önemli risale-i nur dersleri ve nurcular hakkında bilgiler-belgeler!!!!

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Hasan AKAR: Kutb-ul Azam Nedir? - YOZGATNUR



videonun 08:06 dakikasında geçen "kanbur" lakaplı hicazda yaşayan kutup kimdir?



Cibali Baba(lar) ve Kambur(lar)

Hikâye edilir ki, İstanbul’un fethini, “Cibali Baba” denilen ‘meczup bir veli” uzun süre engellemiş. Birbirinden farklı şekillerde anlatılan hikâyeler olsa da hadisenin özü şöyle:

(Fatih) Sultan Mehmed, Hz. Peygamber’in (asm) “Kostantıniyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur” müjdesine nail olmak için İstanbul’u kuşatır. Maddî ve manevî her türlü hazırlık yapılır, ‘son kuşatma’ bir türlü fetihle neticelenmez... Bu hadiseye bir mana veremeyen Sultan Fatih, hocası Akşemseddin Hazretlerine “Manevî bir engel mi var?” diye sorar.
Akşemseddin Hazretleri, manevî âlemde görür ki, Bizans tarafında bulunan bir meczup veli, surların yıkılması ve fethin nasip olması için atılan koca top mermilerini “Aman, gâvurcuklarıma dokunmayın” diyerek tesirsiz hâle getiriyor. Hatta bazı kaynaklarda, ‘meczup veli’nin top güllelerini tutup, Haliç’e attığı bile söylenir. Nihayet, Sultan Fatih ve hocası Akşemseddin, “Yâ Rab! Ya bizim canımızı al, ya da o mecnun velinin canını al ve fethi nasip et” diye duâ ederler. Sonunda, “mecnun veli/Cibali Baba”nın ruhu kabzedilir ve fetih müyesser olur...
Risale-i Nur’da bu hadiseden bahsedilirken şöyle denilmiş: “Bir zaman, ben bir kısım ehl-i dalâlete mühim bir vakitte kahr ile duâ ettim. Bedduâma karşı, müthiş bir kuvvet-i mâneviye çıktı. Hem duâmı geri çeviriyordu, hem beni men etti. Sonra gördüm ki, o kısım ehl-i dalâlet, hilâf-ı hak icraatında bir kuvve-i mâneviyenin teshilâtıyla arkasına aldığı halkı sürükleyip gidiyor, muvaffak oluyor. Yalnız cebirle değil, belki velâyet kuvvetinden gelen bir arzuyla imtizaç ettiği için, ehl-i imanın bir kısmı o arzuya kapılıp hoş görüyorlar, çok fena telâkki etmiyorlar. (...)

Sultan Mehmed Fatih’in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar Cibali Baba kıssası nevinden olarak, bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczupturlar. Ve bir kısmı dahi, bazen sahvede ve daire-i akılda görünür, bazen aklın ve muhakemenin haricinde bir hale girer.” (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektub, s. 328)

“Cibali Baba”lar olduğu gibi, “Kambur”lar da vardır. Bediüzzaman’ın talebelerinden Çaycı Emin Bey, hatıralarında bunu şöyle anlatır: “Bir gün beraber ikindi namazını kıldık. [Üstad,] Namazdan sonra tesbihatta iken: ‘Kambur, ben mi haklıyım, yoksa sen mi haklısın?’ diye birisine hitap ediyordu. Ben yine bir çok zamanlar olduğu gibi, hayretler içindeydim. Odasında benimle kendisinden başka kimse yoktu. Benim merakımı görünce, meseleyi şu şekilde izah etti: Onuncu Söz, haşir ve âhiret hakkındadır. Ben o eseri bir vakitler Barla’da yazıyordum (1927 senesi). Baktım o günlerde bir İslâm düşmanı, ıslâhı gayr-i kabil... Arefeye bir kaç gün vardı. Ben bedduâ ettim. Benim bedduâma karşılık bütün Hicaz velileri ve Hicaz’daki Kutb-u A’zam ise, onun ıslâhı için duâ ediyorlardı. Benim bedduâm ferdî kaldığı için iade edildi. Aradan uzun seneler geçti. Baktım, bu sene (1938-1939 senesi) bana nihayet hak verdiler. Ben halbuki bunun ıslâhının gayr-i kabil olduğunu biliyordum. Onlar nihayet bu sene başladılar bedduâ etmeye. Benim konuştuğum Kutb-u A’zam’dır; Mekke-i Mükerreme’dedir. Bütün Hicaz’la birlikte bedduâ etmeye başladı. Bana hak verdi. Ben de ona hitap ettim.” (Emin Çayırlı’nın [Çaycı Emin Bey] Hatıraları, Son Şahitler, cilt II/ s. 99)

