Peygamberİmİzİn GenÇlİĞİ

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
PEYGAMBERİMİZİN GENÇLİĞİ


Peygamberimizin çocukluğu ve gençliği temiz ve iffetli bir şekilde geçmişti. Peygamberlikten sonra nasıl bir ahlâka sahipse, kırk yaşından önceki hayâtı da öyle temiz ve nezihti. Halbuki gençlik yıllarını geçirdiği Mekke şehri, o zamanlar o kadar karışıktı ki, Mekkeliler arasında yaşayıp da cahiliye çirkinliklerine bulaşmamak âdeta mümkün değildi.

İslâm öncesi Cahiliye döneminde dolandırıcılık, hile, aldatma, hak yeme, verdiği sözde durmama, hıyanet eksik olmuyor, çok basit bir iş gibi görülüyordu.

Peygamberimiz bu dikenli ve tehlikeli yollardan hiç yara almadan alnı ak, yüzü pak olarak kurtuldu. Başkalarına bulaşan kötü hallerden bütünüyle uzak kaldı. Çünkü Cenab-ı Hak onu Cahiliye devrinin her türlü mundarlıklarından, çirkinliklerinden nefret duyacak bir kabiliyette yaratmıştı.

Peygamberimizin gençliği, amcası Ebû Talib'in yanında ve onun himayesi altında geçti. Ebû Talib yeğeni için o zaman pek revaçta olan ticareti, meslek olarak seçmişti. Zaten kendisi de meşhur bir tüccardı.

Peygamberimiz amcası ile birlikte ticarî seyahatler yaparak tecrübesini arttırdı. Doğruluğu, alış verişindeki adaleti ve hakkaniyeti kısa zamanda çevresinde duyuldu ve meşhur oldu. O zamanlar Arabistan'da doğru ve güvenilir kimselere sermaye verilir, ticaret yapılarak kârı paylaştırılırdı. Peygamberimize de buna benzer işler verilmiş, o da en doğru bir şekilde işini başarmıştı.

Verdiği sözde durmak ticarî hayâtta en çok aranan bir vasıftı. Peygamberimiz, peygamberlikten önce de ahde vefalı ve güven duyulan, itimat edilen bir insan olarak tanınmıştı. Kendisi bu alanda örnek bir şahsiyet olarak biliniyordu.

Abdullah bin Ebi'l-Hamsa, Peygamberimizle olan ticarî bir hatırasını şöyle anlatmaktadır:

"Peygamberliğinden önce Resulullah Aleyhisselâmla birlikte bir alış verişte bulunmuştuk. Bu alış verişten kendisine biraz vereceğim kalmıştı. Onu, 'Bulunacağın falan yere getireceğim' diye söz vermiştim. Fakat verdiğim bu sözü iki gün unuttum. Üçüncü gün hatırlayıp sabahleyin gittiğim zaman onu yerinde buldum. Bana, 'Delikanlı, sen beni sıkıntıda bıraktın. Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum' buyurdu."

Peygamberimiz ticarî işlerinde hesabını doğru tutar, haksızlık etmezdi. Peygamberliğinden önce kendisiyle alış veriş yapmaktan çok memnun kalırlardı.

Bir gün Saîb adında bir zât Peygamberimizin huzuruna gelerek Müslüman oldu. Saîb, Araplar arasında tanınmış birisiydi. Sahabîler, Resul-i Ekremin yanında onu övmeye başladılar.

Bunun üzerine Peygamberimiz, "Saîb'i methetmeyin, onu ben hepinizden iyi tanırım" buyurunca, Saîb de, "Sana canım feda, seninle ticarî arkadaşlık etmiştik. Hak hususunda hatır gönül tanımaz, zerre kadar riyakârlık göstermezdin" diye Peygamberimize olan hayranlığını ifade etti.

Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilince Mekkeliler ona karşı tavırlarını değiştirdiler. Ona inanmaya yanaşmadılar. Aleyhinde konuşmaya, insanlara kötü göstermeye başladılar. Daha önce çirkin bir halini görmedikleri için sadece "şair, büyülenmiş" gibi ifadeler kullanarak çamur atmaya çalıştılar.

