Pe. Dr. (Dergi)

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
pe.Dr-Dergisi.jpg


Deli Doktoru Değiliz!




Emekçi’den…


Dergi “pe.Dr.” yazarları, henüz şöhreti bulmamış olabilirler. Aramıyorlar da zaten… Yüzyıllardır kalem oynatmıyorlar, kalemle oynamıyorlar ve insanları da kalemlerinin ucunda oynatmak gibi sinsi emelleri yok! Aralarında kopstar, popstar, hopstar, mopstar da yok… Ama bir amaçları var. Ve söyleyecek sözleri… İnsanlara yararı olacak işler yapmak ve güzel şeyler anlatmak, paylaşmak istiyorlar.

Herhangi bir işleyişin güzel yanlarını, katkılarını, faydalarını görmezden gelmek en büyük vefasızlıktır; bunu çok iyi biliyorlar. Çünkü bu tavır hem Kadir’i hem de Kıymet’i bilmemektir. Fakat diğer yandan mevcut eksikleri, yapılan haksızlıkları, “yapıcı” olarak eleştiren kişinin bile “çıkıntı, patavatsız, problem, çok konuşan, a-Rıza, aranan (cezayı hak eden), belasını arayan” olarak bakıldığı bir toplumda yaşadığımız için, işler biraz zor.

Düşünen, okuyan, sesi çıkan, tıklandığında ses çıkaran, başını sallamadan hakkıyla maaşını almayı amaçlayan, aklına devamlı düşünce egzersizleri yaptırarak ‘kafasını yoran’ gençleriz. Faydalı sözler söylemek için buradayız ve elbette söylediklerimizi yapmak için… Sözümüz kanat takıp uçmasın diye yazmayı tercih ediyoruz. Genel hatlarıyla böyle tanımlayabiliriz kendimizi. E siz de öylesiniz şüphesiz… Bu yüzden şu anda okuduğunuz satırlara göz nuru döküyorsunuz ve muhtemelen babanızın el emeğiyle de dergimizi aldınız… Hepsi ortak hislerimiz, amaçlarımız, güzel gelecek beklentimiz için… Yani bizim çalışmamız, sizin bu çalışmayı ‘takmanız…’ Öncelikle, okulumuzda kültürel faaliyetler olması gerektiğini kafaya takmışsınız ki, sonra bizim dergimize takılmışsınız. Öyleyse anlaştık demektir; biz siziz, siz biz… Harbi işler gerçekleştirme yolculuğuna, sayfalara cümlelerimizi kazıyarak başlıyoruz.

Tıpkı öğrenci arkadaşlardan dergimize yazanlar gibi, dergimiz içinde yer alan yazar-şair-düşünce adamı ve diğer kıymetli şahsiyetler; popüler kimseler olmayabilirler. Onların bir kısmını tanımıyorsunuz muhtemelen. Bu doğal bir durum… Ama bizim önem verdiğimiz, röportaj yaptığımız, kitaplarından alıntı yaptığımız yazarların gerçekten değerli kimseler olduğunu göreceksiniz; eğer sözlerimize kulak verip, bahsettiğimiz insanların eserleriyle tanışırsanız… Dergi pe.Dr’de gördüğünüz kitap ve yazar isimlerini not alın, çok katkı sağlayacaklar sizlere… Bu isimlerle ve daha niceleriyle selamlaşıp, kitaplarıyla ahbap olursanız fark edeceksiniz ki; hiç söylenilmemiş sözler, öğrenilmemiş öğretiler var ve son derece önemliler. Şu ana kadar gündeminize hiç girmemiş idealler edinmeniz gerektiğini anlayacaksınız. Ülkeniz için yapmanız gerekenlerin çokluğunu, insanlara yararlı olmak noktasında üzerinize düşen sorumluluğu idrak edeceksiniz…

Şevkleneceksiniz yani. Aşklanacaksınız… Hakiki bir dert edineceksiniz. Derdiniz, moralinizin bozulmasına veya depresif olmanıza neden olmayacak. Tam aksine sizi şarj eden bir adaptör işlevi görecek. Çalışma azminizi, düşünme aşkınızı, iş yapma azminizi, insanları sevme yeteneğinizi geliştirecek. Bunların tümü evelallah olacak! Tabii isterseniz… Yani sadece istemekle kalmayıp onlarla, daha sayamadığımız nice insanlarla ve kitaplarla selâmlaşırsanız…

Popüler kültürün ön plana çıkardığı, hedonist ve teneke adamların aydın sayıldığı bir ortamda bulunduğumuz için: Büyük insanları tanımakta ve onlarla tanışmakta zorluk yaşayabiliyoruz. Popülizm balon gibi, çabuk şişiyor… Popülistler kimseler de havalara girdikçe, balonlarını şişirdikçe patlamaya yaklaşıyorlar; haberleri bile yok… Müzik-Sanat dünyasında veya kitap aleminde medyanın pohpohlamasıyla bir anda şöhreti bulan; sonrasında da Allah’ından bularak hak etmediği statüden kafa üstü yere çakılan o kadar çok kişi var ki… Bu yüzden, biz heyecanlı gençler olarak, çevrenin telkinleriyle gaza gelmemeli, birbirimize tavsiye ettiğimiz kişileri okuyarak kendimizi geliştirmeliyiz. İşbirliği içinde çalışan dinamik entelektüeller olmalıyız.