Tabiî ki her dönemde “Cibali Baba”lar ve “Kambur”lar olabilir. Bugün de, yarın da bu hadiselerin benzerleri yaşanabilir. Gerek Cibali Baba’lar ve gerekse “Kambur”lara karşı hakta sebat etmeye ve duâya devam etmek gerekir. Er ya da geç, Cibali Baba’lar da, Kambur’lar da hakikatleri görür.
Cibali Baba’lar ve Kambur’ların olması, imtihanın çeşitlendiği ve aynı zamanda şiddetlendiğini de gösterir. Boşuna mı her namaz sonrası okunan tesbihatlarda, “ahirzaman fitnesi”nden Allah’a sığınılıyor?
Hâlihazırdaki Cibali Baba’ların ve Kambur’ların tez zamanda uyanmasını umut ediyor ve bunun için niyazda bulunuyoruz: Allah’ım, bizi böyle durumlara düşürme. Âmin.

Cibali Baba(lar) ve Kambur(lar)

Kambur, Ben mi Haklıyım, Yoksa Sen mi Haklısın?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ya hu şu adamların hakikatin h sından haberi yok, kendince konuşturuyorsun. Risale okuyarak maneviyat olmaz, ruhaniyet olur. Hakikate ulaştırıcı dahi değildir. Yani sineklere kartalların dedikodusu düşmüş :) Durmadan vızıldıyorlar.
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
"Çaycı Emin" deyip geçmeyin ! Baksanıza Said Nursi Kutbu'l-Azam'a "Kambur" diye seslenmiş ! Ve Kutbu'l-Azam ile birlikte bütün Hicaz Velilerinin jetonu da tam 1 yıl sonra düşmüş !!! Feto'nun ikide-birde ayağa kalkıp oturmasına "Rasulullah Efendimiz geldi!" diyerek verdiği yanıt bu masalın yanında hiç kalır diye düşünüyorum!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
[918] Tarikat ve hakikat; şeriatın hâdim ve basamaklarıdır. (Müslim Gündüz Efendi)


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
[641] Bir Hakikat Dersi -Zühre-Katre-Reşha- (Müslim Gündüz Efendi)

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
HALKI ifsad edenler İTTİHAD I İSLAM PARTİSİ olamaz


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
[920] Hakikat ve tarikat şeriata hadim ve hizmetkar olmalı. (Müslim Gündüz Efendi)

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
genelkurmay eski ihtihbarat daire başkanı orgeneral ismail hakkı pekin, derin devletin nurculara (fetulahçılar nurcu değildir) bakışını özetlemiş:

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Bediüzzaman Hazretleri '' BANA YAZDIRILDI'' Sözünü Neden Söyledi..?

 

seringel

İhvan Forum Üye
Katılım
12 Ara 2018
Mesajlar
127
Tepkime puanı
5
Puanları
0
genelkurmay eski ihtihbarat daire başkanı orgeneral ismail hakkı pekin, derin devletin nurculara (fetulahçılar nurcu değildir) bakışını özetlemiş:


''saidi kürdiyi dış güçler kullanmışlar diyor'' lemalarınıda yazıp eline tutuşturmuşlar. diye iddia ediyor.

************************



Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in Fethullah Gülen 1959’da Özel Harp Dairesi içinde görevlendirildiğini doğruladı. Bir açıklama saymıyorum çünkü bu zaten biliniyordu. İslamcıların “Özel Harp” içindeki görevleri, “Yeşil Kuşak” projesi çerçevesinde “komünizmle mücadele” faaliyetleriydi. Pekin, ayrıca 12 Eylül’den sonra yakalanan Fethullah Gülen’in serbest bırakılması için zamanının Deniz Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanının aracı olduğunu söyledi ki bu da bir tür doğrulama sayılır.

Gazeteci Tunca Bengin, General Pekin’i aramış, konunun detaylarını sormuş, anlattıklarını yazmış. Pekin’in, bu dincileri “Özel Harp Dairesi” içine alma gerekçesinden başlayalım. Bu adamlar kanaat önderleri olduğu için ister istemez böyle bir teşkilat göz ardı edemezmiş bunları. Mutlaka içine alması lazımmış. Önemli olan teşkilatlanan bu kişilerin kontrolüymüş. Yani devletin bunları kontrol etmesi gerekiyormuş, ondan almışlar.

Almasalar ne olurmuş? Devlet içine alıp kontrol etmezse ABD kontrol edermiş.

