bir baska baslikta yazilar eklemistim,okudunmu?

Nusrettullah hoca 87 yılını anlatıyor..

kimse kusura bakmasın efendi hazretleri hayattadır böyyle ise biatını yenilesin..

hayattadir kendisi yenilesin biatını duyursun cümle aleme , efendi hazretleri kendi konuşamıyormu,kendi irşad edemiyormu,kusura bakmasın kimse tamda videodaki giibi herkez efendi hazretlerini biryerlere çekmeye çalışmasın..Allahdan hayatta ,ve eminimki inancım tamki cihatsa ululul emre itaatse muhakkak aşikare bunu söylecek alimdir kendisi..

ismailaga cemaatine mensup kisilerin genel görüsü sudur:
"Efendi Hazretleri kimsenin elinde oyuncak değildir kimse O'nu bir taraflara çekemez deneyenlere ne olduğuna bizler şahidiz
Siyasetle ilgili karar alınmıştır herkezin aklı var fikri var kim nereye istiyorsa oraya oyunu versin hala bu işleri kurcalayan kim olursa olsun hata eder
Hocaların görevi vaaz etmektir onlar bir siyasi parti mensubu gibi hareket etmezler seçim gelir konuşulur oyunu veren verir orada kalır biz yine işimize bakarız medresemize mescidimizle cemaatimizle ilgileniriz her yaptıklarını da tasdisklemeyiz doğru yolda oldukları müddetçe destekleriz islama müslümanlara menfaatleri olması için dua ederiz gerisi onlara kalmış"

Mahmud efendi Hz.lerini ve cemaatını parti destekçisi gibi gösterenler en başta Mahmud efendinin yolunda durduğu Tarikatına karşı kusur işliyorlar. Zira Tasavvufta, Tarikatte hangi partiden olursa olsun, hangi partiye oy atarsa atsın; bütün insanlara kapılar ve gönüller açıktır.

Cübbeli, Ali Kara hoca vs., Çarşamba'nın hiç bir partiyle ilgileri ve bağları olmadığını açıklamıştır. Ali Kara hoca bizzat Mahmud efendinin ağzından Particiliğe bölücülük ve haram dediğini nakletmiştir. Cemaat hocalarından aksine hareket edenler var ise bu onların da kusurudur. Kendi şahısları sorumludur.

Tarikatler particilik yapmaz. Tarikatler parti siyaset konularını dahi kendi aralarında konuşmazlar. Herhangi bir partiye oy atın diye, topyekun emirler vermezler. Doğrusu da budur.

Sadece Saadet için değil, Ak Parti için de, Bbp için de veya başka Parti için de bu geçerlidir.


Nusrettullah hocanin cemaatin almanya temsilcisi olduguna ben inanmiyorum,bun delili varmi?

Sana bir baska forumdan güvenilir bir üyenin yorumunu ekliyorum:

"igmg hac kafilesinde bir fetva gerekiyor
mehmet talu hocayi cagiriyorlar cadira ,biraz sohbetin ardindan
söz nusretullah hocaya geldiginde ,mehmet talu hoca nusretullah hocanin
kendi basina hareket ettigini ,kendisine almanya temsilciliginin verilmedigini
nusretullah hocanin söyledikleri nusretullah hocayi baglayip ,efendiyi ve cemaatini
baglamayacagini söylemistir ,bunu hacta cadirda duyan haci abi bizzat anlatmistir"
http://www.delikanforum.net/1189565-post16.html



Tartışmalara neden olan son Teketek programında konuşan Ahmed Hoca, pek çok meselenin yanında Siyasetle olan ilişkilerine de açıklık getirdi. Ve özellikle seçim zamanlarında kimilerinin yansıttığı gibi, her hangi bir partiyle ya da hükümetle içli dışlı olmadıklarını vurgulaya vurgulaya söyledi:

""Ben siyaset işlerini bilmiyorum zaten. Siyasetçiler bize geliyorlar. Gelebilirler. Bizim kapımız herkese açıktır. Gelmesinle siyasete ya da onlara bulaşmamız anlamına gelmez ki! Sen bulaştırırsan bulaşırlar. Yoksa ne bulaşacağız.