Kampüs vatandaşları olarak, güzel işler yapmaya çabalıyoruz. Yani birkaç yıl sonra toplumu yönetenler, çocuk büyütenler, öğrenci yetiştirenler olacağımız için: Akıllı olmamız gerekiyor şimdiki ve şimdilik öğrenciler olarak… Yalnızca akıllı değil hatta hissiyatlı, duygulu, duyarlı…

Bunun için n’apıyoruz abi biz? Şöyle: Hep birlikte inşa ettiğimiz bir kültürel havuz oluşsun istiyoruz okulumuzda. Sonrasında okuyalım, yazalım, konuşalım, tanışalım, bilişelim… Düşünen Gençler olarak birbirimizden haberdar olalım. Cemil Meriç: “Şu dünyada kaç kişi düşünür ki zaten” diye başladığı zincirleme suallere: “ Bu düşünenlerin kaç tanesi birbiriyle aynı ortamda bulunur, aynı ortamda olanlardan kaçı birbirinden haberdardır, birbirinden haberdar olanlardan kaçı tanışır, tanışanlardan kaçı birlikte iş yapar?” diye üst üste sorular sorduktan sonra; üzgün bir şekilde ayrılır yazdığı metnin başından… Çünkü tüm bu irdelemelerden sonra elde var olan birdir, birkaç kişidir… Yalnızca birkaç düşünen insan güçlerini birleştirmekte ve ortak bir paydada buluşmaktadır çünkü… Çoğunluk, birbirinden habersizdir; binlerce kişi içinde bir başınadır, yalnızdır.

Bulunduğumuz fakültelerde de durum çok farklı değil. Öncelikle göze çarpan ataletten dolayı sadece bazı insanların miyopisi, pisi pisine büyüyor. Üniversiteliler çok zekiler, bilgililer tamam eyvallah! Milyonlarca kişinin elekten geçirildiği bir sınavın üzerinden zıplayarak bu kuruma gelmişler. Fakat biriktirilse kendisinden elektrik üretilebilecek olan yağmur suyunun, ihmalden ötürü toprağın derinliklerince emilmesi gibiler… Heder olup gidiyorlar, potansiyelleri kinetik enerjiye dönüşemeden tükeniyor. “Hoş geldik ama boş mu gidiyoruz acaba?” diye düşünüp, üç buçuk atmayan kaç tane dördüncü sınıf var?!

Yerel eğlence merkezlerinin iştahını kabartan eğlence geceleri düzenlemek, üçüncü sınıf bir çayır-çimene gezi organize etmek; okullumuzdaki beş-aşağı üç-yukarı geleneksel sosyal aktiviteler… Kimsenin eğlencesine mey-lenmesine karışmıyoruz tabii ki, hatta biz de kendimize göre neşeleniyoruz yeri geldiğince. Ama işin enterHasan yanı, bu çevrilen iki işin dışında başka pek bir çalışma yapılmıyor Kampüslerde…

İşte bu durumu dönüştürmek için çıktık yola. “Yazarların, şairlerin, sanatçıların; sadece enfes manzaralara bakan devasa kampüslere gelmesine acayip kıl oluyor; bu nedenle kendi kampüsümüzde daha çok sayıda aydın ağırlamayı planlıyoruz” demiştik ya duyuru afişimizde, aynen öyle…

Hee, bir dakika… Şunu da belirtmeliyim hemen: Belli dönemlerde okulları ziyaret eden işletmeci, pazarlamacı formatındaki “kendinizi geliştirin!” emrini veren adamları takmayın! Onlar öğrencileri provoke ederek, yayınevlerinin satılmayan kitaplarından derlenmiş 200-300 liralık çürümüş “kitap setlerini” indirim adı altındaki bindirimle satarlar… Bu atılan kazığa hop, yapılan satışa dur deyin! Söylemleri aşırı uç ve gerçekliğin sınırdışı ettiği şeyler… Çünkü en mükemmel kendini geliştirme, okumak ve yazmaktır. Kimsenin annesi sihirli değil. On tane çeviri kitap okuyarak kimse değişmez. Bu konudan baya bir ızdırap duyuyorum da… Ondan şey’ettim…

