Enes
İhvan Forum Üye
Cahit Zarifoğlu daha dün ölmüş gibi
7 Haziran 1987’de aramızdan ayrılmıştı Cahit Zarifoğlu. Vefatının 19. yılında hâlâ dün ölmüş kadar canlı ve sıcak güzelliği ile anılıyor. Küplüce’deki mezarı başında şairin dostları ve okurları bir araya gelecek.
7 Haziran 1987’de aramızdan ayrılmıştı Cahit Zarifoğlu. Vefatının 19. yılında hâlâ dün ölmüş kadar canlı ve sıcak güzelliği ile anılıyor. Küplüce’deki mezarı başında şairin dostları ve okurları bir araya gelecek.
Kırk yaşında hayata veda eden Cahit Zarifoğlu çeşitli alanlarda edebi ürünler verdi. Kendi çocukları gibi gördüğü bütün çocuklara yönelik masallar yazdı. Müslüman duyarlılığını eserlerine yansıtmaktan çekinmedi
Bünyamin Yılmaz'ın haberi
7 Haziran 1987’de aramızdan ayrılmıştı Cahit Zarifoğlu. Vefatının 19. yılı dolayısıyla bugün çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Önce şairin sevenleri ve dostları Küplüce’deki mezarı başında bir araya gelecekler. Fatihalar okunacak, Zarifoğlu hayırla yad edilecek. Aynı gün içinde Beykoz’da Rasim Özdenören yakın arkadaşı Cahit Zarifoğlu’nu ele alan bir konuşma yapacak. Başakşehir 4. Etap’ta bulunan Cahit Zarifoğlu İlköğretim Okulu’nda bir program düzenlenecek. Pertevniyal Lisesi’nde ise Zarifoğlu şiirleri okunacak. Bir de Bolu’da şairlerin katılımıyla Zarifoğlu üzerine Anadolu Gençlik Derneği’nin Radyo Şafak’la birlikte düzenlediği program var. Rasim Özdenören ’in "Yürek Safında Şair" konuşmasının ardından İsmail Kılıçarslan ve Mahmut Fazıl Coşkun’un hazırladığı "Yaşamak" adlı belgesel ve sinevizyon gösterimi yapılacak. Adem Turan, Hüseyin Akın, Hüseyin Kaya, Mehmet Şah Erincik, Mevlana İdris Zengin, Özcan Ünlü ve Yusuf Özkan Özburun’in katılımıyla şiir programı yapılacak. Başka?
Tüm kurumlar suskun...
Başkaca bir şey de yok. İsterseniz hayali bir yazı yazayım ve neler olması gerekirdi onları sıralayayım. Mesela, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı’nın bir hafta sürecek Zarifoğlu etkinliklerinden söz açalım. Sergilerden, konferanslardan, panellerden söz edelim. İstanbul’un en önemli kültür merkezlerinde çeşitli belediyelerin kültür bölümlerinin düzenlediği etkinliklere de girelim mi? Girmeyelim bence. Ümraniye Belediyesi’nin Cahit Zarifoğlu adına açtığı kütüphanede neler olacak, ona da bakalım mı? Bakmayalım bence. Özel kanalların yayın akışlarında Zarifoğlu değişikliği var mı bir bakalım mı? Mesela uzun yıllar hizmet ettiği kurum olan TRT’nin Zarifoğlu ile ilgili neler yaptığına bakmak gerekir mi? Geçelim.
Bürokrasinin en tepe noktalarına kadar tırmanan Zarifoğlu’nun arkadaşları nasıl bir hareketlilik içinde, araştıralım mı? Bence gerek yok. Kültür Bakanımızın resmi ya da gayri resmi programının neresinde Zarifoğlu var, ona da bakalım mı? Bakıyorum benden hızlısınız, ne gerek var diyorsunuz, haklısınız. Turizm mevsimi açıldı. Şu an önemli işler var.
Bundan birkaç yıl önce Cahit Zarifoğlu şiir girişimi gibi bir şey faaliyete geçmişti. O da mı hayaldi bilmiyorum, ama sanırım ilk yıl Zarifoğlu adına ödül de verildi. Sonra ne mi oldu? Bu sorunun da bir cevabı yok. Ya da şimdi cevap arayalım derken can sıkmayalım.
“Vermeyin kitap kardeşim!”
Cahit Zarifoğlu’nun kitaplarını Beyan Yayınları okura sundu. Beklenen oydu ki, çeşitli kurumlar bu yayınların daha çok insana ulaşması için çaba göstersinler. Kütüphane raflarında olsun bütün kitapları. Belediyeler etkinlikleri için bu kitapları fark etsinler. Oysa böyle bir şey olmadı ama şöyle bir şey oldu: Belediyeler dini bilgiler içeren kitapları dağıttılar ve medyanın hışmına uğradılar. İlmihal kitabına logo koydukları için belediyeler üzerinde baskı oluşturuldu. Başbakan bile açıklama yaptı. "Vermeyin kitap kardeşim!" dedi. Acaba bütün bu süreci önceden görüp, "ya biz ne yapıyoruz. Popüler kültürle her tarafımız sarıldı. Bu topluma faydalı kültür hizmetleri içine girmemiz gerekiyor. Ülkenin en önemli entelektüellerinin katılımıyla toplantılar yapalım. Şiirlerini okuduğumuz, eserlerinden faydalandığımız çok büyük değerlerimiz var. Onların konuşulmasını sağlayalım" diyenler de olmalı mıydı? Mesela Cemil Meriç’i, Necip Fazıl’ı, Cahit Zarifoğlu’nu geniş çerçeveli toplantılarla anmalı değil miydik? Yaşayan yazar ve şairler mi dediniz? Evet, onu da sormak üzereydim. Sezai Karakoç üzerine bir sempozyum yapıldı geçtiğimiz aylarda. Nerede mi? Kahramanmaraş’ta. Başka, sükut!
