Herhangi bir olayın müsebbiplerini bulabilmenin en kolay yollarından birisi, yapılan işin netice olarak kimin işine yaradığını bulabilmekten geçer.
Paris’te 12 kişinin katledilmesini de galiba böyle okumak gerek. İlk bakışta Müslüman oldukları zannedilen İki ya da üç kişinin, vaktiyle
İslam’ın kutsal değerleriyle alay eden karikatürler yayımlayan Charlie Hebdo’nun merkezini hedef aldıkları ve kanlı bir baskınla 12 kişiyi öldürüp kaçtıkları şeklinde bir görüntü ile karşı karşıyayız… Ancak bu,
biraz fazla basit gibi.
Biraz fazla basit; çünkü
Peygamber Efendimiz’le ilgili karikatürler yaklaşık iki sene önce yayımlanmıştı. Yani bu sebeple dergiye kızdıkları anlaşılanların, iki sene kadar bekleyip tam da İslam karşıtı bir dalganın bütün Avrupa ülkelerinde yayılmaya başlayıp, İslam karşıtı gösteriler tertiplendiği, birçok yerde camilerin kundaklandığı bir zamanda harekete geçmiş olmaları, dikkat çekici. Kaldı ki aynı derginin daha sonra İslam’ı anlatan bir ilave verdiği ve bu ilavenin herhangi bir tepki çekmediği de belirtiliyor.
Dolayısıyla, netice olarak
İslam’ın ve Müslümanların işine yaramayacak bir iş, tam da İslam karşıtı hareketlerin zirve yaptığı bir zaman diliminde yapılmışsa, bunun başkalarının işine yarayacağını, çocuklar bile bilir.
Saldırının akla getirdiği soru işaretlerinin çokluğu, olayın
ince planlanmış bir tertip olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Hep Pazartesi günleri yapılan toplantının, saldırının olacağı gün Çarşamba günü yapılmış olması yanında çoğu 70-80 yaşlarında olduğu bildirilen dergi çizerlerinin genellikle katılmadıkları yayın kurulu toplantısına, tam da o gün katılmış olmaları, olayın tuhaf taraflarından.
Toplantının pazartesiden çarşambaya alındığını ve
normalde katılmayan kişilerin de o gün geleceklerini, saldırganların nereden bildikleri, ciddi bir soru işareti.
Charlie Hebdo, sadece Müslümanların kutsal bildiği hususları dile dolayan bir dergi değil. Derginin internet üzerinden ulaşılabilecek örneklerinden de anlaşılabileceği gibi,
derginin keskin mizah anlayışından Hıristiyanlar ve Museviler de nasibini alıyorlardı.
Dahası, başta Fransız politikacılar olmak üzere, Avrupa’nın hemen bütün ülkelerinin politikacıları ile ilgili karikatürler de derginin sahifelerinde geniş bir yer buluyordu. Ama, olayın hemen ardından,
saldırıyı gerçekleştirenlerin ‘radikal Müslümanlar olduğu’ iddiaları, faillerin tekbir getirdikleri haberinden bile önce dolaşıma sokuldu, her nasılsa. İnternet üzerinden dolaşıma sokulan görüntülerdeki seslerin de montajla eklendiği ortaya çıktı.
İslam aleyhtarı yayınları sebebiyle 2011’de de bir saldırıya uğrayan
derginin polis korumasına alındığı söylendiği halde, Çarşamba günkü olay sırasında, saldırganların kaçış sırasında karşılaştıkları hariç,
etrafta hiç polis olmayışı da dikkat çeken önemli hususlardan.
Sorular, sorular… Ancak içeride ve dışarıda meseleyi yorumlayanların çoğunluğu, bu soruları zerre kadar akla getirmeden, olayı çoktan çözmüş(!) durumdalar.
Dünya çapında oluşturulan
İslam aleyhtarı koro ve onlara içimizden katılanlar, akla takılan soruların gereksiz olduğunu, Müslümanların zaten böyle şeyleri hep yaptıkları, buna engel olmanın yolunun İslam’ın yeniden yorumlanmasından geçtiği… gibisinden saçmalıklarla arz-ı endam ediyorlar.
Dışarısı neyse ama içimizdekiler olsun, katliamın ne tür neticeler doğurabileceği ve netice olarak kimin işine yarayacağı konusunu, sadece Fransa Parlamentosu ve Senatosunda geçtiğimiz günlerde Filistin’i devlet olarak tanıyan bir karar alınmış olduğunu hatırlayarak değerlendirebilseler, meseleyi ayan-beyan anlayacaklar… Da, işlerine gelmiyor…
http://www.haber7.com/yazarlar/ekrem-kiziltas/1267793-sen-misin-filistini-devlet-olarak-taniyan