Neyse… Nerde kalmıştık? “Kendimizi yetiştirmek, birlikte yetişmek/gelişmek için düştük yola” diyorduk en son… Biraz haylazız, yaramazlık yaparız ama ortalığı kırıp dökmeyiz. Ufaktan beri isyankârız ama biat ettik mi de ölümüne itaat ederiz. En kızgın olduğumuz anlarda bile edepli bir şekilde davranır, adabına uygun yazarız. Uçarıyız kabul ederiz fakat lay lam lom yaşamayız. Deliyiz ama doluyuz da… Rasyonalist değiliz ama sürrealist de değiliz. Pozitivist olmadığımız negativist olduğumuz anlamına gelmez! Artist değil aktivistiz. Bir miktar hopidiğiz ama abidik-gubidik değiliz! Biraz haylaz olsak da; ciddi konulara değinmek için aldık elimize kalemi, çıktık meydana. İsteyene borç veririz ama herhangi bir durum bile olsa boş vermemizi kimse beklemesin! Gözümüzün gördüğü yanlışlara gönlümüz katlanmaz!

İşte pe.Dr olarak, aslında bunlar için çalışıyoruz zaten… Ayrıca ismimiz PDR olsa da; diğer bölümden arkadaşlara da hitap ediyoruz. Kafasını kumdan çıkaranlar olarak, bir halka oluşturalım istiyoruz. Kendi çabalarımızın yanında fark ettiğimiz başarılı uğraşları ve güzel insanları sizlerle tanıştırmak amacıyla faaliyetler yapıyoruz. Hem Psikolojik Danışmanlık Rehberlik Bölümü’ndeki, hem de diğer bölümdeki arkadaşlara mesleki ve kültürel anlamda yararlı olacak kişileri/konuları da gündeme getirmeyi amaçlıyoruz. Üniversite içinde bunu yapmaya çalışıyoruz. Çünkü üniversite, toplumsal yapının demosudur. Halkın bütünü hakkında veriler sunar. Ayrıca, beş yıl sonraki sosyal yapıya katıştırmak üzere insan yetiştirir. Bu kurum, memleketin on yıl sonra hangi durumda olacağına dair ipin ucunu verebilir bize. İşbu nedenle ‘yata yata geçmesin şu üniversite hayatı’ çağrısında bulunuyoruz. Bugün biz yatarsak yarın ülke batar diye eteklerimiz gitar çalıyor, pantolonlarımız ateş-alev… Çağrımıza yalnızca kulak vermekle kalmayın, omuz verin, el verin, gül derin, reklâm edin… -iz yani…

Gereksiz Bilgi: Dergi pe.Dr. Sakarya, Marmara, Uludağ ve Konya Selçuk üniversitelerinde; PDR bölümleri başta olmak üzere birçok bölümde dağıtılacaktır. Dergi pe.Dr.’nin içeriğinde her telden çalmasak da her renkten bulundurduk. Yazarlarımız delikanlı ve hanımefendi insanlardır. İnsanın birbirine bedavaya sadece selâm verdiği bir zamanda, telif almadan yazı yazdılar, emek harcadılar. (Bu arada, “bu devirde bedavaya selâm bile veren yok” diyenleri sallayın gitsin…) Sizlere faydalı olmak için çabaladılar…

Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir normalde fakat şartlar Aa!-normal. Bu yüzden sakat bir yazı olduğunda biz de ayvayı yeriz. Nedeni; resmiyette Yazı İşleri Sorumlusu olarak başta ben olmak üzere dergi ekibine ve dergimizin sahibi Zekeriya Özcan’a da yazılanların mesuliyetinin yüklenmesi…

Zaten illegal, aykırı, yanlış işler yapmıyoruz, yapmayız! Tüm bunları anlatmamın nedeni: “Yalnızca bu ve bundan sonraki sayılarda, bize postalanan yazılarda küçük çaplı oynamalar yaparız. Böyle bir vaka vuku bulursa, kimse bize posta koymasın!” demek içindir. Nihayetinde bize, [email protected] adresinden meyil edebilirsiniz. Bu kadar…





© İzinsiz kopyalanabilir.​

Yazılarımız kaynak göstermeden cep yapılabilir.​

Taklitlerimizden sakınmayınız, onlar da fena değildirler.​

Patron’dan mü-ba-yid’e selâmlar…​

Künye
Patr10: Zekeriya Özcan​
Emekçi: Abdullah Yalnız​
Satış: Dergimiz haricinde kimseyi satmayız!​
Pazarlama: Tezgâha, bitpazarına düşmeyiz.​
Heyy!: Bir yerden yazı araklarken kullandığımız parantezler, APA standartlarına uymaz. Zaten biz hiçbir enstitünün standartlarına uymayız; vahiyden başka!…​
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
DAHA ÇOK ÇALIŞMAK GEREK!
22851.jpg

Pe. Dr. nedir, ne işe yarar?
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) öğrencileri dopdolu ve sınır tanımayan bir dergi çıkardılar..