Zaten ona kötü bir şey isnad edemezlerdi ki... Çünkü sönük şahsiyetli, tanınmayan, bilinmeyen bir insan değildi. Araplar onu çok iyi tanıyorlardı. Mekke'de doğmuş, aralarında büyümüş, gözlerinin önünde yetişmişti. Bunun için onu yakından tanıyorlar, çocukluğunu, gençliğini çok iyi biliyorlardı. Kırk senelik hayâtı, aralarında geçmişti.

Bu arada Peygamberimiz iman etmeleri için onlara davette bulunurken, Kur'ân diliyle onlara peygamberlikten önceki hayâtını hatırlatıyor, imana gelmeleri için ikaz ediyor, şöyle diyordu:

"Bundan önce aranızda yıllarca bulundum, bunu düşünmez misiniz?" (Yunus Sûresi, 16.)

Peygamberimizin gençlik yıllarını siyer yazarları İbni Sa'd ile İbni İshak şöyle anlatıyorlar:

"Resulullah Aleyhisselâm gençlik dönemine girinceye kadar mertlik ve insanlık bakımından içinde bulunduğu toplumun en üstünü, ahlâkça en güzeli, soy sopça en şereflisi, komşuluk haklarını en iyi gözeteni, yumuşak huylu oluşuyla en büyüğü, doğru sözlülükte en yücesi, kötülükten ve insanları alçaltan huylardan uzak duruşta en önde olanıydı. Yüce Allah onda bütün iyi haslet ve meziyetleri toplamıştı. Bunun için o, kavmi arasında 'el-Emin (güvenilir insan)' unvanıyla anılırdı."

Ne gariptir ki, Mekke müşrikleri Peygamberimize inanmadıkları, onu öldürmek için plânlar kurdukları sırada bile mallarını emanet olarak onun yanında bırakıyorlardı. Nitekim, hicretinden bir gün önce topladıkları gençlere, Peygamberimizi öldürmek için görev verdiklerinde, Peygamberimiz evine Hz. Ali'yi bırakarak yola çıkmıştı. O sırada müşriklerin bazılarının malı Peygamberimizin yanında emanet olarak bulunuyordu. Peygamberimiz yola çıkmadan önce Hz. Ali'ye, sabahleyin emanetleri sahiplerine vermesini tenbih ediyordu.

Dostun da, düşmanın da güvendiği, emniyet ettiği, takdir ettiği tek insan; hiç şüphesiz, Resul-i Ekrem Efendimizdi.
 

Ehl-i Beyt

Üye
Katılım
30 Eki 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Antalya
HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'İN GENÇLİĞİ

Hz. Muhammed (s.a.v.)'in, amcası Ebü Talip'in Yanında Ticari Hayata Atılması

Hz.Peygamber, annesinin vefatından sonra Abdülmuttalip'in yanında iki yıl kaldı. Dedesi ona çok iyi bakıyor, onunla yakından ilgileniyordu. Herkes tarafından bilinen, cesaret ve cömertliğiyle tanınan Abdulmuttalib seksen yaşında vefaat etti. Bu sırada sekiz yaşındaki torununu, oğullarından Ebü Talip'e vasiyet etti. Ebü Talip zengin sayılmazdı, ancak soylu, itibarlı bir kişi idi.

Peygamberimizin babasıyla ana-baba bir kardeşti. Gerek Ebü Talip, gerekse zevcesi Fatıma, Hz. Peygamber'e çok iyi baktılar. Bilhassa Fatıma Hatun, Hz. Peygamber'i, öz çocukları gibi bağrına basmıştı. Yiyip içmede, giyimde, ev işlerinde Peygamberimizle öteki çocukları arasında hiçbir ayrım gözetmiyor, aksine, himaye ediyordu. Hz.Peygamber de ona "anne! anneciğim!" diye hürmet gösteriyordu. Gerek Ebü Talip'in, gerekse yengesinin belirttiğine göre Hz.Peygamber sabahleyin yatağından uyandığında saçı başı, eli yüzü düzgün olarak görülürdü. O sofraya oturduğu zamanda sofra bereketleniyordu.