Peki, amaç hâsıl olmuş mu? Bir bakıma evet. Devletin kontrol etmek istediği adamlar devleti kontrol etmeye başlamış kısa sürede. Hem de ABD istihbaratının kucağında otururken yapmış bunu. Peki, İsmail Hakkı Pekin ve silah arkadaşları ne yapmış bunlar olurken? Hiç.
Beceriksizliklerinden veya istemediklerinde değil bu, isteseler de yapamayacaklarından. NATO ordusu olmuşsun, ABD’nin kucağına oturmuşsun, ne diyorlarsa onu yapacaksın. Daha düne kadar CIA, MİT’in içinde faaliyet gösteriyordu. MİT örgütleyen, alet edevatı tedarik eden oydu. JUSMAT (Joint US Military Mission for Aid to Turkey- Türkiye'ye Yardım için Ortak ABD Askeri Kurulu), resmi amacı Türk Silahlı Kuvvetleri'ne eğitim yardımı olan, Ankara'da yerleşik ABD askeri kuruluşudur. Ankara şubesi TSK’nın merkezindedir. Geçtik bunları, MİT’te yükselecek her eleman, TSK’de general adayı olacak her kurmay NATO’da, ABD’deki bu iş için düzenlenmiş okullarda eğitim alır, görev yapar, onaylanıp döner. Kaldı ki Pekin’in sözünü ettiği Özel Harp Dairesi de “kontrgerilla” yöntemleriyle çalışmak üzere bizzat ABD ve NATO tarafından peydahlanmıştır.

Adı geçen bu “sivil” tipleri alıp, örgütleyip, donatıp solun üzerine saldıkları kurum “Seferberlik Tetkik Dairesi” adını taşıyordu. Toplumda sivrilmiş tipleri, Pekin’in deyişiyle “kanaat önderlerini” seçip gerektiğinde kullanmak üzere maaşa bağlıyorlar, kolaylıklar sağlıyorlardı. Pekin devamını getiriyor; bir takım haklar tanınmış, siyasiyse desteklenmiş, tüccarsa ihalede, kredi verilmede kolaylık sağlanmış ya da kanaat önderiyse bunların faaliyetlerine müsaade edilmiş…


************************

Şimdi bu direk anayasaya aykırı- gayri hukuki çalıştım itirafıdır ayrıca. Her hangi bir cumhurşyet savcısının bu ve diğerlerini hakkında direk soruşturma dosyası açmasını gerektirir.
 
Son düzenleme:

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Piri Ekmel Efendimiz Es’ad Erbili Efendi Hazretlerinin hulefasından bir zat anlatıyorlar:

“-Es’ad Efendi Hazretleri bir gün sabah namazından sonra bana dedi ki:

‘Evladım bizim doğu taraflarından bir Kürt Mollası gelecek bugün kuşluk vaktinde. Tekkenin önüne çık, şurasında bir kaması bulunan, bıyıklı, iri-yarı, başında serpuş olan, cübbeli vs özellikleri olan, ismi Said olan birisi. Onu karşıla.’

‘Adınız Said mi?’ diye sor. ‘Evet’ derse yanıma getir. ‘Efendi, seni bekliyor, buyurun yukarı’ de.

‘Olur Efendim!’ deyip kuşluk vakti çıktım dışarı. Çok geçmeden, Efendi hazretlerinin tarif ettiği şekilde bir zat geldi, sağa sola bakarak.
‘Selamun aleyküm’ dedi.

‘Aleyküm Selam. Sen Molla Said misin?’ dedim.

‘Evet, ben Molla Said’im, nereden bildin?’ dedi.

‘Senin geleceğini Efendimiz haber vermişti. Seni içeride bekliyor’ dedim. Said Efendi şaşırmış. İstanbul’da bütün ulemayı dolaşmış, derdine deva hoca bulamamış. On tane kelam ilmine ait soru hazırlamış ama cevaplayan biri çıkmamış. Ona demişler, Es’ad Efendi Hazretlerine git, o senin derdine çare olur. O da randevu almadan, kimseye demeden çıkıp dergâha gelmiş ama bakmış onu kapıda karşılayan birisi var ve adıyla da kendisine hitap ediliyor, bu keramete şaşırmış.

Molla Said kafasındaki bazı soruları soruyor ve en doğru şekilde cevabını alıyor, Allahu Ekber deyip ayağa kalkıyor her seferinde. “Tamam Efendim, ben tüm cevaplarımı aldım” diyor. O sırada Es’ad Efendi Hazretleri başını kaldırıyor:

‘Molla, senin kafanda üç soru daha var” diyor ve o daha sormadan hepsini cevaplıyor. Sonrasında yemek yenildi, namaz kılındı, Bediüzzaman tam gideceği sırada, Es’ad Efendi Hazretleri kulağına eğilerek:

‘Evladım sen itikada dair bir kitap yazıyorsun. 167. Sayfada alt tarafta şöyle bir cümlen var. Bu cümle yanlış. Bunu değiştir, yoksa azâba dûçar olursun.”

O sırada Bediüzzaman hazretleri herkesten gizli bir kitap yazarmış. Bir kendi, bir Allah biliyor. Bir de bakıyor ki, Es’ad Efendi Hazretleri bilmekte. Ve kendisine intisab edip Kadiri tarikatı üzerine süluk çıkarıyor.

Bediüzzaman Hazretleri, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretlerini gösterir ve eklerdi: “İrşadla görevli kişi Sami Efendi’dir, ona gidiniz; biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz.