Eğitim Fakülteleri bünyesinde, son dönemlerde büyük rağbet gören Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) adında bir bölüm var. Buradan mezun olan öğrenciler ilk ve orta öğretim kurumlarına rehber öğretmen olarak atanabildiği gibi, Rehberlik Araştırma Merkezlerinde (RAM) görev yapabiliyorlar. Ayrıca Psikolojik Danışmanlık merkezi açarak veya bir danışmanlık merkezinde görev alarak, psikoterapist olarak mesleki hayatlarını sürdürebiliyorlar.
Özellikle son yıllarda, ÖSS (veya YGS) sonrasında tercihler yapılırken, PDR’ye yoğun ilgi gösteriliyor. Hem alandaki ihtiyaç nedeniyle hem de PDR mezunlarının geniş bir çalışma sahasında görev yapabilmesinden dolayı büyük rağbet görüyor PDR’ler. Gün geçtikçe birçok üniversitede PDR açılıyor ve alınan öğrenci sayısı artıyor. Fakat bu bölüm öğrencilerinin kültürel faaliyetler noktasında çok fazla sesleri çıkmıyor. Oysa çıkmalı. Neden mi?




Üniversite öğrencilerinin ne ile donandığı çok önemli!


Eğitim Fakültelerinin genelinde hâkim olan “memur olacağız” zihniyeti nedeniyle insanlar kendilerini güvende hissediyorlar, çünkü nasılsa mezuniyetten sonra öğretmen olup sırtlarını devlet babaya dayayabilecekler. Eğitim Fakülteleri içindeki bu algıyı yıkabilecek kişilerin başında PDR öğrencileri geliyor. Hele de merkez kampüslerin dışında bulunan (Selçuk PDR, Sakarya PDR gibi) Eğitim Fakültelerindeki lise havasını yıkmak noktasında, PDR öğrencilerine büyük görev düşüyor. Zira yalnızca onların öğretmen/memur olmak dışında alternatifleri var ve bu da aslında onlara kendilerini yetiştirmek ve kültürel faaliyetler organize etmek, okumak-yazmak-düşünmek noktasında motivasyon sağlıyor.

Türkiye’nin ilk PDR dergisi çıktı!
Kültürel faaliyetler yapmak ve kampüsler içerisinde “oku”mayı yaymak amacıyla bir dergi doğdu bugünlerde. “Deli doktoru değiliz!” sloganıyla yola çıkan bu çalışmanın ismi “Dergi pe.Dr.” Biraz haylaz, biraz neşeli bir üslupla yola çıkan ve önemli konuları orijinal yaklaşımlarla değerlendiren bir dergi bu… Kendi deyişleriyle “hiçbir enstitünün standartlarına uymuyorlar; vahiyden başka…” Koltuğunun altına birkaç karpuz birden sıkıştırarak, sonunda hiçbirini taşıyamayan kişi durumuna düşmemek için “her kesime hitap eden” bir dergi peşinde değiller. Genel olarak üniversite’de okuyan, belli bir entelektüel seviyesi olan öğrencilere ulaşmayı ve bir kültürel havuz içerisinde toplanmayı amaçlıyorlar. Daha özelde ise psikoloji ve pdr öğrencilerine ulaşmayı ve psikolojiyle organik bağı olan Müslüman gençlere ulaşmayı hedefliyorlar. “Birbirimizden haberdar olalım, tanışalım, bilişelim, kampüslerde sesimiz ve soluğumuz fark edilsin” diye çabalamaktalar. Zamanın sınavından geçmenin, sürüleşmeden birlik olmakla mümkün olduğunun bilincindeler.

Dergi pe.Dr. şimdilik dört üniversitede...

22855.jpg


Bu hareket şimdilik dört üniversitede ve bin tane basıldı… Halka genişledikçe ve sistem oturdukça daha farklı üniversitelerde ve özellikle psikoloji/pdr bölümlerinde etkinliklerini artırmayı amaçlıyorlar. Bu nedenle şu anda bu satırları okuyan ve bu konuya ilgi duyan, heyecanlanan arkadaşların kendileriyle irtibata geçmelerini istirham ediyorlar. Zaten amaç bu değil mi? Öncelikle bir araya gelmek, tanı(ş)mak… Sonra da üzüm değiliz ki birbirimize bakakalmakla geçsin ömrümüz… “Bir şey yapamam” sananımız bile, inancından aldığı güçle insanlara faydalı olma noktasında uğraşlara girişecektir. Bu noktada ne bildiğimiz, ne okuduğumuz, nelere kafa yorduğumuz yetmiyor artık. Bundan böyle sahaya inmemiz, aksiyona girişmemiz gerekiyor. Tam da bu gayretin adı pe.Dr.