Hz.Peygamber sekiz yaşından on üç yaşına kadar çocukluk yıllarını bu ailenin himayesinde tamamladı. Onların yakın ilgisine karşılık Hz.Peygamber ev işlerinde sorumluluk aldı, kendisine verilen işleri hakkıyle yaptı, amcasına ve yengesine saygıda kusur etmedi. Hatta kır işlerinde bile Ebü Talip ailesine yardımcı oluyor, zaman zaman koyun otlatmak için Mekke civarındaki otlaklara gidiyordu. Hz.Peygamber bir çeşit karadutu andıran arak ağacı meyvesinin koyu-siyah renk alanlarının daha lezzetli olacağını oralarda öğrenmişti. İleride ashab-ı kirama bu hatırasını zevkle anlatacaktı. Hz.Peygamberin gerek süt anneleri Süveybe ve Halime'ye, gerek dadısı Ümmü Eymen-Bereke'ye gerekse yengesi Fatıma Hatuna saygısı, ileri yaşlarda onları arayıp sorması, hürmet göstermesi onun yüksek vefa hissinin bir simgesi sayılmalıdır. Bilhassa yengesi Fatıma Hatun Medine'de vefat ettiğinde ona kefen için gömleğini vermiş, cenaze namazını kıldırıp mübarek eliyle kabre indirmiş, oraya alışıp ısınması için kendisi de bir süre uzanıp yatmıştı. Bu durum karşısında ashab-ı kiram hayretini gizleyemeyip sebebini sorunca Hz.Peygamber, Fatıma Hatunun, çocukluğunda kendisine yaptığı iyilik ve hizmetleri sıralamış ve "o benim annem yerindeydi!" buyurmuştu (13)

Hz.Peygamber ticari hayata da ilk adımını amcası Ebu Talib ile atmış, dokuz yaşından itibaren ticaret kervanları ile Suriye istikametindeki şehirlere gidip gelmeye başlamıştı. Hayatın bütün yükü omuzlarına binmiş; sevdiği yakınlarını kaybetmenin acılarını göğüslemişti.

Ebü Talip Suriye'ye bir ticaret kervanı sürmek üzere harekete geçince henüz dokuz yaşında olan Hz.Peygamber ondan ayrılmak istememişti. Amcası onu memnuniyetle yanına almaya karar verdi. Çünkü Hz.Peygamber, yaşı küçük de olsa onu çeşitli sıkıntılardan kurtarmıştı.

Kervan, Kudüs ve Dimeşk arasında Ölü Deniz ötesinde Busra kasabasında alışveriş ve mutad değiş-tokuş için konaklamıştı. Burası, Bizans topraklarına dahildi ve kervan için kurulan çadırların yakınında bir manastır vardı. Manastırdaki rahipler arasında Bahira adlı biri kervanın disiplinli davranışlarını izlemiş ve muhtemelen kendi dinine davet etmek üzere onları yemeğe çağırmıştı. Bu dönemde gerek Yahudiler, gerekse Hristiyanlar bir Peygamber'in gelmesi beklentisi içindeydiler. Klasik kaynaklar bu rahibin Hz. Muhammed(s.a.v.)'in davranışlarından, konuşmalarından ve beden ile aile yapısından yola çıkarak son Peygamber olacağını anladığını, Ebü Talip'e de çocukla ilgilenmesini tenbih ettiğini kaydederler. Fakat bazı son devir araştırmacıları Bahira'nın, dokuz yaşındaki bir çocuğun yüz ifadelerinden geleceğin Peygamberi olduğunu çıkarabileceğini sanmanın safdillik olacağını söylerler. Böylece çeşitli yüzyıllarda oryantalistlerden bazılarının Hz.Peygamber'e Peygamberlik ilhamını bir rahip'in verdiği tarzındaki yersiz iddiayı çürütmüş olurlar.(14)

Hz.Peygamber 10-20 yaş arasında muhtemelen amcasının Mekke'deki işyerinde çalışmış ve zaman zaman kervanlara katılmaya devam etmiştir. Bir diğer amcası olan Zübeyr ile, Bahreyn-Umman bölgesine ticaret yolculuğu yaptığıda sanılmaktadır.