Musa Topbaş Efendi hazretleri de gençliğinde Bediüzzaman hazretlerine İstanbul’a geldikleri vakit hizmet ederlermiş. Bakıyor ki Bediüzzaman hazretleri kendisinden tarikat isteyenleri yalnız ve yalnız Es’ad Efendi Hazretleri’nın halifesi Sâmi Efendi hazretlerine yönlendirmekte. Musa Efendi hazretleri de ilk etkiyi oradan alıyor ve daha sonra Sâmi Efendi hazretlerine intisab ediyor. Sâmi Efendi’ye intisabından sonra diyor ki, ‘Anladım ki bu iş başka imiş.’

"Risale-i Nurlardaki Kadîrî feyzinin kaynağı Es'âd Efendi'nin Kadîrî soluğudur."

"Cümle aleme beşik oldu Erbilî ocağı
Nurun ilk parladığı yerdi Kelâmî Dergahî"

"Nurlar Kelâmî Dergahînda tulû eyledi
Çok geçmeden nur risalesi zuhur eyledi"

"Kelâmî Dergahının kuluydu Bedîuzzaman
Esâd-ı Erbili'ye bendeydi Bedîuzzaman"

"Sonunda şakirdler dökülüp gelecek
Üstadlarının girdiği yere girecek
Küllî kaide budur, daima sürecek
Her şey sonunda mutlak aslına dönecek."

Üstad tüm hayatını tam anlatmamış demek ki. Es'ad Erbili hazretleri zamanın kutbu idi. Nursi merhumla büyümedi ki, o olmadan küçük kalsın. Nursi merhum, Yeni Said diye anıldı ise, hazretin elinden tutması iledir.

Sen nurcu hikayeleri ile büyümüşsün, fazla gelir sana bunlar.

Beyefendi, kendiniz çalıp kendiniz oynamaya pek meraklısınız. Ne yani siz yazdınız diye doğru mu olacak. Kaynak ne diyoruz yine kendinizi gösteriyorsunuz. Üstadın hayatı ile ilgili böyle bir olay nakledilmedi diyoruz "...fazla gelir sana bunlar" diyerek kendinizce küçümsüyorsunuz. küçüldüğünüzün farkına bile varamıyorsunuz.

Şeyh olduğu bile şüpheli birini kutup yaptınız... ne diyelim size

Madem öyle buyrun bunlara cevap verin:


said nursi hazretleri hakkında ileri geri konuşan mahmut sami ramazanoğlu kimdir? kısaca tanıyalım...

1423743585.jpg


"...Zâhir ilimlerini devrin ulemâ ve müderrislerinden tamamlayan mahmut sami ramazanoğlu için sıra manevi ilimlere ve bâtın imârına gelmişti. Fıtrat-ı necîbesinin şiddet-i meyli sebebiyle tasavvuf yoluna sülûk etti. Devrin meşhur Nakşi tekkesi Gümüşhâneli dergâhında bir müddet erbaîn ve riyâzatla meşgul olduktan sonra arkadaşı eski Beşiktaş Müftüsü Fuad Efendi'nin babası Rüşdü Efendi'nin delâletiyle Kelâmî dergâhı şeyhi ve meclis-i meşayıh reisi Erbilli Es'ad Efendi'ye intisab etti. Kısa zamanda kesb-i kemâlât eyleyip seyr u sülûkunu ikmalden sonra hilâfetle irşâda mezun oldu. Bir müddet daha mürşidinin yanında kaldı ve bilâhere memleketi Adana'ya irşâda muvazzaf olarak gönderildi...." yani Erbilli Es'ad Efendi'ye intisab etmiş.

Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi kimdir?



peki mahmut sami ramazanoğlu nun intisab ettiği Erbilli Es'ad Efendi kimdir? gerçekten şeyhmidir?


6182.jpg

@alanyalı07 nickli üyeden alıntıdır:
Efendi (Abdülhakim Arvasi) Hazretlerinin mübarek oğulları Ahmed Neyyir Mekki efendi anlatıyor:

Babam İstanbul’a geldikten bir müddet sonra Erbilli Es’ad efendiyi ziyarete gitti.

Tanıdığı halde, icab eden hürmet ve edebin asgarisini göstermedi.

Kendisi divanda oturduğu halde, babamı kapıya yakın ve yerde oturttu.

Başının üstünde (yâ Seyyidem Tâhâ) yazılı bir levha asılı idi. Babam: “Bu seyyidem Tâhâ dediğiniz, bizim bildiğimiz Seyyid Tâhâ hazretleri midir?”
Diye suâl edince o Tâhâ-i Harîrî’dir. Seyyid Tâhâ hazretlerinin halîfesidir, dedi.


