ismail
Yeni
- Katılım
- 3 Mar 2007
- Mesajlar
- 20,475
- Tepkime puanı
- 2,063
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Deli Doktoru Değiliz!
Emekçi’den…
Dergi “pe.Dr.” yazarları, henüz şöhreti bulmamış olabilirler. Aramıyorlar da zaten… Yüzyıllardır kalem oynatmıyorlar, kalemle oynamıyorlar ve insanları da kalemlerinin ucunda oynatmak gibi sinsi emelleri yok! Aralarında kopstar, popstar, hopstar, mopstar da yok… Ama bir amaçları var. Ve söyleyecek sözleri… İnsanlara yararı olacak işler yapmak ve güzel şeyler anlatmak, paylaşmak istiyorlar.
Herhangi bir işleyişin güzel yanlarını, katkılarını, faydalarını görmezden gelmek en büyük vefasızlıktır; bunu çok iyi biliyorlar. Çünkü bu tavır hem Kadir’i hem de Kıymet’i bilmemektir. Fakat diğer yandan mevcut eksikleri, yapılan haksızlıkları, “yapıcı” olarak eleştiren kişinin bile “çıkıntı, patavatsız, problem, çok konuşan, a-Rıza, aranan (cezayı hak eden), belasını arayan” olarak bakıldığı bir toplumda yaşadığımız için, işler biraz zor.
Düşünen, okuyan, sesi çıkan, tıklandığında ses çıkaran, başını sallamadan hakkıyla maaşını almayı amaçlayan, aklına devamlı düşünce egzersizleri yaptırarak ‘kafasını yoran’ gençleriz. Faydalı sözler söylemek için buradayız ve elbette söylediklerimizi yapmak için… Sözümüz kanat takıp uçmasın diye yazmayı tercih ediyoruz. Genel hatlarıyla böyle tanımlayabiliriz kendimizi. E siz de öylesiniz şüphesiz… Bu yüzden şu anda okuduğunuz satırlara göz nuru döküyorsunuz ve muhtemelen babanızın el emeğiyle de dergimizi aldınız… Hepsi ortak hislerimiz, amaçlarımız, güzel gelecek beklentimiz için… Yani bizim çalışmamız, sizin bu çalışmayı ‘takmanız…’ Öncelikle, okulumuzda kültürel faaliyetler olması gerektiğini kafaya takmışsınız ki, sonra bizim dergimize takılmışsınız. Öyleyse anlaştık demektir; biz siziz, siz biz… Harbi işler gerçekleştirme yolculuğuna, sayfalara cümlelerimizi kazıyarak başlıyoruz.
Tıpkı öğrenci arkadaşlardan dergimize yazanlar gibi, dergimiz içinde yer alan yazar-şair-düşünce adamı ve diğer kıymetli şahsiyetler; popüler kimseler olmayabilirler. Onların bir kısmını tanımıyorsunuz muhtemelen. Bu doğal bir durum… Ama bizim önem verdiğimiz, röportaj yaptığımız, kitaplarından alıntı yaptığımız yazarların gerçekten değerli kimseler olduğunu göreceksiniz; eğer sözlerimize kulak verip, bahsettiğimiz insanların eserleriyle tanışırsanız… Dergi pe.Dr’de gördüğünüz kitap ve yazar isimlerini not alın, çok katkı sağlayacaklar sizlere… Bu isimlerle ve daha niceleriyle selamlaşıp, kitaplarıyla ahbap olursanız fark edeceksiniz ki; hiç söylenilmemiş sözler, öğrenilmemiş öğretiler var ve son derece önemliler. Şu ana kadar gündeminize hiç girmemiş idealler edinmeniz gerektiğini anlayacaksınız. Ülkeniz için yapmanız gerekenlerin çokluğunu, insanlara yararlı olmak noktasında üzerinize düşen sorumluluğu idrak edeceksiniz…
Şevkleneceksiniz yani. Aşklanacaksınız… Hakiki bir dert edineceksiniz. Derdiniz, moralinizin bozulmasına veya depresif olmanıza neden olmayacak. Tam aksine sizi şarj eden bir adaptör işlevi görecek. Çalışma azminizi, düşünme aşkınızı, iş yapma azminizi, insanları sevme yeteneğinizi geliştirecek. Bunların tümü evelallah olacak! Tabii isterseniz… Yani sadece istemekle kalmayıp onlarla, daha sayamadığımız nice insanlarla ve kitaplarla selâmlaşırsanız…
Popüler kültürün ön plana çıkardığı, hedonist ve teneke adamların aydın sayıldığı bir ortamda bulunduğumuz için: Büyük insanları tanımakta ve onlarla tanışmakta zorluk yaşayabiliyoruz. Popülizm balon gibi, çabuk şişiyor… Popülistler kimseler de havalara girdikçe, balonlarını şişirdikçe patlamaya yaklaşıyorlar; haberleri bile yok… Müzik-Sanat dünyasında veya kitap aleminde medyanın pohpohlamasıyla bir anda şöhreti bulan; sonrasında da Allah’ından bularak hak etmediği statüden kafa üstü yere çakılan o kadar çok kişi var ki… Bu yüzden, biz heyecanlı gençler olarak, çevrenin telkinleriyle gaza gelmemeli, birbirimize tavsiye ettiğimiz kişileri okuyarak kendimizi geliştirmeliyiz. İşbirliği içinde çalışan dinamik entelektüeller olmalıyız.