Ticarette beceriklilik, doğruluk ve dürüstlük önemli idi. Sermaye sahipleri böyleleri ile anlaşarak kervanlarını teslim ederlerdi. Peygamber Efendimizinde bu tür kervanları ücret karşılığında ticaret alanlarına götürüp getirdiği bilinmektedir. Peygamber(asm.) Arap gençlerinin müptela olduğu cahiliye kötülüklerinden uzak olduğu gibi ticari işlerde de dürüstlükle tanınıyordu. (Alemlere Rahmet Hz. Muhammed - Dç.Dr. Hüseyin ALGÜL)
 

ibrahimi

Has Uşak
Katılım
19 Haz 2006
Mesajlar
23,463
Tepkime puanı
1,831
Puanları
0
Yaş
37
Konum
forvet arkası
Peygamber Efendimizin Süt Anneleri Kimlerdir ?

Soru
Peygamber efendimizin süt anneleri kimlerdir?


Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;


Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselama süt annelik yapanlardan üç muhterem kadın şunlardır:

1. Süveybe:

Ebû Leheb'in cariyesi bulunan Süveybe, oğlu Mesruh ile birlikte Peygamber (s.a.v.)'i emzirmiştir. Daha önce, Resûl-i Ekrem'in amcası bulunan Hz. Hamza’ya da süt annelik yapan Süveybe, daha sonra Ebû Seleme’yi de emzirmiş bulunmaktadır. Bu emzirme, Halime-i Sa'diye'den önceki günlerde olmuştur. (İbn Sad, Tabakât, 1/108)

Resûlullah (s.a.v,), Mekke'de bulunduğu sırada, Süveybe'yi ziyaret eder, hatırını sorar ve kendisine yardımda bulunurdu. Medine-i Münevvere'ye hicret ettikten sonra da bu ilgisini devam ettirmiş ve ona giyecek elbiseler göndermiştir. Hz. Hatice vâlidemiz, bu kadını alıp azat etmek istemiş ise de, Ebû Leheb buna rıza göstermemiş, daha sonra kendisi onu hürriyetine kavuşturmuştur. Tabakât, 1/108)

Resûlüllah (s.a.v.)'in Hayber savaşından döndüğü günlerde fâni ömrünü tamamlayan Süveybe ahirete göç etmişti. Oğlu Mesruh, annesinden önce vefat etmiştir.

2. Halime-i Sâdiye:

Halime binti Ebi Züeyb (r.a.), Sa'd kabilesine mensuptur. Kocası Hâris bin Abdül-uzza'dır. Oğlu Abdullah ile birlikte Peygamber Efendimizi emzirmiş bulunmaktadır. Halime binti Ebi Züeyb'in Cüdâme (Şeyma) ve Üneyse isminde iki kızı da vardır. Onlar yaşça, Abdullah'tan daha büyük olduğu için Peygamber (s.a.v.)'in bakımı ile ilgilenirlerdi. (Tabakât, 1/108-110)


Peygamber (s.a.v.), Halime-i Sâdiye'nin yurdunda dört yaşına kadar kaldı. Hz. Hatice ile izdivacından sonra bu muhterem kadın, Resûlü'nün ziyaretine gelmişti. Yurtlarındaki kuraklık ve sıkıntıdan söz açan Halime'ye Hz. Hatice kırk koyun ve bir deve hediye vererek yurduna gönderdi. Bu muhterem sütanne, Medine-i Münevvere'nin Baki kabristanına defnedilmiştir.

3. Ümmü Eymen:

Adı Bereket olan bu muhterem kadının Resûl-i Ekrem'e sütannelik yaptığını imam Süyûtî nakletmektedir. (el-Hâvî li’l-fetâvî, 2/389)

Ümmü Eymen, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in babasından miras olarak kendisine intikal etmişti. Hz. Hatice ile evlendiği sırada onu âzat etmiştir. Fahr-i kâinat (s.a.v.), ondan bahsederken, "Anamdan sonra anam (kadar sevdiğim kadın) dır" buyurmuşlardır. Bir gün, "Cennet ehlinden bir kadınla evlenmekten hoşlanan, Ümmü Eymen'i tezevvüc etsin" (Tabakât, 8/224) buyurunca Zeyd bin hârise (r.a.) onunla evlenmiştir. Bu mutlu izdivaçtan Üsâme bin Zeyd dünyaya gelmiştir.
 
Üst