Öteki Dünyanın Çocukları

Uzak Yollar

Doçent
Katılım
15 Eki 2009
Mesajlar
569
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
53
Güneşin batmadığı imparatorluğun sahibi ülkede bayram havası vardı. Dünyalar güzeli, kraliyetin en iyi eğitim almış gelini Cambridge Düşesi, Catherine Middleton, tarihin en büyük ve en güçlü Kraliyet ailesine yeni bir üye doğuracaktı. İngiltere'nin sömürdüğü, Avustralya'dan Kanada'ya, Hindistan'dan Malta'ya kadar tüm ülkelerde bir heyecan vardı.

Halk Kensinton Sarayı'nın önünde nöbet tutmaya ve yeni doğacak bu “Mavi Kan”, Kraliyet üyesini selamlamaya hazırlanıyordu. Dünyanın en yetenekli doktorları, hemşireleri Düşes Catherine için bir yıldır zaten seferber olmuştu. Kraliçe Elizabeth, kraliyet geleneklerini sıkı sıkıya uygulayarak, bebeğin cinsiyetinin öğrenilmesine izin vermemişti. Ne ultrasona girildi, ne de cinsiyetini öğrenmeye yönelik bir girişimde bulunuldu. Çocuk, 'Tanrı'nın izniyle doğacak, o zaman 'Tanrı'nın kendilerine ne bahşettiği öğrenilecek, vaftiz esnasında gereken şükürler yapılacaktı.

Doğum günü geldiğinde dünyanın güneş batan ve batmayan her ülkesinde bir heyecan oldu. Türkiye dahil, onlarca ülkenin yüzlerce televizyon kanalı canlı yayın sistemleri kurdular Londra'ya. Dünya, son iki yüz yıldır neredeyse savaşmadığı, işgal etmediği ve acı çektirmediği ülke bırakmayan İngiltere'nin Kraliyet ailesinin yeni üyesini canlı yayında görecekti. Kraliyetin, yüzlerce yıldır bu tür önemli olayları duyuran resmi çığırtkanları hazırdı.

O gün Prens William ve Düşes Catherine Middleton'ın yaşadığı Kensinton Sarayı'nın önünde, Doğu Afrika'nın en fakir ülkelerinden, Kenya, Etiyopya, Cibuti'den, sefaletten kurtulmak için, kaçak botlarla Akdeniz'i geçmeye kalkıp boğulmayanlardan bir kısmı da gelmişti. Onlara Bangladeş'in, Endonezya'nın, Pakistan'ın, Hindistan'ın fakirlikten kaburgaları sayılan kaçak göçmenleri eşlik ediyordu. Gıdasızlıktan dökülmüş dişlerine aldırmadan, yeni doğacak bebek için onlar da heyecanlanıyor ve gülümsüyorlardı.

Sarayın bir diğer ucunda ise İngiltere'nin WASP (Beyaz, Anglo Sakson, Protestan) elit kesimi, şemsiyelerini ve yelpazelerini sallayarak kutlamalara eşlik ediyordu. Onların varlığı törenin anlamını daha da arttırmıştı. İngiliz ve Amerikan filmlerinin beynimize işlediği, asalet ve yüceliğin sembolü “Sir, Düşes, Lord” diye isimleri olan insanlar bunlar olsa gerek. Böyle düşündü siyahın en koyusu teniyle orada bulunan Mozambikli kaçak işçi. “Haklı olabilirsin” dedi, yanındaki Hindu. “Hayde Park'ta sabahları temizlik yaparken bunlardan çok görürdüm” diye ekledi.


Yazınını devamı için lütfen Tıklayınız
 
Üst