Peygamber Efendimiz (SAV)’in nesebi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Soru: Peygamber Efendimiz (SAV)’in nesebi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cevap: Ebu Hureyre’den rivayetle Hz. Peygamber (s.a.s) Hz. İbrahim (as)’in yolculuğu sırasında Hz. Sâre’nin başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştır: Mısır’ın “Erdûn” kasabasına geldiklerinde, şehrin kralı Firavun İbrahim’in güzel bir kadınla şehre girdiğini öğrenmiş ve Hz. Sâre’ye göz koymuştu. Onu sarayına getirtti ve ırzına göz dikti. Sâre kalkıp abdest aldı ve namaz kılıp şöyle dua etti: “Ey Allah’ım! Ben sana ve senin peygamberine iman etmiş ve iffetimi kocam dışında herkesten korumuşsam, bana bu kâfiri musallat etme”. Kralın nefesi kesildi ve çırpınmaya başladı. Bunun üzerine Sâre, “Allah’ım, eğer bu adam ölürse Sâre öldürdü derler, bu yüzden ölmesini istemiyorum” deyince kral (Firavun) canlandı ve bu durum üç kere yenilendi. Kral adamlarına; siz bana bir insan değil, şeytan getirmişsiniz; diyerek Sâre’yi serbest bıraktı ve Hacer’i de hediye olarak verdi.” (1). Hz. Sâre çocuğu olmayan bir kadındı. Bu yüzden Hz. İbrahim’in Hacer’le evlenmesine izin verdi (2).

Hz. İbrahim (a.s.) Filistin’de iken Allah Teâlâ ona Hacer’den İsmail’i (a.s.) bahşetti. Bu durum Sare’ye çok dokundu ve Hz. İbrahim’i (a.s.) oğlu Hz. İsmail (a.s.) ile karısı Hacer’den uzaklaşmaya zorladı. Hz. İbrahim de (a.s.) bu zorlamalara dayanamayarak sonunda oğlu Hz. İsmail ile karısı Hacer’i alıp Hicaz’a getirdi. Sağından-solundan topraklarını sellerin alıp götürdüğü, o günkü haliyle yerden biraz yüksekçe küçük bir tepe şeklinde olan -bugün Beytullah’ın bulunduğu yerin- yakınında, hiçbir bitki bulunmayan bir vadide onları tek başına bıraktı. O zaman Mekke’de hiçbir insan olmadığı gibi su da yoktu. Onların yanına içinde hurma bulunan bir çıkın ve biraz su bulunan bir tulum bırakarak Filistin’e döndü. Birkaç gün sonra su ve yiyecek tükendi. Allah’ın lütfuyla orada zemzem suyu fışkırdı. Zemzem onlar için bir azık oldu. Söz konusu kıssa, tafsilatıyla birlikte meşhurdur (3).

Hz. İsmail’in yaşı ilerleyip Arapça’yı öğrenince, Curhumîler içlerinden bir kadınla onu evlendirirler. O sırada annesi de vefat etmiştir. Hz. İbrahim (a.s.) da geride bıraktığı emanet hakkında bilgi sahibi olmak için zaman zaman Mekke’ye gelirdi. Bu evlilik gerçekleştikten sonra da yine onu ziyarete gelmişti. Hz.İsmail’i (a.s.) bulamayınca hanımıyla konuştu. Gelini ona geçim darlığından şikâyet etti. Hz. İbrahim (a.s.) de gelinine Hz. İsmail (a.s.) geldiğinde kendisine “kapının eşiğini değiştirmesi” tavsiyesinde bulunduğunu söylemesini rica etti. Hz. İsmail (a.s.) babasının ne demek istediğini anladı. Hemen hanımını boşayarak başka bir hanımla evlendi. İkinci hanım Cürhümîlerin büyüğü ve efendisi Madad b. Amr’ın kızıydı.

Hz. İbrahim (a.s.) bu ikinci evlilikten sonra bir defa daha gelmiş, ancak Hz. İsmail’i (a.s.) gene bulamamıştı. Hz. İsmail’in (a.s.) hanımına onu ve durumunu sorunca kadın Allah’a şükretmişti. Hz. İbrahim (a.s.) de kadından Hz. İsmail’e (a.s.) “kapının eşiğini sıkı tutmasını” tavsiye ettiğini söylemesini rica etmiş, sonra da Filistin’e geri dönmüştü.

Üçüncü defa geldiğinde, Hz. İsmail’i (a.s.) Zemzem’e yakın bir ağacın altında ok hazırlarken bulmuştu. İşte bu buluşmalarında Kâbe’yi inşa ettiler, temellerini yükselttiler. Hz. İbrahim (a.s.), Allah’ın emrettiği şekilde insanlar arasında haccı ilan etti, onları hacca davet etti.

Cenab-ı Hak Hz. İsmail’e (a.s.) ikinci hanımından on iki erkek evlat ihsan etti (4). Bunlardan on iki kabile teşekkül etti ve hepsi de bir müddet Mekke’de kaldılar. Geçim kaynakları Yemen’den Şam ve Mısır’a ticaret malları götürmekti. Sonraları bu kabileler yarımadanın çeşitli yerlerine hatta yarımada dışına da dağılarak -Nâbit ve Kaydar nesli hariç- çoğu, zaman içinde kaybolup gittiler.

Kaydar b. îsmailoğulları Mekke’de kaldılar ve günden güne çoğaldılar. Adnan ile oğlu Ma’d onların neslinden geldi. Bunlardan “Adnanî Araplar” neseplerini korudular. (Adnan Peygamberimiz’in (s.a.) nesep zincirinden 21. dedesidir.)