Kampüs vatandaşları olarak, güzel işler yapmaya çabalıyoruz. Yani birkaç yıl sonra toplumu yönetenler, çocuk büyütenler, öğrenci yetiştirenler olacağımız için: Akıllı olmamız gerekiyor şimdiki ve şimdilik öğrenciler olarak… Yalnızca akıllı değil hatta hissiyatlı, duygulu, duyarlı…
Bunun için n’apıyoruz abi biz? Şöyle: Hep birlikte inşa ettiğimiz bir kültürel havuz oluşsun istiyoruz okulumuzda. Sonrasında okuyalım, yazalım, konuşalım, tanışalım, bilişelim… Düşünen Gençler olarak birbirimizden haberdar olalım. Cemil Meriç: “Şu dünyada kaç kişi düşünür ki zaten” diye başladığı zincirleme suallere: “ Bu düşünenlerin kaç tanesi birbiriyle aynı ortamda bulunur, aynı ortamda olanlardan kaçı birbirinden haberdardır, birbirinden haberdar olanlardan kaçı tanışır, tanışanlardan kaçı birlikte iş yapar?” diye üst üste sorular sorduktan sonra; üzgün bir şekilde ayrılır yazdığı metnin başından… Çünkü tüm bu irdelemelerden sonra elde var olan birdir, birkaç kişidir… Yalnızca birkaç düşünen insan güçlerini birleştirmekte ve ortak bir paydada buluşmaktadır çünkü… Çoğunluk, birbirinden habersizdir; binlerce kişi içinde bir başınadır, yalnızdır.
Bulunduğumuz fakültelerde de durum çok farklı değil. Öncelikle göze çarpan ataletten dolayı sadece bazı insanların miyopisi, pisi pisine büyüyor. Üniversiteliler çok zekiler, bilgililer tamam eyvallah! Milyonlarca kişinin elekten geçirildiği bir sınavın üzerinden zıplayarak bu kuruma gelmişler. Fakat biriktirilse kendisinden elektrik üretilebilecek olan yağmur suyunun, ihmalden ötürü toprağın derinliklerince emilmesi gibiler… Heder olup gidiyorlar, potansiyelleri kinetik enerjiye dönüşemeden tükeniyor. “Hoş geldik ama boş mu gidiyoruz acaba?” diye düşünüp, üç buçuk atmayan kaç tane dördüncü sınıf var?!
Yerel eğlence merkezlerinin iştahını kabartan eğlence geceleri düzenlemek, üçüncü sınıf bir çayır-çimene gezi organize etmek; okullumuzdaki beş-aşağı üç-yukarı geleneksel sosyal aktiviteler… Kimsenin eğlencesine mey-lenmesine karışmıyoruz tabii ki, hatta biz de kendimize göre neşeleniyoruz yeri geldiğince. Ama işin enterHasan yanı, bu çevrilen iki işin dışında başka pek bir çalışma yapılmıyor Kampüslerde…
İşte bu durumu dönüştürmek için çıktık yola. “Yazarların, şairlerin, sanatçıların; sadece enfes manzaralara bakan devasa kampüslere gelmesine acayip kıl oluyor; bu nedenle kendi kampüsümüzde daha çok sayıda aydın ağırlamayı planlıyoruz” demiştik ya duyuru afişimizde, aynen öyle…
Hee, bir dakika… Şunu da belirtmeliyim hemen: Belli dönemlerde okulları ziyaret eden işletmeci, pazarlamacı formatındaki “kendinizi geliştirin!” emrini veren adamları takmayın! Onlar öğrencileri provoke ederek, yayınevlerinin satılmayan kitaplarından derlenmiş 200-300 liralık çürümüş “kitap setlerini” indirim adı altındaki bindirimle satarlar… Bu atılan kazığa hop, yapılan satışa dur deyin! Söylemleri aşırı uç ve gerçekliğin sınırdışı ettiği şeyler… Çünkü en mükemmel kendini geliştirme, okumak ve yazmaktır. Kimsenin annesi sihirli değil. On tane çeviri kitap okuyarak kimse değişmez. Bu konudan baya bir ızdırap duyuyorum da… Ondan şey’ettim…
Neyse… Nerde kalmıştık? “Kendimizi yetiştirmek, birlikte yetişmek/gelişmek için düştük yola” diyorduk en son… Biraz haylazız, yaramazlık yaparız ama ortalığı kırıp dökmeyiz. Ufaktan beri isyankârız ama biat ettik mi de ölümüne itaat ederiz. En kızgın olduğumuz anlarda bile edepli bir şekilde davranır, adabına uygun yazarız. Uçarıyız kabul ederiz fakat lay lam lom yaşamayız. Deliyiz ama doluyuz da… Rasyonalist değiliz ama sürrealist de değiliz. Pozitivist olmadığımız negativist olduğumuz anlamına gelmez! Artist değil aktivistiz. Bir miktar hopidiğiz ama abidik-gubidik değiliz! Biraz haylaz olsak da; ciddi konulara değinmek için aldık elimize kalemi, çıktık meydana. İsteyene borç veririz ama herhangi bir durum bile olsa boş vermemizi kimse beklemesin! Gözümüzün gördüğü yanlışlara gönlümüz katlanmaz!