Sakarya merkezli olarak Marmara, Uludağ ve Selçuk üniversitelerinde başta pdr bölümleri olmak üzere birçok bölümden arkadaşlara ulaşmasına çabalıyor dergi ekibi. Pdr öğrencilerinin, mezun olduktan sonra okullarda görev yapmaya başladıklarında, öğrenciler üzerinde diğer branş hocalarına göre daha fazla etkili olması nedeniyle; öğretmen adaylarının üniversite hayatını dolu dolu yaşamaları ve donanımlı olarak okuldan terhis olmaları için de gayret sarfediyor dergi pe.Dr.

Kampüs vatandaşlarının sesi oluyoruz!

Bu dergi, aynı zamanda kampus içerisinde karşılaşılan sorunları ve karşılanmayan beklentileri de dile getiriyor. Örneğin bilgisayar laboratuarlarının yetersizliği, kütüphanedeki kitap sayısının eksikliği, mescit olmaması, öğrencilerin mağdur olduğu durumlar gibi sorunlarla karşılaşıldığında bunları yazıya dökmek, aslında en etkili kolektif bir eylemdir. Yoksa yumurtayı hangi ucundan kıracağını bilmeyen kolej posası çocukların, kavgacı tutumlarıyla istekler dile getirilmez; bunu çok iyi biliyorlar. Ayrıca üniversitelerde, tamamen öğrenciler tarafından çıkartılan ve içten bir serzeniş olan dergilerin, bir denetim mekanizması olduğunu da anlamış pe.Dr. ekibi.

İlk değil, son olmayacak!
Dergiyi çıkaran arkadaşlar daha önce de farklı dergiler çıkarmışlar. Örneğin Dergi pe.Dr.’nin editörü Abdullah Yalnız lise döneminde çıkardıkları Yeşilyol isimli derginin İmtiyaz Sahibi. Yeşilyol’da aktif olarak görev almış ve bunun haricinde de arkadaşlarıyla çeşitli fanzin dergiler çıkarmışlar.
Liseden başlayarak üniversiteye gelene kadar, ekipteki hemen herkesin bu “gönül işi” devam etmiş. Son olarak Sakarya Üniversitesi’nde, ekip olarak toplam 6 sayılık Düşünsel Diriliş dergisini çıkardılar. Düşünsel Diriliş’in ana kadrosundan Zekeriya Özcan, okuyan-düşünen ve bilhassa sosyo-politik olaylara kafa yoran bir genç… Bu kez Dergi pe.Dr.’nin genel yayın yönetmenliği vazifesini üstlendi ve başarıyla yerine getiriyor.

Bu arkadaşlar, yaşdaşlarına hitap eden dergiler çıkarmak konusunda ilk kez yola çıkmamışlar yani. Aynı zamanda hiçbir zaman “oldum” havasına girmiyorlar, öğrenecekleri çok şeyin olduğunu ve gelişmeleri gereken birçok noktanın bulunduğunun farkındalar. Başarıları da buradan geliyor zaten. Kendilerini asla sadık kalarak güncelliyorlar, kırıcı-yıkıcı ve yakıcı bir üslup yerine munis, neşeli ve sağlam bir doğrultuda söylüyorlar anlatmak istediklerini...


Garantili tek dergi: Dergi pe.Dr.

Dergi, dolu bir içeriğe sahip... Röportajlarla zenginleştirilmiş ve yazılarının tamamı kampus vatandaşları tarafından kaleme alınan bir dergi, Dergi pe.Dr. POVEM (Psikoloji Organizasyonları Merkezi) yöneticisi Psikolojik Danışman ve yazar Mehmet Dinç, önemli şeyler söylüyor röportajında. “İnsan armut değildir, dura dura olgunlaşmaz. Çalışmak lâzım!” diyor örneğin. Selahattin Yusuf ise gençlere dair gözlemlerini, başarılı bir şekilde sistemleştirerek anlatmış Dergi pe.Dr.’ye. “Gençler, önce birtakım şeyleri anlamalı sonra değiştirmeye çalışmalı. Anlamadan değiştirmeye kalkışınca problem çıkıyor” ona ait ifadeler. Bir diğer önemli röportaj ise Fatma Barbarosoğlu ile… Kırk yaşındaki çocukların nasıl ortaya çıktığını anlatan yazar, gençlerin aşırı bir “yarın inşa etme”ye şartlandığına ve bu durumun sakıncalarına dikkat çekiyor. Son röportaj ise Ezgi Öztürk tarafından senarist yazar Tarık Tufan ile yapılmış. İçten, samimi, ılık bir söyleşi olmuş bu. Tarık Tufan’a; kitaplarında işlediği “yorgun bir vapur düdüğü, kuşyemi satan yaşlı kadınlar, Perulu liman işçileri, dublörler, figüranlar, atölyelerde çalışan kızlar ve tuvalete düşmüş ceninler” gibi ifadelerle ne anlatmak istediği soruluyor.

