peygamberimizi sıradanlaştıma çabaları

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Günümüzde özellikle mustafa İslamoğlu A. Bayındır, Edip Yüksel gibi yalnız kuran diyen diğer zevatlar gibi İslam tarihi boyunca hiç olmadığı kadar aşırı bir çaba başladı
bu garip ve vahim çaba peygamberimizi sıradanlaştırmak
bu çaba asla amacına ulaşmayacaktır
yukarıda mezkur kişi ve grupların ilk hamlesi sahabeyi sıradanlaştırma idi sonra bin beş yüz yıllık islami birikimi red ve inkar ve ennihayet
kara cehalet ve bedevi kültürü
bu son hal onların hayali
sonra mı ne olacak
hiç bir çaba harcamadan sadece okuma yazma bilerek
fıkıhçı
islam hukukçusu
müçtehit
makamına kolayca ulaşacaklar
yan gel yat alim ol
oh ne kolay
peygamberimizi sıradanlaştırma nedenleri sadece yukarıda saydığım nedenler değil hatta bir çok neden zamanla anlaşılabilecektir
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
hadisleri red kültürü
bu çabanın bilinçaltının yüzeye çıkmasının sonucudur
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
peygamberi sıradanlaştırma çabası içinde olanların önemli bir bölümü
laikliği savunmaktadırlar
neden acaba
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
böyle çalışmalar olsada, buna kimsenin gücü yetmez....



Sen bir şeye karar verdin mi, onun gerçekleşmemesi diye bir şey olabilir mi hiç canım ? Peygamberi sıradanşlaştırmak isteyenlerle kol-kola gir, buluşma ve toplantı yerlerine git, anlarla muhabbet et; ondan sonra kalk böyle bir söz söyle ve hakiki müslüman olduğunu zannet !
Neuzubillâh ! Af Allahım af !
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
fakiri abi seni de yonetime almak lazim aksi halde duralacagin yok :)
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul

Sen bir şeye karar verdin mi, onun gerçekleşmemesi diye bir şey olabilir mi hiç canım ? Peygamberi sıradanşlaştırmak isteyenlerle kol-kola gir, buluşma ve toplantı yerlerine git, anlarla muhabbet et; ondan sonra kalk böyle bir söz söyle ve hakiki müslüman olduğunu zannet !
Neuzubillâh ! Af Allahım af !

Sen bile insanlarla sohbet etsen belki insanlara münhasır özelliklere bürünebilirsin.
Çünkü yaptığımız insani bir şey.
İnsan olan diyalog kurar, karşındakini dinler, yapacaksa tebliğ eder. @abdullah birisi doğru bildiğini argümanları ile diyalog kurarak tebliğ etmeye çalışıyor.
Hangi elçinin senin gibi çemkirerek öldürmeye, yok etmeye odaklanarak tebliğ yaptğını gördün. Ağzın açılsa kovun, yok edin, münafık, münkir, zındık.

Ha gerçi bu kavramları idrak edebilmen için Kur'an talebesi olman lazım.
Ama sizdeki kibir bunu kabul ettirmez kendinize.
En son ne zaman Kur'an okudun? Hal ve tavrın gösteriyor ki, Allah'ın mesajını merak edip yüzün ve kalbinle dönüp bir kez dahi Allah'ın mesajına yönelmedin.,

Sorumlu olduğu, kitabı, Allah'ın dinini kendi sözcükleri ile tanımladığı mesajını merak etmeyip bundan mahrum olan , aklını azıcık Allah'ın mesajı üzerinde yormayan bir hazırcı için daha hangi nasipsizlikten bahsedilebilir.

Hangi dine inandın, Hz. Şu Kuddise Sirruh anlattı biz dinledik...
Al sana din, Allah ile dalga geçer gibi, elindeki kitapta zaten öylesine gönderildi,
düğünlerde cenazelerde oku diye, seninle bir alaksı yok bir tek senin kutsal zatına indirildi.
Allah son uykuya yatmadan bu gafil uykudan uyanmayı nasib etsin.


Tapatalklandı.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
.....


Yazını okudum ve gayr-ı ihtiyari olarak yani, elimde olmadan koyunla-keçinin bir hendekten atlama hikâyesi konu eden fıkra aklıma geldi ! Sanırız anlamışsındır sen onu !
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
.....