İşte pe.Dr olarak, aslında bunlar için çalışıyoruz zaten… Ayrıca ismimiz PDR olsa da; diğer bölümden arkadaşlara da hitap ediyoruz. Kafasını kumdan çıkaranlar olarak, bir halka oluşturalım istiyoruz. Kendi çabalarımızın yanında fark ettiğimiz başarılı uğraşları ve güzel insanları sizlerle tanıştırmak amacıyla faaliyetler yapıyoruz. Hem Psikolojik Danışmanlık Rehberlik Bölümü’ndeki, hem de diğer bölümdeki arkadaşlara mesleki ve kültürel anlamda yararlı olacak kişileri/konuları da gündeme getirmeyi amaçlıyoruz. Üniversite içinde bunu yapmaya çalışıyoruz. Çünkü üniversite, toplumsal yapının demosudur. Halkın bütünü hakkında veriler sunar. Ayrıca, beş yıl sonraki sosyal yapıya katıştırmak üzere insan yetiştirir. Bu kurum, memleketin on yıl sonra hangi durumda olacağına dair ipin ucunu verebilir bize. İşbu nedenle ‘yata yata geçmesin şu üniversite hayatı’ çağrısında bulunuyoruz. Bugün biz yatarsak yarın ülke batar diye eteklerimiz gitar çalıyor, pantolonlarımız ateş-alev… Çağrımıza yalnızca kulak vermekle kalmayın, omuz verin, el verin, gül derin, reklâm edin… -iz yani…
Gereksiz Bilgi: Dergi pe.Dr. Sakarya, Marmara, Uludağ ve Konya Selçuk üniversitelerinde; PDR bölümleri başta olmak üzere birçok bölümde dağıtılacaktır. Dergi pe.Dr.’nin içeriğinde her telden çalmasak da her renkten bulundurduk. Yazarlarımız delikanlı ve hanımefendi insanlardır. İnsanın birbirine bedavaya sadece selâm verdiği bir zamanda, telif almadan yazı yazdılar, emek harcadılar. (Bu arada, “bu devirde bedavaya selâm bile veren yok” diyenleri sallayın gitsin…) Sizlere faydalı olmak için çabaladılar…
Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir normalde fakat şartlar Aa!-normal. Bu yüzden sakat bir yazı olduğunda biz de ayvayı yeriz. Nedeni; resmiyette Yazı İşleri Sorumlusu olarak başta ben olmak üzere dergi ekibine ve dergimizin sahibi Zekeriya Özcan’a da yazılanların mesuliyetinin yüklenmesi…
Zaten illegal, aykırı, yanlış işler yapmıyoruz, yapmayız! Tüm bunları anlatmamın nedeni: “Yalnızca bu ve bundan sonraki sayılarda, bize postalanan yazılarda küçük çaplı oynamalar yaparız. Böyle bir vaka vuku bulursa, kimse bize posta koymasın!” demek içindir. Nihayetinde bize, [email protected] adresinden meyil edebilirsiniz. Bu kadar…
© İzinsiz kopyalanabilir.
Yazılarımız kaynak göstermeden cep yapılabilir.
Taklitlerimizden sakınmayınız, onlar da fena değildirler.
Patron’dan mü-ba-yid’e selâmlar…
Künye
Patr10: Zekeriya Özcan
Emekçi: Abdullah Yalnız
Satış: Dergimiz haricinde kimseyi satmayız!
Pazarlama: Tezgâha, bitpazarına düşmeyiz.
Heyy!: Bir yerden yazı araklarken kullandığımız parantezler, APA standartlarına uymaz. Zaten biz hiçbir enstitünün standartlarına uymayız; vahiyden başka!…