Uzun yıllar önce Prof. Ebu'l-Ûlâ Mardin'in "Medeni Hukuk cephesinden Ahmet Cevdet Paşa" isimli eserini okumuştum.
Eğer yanılmıyorsam orada Namık Kemal ile Ahmet Cevdet paşanın mektuplaşmalarına yer veriyordu.
Kitabı kütüphanemde aradım ama yıllardır okumadığım küçük kitaplar, kütüphane içinde kaybolduklarından bulamadım.
Aklımda kaldığı kadarıyla yazacağım.
Ahmet Cevdet Paşa'nın tarihinin birinci cildi çıkınca Namık Kemal, ona bir mektup yazar ve özetle "Üstadım, eserinizi bilgi almak için değil, bir yanlışınızı bulmak için okudum ve buldum.
Eserinizi tanıtan bölümde tarihi şahsiyetlerin "Fevazılından" bahsedeceğinizi yazıyorsunuz. Üstadım, o "Fevazıl" değil, "Fezail" olacaktı" der.
Ahmet Cevdet Paşa cevap verir. "Bir yanlış bulmuşsunuz o da sizin kendi yanlışınız. Fevazıl, fazılanın çoğuludur, Fezail, faziletin çoğuludur.
Faziletin çoğulu olan Fezail, kişinin şahsi meziyetleridir.
Fazılanın çoğulu Fevazıl ise kişinin çevresine ve toplumuna karşı yerine getirdiği iyiliklerdir.
Ben esrimde topluma yapılan iyilikleri yazacağım" diye cevap verir.
11 Ocak 2010 günü İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'ı Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u aşağılamak ve bununla Türkiye'ye gözdağı vermek ister.
Türk halkının tamamı, basın-yayın organları ve her türden siyasiler elbirliği ile bu olaya tepki gösterirler ve mutlaka özür dilenmesini isterler.
Bunun üzerine İsrail Dışişlerinden Türk Dışişlerine bir özür mektubu gelir, siyasiler yatışırlar.
17 Ocak günü "Adam öldürmesini iyi bilen" lerin başkanı İsrail Savunma Bakanı Ehut Barak, silah pazarlamak için Esenboğa kapısından pazarlamacı havasıyla içeri girer.
Ben, Dışişlerinin elindeki özür mektubunu görmedim ama bütün basında çıkan metne göre adam özür dilememiş aslında. Ben o metni tekrar tekrar okudum.
Buyurun bir de siz okuyun: "Sizi küçük düşürmek gibi bir niyetim hiçbir şekilde yoktu. Girişimimin yapılış biçimi ve algılanışı nedeniyle özür dilerim. Lütfen bunu büyük saygı duyduğumuz Türk halkına iletiniz."
Dikkat edin "Algılanışı nedeniyle özür dilerim" diyor.
Biçiminde bir yanlışlık var ama asıl bizim algı özürlülüğümüze dikkat çekiyor ve aslında sizin algı özürlü olduğunuzu bilemedim anlamına geliyor.
Anlayışınız tam olsaydı, bilinçli hareket edebilseydiniz, idrak melekeniz gelişseydi, kavrama kabiliyetiniz kıvamında olsaydı, sezgileriniz güçlü olsaydı bu iş bu duruma bile gelmezdi ama ne yapalım "Algı yanlışlığınız var, özür dilerim" anlamında konuşuyor.
Biraz abartılı yorum diyorsanız, buyurun gazete haberlerinden birini okuyun:" Ayalon'un ofisinden yayımlanan açıklamada, "İsrail, Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın kriz süresince takındığı tavırdan fayda görmüştür. Bu tutumun sonucunda artık Türkiye yaptığı açıklamalara daha fazla dikkat edecektir" denildi.
Yani "Bundan sonra algılama yanlışlığına düşüp "One minute" demeyeceksiniz" demeye getiriyor.
Özür dilediği söylenen adam, dün ne diyordu: "Belki, büyükelçilerini sınır dışı ederiz"
Meşhur bir İncili Çavuş fıkramız var ya; "... afedersiniz padişahım..." işte tam o hesap!..