Babam: “Bendeniz, Seyyid Tâhâ hazretlerinin bütün halîfelerini, hal tercemeleri, menkıbeleri ile bilirim, içlerinde bu isimde bir zât yoktur” buyurunca,

Es’ad efendi: O Seyyid Tâhâ’dan rüyada hilâfet almıştır” cevâbını verdi. Biraz sonra kalktılar ve

Efendi babam: “O kadar câhildir ki, hilâfetin rüyada değil, uyanıkken yazılıp verileceğini dahî bilmiyor. Kusuruna bakılmaz. Sultan Abdülhamîd Hân tahta geçince, bu zât, sarayın etrafında dolaşır, hizmetçi kadınlara fal bakardı.

Bunun için Sultan onu İstanbul’dan uzaklaştırdı. Ve Sultan Abdülhamîd Hân tahttan indirilince tekrar İstanbul’a geldi. Bu sefer şeyh olarak.

Eh, zaman değişti, dünkü falcılar bugün şeyh oldu. Bize muamelesine gelince, Kaba bir kürd hocaya yapılsa dahi ayıb sayılacak harekette bulundu” buyurdu ve ilâve etti: “Esad efendi bir tesbîh mikdarı zikr edemez. Nerede şeyhlik!”

s.314

(Süleyman Kuku-Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin Külliyatı-1.Cilt- muhtelif iktibasların sayfa numaraları verilmiştir.)





b_5015.jpg




abdulhakim arvasi hazretleri



"... Bir kimse rü’yâda kendini pâdişâh görebilir. Fakat gerçekde pâdişâh değildir. Fakat bu rü’yâ, bir ümîd uyandırır. Nakşibendiyye tarîkatinde, rü’yâlara kıymet verilmez. Şu beyt, onların kitâblarında yazılıdır. Beyt:

Güneşin kölesiyim, yalnız onu ararım. Geceyi, rü'yâları, hep arkaya atarım.
Hâllerden bir hâl gelir ve geçerse, sevinmeğe ve üzülmeğe değmez." (imam rabbani mektubat, 130. mektup)





not: bu durumda Erbilli Es'ad Efendi ye "intisab" edenlerin (mahmut sami ramazanoğlu, musa topbaş, osman nuri topbaş...) ve devamında icazet aldıklarını söyleyenlerin tamamının durumu tartışmalı hale gelir.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Nurculuğun en büyük kolu Fethullah Gülen idi, işte geldikleri nokta. Başsızlık ve genele hakim bir anlayışsızlık ile hangi velilere çattığının farkında değilsin. Be gayzınla geberdiğin zaman hakikati görürsün. Bakalım nursi merhum seni kurtarabilir mi. Çapsızlığın ile zannediyorsun ki biz de nursi merhum aleyhinde olalım. Halbuki o bizim tekkemizin evladıdır, kendisini sever ve velilerden biliriz.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Piri Ekmel Efendimiz Es’ad Erbili Efendi Hazretlerinin hulefasından bir zat anlatıyorlar:



“-Es’ad Efendi Hazretleri bir gün sabah namazından sonra bana dedi ki:



‘Evladım bizim doğu taraflarından bir Kürt Mollası gelecek bugün kuşluk vaktinde. Tekkenin önüne çık, şurasında bir kaması bulunan, bıyıklı, iri-yarı, başında serpuş olan, cübbeli vs özellikleri olan, ismi Said olan birisi. Onu karşıla.’



‘Adınız Said mi?’ diye sor. ‘Evet’ derse yanıma getir. ‘Efendi, seni bekliyor, buyurun yukarı’ de.



‘Olur Efendim!’ deyip kuşluk vakti çıktım dışarı. Çok geçmeden, Efendi hazretlerinin tarif ettiği şekilde bir zat geldi, sağa sola bakarak.

‘Selamun aleyküm’ dedi.



‘Aleyküm Selam. Sen Molla Said misin?’ dedim.



‘Evet, ben Molla Said’im, nereden bildin?’ dedi.



‘Senin geleceğini Efendimiz haber vermişti. Seni içeride bekliyor’ dedim. Said Efendi şaşırmış. İstanbul’da bütün ulemayı dolaşmış, derdine deva hoca bulamamış. On tane kelam ilmine ait soru hazırlamış ama cevaplayan biri çıkmamış. Ona demişler, Es’ad Efendi Hazretlerine git, o senin derdine çare olur. O da randevu almadan, kimseye demeden çıkıp dergâha gelmiş ama bakmış onu kapıda karşılayan birisi var ve adıyla da kendisine hitap ediliyor, bu keramete şaşırmış.



Molla Said kafasındaki bazı soruları soruyor ve en doğru şekilde cevabını alıyor, Allahu Ekber deyip ayağa kalkıyor her seferinde. “Tamam Efendim, ben tüm cevaplarımı aldım” diyor. O sırada Es’ad Efendi Hazretleri başını kaldırıyor:



‘Molla, senin kafanda üç soru daha var” diyor ve o daha sormadan hepsini cevaplıyor. Sonrasında yemek yenildi, namaz kılındı, Bediüzzaman tam gideceği sırada, Es’ad Efendi Hazretleri kulağına eğilerek:



‘Evladım sen itikada dair bir kitap yazıyorsun. 167. Sayfada alt tarafta şöyle bir cümlen var. Bu cümle yanlış. Bunu değiştir, yoksa azâba dûçar olursun.”