Yazını okudum ve gayr-ı ihtiyari olarak yani, elimde olmadan koyunla-keçinin bir hendekten atlama hikâyesi konu eden fıkra aklıma geldi ! Sanırız anlamışsındır sen onu !

Sen de beni anlıyorsun ama o kalbindeki kilit sana gerçeğe uyma erdemini seçtiremiyor.
Yine de nasiblisin sürekli uyarılıyorsun, geç olmadan Allah'ın kitabına iman et.
Yoksa edindiğin veliler bile ahirette suçu sana atarak, beyinsizlikle suçlayıp senden uzaklaşacaklar. Sonra sorumlu olduğun Kur'an ve Amel defterinle Allah ile başabaş kalacaksınız.
Ne bir şefaatçi bulabilebileceksin ne kimseden bir fayda.
Yapıp ettiklerini tastik ettirmen gereken kitap elinde duruyor,
ağızlar eğilip bükülerek bu da Allahtandır denilen beşer sözlerini Allah'ın sözlerine ortak etme, Kur'ana iman et.
Ortalama bir insan ömrüne göre hepimizden fazla Allah'a yakın olsan sensin, zamanın daralıyor, sorgula, tahkik et elinde Allah'ın kitabı duruyor daha ne bekliyorsun...?


Tapatalklandı.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
:)

“Hikâyeyi bilirsiniz ama bilmeyenler ve duymayanlar için tekrar anlatayım...

"Keçi”ler ve “koyun”lar merada otlarlarken, “hendek” gibi bir yerden atlamaları icap etmiş..Önce koyunlar, sonra keçiler atlarlarken, koyunun kuyruğu havalanmış ve afedersiniz poposu görünmüş...

Kendi kuyruğunun sürekli havada ve poposunun da sürekli “açıkta” olduğunu bilmezden gelen keçi, hiç fırsatı kaçırır mı; başlamış sevinçle bağırmaya: “Koyunun ***ı gözüktü, koyunun ***ı gözüktü!”...

Bu “pişkinlik” karşısında, koyun ne desin?.. Hiçbir şey demeden yoluna devam etmiş... Eğer bir şey demesi gerekseydi, herhalde şöyle derdi; “Ulan, benim ***ım bir defa göründü... Ya seninki?.. Senin ***ın hep açıkta!..”

Bu “hikâye”den benim çıkardığım “ders” şu: Gözleri “başkalarının ***ında” olanların, sürekli “başkalarının açığı”nı arayanların kendi ***ları açık olmamalı!..

Alinti
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Şu hâlde Red…Bu hikâyeyi biz burada birisine hatırlattığımıza göre sen bundan ne anladın ? Yahut ne anlaşılması gerekiyor ?

 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Konu başlığı ise benim için bir cümle ile özetlenebilir...
Sıradanlaştırma diye kızarıp, bozaranların, iftira atanların aslında lisanı hal ile demek istedikleri şu..

"Allah'ın Kur'anda tanıttığı peygamber bize yetmiyor, yetmez.
Bizim gibi adamlara, bizim Veli hazretlerinden üstün diyebileceğimiz peygamber böyle bir peygamber olur mu ya hu, bu anlatılan aynı bizim gibi bir insan. Bizim Veli Kuddise Sirruh'ta bu hasletler varken benim peygamberim olacak kişide nasıl olmaz"

Çatlasanız da, patlasanız da Kur'anın bize en güzel örnekliği ile övdüğü, yüce bir ahlak ve vizyona sahip peygamber tıpkı bizim gibi bir insandı. Biz onu en güzel örnekliği, Alemlerin rahmet eseri olarak seçilmiş elçi oluşu,
çok kaliteli bir insan, bir önder, bir lider ve Allah'ın elçisi olarak seviyoruz. Yoksa siz Lafonten masalları düzüyorsunuz onu uçuruyor, kaçırıyor, arşı alada fink atıyor diye yutturmaya çalıştığınız için değil.


Tapatalklandı.
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
? Hz. Cabir'in Büyük İmtihanı ve Peygamberimize olan muhabbeti
____________________


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) " Beni annenizden, babanızdan, eşinizden ve çocuklarınızdan daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olmazsınız." buyuruyorlar.