Peygamber Efendimiz (s.a.) nesebini zikrettiğinde 21. dedesi Adnan’a kadar sayar (ki siyer ve nesep alimleri bu nesep zincirinin “sahih” olduğunda ittifak etmişlerdir (5)), sonra durur ve bundan sonrası için: “Nesep âlimleri yalan söylediler” der ve buradan ileriye geçmezdi, diye rivayet edilmektedir (6). İslâm âlimlerinden bir grup ise Adnan’dan yukarıdaki nesebin de zikredilmesinin “caiz” olduğu, zira işaret edilen hadis-i şerifin zayıf olduğu ve derin bir araştırma neticesinde Adnan ile Hz. İbrahim (a.s.) arasında kırk nesil bulunduğunun anlaşıldığı görüşündedirler (7). Hz. İbrahim (a.s.) ile Hz. Âdem (a.s.) arasındaki dedeleri arasında ise bazı sahih olmayan isimlerin bulunduğundan şüphe etmiyoruz (8).

Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.


Ebu Taha bin Mahmud
30 Rebiülevvel 1439
(m. 18 Aralık 2017)


Kaynaklar:

1. Buhârî, Buyû, 100, Enbiyâ, 8, Hibe, 36; Seyfurrahman Mübarek Furi. Peygamberimizin Hayatı ve Daveti. Risale Yayınları, İstanbul 2016; s. 25-6. Hacer validemizin bir cariye olduğu bilinir. Fakat büyük yazar allâme kadı Muhammed Süleyman el-Mansur-Furi onun hür olduğunu ve Firavun’un kızı olduğunu delilleriyle ispatlamıştır (bkz. Rahmetün li’lÂlemin, 11/36-7).

2. el-Mevdûdî, Tefhimü ’l-Kur 'an, 11/34, Hadise hakkında daha geniş bilgi için bkz, Sahıhu ’l-Buhâri, 1/474.

3. Bkz., Sahîhu'l-Buhârî, K. el-Enbiya, Bab 9,1/474-5.

4. Fuad Hamza, Kalbu. Cezirati’I-Arab, s. 230.

5. İlgili isimler şu şekilde: 1. Abdullah 2. Abdtilmuttalib (İsmi Şeybe’dir) 3. Haşim (İsmi Amr’dır) 4. Abdumenaf (İsmi Mugire’dir) 5. Kusayy (İsmi Zeyd’dir) 6. Kilab 7. Mırre 8. Ka’b 9. Lüeyy 10. Galib 11. Fihr (KUREYŞ lakabıyla anılan ve kabileye adını veren kişi budur.) 12. Malik 13. Nadr (İsmi Kays’tır) 14. Kinane 15. Huzeyfe 16. Müdrike (İsmi Attır’dır) 17. İlyas 18. Mudarr 19. Nizar 20. Ma’d 21. ADNAN. (Seyfurrahman Mübarek Furi, a.g.e. s. 53-4; İbn Hişâm, es-Siretü’n-Nebeviyye, 1/1-2; İbnü’l-Ccvzi, Telkîhu Fuhûmi Ehli’l-Eser, s. 5-6; el-Mansur-Furi, Rahmetün li’l-Alemin, 11/11-4, 52.)

6. Bkz. et-Taberî, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, 11/191-194; Hayreddin ez-Zirikli, el-A ’lâm, V/6.

7. İlgili isimler şu şekilde: 1. Üdd 2. Hemyesa’ 3. Süleyman 4. Avs 5. Büz 6. Kamval 7. Übeyy 8. Avam 9. Naşid 10. Hazza 11. Beldas 12. Yedla 13. Tabıh 14. Cahim 15. Nahış 16. Mahı 17. Ayd 18. Akbar 19. Ubeyd 20. Dua 22. Senber 23. Yesribi 24. Yahzun 25. Yelhan 26. Er’uy 27. Ayd 28. Dişan 29. Aysar 30. Efnad 31. Eyham 32. Mukassır 33. Nahıs 34. Zarih 35. Sümeyy 36. Müzzi 37. Avda 38. Aram 39. Kaydar 40. İsmail (a.s.) 41. İbrahim (a.s.). (Seyfurrahman Mübarek Furi, a.g.e. s. 54; İbn Sa’d ve Kelbî’nin rivayetiyle gelen nesebin bu kısmını Muhammed Süleyman el-Mansur-Furi ince bir tahkik neticesinde bu şekilde zikretmiştir. Bkz. Rahmetün li '/-Âlemin, 11/14-7. Tarihi kaynaklar arasında bu isim ve sıralamalarda büyük farklılıklar vardır.)

8. İlgili isimler şu şekilde: 1. Tarih (İsmi Azer’dir) 2. Nahur 3. Saıu’ (Veya Saruğ) 4. Rau 5. Falih 6. Abir 7. Salih 8. er-Fahşed 9. Sam 10. Nuh (a.s.) 11. Lamele 12. Muteveşlih 13. Ahnuh / İDRİS (a.s.) 14. Yerd 15. Mehlail 16. Kaynan 17. Anuşte 18. Şit (a.s.) 20. ADEM (a.s.) (Seyfurrahman Mübarek Furi, a.g.e. s. 55; İbn Hişâm, es-Siretii’n-Nebeviyye, 1/2-4; İbnii’l-Cevzi, Telkihu Fuhûmi Ehli’l-Eser, s. 6; et-Taberî, Hulasatü’s-Siyer, s. 6; el-Mansur-Furi, Rahmetün li’l-Alemin, 11/18. Bu kaynaklarda bu isimlerden bazılarının okunuşunda farklılık vardır. Yine bazı kaynaklarda birtakım isimler zikredilmemiştir.)
 
Üst