O sırada Bediüzzaman hazretleri herkesten gizli bir kitap yazarmış. Bir kendi, bir Allah biliyor. Bir de bakıyor ki, Es’ad Efendi Hazretleri bilmekte. Ve kendisine intisab edip Kadiri tarikatı üzerine süluk çıkarıyor.



Bediüzzaman Hazretleri, doğudan gelen hemşerilerinin tasavvuf yoluna intisap etme arzularını izhar ettiklerinde, onlara adres olarak sadece Sami Efendi Hazretlerini gösterir ve eklerdi: “İrşadla görevli kişi Sami Efendi’dir, ona gidiniz; biz sadece iman hakikatlerini yazmak ve yaymakla memuruz.



Musa Topbaş Efendi hazretleri de gençliğinde Bediüzzaman hazretlerine İstanbul’a geldikleri vakit hizmet ederlermiş. Bakıyor ki Bediüzzaman hazretleri kendisinden tarikat isteyenleri yalnız ve yalnız Es’ad Efendi Hazretleri’nın halifesi Sâmi Efendi hazretlerine yönlendirmekte. Musa Efendi hazretleri de ilk etkiyi oradan alıyor ve daha sonra Sâmi Efendi hazretlerine intisab ediyor. Sâmi Efendi’ye intisabından sonra diyor ki, ‘Anladım ki bu iş başka imiş.’



"Risale-i Nurlardaki Kadîrî feyzinin kaynağı Es'âd Efendi'nin Kadîrî soluğudur."



"Cümle aleme beşik oldu Erbilî ocağı

Nurun ilk parladığı yerdi Kelâmî Dergahî"



"Nurlar Kelâmî Dergahînda tulû eyledi

Çok geçmeden nur risalesi zuhur eyledi"



"Kelâmî Dergahının kuluydu Bedîuzzaman

Esâd-ı Erbili'ye bendeydi Bedîuzzaman"



"Sonunda şakirdler dökülüp gelecek

Üstadlarının girdiği yere girecek

Küllî kaide budur, daima sürecek

Her şey sonunda mutlak aslına dönecek."

İşte gördün mü, sende klasik bir nurcusun. Allah o yüzden feto ile belanızı vermeye başladı ;) Sıra size de gelecek.



İstersen bir de bediüzzamanı tanı, Abdulhakim Arvasi hazretlerinden. Bu dediğimi anlamayacak kadar nurcu kafalısın o yüzden abilerine sor, belki anlayan çıkar.



Saniyen, Es'ad Efendi en çok veli yetiştirmiş bir zattır, isimlerini saysam, on tane bediüzzaman çıkar. Ki biri de senin üstadım dediğin zattır. Bunu da nurculuğu nurculuk yapan fetocu kafana sok.



Senin sungur ağabeyin bizzat nursi merhumdan işitmiş, evliyayı azimeden diye diyorum, halen neler sayıklıyor.





talib bey hayırdır çıldırmışsın... ;)

bela da okumaya başladın demek. büyüğünüz size böyle mi terbiye verdi?



bak bu konular daha önceden tartışılmış. cevap vermeden kaçmışsın. buyur bugün cevap ver.



alanyalinin konu ile ilgili mesajı aşağıdadır.



Bizim sözlerimizi düzeltme Buyur Abdülhakim arvasinin sözlerini düzelt..yoksa evliyaulah düşmanlığımı yapacaksın talib efendi..



Buyur cevap ver :



Neyden rahatsız oldun anlamadık talib..

ABdülhakim arvasi böyle diyor, "Esad efendi şeyh değildir,falcıdır" diyor, sitemin Abdülhakim arvasiye mi ? yoksa ABdülhakim arvasi gibi bir veliye düşmanlık mı besliyorsun he ?



hakaret eden Abdülhakim-i ARvasi mi diyorsun ?



Buyur mevzuyu enine konuna inceleyelim..



Senin bu konuyla kastını bilmiyoruz mu sanıyorsun, aklınca Said-i Nursi sıradan bir alimdi demeye getiriyorsun,



Ama Esad efendi 'nin Bediüzzaman için bu genç gençleri irşatla görevli vazifeli dediğini saklıyorsun..Nakşi ulemasından Bediüzzamanı müceddid olarak görenler olduğunu da biliyorsun..





Buyur o zaman Abdülhakim ARvasi'nin Esad Efendi hakkında dediğini de kabul et :



Efendi (Abdülhakim Arvasi) Hazretlerinin mübarek oğulları Ahmed Neyyir Mekki efendi anlatıyor:



Babam İstanbul’a geldikten bir müddet sonra Erbilli Es’ad efendiyi ziyarete gitti.