İslam diniyle siyaseti birbirine karıştırırsak Allah muhafaza yanlış olur. Siyasetçilerin yanlışı sonra dine mal olur. İsimlerini vermeyeyim, şimdi yaşlı oldular, 90 yaşındalar, milletvekili olanlar da oldu; kaç tane Hoca pişman oldular. Ve bize dediler ki hizmet, Mahmud efendinin yaptığı gibi, İslam, ilim, namaz, oruç bunları anlat millete. Hizmet budur. Geri kalan, işte biz girdik meclise şunu yapacaz, bunu yapacaz mahvolduk, helak olduk. Bütün itibarımızı da yitirdik. Hiç de hizmet edemedik. Dolu şeye (pek çok vebale) de ortak olduk. Pişmanız, Allah'tan özür diliyoruz, affımızı istiyoruz. Bunu diyenler güçlü alimlerdir Türkiye'de... Türkiye'deki tanınmış alimlerdir.

Biz cemaat ve tarikat olarak bu siyaset işinden beriyiz. Bundan uzak durmak mecburiyetindeyiz. Bu bize ta Ali Haydar efendimizin vasiyetidir. Kendisi de teklif edildiği halde siyaset işine bulaşmamıştır.

Dini siyasete de alet etmemeleri lazım. Böyle bir şey olabilir mi? Ama siyasetçi namaz kılabilir, hanımı örtülü olabilir, o kendi şahsi bünyesindedir. Ben namaz kılıyorum, bana oy verin vs. yapmamaları lazım. Söz veriyorlarsa tutmaları lazım. Sözünde duramazsa kalır altında. Allah sözlerini soracaktır. Ağır bir mesuliyettir.

İnsan, bakar; dinine vatanına milletine en hayırlısı, en faydalısı olarak düşündüğünü seçip oy vermeli. Soyguncu, hırsız, arsız, hıyaneti var vs. olanı seçmez. İnsanlar akılları başında, kendine uygun gördüğüne oy verecek. Biz din adına ona şuna buna oy verin diyemeyiz ki? Hakkında Ayet Hadis mi bulacağız ki verin diyelim. Seçtiği öyle çıkmazsa da hüsn-i niyetine (iyi niyetine) göredir. Mükafat da alır. Hele çalan çırpanlar; bakınız Peygamberimiz, ganimetten bir kadife kumaş parçasını alana, onun namazını kılmadı. Ashab ne güzel şehid oldu dediler. Peygamberimiz dedi ki "Ne biliyorsunuz?" Siz namazını kılın ama biz kılamayız demiştir. Onu azapta görmüştür. Mal hayınlığı insanı cehenneme sokar.

* Bizim sakalımızı koyacak torbamız yok. Hükümeti, siyaseti zora düşürmek isteyenler, oradan bir şey bulamayınca, bulacağı şey çok da onlara bakmıyor; bize dönüyorlar, diyorlar ki bu sakallı bakalım bundan ne çıkar!

Bizim hükümetle alakamız nedir ki? Memur değiliz, vazifeli değiliz. Normal vatandaş ilişkisinden başka bir ilişki yoktur. Herkes gibi ucuzluk olunca seviniyoruz, pahalanınca kızıyoruz.

http://www.islamiforum.com/index.php?showtopic=47518&st=0



ben simdilik forumu terk ediyorum!
Esselaumaleykum
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Allah ömür verirse ,foruma birkac ayligina ara vermeden önce,son olarak ekleme ihtiyaci hissettim:
(Bu sözler ciddiye alinmalidir)

"parti genel kurumu, tüm inananları ısındıracak, hepsini kardeşçe kucaklayacak vasfını yitirmiş görünüyor. İçte ve dışta pek çok kızgın ve küskün peyda etmiş. Dostça ve haklı ikaz ve tenkitte bulunanları dışlamış, karşısında olan iyi niyetli insanları suçlama ve karalama yoluna gitmiş, baştan beri daima adam harcamış; yani tüm müslümanlarla uyum içinde, dostça, halka halka çalışan, birleştirici, kavuşturucu, geliştirici çalışma yapamadığını fiilen göstermiş; senelerce onun salahını ve ıslahını, ümitlerini boşa çıkarmış, şimdi tam bir şahıs, saltanat partisi olmuş, kayd-ı hayât şartıyla başkanlık sistemini benimsemiştir.
Bunu hiç doğru bulmuyorum. Bu dava kimsenin şahsî malı değildir, hizmetliler gereğinde değiştirilebilmelidir; çünkü beşer kusurdan hâlî olamaz, rakipsiz, murakabesiz, meşveretsiz, alternatifsiz, hürriyetsiz bir çalışma tarzıyla başarıya ulaşılamaz.
Bu görüşlerde yalnız olmadığımı sanıyorum."
Esad Cosan Hocaefendi...