Kaynak göstermeden alıntı yapılabilir

Dergi pe.Dr.’nin yazıları beğenildiği takdirde izinsiz olarak alınabilir, kopyalanabilir, kaynak göstermeden alıntı yapılabilir. Önemli olan paylaşmak… Çünkü faydalı bilgiye ulaşma yolundaki her engelin kalkmasını arzuluyorlar. Vahyi referans alan gençler tarafından çıkarılan bu dergi, özellikle psikolojiyle ilgilenen ve zihni berrak olan insanların aralarına katılmalarını bekliyorlar.

Uzun vadede daha geniş ve nitelikli kitlelere ulaşmayı arzulayan pe.Dr. dergisi, üniversite dergileri arasında etkin bir yere sahip olmayı amaçlıyor. Pdr alanında çıkarılan tek dergi olması nedeniyle de bulunduğu konumdaki boşluğu doldurmayı planlıyor. Ne diyelim, yolları açık olsun!

Ulaşım ve dergiye ulaşmak için [email protected] adresine bir mail atmak yeterli…
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Medya Psikolojiyi Bozuyor!


Dergi pe.Dr. Neyi Amaçlıyor?
Dergi pe.Dr. olarak, farklı üniversitelerdeki PDR bölümü öğrencisi arkadaşlarımızla tanışalım ve birbirimizden haberdar olalım istiyoruz… Çünkü böylece, hem dergi çevresinde yapılanmış bir kültürel ortam oluşturmuş hem de sonrasında yapacağımız çalışmalar için birlikte hareket etme fırsatı yakalamış oluruz.
Dergimizde, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik’le ilgili mesleki çalışmalar yayınlıyoruz. PDR öğrencilerinin sorularına cevap bulmaya ve sorunlarına çözüm olmaya çalışıyoruz. Diğer yandan salt mesleki bir dergi çalışması da yapmadığımızı, farklı bölümde okumasına rağmen “insan” üzerine düşünen, psikolojiyle organik bağı olan arkadaşlarımızın da beğeneceğini bir ürün ortaya koymaya çabalıyoruz.
Farklı düşüncelerin aynı zemine ayak basabildiği bir platform kurarak, üniversite öğrencilerinin arasındaki saydam duvarları kaldırmayı hedefliyoruz. Birbirimizle mücadele ederken enerji harcamaktansa, aynı yöne farklı gözlüklerle bakılabileceğini de göstermek istiyoruz. Bu anlamda, kol kola girerek mesleğimizin ve ülkemizin ilerleyişine katkı yapmak için emek harcıyoruz.
Dergi pe.Dr. tamamen öğrenciler tarafından üretilen ve koordine edilen bir dergi. Bu nedenle sizin de kolayca sahipleneceğiniz, kendinizi bulabileceğiniz bir çalışma… Derginin içeriğine katılmak isterseniz hiç çekinmeyin; “ya kötü yazarsam?” filan diye düşünmeyin lütfen.
“Derginiz İçin Ne Yapabilirim?” diyorsanız…





Okul temsilcilerimiz, Dergi pe.Dr.’nin Sakarya Üniversitesi haricinde de birçok üniversiteye ulaşmasını sağlıyor. Böylece bu çalışmamız, Türkiye’deki PDR bölümlerinde yayınlanan ilk ve tek öğrenci dergisi olma özelliği kazanıyor.
Aşağıdaki üniversitelerin birindeyseniz [email protected]’a mail atarak bize b/ulaşabilir ve okulunuzdaki temsilcimizle irtibat kurabilirsiniz. Temsilcimizin olmadığı bir okulda öğrenim görüyorsanız ve “kimse yoksa da ben varım!” diyorsanız da yine [email protected]’a mail atınız ki paslaşalım. Hiçbir şey yapamıyorsanız da okurumuz olabilirsiniz. Zaten böylece aslında en büyük eylemi, yani “okuma” işini yapıyorsunuz demektir.
Vurgulamak isterim ki: Temsilci olmak, kişiye yük getiren veya başını ağrıtan bir uygulama değil. Çünkü temsilcimizden tek ricamız, Dergi pe.Dr.’nin tanıtım ve dağıtım işlemleriyle ilgilenmesi…
Teşekkür
Bize reklam vererek maddi katkı sağlayan kurumlar, moralimizi yükselterek ve bizi teşvik ederek bu çalışmamızın yürümesini sağlayan; gerek okulumuzdan hocalar gerek okul dışından büyüklerimiz var. Hepsine çok teşekkür ediyoruz.
Diğer yandan, internet aracığıyla iletişim kurduğumuz birçok arkadaş edindik. Bu anlamda, Dergi pe.Dr.’yi sahiplenerek, ellerinden geleni yapan kıymetli temsilci arkadaşlarımıza ve bu çalışmaya ilgi gösteren siz okurlarımıza harbiden teşekkür ederiz.
Dergi pe.Dr. onlarca insanın baş başa, gönül gönüle vererek oluşturduğu bir lokma… Kolay lokma değil ama… Sindire sindire okursanız, umarız beğeneceksiniz. Zihninize şimdiden afiyet şeker olsun.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