Tanıdığı halde, icab eden hürmet ve edebin asgarisini göstermedi.



Kendisi divanda oturduğu halde, babamı kapıya yakın ve yerde oturttu.



Başının üstünde (yâ Seyyidem Tâhâ) yazılı bir levha asılı idi. Babam: “Bu seyyidem Tâhâ dediğiniz, bizim bildiğimiz Seyyid Tâhâ hazretleri midir?”

Diye suâl edince o Tâhâ-i Harîrî’dir. Seyyid Tâhâ hazretlerinin halîfesidir, dedi.



Babam: “Bendeniz, Seyyid Tâhâ hazretlerinin bütün halîfelerini, hal tercemeleri, menkıbeleri ile bilirim, içlerinde bu isimde bir zât yoktur” buyurunca,



Es’ad efendi: O Seyyid Tâhâ’dan rüyada hilâfet almıştır” cevâbını verdi. Biraz sonra kalktılar ve



Efendi babam: “O kadar câhildir ki, hilâfetin rüyada değil, uyanıkken yazılıp verileceğini dahî bilmiyor.Kusuruna bakılmaz. Sultan Abdülhamîd Hân tahta geçince, bu zât, sarayın etrafında dolaşır, hizmetçi kadınlara fal bakardı.



Bunun için Sultan onu İstanbul’dan uzaklaştırdı. Ve Sultan Abdülhamîd Hân tahttan indirilince tekrar İstanbul’a geldi. Bu sefer şeyh olarak.



Eh, zaman değişti, dünkü falcılar bugün şeyh oldu. Bize muamelesine gelince, Kaba bir kürd hocaya yapılsa dahi ayıb sayılacak harekette bulundu” buyurdu ve ilâve etti: “Esad efendi bir tesbîh mikdarı zikr edemez. Nerede şeyhlik!”



s.314



(Süleyman Kuku-Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’nin Külliyatı-1.Cilt- muhtelif iktibasların sayfa numaraları verilmiştir.)
 
Son düzenleme:

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Nurcu kafalı cevap verdim de, senin kafa almıyor. alanyalı da senden az farklı maalesef bu konulardan. Biz büyüklere hakaret edilirse tabi çıldırırız. Feto ile bulmadık biz büyükleri. Sizin gibi onlar sayesinde var olmadık.

Anlayacağını bilsem, tekrar yazardım ama nato kafa nato mermer...

Neyse bakalım, Allah ile senin arandaki bir mevzuuya girmiyorum. Nursi merhum kurtarsın seni Allah'ın elinden gücü varsa.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Nurcu kafalı cevap verdim de, senin kafa almıyor. alanyalı da senden az farklı maalesef bu konulardan. Biz büyüklere hakaret edilirse tabi çıldırırız. Feto ile bulmadık biz büyükleri. Sizin gibi onlar sayesinde var olmadık.

Anlayacağını bilsem, tekrar yazardım ama nato kafa nato mermer...

Neyse bakalım, Allah ile senin arandaki bir mevzuuya girmiyorum. Nursi merhum kurtarsın seni Allah'ın elinden gücü varsa.



"...Neyden rahatsız oldun anlamadık talib..

ABdülhakim arvasi böyle diyor, "Esad efendi şeyh değildir,falcıdır" diyor, sitemin Abdülhakim arvasiye mi ? yoksa ABdülhakim arvasi gibi bir veliye düşmanlık mı besliyorsun he ?

hakaret eden Abdülhakim-i ARvasi mi diyorsun ?..." (@alanyali07)



Abdülhakim Arvasi Hz.'nin Rüyasında Peygamber Efendimizi (s.a.v) Görmesi | Yüzyılın Alimleri




talib beye mühim ihtar!:

1- üstadımıza saldırmayı ve itibarsızlartırmaya çalışmayı kes!

2- osman nuri topbaş isimli şeyhinin silsilesini sağlama alacağım, yücelteceğim diye üstadımızı basit bir alim konumuna düşürmene müsaade etmeyiz, inşaallah.

3- şimdi git büyüklerine danış. madem beddua silahını çektin, görelim bakalım kime ne ola!
 
Son düzenleme:

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
alanyalı ile birlikte geberdiğiniz zaman, elbet bazı hakikatler yüzünüze vurulur.

Senin üstadım dediğin zat, Sami efendiye yollar idi, demek ki o da uydurukçunun teki mi diyeyim ben. Velilerden biliriz.

Nurcuların bir kısmı, fetodan, kemalistlerden ve vehhabilerden daha büyük tehlikedir, zira tarikatlara düşmanlığı daha aşikar ve hadsizdir. Allah'tan çapsız oldukları için, bir tehlike olamıyorlar. Allah onlara asla böyle bir çap vermeyecektir. Sizin tarikat düşmanlığınız bir yere, eğer varsanız, yine tarikatlar sayesinde ayaktasınız. Daha öncesinde nurculuk varsa, feto sayesinde var idiniz. Onların büyüklüğü altında iş görüyordunuz.