Peki ne demek bu ? Bu nasıl olur ?


İşte Hz. Cabir'in ve zevcelerinin Peygamber sevgisi ile bunu anlayalım.


Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabeleri ile birlikte bir mecliste otururken Hz. Cabir'e döner ve ;


" Ya Cabir git evine ve eşine haber ver.Sahabelerimle birlikte sizin eve geleceğiz.Biliyorsun ki hepimiz açız ve günlerdir bir şey de yemedik.Eşin yemek hazırlasın, sen bize haber ettiğinde evine geliriz." buyururlar.
Mutluluktan havalara uçan Hz. Cabir koşarak evine gelir ve sevinçle hanımına ;


" Hanım hanım Efendimiz (s.a.v.) evimize teşrif edecekler.Allah'ın Rasulü (s.a.v.) evimize gelecek."
Hanımı da sevinçle ;


" Bey ne diyorsun bu çok güzel bir haber, Allah'ın Rasulü'nün (s.a.v.) evimize gelecek olması beni çok mutlu etti."
Hz. Cabir hanımına " Hanım Allah'ın Rasulü ve sahabeler aç.Onlara hemen bir şeyler hazırlayalım." deyince biraz önce seviçten havalara uçan hanımının boynu yere düşer.


" Cabir evde hiç bir şey yok."
Hz. Cabir ;
" Hiç mi bir şey yok hanım ? "
Hanımı ;
" Sadece büyüdüğünde sütünden ve yününden faydalanalım diye beslediğimiz oğlaktan ( bir rivayete göre buzağı ) başka bir şey yok." deyince Hz. Cabir " Allah'ın Rasulü (s.a.v.) evimize aç gelecek ve biz onun önüne yiyecek bir şey koyamayacak mıyız? " deyip getirir oğlağı ve hanımıyla birlikte kesip yemek için hazırlığa başlarlar.



Hanımı yemek hazırlıklarına başlayınca Hz. Cabir, Efendimiz'e (s.a.v.) biraz sonra yemeğin hazır olacağını haber vermek üzere evden ayrılır.
Yemekle meşgul olan H.z Cabir'in hanımı bir ara bahçeye doğru bakar ve süzülüp akan kanı görünce bahçeye fırlar.


Az önce anne ve babasının oğlağı kesmelerine şahit olan Hz. Cabir'in oğullarından 6-7 yaşlarında olanı babam oğlağı nasıl kesti gel sana göstereyim derken 3-4 yaşlarında olan kardeşinin boynunu kesmiştir.

Gördüğü manzara karşısında neye uğradığını şaşıran Hz. Cabir'in hanımı telaş ve üzüntü ile " Ne yaptın sen?" diye büyük oğluna çıkışınca korkuya kapılan çocuk bahçenin duvarına tırmanmaya çalışırken boynunun üstüne düşer ve oracıkta ölür.

Ne yapacağını bilemeyen Hz. Cabir'in hanımı " Allah'ım bu başıma gelenler nedir ? Bu ne zor bir imtihan." diye ağlarken bir taraftan da ;

" Biraz sonra Cabir eve gelecek ve olanları öğrenince defin işlemlerine başlayacaklar.Allah'ın Rasulü (s.a.v.) de defin işleri ile uğraşmaktan evimde yemek yiyemeyecek.Hemen bahçeyi temizlemeliyim.Yemeklerini yesinler sonra söylerim olanları." diye düşünür ve bahçeyi temizler.Çocukları alır ve bir odaya yorganın altına koyar.


Az sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Cabir ve sahabeleri ile birlikte gelirler.


Yemekler hazırdır.Allah'ın Rasulü'nün yemeğe başlaması beklenmektedir sahabeler tarafından.Çünkü Allah'ın Rasulü başlamadan başlamaz sahabe.
Hz. Cabir'in hanımı ise içerde "Bir an önce yeseler yemeklerini.Olanlar ortaya çıkmadan ve tatları kaçmadan yesinler yemeklerini." diye telaş içinde kıvranmaktadır.