ERKEKLER DE AĞLAR



pe.Dr. bahar sayısı çıktı
Hinterlandı en yüksek öğrenci dergilerinden biri olan Dergi pe.Dr.’nin 2011 Bahar Dönemi sayısında ilginç bir araştırma var.



Dergi pe.Dr. okuyucusunun elinde patlamayacak bomba gibi bir sayıyla görücüye çıktı bugünlerde. Başta PDR ve Psikoloji Bölümü öğrencilerine ulaşmayı hedeflese de, yalnızca bu bölümlerle sınırlı bir mesleki yayın olma özelliği taşımayan pe.Dr., sosyo-kültürel ve edebi içeriğe de önem veriyor, çeşitli araştırmalar yapıyor ve kamuoyuna yayınlıyor. Bu çizgide ilerleyerek, henüz ikinci sayısında olmasına rağmen 18 üniversitenin kampüsüne girmeyi başarmış durumda… Ve yeni sayıda enteresan bir de araştırma var.

Ağlamak üzerine bir araştırma…
En çok ne zaman ağladık, kimlerin omzunda ağladık, nelere-niçin ağladık? Cinsiyetimiz ağlamamızı ne kadar etkiledi? Hangi yıllarda daha çok ağladık? Ailemizin, arkadaşlarımızın ve çevremizin ağlamamız üzerinde ne gibi etkileri oldu?
pe.Dr.’ye yazılarıyla katkı sağlayan Filiz Şaşkın ve Songül Durmuş, tüm bu soruların cevaplarını bulmak üzere hazırlanmış, nitelikli ve eğlenceli bir araştırmanın sonuçlarını bahar sayısında yayınladılar. Anadolu Üniversitesi öğrencilerinden Gürhan Can, Sibel Türküm ve Aykut Ceyhan tarafından gerçekleştirilen bu araştırma, yetişkinlerin ağlama davranışlarının incelenmesi amacıyla yapıldı. 291’i kız, 155’i erkek, toplam 446 üniversite öğrencisini kapsıyor.

Boğazına düğüm atılır sanki
Küçükken ağlayarak bir şeyler elde etmek o kadar kolayken, şimdi ağlamak ne kadar da zor geliyor biz yetişkinlere ve bazen ne kadar istesek de boğazımızdaki düğümü söküp, içimizdeki hıçkırıkları gözyaşlarına dönüştüremiyoruz. Peki, sağlıklı olan ne? Güya aciz olduğumuzu göstermemek için boğazımızdaki düğümlerin üstüne düğümler atarak, dertleri içimize gömmek mi? Yoksa hıçkıra hıçkıra, her şeyi haykırırcasına ağlayabilmek mi? Veya herkesten saklandığımızı düşünerek, bulduğumuz sessiz bir köşede, ellerimizle avuçladığımız yüzümüzü ve gözyaşlarımızı saklayarak, rahatlamaya çalışmak mı? Tüm bunlar sık sık aklımıza gelen sorular.
Yoğun duygusal yaşantılara, gözyaşlarının eşlik etmesi, insanlarda gözlenen bir davranıştır. Bu anlamda, ağlama açısından bireyler arasında belirgin farklar gözlenmekle birlikte, çoğu yetişkin için ağlama nadiren ve özellikle de yalnızken ortaya çıkan bir davranıştır.
Yapılan bu araştırma için geliştirilen Ağlama Davranışı Anketi ve Ağlamaya Yönelik Tutum Ölçeği ile toplanan veriler, kızların erkeklere göre daha kolay ağladığını ve katılımcıların çoğunun sessizce ve yalnız başlarına daha rahat ağladıklarını göstermektedir. Ağlama durumları olarak isimlendirilen 22 durumun tümünde kızların ağlama oranlarının daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Elem, keder, üzüntü vb. duygulanım durumlarında ağlama davranışı sergileyen bireylerde, ağlamanın bu tür duyguları hafifleterek bireyi rahatlamaya götürdüğü biçimindeki yaygın toplumsal görüş, ağlama davranışının işlevleri konusundaki kuramsal çalışmalarla da desteklenmektedir.