Bu arada gözüm TRT’ye takıldı. Meclis TV’de konuşan şair milletvekillerine baktım biraz. Recep Garip mesela. Nerelerde acaba? Ne gibi projeler sunmuştur hükümetine. ‘iktidarlar gelip geçici, bugün varız yarın yokuz, kalıcı şeyler yapalım" demiş midir? Yoksa Dünya Şiir Günü’nde şiir okuyunca edebiyatçı kimliğimiz anlamını bulmuş mu oluyor?
Zarifoğlu niçin önemlidir?..
Bunca şeyden sonra gelin biraz da kendimizi de içine katacağımız sorular soralım. Cahit Zarifoğlu niçin önemlidir? Ve bu soruya cevap vermek yerine İsmet Özel’den Enis Batur’a pek çok şairin Zarifoğlu’yla ilgili neler söylediklerine bakalım. Elbette bir farklılık yapıp bunları burada belirtmeyeceğim. Hayatımızın her alanına giren internete yönlendireceğim sizi. www.zarifce.com’a girip şöyle bir gezindiğinizde bu sorunun en anlamlı cevabını alacaksınız. Soruyu değiştirip cevabını hemen alabileceğimiz sorular soralım o zaman. Edebiyat dergilerinin, kültür dünyasının unutmadığı Cahit Zarifoğlu’nu en yakın arkadaşları da dahil –birkaçı hariç- olmak üzere, kendilerine görev düşen kurumlar neden unuttular?
Filmi geriye sarıp Türkiye Yazarlar Birliği’ne de bakacağım. Bir dönem, Necmettin Türinay göreve geldiğinde çeşitli illeri kapsayan programlar düzenlemişlerdi. Necip Fazıl ve Nurettin Topçu’yu ele alan çaplı etkinlikler düzenlediklerini biliyorum. Sonra ne oldu işte onu bilemiyorum. Yönetim değişince programlar da kesintiye uğruyor galiba. Şu an kendisi de şair olan Hicabi Kırlangıç var kurumun başında. Belki yakın dönemde göreve geldiği için hazırlık yapamadı ama TYB’de önceden plan hazırlayan bir ekip yok mudur? Cahit Zarifoğlu’nu TYB hatırlamayacak da Türkiye Yazarlar Sendikası mı hatırlayacak?
Mazluma sahip çıkmak...
Ahmet Sağlam, Vedat Can, Abdurrahman Cahit Zarifoğlu… Bu imzalar unutulur mu? Millî Gazete, Yeni Devir ve Zaman gazetesinde önemli yazılar kaleme alan ve dünyanın neresinde bir mazlum varsa onun acısına kardeş olan bu ağabeyimizi hatırlamak bizim boynumuzun borcudur. Düşünün ki, bugün Irak’ta, Afganistan’da küresel güçler nasıl büyük bir işgal hareketine giriştiler. Oradan yükselen feryatları Hollywood ve Avrupalı sinemacılar, yazarlar duydu da biz duyamadık. Eğer duymuş olsaydık bugün edebiyat aleminde bu acıyı şiirlerine ve nesirlerine yansıtan birileri olurdu. Afganistan işgal edildiğinde Zarifoğlu, şiirler yazdı, yüksek duyarlıklı yazılar kaleme aldı. Mavera dergisini Afganistan’dan gelen haberlere ayırdı. "Beyaz haberlerim var kardeşlerim" dedi. İşin özü söz burada bitsin ve Cahit Zarifoğlu bizi kendimize getirecek bir şiirle sözünü söylesin
Yanakları saçları gözleri yanmış / Zehirli gaz bombaları / Yılan gibi sokmuş yalamış gövdelerini / Ağızları, küçücük dilleri yanmış / Bütün Beyrut sapsarı kalmış / Sanki ağlamak imkansız / Başları / Paletlerle ezilmiş babaları / Yahudi doğramış analarını / Binlerce çocuk topların betonların altında / Beyrutun gözyaşları şimdi / Kudüsün yanıbaşında / Müslümanlarsa uzakta / Sanki başka /Gelinmez bir dünyada / Acın bir vadi / Zehirli çiçekler bir ova gibi karşımda / Gözüm baksın sadece / Ayrıntıları / Kıvrılıp kırılmış bilekleri / Kemikten yakılmış etleri / Kuma serilmiş cesetleri / Büyük ajansların yaydığı resimleri / Bir seyirci gibi görsün dursun / Bir kadın gibi ağlasın.. / Beyrut yengeç kıskacında / Çoğu müslüman kafir yanında / Yaslanmış yastıklara sonunu beklerler filmin /Sen filistin hokkaları doldur kanla / Şairler eğer ahın varken /Uzanırlarsa tomurcuklara güllere / Herbiri kanlı bir ateş gibi korku /Bir azar bir şamar olsun / Filistin sen işine bak kar toprağını / Yoğur gazabını yaradanın (...) Farzet körsün olabilir / Elele tut / Taş al ve at / Kafiri bulur /Hani ceylanların / Hani cihat marşın / Bir yumruk harbinden nasıl kaçtın / En arka safta bile kalmadın / Cengi attın dünyaya daldın /Tezeğe konan sinekler gibi... / Dönüyor burgaç / Dünya üstten yanlardan daralıyor / Ovalardan / Dar geçitlere sürülen sığırlar gibi / Bir gün ister istemez / Karşısında olacaksın kaçtıklarının / Dua et / O gün henüz mahşer olmasın
(Milli Gazete)