Tam Rasulallah (s.a.v.) yemeğe başlayacakken Hz. Cabir'e döner ve
" Ya Cabir bilirsin ben çocukları çok severim.Senin iki oğlun vardı.Hele getir onları da yemekten önce bi onları seveyim." buyururlar.
Hemen hanımının yanına gider Hz. Cabir.


" Hanım Rasulallah (s.a.v.) çocukları istiyor.Hele getir çocukları." der.
Hanımı;
" Cabir çocuklar yeni uyudular.Siz hele yemeğe başlayın yemekten sonra getiririm." der.


Hz. Cabir içeri girer ve ;
" Ya Rasulallah (s.a.v.) çocuklar yeni uyumuşlar.Yemekten sonra getireyim.Biz yemeğe başlayalım." der.
Rasulullah (s.a.v.) ;


" Ya Cabir getir çocukları.Seveyim sonra yeriz yemeğimizi." buyururlar.
Hz. Cabir tekrar hanımının yanına gider ve " Hanım Rasulallah (s.a.v.) çocukları istiyor.Hele uyandır çocukları getir." der.
Hanımı ;
" Cabir ben çocukları uyandırana kadar siz yemeğe başlayın." der.


Tekrar Rasullulah'ın yanına giden Hz. Cabir ;
" Hanım çocukları uyandırana kadar biz başlayalım yemeğe." deyince Rasulallah (s.a.v.) ;

" Ya Cabir çocukları getir.Acelemiz yok biz bekleriz." buyurur.
Hanımının yanına dönen Hz. Cabir ;
"Hanım Allah'ın Rasulü (s.a.v.) çocukları bekliyor.Hazırla hemen getir." deyince Hanımı da ;

"Tamam ben çocukları uyandırıp giydirene kadar yemekler soğur.Siz başlayın yemeğe ben çocukları getiriyorum." der.
" Ya Rasulallah (s.a.v.) hanım çocukları hazırlayana kadar yemekler soğuyacak.Buyrun başlayınız yemeğe.Birazdan çocukları getireceğim." deyince de Rasulallah (s.a.v.) ;
" Cabir acelemiz yok.Bekleriz.Hele getir çocukları." buyurur.


Yolda gelirken Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) haber getiren Cebrail (A.S.) ;
" Bugün Cabir'in evinde öyle bir sınav olacak ki o ne derse desin çocukları isteyiniz." demiştir.


Tekrar hanımının yanına giden Hz. Cabir ;
" Hanım erittin beni.Gidip gelmekten yoruldum.Getir çocukları artık." deyince başı önüne düşen hanımı Hz. Cabir'in elinden tutar ve çocukların yanına götürür.Yorganı kaldırır.
Gördükleri karşısında ne yapacağını bilemeyen Hz. Cabir odaya döner ve ;
" Ya Rasulallah (s.a.v.) çocuklar uyuyorlar.Biz yemeğe başlayalım." der gayet üzgün ve müteessir bir halde.
Allah'ın Rasulü (s.a.v.);

" Cabir hele getir çocukları biz bekleriz." buyurunca Hz. Cabir ;
" Ya Rasulallah çocuklar uyumuşlar ama uyanmıyorlar.Uyandıramıyoruz.Bizim kudretimiz uyandırmaya yetmiyor.Buyrun siz uyandırın." der ağlamaklı.


Allah'ın Rasulü (s.a.v.) kalkar ve çocukların odasına gider.Hz. Cabir'in hanımı ise hıçkıra hıçkıra ağlayarak " Ya Rabbi canımı al.Rasulünü layıkıyla ağırlayamadım." diye dua etmektedir.
Rasulallah (s.a.v.) elini yorgana uzatıp kaldırdığı anda çocukların ikisi birden Rasulallah'ın kucağına atlarlar.


Dizleri üzerine çöküp ağlamakta olan Hz. Cabir'in mübarek hanımının ağzından şu cümleler dökülür.
" Ya Rabbim sana şükürler olsun.Rasulallah (s.a.v.) evimde yemek yiyecek."


İşte çocuğundan daha büyük bir sevgi duydukları Peygamber'in (s.a.v.) aşkı onları sahabe yapmıştır.Onları Peygamberlerden sonra en yüce yapan bu hasletleri ve samimiyetleridir.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) “Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.” buyurduğu sahabe efendilerimiz böyle idiler.
 
Üst