Sanki bugünleri anlatiyor rahmetli!

Ayrica:

Cübbeli, Ali Kara hoca vs., Çarşamba'nın hiç bir partiyle ilgileri ve bağları olmadığını açıklamıştır. Ali Kara hoca bizzat Mahmud efendinin ağzından Particiliğe bölücülük ve haram dediğini nakletmiştir. Cemaat hocalarından aksine hareket edenler var ise bu onların da kusurudur. Kendi şahısları sorumludur.

Tarikatler particilik yapmaz. Tarikatler parti siyaset konularını dahi kendi aralarında konuşmazlar. Herhangi bir partiye oy atın diye, topyekun emirler vermezler. Doğrusu da budur.

Bizi Şeyh efendilerden, siyasete taraf olma işinin Tarikat ve muhabbet açısından yanlışlığını bizzat işitmişizdir. Size mi bakalım onlara mı?

Bir Mürşid-i Kamil'in kendisi zaten siyasete bu kadar karışmaz, bulaşmaz; nedeni müridanı içinde farklı siyasi anlayışta bulunanlar olabilir. Zamanla müridanın aşırılıklarını alırlar, fikirlerine istikamet verirler. Ancak doğrudan ve sık olarak siyasi konulara böyle bulaşmazlar. Yapacaklarını, yönlendireceklerini tasarruf ile hallederler. Ayrıca siyasetin cemaati bölüp huzursuzluk çıkarabildiği de bir vakıadır. Tarikat olarak siyasi konular arka planda kalmalıdır, kalabilmelidir. Hani bir ifade var ya bizim işimiz sandıktan sandığa... Gider oyumuzu atarız, orda bırakır gerisini Allah'a havale ederiz diye... (Yanlış anlaşılmasın, elbette Ehli Tasavvuf, yerel ve genel seçimlerde aday olup hizmet etmeye talip olabilir. Bizim kastettiğimiz ise siyaseti araç ederek hizmet etmek değil, siyaset taraftarlığıdır.)

Mahmud efendinin ismini bu işlere bulaştıranlar 2 türlü:

1- İhvan olmayıp Mahmud efendinin ağırlığından yararlanıp oy avcılığına çıkanlar. Genellikle Saadetliler.

2- İhvan olup, açıkça ihvan olduğunu belirtip bu zaviyeden Saadet lehine yazıp çizenler.

Şimdi biz deriz ki:

Mahmud efendi Hz.lerinin bu denli siyaset işleriyle meşgul olduğunu, siyasi meseleleri sık sık gündeme getirdiğini; bir takım emirler verdiğini, bir takım haberler yaydığını sanmıyorum. Açıktan attığı oyu söylediğini dahi sanmıyorum. Belki sadece işaret ediyorlardır. Biz Mürşidlerimizde böyle gördük.

Öyleyse saydığım birinci sınıf kendi çıkarlarına Mahmud efendinin ismini kullanmaya kalkan hadsiz ve densizlerdir. Veballeri ağırdır. İkinci sınıf ise Tarikatı anlayamamış maksadı kavrayamamış müridandır. Bunlar da suçludur. Her ikisi de sıkıntı vermekte, buğza ve şüphelere sebep olmakta, Müslümanların zararına yol açmaktadırlar. Bu densizlerin Tarikat adına hareket ettiklerini söylemeleri (ihvanlığı ve güya efendilerinin kelamlarını bayrak etmeleri) başta Tarikatlerin adına gölge düşürür. Laf getirir.

Allah dostlarinin isimlerini istismar ederek siyasi cikarlariniza kullanmayiniz,kullandirtmayiz...

Misal erbakana biat ettiklerini iddia ederek bazi isimleri saymissiniz:

Abdurrahim efendinin bizzat kendisinden işitmişizdir. Siyasetin Müslümanları böldüğünü söylerdi. Tefrikanın Allah ve Resulünce yasaklandığını vurgularlardı. Bir araya gelen Müslümanların siyasetten konuşmasını istemezlerdi. Derdi ki Allah ve Resulünden bahsediniz. Siyasetten, ticaretten değil.