Mahmut Toptaş
Eğer yanılmıyorsam orada Namık Kemal ile Ahmet Cevdet paşanın mektuplaşmalarına yer veriyordu.
Kitabı kütüphanemde aradım ama yıllardır okumadığım küçük kitaplar, kütüphane içinde kaybolduklarından bulamadım.
Aklımda kaldığı kadarıyla yazacağım.
Ahmet Cevdet Paşa'nın tarihinin birinci cildi çıkınca Namık Kemal, ona bir mektup yazar ve özetle "Üstadım, eserinizi bilgi almak için değil, bir yanlışınızı bulmak için okudum ve buldum.
Eserinizi tanıtan bölümde tarihi şahsiyetlerin "Fevazılından" bahsedeceğinizi yazıyorsunuz. Üstadım, o "Fevazıl" değil, "Fezail" olacaktı" der.
Ahmet Cevdet Paşa cevap verir. "Bir yanlış bulmuşsunuz o da sizin kendi yanlışınız. Fevazıl, fazılanın çoğuludur, Fezail, faziletin çoğuludur.
Faziletin çoğulu olan Fezail, kişinin şahsi meziyetleridir.
Fazılanın çoğulu Fevazıl ise kişinin çevresine ve toplumuna karşı yerine getirdiği iyiliklerdir.
Ben esrimde topluma yapılan iyilikleri yazacağım" diye cevap verir.
11 Ocak 2010 günü İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'ı Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u aşağılamak ve bununla Türkiye'ye gözdağı vermek ister.
Türk halkının tamamı, basın-yayın organları ve her türden siyasiler elbirliği ile bu olaya tepki gösterirler ve mutlaka özür dilenmesini isterler.
Bunun üzerine İsrail Dışişlerinden Türk Dışişlerine bir özür mektubu gelir, siyasiler yatışırlar.
17 Ocak günü "Adam öldürmesini iyi bilen" lerin başkanı İsrail Savunma Bakanı Ehut Barak, silah pazarlamak için Esenboğa kapısından pazarlamacı havasıyla içeri girer.
Ben, Dışişlerinin elindeki özür mektubunu görmedim ama bütün basında çıkan metne göre adam özür dilememiş aslında. Ben o metni tekrar tekrar okudum.
Buyurun bir de siz okuyun: "Sizi küçük düşürmek gibi bir niyetim hiçbir şekilde yoktu. Girişimimin yapılış biçimi ve algılanışı nedeniyle özür dilerim. Lütfen bunu büyük saygı duyduğumuz Türk halkına iletiniz."
Dikkat edin "Algılanışı nedeniyle özür dilerim" diyor.
Biçiminde bir yanlışlık var ama asıl bizim algı özürlülüğümüze dikkat çekiyor ve aslında sizin algı özürlü olduğunuzu bilemedim anlamına geliyor.
Anlayışınız tam olsaydı, bilinçli hareket edebilseydiniz, idrak melekeniz gelişseydi, kavrama kabiliyetiniz kıvamında olsaydı, sezgileriniz güçlü olsaydı bu iş bu duruma bile gelmezdi ama ne yapalım "Algı yanlışlığınız var, özür dilerim" anlamında konuşuyor.
Biraz abartılı yorum diyorsanız, buyurun gazete haberlerinden birini okuyun:" Ayalon'un ofisinden yayımlanan açıklamada, "İsrail, Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın kriz süresince takındığı tavırdan fayda görmüştür. Bu tutumun sonucunda artık Türkiye yaptığı açıklamalara daha fazla dikkat edecektir" denildi.
Yani "Bundan sonra algılama yanlışlığına düşüp "One minute" demeyeceksiniz" demeye getiriyor.
Özür dilediği söylenen adam, dün ne diyordu: "Belki, büyükelçilerini sınır dışı ederiz"
Meşhur bir İncili Çavuş fıkramız var ya; "... afedersiniz padişahım..." işte tam o hesap!..
Mahmut Toptaş