Neyse geberdiğin zaman gör hakikati. Hangi nurcu görmüş ki sen göreceksin. elbet sonradan döneceklerdir, samimi olanları. Niyetini ve seni Allah'a havale ediyorum.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
alanyalı ile birlikte geberdiğiniz zaman, elbet bazı hakikatler yüzünüze vurulur.

Senin üstadım dediğin zat, Sami efendiye yollar idi, demek ki o da uydurukçunun teki mi diyeyim ben. Velilerden biliriz.

Nurcuların bir kısmı, fetodan, kemalistlerden ve vehhabilerden daha büyük tehlikedir, zira tarikatlara düşmanlığı daha aşikar ve hadsizdir. Allah'tan çapsız oldukları için, bir tehlike olamıyorlar. Allah onlara asla böyle bir çap vermeyecektir. Sizin tarikat düşmanlığınız bir yere, eğer varsanız, yine tarikatlar sayesinde ayaktasınız. Daha öncesinde nurculuk varsa, feto sayesinde var idiniz. Onların büyüklüğü altında iş görüyordunuz.

Neyse geberdiğin zaman gör hakikati. Hangi nurcu görmüş ki sen göreceksin. elbet sonradan döneceklerdir, samimi olanları. Niyetini ve seni Allah'a havale ediyorum.

kaç kez söyledim yineleyim : "fetulahçılar nurcu değildir"

namluya fetulah mermisini koyup, namlunun ucunu nurculara ve üstadımıza çevirmenize müsaade etmeyeceğiz inşaallah.

talib bey, bakın tiyniyetiniz hemen ortaya çıkıverdi. osman nuri topbaşın tüm talebeleri sizin gibi ise vah ki vah... sizin de kemalistlerden farkınız olmadığı ortaya çıktı.

demek osman nuri topbaş, size "...alanyalı ile birlikte geberdiğiniz zaman,.." diye hitap edecek şekilde terbiye veriyor. osman nuri topbaşın müridlerinden bu yazıyı okuyan varsa, mesajımızı iletmesini rica ediyorum: osman bey! suya sabuna dokunmadan çiçek böcekten bahsedince talebeleriniz bakın @talip gibi terbiyesiz oluyor. ilmin izzeti gereği ya hakkı haykırın ya da bir daha konuşmamak üzere inzivaya çekilin.
 

seringel

İhvan Forum Üye
Katılım
12 Ara 2018
Mesajlar
127
Tepkime puanı
5
Puanları
0
1-nüstadın ne hakla veya hangi dayanakla orta asyalılara yecüc mecüc der?
2-nüstadın çin seddinin yecü mecüc seddi olduğunu akıl hastanesinde geçen sürelerde mi uydurabilmiştir?
3-nsütadın a göre mehdi 1976 larda zuhur edecekti. Hani nerede bu mehdi?

*****************************

Bu arada bilmeyenlere bu yukarıda anlatılan hadiseye benzer bir çok kendisi veli olduğu sanılan şahsa ait kerametler vardır.
Yani a tekkesine de gitseniz, b tekkesine de gitseniz, x tekkesine de gitseniz aynı hikayeleri duyarsınız.

Şeyh efendi kendisi ile daha önce hiç karşılaşmamış kişiye ismi ile seslenip şahsı dağıtır/kafadan koparır. Diğerlerine masal olur..
Peki bu olayı gerçek kabul etsek bile, bu vakanın paralel bir istihabaratcı ile ortak planlanmış bir tezgah olabileceği şüphesini hiç mi akletmezsiniz?

Kaldı ki, T.C. devleti kanunlarına göre öyle bırak milyonlarca kişilik tarikatlar oluşmasını, 10 kişi bi araya gelmesine devletimn yasaları ve görevlileri izin veremez. Buna rağmen T.C. de sayısını bilemediğim diyanet işleri dışında örgütlenmiş ve kişileri etkisi altına almış ve açık açık faaliyetine göz yumulan yapılar mevcuttur.

Yanlış anlaşılmasın benim kişilerin ifade ve fikir hürriyetini yayma ve inanç özgürlüğüne karşı bir tavrım yok!
Bu mevcut durum(dernekler, dergah-tekkeler) reel de, devlete ve organlarına rağmen mümkün değil diyorum. Yani bu keramet işleri Feto ile aleni yüzünüze çarpılmıştırda siz halen bu gerçeği kabul etmek istemiyor. Ve halen beşerleri keramet-masalla kutsallaştırmakta ısrar etmektesiniz.

Keramet sandığınız şeyler tecessüs dür. Ve kişilerin özel hayatının ihlalidir.

İstediğim kadar anlatayım anlamayacaksınız. Belki bir kişi anlar da istifade eder diye yazıyorum.
 
Son düzenleme:
Üst