Abdurrahim efendi de hizmet edenleri överlerdi. Mesela, büyük şehir Belediye Başkanı iken kendisini ziyarete gelen Tayyip Erdoğan için şitayişli kelamları vardır. Erdoğan övgü aldı diye ne yapalım şimdi, İslam aleminin reisi, Mehdi diye mi görmeye başlayalım Tayyip Erdoğan'ı, ne dersiniz?

(Haşa, Erdoğan'ı öyle gördüğümüzden değil, bir şey anlatmaya çalışıyoruz, inşallah anlaşılır)


Dede Paşam Hz.leri o dönemde Müslümanlara kimin hayrı dokunmuşsa hepsini en ileri derecede övmüş bir Meşayıhtır.

Onun kelamlarını Nurcular da kullanmayı pek severler. Çünkü nurcuları da övmüştür, o dönemdeki gayretlerinden dolayı... Kimleri övmemiş ki...

Ama unutulan bir şey var ki Meşayıhın bir manevi siyaseti vardır. Hizmet edeni överler ki hizmetinde daim olsun. Şevkinden azalmasın. Kötülük gelecek yeri dahi aşikar överler ki onun kötülüğünden muhafaza olunsun.

Evet, Meşayıh övüyor ama bakınız kendisi gidip övdüklerine tabi olmuyor! Müridanını onlara sipariş vermiyor. Yerine onları Halife bırakmıyor. İyi düşünülürse bu çok rahat anlaşılabilir. Çünkü bu siyaset müşahade edilebilir bir vakıadır.

Paşam Hz.lerinin halifesi Abdurrahim efendidir. Abdurrahim efendinin bir sözü var Erbakan için: "O da kendince haklı, duvarın önünü görüyor, arkasını görmüyor ki..." Bu sözünü, Erbakan'ın kendisini Ankara'da ziyaretinde söylemiştir. Erbakan, güya himmet, dua ve akıl almak için dergaha gelir. Eline mikrofonu alıp huzurda 1 saat nutuk çeker. Ehli Tarik olan, işi bilen bunun nasıl bir ahval olduğunu da takdir edecektir. İşte o halde, 'evet haklı; perdenin bu taraf yüzüne göre...' ifadesine mazhar olmuştur. Anlayana az kelam da yeter.

Paşa Hz.lerini ve Meşayıhı kullanmaktan haya ediniz. Allah Tealadan çekininiz. Sizin anladığınız gibi değildir... Öven, kendi büyüklüğünü ve asaletini ortaya koyuyor! Övdüğünü değil. Ayrıca, meşayıhın övgüsünden korkulmalı denilen bir Tasavvufi gelenek vardır. Muteber Tasavvuf eserlerini okuyanlar bilirler. O nedenle, Meşayıhın aşıkları övülüp el üsütünde tutulmaktan değil, fırça yeyip kovulmaktan zevk ve lezzet alırlar.

Ves'selam.
 

Yeni-OSMANLI

Yasaklı
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
195
Puanları
0
Ercan tekin kardesim,biraz daha gercekci ol,ayni seyleri istiyoruz fakat delillerin yetersiz,bunlarla hedefe ulasilmaz,bak kardes,ömrümüz kisa,ölüm yakin,su kisacik hayatimizda zamanimizi bos tartismalarla,faydasi olmayan seyleri savunmakla,tefrikaya alet olan görüsleri savunmakla harcamayalim,yeniden ayaga kalkalim,yeni bir baslangic yapalim,bunun icin grubculugu birakalim BIRLIK olalim,BIRLIKTE hayirli hizmetlere imza atalim,firsat kacmis degil,davamiz görüscülük particilik,suculuk buculuk degil davamiz Islam olsun,kimseye körü körüne baglanmayalim,yanlislari hic cekinmeden söyleyelim,agacin kökü cürükse bu cürük agci saglam gibi tanitmak zarar veriyor,yanlislarin düzelmesi icin,iyiligi yayginlastirip kötülükleri engellemek icin HAK yolda birlikte calisalim,seni Allah icin seviyorum...
 
Üst