- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Eflatun(Platon) Devlet adlı kitabında hocası Sokrates'in ağzından meşhur Mağara Alegorisi(kıyası/benzetmesi)'ni yapmıştır.
Bu kıyas, felsefede aydınlanma sürecini temsil etmek için okutulmaktadır. Bugün bu benzetme ne yazık ki birtakım ideolojilerin aydınlanma iddialarını örneklendirmek için kullanılmaktadır. Nasıl da ters yorumluyorlar! Oysa Eflatun bu benzetmeyi ''hakikate ulaşma'' anlamında kaleme almıştır. Yani tam tersine ideolojik saplantılardan kurtulma adına..
Size bir şey daha söyleyim: Bu benzetme tepeden tırnağa tasavvufta ki seyr-i sülûku anlatmaktadır. İzlerseniz bunu açık seçik görürsünüz. Şöyle k: Şariat mahseninden tarikatla(kamil mürşit eliyle) yol bulur hakikate ulaşırsın. Hakikate ulaştığın zaman marifet verilir. Bu marifetle kamil mürşit olarak geri dönersin, mahzende ki diğer insanları hakikate ulaştırırsın. Mahzendekiler Hallaç gibi derini yüzebilirler. Onun için sırrı ifşâ etmeden sülûk edilir. Yavaş yavaş, ağır ağır, kabilyete göre verirsin.. Böylece her şeyi gölgelerden değil Allah'tan bilir; taklidi imandan tahkiki imana geçersin.
Eflatun'un mağara benzetmesi de bir ilginçtir. Resulullah aleyhisselatüvesselamın mağara tefekkürleri, Hz. Ebubekir'e mağarada sır verilmesi... Bütün bu hâdisat mimikleri üzerinden Allah bir nevi bu alegoriye dem vurmaktadır.
İzleyin ve kadim filozofları(ârifanları) yeniden keşfedin. Bugünün sahte felsefesiyle değil, İslam perspektifinden bakın. Bu filozoflar küfrün malı değil, bilakis hikmet erleri oldukları için müslümanlarındır.
Felsefeyle barışalım inşallah; çünkü 10. yüzyılda kurduğumuz parlak medeniyetin temelinde bu dinamikler de vardır. Bunu bilmezseniz hiç bir şey bildiğinizi iddia etmeyin, yanılırsınız..
Ey gafil, gölgelerle daha ne kadar oyalanacaksın. Hakikat güneşine sen talip ol, bak ne inciler bulacaksın (Hz. Mevlana)
Bu kıyas, felsefede aydınlanma sürecini temsil etmek için okutulmaktadır. Bugün bu benzetme ne yazık ki birtakım ideolojilerin aydınlanma iddialarını örneklendirmek için kullanılmaktadır. Nasıl da ters yorumluyorlar! Oysa Eflatun bu benzetmeyi ''hakikate ulaşma'' anlamında kaleme almıştır. Yani tam tersine ideolojik saplantılardan kurtulma adına..
Size bir şey daha söyleyim: Bu benzetme tepeden tırnağa tasavvufta ki seyr-i sülûku anlatmaktadır. İzlerseniz bunu açık seçik görürsünüz. Şöyle k: Şariat mahseninden tarikatla(kamil mürşit eliyle) yol bulur hakikate ulaşırsın. Hakikate ulaştığın zaman marifet verilir. Bu marifetle kamil mürşit olarak geri dönersin, mahzende ki diğer insanları hakikate ulaştırırsın. Mahzendekiler Hallaç gibi derini yüzebilirler. Onun için sırrı ifşâ etmeden sülûk edilir. Yavaş yavaş, ağır ağır, kabilyete göre verirsin.. Böylece her şeyi gölgelerden değil Allah'tan bilir; taklidi imandan tahkiki imana geçersin.
Eflatun'un mağara benzetmesi de bir ilginçtir. Resulullah aleyhisselatüvesselamın mağara tefekkürleri, Hz. Ebubekir'e mağarada sır verilmesi... Bütün bu hâdisat mimikleri üzerinden Allah bir nevi bu alegoriye dem vurmaktadır.
İzleyin ve kadim filozofları(ârifanları) yeniden keşfedin. Bugünün sahte felsefesiyle değil, İslam perspektifinden bakın. Bu filozoflar küfrün malı değil, bilakis hikmet erleri oldukları için müslümanlarındır.
Felsefeyle barışalım inşallah; çünkü 10. yüzyılda kurduğumuz parlak medeniyetin temelinde bu dinamikler de vardır. Bunu bilmezseniz hiç bir şey bildiğinizi iddia etmeyin, yanılırsınız..
Ey gafil, gölgelerle daha ne kadar oyalanacaksın. Hakikat güneşine sen talip ol, bak ne inciler bulacaksın (Hz. Mevlana)