Ne zamandan beri ağlıyoruz?
Dünyaya ağlayarak gelmiştik. Akciğerlerimizin genişlemesi ve ilk nefesimizi alabilmemiz için ağlamamızın gerekli olduğunu savunur doktorlar. Bir de acının kekremsi tadıyla hayata başladığımız için ağladığımızı iddia eder şairler.
Dünyaya ağlayarak geldik, sonra biraz büyüdük. Kardeşimiz dünyaya geldi, kıskançlıktan ağladık. Topumuz patladı, bilyemiz kayboldu, bebeğimiz kırıldı, bunlar için ağladık. Daha sonra babamız karne hediyesi olarak o en çok beğendiğimiz bisikleti aldı, bu kez sevinçten ağladık. Ergen olduk karşılıklı, karşılıksız aşklara ağladık; üniversiteye geldik anne babamızdan ayrıldık, yalnızız diye ağladık.

Erkekler de ağlar ama sessizce…
İncelemeye göre, ağlama davranışını sergilemede cinsiyetler arasında belirgin farklılıklar olmaktadır. Erkeklerin ağlamasının, kızlara göre anlamlı düzeyde çekimser kalması, toplumumuzda "erkekler ağlamaz" biçimindeki yaygın kalıp yargıyı da doğrular niteliktedir. Katılımcıların büyük bir bölümünün ağladıklarını gizlemek istercesine sessiz ağlama biçimlerine eğilim göstermelerine ilişkin bulgular da, yetişkinlerin ve özellikle erkeklerin toplum içinde ağlamalarının hoş karşılanmadığına işaret eden görüşleri doğrulamaktadır.

Gözleri örümcek bağlamış adamlardan sakınmak gerek
Katılımcıların yaklaşık yüzde yetmişinin yalnız başına iken, sadece yüzde üçünün ise başkalarının yanında rahatça ağlayabildiklerini belirtmiş olmaları; ağlamanın kabul edilebilir bir davranış olarak görüldüğünü ortaya koysa bile, toplum içinde açıkça sergilenemeyecek bir davranış olarak algılandığı izlenimini vermektedir.

Süt müsün?
Oysa bir lütuftur ağlamak… Boğazımızı boğumlamak, içimize atmak, odunca ve duygusuzca yaşamak yerine; yanaklarımızdan başlayarak kalbimize doğru inecek şekilde neden serinlemeyelim ki? Erkekler ağlayınca “süt müsün o’lum?” gibi sorularla muhatap olmak, zayıf erkek, light adam gibi algılanmak hangi temele dayanıyor? Yani gözlerin örümcek bağlamış olması, hangi öğretiye göre makbuldür?
Sonuç olarak, uygulayıcılar tarafından araştırmanın sonuçları yorumlanırken; ağlamanın gayet insani bir davranış olduğu belirtiliyor ve bunu bir kazanç olarak bilmemiz gerektiği vurgulanıyor.

Dergi pe.Dr.’ye nasıl ulaşabilirsiniz?
pe.Dr.’ye aşağıdaki üniversitelerden birindeyseniz, kampüsünüzde dergi temsilcisi arkadaşlar aracılığıyla veya [email protected]’a mail atarak dergiyi elde edebilirsiniz. Temsilcinin olmadığı üniversitelerden birinde okuyor ve “ben varım!” diyorsanız ya da üniversite okumayıp da dergiyi temin etmek istiyorsanız yine [email protected]’dan dergiyle irtibata geçebilirsiniz. Ayrıca www.facebook.com/dergipdr sosyal paylaşım sayfasını mutlaka tıkırdatın.

Kapsama alanı
1) Amasya Üniversitesi, YASİN DURMUŞ. 2) Anadolu Üniversitesi, BETÜL YILMAZ. 3) Atatürk Üniversitesi, MUSTAFA YILMAZ. 4) Dokuz Eylül Üniversitesi, DEVRAN CAN SAYAN. 5) Erciyes Üniversitesi, ABDULLAH LALE. 6) Gazi Üniversitesi, TUBANUR KÖKTÜRK. 7) Giresun Üniversitesi, EVRİM EGE. 8) İnönü Üniversitesi, MERVE ARSLAN. 9) İstanbul Üniversitesi, MERVE KOCA. 10) Karadeniz Teknik Üniversitesi, ARZU KAYA. 11) Marmara Üniversitesi, NİHAL ŞAHİN. 12) On Dokuz Mayıs Üniversitesi, GÖZDE KAHYA. 13) Osmangazi Üniversitesi, MESUT AYDIN. 14) Pamukkale Üniversitesi, MURAT KARABULUT. 15) Sakarya Üniversitesi, ABDULLAH YALNIZ. 16) Selçuk Üniversitesi, BÜŞRA SARI. 17) Uludağ Üniversitesi, MURAT YALÇIN. 18) Yeditepe Üniversitesi, MERVE ERDEM.

Abdullah Yalnız yeni sayının doğuşunu helecanla bildirdi
 
Üst