Onları Bırak, Yesinler... Yararlansınlsr

DENİZKRTL

Ordinaryus
Katılım
14 Şub 2010
Mesajlar
2,267
Tepkime puanı
475
Puanları
0
“Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar.”
(İmam Gazali)



Günümüz toplumunda standart bir yaşam modeli vardır ve hemen her insan hazır bulduğu bu modele uygun yaşar. İş sahibi olmak, mal-mülk edinmek, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak insanların çoğunun elde etmek için çaba gösterdiği en önemli değerlerdir. İnsanların büyük bir bölümü yaşamına yalnızca bu dünyevi hedefler doğrultusunda yön verir. Gerçekte ise yaşamlarının temeli amaçsızlık ve boşluk üzerine kuruludur.



Küçük bir pencereden dünyaya bakan bu kimselerin gündelik yaşamda en önem verdikleri konulardan biri televizyon dizilerini ya da saatlerce süren spor ve tartışma programlarını kaçırmadan izlemektir. Bazı kişilerin ise daha ‘büyük amaçları’ vardır; örneğin sosyal etkinliklerde bulunmak ve bu nedenle bir kulüp ya da kuruluşta görev almak...



Gençler de aynı amaçsız, umursamaz tutumla bir boşluk içerisinde yaşarlar. Pek çoğunun başlarındaki yöneticilerden, hükümetlerinin hangi görüşleri savunduğundan, ülkenin savunmasından, eğitim, hukuk ve sosyal sistemlerinden haberleri dahi yoktur. Kendi ülkelerindeki gelişmelerden haberi olmayan söz konusu gençler, doğal olarak dünyada yaşanan olayların da pek çoğunu bilmezler. Yaşadıkları dönemde tanık oldukları çok önemli gelişmelerle ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Kendi aralarındaki konuşmalar, kız ve erkek arkadaşları, okulda ya da mahallede olan olaylar, bilgisayar oyunları, izledikleri filmler, ‘takıldıkları’ kafeler, giysileri ve markaları gibi konulardır. ‘En büyük idealleri’ de ya ünlü bir film oyuncusu ya da popüler bir müzik grubunun bir üyesi gibi olabilmektir.



Amaçsız yaşayan kişilerin kendilerini geliştirmek akıllarına dahi gelmez. Genellikle kitap okumazlar, daha güzel ve etkileyici konuşmayı düşünmezler; çünkü insanlara anlatacak görüşleri yoktur. Kendileri belli bir fikre ve dünya görüşüne sahip olmadıkları için, toplumda ve dünyada yaygın görüşlere ilişkin kitap okumaz, bilgi edinmezler. Hiçbir fikir ve dünya görüşünden haberdar değildirler. Toplumda kitap ve gazete okuma oranının düşüklüğü, ancak buna karşın magazin gazetelerinin, dergi ve programlarının büyük ilgi görmesi, insanların hiçbir yararı olmayan işlerle zamanlarını geçirmeleri yaşanan amaçsızlığın sonucudur. Bu durumun beraberinde getirdiği ise toplumsal yozlaşmadır.



Dünya üzerinde ‘batıl’ ve insanlık için ‘zararlı’ olan birçok fikir ve felsefi akım vardır. Tüm bu görüşleri savunan insanların sayısı da oldukça fazladır. Amaçsız yaşayan pek çok kişi, işte bu insanlığa zararlı düşüncelerin tehlikesinin farkına bile varamayacak kadar boş ve ‘tuzağa’ düşecek durumdadır. Amaçsız ve fikirsiz bir genç, farkına varsa dahi bu tehlikeyi umursamaz. Yakalanacağı tuzağa karşı akılcı bir şekilde karşı koyacak bilince zaten sahip değildir.



Kusursuz yaratılmış imtihan mekanı olan dünyada, şeytan ve nefsinin bencil tutkuları insanın en büyük düşmanlarıdır ve insanlara başıboş oldukları yönünde telkin verirler. Şeytan sinsice taktiklerle, nefsi de kötülüğü emrederek, kişiyi Allah’tan ve dinden uzaklaştırmaya çalışır. Doğruları fısıldayan vicdanının sesini dinlemeyen ve şeytanın emirlerine uyan insan zamanla yaşam amacını düşünmekten ve sorumluluklarından uzaklaşır. Oysa kişi en başta Allah’ın birçok ayette emrettiği gibi, düşünmekle sorumludur. Ancak düşündüğü takdirde şeytanın tuzaklarına karşı teyakkuzda olur ve dünya hayatındaki sorumluluklarının bilincine varır.



Şeytanın sinsi planlarının samimi olarak iman edenler ve Allah' a sığınanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Her insan bazen gaflete düşebilir, unutabilir, şeytanın ve nefsinin vesveseleriyle karşılaşabilir. Allah’a gönülden bağlı olan insanlar, şeytanın hileli planını fark eder ve onun aldatmacalarından Rabb’lerine sığınırlar. Şeytan, Allah' a kesin bilgiyle iman eden, dünyada bulunma amacının bilincinde olan ve Allah’ın hoşnutluğunu hedefleyen samimi insanları asla etkileyemez:



"Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O' na (Allah' a) ortak koşanlar üzerindedir." (Nahl Suresi, 99-100)



Kur’an’da, insanların içinde bulunduğu amaçsızlığa, "Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun..." (Hicr Suresi, 3) ayetiyle dikkat çekilir.


Din dışı hiçbir felsefe veya fikir akımı, insanlara aradıkları huzuru, güveni ve güzellikleri veremez. Bu nedenle Kur’an ahlâkının anlatılması, amaçsız kişilerin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Böylece hatalı görüşlerin ardına bilinçsizce takılmış olanların, dünyanın ve kendilerinin bir amaçla yaratıldığını, yalnızca Allah’a kulluk ve ibadetle sorumlu olduklarınıanlamaları mümkün olabilir.



Fuat Türker, Haber Hilal
 
Üst